Üniversite; Fonksiyonel ve fiziksel olarak çağın gerisinde kalamaz, topluma yön verir ve toplumda itici güç rolü üstlenir!
Üniversite; Bilimsel ve saha çalışmalarının yapıldığı, bilimsel ve uygulanabilir makalelerin yayınlandığı, ulusal ve uluslar arası ölçekte patentlerin alındığı, reel sektörde üniversite ismi ile aranan başarılı öğrencilerin mezun olduğu, ülkesi ve bulunduğu şehre; sosyal, kültürel, bilimsel ve ekonomik katkının olduğu kurumlar olarak, bilinir!
Üniversite dediğimiz kurum akademisyenler ile bir bütündür! Akademisyen; olarak tarif edeceğimiz kişi de; öncelikle; AHLAK, Ehliyet, Liyakat ve Adalet özellik ve nitelikleri aranmalıdır!
Ahlak ‘tan yoksun ve Ehliyetsiz – Liyakatsiz – Çapsız – Muhteris; sadece onun – bunun – şunun oğlu, kızı ve gelini olmaktan başkaca bir özelliği olmayan kişiler akademisyen olarak alınmamalıdır!
Akademisyen; Üniversitelerde veya üniversite dengi yüksek öğrenim kurumlarında ilgili uzmanlık alanında bilimsel konular üzerine çalışan, araştırmalar gerçekleştiren ve araştırmalar sonucunda eserler üreten, uzmanlık alanı kapsamında doğrudan öğretim faaliyetlerini gerçekleştiren kişi olarak tarif edilebilir!
- Bir üniversite düşünelim ve akademisyenlerin büyük bir kısmı; REKTÖR ve REKTÖR YARDIMCILARI, GENEL SEKRETER ve Üniversite YÖNETİM KADROSU ile hem kendi ve hem de fakültedeki sorunlarını görüşebilmek ve başkaca konuları da istişare edebilmek için RANDEVU sırasında AYLARCA beklesinler!
- Peki, görüşülemeyen – görmezden gelinen – yok sayılan ya da ötelenen kurumsal ve kişisel sorunlar, birikmiş halde ne hale gelecektir?
- Bir Üniversiteyi yönetmek; öyle süslü laflar ve içi dolmamış SLOGANLAR ile olmaz! Öncelikle, kuruma alınan personelde; onun – bunun yakını değil, EHLİYET ve LİYAKAT aranmalı, kurum içerisinde tüm personele; ADALET terazisi işletilmelidir!
- Bir Üniversiteyi yönetmek; AÇIK – ŞEFFAF İLETİŞİM ve sonra da HESAP VEREBİLİRLİK olmalıdır! Aksi halde Üniversite ve Kampus içerisinde, Kurumsal Aidiyet, Kurumsal Barış ve Kurumsal Huzuru sağlayamazsınız!
- Bir Üniversite düşünelim; akademik camiada, isminin başında koca koca unvan bulunan kişiler, üniversitesi ve fakültesine, AİDİYET ve BAĞLILIK hissetmesin!
- Kuruma aidiyet ve bağlılığın olmadığı durumlarda, kişisel kavgalar ön plana çıkmaya başlayacaktır! Akademik camiada bunun tek müsebbibi olarak, ÜNİVERSİTE YÖNETİMİNİ işaret etinler!
- Bir Üniversite düşünelim; üniversite üst yönetimi ve dekanlık veya diğer bölüm başkanlıkları arasında, kişisel siyasi ve başkaca, GÜÇ ve İKTİDAR bağlantılarından kaynaklı, İLETİŞİM SORUNLARI – İLETİŞİM KAZALARI ve İLETİŞİM KRİZLERİ, akademik camiada konuşulsun!
- Peki, böyle bir durumda, üniversite yönetimi neler yapmalıdır? Akademik ünvanı olan koca koca adamlar, yesinler birbirlerini demek suretiyle SORUNLARI görmezden mi gelmeli?! Yoksa idari soruşturma açmalı ve akabinde yargı yoluna mı gitmelidir?!
- Bir üniversite düşünelim; Üniversite Yönetimi hakkında, ŞÜYUU, VUKUUNDAN BETER İŞLER ve DEDİKODULAR; AYYUKA ÇIKMIŞ OLSUN! ESKİLERİN ifadesi ile ATEŞ OLMAYAN YERDEN DUMAN ÇIKMAZ! Açık ve şeffaf iletişim başka bir şey, dedikodu ise başkaca bir şeydir! Doğa boşluğu kabul etmeyeceğine göre!
Açık ve şeffaf iletişim ve hesap verebilirliğin olmadığı, kurum ve durumlarda, DEDİKODU; hem kuruma ve hem de duruma HÂKİM olacaktır! Peki, böyle bir KRİZİ nasıl yönetebileceksiniz? Ya da yok mu sayacaksınız?!
Yoksa Görmedim, Duymadım ve İşitmedim şeklinde; ÜÇ MAYMUNU mu oynayacaksınız? Peki, nereye ve ne zamana kadar?
Ya da olay ve olguların çözülemez bir boyuta gelmesi ve kişiler de sorunlarını kendi yöntemleri ile çözüm üretme yoluna gitmesini mi bekleyeceksiniz?
Şirket – Kurum ve Üniversitelerde; SONUÇ ve BAŞARIYI getiren şey; Sistem ve Süreçler değil, Bilgisayar ve Makineler değil, şirket ve kurumlarda ki; İNSANLAR ve Onların DAVRANIŞLARIDIR!