Kuzey Kıbrıs Barış ve Özgürlük Bayramı!

Türk Silahlı Kuvvetlerinin ( TSK ) 20 Temmuz 1974 tarihinde, Rumların, Kıbrıslı Türklere karşı uyguladıkları baskı ve zulme son vermek, Ada’ya barış getirmek amacıyla düzenlediği Kıbrıs Barış Harekatı’nın üzerinden 49 yıl geçmiştir!

20 Temmuz, Kıbrıs Türkleri için var oluş mücadelesinin önemli günlerinden biridir!

1974 harekâtına giden sürecin ilk adımları 1950’li yıllarda atılmıştır! Rumlar, Yunanistan’a katılmak için faaliyetlere girişmiş! Türkiye, Ada’da iki toplumlu Kıbrıs Devleti’nin kurulması için harekete geçmiş!

Türkiye, Yunanistan ve İngiltere’nin yürüttüğü görüşmeler sonucunda, 1959 yılında, Türk ve Rum halklarının ortak yönetecekleri bir Kıbrıs Devleti’nin kurulması kabul edilmiştir!

Varılan mutabakata göre Türkiye, Yunanistan ve İngiltere garantör ülke olacaktır! Kıbrıs’ta anayasal düzeni bozmaya yönelik herhangi bir girişimde, söz konusu üç devlete müdahale yetkisi verilmiştir!

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, harekâtın Zürih ve Londra Antlaşması’nın 4. maddesine istinaden gerçekleştirdiğini savunmaktadır! Birleşmiş Milletler ve Avrupa Konseyi, bu harekâtı işgal olarak değerlendirmektedir!

20 Temmuz 1974 tarihinde, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 353 sayılı kararında, Uluslararası güvenlik ve barış için ciddi tehlikeye yol açan ve bölge üzerinde olağanüstü infiale müsait bir ortam oluştuğundan Birleşmiş Milletler ciddi bir endişe duymaktaymış! Yabancı askeri müdahaleye derhal son verilmeli, diyerek harekâta karşı olduğunu belirtmiş ve ateşkese çağırmıştır!

Kıbrıs’ın coğrafi, stratejik, enerji kaynakları, enerji nakil hatları ve 65 ülkenin birlikte kalkınma hamlesi olan ‘Bir Yol ve Kuşak projesi’ zaviyesinden konumunu kabaca incelemeye çalışalım!

Doğu Akdeniz’in en büyük, Akdeniz’in ise üçüncü büyük adası Kıbrıs; Türkiye, Suriye, Lübnan, İsrail, Filistin, Mısır, Yunanistan ve Libya’nın ortasındadır. Kıbrıs, Avrupa haritasında gösterilmesine rağmen coğrafi olarak Orta Doğu’da kabul edilmektedir.

Asya, Afrika ve Avrupa’nın merkezi bir konumundadır! Kıbrıs adasının konumu Anadolu ve Ortadoğu arasında bir durak noktası gibidir. Osmanlı Devleti’nin de adayı fetih nedeni bu gerekçeler olmuş, geçen gemilere korsanların verdiği zararlar üzerine Kıbrıs II. Selim döneminde 1571 tarihinde fethedilmiştir.

Adanın merkezi konumundan ötürü İngiltere başta sömürge yollarının güvenliğini sağlamak amacıyla Kırım Savaşı sonrası Osmanlı İmparatorluğu ile yaptığı bir antlaşma ile 1878’den itibaren geçici olarak Kıbrıs’ın yönetimini devir almıştır. İngiltere bugün, Güney Kıbrıs Rum kesimi bölgesini adeta bir askeri uçak gemisi ve askeri üs olarak görmekte ve kullanmaktadır!

Kıbrıs, tarih boyunca Orta Doğuya açılmak isteyen küresel güçler ve emperyalist devletler için, vazgeçilmez stratejik, askeri ve ticari bir üs olarak görülmüştür. Kıbrıs, etrafını saran bölgelere “bölgesel ve stratejik güç” olma yolunda bir açılım sağlamaktadır!

Kıbrıs; Coğrafi konumu göz önüne alınarak, İskenderun Körfezi’ne doğru uzanan ‘bir uçak gemisine’ benzetilen, her dönemde stratejik önem ve özelliğini korumaktadır.

Adayı elinde bulunduran bir güç, her zaman Türkiye’den Mısır’a, Lübnan’dan, İran’a kadar olan tüm bölgeyi kontrol etmektedir! Bugün için Kıbrıs adeta dünya hegemonya güç savaşı ve bilek güreşine sahne olmaktadır, diyebiliriz! Hatta Kıbrıs, dünya hegomanya güçleri için bir Varlık ve Yokluk meselesi, konumuna gelmiştir!

Türkiye; Lozan antlaşması ile Kıbrıs’ta İngiliz yönetimini kabul ettikten sonra Kıbrıs ile ilgili herhangi bir politika üretememiştir. Bu dönemde Kıbrıs’ı adeta yok saymış, siyasiler, Türk Devletinin Kıbrıs sorunu diye bir sorunumuzun olmadığını söyleyerek, “Kıbrıs meselesi diye bir mesele yoktur” demiştir.

Büyük önder Atatürk; Kıbrıs, stratejik olarak ve Türkiye’nin ulusal güvenliği açısından çok büyük bir önem taşımaktadır. Adadaki Türk varlığının korunması, Türkiye açısından hayati öneme sahiptir; Kıbrıs kaybedilirse, Türkiye nefes alamaz hale gelecektir, şeklinde konuya yaklaşmıştır!

Türk Devlet Aklı ve Kadim Türk Devlet gelenek, kültür ve hafızası canlı bir şekilde, Türk Devleti ebed müddet devam ülkü ve vizyonu çerçevesinde, varlık ve birliğine yönelik, içeride ve sınırlardaki tüm tehdit ve sorunlara karşı Beka zaviyesinden çok daha dikkatli ve teyakkuz halinde olmaya devam edecektir!

Yayınlayan

ahmetunver

Ahmet Ünver; İletişim Uzmanı; İletişim, Kurumsal İletişim, Halkla İlişkiler, Reklam, Marka, Marka Yönetimi, Marka İletişimi, Kurumsal İtibar, Kurumsal İtibar Yönetimi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir