Devlet ve toplum hayatında, olmaz ise olmaz adalet kavramıdır! Adalet, toplumda; güveni, barışı ve huzuru da beraberinde getirecektir! Aksi halde, sosyal adalet ve toplumsal barış temin edilemez!
Barışın olmadığı durumda, kaos hakim olacağına göre! Doğa, boşluğu da kabul etmeyeceğine göre!
Adalet; sadece mahkemelerde veya hukuk önünde aranmaz! Adalet, bir toplumda, sınava giren tüm kişilerin eşit şartlarda yarışması! Yine devlette görev almak isteyen bireylerin aynı kural ve yasalara tabi olması demektir!
Başkaca bir yöntem tabii ki düşünülemez ve olmamalıdır!
Peki, kayırmalı ya da ayrıcalıklı kadrolar ve özellikle de belediyelerdeki nama yazılı ihalelere neler demeli?! Tüm bunları, soran ve sorgulayan, bir kurum ya da merci de olmadığına göre! Peki, realite böyle midir?
Ya da DEVLET HER ŞEYİ KAYIT altına alır mı?! Almadığı durumlarda neler olur? Devlet, günü geldiğinde, devlet ve millete yapılan, tüm ihanet ve yanlışların hesabını sorar ve gereğini de yapar! Yapması da gerekir!
Aksi halde var olamaz! Aksi halde varlığını devam ettiremez!
Bir ülkede, birileri, devlet memuru olabilmek için yıllarca çalışacak ve sınavlara girecek, atanabilecek bir puan alabilirse, ne ala!
Bir başkası da, siyaset veya tavassut aramak sureti ile işlerini çözecek ve ehil olmadığı koltuklara kurulacak, öyle mi?!
Böyle bir sistem veya kişiden İŞ ve BAŞARI bekleyeceksiniz, öyle mi?!
Sonra da, sosyal adalet ve toplumsal barıştan dem vuracağız, öyle mi?
Beyler, hiçbir AH yerde kalmaz ve kalmamalıdır! Kaldığını ya da kalacağını zanneden ya ahmaktır ya da başka bir şey!
Toplum; ortak mirası, ortak kültürü ve ortak bir toprak parçası olarak vatanı paylaşan insanlardan oluşur!
İnsanların, toplum içinde birlik ve beraberlik içinde yaşaması, barış ve huzurun sağlanması, birbirine olan sevgi ve saygısı, hoşgörü ve adalet ilkesi, merhamet, ifade özgürlüğü ve hürriyet telakkisi ile sağlanır!
Toplum; sevgi, saygı ile kaynaşır ve adaletle yaşar! Toplum hayatının güvencesi adalet, öncelikle devlet işlevidir!
Devlet, her vatandaşına, geçim güvencesi, sağlık, eğitim, güvenlik, ehliyet ve liyakate uygun iş ve meslek, makam ve mevki gibi temel hak ve ihtiyaçlarını sağlamakla yükümlüdür!
Toplumsal barış; toplumu bir arada tutan yapı taşlarının arasındaki manevi harçlarla sımsıkı birbirine tutulur! Bu da toplumda, ahlaki ve hukuki değerlerin yaşatılması, insani değerlerin yüceltilmesi ile sağlanır!
Toplumsal barış kültürünün varlığı, toplumsal yapıların içinde var olan farklı grupların, ihtiyaç ve beklentilerinin, tüm ilişkiler üzerinden karşılanıyor olması anlamına gelmektedir!
Toplumsal barış için, sosyal adaletin inşa edilmesi gerekir! Toplumun her üyesinin aynı temel haklara ve korumaya, fırsata, yükümlülüklere ve sosyal olanaklara sahip olduğu koşullara işaret eden bir adalet türüdür!
Sosyal adalet; toplum içinde yaşayan tüm fertlerin, insan olmak sıfatıyla sahip bulundukları her türlü sosyal ve ekonomik, siyasi hak ve özgürlüklerin eşitliğini temin ve emniyetini sağlamaktır!
Adalet, mülkün temelidir! Adalet güneşi batarsa, insanlar için yeryüzünde yaşamanın anlamı kalmayacaktır!
Devlet, yalnız adalet ile sonsuzlaşır ve adaletsizlikle yıkılır! Neymiş efendim! Fakire ekmek yoksa zengine huzur yoktur! Peki, fakirin ekmeğini, zenginler, doğrudan, devlet eli ile çalıyorsa!
Devlet Aklı denetiminde ki Kadim Türk Devleti; SELÇUKLU – HORASAN geleneğinden gelen ve KUVAY-İ MİLLİYE RUHU ve KURUCU İRADE temsilcisi siyasi kadrolara tarihin yüklemiş olduğu sorumluluk gereği; Ehliyet, Liyakat ve Adalet ile yönetileceği yeni bir dönemin eşiğindeyiz!
Ehliyet, Liyakat ve Adalet birbiri ile bağlantılıdır! Ehliyet, Liyakat ve Adalet; toplumsal güven, sosyal barış ve toplumsal huzuru da beraberinde getirecektir!
Devlet, adalet ile yönetilir! Ehliyet ve Liyakat sıradan bir kavram değildir! Ehliyet ve Liyakat için öncelikle eğitim gerekir!
Peki, bizim adamımız şeklinde, ehliyet ve liyakat olmadan, yapılan üst düzey atamalara neler demeli?
Hani işi ehline verecektik! İş, ehline verilmediği dönemlerde ise kıyameti bekleyecektik! Peki, bu kıyamet kimin ya da kimlerin kıyameti olacaktır?!
2023 ile birlikte, 1923’de olduğu gibi halkın iktidarını; Selçuklu – Horasan geleneğinden gelen, KURUCU İRADE TEMSİLCİLERİ; halkla birlikte kuracak ve yönetecek, yeni Türkiye’nin her alanda şahlanışı başlamak üzeredir! Başkaca bir ÇIKIŞ yolu kalmamıştır!
Yeniden bir KURULUŞ ve DİRİLİŞE ihtiyaç vardır! Peki, SELÇUKLU – HORASAN geleneğinden gelen KURUCU İRADE TEMSİLCİLERİ OLMADAN, YENİDEN BİR DİRİLİŞ, KURULUŞ VE ŞAHLANIŞINI NASIL başarabileceksiniz?!
Hz. Peygamber (sav) efendimiz; Ben ADİL bir sultanın devrinde doğdum! Hz. Ömer (ra); Bilesin ki; Ben, Nuşirevan’dan daha az ADİL değilim, buyurmaktadır! Neden acaba?!
Yoksa öylesine ve gelişigüzel ifadeler midir? Olamayacağına göre! Arkasında çok büyük hatıralar ve yaşanmışlıklar olduğuna göre! Bugünün idareci konumundakilerin kulaklarına, küpe olması dileğimizle!
Amir, memur, müdür veya şehrin emini olduğunu zannedenlere tekrar tekrar hatırlatmak gerektiğini düşünüyorum! Peki, hesaba çekilmeden önce, kendimizi hesaba nasıl çekeceksiniz?!
Yoksa Devletin şefkat eli olduğu gibi celal sıfatı ile karşı karşıya kaldığınızda, hesap verebilecek misiniz?! Bazı hesaplar diğer tarafa asla kalmaz! Oranın hesabı ve sorgusu ayrıdır! Fakat DEVLETİN de bir HESABI ve SORGUSU mutlaka olacaktır!