Türk Devleti ve asil Türk Milleti, 1071 tarihinde Anadolu’ya girmesi ve tüm Anadolu’ya da beyliklerin dağılması ile kültür, medeniyet ve devlet zaviyesinden kurumsallaşma başlamıştır!. Devlet dediğiniz kurum, kurallar ve kurumsallaşması ile ancak var olabilir! Devlet dediğiniz kurum, kurallar manzumesi olmadan var olamaz! Devlet dediğimiz kurum, beka ve varlığını, ancak kurumsallaşmış kurum ve kurallar çerçevesinde var edebilir! Mezkur devlet, dünyanın gözü ve kulağı konumunda olan Türk Devleti ise! Mezkur devlet, dünyanın merkezi ve sıklet konumundaki Türk Devleti ise! Mezkur devlet, dünyanın yeniden dizayn edildiği ve yenidünya sistematiğinin de yeniden kurulması için denge konumundaki Türk Devleti ise!. İşte tam bu noktada; 15 Temmuz hain karanlık gece ve Yeni kapıda şahlanan, Türk Üçgeni ve İttifak süreci, Türk Devleti ebed, müddet, devam ülküsü ve 2023 -2053 ve 2071 vizyonu çerçevesinde, Kadim Türk Devlet Aklı ve Kadim Türk Devlet yönetim geleneği ve hafızası devreye girmiştir!
15 Temmuz hain darbe ve işgal kalkışmasından sonraki süreçte, Türk Devleti, kadim Türk Devlet aklının denetim ve kontrolünde, içimizdeki tipi bizden fakat çipleri ve yönetimleri de küresel güçlerin elinde olan işbirlikçileri devlet kademesinden tek tek ayıklamıştır! 12 Eylül 1980 askeri darbesinin seneyi devriyesinin olduğu bu günlerde, bekamız adına elbette ki bir nasip ve dersler de çıkarmak gerekir! Türk Devletinde ki darbeler neden olmuştur?! Küresel güçler, içimizdeki işbirlikçiler mahareti ile Türk Devleti ve Türk milletinden darbelerle neyi hedeflemiştir! Türk devlet yönetimi küresel güçlerin beğenmediği ya da çıkarları aleyhinde neler yaptığı için darbe veya muhtıralar ile karşı karşıya kalmıştır?! Bugün, Türk Devleti, Kadim Türk Devlet Aklının denetiminde, devletin tüm yönetim kademesi; muhtarından Cumhurbaşkanına kadar, Anadolu’daki varlık ve bekası yönünde yerli, milli ve bağımsız politikalar geliştirmektedir!
Türk Devlet yönetim kademesindeki erkler arasındaki güç ve iktidar çatışması, toplumdaki ırk ve mezhebi farklılıkların da kaşınması sureti ile sosyal patlamalar ve kavgaya dönüşmesi, küresel güçler ve işbirlikçilerin Türk Devlet yönetiminin üst kademesinde uzun yıllar at koşturmasına sebebiyet vermiştir! Aman Allah’ım! Neydi o günler! Bu topraklarda bin yıllardır birlikte yaşayan ve tüm farklılıklarını da büyük bir zenginlik olarak gören asil Türk milleti, farklılıklar zaviyesinden neden kavga eder bir duruma gelmiş ya da getirilmiştir?! Neden?!. Türk Devletindeki bu kavga kimlerin işine gelmiştir?! Bu kavgadan kimler beslenmiştir?! Herhalde bu kavgalar, kadim Türk Devleti ve Asil Türk milletinin hayrına ve faydasına olmamıştır!
Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde düzenlenen ve 30 Büyük Şehir Belediye Başkanından 29’unun katılımı ile gerçekleşen toplantı da Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan; Siyasi olarak elbette farklı görüşlere ve duruşlara sahip olabiliriz ama ülkemizin ve milletimizin âli çıkarları söz konusu olduğunda birlikte hareket edebilme erdemini gösterebileceğimize inanıyorum. Ülkemizin, birliğe, beraberliğe ve kardeşliğe en çok ihtiyaç duyduğu bir dönemde burada ortaya koyduğumuz fotoğrafı çok önemli görüyorum. Özellikle de terörle ve terör örgütleriyle, hukuksuzlukla arasına mesafe koymayı başarmış belediye başkanlarımızla birlikte olmaktan memnuniyet duyuyorum. Milletimizin de bizlerden istediği görüntünün bu olduğuna eminim. Türkiye nüfusunun neredeyse 4’te 3’ünün 30 büyük şehirde yaşadığını ve sizler de büyük şehirlerimizin yönetimini üstlenmiş belediye başkanları olarak gerçekten büyük bir sorumluluğun altına girmiş bulunuyorsunuz. Siyasi çekişmelerin geçici, buna karşılık ülkemize ve şehirlerimize yapılan hizmetlerin kalıcı olduğu gerçeğini hiç unutmadık. Çalışmadan, çabalamadan ve eser vermeden yapılan siyaset, şehirlerimize ve insanlarımıza vakit kaybettirmekten, ülkemizin enerjisini heba etmekten öte bir işe yaramaz. Belediye başkanlarının görevi devri sabık peşinde koşmak değil şehirlerine en güzel, kalıcı ve verimli hizmetleri getirmek için çalışmaktır. Bundan sonra da aynı anlayışla hareket edeceğimizden kimsenin şüphesi olmasın. Ülkenin ve milletin menfaatleri söz konusu olduğunda toplumumuzun farklı kesimlerini aynı ortak paydada buluşturmak için gerçekten samimi gayret gösterdik. Cumhurbaşkanlığı Hükumet Sisteminin en büyük katkısı, siyasetin uzlaşmaya ve kucaklaşmaya dayalı bir yapıya kalıcı bir şekilde kavuşması olacaktır. Bugünkü toplantımızın, hedeflediğimiz demokratik uzlaşmanın ilk adımı olmasını temenni ediyorum, değerlendirmelerinin, seksen milyon tek yürek ve tek yumruk, enerjimizi de tüm farklılıklarımızla birlikte Türk Devletinin Anadolu’daki varlığı, bekası ve Türk Milletinin de birliği için harcayabilmek adına dikkate değer olduğunu düşünüyorum!
Dünya yüz yıl önce 1. Dünya Savaşı devam ederken ve savaşın akabinde, savaşın galipleri tarafından yeni bir sistem ile karşı karşıya kalmıştır! 2. dünya savaşı ile daha farklı bir sistem, Soğuk Savaş olarak tanımladığımız ve yarım yüz yıl da devam eden bu düzen ve sistem ile bugünlere kadar geldik! Günümüze geldiğimizde, dünya hegemonya ve emperyalist devletleri ile küresel güçler arasında çıkarları doğrultusundaki uzlaşmanın olmaması neticesinde kurulması sıkıntılı ve çok uzun bir dönem alan yenidünya düzeni ve sistematiğinin de eşiğindeyiz!
Dün, Türk Devleti ve Anadoluyu dağıtmak ve parçalara ayırmak sureti ile dünyada yeni bir düzen kuran emperyalist ve küresel güçler! Bugün ise Anadolu ve Türk Devleti olmadan yenidünya düzeni ve sistematiği kurulamaz bir noktaya gelmiştir! Türk Devleti olmadan yenidünya düzeni bugün için kesinlikle kurulamaz! Türk Devleti, bugün, Atlantik ve Avrasya güçleri arasında hem merkez ve hem de denge konumundadır! Peki, tüm bu veriler ve göstergeler ışığında Türk Devleti, Türk Devlet yönetimi ve asil Türk milleti neler yapmalıdır?! Herhalde eskiden olduğu gibi enerjimizi içerideki sen, ben ve iktidar, güç ve çıkar kavgaları ile tüketmemeliyiz! Enerjimizi, Türk Devletinin bekası için seksen milyon tek yürek ve tek yumruk olmalıyız; tarihte olduğu gibi! Dün, 1071 tarihinde Anadolu’ya tüm farklılıklarımız ile tek bir ideal çerçevesinde birlik ve beraberlik içinde girdiğimizde olduğu gibi! Yüz yıl önce Çanakkale ve Kurtuluş savaşında Anadolu’daki varlık ve bağımsızlığımız için birlikte mücadele de olduğu gibi! Bugün de tüm küresel güçler ve emperyalist devletler, çıkarları doğrultusunda, sınırlarımız boyunca kukla devletçiklerini kurmak, Akdeniz bölgesindeki tüm zenginliklere de erişmek ve enerji yollarını da kontrolleri altına alabilmek için bekleşmektedir! Peki, Ne yapmalıyız?!