İnsan ve öncelikle iman ehli bir müminin hayatı, özellikle çevresindeki gelişmeler ve olaylar hakkında, hak ve batıl, doğru ve yanlış arasındaki seçimler, tercihler, imtihan ve bu seçimler sonucundaki yaşadıkları ve tepkileri ile çerçevelidir!
Her seçiş ve seçim, bir vazgeçiş olduğuna göre! Makam – Mevki – İhale – Rant ve Dünyalıklar uğruna; Neleri seçtiğimiz ve nelerden de, vazgeçtiğimiz mühimdir!
Sonsuz Hikmet Sahibi Yüce Allah; Şura Suresi 20. Ayetinde; Her kim ahiret ekinini (hayatını) dilerse onun için ekininde (hayatını) ziyadelik vücuda getiririz ve her kim dünya ekinini (hayatını) dilerse ona da ondan veririz. Onun için ahirette bir nasip yoktur, buyurmaktadır!
İnsan ve iman ehli mümin zevk, sefa ve sadece dünya hayatını yaşaması için mi yaratılmıştır?! Tabii ki Hayır! Yaratılış, yaşadıklarımız ve imtihan yani tercihler ve seçimlerimiz!
Mümin için imtihan ve sıkıntı olmadan, dünya hayatının bir anlamı da olmayacaktır! Bir insanın seçimleri, özellikle de doğru kararlar alabilmesi için okuması, araştırması ve akletmesi, emredilmektedir!
İnsan olmak, İman etmek, Mümin olmak, seçimler yapmak ve imtihan! Aksi halde Sonsuz Yaratıcı; insanı, esfeli safilin derekesine, düşer buyurmaktadır!
İman ehli mümine muhatap olarak gelen Kuran-ı Kerim neden Furkan olarak isimlendirilmiştir?
Furkan kavram olarak; İmanı küfürden, ihlâsı riyadan, tevhidi şirkten, hakkı batıldan, doğruyu eğriden, hayrı şerden, iyiyi kötüden, helali haramdan, temizi habisten ayıran ve gerçekleri açıklayan demektir.
Kuran ve ilâhî kitapların tamamı furkandır; hakkı batıldan ayırır ve sadece gerçekleri açıklar. İnsanın Furkan yeteneğine sahip olabilmesi, öncelikle de iman ehli bir mümin, muttaki bir kul, her anında akletmesi, haramlardan arınması ve helal üzere bir hayat yaşaması; tefekkür, tezekkür ve tefehhüm sahibi olması gerekir.
Sonsuz Kudret Sahibi Allah; Ey müminler! Allah’a karşı gelmekten sakınırsanız, Allah sizi Furkan sahibi yapar, size iyi ile kötüyü ayırt edici bir akletme yetisi ve anlayış verir, bu gerçeğin ta kendisidir, buyurmaktadır.
Bir padişah ve veziri arasında geçen, bizlere de hayatımızın her anında imanı noktada örnek olmasını düşündüğüm, özellikle de bazı olay ve olgular karşısında ki tutum ve seçimlerimiz, hayrın içindeki şerri ve şerrin içindeki hayrı arayıp bulabilmek ve görebilmek, basiret ve feraset sahibi olabilmek adına bir hadiseyi ve bir hikayeyi paylaşmak istiyorum.
Bir vezir, her hadise ve olay karşısında; “Her şeyde vardır bir hayır vardır” der, bu inanışın insan hayatı için çok önemli bir ilke olduğuna inanırmış. Bir gün padişahın kolunda dayanılmaz bir ağrı başlamış, tedavisi için her şey yapılmış, ülkenin bütün doktorları getirilmiş, her ilaç denenmiş ama ağrı bir türlü geçmemiş. Kolun kesilmesinden başka çare kalmamıştır. Doktorlar, hastalığın ve ağrının bütün vücudu sarmaması için kolun kesilmesine karar vermişler. Padişahın kolu kesilmiş, vezir, bütün bu olup bitenler karşısında; “Her şeyde vardır bir hayır” diyormuş.
Padişah vezirine: Ey vezir kolum kesildi, sen hâlâ “Her şeyde bir hayır var” diyorsun. Hayır, bunun neresinde! Vezir yine teslimiyetle, “Padişahım bunda da bir hayır var, “diyerek cevap vermiş. Padişah, vezirinin pişkinliğine artık dayanamamış. Büyük bir öfke ile vezirin zindana atılmasını emretmiş. Yıllar geçmiş, günlerden bir gün padişah âdeti olduğu üzere ava çıkmış. Çevresiyle birlikte yamyamlar tarafından yakalanmış. Yamyamlar büyükçe bir kazanı, yaktıkları ateş üzerine koymuşlar. Kazanda pişirilme sırası padişaha gelmiş. Padişahın kolunun bir hastalık sonucu kesildiğini öğrenen yamyamlar hastalıklı et yememek için onu serbest bırakmışlar.
Padişah saraya dönerken birden zindana attırdığı vezirini hatırlamış. Veziri: “Bunda da bir hayır var“ dememiş miydi? İşte kurtulmuştu. Hayır, gerçekleşmişti, kolu kesilmemiş olsaydı, yamyamlar onu bırakır mıydı? Yaptığına bin pişman olmuş, doğruca zindana gitmiş, vezirinden özür dilemiş. Haksızlık ettiğini söylemiş, ondan helâllik istemiş.
Vezir: Padişahım üzülmeyin, her şeyde bir hayır vardır. Benim zindana atılmamda da bir hayır var, siz beni zindana atmasaydınız ben de sizinle avda olacaktım. Yamyamların midesine girecektim; “Her şeyde bir hayır var efendimiz “ demiş.
İman, mümin, imtihan, sabır, hayır ve şer; düşünmek, akletmek, isabetli kararlar verebilmek ve tercihte bulanabilmek noktasında ki; ayetlere bakalım.
Sonsuz Kudret ve Hikmet Sahibi Yüce Allah, Kuran’ı Kerimde; Sizin için daha hayırlı olduğu halde bir şeyi sevmemeniz mümkündür. Sizin için daha kötü olduğu halde bir şeyi sevmeniz de mümkündür. Allah bilir, siz bilmezsiniz. Bu ayeti kerime Rabbimizin bizi imtihan ettiğini, belalara sabır ve nimetlere şükür yapıp yapmadığımızı denediğini bildiriyor. (Bakara-216)
Bir de Allah, iman edenleri arındırmak ve küfre sapanları mahvetmek için böyle yapar. Bu ayette imtihan amacının müminin imanını kuvvetlendirmek, kâfirin ise azabını arttırmak olduğu bildiriliyor. (Ali İmran -141)
Yoksa siz; Allah, içinizden cihat edenleri imtihan etmeden ve yine sabredenleri de imtihan etmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? (Ali İmran -142)
And olsun, mallarınız ve canlarınız konusunda imtihana çekileceksiniz. Sizden önce kendilerine kitap verilenlerden ve Allah ’a ortak koşanlardan üzücü birçok söz işiteceksiniz. Eğer sabreder ve Allah’a karşı gelmekten sakınırsanız bilin ki, bunlar, yapmaya değer ve azmi gerektiren işlerdendir, buyurmaktadır. (Ali imran -186)