ABD Dış İşleri eski Bakanı, ABD dış politika ve ulusal güvenlik politikalarına yön veren kişi olarak tarihe geçen stratejist Henry Kissenger; ABD, iki sebeple çok güçlüdür! Ülkesindeki vatan hainlerini bulur ve öldürür! Diğer ülkelerdeki, devleti ve milletine karşı hainlik yapan, vatan hainlerini de bulur, ABD’nin ulusal hedef ve çıkarları doğrultusunda kullanır, diyor!
Neymiş efendim! ABD kendi ülkesindeki vatan hainlerini bulur ve öldürürmüş! Peki, aynı adamlar, bir devlet, kendi ülkesine ihanet eden hainler için aynısını yapmaya kalktığı zaman; demokrasi, özgürlük ve insan hakları demeye neden başlar! Başka ülkelerde kendi ülkesine ihanet eden hainleri bulur ve kendi ulusal çıkarları çerçevesinde kullanırlarmış! Ne ala memleket!
Peki, tüm dünya dillerinde ve insanlığın hafızasında, hain kelime ve kavramının başkaca ne gibi yan veya dik anlamları olabilir ki? Senin hainin kötü, benim ki iyi, öyle mi? Senin ülkendeki hainleri öldürmeye hakkın var! Fakat bendekine insan hakları diye hayır diyeceksiniz, öyle mi? Benim ülkemdeki hainleri de ulusal çıkarlarınız için bana karşı kullanmaya devam edeceksiniz, öyle mi?
Bilgi eksikliğinden kaynaklanan ve cehaletin göstergesi kavram kargaşası, günlük hayatta kullanılan kelimelerin gerçek manasının dışında, farklı manalar yüklenerek kullanılmasının meydana getirdiği bir kaos, bir olgu ve bir durumdur!
Kelime ve kavramlara yanlış manalar yüklemek, zararsız olsa da, genelde anlaşılamamayı veya meramını anlatamamayı beraberinde getirir! Siyasi tartışmalarda kavramların manasını bilmemek anarşi doğurur ve insanların birbirini anlamasına mani olur!
Siyasi tartışmalarda sıkça kullanılan milliyetçi, devrimci, faşist, sağcı, solcu, dinci, islamcı, siyasal islamcı, muhafazakâr, yobaz, kapitalist, komünist, sosyalist, ilerici ve gerici gibi kavramların manasını bilmeden yapılan siyasi tartışmaların sağlıklı sonuçlanması veya tarafların anlaşması mümkün değildir! Kavramlar arasındaki farkın bilinememesi, maksadını aşan cümlelerin kurulmasına sebep olmaktadır!
Irak ve Afganistan’a, özgürlük ve demokrasi getireceğiz diyen, özgürlük ve demokrasi kavramlarının da içini boşaltanlar, milyonlarca insanın ölmesine, bir o kadarının da sakat kalmasına ve yurtlarından başka diyarlara göç etmek zorunda kalmasına, neler demeli?
Peki, hangi demokrasi ve özgürlüğü getirdiniz? Bu nasıl bir demokrasi ve özgürlüktür? Tecavüz, kan, ölüm, katliam ve yıkım! Sonra da bu kavramlar üzerinden, dünya insanlığının faydasına hizmet etiğinize, nasıl inandıracaksınız?
Dünya insanlığının gözü önünde, Irak, Afganistan ve daha adını sayamadığımız başka ülkelerde, adeta bir film seyreder gibi demokrasi ve özgürlük getireceğiz diyenlerin yaptıkları katliam ve zulümleri, yine bu kavramlar üzerinden dünya insanlığına nasıl izah edecekler? Peki, başka hangi kavramlar üzerinden ne gibi katliamlar yaptınız? Mesela sağlık, savaş, vekalet savaşı ve gıda alanında!
İnsan dil ile düşünür, yani kavramlar üzerinden! Kavramların içi boşaltılır, aynı kavramlara yan veya dik anlamlar ya da başkaca anlamlar yüklenirse, insanın düşünce ve dolayısıyla duygu, değer, davranış ve karakteri değişir mi? Peki, değişirse neler olur?
Cemil Meriç; Kamus namustur, diyor! Günümüzde yaşanılan en büyük sorun, birileri, kamustaki (sözlük, lügat) sözcükleri değiştirmiyor, sözcükleri yerinde bırakıp, sistemli ve planlı, yoğun bir çalışma ile onlara insanlığın yüklemiş olduğu evrensel anlamları değiştiriyor! Neden acaba?
Neymiş efendim! Birileri siyasi veya başkaca hedef ve planları çerçevesinde, sistemli ve planlı bir şekilde, kavramlara insanlığın yüklemiş olduğu anlamları değiştiriyormuş! Peki, neden?
Kelime ve kavramları yerli yerinde kullanmalı! Siyasetin kısır çekişmeleri için kavramlara, dünya insanlığı tarafından yüklenilmiş evrensel anlamları değiştirmemeli ve bozmamalı! Kelime ve kavramları siyasetin kısır cenderesinde öğütmemeli! Siyasi ikbal adına, kelime ve kavramların içini boşaltmamalı! Aksi halde gelecek nesillere çok ağır ve vebali de büyük bir miras bırakmış oluruz! Aksi halde, dünya insanlığın hafızasında kavramlar üzeriden oluşturulan tahribatı bir yüz yıl daha düzeltemeyiz! Bizden hatırlatması!