İnsan denen varlık, neden veya niçin korkar? Ya da insan denen varlık, neden endişeye kapılır ve panikler? İnsan denen varlık, bulunduğu halden bir başka hal veya duruma geçme ihtimaline karşı; korku ve endişe, şüphe ve paniklemeye başlar!
İnsan denilen varlık; bulunduğu konum ve durumdan bir başka durum ve konuma geçme korkusu! Aslında buna kaybetme korkusu da diyebiliriz!
Yeni bir durumun zuhur etmesi, yeni bir bilginin ortaya çıkması ile birlikte, kaybedeceği; makam, mevki, para, pul, güç, dünyalıklar veya iktidardan kaynaklı, endişe, korku ve panikleme hali! Bugün olduğu gibi!
İnsan denilen varlık, her an tapınmakta olduğu, dünyalık makam, mevki, iktidar ve güç durumundan kaynaklı, her daim Firavun, Nemrut ve Ebu Cehil durum ve konumuna düşer! Bu durum da gazabı İlahiyi celb eder!
İnsan denen aciz varlık, bazen bilinçli olarak, bazen de farkında olmadan, hata yapar ve hataya sevk edilir!
- Peki, iman ettiğini iddia eden bir Müslümana, yeni bir peygamber de gelmeyeceğine göre, kim veya hangi güç, yanlış yolda olduğunu veya hata yaptığını hatırlatacak, ikaz edecek veya uyaracaktır!
Sonsuz İlim ve Hikmet Sahibi ve her şeyi yaratan, gözeten ve kuşatan Yüce Allah; tüm ilim ve bilimin kulları vasıtası ile yine kullarının istifadesine sunulması yönünde keşfedilmesini murat etmiştir!
Bugün de yeni teknoloji, bilim ve ilmin ışığındaki yeni keşifler akabinde, sosyal, kültürel, ekonomik ve siyasal yeni bir değişim ve dönüşümün eşiğinde olduğumuzu düşünüyorum!.
İnsanlığa, yeni bir bilgi ile Sonsuz Kudret Sahibi Yüce Allah tarafından gönderilen peygamberler tarihine kabaca baktığımızda karşımıza şöyle bir tablo çıkmaktadır!
İlk peygamber Hz. Adem ve son peygamber Hz. Muhammed’e (a.s.m.) gelinceye kadar arada birçok peygamber gelip geçmiştir!
Kuvvetli bir rivayete göre, peygamberlerin sayısı 124 bin, diğer bir rivayete göre ise 224 bin kadardır! Sayıları yine de Allah indinde ve Allah bilir! Bunlardan sadece 25 tanesinin ismi Kuran’da geçmektedir!
Her peygamber, kendi kavmine, Sonsuz İlim ve Hikmet sahibi Yüce Allah’tan günün şartlarında yeni bir bilgi ile gelmiştir! Zulüm ve azgınlıkta ileri giden zalimlere dur demek için!
Yeni bilgiyi dönemin güçleri ya da ağniyası tarafından kabullenmek tabii ki çok zordur! Tabii ki yeni gelen bilgi ile iktidar ve güçlerinin yerle yeksan olması demektir!.
Yeni gelen bilgiyi getiren peygambere karşı her daim dönemin iktidar ve güç sahipleri, direnmiş ve direndikçe de azgınlıklarını artmıştır! Böylece tarih sahnesinden silinip gitmiş ve helak olmuşlar!
Her yeni bilgi ya da yeni bir milat birilerinin yükselmesine ve birilerinin de tarihin tozlu raflarında yeribi almasına sebebiyet vermiştir!
Kuran-ı Kerimde, ismi geçen peygamberlerden, Nuh (a.s) durumunu incelemeye çalışalım! Her peygamber, geldiği kavimde bir meslek ve bilginin de aynı zamanda uzmanı ve ustası konumunda bulunuyordu! Kimi demirci, kimi marangoz ve kimi de ticaret erbabı gibi!
Hz. Nuh (a.s) zengin ve varlıklı kavmi ile uzun ve çetin bir imtihanı olmuştur! Kavmi onu sapkınlıkla suçlamış ve Hz. Allah, Nuh’a (a.s) dikilmiş ve yetişmiş olan ağaçları kesip gemi yapımında kullanmasını emretmiştir!
Hz. Nuh; Gemi yapımı tamamlandığında, Hz. Allah, ailesinden ve halkından inananlar ile birlikte her canlıdan bir çifti gemiye almasını emretmiş!
Ve yolculuk başlamıştır! Kırk gün yağmur yağmış! Seller yeryüzünde taşmadık, aşmadık, yıkmadık ve yok etmedik bir yer bırakmamıştır!
Hz. Nuh ve gemidekiler dışında, yeryüzünde bulunanların hepsi tufanda boğulup helak olmuştur!
Hz. Nuh’un gemisi, hiç durmadan altı ay su üzerinde dağlar gibi dalgalar arasında akarak dünyanın her tarafını dolaşmış! Büyük tufandan sonra, gemi Cudi Dağı’nın eteklerine ulaşmıştır!
Hz. Nuh’un (a.s) Allah’ın emri ile gemiyi yapması, tandırın kaynaması ve inananlar ile birlikte, altı aylık çetin bir yolculuğun başlaması; yeryüzünde, seller ve taşkınlar ile Gemiye binmeyen her canlıının suda boğulması, geminin Cudi eteklerine yanaşması ve Gemiye binenler ile yeni bir HAYAT – yeni bir DÖNEM ve yeni bir MİLAT başlamıştır!
Yeni bir MİLAT – DÖNEM ve DEVİR öylesine ve kolay bir şekilde olmamıştır! Kolay bir değişim ve Milat başlamasını beklemek safdillik olacaktır! Ya da bulundukları konumun vermiş olduğu güç ve iktidar kaybına karşı, güçlü bir direnç! Peki, bu direnç ve direnme fayda verecek midir?
Bugün de, siyasette, Kadim Türk Devlet Aklı kontrolünde; yeni bir MİLAT – yeni bir DEVİR ve yeni bir DÖNEMİN eşiğindeyiz!
Peki, Yeni bir DÖNEM – DEVİR ve MİLAT kim ya da kimler ile başlayacaktır? Bu Gemiye kimler binecek ve kimler de tarih olup silinip gidecektir?
Kadim Türk Devlet Aklı kurgusu çerçevesinde ve Kurucu iki Ana Damar Partinin kontrolünde, Yeni bir DÖNEM – MİLAT – SÜREÇ ve DEVİR başlamak üzere!