Siyaset ve ekonomi gündemi çok yoğun! Ya da kadim bir akıl tarafından planlı olarak yoğunlaştırılmaktadır! Neden olmasın! Yoksa bu ülkede vuku bulan her şey kadim bir aklın kontrolü dışında mıdır? Bir gazeteci ve iletişimci olarak, gündemi takip etmekte zorlanıyoruz! Neden acaba?
Peki, bu kadar yoğunluk arasında, işinde ve aşında bir vatandaş ne yapacaktır? Tüm bu yaşadıklarımızı, normal bir vatandaşın takip etmesi, gelişmeler hakkında fikir yürütmesi, öngörüde bulunması ve yorumlaması çok zordur!
Son günlerdeki gelişmeler hakkında, dost meclisi sohbet ve yazılarımızda, analiz, tespit ve öngörülerde bulunuyor, strateji geliştiriyor, akabinde bıyık altından güleni mi ararsınız, arkamızdan konuşanları mı? Aman, Allah’ım! Tabii ki sorun değildir! Onlar; sefil, akılsız, cahil ve avam biri ile karşılaştıklarında, SELAM der, geçer giderler!
Hakikat bilgisine, bilge kişiler akıl ve araştırma yöntemiyle yükselir! Resul ve Nebiler ise hakikat bilgisine vasıtasız olarak tümel bir şekilde ulaşmıştır!
Hakikat bilgisine, akıl ve araştırma yöntemleri ile öngörülerde bulanan bireylere, günümüzde ya deli diyorlar ya da başkaca bir şey! Siyasete yönelik yapmış olduğumuz öngörülere, yaşamış olduğumuz rahatsızlıktan sonra, kafayı yediğimizi ifade edenlerin olduğu gibi! Zaman her şeyin ilacıdır! Bekleyip göreceğiz!
İnsan denilen ve bu âleme de imtihan için gönderilen varlığın arzu ve isteklerini ifade eden, Lat, Uzza ve Menat nedir? Lât kelimesi, ilah kelimesinin bozulmuş hali ve mutlak otoriteyi ifade eder! Uzza kelimesi Kuran’da kullanılan Aziz isminin başkaca söyleniş şeklidir! Güç, kuvvet anlamına gelir! Uzza isminin karşılığı iktidar, makam, mevki, güç ve kuvvettir! Menat; bildiğimiz para ve paranın türevleri demektir!
Sonsuz kudret sahibi Yüce Allah; İnsan denen varlık, bu dünyada; Lat, Uzza ve Menat için mücadele eder ve savaş verir, diyor? Bugün de yığınların, LAT, UZZA ve MENAT’INA biraz dokununca isyan cümlelerini işitir olduk! Neden acaba? İnsanların PUTLARINA pardon TANRILARINA asla DOKUNMAYIN! Çünkü YANARSINIZ! Her ne kadar yığınları mezkur tanrılar ile siz boğmuş olsanız da!
2001 yılını, Türkiye için bir kayıp olarak değerlendirmek, vatandaşların bir gecede yarı yarıya fakirleştiği, yıllar boyu emek ve ter dökerek, bin bir çaba ve güçlükle kazanılan tüm birikimlerinin, bir gecede heba olduğunu, hatırlatmak isterim! Acaba tarihleri mi yanlış yazdım; 2001yılı derken 2021 yılı mı demek istedim! Anlayana!
2001 yılında Türkiye ekonomisi, 2. Dünya Savaşından sonra % 10 küçülmüştür! 1998 yılında, 205 milyar dolar olan gayri safi milli hâsıla, 150 milyar dolara gerilemiş; Fert başına düşen milli gelir, 3 bin 600 dolardan 2 bin 300 dolara düşmüştür! Sanki bugünü anlatır gibi! Ne diyorsunuz?
Bu ülkede, her gün TV’lerde boy gösteren ve yazılı medyanın da çok bilen gazeteci, yazar, akademisyen, siyasetçi ve toplumbilimcilerine sormak gerekir! Şu anda yaşamakta olduğumuz sosyal, siyasi ve ekonomik kriz, 2001 yılındaki ekonomik konjonktür ve 2002 genel seçim öncesinden bir farkı var mıdır? Sadece soruyorum!
2002 genel seçimlere giren iktidar ortağı tüm partilerin baraj altında kaldığını ve TBMM’ye de giremediğini hatırlatmak isterim! Ne demek sitiyorsun, dediğinizi de duyar gibiyim! Eskilerin ifadesi ile; Sözün tamamı ya da fazlası ahmağa söylenirmiş!
Türk Devletleri Teşkilatı ile Türk Asrının başladığı gibi, içeride de bir devir kapanırken yeni bir dönem başlıyor! Ehliyet, Liyakat ve Adaletin her birey tarafından her kurum ve her durumda hissedildiği ve içselleştirildiği yeni bir dönem! Kurtuluş savaşı, sonrasında olduğu gibi! Kurucu İrade ve Kuvay-i Milliye ruhu temsilcileri ile başlayan yeni bir dönem! Aksi halde sosyal barış, sosyal huzur, ekonomik kalkınma ve gelişmeyi sağlayamazsınız!