Türk Devleti ve Milleti Geçilemez!

Türk Milleti ve Devleti Anadoluyu yurt edindiği tarihten itibaren küresel saldırı ve taşeron sinsi oyunlar hiçbir zaman durmamıştır. Peki, bu hain saldırı ve oyunlar duracak mıdır?  Durma ihtimali de var mıdır? Daha doğrusu millet olarak uyuşukluk ve gevşekliğe vaktimiz ve fırsatımız olacak mıdır? Hayır! Kesinlikle hain saldırı ve kalkışmalar durmayacaktır! Sorumuzu tekrar ve başka türlü soralım.  Bu saldırılar Ne zamana kadar devam edecektir?  Türk Milleti Anadoluyu terk edinceye ve bu topraklarda bir tek Türk kalmayıncaya kadar hain ve sinsi saldırılar devam edecektir. Peki, ne yapmalıyız? Küresel güçler ve işbirlikçiler hedeflerine ulaşmaları için yardımcı mı olmalıyız? Yoksa Atalarımızın yaptıkları gibi bu toprakları kanlarımızla yeniden sulamak suretiyle yurt edindiğimiz Anadoluyu yeniden savunmalı mıydık? Ne yapmalıydık?  Ya, yok olacaktık! Ya da ölümüne bin yıllardır yurt edindiğimiz Anadoluyu savunacak ve var olacaktık! Hangisi…?!

Türkiye Cumhuriyetinin kurulması ile birlikte içerideki erkler ve bürokratik yapı tamamen çatışma ve birbirlerini de engelleme üzerine kodlanmıştır. Neden?  Türk Devleti ve Milleti kalkınmasını tamamlamaması adına içeride her türlü engel çıkarılması gerekiyordu! Bunu da işbirlikçiler maharetiyle başardılar! Asil Türk milleti ve devleti bir daha dünya arenasına güçlü bir şekilde çıkmaması adına yapılmıştır, tüm bunlar!  Mazlum milletlerin umudu olan asil Türk milleti kadim medeniyet ülküsü ile yeniden dünya sahnesinde olmaması için her türlü girişim ve saldırılar yapılmıştır. Peki, biz neler yapmalıydık? Bu fasit cendereden nasıl çıkmalıydık? Böyle gelmiş ve böylece de devam mı etmeliydi? İnsan kendisine verilen akıl ile bir çözüm ve çıkış yolu mutlaka üretmesi gerekiyordu! Çaresizlik içinde beklemek bir insana ve özellikle de iman ehline yakışmazdı!  Bir yüz yılı böyle kısır çekişmelerle kaybetmedik mi? Böylece de devam mı etmeliydi?! Ne yapmalıydık?!  

MHP Lideri Devlet Bahçeli; Ülkümüz, hem Kızılelma, hem de Türkiye merkezli yeni bir medeniyettir. Gayemiz, devletin bekası, milletin refahıdır; Türkiye Cumhuriyetinin payidar kalması için çalışıyor, çırpınıyoruz. Tam bir asır önce, yani 1918’in Haziran ayında, Birinci Dünya Savaşındaydık.  Devasa bir imparatorluğumuzu gün be gün buduyorlar, günden güne doğruyorlardı.  Her gün eriyor, her gün mevzi kaybediyorduk.  Tıpkı bugünkü gibi, çevremizde tuzak kuruluyor, ihanet ve işgal sahne alıyordu.  Tehlike büyüktü, aştık. Tehlike kurnazdı, yendik.  Tehdit sinsiydi, ezdik geçtik. Ne var ki sorunlar bir türlü azalmadı. Nitekim siyasal çalkantılar, ekonomik krizler, sosyal bunalımlar, devlet – millet gerilimi, ideolojik kamplaşmalar, siyasi kutuplaşmalar devamlı körüklendi. Demokrasi irtifa kaybetti, Milli birlik ve dayanışma ruhu yara aldı.  Darbeler, dış müdahaleler, iç sarsıntılar, iç kargaşa ortamı zemin buldu, tarihi yürüyüşümüzü yavaşlattı.  Kuruluş ve kucaklaşma aşamalarını tamamlayan Türkiye Cumhuriyeti, bir türlü düzlüğe çıkamadı, istikrar bulamadı, Sürekli mirastan yedik, Sürekli zaman kaybettik. Bu esnada hasım odaklar da boş durmadı ve Israrla kuyumuzu kazdılar.  Etnik ve mezhep temelli hassasiyetleri kaşıdılar; Bin yıllık kardeşlik hukuku tartışmaya açıldı. 15 Temmuz’da yeni bir Haçlı akınına maruz kaldık. Ve bu akın püskürtülmüş olsa da sona ermiş değildir. Türkiye düşmanları pusuda, zalimler küflü gözetleme kulesindedir. Terör örgütleri, arkalarındaki kindar ve kalleş güçler ortam bekliyorlar; Hafife almayalım, yine deneyecekler! Göz yummayalım, yine teşebbüs edecekler! Boş durmayalım, bir kez daha üzerimize gelecekler. Çünkü tarih böyle söylüyor; Bölgesel ve küresel planlar buna işaret ediyor. Biz içimizde bir olmazsak, ittifakla ihaneti göğüslemezsek, korkarım ki, acı verici sonuçlarla karşılaşmamız mukadderdir. Türkiye Cumhuriyetini daha sağlam temellere oturtmak, devleti daha etkin konuma getirmek zorundaydık. Bu itibarla 7 Ağustos Yeni kapı ruhuyla yürüyüşümüzü hızlandırıp, cumhurun ittifak şuuruna destek verdik.  Yeni bir hükumet sistemiyle tıkanıklıkları açmalı, engelleri aşmalıydık. Muhtemel saldırı ve operasyonları karşılamak için devlet yönetiminde yeni bir düzenlemeye, yeni bir dizayn ve yeni bir reforma gitmeliydik. İşte Cumhurbaşkanlığı Hükumet Sistemi böyle meydana gelmiştir. Devlet yönetimindeki fiili karmaşa bu şekilde nihayete erecektir. 16 Nisan 2017 Halk oylamasıyla Türk milleti yeni hükumet etme sistemine evet demiştir.  Türkiye’nin sistemik düğümü çözülmüştür; Kronik açmazlar bertaraf edilmiştir. Konjonktürel dalgalanmalar, kritik durgunluklar stratejik tedbirlerle, milli temkin ve derinlikle en aza çekilmiştir. Türkiye’nin yolu da, bahtı da, alnı da açılmıştır. Bunun resmileşmesi ve uygulamaya girmesi ise 24 Haziran 2018’den itibaren sağlanacaktır.  Cumhuriyet’in birinci safhası kuruluş, ikinci ve çok partili safhası kucaklaşma dönemi ve üçüncü safhası da Türkiye’nin dünyada bekasıyla kuvvetli ve kutup başı olmasını temin edecektir, şeklindeki seçimden bir gün önceki, Cumhurbaşkanlığı hükumet sistemine geçişimizin ne kadar önem ve aciliyet arz ettiğini, 94 yıllık devlet yönetim sistemimizdeki aksaklık ve eksiklikleri de özetleyen meydan konuşması ve vurgularının çok manidar ve dikkate değer olduğunu düşünüyorum.

24 Haziran seçimleri ile devlet yönetim sistemimizde yeni bir dönemin başlayacağını ve milat olduğunu yazılarımızda sürekli olarak vurgulamaya çalışıyoruz. Seçim sonuçlarının şimdiden ülkemize ve milletimize hayırlar getirmesini dilerim. Devlet yönetim sistemimiz erkler arasında çatışma kültürü ile kodlanmıştı. Artık bu duruma bir dur demeli, bir çıkış yolu bulmalı ve çözüm üretmeliydik! Parçalı siyasi yapımız da dış müdahalelere açık bir halde bulunuyordu! Siyasi hayatımızdaki darbeler, inkıtalar ve muhtıralar parçalı siyaset sisteminin bir örneğidir!  Ne yapmalı ve ne etmeli bir çıkış yolu mutlaka üretmeliydik! Parçalı siyasi yapı ile Türk devletinin bekası ve Türk milletinin de birliğini sağlam ve devamlı hale getiremezdik!  Parçalı siyasi yapı içeride çatışmaya da  davetiye çağıyordu!  Yeni sistem Uzlaşma ve Birlikte güçlü olmak üzerine dizayn ediliyordu! Yüz yıl önce Çanakkale’ye son modern silah ve savaş gemileri ile gelen tüm küresel güçler ve işbirlikçiler, geçilemeyeceğini zor ve geç de olsa idrak ettikleri gibi bugün de anlamak, idrak etmek ve bizimle birlikte yürümek için gelecekler, kapımızı çalacaklar ve gelmek zorundalar! Yeter ki biz içeride tüm etnik ve mezhep farklılıklarımızla BİR, BERABER, Çanakkale, Kurtuluş savaşı ve Yeni Kapı ruhu, hep birlikte TÜRKİYE olaya devam edelim! Türk Milleti ve Devletini Anadolu GEÇEMEZLER ve GEÇEMEYECEKLER! 2023 – 2053 ve 2071 hedefleri doğrultusundaki Türk Devleti ve Türk Milletini geçemezler!

Yayınlayan

ahmetunver

Ahmet Ünver; İletişim Uzmanı; İletişim, Kurumsal İletişim, Halkla İlişkiler, Reklam, Marka, Marka Yönetimi, Marka İletişimi, Kurumsal İtibar, Kurumsal İtibar Yönetimi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir