Öncelikle ve özellikle, Geleceğe Işık tutan Öğretmenlerimizin, 24 Kasım Öğretmenler gününü kutlarım. Ahirete irtihal edenlere Rahmet, emekli olanlara sağlık – sıhhat – afiyet ve görevi başındaki tüm öğretmenlerimize de, Başarılar dilerim.
Şehitler için gözyaşı dökerken kendi ana babasını anlamayan, başkalarının çocukları için ağlamaya anlam veremeyen, yanı başımızdaki savaşlar ve acı çeken çocuklar, ölen on binlerce insanı hiç umursamayan; Hayatın gerçeklerinden habersiz, duygusuz ve bencil bir nesil geliyor!
Yazılarımızda sürekli olarak, Toplumsal Yozlaşma – Çürüme ve Çözülmeden dem vuruyoruz! Neden Acaba? Yoksa birilerine göre çok mu abartıyoruz?
15 Aralık 2017 tarihinde, İzmir ili Ödemiş ilçesi, Kaymakçı Çok Programlı Lisesi Müdürü, Ayhan Kökmen, iki öğrencisi tarafından öldürülür.
Olayın araştırılması için Milli Eğitim Bakanlığı, Maarif Müfettişi Doğan Ceylan görevlendirilir.
Müfettiş, öyle bir rapor düzenler ki, özellikle tüm anne – babaların okuması ve kendilerine ders çıkarması gerektiği!
Peki, Milli Eğitim Bakanlığı Maarif Müfettişinin hazırlamış olduğu raporu sadece Anne – Babalar mı dikkatle almalı ve okumalı?
Yap Boza dönen Eğitim sistemine sürekli müdahale eden Siyasiler ve özellikle karar vericiler de, dikkatle okumalı! Masa başında almış oldukları kararların sahada nelere sebebiyet verdiğine, şahit olmaları gerekir!
Milli Eğitim Bakanlığının görev ve yetkilerini; Türk milletinin millî, ahlaki, manevî, tarihi ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren, ailesini, devletini, vatanını, milletini seven ve daima yüceltmeye çalışan bireylerin yetişmesi için çalışmalar yürüten bir kurum, şeklinde ifade edebiliriz.
Eğitim; Bireyin toplum yaşamında yer edinmek için edinilen bilgi, beceri ve anlayışlara, denir.
Eğitim; İnsan davranışlarında bilgi, beceri, anlayış, ilgi, tavır, karakter ve önemli sayılan kişilik nitelikleri yönünden belli değişmeler sağlamak amacıyla yürütülen düzenli bir etkileşimdir.
Öğretim; Eğitimin okullarda planlı programlı yapılan kısmıdır. Öğretim, belirlenmiş olan müfredatı öğrenmek ve bu aşamadan sonra da uzmanlık kazanmak anlamında kullanılır. Anaokulu ya da ilkokuldan başlayan öğretim süresi üniversiteye kadar devam eder ve bu aşamadan sonra da kişiler istedikleri öğretimi alarak hayata atılıp öğrendikleri bu öğretimleri işlerinde kullanırlar.
Eğitim; bireye yaşamış olduğu toplumda kişilik ve şahsiyet kazandırırken, öğretim ise kişinin yaşam boyu çalışacağı bir iş veya meslek edinme aşamasının uzmanlaşmaya kadar varma süreci olarak da, ifade edebiliriz.
Peki, Ülke ve toplum olarak; Öğretim boyutuna daha fazla önem vermek suretiyle Eğitim tarafını ıskalıyor olabilir miyiz?
Bir Meslek sahibi olmak ve nasıl olursa olsun ÇOK PARA kazanmak, hem özendirilir ve hem de ödüllendirilirken, DOĞRULUK – DÜRÜSTLÜK – AHLAK ve KARAKTER gibi özellikler görmezden mi gelinmektedir?
- Maarif Müfettişi; 2017 yılındaki cinayet akabinde hazırlamış olduğu raporda; Türk gençliğinin içinde bulunduğu, durumu analiz eder; Hayatın Gerçeklerinden HABERSİZ, DUYGUSUZ ve BENCİL NESİL TEHLİKESİNE işaret etmektedir.
- Peki, 2017 yılından bu günlere, EĞİTİM ve GENÇLİKTE olumlu bir gelişme var mıdır?
- Yoksa daha da kötüye doğru mu gidiyoruz?
- Hayatın gerçekliklerinden habersiz, duygusuz ve bencil bir nesil geliyor.
- Şehitler için gözyaşı döken kendi ana babalarını anlamıyor. Başkalarının çocukları için ağlamaya anlam veremiyor.
- Yanı başımızdaki savaşlar, acı çeken çocuklar, ölen on binlerce insan onları hiç ilgilendirmiyor.
- Tüm acı gerçekleri çizgi film tadında izliyor ve yürekleri hiç acımıyor.
- Hayatlarının odağındaki tek şey eğlenmek. Eğlenemedikleri tüm zamanları kendilerine bir işkence olarak görüyorlar.
- Kendileri için yapılan fedakarlıkların farkında değiller. Kıymet bilmiyorlar ve vefasızlar.
- Herkesi kendine hizmet etmek için yaratılmış görüyorlar.
- İnsanlara verdikleri değer, onların isteklerini yerine getirebildikleri ve ne kadar eğlendirdikleriyle orantılı.
- Hayatlarında eğlenmeden başka bir amaç olmadığı için artık tek eğlence kaynağına dönmüş telefon ve tabletlerini ellerinden aldığınızda dünyanın sonunun geldiğini zannediyorlar.
- Geçmiş onları ilgilendirmiyor, atalarımıza karşı vefasızlar.
- Dedelerinin canları, kanları pahasına vermediği vatan toprağını en iyi fiyatı verene satacak kadar maneviyattan yoksunlar.
- Vatan, onlar için son model bir cep telefonundan daha değersiz.
- Milletimizin geleceği açısından endişeleniyorum.
- 20 yıl sonra bu nesil, nasıl ana-baba olacak?
- Kendine hayrı olmayan bu nesil nasıl çocuk yetiştirecek?
- Evlerini nasıl idare edebilecek?
- Ülkeyi nasıl yönetecek?
- Vatanı nasıl savunup can verecek?
- Bütün bunlar neden oluyor izah edeyim.
- Altın kafeslerde çocuklar yetiştiriyoruz artık.
- Uçmayı bilmeyen kuşlar gibi.
- Çocuklar hayattan bihaber.
- Açlık nedir bilmiyorlar, yedikleri önlerinde yemedikleri arkalarında, acıkmalarına fırsat vermiyoruz.
- Öyle ki yemek yemeyi işkence görür hale geliyorlar.
- Susuzluk nedir bilmiyorlar. Hiç susuz kalmamışlar.
- Üç adımlık yolda, susarlar diye yanımızda içecek taşıyoruz. Çocuk daha “susadım” demeden ağzına suyu dayıyoruz.
- Çocuklar üşümüyorlar. Soğuk havalarda evden çıkarmıyoruz. Okula giderken kırk kat sarmalayıp çıkarıyoruz dışarı, titremiyorlar.
- Çocuklar ıslanmıyor, evden arabaya kadar üç metrelik mesafede şemsiyesini tutuyoruz.
- Saçına bir tek yağmur damlası düşürmüyoruz.
- Bu yüzden çocuklar ıslanmak nedir bilmiyor.
- Yorgunluk nedir bilmiyor çocuklar.
- İki adımlık mesafeye arabayla götürüyoruz, yorulmasınlar diye.
- Birazcık parkta koşsalar, hasta olacak diye engel oluyoruz.
- Onlar takatleri tükenecek kadar hiç yorulmuyor.
- Yokluk nedir bilmiyorlar, daha istemeden her şeyi önlerine sunuyoruz.
- Bu yüzden varlığın kıymetini bilmiyorlar.
- Onlar bir yanığın veya bıçak kesiğinin acısını bilmiyorlar.
- Elleri yanmasın, kesilmesin diye onlara ne bıçak tutturuyor ne ocak yaktırıyoruz.
- Çocuklar; hissetmiyor yaşamı, açlığı bilmediği için açlara acımıyor, üşümek nedir bilmedikleri için sokaktaki evsizleri umursamıyor.
- Yokluk nedir bilmedikleri için ekmeğe gelen zam onların dikkatini çekmiyor, haber kalabalığı olarak görüyor, gülüp geçiyorlar.
- Sıcak odalarında yaşadıkları için evsizlik nedir, sürgün nedir anlamıyor, savaşları, kurşunlanan ölen insanları umursamıyor.
- Acımıyorlar……
- Kıymetini bilmiyor ekmeğin, elbisenin, barışın ve huzurun, ana babanın….
- Müdahale edilmezse gelecek iyi şeyler getirmeyecek ülkemize.
- Bu sorunu, DEVLET derinden hissetmeli.
- Bu sorunun çözümü için ciddi çalıştaylar düzenlenmeli. Öğretim programları ve ders materyalleri revize edilmeli.
- Okulların duygu eğitimi konusunda rolleri artırılmalı.
- Geç kalınmadan bu sorun mutlaka çözülmeli.
- Bu sorun çözülmezse ülke çözülecek…
- Peki, 2017 Aralık ayında meydana gelen bir olay ve akabinde ki rapor sonuçlarına göre, hem EĞİTİM ve hem de GENÇLİK konusunda bir gelişme var mıdır? Daha iyi bir durumda mıyız? Yoksa daha da kötüye doğru mu gidiyoruz?
- Çocuklarımıza ALTIN TEPSİ de sunmuş olduğumuz bir hayat ve DİJİTAL MECRALARIN EĞİTTİĞİ – BÜYÜTTÜĞÜ ve YETİŞTİRMİŞ olduğu bir GENÇLİK ve NESLİ, halen kaybetmeye devam ediyor muyuz?
- Bazı ülkeler, GELECEĞİ KURTARABİLMEK adına, ilk – orta ve lise çağındaki çocukların ellerinden tüm dijital materyalleri ya yasaklama ya da kısıtlama boyutuna geçmiştir!