Erken SEÇİM Olur mu?

Son günlerde; ekonomik ve özellikle siyasi haber gündemi çok yoğun! Gündemin yoğunluğundan kafamızı kaldıramıyoruz,  desek yanlış olmaz! Okumak, anlamak, yorumlamak ve karar vermekte zorlanıyoruz? Peki, neler oluyor?  

Gündemin yoğunluğundan ve son dönemde alınan, sosyal – ekonomik ve siyasi kararları okumalarımız çerçevesinde, bir erken seçimi işaret eder gibi! Peki, tüm bu göstergeler bir seçimi işaret etmesine rağmen,  ülkenin bir erken seçime ihtiyacı var mıdır?

Önceki dönemlerde, kamuoyuna yansıyan mezkûr olay – olgu ve haberler ile hükümetlerin düştüğünü veya erken seçim kararlarının da alındığını, bir kenara not edelim!

Cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda, Cumhur İttifakının adayı uzun zaman önce beyan edilmiştir! Fakat Millet İttifakının Cumhurbaşkanı adayı belli değildir! Yoksa aday bulunamıyor mudur? Ya da,  aday var,  taraflar mutabakata vardı ve yıpratılmaması adına, Kadim bir AKIL tarafından perdelenmekte midir? Neden olmasın?

Millet İttifakının Cumhurbaşkanı Adayı; tüm EKOL temsilcilerinin onayına sunulmuş ve taraflarca kabul görmüş olabilir mi? 

Kamuoyunda seslendirilen tüm adayların, gerçek adayın yıpratılmaması adına,  TAVŞAN ve PERDELEME görevini yapmakta olduğunu!

Millet İttifakının Cumhurbaşkanı ADAYI zaviyesinden, Kadim Türk Devlet Aklının 2023 – 2053 ve 2071 hedef ve kurgusunu okumalarım çerçevesinde; tüm EKOL temsilcilerinin, MUTABAKAT ve ONAYININ alındığını, düşünüyorum!

Sadece, vakti ve saati bekleniyordur, hem yıpratılmaması ve hem de kamuoyu ile paylaşabilmek için!

Vakit tamam olabilir mi? Haydi, Abbas vakit tamam! Akşam diyordun işte oldu akşam!

Aksi halde içeride BİRLİĞİ sağlayamayız! Eskiden olduğu gibi EKOL çatışmalarından başımızı kaldıramayız! Dışarıda OPERASYON yapabilmek için içeride SAĞLAM olmak ve durmak gerektir! Türkiye gibi ülkelerde, EKOL temsilcilerini yok sayamazsınız!

Hem de,  Ukrayna savaşı üzerinden, SOĞUK SAVAŞ benzeri bir DENGENİN kurulmakta olduğu günümüzde!

Bir erken ya da baskın seçim kapımıza dayandığı takdirde, bu kararı kim ya da kimler alabilecektir?

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Yönetim Siteminde, iki kurum, seçim kararı alabilir! Bunlardan biri;  TBMM ve diğeri de Cumhurbaşkanlığı makamıdır!

Birinci yöntem; TBMM, Cumhurbaşkanını fesih etmek sureti ile bir erken ya da baskın seçime gidilebilir!

Böyle bir karar akabinde, önceki seçimlerde olduğu gibi Cumhurbaşkanı; MAĞDUR – MAZLUM olarak tekrardan sahne alabilecektir! 

Diğer yöntem; Cumhurbaşkanının TBMM’yi fesih etmesidir!

Böyle bir durumda, hem Cumhurbaşkanı, hem Cumhurbaşkanlığı makamı ve hem de ülkemizin itibarının dünya kamuoyunda düşürülmesine; Kadim Türk Devlet Aklının buna izin vereceğini düşünmüyorum! Türkiye’de;  İktidar ve hükümet yönetim sisteminde; Siyasal İslam hikâyesi, dönemi ve devri kapanmıştır!

Yine siyaset ve devletin önümüzde ki;  elli yıllık kurgusunu okumalarım çerçevesinde, Cumhurbaşkanlığı makamı, erken ya da baskın bir seçim kararını alabilir fakat Cumhurbaşkanı;  sağlık veya başkaca sebeplerden; seçime girmez ya da giremez!

Adalet ve Ehliyet, Liyakat ve Hakikat temelli;  devletin stratejik politika ve yatırımlarında hiçbir değişikliğe mahal vermeden;  Kuvay-i Milliye Ruhu  – Kurucu İrade Temsilcisi ve Selçuklu Türk Devlet Kodlarına hâkim; TÜRK bir LİDER ile 2023 – 2053 ve 2071 hedefleri çerçevesinde ki; SEÇİM ve bürokraside ki RESTORASYON akabinde,  yeni bir dönem başlamak üzere, olduğu kanaatindeyim!

Enflasyon ve Resesyon!

Döviz kurlarında ve market raflarında ki, temel gıda maddelerine yansıyan fiyat artışları,  yüzde yüzün üzerinde olduğunu görmekteyiz!  

Ülkemizde resmi enflasyon rakamları % 80 olarak ifade edilmiş olsa da, reel piyasada bazı ürünlerde ki fiyat artışı neredeyse % 500’lere yaklaşmış durumdadır! Peki, neler oluyor? Acaba birileri servetlerine servet eklendiğini mi zannediyor?

Dünyada savaşa giren ülkelerde böyle bir fiyat artışı yok iken, ülkemizde neler olmaktadır? İnsan insanın kurdu hikâyesi devrede midir? Ya da siyaset ve değişim adına, başka bir plan mı işlemektedir? DEĞİŞİM kolay olmaz! Her DEĞİŞİM biraz SANCILI olur!

Bir ülkede, sosyal barış – güven ve ulusal güvenlik olmadıktan sonra fiyatları her gün şişirenler, ya da fahiş fiyat peşinde koşan çıkarcılar,  çok yüksek fiyatlı mal ve ürünleri ne yapacaktır?

Enflasyon; mal ve hizmet fiyatlarında görülen artış ve ulusal paranın alım gücünde devam eden bir azalma olarak tanımlanır!

Ülkemizde, konut sektöründe,  bir yıl içinde ki artış, hiçbir ekonomik kural ve teoriye uygun olmadığına şahit olmaktayız!

Ekonomide enflasyon olgusu yaşanırken ekonomi büyümüyor ise ekonomide enflasyon içinde durgunluk hali var demektir! Ekonomik krizlerin başa çıkılması zor olanlarından birisi budur!

Ekonomideki durgunluk hali, resesyon olarak ifade edilir!  Ekonomik durgunluğa bağlı olarak firmalar işçi çıkarmaya başlar ve işsizlik oranı artar,  yüksek enflasyon kaçınılmaz olarak stagflasyon durumu ortaya çıkmaktadır! 

2022 yılının son günleri bazı ülkeler için böyle bir durum ve sona doğru gidişi işaret ediyor! Yarım asra yakın enflasyon denen olguyu tanımayan ve bilmeyen ülke ve halkların enflasyon ile nasıl mücadele ettiklerine de şahit olmaktayız!

 Enflasyon + Resesyon + İşsizlik = Stagflasyon.

Bir ekonomide, durgunluk ve işsizlik yaşanırken enflasyonun artması, bunlara ek olarak işsizlik oranı artmaya başlaması, stagflasyon olarak ifade edilmektedir! 

Bir ekonomide ortaya çıkan stagflasyon ile fiyat istikrarsızlığı ve tam istihdamın sağlanmadığı görülür! 

Stagflâsyonun yol açtığı sorunlar; Enflasyon ve İşsizliktir!

Bir ekonomideki makroekonomik amaç, ekonomik istikrarın sağlanması ve sürdürülmesidir!

Ekonomik istikrar, tam istihdam ve fiyat istikrarının sağlanması ile mümkün olmaktadır!

Ekonomik istikrar ve ekonomi güvenliği çok önemlidir! Ekonomi güvenliği aynı zamanda ulusal güvenlik demektir!

Peki, döviz kurlarındaki yükseliş ve temel gıda maddelerindeki fahiş fiyat artışı, vatandaşların gelirlerinde mezkûr artışa paralel bir yükselişin olmadığı zaman diliminde, vatandaş geçimini nasıl sağlayacaktır?

Ya da hayatını nasıl idame ettirebilecektir? Temel gıda maddelerine nasıl erişebilecektir? Yoksa sefalete mi terk edilecektir? DUR noktası neresidir? Ya da olacak mıdır? Çıkış yolu var mıdır?

Siyaset kurumu ve Ekonomiye, GÜVENİ tesis etmek için her yol denenmelidir! Güven her şeyin ilacıdır! Güven olmadan istikrar temin edilemez! Siyasete güven aynı zamanda ekonomik istikrar demektir! Ekonomik güven de,  ulusal güvenlik demektir!

Seyahat Ediniz! Sıhhat Bulunuz!

Hz. Peygamber (sav) Efendimiz;  Seyahat ediniz, sıhhat bulunuz veya Tebdil-i mekânda, ferahlık vardır, sözleri, sürekli sabit bir yerde kalmayın, hicret edin, buyurmaktadır!  Bu önerilerin, günümüzde ne kadar geçerli bir ihtiyaç olduğu herkes tarafından kabul edilmektedir!  

Büyük şehirlerin yaşam şartları ve teknolojik gelişmelerin getirdikleri,  insanları, stres denilen çağın hastalığı ile tehdit etmektedir! Bu hastalıktan kurtulmanın en önemli ilacı da seyahat olmaktadır!  

Tarihe, kültüre ve dini değerlere yapılacak seyahat, bireyin sıhhatine vesile olacaktır! Tarihte yaşamış abide şahsiyet, manevi lider ve önderlerin yaşadıkları mekânları ziyaret; tarihi kültürel bilgileri tazelememize ve medeniyetimizin temel taşlarını, bugünlere taşımamıza vesile olmaktadır!

Sonsuz Kudret Sahibi Yüce Allah; Rum Suresi 42. Ayetinde; De ki: Yeryüzünde gezip dolaşın da, öncekilerin akıbeti nice oldu bir bakın! Onların çoğu şirke sapmış kimselerdi, buyurmaktadır!  

Hz. Peygamber (sav)  efendimizin mezkûr önerileri çerçevesinde, geçtiğimiz hafta, Bolu ve Ankara ili civarındaki, doğa harikası yerlere seyahatimiz oldu! Eskilerin ifadesi ile yiyip içtiklerin senin olsun, gezip gördüğün yerleri anlat da bizler de tecrübe kazanalım,  ilkesi çerçevesinde, yaşadıklarımızı, sizler ile paylaşmak istiyorum! 

Öncelikle, ülkemizde, ticari ahlak denilen kavramın tam yerleşmemiş olduğuna şahit olmaktayız! Seyahat edilen yerde ki esnaf,  tamamen fırsatçı ve çıkarcı bir durumdadır! Gelen yerli veya yabancı kişi,  bir daha gelmez mantığı ile olmadık fiyatlar talep edilmektedir!  Neden acaba? Bu ülkede enflasyon ve fiyat artışı yok, sadece ahlaki çöküntü var sözlerine, üzülerek de olsa,  bir kez daha şahit oluyoruz!

Bolu ili civarında ki seyahat edilen doğa harikası yerlerde, en büyük sorun, hijyen ve temizlik! Hem de virüsün kol geldiği bir dönemde!  Gezilen yere giriş için bir ücret talep edilmesi, çok doğal! İnsani ihtiyaçları gidermek için kondurulmuş mekânlarda, temizlik harici her şeyi görebilirsiniz! Kalabalık ortamlarda normal temizlik şartlarını sağlayamadıktan sonra; insanları, doğa harikası yerlere neden davet edersiniz ki? Bölgenin belediye başkanı ve diğer kamu görevlileri,  ne zamandan ne zamana bu bölgelere ziyaret eder veya denetim yapar ki?

Doğa harikası bir yerde, abdest ve diğer ihtiyaçlarınız için girdiğiniz cami ve şadırvan bölümünde şahit olduklarımıza neler demeli? Bir tuvalet kâğıdı ve havlu koymak çok zor olmasa gerekir! Giderlerin durumunu yazmak dahi istemem!

Ankara ili Kahraman Kazan ilçesinde, namaz için durduğumuz camii de yaşadıklarımız Bolu ili doğa harikası mekândan hiçbir farkı yoktur! İlçenin müftüsü ve caminin görevlisi ne iş yapar ki? Temizlik imandandır diyen bir dini temsil eden mekânda şahit olduklarımızı ifade edecek kelime bulamıyorum!

Peki, Hacı Bayramı Veli hazretlerinin türbesinde, şahit olduklarımıza neler demeli? Abdest için girdiğinizde, havlu ve sabun olmadığını ifade ettiğimiz görevli, sabah bu saatlerde değiştirme olmuyor, öğleye doğru değişim yapılıyor, onun için sabun ve havlu yoktur, diyor! Pes doğrusu! Demek ki neymiş, temizlik için daha şartlar oluşmamış!

Son olarak kaldığımız bir yerde yaşadıklarımızı da ifade etmeden geçmeyelim! Ankara’da,  bir sendikanın genel merkezinde ki dostumuzun tavassutu maharetiyle, oligarşik BÜROKRAT kişilerin işlettiği ve ismi ile müsemma, bir gece konaklama için reserve işlemini tamamladık!

Bolu ilinden geldiğimiz ve vakit biraz geçtiğinden kaynaklı, akşam yemeğini yedikten sonra, istirahat etmek için terbiye ve edep yoksunu, insanlıktan bihaber, ismi ve çalışanları ile müsemma, eski Türkiye kalıntısı, oligarşi BÜROKRAT kişilerden müteşekkil yerde, yaşadıklarımız tam bir facia!

Geç geldiğiniz için SENDİKA genel merkezi tarafından reserve edilen klimalı odayı başkasına sattık! Ve size de; çatı katında, kliması olmayan ve havasız bir oda kaldı, diyor! Tabii sağlık durumumuzdan kaynaklı bu odayı kabul etmedik! Peki, bu davranışı nasıl izah edebilirsiniz? Bu hareket kime karşı yapılmıştır?

Neymiş efendim!  Her insan kendine yakışanı yapar! Çünkü kalite, asla tesadüf değildir!

Bir işletme ve işletmeyi işleten kişilerde; özellikle ve öncelikle TİCARİ Ahlak olmalıdır! Ticaretin resmi kuralları yanında, insani kuralları da olmalıdır! Peki, Ticari ahlak olmayan bir işletme ve çalışanlardan, İNSANİ ve AHLAKİ bir davranış beklemek, tabii ki safdil bir durum olacaktır!

Tüm yaptıklarına karşı; bu davranış şekliniz;  hem ticari, hem insani ve hem de ahlaki değil dediğimizde; KALMASAYDINIZ – ZORLA mı KALDINIZ, diyor,  insanlıktan nasibi olmayan oligarşi BÜROKRAT çalışanlar!

Peki, Mezkûr işletme ve kişilere karşı vatandaşı korumakla görevli;  Kanun ve kurallar çerçevesinde denetim ve kontrol görevlerini yapması gereken; fildişi kulelerde oturan ve aldıkları ballı maaşları da beğenmeyen kamu kurum ve kuruluşlarında ki personel ne iş yapar?

Allah, akıl – fikir versin! Allah birazcık İNSAN olabilmeyi nasip eylesin! İNSAN olmak zor bir zanaat! Her gördüğümüz, insan suretindeki kişilerin; aklen,  ruhen,  zihnen ve fiil olarak İNSAN olmadığına bir kez daha şahit olduk!

Neymiş efendim!  Bu memlekette sağcı ve solcu, ilerici ve gerici yoktur, namuslu ve namussuzlar vardır!

Peki, ne kadar namuslusunuz? Ya da namusunuzun, değeri ve ederi ne kadardır? Namusu ve Ederi, aldıkları, PARA ve İBAN kadar olan kişilerle bir yere varamazsınız!

Gündemi ve Günceli Okuyabilmek!

Kişisel yeteneklerin ön plana çıktığı günümüzde, birey, gereksinimlerini gidermek, duygu ve düşüncelerini başkaları ile paylaşmak, mesaj vermek ve dengeli biçimde yaşayabilmek için toplumdaki diğer kişilerle iletişim kurmak zorundadır!

Kişiler arası iletişimin en temel öğesi dilin etkin kullanımı, hem kişilerin toplum içinde diğer kişilerle iyi bir iletişim kurması ve hem de temel dil becerileri olarak kabul edilen okuma, yazma, dinleme, konuşma, anlama, yorumlama ve eyleme geçme becerilerinin gelişmesine olanak sağlar!

Okuduğunu ya da dinlediğini anlamayan,  düşünce ve duygularını sözlü veya yazılı olarak;  doğru, açık ve anlaşılır bir şekilde ifade edemeyen kişi, yanlış yorumlarda ve hatta yanlış eylemlerde bulunabilir!

Yazıya geçirilmiş veya sözcüklere dökülmüş ya da kodlanmış kelime, kavram, cümle, görsel gösterge, işaret, paragraf veya metinlere; bunları algısal birtakım işlemlerden geçirerek belleğe yerleştirme, bilinçli olarak yeniden aktif olarak anlama, anlamlandırma, yorumlama ve eyleme geçme işlemidir!

Birey, okuma ve okuduğunu anlama sürecine tam anlamıyla bir işlerlik kazandırılabilmesi için, görsel gösterge, işaret ve cümlelere kadar devam eden anlam bağıntılarının iyi bir şekilde özümsemesi, anlamlandırması, yorumlaması ve metinden bir sonuç çıkarması beklenir!

Medya; toplum ve özellikle çocukların fiziksel, psikolojik, bilişsel ve sosyal gelişimleri üzerinde olumlu ve olumsuz etkileri olduğu iddia edilmektedir!

Normal bir vatandaş, günde ortalama üç ile beş bin arasında, görsel ve işitsel mesaja maruz kaldığını bir kenara not edelim!

Medyada bu kadar mesaja muhatap olan bir kişi; haber veya mesajların yalan, yanlı ve yönlendirme olup olmadığını nasıl ayıklayacaktır?

Medya iletilerinin kendine özgü yapısı, dili, şifresi, kodları, işaret, görsel gösterge ve eşik bekçilerinin de hangi küresel ve emperyalist güçlerin adamı olduğu ve kimler tarafından yönlendirildiği ve beslendiği ya da kullanıldığını da unutmamak gerekir!

Medyada ki haber ve mesajların hedefi nedir? Nereye varılmak istenmektedir? Kim veya kimler, medya üzerinden savaş vermektedir?

Aksi halde mesajları ve gündemi okuyamamaktan kaynaklı, hata yaparız! Aksi halde, devlet ve millete karşı yanlış yerde konum alabiliriz!

Bilinçli olarak, devlete karşı yapılan hainlik ve ihanetin gereğini devlet yapacaktır? Peki,  farkında olmadan ve gaflet halindeki hainlik ve ihanete neler demeli?

Yüz yıl önce yalan, yanlı ve sahte haberler ile Osmanlı İmparatorluğunun nasıl parça parça edildiğini hatırlatmak isterim!

Yakın tarihte bölgemizde; Demokrasi ve Özgürlük getireceğini iddia edenler; Irak, Libya ve Suriye gibi ülkeleri, etki ajanları maharetiyle, sahte haberler ile nasıl karıştırıldığını, vatandaşın birbirine nasıl kırdırıldığını ve kaos ortamından kimlerin beslendiğini ya da ülkeye çökmeye çalıştığını da, unutmayalım!

Malcolm X; Eğer dikkat etmezseniz medya, mazlumlardan nefret etmenize ve zalimleri de sevmenize sebep olur, diyor!

Ekonomik Konjonktür ve Siyasi Değişim!

Yokluk ve yokluktan kaynaklı ekonomik ve sosyal sorunlar denilince, ülkemizde,  tek bir siyasi parti akıllara gelmektedir! Peki, neden?

Türkiye’de, yokluk ve kıtlık, tek bir partiden kaynaklı olmaktadır! İsmi, yokluklar için yetip artmaktadır!

Bu ülkede, siyaset tarihi neredeyse; yokluk ve yokluktan kaynaklı kuyruklar ile müsemma, tek bir siyasi parti bulunmaktadır!

Ya da yokluk ve kuyruklar denilince başkaca bir siyasi parti, var mıdır?

Peki, bugün için yokluk ve kuyruklar denilince, hangi siyasi parti akıllara gelmektedir?

Otuz yaş civarındaki genç seçmen, ömründe başka bir siyasi parti görmüş müdür? 

Peki, yaşamakta olduğumuz süreç ve algı operasyonu, sıradan gelişmeler midir?

Yoksa Kadim bir AKIL devrede midir? Ya da olmalı mıdır? Peki, değişimi nasıl yapacaksınız? Ya da değişimin vakti saati gelmiş midir?

Yoksa hepsi sıradan ve spontane gelişmeler olabilir mi? Olmayacağına göre!

Peki, neler olmaktadır?

Kadim bir Akıl, neler planlamaya ve yapmaya çalışmaktadır? Sadece soruyorum!

Yoklar ile müsemma siyasi partiye,  yokluk ve kuyruklar üzerinden,  seçmen kitlesi KONSOLİDE mi edilmektedir? Hem de milliyetçi ve muhafazakâr seçmen! Neden olmasın?

Türk Devleti; Kadim Türk Devlet Aklının denetim ve kontrolünde; Kuvay-i Milliye Ruhu ve Kurucu İrade gelenek ve kültürüne sahip, TÜRK bir LİDER ve temsilcileri maharetiyle; bürokrasi de; yeniden adalet ve güvenin tesis edildiği, yeniden ehliyet ve liyakatin öne çıktığı; RESTORASYON süreci akabinde;  yeni bir dönemin başlamak üzere olduğunu düşünüyorum! 

Başkaca bir çıkış yolu kalmamıştır!

Kuvayı Milliye Ruhu; Ülkenin geleceği tehlikeye girerse, Kurtuluş Savaşında olduğu gibi, halkın yeniden örgütlenip bir araya gelerek; birlik ve beraberlik, özgürlük ve direnişi temsil eder!

Kadim Türk Devlet Aklı denetiminde ki Türkiye’de; kazasız ve belasız, sağ ve salimen bir seçim akabinde ki devir teslim akabinde; 2023 – 2053 ve 2071 hedeflerine doğru, Tünelin Ucundaki IŞIK görünmektedir!

Konya TEKNİK Üniversitesi REKTÖR Adayları!

2547 Sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile değişik 13. maddesinin (a) fıkrası ve 3 sayılı; Üst Kademe Kamu Yöneticileri ile Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Atama Usullerine Dair, Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi,  hükümleri ve Rektör Adayı Olmak İsteyenlerin Başvurusuna İlişkin Usul ve Esaslar, uyarınca;  Afyonkarahisar Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi, Erciyes Üniversitesi, Eskişehir Teknik Üniversitesi, Isparta Uygulamalı Bilimler Üniversitesi, Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi, Kayseri Üniversitesi, Kırıkkale Üniversitesi, Konya Teknik Üniversitesi, Kütahya Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Malatya Turgut Özal Üniversitesi, Sakarya Uygulamalı Bilimler Üniversitesi, Samsun Üniversitesi, Tarsus Üniversitesi ve Trabzon Üniversitesine,  rektör ataması yapılacaktır!

YÖK açıklamasında Cumhurbaşkanlığı Kararnamelerinde rektör adayları için belirlenmiş olan şartları taşıyan adaylar; 12 Ağustos 2022 Cuma günü mesai saati bitimine kadar, Yükseköğretim Kurulu Başkanlığına başvurularını tamamlamış olacaktır!

Konya Teknik Üniversite Rektör Atamasına matuf, almış olduğumuz bilgiler çerçevesinde, rektörlüklerden adaylık konusunda, belge alan ve başvurularını da tamamlayan adaylar şu şekildedir!

  • Prof. Dr. Muazzez Çelik Karakaya;  Konya Teknik Üniversite; Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi, Jeoloji Mühendisliği Bölümü
  • Prof. Dr. Niyazi Bilim; Konya Teknik Üniversite; Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi, Maden Mühendisliği Bölümü
  • Prof. Dr. Mustafa Servet Kıran; Konya Teknik Üniversite; Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi, Bilgisayar Mühendisliği Bölümü
  • Prof. Dr. Mahmut Kuş;  Konya Teknik Üniversite; Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi, Kimya Mühendisliği Bölümü
  • Prof. Dr. Ali Rıza Söğüt; Konya Teknik Üniversite; Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi, Jeoloji Mühendisliği Bölümü
  • Prof. Dr. Ahmet Koçak; Selçuk Üniversitesi,  Fen Fakültesi, Kimya Bölümü
  • Prof. Dr. Ayhan Göktepe,   Konya Teknik Üniversite;  Teknik Bilimler Meslek Yüksekokulu, Mimarlık ve Şehir Planlama
  • Prof. Dr. Adem Alpaslan ALTUN; Selçuk Üniversitesi, Teknoloji Fakültesi, Bilgisayar Mühendisliği, Bilgisayar Yazılımı Bölümü
  • Prof. Dr. Dağıstan Şimşek;  Konya Teknik Üniversite, Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi, Mühendislik ve Temel Bilimler Bölümü
  • Prof. Dr. Mahmut Tahir Nalbantçılar; Konya Teknik Üniversite, Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi,  Jeoloji Mühendisliği Bölümü
  • Prof. Dr. Bilgehan Nas;  Konya Teknik Üniversite, Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi,  Çevre Mühendisliği Bölümü
  • Prof. Dr. Osman Nuri Çelik;  Konya Teknik Üniversite, Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi,  İnşaat Mühendisliği Bölümü
  • Prof. Dr. Murat ERTEKİN; Karamanoğlu Mehmet Bey Üniversitesi,  İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı Bölümü
  • Prof. Dr. Ferruh YILDIZ; Konya Teknik Üniversite, Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi,  Harita Mühendisliği Bölümü
  • Prof. Dr. Fetullah Arık; Konya Teknik Üniversite; Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi, Jeoloji Mühendisliği Bölümü
  • Prof. Dr. İsmail Sarıtaş; Selçuk Üniversitesi, Teknoloji Fakültesi, Elektrik Elektronik Mühendisliği Bölümü
  • Prof. Dr. Nihal Büyükçizmeci; Selçuk Üniversitesi,  Fen Fakültesi, Fizik Bölümü
  • Prof. Dr. Hamdi Şükür Kılınç;  Selçuk Üniversitesi,  Fen Fakültesi, Fizik Bölümü
  • Prof. Dr. Ahmet Coşkun; Necmettin Erbakan Üniversitesi, Ahmet Keleşoğlu Eğitim Fakültesi, Matematik ve Fen Bilimleri Bölümü
  • Prof. Dr. Cengiz Akgöz;   Selçuk Üniversitesi,  Fen Fakültesi, Biyoloji Bölümü
  • Prof. Dr. Süleyman Savaş Durduran; Necmettin Erbakan Üniversitesi, Harita Mühendisliği Bölümü
  • Prof. Dr. Hasan Hüseyin Doğan; Selçuk Üniversitesi, Fen Fakültesi, Biyoloji Bölümü

Konya Teknik Üniversitesi Rektörü Babür Özçelik; Konyalı olmaması ve yerel dinamikleri de bilememesinden,  yerel dinamikleri de çok iyi bilen ve okuyan bir EKİP KURAMADIĞINDAN; aldığı bazı kararlardan kaynaklı, üniversite akademik çevresinde eleştirilmekte olduğu;  mezkûr karar ve uygulamalardan kaynaklı, hem çok rahatsız ve hem de huzursuz bir durumdadır!

Babür hoca; Organize sanayi bölgesindeki, beş parselden oluşan arsanın, sadece bir parselinin ( tahmini 200 bin metre kare ) üniversite bünyesinde kalması ve diğer dört parselinin de  ( tahmini 700 bin metre kare )  yerel yönetime, bir AVM karşılığında devir edilmesi!

Selçuk Üniversitesi rektörlük binasının kampüs içine taşınması akabinde, merkezde ki tarihi binasının Konya Teknik Üniversitesine tahsis edilmesi ve bu binanın da yine yerel yönetime terk edilmesinden kaynaklı, üniversite bünyesindeki akademisyenler arasında, çok ağır ve ciddi eleştirilere maruz kalmaktadır!

Babür hoca;  Konya Necmettin Erbakan Üniversitesinde olduğu gibi  Organize Sanayi bölgesinde ki arsaya, öğrencilerin de sanayi ile kolay bir şekilde erişim ve iletişim sağlayabileceği,  yeni ve çok modern bir Kampüs inşası yapılabileceği de akademik camiadaki eleştiriler arasındadır!

Rektör atamasına matuf, daha önceden kaleme almış olduğumuz yazılara istinaden, bir dönem rektörlük yapmış olan akademisyen hocamızın göndermiş olduğu yazıyı paylaşmak işitiyorum!

Rektör adaylığı ve atanması; eskiden olduğu gibi en az 1 yıl ya da 6 ay önceden ortaya çıkıp,  ben adayım ve projelerim şunlar demekle başlayan bir süreçten ziyade, Cumhurbaşkanının atadığı bir üst düzey bürokrat atanması işlemidir! 

YÖK’ün rektörlük ilanından sonra ülkemizde ki;  prof. unvanı olan her öğretim üyesi CV ve başvuru evrakını;  üniversite için hedeflediği ÜÇ projeyi belirleyerek başvurabilir!

Buradaki temel iş, referans için kulis faaliyetleridir! Maalesef, referans olanların liyakat ya da başka bir değerlendirme ölçütü olmayıp, sadece kendileri ile olan yakınlık bağı ve illiyetti ön plandadır!

Çoğu refere edicilerin;  şehir, üniversite ve ülkenin gelişimi ile ilgili tasavvurları bile yoktur! Umarım refere ediciler ve atamayı önerenler, akademik liyakat ve yöneticilik vasıfları ön planda olanları önerir!  İnşallah hayırlı bir süreçle sonuçlanır!

Referans ve Kulis faaliyetleri çerçevesinde, akademik ve yöneticilik vasıfları; şehir, ülke ve üniversitenin gelişimi hakkında ki tasavvurlara bakılmaksızın; Konya Teknik Üniversiteye,  DIŞARIDAN bir akademisyenin atanabileceği de KULİSLERDE konuşulmaktadır!

Yeni Dönem Başlıyor!

Türkiye Cumhuriyeti Devletinin, 2023 – 2053 ve 2071 Nizamı Âlem ülküsü; Turan ve Kızıl Elma hedefleri çerçevesinde, yeni bir süreç ve yeni bir döneme adım atması ve tüm gönül coğrafyası ile kucaklaşma yapabilmesi için tek bir operasyona ihtiyaç vardır!

Erken veya zamanında yapılacak bir genel seçim ve devlet yönetiminin devir teslim süreci!

Yeni dönem;  Selçuklu – Horasan, Kurucu İrade ve Kuvay-i Milliye Ruhu devlet kodlarının sisteme hâkim olduğu ve kadim gelenek temsilcileri ile birlikte, TÜRK bir Lider ve kadro maharetiyle; RESTORASYON süreci akabinde; yeniden diriliş ve şahlanışın başlangıcı olacaktır!

Kuvay-i Milliye Ruhu; ihtiyaç olunduğunda, bütün ülke olarak, tek bir yumruk olabileceğimiz ve düşmanın kafasına bu yumruğu indirebileceğimizin; her bir ferdin;  vatanın bekası için elinden gelen her hizmeti verebileceğinin genlerimize işlenmiş halidir!

Yeniden KURUCU ve KURULUŞ KODLARINA dönmeliyiz!

Aksi halde BİRLİK ve BÜTÜNLÜĞÜ sağlayamayız! Birlik ve beraberlik olmadan,  Anadolu’yu dar ederler!

Yeni dönemde; devlet olmadan yaşayamaz, LEGAL ve İLLEGAL ne kadar yapı ve kurum var ise TASFİYE olmak zorundadır!

Ehliyet ve Liyakat, Adalet ve Hakkaniyet temelli yeni bir dönem başlıyor!

Yeni dönemde;  DEVLET olmanın gereği ve beş bin yıllık Kadim Türk Devlet geleneğindeki;   ADALET ve HAKKANİYET üzerine BİNA edilecektir!

Yeni dönemi kabullenemeyen ehliyetsiz – liyakatsiz ve kifayetsiz muhterisler; devlet yönetim sisteminden tamamen ayıklanacaktır!

Direnmeleri boşunadır! Direnmeleri sadece inkârlarını artıracak ve devletin CELAL yüzü ile karşı karşıya kalacaklar! Yapmış oldukları tüm ihanetlerinin hesabı da tek tek sorulacaktır!

Yeni döneme matuf tüm olay ve gelişmelerin PERDE ARKASINDA ki Kadim Türk Devlet Aklının KURGU ve PLANI okumayan, anlamayan, yorumlamayan ve göremeyenler;  MAGAZİN boyutu ile gününü gün eder!

Türk Devleti, muz cumhuriyeti olmadığına göre! Türk Devleti, bir Norveç ve İsveç olmadığına göre!  

Nizamı âlem ülküsü çerçevesinde hareket eden, Türk Devleti ve Türk Milletin, iddiası ve hedefleri olmak zorundadır!

Türkiye gibi kilit ülkelerde ki siyasette; Bir şey vuku buluyorsa, o şeyin önceden Kadim bir AKIL tarafından kurgulandığı ve planlandığından emin olabiliriz! 

Kadim Türk Devlet AKLININ varlığını kabul etmeyen ve idrak edemeyenlere, diyecek sözümüz yoktur!

Neymiş Efendim! Sözün tamamı ve lafız fazlası, aptala söylenir!

Devlet Başkaca bir şeydir!

Devlet,  başka bir şey! Devlet adamı, başkaca bir şeydir!

Siyaset ve siyasetçi, başka bir şeydir! Olay ve gelişmelere, parti ve siyaset penceresinden bakanlar,  DEVLETİ göremez, tanıyamaz ve bilemez!

Devleti göremeyenler de, hata üstüne hata yapar! Siyasetçi, asla devlet değildir!

Demokratik ülkelerde, siyaset adamı seçimle gelir, parti ve devlet politikaları çerçevesinde yapacaklarını yapar ve daha sonra da seçimle gider!

Hükümet ve Devlet, aynı şey değildir! Hükümet seçimlerle değişir fakat Devlet kalıcıdır!

Siyasetçiye, devlet asla baki değildir!  Siyasal partiler ve siyasetçiler asla kutsanamaz! Asıl olan ve baki kalacak ancak devlettir!

Kadim Devlet Aklı denetiminde ki Türk Devletinde,  2023 – 2053 ve 2071 Büyük Türkiye hedefleri doğrultusunda,  devletin stratejik;  tüm yatırım ve politikaları,  siyasetçi veya partilere göre, artık değişemez ve değiştirilemez!

15 Temmuz hain darbe ve işgal kalkışması ile birlikte, devlet ve siyasi partiler,  yeni bir sürece evirilmiştir!

1946 yılında Cumhuriyet Halk partisi ekolünden gelen Demokrat Patinin çıkarılması ve iktidara taşınması ile başlayan,  2001 yılında Refah partinin içinden aynı ekol olarak AK Partinin çıkarılması ve iktidar yapılması!

Hepsi sıradan ve hepsi spontane, öyle mi? Siyasette bir şey oluyorsa bilinmelidir ki arkasında büyük bir KURGU ve AKIL vardır!

Sistemden beslenen asalakların bekleştiği şekilde, ,  malum parti içinden çıkması muhtemel bir parti – LİDER ile siyaset yolculuğuna devam edemeyeceğini, hatırlatmak isterim!

Kadim Türk Devlet Aklının denetim ve kontrolündeki Türkiye’de, Kuvay-i Milliye Ruhu ve Kurucu İrade; gelenek ve kültürüne sahip, TÜRK bir lider ve kadro maharetiyle;  bürokraside ki RESTORASYON akabinde; Ehliyet – Liyakat ve Adalet üzerine bina edilmiş; 2023 – 2053 ve 2071 Büyük ve Güçlü Türkiye yolculuğu başlayacaktır!

Kuvay-i Milliye – Milli Kuvvetler; Kurtuluş Savaşında verilen mücadele sonucu şekillenmiştir! Savaş sonucu, işgal kuvvetlerinin vatanı parçalama girişimlerine karşı, halkın tek yumruk olarak işgalcilere karşı direnmesi,  bu ruhu ortaya çıkarmıştır!

Kuvay-i Milliye Ruhunun temelini; birlik ve beraberlik, özgürlük ve direnişi temsil eder! Ülkenin geleceği tehlikeye girerse, halkın yeniden örgütlenip bir araya gelerek, savunmaya geçeceği; bu kavram çerçevesinde ifade edilmektedir!

Hem dünle beraber gitti cancağızım, Ne kadar söz varsa düne ait, Şimdi yeni şeyler söylemek – yapmak ve uygulamak lazım, diyeceksiniz! 

Hem de bugüne dair, toplum ve ülkenin tüm sorunlarına matuf, söyleyecek tüm söz ve argümanlarınız tükenmiş olacak!

Bugünün sorunları ve ülkenin geleceğine yönelik; çözüm önerileri,  programı ve argümanı olanlar gelecektir!

Demokrasinin güzelliği de buradan kaynaklanmaktadır! Birileri beğenmese de!

Her gün bir yerden göçmek ne iyi!  Her gün bir yere konmak ne güzel! Bulanmadan, donmadan akmak ne hoş!  Dünle beraber gitti, cancağızım! Ne kadar söz varsa düne ait!  Şimdi yeni şeyler söylemek lazım!

Konya2021 İslami Dayanışma Oyunları ve Selçuklu Yıldızı!

Türkiye’nin ev sahipliğinde,  56 ülkeden 4 bin 200 sporcunun katıldığı, Konya’da düzenlenen 5. İslami Dayanışma Oyunları’nın açılışı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla,  görsel şölen eşliğinde gerçekleştirildi!

Konya2021 İslami Dayanışma Oyunlarına emeği geçen,  bir haftadır Konya’da bulunan Gençlik ve Spor Bakanı Mehmet Kasapoğlu ve ekibine, programın yürütücüsü konumundaki Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay ve ekibine,  Konya protokolünün diğer üyelerine çok teşekkür ederim!

Konya2021 İslami Dayanışma Oyunları Spor Dalları; Atıcılık, atletizm, basketbol, bisiklet, bocce, cimnastik (artistik, aerobik, ritmik), eskrim, futbol, güreş, halter, hentbol, judo, karate, kick boks, masa tenisi, okçuluk, taekwondo, voleybol, yüzme, geleneksel okçuluk, para-atletizm, para-masa tenisi, para-okçuluk, para-yüzme), şeklinde ifade edebiliriz!

Konya2021 İslami Dayanışma Oyunlarının açılışı ve spor dalları ile ilgili sosyal medyada yapılan eleştirilere kabaca bir bakalım!  

  • Konya’daki İslami Dayanışma Oyunları için açılan (official) internet sitesindeki bazı fotoğrafları “belli alanları” boyayıp kapatarak yayımlamayı düşündüm! Geriye bir şey kalmayınca vazgeçtim!
  • Konya2021 İslami dayanışma oyunları adı altında oynanacak bu oyunlar sadece oyun olarak kalır, İslâm ile alakası olamaz! Göz var izan var, İslâm böyle bir şeyi emretmez!  Yeni nesillere yanlış örnek bu işler!  Çok zora sokuyoruz kendimizi çok!
  • Konya2021 İslami dayanışma oyunları; İslam beldelerinde çocuklar, kadınlar katledilirken bir araya gelemeyen kınamaktan öteye gidemeyen yöneticiler, yarı açık kadınlarla kadın-erkek iç içe spor organizasyonu için 56 İslam yöneticisi bir araya gelebiliyor!

Sosyal medya ve diğer iletişim araçları vasıtası ile yapılan eleştirilere kulak asmadan, sadece ve sadece açılış boyunca dünya insanlığı ve özellikle de 56 ülkenin Devlet Başkanları,  TV başında ve diğer iletişim araçları vasıtası ile tüm izleyenlere; sunulan bir görsel hakkında birkaç kelam etmek istiyorum!

Gelecek TÜRK asrıdır! Ve buna da engel olamayacaklar! Türk; Adalet dağıtan, Hakikatin temsilcisi ve Mazlum milletlerin de hamisi demektir! Sekiz köşeli Selçuklu Yıldızı, Türk demektir!

Anadolu’da,  Selçuklu Yıldızı veya Sekiz köşeli Selçuklu Yıldız olarak bilinen, Orta Asya’da Türkistan Yıldızı olarak bilinmektedir!  İslami literatürde SEKİZ cennetin olduğu ve SEKİZ köşeli yıldızın da, SEKİZ cennet kapısını simgelediği ifade edilmektedir! .

Anadolu Selçuklu Devleti’nin en önemli şehirlerinden Konya, Sivas, Kayseri, Erzurum, Antalya başta olmak üzere Anadolu’nun her yerinde bu sembolün olduğu yapılara rastlamak mümkündür!

Darüşşifalardan camilerde, medreselerde, taç kapılarda hatta şadırvanlarda bile SEKİZ KÖŞELİ SELÇUKLU YILDIZI mutlaka kullanılmıştır.

İç içe geçen iki kareden oluşan Sekiz köşeli Selçuklu yıldızının her bir ucu bir erdemi simgeler! Bunlar sırasıyla; Merhamet, Şefkat, Sabretmek, Doğruluk, Sır Tutmak, Sadakat, Cömertlik ve Rabbine Şükretmektir!

Selçuklu imparatorluğu kurulduğunda dini inançları, yaşantıları ve diğer halklara karşı saygılı ve hoşgörülü olmak için bazı temel ilkeleri de şiar edinmişler, sekiz köşeli Selçuklu yıldızı,  bu ilkeleri de simgelemektedir!

Her milletin kültüründe belirli dönemlerinin simgesi olan semboller vardır!  Sekiz köşeli Selçuklu Yıldızı da XI. ve XIII. yüzyıllar arasında Anadolu’da hüküm süren Anadolu Selçuklularının bize bıraktığı en önemli miraslardan biridir. Osmanlı da bunu inşa ettiği yapılarda sürdürür!

Sekiz köşeli Selçuklu yıldızının kültürel anlamda ne kadar kıymetli ve süreklilik arz eden bir sembol olduğunun en önemli göstergelerinden biridir! Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kabrinin etrafında bulunan mermer de sekiz köşelidir! Neden acaba?

Günümüzde Türk Dünyası’nın en önemli sembollerinden birisi diyebileceğimiz Sekiz köşeli Selçuklu Yıldızı;  Türkmenistan Devlet Armasında ve Bayrağında, Azerbaycan Devlet Armasında ve Bayrağında, T.C. Emniyet Genel Müdürlüğü armasında, Mescidi Aksanın tavan süslemesinde,  Ravza-i Mutahhare de Hz. Peygamber Efendimizin kabri şerifinde ve daha birçok yerde görebiliyoruz!  

Selçuk İletişim Fakültesinin 30. Yılı!

Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi; 1993 yılında, Halkla İlişkiler ve Tanıtım bölümü ile ilk defa eğitim ve öğretime başlamıştır! 1994 yılında Gazetecilik, 1997 yılında Radyo – Televizyon – Sinema ve 2011 yılında, Reklamcılık Bölümleri ile yükseköğretim hayatına devam etmektedir!

Ülkemizde 70’den fazla İletişim Fakültesi bulunmaktadır! Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi, Türkiye’de ilk kurulan İletişim Fakülteleri arasındadır! Bugüne kadar ‘’ ON BİN İLETİŞİM UZMANI  ‘’ mezunu, sektöre yetiştirmiştir!  

Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi, 2022 – 2023 eğitim – öğretim döneminde, 30. KURULUŞ YILINI kutlayacaktır!

Selçuk Üniversitesi, İletişim Fakültesinin kuruluşundan bu günlere kadar gelmesinde,  emeği geçen tüm akademisyen ve çalışanlara teşekkür ederim!

İletişim Fakültesi; dijitalleşen dünyanın anlaşılması ve yakın takibinin gerçekleştirilmesi adına son yıllarda önemi artan bir lisans türüdür!

İletişim Fakültesinde ki bölümlerin amacı, toplumdaki her türlü iletişim noktalarında genel iletişimi kurabilen ve anlayabilen, araştırabilen, sorgulayabilen ve stratejiler geliştirebilen, bireylerin yetişmesini sağlamaktır!

İletişim Fakültesi, mezuniyet sonrası bazı şikâyetler dile getirilmektedir!  Firmaların yeterli istihdam sağlamadığı, farklı bölümlerden mezunların dijitale yönelmesi ve bu alandaki açığı kapatmaya çalışmaları, yeni mezunlara istihdam sağlamayı reddetmesi gibi sorunlar, fakülte mezunları zaviyesinden, zorlukları arasında gösterilmektedir!  

Okumayı, araştırmayı ve yazmayı seven her bireyin bu alanda başarılı olabileceğinden şüphe yoktur!  

Yabancı dilini geliştirmiş, her daim yaratıcı fikirleri ve bakış açısına sahip olan ve geniş hayal dünyasıyla şaşırtan kişiler bu alanda başarılarını kanıtlamakta ve rakiplerinin çok ötesine geçebilmektedir!

İletişim Fakültesi mezunları;  kamu ve özel sektörde iş bulabilecekleri ve çalışabilecekleri pozisyonlar; Dijital ve reklam ajansları, kurumsal firmalar, dergiler ve Radyo-Tv gibi medya kuruluşlarında;

● Sosyal medya uzmanı  ● Metin yazarı  ● Reklam yazarı  ● Editör  ● İçerik editörü  ● Haber editörü ● Haber muhabiri  ● Dijital pazarlama uzmanı  ● Kurumsal iletişim uzmanı  ● SEO uzmanı  ● Kameraman ● Spiker ● Yönetmen, olarak çalışabilmektedir!

İletişim Fakültesinden mezun olanlar, sektörde kendini geliştirmeye başlayan adaylar;  Junior pozisyonundan Senior,  sonrasında yöneticiliğe varan gelişimler gösterebilir!

Günümüzde her şey dijitalleşiyor!  Elimizin altındaki tüm araçlar, artık birer dijital ürünü! Gelecek ise bu değişim ve dönüşümün devam edeceğini söylüyor!  

Dijitalleşen dünyanın en yakın takipçileri de, iletişimciler olmaktadır!

Toplumlararası iletişimin anlaşılması, yeniden inşa edilmesi ve stratejilerinin belirlenmesi hususunda iletişimcilere çok ihtiyaç vardır!  

Pazarlama zekâsı, müşteriler ve toplum ile kurulacak olan iletişimde büyük öneme sahiptir!

İletişim var olduğu ve dijitalleştiği sürece “ İletişim Fakültesi Mezunlarına ” her zaman ihtiyaç olacaktır!

Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesinin ilk mezunu bir İletişimci olarak, fakültenin kuruluşunun 30. Yılını kutlar ve nice başarılı otuzlu yıllara!

1-) https://ahmetunver.com.tr/2021/03/14/iletisim-bir-is-mi-yoksa-meslek-midir/

2-) https://ahmetunver.com.tr/2019/06/16/iletisim-bir-meslek-degildir/