İttifaktan İki Partili Sisteme!

Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kurulması ile birlikte yönetimde partili bir sisteme geçilmiştir. Demokrasinin gereği de zaten partilerdir. Halk iradesinin yönetime yansıması da sandıklar vasıtasıyla olmaktadır! Ülkemizde tek partili sistem ile 1946 yılına kadar gelmiş ve daha sonra çok partili sistem ağır aksak da olsa hayata geçmeye başlamıştır. 1946 ve 1960 yılları arasında iki partili sistem var gibi görünse de tam olarak iki partili sistem olarak değerlendiremeyiz! 1960 askeri darbesinden sonra kısa bir süre yeniden tek partili dönem ve yeniden sancılarla ve inkıtalarla dolu çok partili hatta küçük parçalı siyasi dönem! Çok parçalı partili sistemden kaynaklı ve dışarıdan gelen baskılarla birlikte sürekli olarak sosyal ve ekonomik krizlerle bu ülkeye prangalar vurulmaya çalışılmıştır! Toplumun parçalanmışlığını da yansıtan çok partili sistemden kaynaklı sürekli olarak siyaseten ve toplumsal olarak kavgalarla bizleri engellemiş ve oyalamışlardır. Siyasi parti liderleri ve mensupları neyi bölüşememiştir? Kişisel ve hırslarımıza yenildiğimiz için bir yüz yılımızı neredeyse kaybettik! Bu ülke, bu vatan ve bu devlet hepimizin! Sadece devletin işleyiş ve yönetimde yöntem farklılıklarımız olabilir; bu kadar! Devlet, Ebed, Müddet ülküsü ve hedefleri olan asil bir Milletin fertleri sürekli olarak bir birleri ile çatışma ve kavgaya tutuşturulmuştur! Neden? Peki, bu şekilde ne zamana kadar ve böyle gelmiş böyle de gitmelidir? Dünyaya ve dünya halklarına medeniyeti götüren, Adalet ve Hakkaniyetin temsilcisi asil Türk milletinin evlatları ne zaman kadar bu şekilde devam edecektir? Dur noktası olmayacak mıdır? Bugün değil de Ne zamana kadar bu parçalanmışlık?

2010 yılında yapılan referandum ve daha sonraki süreçte siyasi parti liderlerimizin ülkemizde yürütme ve yasamadaki yönetimden kaynaklı aksaklıklar ve yaşanmışlıklar çerçevesinde,  acil ve ivedi olarak iki partili sisteme geçilmesi hakkındaki ifadelerine kabaca bir bakalım. MHP Lideri Devlet Bahçeli, 2010 yılındaki referandumun sonrasındaki yaptığı bir açıklamasında; “Yeni bir süreç başlamıştır. İki partili bir rejime gidilmesi için çalışma yapılıyor”  şeklinde konuşmuştur. 2011 yılında,  Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan;  iki partili sistemde parlamentolar daha etkin işliyor. Yönetiminde de istikrar söz konusu oluyor” vurgusunu yapmıştır.

Gelin şimdi de siyasi partiler ne gibi işler yapar, tek partili sistem, iki partili sistem ve çok partili sistem nedir, çalışma yöntemleri,  bulundukları ülkelerdeki hedefleri ve faydaları nelerdir gibi sorularımıza da cevaplar bulmaya çalışalım. Siyasal Partiler, belirli bir siyasal program üzerinde birleşmiş kişilerin, bu programı gerçekleştirmek için siyasal iktidarı ele geçirmek amacıyla bir araya gelerek kurdukları örgütlerdir. Partilerin siyasal iktidarı ele geçirmelerinin yolu kural olarak seçimlerdir. Partili sistemlerin sınıflandırılmasında genellikle parti sayıları esas alınmıştır. Ülkelerdeki parti sayılarına göre tek partili, iki partili ve çok partili sistemler diye ayrım yapılmıştır. Tek partili sistem, tipik bir diktatörlük sistemidir. Bu sistemde, siyasal iktidar devamlı, ya da uzunca bir süre, tek partinin elinde bulunur. Bu sistemde, resmi bir ideolojiyi savunan ve gerçekleştirmek isteyen bir parti vardır. Parti ile devlet sanki aynı organdır. Çift parti sistemi, iki büyük partiye dayanır, büyük partilerden biri iktidar, diğeri muhalefettir. Çift parti sisteminde iki büyük partinin yanında, küçük partiler de yer alabilir. Bunların siyasal yaşamda önem kazanması, ancak iki büyük partinin güçlerinin birbirine yakın olması durumunda ortaya çıkar. Çift parti sisteminde, üçüncü bir büyük partiye yer yoktur. Çok partili sistem, güçleri birbirine yakın birçok partinin bir arada bulunduğu bir sistemdir. Çeşitli görüşlerin temsiline olanak veren bu düzende, çoğu zaman hükumet oluşturmada güçlüklerle karşılaşılır ve ortak hükumet kurmak yani koalisyon yoluna gidilir, zayıf ve istikrarsız hükumetlere neden olur. Bu dönemlerde parti ve partili kaygısından kaynaklı ve kişisel hırsların da öne çıkması ile birlikte, kalkınma ve yatırımlar her daim ötelenmek zorunda kalınmıştır!

16 Nisan referandumu ile artık devlet yönetim sistemimizde yeni bir döneme girilmiştir. Yasanın yürürlüğe girme tarihi olarak Kasım 2019 olarak öngörülmüş olsa da 15 Temmuz karanlık gece yaşadıklarımız ve ülkemizin, bölgemizin bulunduğu yüz yıl öncesinde olduğu gibi zor, sıkıntılı şartlar ve paylaşım savaşları da Cumhurbaşkanlığı hükumet sistemi seçimlerinin erkene alınmasını zaruri kılmıştır.  Parçalı siyasi partilerle bu sistemin yürürlüğe girmesi, yürütülmesi ve yaşaması mümkün değildir. Çünkü yeni sistemde yürütmenin başı konumundaki Cumhurbaşkanının halk tarafından % 50+1 oy alması gerekmektedir. Parçalı ve çok partilerle bu oran ve rakamlara erişebilmeniz de çok zor olacaktır! Parçalı siyasi parti liderleri devletini, vatanını ve milletini de çok seviyorsa, kişisel hırs, ihtiras ve egolarından soyutlanabilmeli, bir çatı altında birleşebilmeli ve bütünleşebilmelidir. Cumhurbaşkanlığı hükumet sistemi ile ülkemizde ittifaklar neticesinde iki partili bir siyasi dönem başlamış olacaktır! Milliyetçi muhafazakar partiler bir tarafta ve sol, liberal partilerde diğer tarafta şeklinde!  ABD’deki Demokratlar ve Cumhuriyetçiler gibi! Aksi halde siyaseten var olabilmeleri de imkansız görülmektedir. Çok partili ve parçalı sistemlerde dışarıdan müdahale, denetim ve kontrol çok kolay olabilmektedir. Büyük ve kütlesel yapıları,  küresel güçlerin kontrol ve denetimleri altına alabilmeleri neredeyse imkansız denecek bir durumdadır!

Yayınlayan

ahmetunver

Ahmet Ünver; İletişim Uzmanı; İletişim, Kurumsal İletişim, Halkla İlişkiler, Reklam, Marka, Marka Yönetimi, Marka İletişimi, Kurumsal İtibar, Kurumsal İtibar Yönetimi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir