Aşure gibi Olmalıyız!..

İslam alemi  ve uzun bir dönem Türk – İslam dünyasına önderlik,  liderlik ve ağabeylik  yapan Türk Devletinde,  Hz. Hüseyin efendimiz ve yetmiş arkadaşının şehit edilmesi ile birlikte günümüze kadar birlik, beraberlik ve barış olamamıştır!. Peki, neden? İslam dünyası neden bir araya gelemiyor? İslam dünyası liderleri ne zaman bir araya gelecektir?! İslam alemi neyi paylaşamıyor?! İslam dünyası  ülke liderleri, ülkelerinin bağımsızlık ve vatandaşlarının huzuru  adına ne zaman ellerini taşın altına koyacaktır?! Allah’ın emrettiği  mübarek gün ve geceler sadece anmak ve kutlamak için midir?!  Bugünler sadece oruç tutmak ve sadece  ibadet etmek için midir?! Bugün ve gecelerden ne zaman ders ve ibretler çıkaracağız?! Bugünlerde meydana gelen olaylardan ne zaman dersler çıkaracağız?!  Ne zaman anlamlandıracağız?! Ne zaman akdedeceğiz?! Ne zaman birlik ve beraberlik adına  bir kaç kelam edeceğiz?!  İslam âlemi ne zamana kadar dağınık ve parça parça bir durumda kalacaktır? Bir olabilmek ve BİR olanın şanı hürmetine  harekete geçmenin zamanı bugün değil de ne zamandır?!

Muharrem; sözlükte, haram kılınan, yasaklanan,  kutsal olan, saygı duyulan, anlamlarında, savaşmanın haram kabul edildiği dört haram aydan biridir!. Hac mevsimini savaşsız geçirmek için uygulanan bir barış geleneğidir. Haram aylar; Zilkade, Zilhicce, Muharrem ve Recep aylarıdır!. İlk üç ay ardışık,  Recep ise daha sonradan gelmektedir!.  Hz. Peygamber risaletten önce ve Medine’ye hicretinden sonra bu günde bir kaç defa oruç tutmuş, Müslümanlara da tutmalarını emretmiş ve Ramazan orucunun farz kılınması ile birlikte bu orucu isteğe bırakmıştır. Muharrem ayının onuncu günü  “ aşure ” olarak adlandır ve kabul edilir!  

Aşure gününün hikmeti, Cenabı-ı Hak on peygamberine, on değişik ikram ve ihsanda bulunduğu için iman ehli zaviyesinden bugün çok önemlidir! Allah, Hz. Musa’ya (a.s.) aşure gününde bir mucize ihsan etmiş denizi yararak Firavun ile ordusunu sulara gömmüştür. Hz. Nuh (a.s.) gemisini Cudi Dağı’nın üzerine aşure gününde demirlemiştir.  Hz. Yunus (a.s.) balığın karnından aşure günü kurtulmuştur. Hz. Âdem’in (a.s.) tövbesi aşure günü kabul edilmiştir.  Hz. Yusuf (as) kardeşlerinin atmış olduğu kuyudan aşure günü çıkarılmıştır.  Hz. İsa (as) o gün dünyaya gelmiş ve o gün Sema’ya yükseltilmiştir. Hz. Davut (a.s) tövbesi o gün kabul edilmiştir. Hz. İbrahim’in (a.s.) oğlu Hz. İsmail (as) doğmuştur. 9. Hz. Yakup (a.s.) oğlu Hz. Yusuf’un (as) hasretinden dolayı kapanan gözleri o gün görmeye başlamıştır.  Hz. Eyyüp (a.s.) hastalığından o gün şifaya kavuşmuştur.

Hz. Hüseyin ve aile fertlerinin 10 Muharrem 61’de ( 10 Ekim 680 ) Kerbela’da şehit edilmesi üzerine Muharrem ayı başka bir anlam kazanmıştır! Bazıları için bu tarih Hz. Hüseyin’in intikamını alma ahdinin tazelendiği bir matem günü olmuştur. İman ve intikam! Çok da uyumlu! Öyle değil midir?! Özellikle İran’da 10 Muharrem “ taziye ” adı verilen törenlerin düzenlenmesi ve yas merasimlerinde ağıtların söylenmesi gelenek halini almıştır. Günümüzde Mısır, Tunus, Cezayir ve Fas gibi ülkelerde bu ayda çeşitli kutlama törenleri düzenlenmektedir.

Nuh Aleyhisselamın gemisi karaya çıktığı gün, gemideki uzun yolculuktan sonra geride kalan çeşitli tahılları bir araya getirip pişirdiği ve günümüzde de halen şükür manasındaki yemek veya tatlıya verilen isim aşuredir! Aşure tatlısında bir araya gelmez ve olmaz denilen tahıllar, öyle bir karışır ve kaynaşır ki çok enfes bir tatlı oluşur!  İman ettiğini iddia eden fakat ayrılık ve düşmanlık için bahaneler arayan İslam dünyası ne zaman aşure gibi olacaktır?! İslam dünyası ve özellikle de Orta doğu coğrafyasında iki ülkenin bir araya gelmesi dahi bölgenin huzuru için çok büyük katkı sağlayacaktır! Peki, neden bir araya gelemiyoruz?! İslam dünyası bu durumda iken, ülkemizde son günlerdeki siyasi gelişmelere neler demeli?! Siyasi iktidar ve güç kavgası adına parçalanmak için bahaneler arıyoruz?! Ondan sonra da İslam ve Müslüman  olduğumuzdan dem vuruyoruz?! Çok değişik tahılın bir araya gelmesi ve kaynaşması ile oluşan enfes tatlı aşureyi, imanımızın gereği olarak,   muharrem ayı aşure günü hürmetine hem ikram ediyor hem de afiyetle yiyoruz! Bir buçuk milyar İslam alemi, ne zaman aşure gibi olacaktır? Ne zaman, birbirleri ile hem hal olacak, karışacak ve kaynaşacaktır? Ne zaman, bireysel çıkar ve egolarından  sıyrılabilecektir?! Ne zaman, ırk ve mezhep ayrılıklarından vazgeçeceğiz?! Ne zaman, bir olan Allah’a, Kitaba, Peygambere, Sünnete ve diğer Kutsal değerler etrafında birleşeceğiz?! Ne zaman , Ülkemizin  ve bölgemizin birliği ve huzuru adına,   aşure olmayı göze alabileceğiz?! Aksi halde,  İslam alemini ırk ve mezhep olarak dağıtmak ve parçalara ayırmak için bekleşenlere sadece hizmet ederiz!  Aksi halde, küresel ve emperyalist güçlerin ülkemiz ve bölgemiz üzerindeki çıkarlarına erişebilmeleri için sadece işlerini kolaylaştırmış oluruz! Madem ki, hayat ve dünya zıddı ile kaimdir! Bir şey zıddı olmadan var olamaz ve değeri de anlaşılamaz! Gece ve gündüz gibi! İyilik ve kötülük gibi! İnsan denen varlık, hem de iman ettiğini de iddia eden bir Müslüman, kendisi gibi olmayan ve düşünmeyeni neden yok etmeye çalışır?! Yüce Yaratıcı, insan ve dünya hayatı için zıtların birlikteliği ve gücünden kaynaklı bir nizam ve düzen kurmuştur! İnsan denen aciz ve zavallı varlık bu nizamı neden bozmaya çalışır?! Aşure de olmaz ve bir araya gelemez denilen tahıllar birlikte, karışmak ve kaynaşmak sureti ile çok güzel bir tatlı meydana getiriyor, demiştik! Zıtların birlikteliği ya da zıtların birlikteki gücü!.. Sonsuz Kudret Sahibi Yüce Allah, iman ettiğini iddia eden biz Müslümanlara,  mübarek Muharrem ayı ve Aşure günündeki meydana gelen  tüm olaylar ve gelişmeler  hürmetine, öncelikle, akıl, fikir, feraset, tefekkür, tezekkür  ve biraz da cesaret vermesini dilerim!.

Yayınlayan

ahmetunver

Ahmet Ünver; İletişim Uzmanı; İletişim, Kurumsal İletişim, Halkla İlişkiler, Reklam, Marka, Marka Yönetimi, Marka İletişimi, Kurumsal İtibar, Kurumsal İtibar Yönetimi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir