Münih Güvenlik Konferansı!.

Münih Güvenlik Konferansı; 1963’ten beri, her yıl Şubat ayında, Almanya’nın Bavyera eyaletindeki Münih’te, uluslararası güvenlik politikaları üzerine, düzenlenmektedir!

Eski adıyla Münih Güvenlik Politikaları Konferansı olarak adlandırılan bu konferansın sloganı: Diyalog Yolu ile Barış!

  • Peki, bugün gelinen noktada, Dünya Halklarına; Diyalog Yolu ile Barış ve Huzur gelecek midir?!

Münih Güvenlik Konferansı, uluslararası güvenlik politikası karar alıcılarının görüş alışverişinde bulunmaları için en önemli bağımsız tartışma alanı FORUM hâline gelmiştir.

Her yıl, dünya çapında 70’den fazla ülkeden yaklaşık 350 üst düzey lider ve yönetici, mevcut ve gelecekteki güvenlik sorunları üzerine yoğun bir tartışmaya katılmak üzere bir araya gelmektedir!

Katılımcılar arasında devlet ve hükûmet başkanları, uluslararası kuruluşların liderleri, bakanlar, milletvekilleri, silahlı kuvvetlerin üst düzey temsilcileri, bilim insanları, sivil toplum üyeleri ve iş dünyası ve medyanın üst düzey temsilcileri yer almaktadır.

ABD Başkan Yardımcısı Vance: Münih Güvenlik Konferansı kürsüsünü Avrupalı müttefiklerine “demokrasi dersi” vermek için kullandığı! Konuşması dinleyiciler tarafından “sıra dışı” olarak nitelendirildiği! Kürsüde bulunduğu yaklaşık 20 dakika boyunca Avrupa demokrasisini eleştirdiği! Washington – Kiev – Moskova hattında son dönemde hızlanan barış müzakerelerine ise değinmediği!

ABD Başkan Yardımcısı Vance: Rusya veya Çin olmadığını ve Tehdit içeriden geliyor! Romanya’da seçimlerin iptal edilmesini gösterdiği! Romanya’da mahkeme, Rusya’nın seçimlere müdahale ettiği şüphesiyle cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turunu iptal ettiği!

ABD Başkan Yardımcısı Vance: Eğer kendi seçmeninizden korkuyorsanız, Amerika’nın sizin için yapabileceği bir şey olmadığı! Washington’da artık yeni bir ‘şerif var” ifadelerini kullandığı! Avrupa’nın kendi güvenliğine daha fazla yatırım yapması gerektiği! Aşırı sağcı Almanya için Alternatif (AfD) ve populist sol Sahra Wagenknecht Birliği (BSW) partilerinin etkinliğe katılımlarının yasaklanmasını; Görüşlerine katılmasanız da en azından fikirlerini duymalısınız, diyerek eleştirdiği!

  • Peki, ABD Başkan Yardımcısı Vance’in Münih Güvenlik Konferansında ki mezkur konuşması ile Avrupa’yı Avrupa Birliğini; BÖLMEYE – PARÇALAMAYA ve DAĞITMAYA yönelik bir hamle olarak okumak, doğru olabilir mi?!

Almanya Başbakanı Olaf Scholz; ABD Başkan Yardımcısı Vance’in 61. Münih Güvenlik Konferansı’nda yaptığı konuşmaya tepki gösterdiği! Vance’in iki gün önce Münih yakınlarındaki nasyonal sosyalizm dönemindeki Dachau toplama kampını ziyaret ettiği! Münih Güvenlik Konferansı’nda Avrupa ile ABD arasında gerilim devam ettiği, Demokrasimizin nasıl devam edeceğine kendimiz karar veririz, diyor!

Almanya Başbakanı Olaf Scholz; Rusya – Ukrayna savaşının hızlı bir şekilde sona ermesi gerektiğini! Sınırları zorla değiştirmek isteyen herkes barış düzenimize balta vurduğunu! Sınırlar güç kullanılarak kaydırılmaması gerektiği! Bu ilke herkes için her zaman her yerde geçerli olması gerektiği! Rusya’nın zaferi ya da Ukrayna’nın çöküşü barış getirmeyecek, aksine Avrupa’da barışı ve istikrarı daha da tehlikeye atacaktır, diyor!

Almanya Başbakanı Olaf Scholz; dikte edilmiş bir barışı hiçbir zaman desteklemeyeceklerini, Avrupa ve ABD’nin güvenliğinin birbirinden ayrılmasına yol açacak herhangi bir çözümü de kabul etmeyeceklerini, ifade etti!

Almanya Başbakanı Olaf Scholz; Avrupa’nın gelecekte barış içinde yaşayabilmesi için savunma harcamalarını artırması gerektiği, NATO’nun mevcut yüzde 2’lik hedefinin üzerindeki tüm savunma yatırımları için Avrupa Birliği (AB) İstikrar Mekanizmasında bir istisna getirilmesini önerdiği! Avrupa’da barış ve güvenliğin risk altında olduğu için Almanya’nın bunu yapmaya hazır olduğunu, sözlerine eklemiştir!

Fransa Dışişleri Bakanı Jean – Noel Barrot; Münih’teki konferansta 3 prensibi bir kez daha dile getireceğini; 1-) ifade özgürlüğü Avrupa’da güvence altında. 2 -) kendinden ve değerlerinden emin olan, eleştiri nedeniyle kendisini tehdit altında hissetmez. 3 -) kimse bizim modelimizi benimsemek zorunda değil ancak kimse bize kendi modelini dayatamaz, diyor!

Fransa Dışişleri Bakanı Jean – Noel Barrot; Avrupa hükümetlerini, göç konusunda seçmenlerin endişelerini görmezden gelmek, ifade özgürlüğü ve siyasi muhaliflere yönelik sansürleri, nedeniyle eleştirmiştir! Avrupalıları demokrasiye yönelik tehdit konusunda alışılmadık sertlikte uyaran Vance, Almanya’da siyasilerin Almanya için Alternatif Partisi (AfD) ile aralarına mesafe koyma tartışmalarına dolaylı atıfta bulunarak, “Güvenlik duvarlarına yer yok, ifadesini kullanmıştır!

Münih Güvenlik Konferansı Başkanı Christoph Heusgen; Avrupa ile ABD arasındaki büyüyen uçuruma işaret ederek: Ortak değer temelimizin artık o kadar da ortak olmadığı konusunda korkmalıyız! Bu durum; Vance’in konuşması ve Atlantik ötesi ortak değerler sistemimizin sonu hakkında konuşurken yıkılıyor; Amerika’yla kopuş Avrupa elitleri için travmatik, yorumlarına sebep olduğu, ifade edilmektedir!

Türkiye Cumhuriyeti Devleti Dışişleri Bakanı Hakan Fidan; Almanya’nın Münih kentinde düzenlenen 61. Münih Güvenlik Konferansı; Beşşar Esed rejiminin devrilmesinin ardından bölge ülkeleriyle bir araya gelip, Şam’daki yeni yönetimden beklentilerini görüştüklerini belirterek 10 yıldan fazla süredir bölgede istikrarsızlığa sebep olan Suriye konusunda yıllar sonra sorunları çözme fırsatı yakalandığını söyledi.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti Dışişleri Bakanı Hakan Fidan; Komşu ülkelere yönelik tehdit görmek istemiyoruz. Terörizmin gelişmesini ve kendine zemin bulmasını istemiyoruz. Azınlıkların kötü muamele görmesini istemiyoruz. Suriye’nin toprak bütünlüğünün ve siyasi egemenliğinin sağlanmasını istiyoruz. Kapsayıcı bir yönetim görmek istiyoruz, vurgusunda bulunmuştur!

Türkiye Cumhuriyeti Devleti Dışişleri Bakanı Hakan Fidan; Suriye’yi Türkiye’ye kaptırmak istemiyoruz, diyen Suudi uzmana; Artık Orta Doğu’da nüfuz mücadelesini geride bırakmak, işbirliği dönemini başlatmak istedikleri, vurgulamıştır!

Münih Güvenlik Konferansı, ABD ve Avrupa – Avrupa Birliği arasında, Ortak değerler çerçevesinden; Diyalog Yolu ile Barışın gelmeyeceği; ENDİŞE ve BELİRSİZLİKLERİ de beraberinde getirmektedir!

Münih Güvenlik Konferansında, Diyalog Yolu ile Barış gelmeyeceği Endişe ve Belirsizlikleri akabinde; Paris – Ankara ve Suudi Arabistan da, mini zirveler mini konferanslar, tertip edilmeye başlanmıştır!

  • Peki, Dünya; ABD – AB – Rusya – İngiltere – Çin ve özellikle de Yeni Dünya Düzeninin Sıklet Bölgesi Orta Doğu Nereye gidiyor?

1 -) 17 Şubat 2025 tarihli KÖŞE YAZIM; DÜNYA; NADİR ”TOPRAK” Element, SAVAŞI!

DÜNYA; NADİR ”TOPRAK” Element, SAVAŞI!

Küresel Emperyalist Güçler ve Büyük Devletler; günümüz teknolojisinin vazgeçilmezi, Nadir Toprak Elementlerine hakim olmak konusunda, görünmez bir şekilde, Dünya Savaşı vermektedir!


Nadir Toprak Elementine kendi topraklarında sahip olmayan ya da erişemeyen devletler, dünya meydan muharebesi ya da hegemonyal konumlarını kaybetmek zorunda kalacaktır!

Nadir Toprak Elementi; Silah sanayiinden, uzay sanayiine, elektrikli otomobillerden, rüzgar santrallerine, çiplere, cebimizdeki telefonlardan, lazere, füzelere, savaş uçaklarına, elektrikli aletlere, cam sanayiinden nükleer teknolojiye kadar her alanda olmazsa olmaz noktasında hayati önem taşımaktadır!

F-35’leri kaldırabilmek için nadir toprak elementine ihtiyaç vardır! Uzaya gönderilen binlerce uydu, “Nadir TOPRAK Elementi” olmadan atmosfer aşılamadığını da ifade etmek gerekir!

Nadir TOPRAK Elementi; Aşırı sıcaklığa, aşınmaya ve korozyona karşı dayanıklı parçaların üretiminde ana malzemelerden biridir!

  • ABD başkanı Trump; Dünya da; Nadir Toprak Element Savaşını başlattı! Nadir Toprak Elementi alanında, sayılı ülkelerden Danimarka’nın Grönland Adası ve Kanada’yı ABD’ye bağlanmasını talep etmektedir! Peki, Neden?
  • ABD Başkanı Trump; Grönland’daki Nadir Toprak elementlerine ortak olan şirketin sahibini Ticaret Bakanı yaptığını da not edelim! Neden acaba?

Dünya halkları da, ABD Başkanı Trump, ne yapacak Adayı der gibi film izlemektedir!

  • Kanada; hem Nadir Toprak elementi rezervleri ve hem de dünyadaki en gelişmiş araştırma projelerine ev sahipliği yapmaktadır!
  • ABD Başkanı Trump; ABD’nin Ukrayna’nın “Nadir toprak element içeren toprakları” karşılığında, Rusya’ya karşı askeri yardım sağlayabileceğini de açıklamıştır!

Türkiye Cumhuriyeti Devleti; Milli Enerji ve Maden Politikaları çerçevesinde; Yerli enerji üretiminin artırılması ile enerji maliyetlerinin düşürülmesi ve enerji arz güvenliğinin sağlanması; kaliteli ve kesintisiz enerji temini gerçekleştirilerek ve ülkenin refah seviyesinin yükseltilmesini hedeflemektedir!

Yıllardan beri, ülkenin kronik bir sorunu haline gelen, enerjide dışa bağımlılığın azaltılması ile arz güvenliğine bağlı risklerin minimize edilmesi öngörülmekte, olduğuna yönelik, Nadir Toprak Element alanında, yatırım ve projelere imza atmaktadır!

Türkiye Cumhuriyeti Devleti; Türkiye’nin nadir element sahalarından Eskişehir Beylikova’nın dünyanın Çin’den sonra ikinci büyük rezerv alanı olduğunu! Burada, yıllık 1200 ton cevher işleyecek üretim tesisi kurulduğunu da hatırlatmadan geçmeyelim!

Nadir Toprak elementleri; lantanitlerle birlikte itriyum ve skandiyum elementlerinin oluşturduğu bir grubu kapsamaktadır!

Lantanitler atom numaraları 57 den 71’e kadar olan ve kimyasal olarak benzer elementlerin oluşturduğu bir gruptur!

Atom numarası 39 olan itriyum ve atom numarası 21 olan skandiyum da lantanitlerle benzer kimyasal özellikleri nadir toprak elementlerinin içine dâhil edilmiştir! Yerkabuğunda diğer minerallere oranla daha fazla bulunmadıklarından dolayı bu ismi almıştır!

Küresel ve Emperyalist güçler, dünya da; Çin’den sonra Nadir Toprak Element rezervleri alanında ikinci ülke olan, Türkiye’nin de kapısını çalacaklar!

Son günlerde yaşadığımız, sosyal – siyasi – ekonomik ve jeolojik olağanüstü olay ve olguları, bir de bu zaviyeden okumak daha sağlıklı olacaktır!

Türkiye kendi haline bırakılamayacak kadar ÇOK DEĞERLİ bir ülkedir!

URAP / 2024 – 2025; Türkiye’nin En İYİ Üniversiteleri ve Konya Üniversiteleri!.

ODTÜ ( Orta Doğu Teknik Üniversitesi ) Enformatik Enstitüsü’ne bağlı, University Ranking by Academic Performance (URAP) Araştırma Laboratuvarı, Türkiye’nin 2024 – 2025 dönemi, en iyi üniversite sıralamasını açıklamıştır!

URAP, üniversiteleri öğretim üyesi başına düşen makale sayısı, uluslararası ve yurt içi ortak yayınlar, TÜBİTAK destekli proje sayıları gibi toplamda 15 akademik göstergeye göre değerlendirmektedir!

  • Kâr amacı gütmeyen bir kurum olan URAP, her yıl Türkiye ve Dünya Üniversite sıralamalarını toplumsal bir hizmet olarak yapmaktadır!
  • URAP, sıralama sisteminin hedefi, Türkiye’deki üniversitelerin akademik performanslarını diğer üniversitelerle karşılaştırabilmelerine yardımcı olmaktır!

Türkiye’deki Üniversiteler ve Üniversite Yönetimleri; URAP Türkiye, URAP Dünya ve URAP bilim alanı sıralamalarını inceleyerek ülke içindeki ve dışındaki üniversitelere göre kendi konumlarını belirleyebilmektedir!

Üniversitelerin akademik performansını özetleyen URAP / 2024 – 2025 Türkiye sıralamasında, Clarivate Analytics/InCites ile YÖK’ün yayımladığı veriler kullanılmaktadır!

  • URAP; Türkiye ve Dünya Üniversitelerini akademik performanslarına göre sıralamak için bilimsel üretkenliğin sayı ve kalitesini belirleyen göstergeler olan makale ve atıflara dayalı bir sistem kullanmaktadır.
  • Bazı sıralama kurumları, anketler ve üniversitelerden toplanan verileri kullanmaktadır. Bu tür sıralamalarda, bazı üniversitelerin kısa sürede üst sıralara yükselip bir iki yıl sonra yüzlerce sıra geriye düştüğü de gözlenmektedir!
  • Türkiye Geneli ve özellikle de Konya’daki bazı üniversitelerin, bazı sıralama kurumları maharetiyle; birinci, beşinci, onuncu olduklarını içeren paylaşımları da hatırlatmak isterim!
  • URAP, sadece güvenilir kaynaklardan elde edilen ve herkesin erişebileceği verilerle sıralama yapmaktadır!

2024 – 2025 URAP Türkiye sıralamasında kullanılan göstergeler!

1 -) Makale Sayısı: 2023 yılına ait SCI, SSCI ve AHCI taramalarına giren ve etkinlik çarpanı bakımından ilk % 75’lik dilimde (Q1, Q2, Q3 dilimlerinde) yer alan dergilerde basılan ve en fazla 1000 yazarlı makale sayısı.

2 -) Öğretim Üyesi Başına Düşen Makale Sayısı: 2023 yılına ait SCI, SSCI ve AHCI taramalarına giren ve etkinlik çarpanı bakımından ilk % 75’lik dilimde yer alan dergilerde basılan ve en fazla 1000 yazarlı makale sayısı / 2023 – 2024 yılı öğretim üyesi sayısı

3 -) Atıf Sayısı: 2019 – 2023 yılları arasında en fazla 1000 yazarlı makalelerin ve toplam bilimsel dokümanların aldığı atıf sayısı (emerging science citation index’teki yayınların aldığı atıflar dahil).

4 -) Öğretim Üyesi Başına Düşen Atıf Sayısı: 2019 – 2023 yılları arasında alınan en fazla 1000 yazarlı makalelerin ve toplam bilimsel dokümanların aldığı atıf sayısı (emerging science citation index’teki yayınların aldığı atıflar dahil) / 2023 – 2024 yılı öğretim üyesi sayısı.

5 -) Toplam Bilimsel Doküman Sayısı: 2019 – 2023 yılları arasında yapılan toplam yayın, tebliğ vb. sayısı.

6 -) Öğretim Üyesi Başına Düşen Toplam Bilimsel Doküman Sayısı: 2019 – 2023 yılları arasında yapılan toplam yayın, tebliğ vb. sayısı / 2023 – 2024 yılı öğretim üyesi sayısı.

7 -) Doktora Mezun Sayısı: 2022 – 2023 öğretim yılı doktora mezun sayısı.

8 -) Doktora Öğrenci Oranı: 2022 – 2024 öğretim yılı doktora öğrenci sayısı / aynı dönemdeki toplam öğrenci sayısı.

9 -) Öğretim Üyesi Başına Düşen Öğrenci Sayısı: 2023 – 2024 öğretim yılı toplam öğrenci sayısı / 2022-2023 yılı öğretim üyesi sayısı.

10 -) Uluslararası Ortak Makale Sayısı: 2019 – 2023 yılları arasında diğer ülkelerin üniversiteleriyle yapılan en fazla 1000 yazarlı toplam makale sayısı (emerging science citation index’teki makaleler dahil).

11 -) Öğretim Üyesi Başına Düşen Uluslararası Ortak Makale Sayısı: 2019 – 2023 yılları arasında diğer ülkelerin üniversiteleriyle yapılan en fazla 1000 yazarlı toplam makale sayısı / 2023 – 2024 yılı öğretim üyesi sayısı.

12 -) Yurt içi Ortak Makale Sayısı: 2019 – 2023 yılları arasında yurt içindeki üniversiteler ile yapılan en fazla 1000 yazarlı toplam makale sayısı (emerging science citation index’teki makaleler dahil).

13 -) Öğretim Üyesi Başına Düşen Yurt içi Ortak Makale Sayısı: 2019 – 2023 yılları arasında yurt içindeki üniversiteler ile yapılan en fazla 1000 yazarlı toplam makale sayısı / 2023 – 2024 yılı öğretim üyesi sayısı.

14 -) TÜBİTAK’tan alınan proje sayısı: 2019 – 2023 yılları arasında TÜBİTAK’tan alınan proje sayısı.

15 -) Öğretim üyesi başına düşen TÜBİTAK’tan alınan proje sayısı: 2019 – 2023 yılları arasında TÜBİTAK’tan alınan proje sayısı / 2023 – 2024 yılı öğretim üyesi sayısı.

URAP’ın yaptığı analizler; Türkiye’deki üniversitelerin dünyanın önde gelen üniversiteleri arasına girebilmek için yayın ve atıf sayılarını çok daha hızlı bir şekilde artırmaları gerektiğini göstermektedir!

  • Türkiye’deki Üniversitelerin Genel durumu – sıralaması şu şekildedir!

Tıp Fakültesi Olan Üniversiteler; Tıp fakültesi olan üniversiteler arasında birinciliği Koç Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi ikinci, Ankara Üniversitesi ise üçüncü sırada yer almaktadır!

Tıp Fakültesi Olmayan Üniversiteler; Tıp fakültesi bulunmayan üniversitelerde ise ODTÜ, İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) ve Sabancı Üniversitesi takip etmektedir!

Türkiye Genel Sıralaması; Tüm üniversitelerin değerlendirildiği Türkiye genel sıralamasında; Koç Üniversitesi genel listede de birinci sıraya yerleşerek akademik başarısını sürdürmüştür! Hacettepe Üniversitesi ikinci, ODTÜ ise üçüncü sırada yer almaktadır!

Türkiye’nin En İyi 20 Üniversitesi; Koç Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ), Ankara Üniversitesi, İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ), İstanbul Üniversitesi, Gazi Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Sabancı Üniversitesi, Ege Üniversitesi, Atatürk Üniversitesi, Yıldız Teknik Üniversitesi, Marmara Üniversitesi, Erciyes Üniversitesi, Gebze Teknik Üniversitesi, Selçuk Üniversitesi, Fırat Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Dokuz Eylül Üniversitesi ve İhsan Doğramacı Bilkent Üniversitesi yer almaktadır!

  • Selçuk Üniversitesi; URAP 2024 – 2025 Türkiye sıralamasında, bir önceki yıl 22. sırada iken, bu yıl yapılan değerlendirmelerde 16. sıraya yükselmiştir!
  • URAP 2024 – 2025 Türkiye sıralamasında; Konya Selçuk Üniversitesi 16., Konya Necmettin Erbakan Üniversitesi 39. ve Konya Teknik Üniversitesi de 50. sırada yer almıştır!

URAP 2024 – 2025 Dünyanın en iyi ÜÇ BİN üniversitesi sıralamasında; ilk 1000’e Türkiye’den 11 üniversite girmiştir! Sıralamada, 11 üniversite, 501 – 1000 aralığında yer almaktadır!


URAP 2024 – 2025 Dünyanın en iyi ÜÇ BİN üniversitesi sıralamasında; Türkiye’den, 1001 – 1500 bandında 18, 1501 – 2000 bandında 26, 2001 – 2500 bandında 37 ve 2501 – 3000 bandında ise 34 üniversite yer almaktadır!

URAP 2024 – 2025 Dünyanın en iyi ÜÇ BİN üniversitesi sıralamasında; 573. sırada Hacettepe Üniversitesi, İstanbul Teknik Üniversitesi 712, Ankara Üniversitesi 760ı, İstanbul Üniversitesi 813, Koç Üniversitesi 862, ODTÜ 881, Gazi Üniversitesi 886, Ege Üniversitesi 903, Atatürk Üniversitesi 921, Yakın Doğu Üniversitesi 977 ve İstanbul Üniversitesi – Cerrahpaşa 985. sırada yer almaktadır!

  • Selçuk Üniversitesi, Konya Necmettin Erbakan Üniversitesi ve Konya Teknik Üniversite; Değerlendirmeye tabi ÜÇ bin Üniversite arasında ki; Dünya sıralamasında, 1000 – 2000 sıralama arasında olduğunu da ifade etmeliyim!

Tıp Fakültesi Olmayan En İyi 10 Üniversite; Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ), İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ), Sabancı Üniversitesi, Yıldız Teknik Üniversitesi, Gebze Teknik Üniversitesi, İhsan Doğramacı Bilkent Üniversitesi, Boğaziçi Üniversitesi, İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü, Çankaya Üniversitesi ve Eskişehir Teknik Üniversitesi yer almaktadır!

Tıp Fakültesi Olan En İyi 10 Üniversite; Koç Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi, Ankara Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi, Gazi Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Ege Üniversitesi, Atatürk Üniversitesi, Marmara Üniversitesi ve Erciyes Üniversitesi yer almaktadır!

Türkiye Genelinde, TIP Fakültesi olan EN İYİ ON ÜNİVERSİTE sıralamasında, Konya’daki Selçuk Üniversitesi ve Konya Necmettin Erbakan Üniversitesinin sıralamada olmadığını ve sıralamaya NEDEN giremediğini de, Üniversite Yönetimlerine, Kamuoyu adına sormak gerekir!

1 -) 25 Ağustos 2024 tarihli KÖŞE YAZIM; Bir Üniversiteye, Nasıl bir Kişi REKTÖR Olarak Atanmamalı?

Siyaset Kurumuna GÜVEN ve Siyasi DEĞİŞİM!


Dünya ölçeğinde ve ülkemizde yaşamakta olduğumuz siyasi ve özellikle de ekonomik kriz ya da ekonomik konjonktür, bir şeylerin gelmekte olduğunun göstergesi ya da işaret fişeği konumundadır!


Beklenilmeyeni beklemek durumundayız gibi!

Sosyal, siyasi ve ekonomideki yangını, AK Saçlı İhtiyar dostum; 2000’li yıllarda yaşanılan siyaset ve iktidar değişimin temeli, sermaye ve medyanın dizayn edilmesi, sermaye ve medyanın el değiştirmesi, sivil toplum örgütleri vasıtası ile başlatıldığını, vurguladı!

Peki, bugün yaşamakta olduğumuz siyasi ve ekonomik KRİZ bahane edilerek, SERMAYE el mi değiştirmektedir? Ya da SERMAYE bir yere mi Konsolide edilmektedir?

Her siyasi iktidar kendi sermayesini oluşturacağına göre! Ya da her siyasi iktidar kendi sermayesi ile birlikte geleceğine göre!

AK Saçlı İhtiyar dostum; 2000’li yılların başında, Siyasal İslam’ın temsilcisi partideki çatırdama ve partiden ayrılmalar suretiyle yeni bir Siyasal İslamcı partinin kurulduğu günleri, bir film şeridi gibi gözlerimin önüne serdi!

AK Saçlı İhtiyar dostum; daha sonra günümüze kadar geldi! Peki, 2000’li yılların başında ülkemizde yaşanılan sosyal, siyasi ve ekonomik kriz aynen devam ediyor mu, diye sordu? Cevap veremedim! Daha fazlası var, çünkü!

Ulusal güvenlik; Ekonomik, askeri, politik, sosyal ve teknolojik unsurların tamamını kapsamaktadır!
Geleneksel güvenlik anlayışına göre ulusal güvenlik; bir devletin toprak bütünlüğü ve bağımsızlığını korumak olarak tanımlanmaktadır!

Toprak bütünlüğü ve bağımsızlık kadar, ekonomik istikrar ve ekonomik bağımsızlık da önemlidir!

Ekonomik istikrar ve güvenliği tesis edemeyen ülkeler, ulusal güvenliğini de tesis edemez!

Devletler her türlü tehdide karşı, toprak bütünlüğü ve ulusal güvenliğini korumak için strateji ve taktik geliştirmek zorundadır!

Ulusal güvenlik, bir devlet ve millet için olmaz ise olmazlar arasındadır! Aksi halde, devlet ve millet varlığını sürdüremez!

Güvenliğin askeri yönü, ulusal güvenliğin tek unsuru olmamakla, önemli bir bileşenidir!

Güvenliğin askeri yönünün yanı sıra, diplomasi yönü ile toplum ve çevre, enerji ve doğal kaynaklar, ekonomi ve siber yönleri de bulunmaktadır!

Ekonomik güvenlik; Bir ülkenin refahı ve ekonomik sisteminin işleyişini tehlikeye atabilecek potansiyele sahip, ekonomisine yönelmiş tehditlerle ilgilidir!

  • Peki, Ülkemizde, Ekonomi güvenliği sorunu var mıdır?

Siyaset ve ekonominin gündemi, çok yoğun! Peki, Siyaset kurumu nereye evirilmektedir? Ya da, dün olduğu gibi ekonomik kriz maharetiyle, siyasi olarak yeni bir MİLAT ve dönemin eşiğinde miyiz?

Siyaset kurumuna güven kalmadığından kaynaklı, siyasi ve ekonomik istikrar yok hükmündedir!
Siyaset kurumu ve ekonomiye olan güven; Sosyal, siyasi ve ekonomik istikrarı, ulusal güvenliği de beraberinde getirecektir!

  • Peki, bugün siyaset kurumuna ve siyaset adamlarına güven var mıdır?

Toplumun GÜVENİNİ kaybeden bir Siyaset kurumunun böyle bir durumda neler yapması beklenir?

Bugün, ülkemizde yaşamakta olduğumuz sosyal ve ekonomik konjonktür, 2002 yılında yaşanılan ve Kasım genel seçimleri öncesinden bir farkı var mıdır?

Siyasi ve ekonomik istikrar; ekonomi güvenliğini ve ulusal güvenliği de beraberinde getirecektir!

Ya da siyasete olan güven ve siyasette ki istikrar, aynısı ile ekonomiye ve ulusal güvenliğe de yansıyacaktır!

  • Çünkü Ekonomi güvenliği aynı zamanda ulusal güvenlik demektir!

Siyasi İstikrar; Ehliyet – liyakat ve adaletin devletin her kademesinde içselleştiği, döviz kurları ve mutfaktaki ateşin söndüğü, bir dönemi de beraberinde getirecektir!

  • Ya da Siyasette, Güvene dayalı yeni siyasi bir değişim ile yeni bir MİLAT ve DÖNEM başlayacaktır!

Yerelde DEVLET’E AYAR Vermek!

Devlet yönetiminde tüm erk ve paydaşlar, devletin işleyişi ve vatandaşa hizmet açısından, birbirine karşı kanunlar ve kurallar çerçevesinde saygılı olmalı ve her bir paydaşı temsil eden kişiler haddini bilmeli! Aksi halde, devlet yönetiminde, kaos ve karmaşa çıkar!

Her bir kurum ve kurum yöneticisinin görev alanları yasalar ve yönetmelikler çerçevesinde belirlenmiştir! Her kurum yöneticisi haddini ve hududunu bilmeli!

Daha önceki dönemlerde; birbirine haddini bildirmeye kalkan erk ve kurum yöneticilerini, hatırlamayan çoktur! Aman Allah’ım, ne günlerdi! Allah o günleri bir daha bu asil millete yaşatmasın!

Eskiden, hangi kurum amiri, başka bir kurum yöneticisi ile kavga edecek veya hangi kurum yöneticisi arıza çıkaracak diye kara kara bekleşiyorduk! Kime ve hangi kuruma faydası oldu ki, bu kavga ve gürültülerin! EGO ve KİBİR tatmininden başkaca!

Devlet ve millete, zaman ve enerji kaybından başkaca hiç bir faydası olmamıştır, devlet yönetiminde ki erkler arasında ki, EGO ve KİBİR savaşlarının!

Küresel Emperyalist güçler ve içeride ki taşeronların işini kolaylaştırmaktan başkaca bir işe yaramıyor!

Bu topraklarda, Küresel Emperyalist güçler ve içeride ki taşeronların ekmeğine yağ süren ve işlerini kolaylaştıran tipler her dönemde olacaktır!

  • Devlet denilen kurumun yerelde ki üst düzey temsil ( VALİ – VALİLİK ) makamına, yerel siyasi ve yerel dinamikler ya da yerel siyasi çeteler ve mafyalar; balans ayarı vermeye ve hizaya getirmeye mi çalışmaktadır? Neden acaba?
  • Siyaset başka bir şey! Devlet ve devlet yönetimi başkaca bir şeydir! Siyaset seçimle iktidara gelir, vatandaşa meydanlarda verdiği vaatleri yerine getirmeye çalışır! Devlet Yönetimi; Anayasa, kanun, tüzük ve yönetmelik demektir!
  • Siyaset ve siyasetçi, meydanlarda vatandaşa vermiş olduğu vaatleri yerine getirirken, bazen YAN YOLLARA sapabilmektedir!
  • Siyasiler, tekrardan seçilebilmek adına, yasa ve hukuk dışına çıktığı dönemler olmaktadır! Devlet, bunları KAYIT altına alır ve günü geldiğinde de gereğini yapar!

İmparatorluk geleneği olan Kadim Türk Devleti, her gün 18 yaşındadır! Bu yaşından ne ileriye bir gün alır, ne de geriye bir gün sayar!

  • Beyler! Devlet, çok iyi kayıt tutar! Vakti saati gelince de gereğini yapar! Anlayana! Görene! Köre ve Sağıra ne ola ki!
  • Peki, yerelde, Devleti temsil eden en yüksek ( VALİ – VALİLİK ) makama, yerel siyasiler ve yerel dinamikler ya da yerel siyasi çeteler ve mafyalar; balans ayarı verilebilir mi? Rest çekilebilir mi? Protokol kurallarını çiğneyebilir mi?!
  • Ya da yerelde Devleti temsil eden en yüksek ( VALİ – VALİLİK ) makama kim veya kimler neden saldırıya geçer? Kim veya kimler neden balans ayarı vermeye çalışır!
  • Peki, böyle bir özgüven veya şımarıklık ya da aymazlık nasıl izah edilebilir? Ya da tam bir hadsizlik olarak mı ifade etmeli!

Burası; Kadim Başkent! Burası Kadim Rum diyarı! Bu şehirdeki denge ve güç merkezleri her daim, diri ve canlıdır! Her dönemde, güçleri, etkileri ve varlıklarından bir şey kaybetmediler! Vatandaş, bunları, ne görebilir, ne bilebilir ve ne de tanıyabilir!

Dünya ve bölgemiz; Küresel Emperyalist Güçler ve onların hizmetçileri konumunda ki taşeron ve işbirlikçileri maharetiyle yeniden bir dizayn, bölüşüm ve paylaşım savaşlarına şahit olmaktadır! Bölge halkları olarak halen bu savaşları anlamaktan çok uzak bir durumdayız!

İçeride birbirimiz ile uğraşırken, enerjimizi birbirimize karşı tüketmekle meşgul iken, küresel emperyalist güçler ve işbirlikçileri maharetiyle kocaman bir imparatorluğun parçalanmasına sadece seyirci kalabildik!

Peki, bu gün faklı bir durumda mıyız? Bugün dünden dersler çıkarabildik mi? Bu gün neler yapmalıyız ki, Kadim Türk Devleti ve asil millet bir daha parçalanmasın!

Halen birbirimizle uğraşmaya, bu ülke ve bölge üzerinde hesabı olanların sadece işini kolaylaştırmaya çalışmaktan başkaca neler yapılmaktadır?

Küresel emperyalist güçler, içimizde ki taşeron ve işbirlikçileri maharetiyle, bölgemizde yeniden bir paylaşım savaşının eşiğinde bulundukları bir dönemde, içeride bir ve beraber olması gereken devletin tüm kurum ve kurum yöneticilerine neler olmaktadır?

Küresel emperyalist güçler ve taşeronları; Parça parça olmamızı, kurumlar arasında birbirleri ile didişmesini ve çok kolay bir lokma olmayı ve yutabilmeyi bekleşirken!

Yoksa bölgemiz ve sınırlarımızda ki küresel emperyalist savaşları ve paylaşım operasyonlarını, birileri, bilgisayar oyunu mu zannediyor?

1 -) 14 Ocak 2025 tarihli KÖŞE YAZIM; Konya Valilik Hükümet Konağı; Nereye ve Ne Zaman Taşınacak?


https://ahmetunver.com.tr/2025/01/14/konya-valilik-hukumet-konagi-nereye-ve-ne-zaman-tasinacak/

Ehliyet – Liyakat – ADALET ve Siyasi YOL ARKADAŞLIĞI — 2 —

Ehliyet, Liyakat, Adalet, Hakkaniyet ve Nizam, devletin temelidir! Bunlar olmadan devlet, varlığını belki bir dönem fakat ilelebet devam ettiremez!


Adaletin olmadığı toplumlarda, sosyal kaos ve karmaşa hakim olur! Adaleti temsil eden devlet memurları, hem işlerinde vatandaşa ve hem de emrindeki çalışanlara karşı adaletle hükmetmelidir!


Devletin dini adalet, adaleti olmayan devlet dinsizdir! Din adına ve hem de Müslim olduğunu iddia edenler; EHLİYET – LİYAKAT – ADALET ve HAKİKATE mugayir işler ve davranışlar sergileyecek! Peki, bu Zulüm olarak kabul edilebilir mi?

  • Peki, Nepotizm nedir?! Nepotizm; Kamu Kurumlarına; akraba ve yakınların işe alınması! Ayrımcılık ve Kayırmacılık içeren işe alımlar! Bir kişinin ehliyet, liyakat, beceri, kabiliyet veya eğitim düzeyine bakılmaksızın istihdam edilmesi!
  • Nepotizm; Kamu Kurumlarına işe alımlarda, bilinçli bir şeklide yapıldığından toplumda mağdurlar oluşmaktadır! Ya da şöyle ifade edelim! VEBAL oluşmakta ve birileri de VEBAL almaktadır!
  • Toplumda, ehliyetli ve liyakatli bir o kadar genç, bilinçli bir şekilde mağdur edilmektedir! Hayata, devletine ve milletine küsmektedir! Peki, buna hakkınız var mıdır?
  • VEBAL; Mağduriyete sebebiyet veren etkili ve yetkili makamlarda bulunanları yaktığı gibi nepotizm dolayısı ile işe aldıkları kişileri de bir gün yakacaktır!

NizamülMülk; İşinin ehli ve gayretkeş, liyakatli ve takdire şayan, tecrübeli nice kişi atıl bırakılarak bir köşeye atılmıştır! Ne idüğü belirsiz, usul erkân bilmez, kör cahiller nice vazifeyi uhdesine almıştır!. İşinin erbabı, soylu soplu, eline beline diline sahip, özellikle devlete makbul hizmetleri geçmiş, yararlıklar göstermiş ve dirayetli kimselerin bir kenarda işsiz güçsüz durması akla ziyandır, diyor!

Nizamülmülk; Din ve dünya işlerinin uyumlu yürümesi için herkesi liyakatlerince istihdam etmeleri, herkese yeterliliği ölçüşünce iş buyurmaları gerektiğini ortaya koymuştur! Devlette, liyakat ilkesinin varlığı yalnızca padişahın bu ilke çerçevesinde görevlendirme yapmasına bağlı değildir! Aynı zamanda bu görevlendirmelerin takibe alınması da büyük önem taşımaktadır! Çünkü Padişahın ve memleketin esenlik, barış ve huzuru yahut kaos ve kargaşası onlara bağlıdır, diyor!

NizamülMülk; İşinin ehli kişi, şayet işi tevdi ettiğim görevi almakta tereddüt ya da reddederse, cebren bu vazifeyi ona yüklerdim! Böylece hem mala ziyan gelmemiş hem reayanın huzuru muhafaza edilmiş olur, diyor!

Hadis-i şeriflerde; İşinin ehli olmayana, layık olmayana, İş ve görev tevdi edildiği, verildiği zaman, kıyameti bekleyiniz! Emanet zayi edildiğinde kıyametin kopmasını bekleyin, buyrulur!

Ya Resul Allah, emanetin zayi edilmesi nasıl olur, denince; Görev ehlinden başkasına verildiği zaman kıyameti bekleyin, buyurmuştur!

Emanete riayet edilmezse, zekât zorla verilirse, ilim, dine hizmet için değil de, para ve makam için öğrenilirse!. Fasık ve ehil olmayanlar işbaşına getirilirse! Kötülüğünden korkup zalime hürmet edilirse, o zaman çeşitli belaya maruz kalırlar!

Hz. Mevlana; Adalet, bir şeyi yerli yerine koymaktır! Adalet, ağaçlara su vermektir!. Adalet, bir nimeti yerine koymaktır! Yani hakkı hak sahibine vermektir!. Adaletsizlik ve Zulüm, dikene su vermektir! Adaletsizlik ve Zulüm, Bir şeyi layık olmayana vermek ve bir şeyi konmaması gereken yere koymaktır! Adalet ve Zulüm, hakkı hak sahibine vermemektir! Bu hal de sadece belaya ve felakete kaynak olur, buyurmaktadır!

Mekke’nin Fethinden önce Mekke’nin anahtarı Osman Bin Talha’dadır! Kendisi Kâbe’nin temizliğini ve bakımını yapar! Bu esnada Osman Bin Talha Müslüman değildir! Peygamberimiz (asm) içeri girmek istediğinde; Hz. Ali anahtarı ondan alır ve içeri girerler! Peygamberimizin (asm) amcası Hz. Abbas Kâbe’nin anahtarının kendisine verilmesini rica eder!

Peygamberimiz (sav) anahtarı amcasına verir!. O esnada bir ayet iner! Ayette şöyle buyrulur! Allah; size emanetleri ehline vermenizi ve insanlar ( bizden mi diye sormadan) arasında hükmettiğiniz vakit ADALET ile hükmetmenizi emreder! (Nisa – 58)

  • Hem YENİ bir YOLA çıktığınızdan dem vuracaksınız! Hem herkesi ve her kesimi KUCAKLAMAKTAN dem vuracaksınız!
  • Hem de, ESKİ ve EKSİ kişileri, DEFOLU ve BAGAJI DOLU, KRİPTO tipleri, kendinize – DANIŞMAN – REHBER ve KLAVUZ olarak seçeceksiniz, öyle mi?!
  • ESKİ ve EKSİ, DEFOLU ve BAGAJI DOLU, KRİPTO KARGA tipleri; DANIŞMAN – REHBER ve KLAVUZ olarak seçerseniz, burnunuz BOKTAN kurtulmaz!
  • KONYALIYI; DANIŞMAN – REHBER ve KLAVUZ olarak seçtiğiniz, ESKİ ve EKSİ, DEFOLU ve BAGAJI DOLU, Kripto KARGA tipler ile mi KUCAKLAYACAKSINIZ! Bir ve Beraber olacaksınız?

Peki, bir davaya İNANMIŞ ve ADANMIŞLAR ile değil de, dünyalık ÇIKAR – MENFAAT ve RANT uğruna, ALDANMIŞ ve TESLİM ALINMIŞLAR ile YOLA Çıkan ya da YOL ARKADAŞI olarak seçenlere, neler demeli?!

Peygamberimiz (sas); Ey Osman! İşte Kabe’nin anahtarı! Bu gün iyilik ve vefa günüdür!. Sen cahiliye zamanında bu vazifeyi layıkıyla yaptın, inanıyorum ki şimdi daha güzel şekilde yaparsın, buyurdular ve anahtarı herkesin huzurunda ona teslim etmiştir!

Hz. Peygamber (sav) efendimizin bu büyüklüğünü, EHLİYET – LİYAKAT ve ADALET – HAKKANİYET ilkesine bağlılığını gören, Osman Bin Talha, hemen Müslüman olur!


Peki, bugünün Müslümanlarını, görüp de, Müslüman olan bir kişi var mıdır, acaba?

1 -) 19 Ocak 2025 tarihli KÖŞE YAZIM; AK Parti Konya yeni İL Başkanı ve YOL Arkadaşlığı!

https://ahmetunver.com.tr/2025/01/19/ak-parti-konya-yeni-il-baskani-ve-yol-arkadasligi/

2 -) 1 Şubat 2025 tarihli KÖŞE YAZIM; Ehliyet – Liyakat ve YOL ARKADAŞLIĞI!.

3 -) 26 Ocak 2025 tarihli KÖŞE YAZIM; Siyaset – Değişim ve Yol Arkadaşlığı!

Ehliyet – Liyakat ve Siyasi YOL ARKADAŞLIĞI!.

Toplumsal barış ve huzurun temini için kamu kurumlarına personel alımı; adalet, ehliyet ve liyakat ilkesi ve kamuda, toplum adına iş yapanların bu konularda daha dikkatli olması gerektiğine şahit oluyoruz! Neden acaba?

Ehliyet ve Liyakat, iş yapmaya uygunluk ve yararlılık durumudur! İş başına getirilen yönetici işi ile ilgili bilgi ve kabiliyete sahip olması gerekir!

Peki, Devlet kademesinde ki tüm atamalarda, kutlu bir yolculukta ki yol arkadaşları; ehliyetsizlik ve liyakatsizlik, torpil ve nepotizm almış başını gitmekte midir!

  • Ebu Hureyre (ra), İş ehil olmayana verildiğinde kıyameti bekle, diyor!
  • Peki, İŞ EHİL olmayana verildiğinde KIYAMETİ bekleyeceğiz! Ehliyetsiz – Liyakatsiz – kifayetsiz muhteris ve ÇIKARCI – MENFAATÇİ kripto tipler, YOL ARKADAŞI olarak seçilirse, daha neyi ve neleri beklemeliyiz?

Her kim adaylar arasında, bilgisi ve hizmeti ile ehil bir kişi varken onu değil de, güç ve iktidar sahiplerine yakın, bilgi ve tecrübe olarak daha aşağı seviyede ve ehil olmayanı göreve getirecek olursa; Allah’a, Peygamberine ve Müminlere ihanet etmiş olur, buyurmaktadır!

Hz. Ömer (ra), kamuda akraba kayırmacılığı bir yöneticinin yapabileceği en büyük ihanet ve hainlik olarak görmüştür!

Küfe Valiliği için istişare ederken yanındakilerden birisi, bu makama Hz. Ömer’in oğlu Abdullah’ı teklif eder! Hz. Ömer (ra) adama dönüp, Allah senin canını alsın! Bilmiyor musun ki, kim daha layık biri olduğu halde bir işe akrabasını ve yakınını tayin ederse; Allah’a, Resulüne ve bütün Müslümanlara ihanet etmiş olur, diyor!

Hz. Ömer (ra), atadığı yöneticilerin halka tepeden bakması ve onlara zulmetmesine asla müsamaha göstermez! Ben yöneticileri, halka zulmetsinler, malını gasp etsinler ve namusuna göz diksinler, diye yollamıyorum! Kimin başına böyle bir şey gelirse muhakkak bana müracaat etsin! Eğer bir yanlış görür de uyarmazsanız vallahi siz de hayır yoktur! Yok, siz uyarır ve ben sizi dinlemezsem vallahi o zaman ben de hayır yoktur, buyurmaktadır!

Yönetici ve idareciler için adalet, ehliyet, liyakat, kabiliyet, bilgi, dürüstlük ve özellikle güvenirlilik ve hesap verebilirlik, olmazsa olmazlar arasındadır!

Bir siyasinin akrabası, yakını ve torpili olması, kamu kurumunda hem iş bulmak ve hem de idareci olmak için yeterli olmamalı!

Emanet ve Adalet! Emanet ehline verildiği ve adalete riayet edildiği müddetçe toplumda huzur ve barış sağlanmış, ihanet ve haksızlıklar ise huzursuzlukların, kavgaların, servet ve neslin helâk olmasının baş sebepleri arasında yer almıştır!

Adalet, eşitlik ve dengeyi sağlamak demektir! Tabii ki akabinde de toplumsal huzur ve barış!

İnsanların haklarını yiyenler, kendilerini karşıdakilerden üstün, seçkin ve güçlü görerek yapar!

Hakkaniyet ve adaletin olmadığı toplumlarda, sosyal barış ve huzur ortamı olmaz, sosyal karmaşa – kargaşa ve kaos hakim olacaktır!

  • Peki, böyle bir duruma sebebiyet veren ve Müslüman olduğunu da iddia edenler, Devlet nizamı, Allah ve Resulüne, ihanet etmiş olur mu?
  • Kamu kurumları ve bir siyasi harekette YOL ARKADAŞI olarak; ehliyetsiz – liyakatsiz – kifayetsiz muhterisleri seçen ve tercih edenler de, İHANET etmiş olur mu?!
  • Hayat, SEÇİM ve TERCİHLER üzerine bina edilmiştir! Neyi seçtiğiniz ve neleri tercih ettiğiniz, SONUÇ ya da BAŞARIYA da etki edecektir!
  • Ehliyet ve Liyakate dikkate almadan, bize yakın ve bizim çocuklar şeklinde; Çoluk Çocuk ile YOL YÜRÜMEYİ ve Çoluk Çocuğu YOL ARKADAŞI olarak seçenler; çoluk ve çocuğu küstürebileceklerini de hesap etmeli!

Hz. Peygamber (sav), Ebu Zer (ra) ilgili, şu gök kubbenin altında ve yeryüzünün üstünde Ebu Zer’den daha doğru sözlü kimse yoktur, buyurmuştur!

Ancak; Hz. Peygamber (sav)’den idarecilik görevi isteyen Ebû Zer el-Gıfari’ye; Sen güçsüzsün; bu iş / idarecilik emanettir! Emanet / idarecilik, üstesinden gelemeyen kimse için kıyamet gününde zillet ve perişanlık doğurur, buyurmuş ve yönetici olma isteğini kabul etmemiştir!

Hz. Peygamber (sav) ve Hz. Ebû Bekir (ra), Medine’ye kadar kendilerine kılavuzluk etmek üzere, henüz müşrik, fakat güvenilir, sözünde durmasıyla tanınmış bir kişi olan Abdullah bin Ureykit’le anlaştılar!

Sonsuz Hikmet sahibi Yüce Allah, Nisa suresi 58. ayetinde; Allah size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder! Allah size ne güzel öğütler veriyor! Şüphesiz Allah her şeyi işitmekte, her şeyi görmektedir, buyurmaktadır!

1 -) 19 Ocak 2025 tarihli KÖŞE YAZIM; AK Parti Konya yeni İL Başkanı ve YOL Arkadaşlığı!


https://ahmetunver.com.tr/2025/01/19/ak-parti-konya-yeni-il-baskani-ve-yol-arkadasligi/

Siyaset – Değişim ve Siyasi Yol Arkadaşlığı!

Bir yola çıkmadan önce, bazı hazırlıkların olması gerekir! YOL ve Yolculuk; Özelikle ve öncelikle de bir dava, bir hareket, bir siyasi birliktelik ise çalışmalara başlamadan yol arkadaşlarını iyi seçmek durumundasınız!

Aksi halde ÇIKARCI ve MENFAATÇİ, KRİPTO çeteler tarafından farkında olmadan ya da bilinçli bir şekilde kuşatılırsınız!

ÇIKARCI ve MENFAATÇİ; Sap ile Samanı, Şap ile Şekeri ve Hızır ile Hınzırı ayırt edemeyecek durumdaki; mercimek beyinli sefih tipler; Yol Arkadaşı olamaz!

  • ÇIKARCI ve MEVFAATÇİ, Kripto tipler tarafından kuşatılan bir yol – bir sitem ya da bir siyasi yapı; zaten ÖMRÜNÜ tamamlamış demektir!
  • ÇIKARCI ve MEVFAATÇİ, Kripto tipler tarafından kuşatılan bir yol – bir sistem ya da bir siyasi yapı, kendi kendini FESİH etmeye ve DÜKKANI Kapatmaya gelmiş demektir!

Yol arkadaşlığı, ‘dünyalık menfaat ve çıkar‘ üzerine tesis edilmez! Güven ve Vefa olmadan, dostluk ve yol arkadaşlığını anlamak, anlatabilmek, anlamlandırmak ve yorumlayabilmenin kadim kültürümüzde bir manası da yoktur!

Kadim kültürümüzden gelen dostluk, güven ve vefayı görebiliyor muyuz? Yoksa vefa, İstanbul ilimizde bir semt adı olarak tarihin tozlu sayfalarında yerini mi almaktadır?

Peki, Dünyalık elde edebilecek menfaat ve çıkarlar uğruna, tüm kadim değerleri ayaklar altına almaya; Değer mi!

Yol Arkadaşlığı, dünyalık bir şeyler umduğumuz, beklediğimiz için mi yapıyoruz? Yoksa Korktuğumuz için mi yol arkadaşlığı yapmaya devam ediyoruz?

Yol arkadaşları, karşılıklı ne bir beklenti içinde ve ne de bir korku haleti ruhiye içine bürünür! Yola olan güven ve inançlar, onları burada ki birlikteliğe, yol arkadaşlığına vesile kılan!

Peki, birlikte yola çıkan, tüm zahmet ve sıkıntılara katlanan dostlarınıza, makam, mevki ve güç elde edince neler yapıyoruz? Onları yolda bulduklarımıza mı tercih ediyoruz?

Kadim kültürümüzde, Yol arkadaşlığının ayrı bir yeri ve önemi vardır! Arkadaş önümüzü görmek ve yolumuza da sağlam ve sağlıklı bir şekilde devam etmemiz için arkamızı sağlamlayan, sağlama aldığımız kişi, manalarına da gelmektedir!

Arkadaşlığın anlamı ve asaletini oluşturan şey, yol olduğudur! Asıl olan yolun güvenilirliği ve yolda sağlam duruştur! Yolcunun vefasızlığı karşısında yolu satanlar, yolun anlamını bilemeyenler!

  • Peki, yolun değeri ve önemini bilmeyenler tarafından YOL ve YOLCULUK kuşatılırsa!
  • Peki, vatandaşa hizmet uğruna mesai harcayanlar ve halis niyetler ile çıkılan yol; ÇIKAR ve MENFAAT çeteleri tarafından kuşatılır ya da dönüştürülürse!

Böyle bir durumda; ne YOL ve ne de YOL Arkadaşlığından dem vurabiliriz! Ticarethaneye dönüşmüş bir şirket ortaklığı, sadece MENFAAT ve ÇIKARLARIN ön planda olduğu bir durum söz konusu demektir!

  • Şirket ortaklığında, ÇIKAR ve MENFAATLER; azalmaya, bitmeye ve tükenmeye başladığına göre, şirketin FESİH edilme vakti saati gelmiş demektir! FESİH ile ilgili, Resmi işlemlere başlayabilirsiniz!
  • Bir sistem ya da siyasi yapı, yapının içindekiler açısından, sadece Kazan Kazan ( Win – Win ) şeklinde organize edilirse, yine de FESİH edilmesi gerekiyor, demektir!
  • Bir sistem ya da siyasi yapı, içeridekilerin Kazan – Kazan ( Win – Win ) olduğu fakat toplum ve ŞEHRİN kaybettiği bir durumda, yine de FESİH edilmesi gerekiyor, demektir!
  • Şehir ve Toplumun kaybettiği, yapının içindeki; bir kaç klik ya da zümrenin KAZANDIĞI bir sistem, sürdürülebilir olamaz!

Ebu Müslim Horasanı; YOL ve YOL Arkadaşlığı üzerine; Onlar, zarar vermeyeceklerinden emin oldukları için dostlarını kendilerinden uzak tuttular. Kendilerine bağlamak ve kazanmak içinde düşmanlarını yakınlaştırdılar. Yakınlaştırılan düşman dost olmadı. Ama uzaklaştırılan dost düşman oldu. Herkes düşman safında birleşince de yıkılmaları mukadder oldu, buyurmaktadır!

Siyaset başka bir şeydir! Seçimle iktidara gelen hükümet başkaca bir şey!

Kadim Türk Devlet Aklı, Devlet ve Devlet yönetim sistematiği ise bambaşka bir şeydir!

Siyasi partiler; seçimle iktidara gelir, meydanlarda vatandaşa verdiği vaatleri, devletin imkânları çerçevesinde yerine getirebilir ya da getiremez!

Bir sonraki seçimde, vatandaş tercihini başka bir siyasi parti ve liderden yana kullanabilir! Demokrasi dediğimiz kurum ve olgunun güzelliği de buradan kaynaklanmaktadır!

Peki, Siyasi değişim nasıl olacaktır? Ya da siyasi değişimin vakti gelmiş olabilir mi?

Neymiş Efendim! Sözün tamamı ya da lafın fazlası, aptala söylenirmiş!

1 -) 19 Ocak 2025 tarihli KÖŞE YAZIM; AK Parti Konya yeni İL Başkanı ve YOL Arkadaşlığı!

https://ahmetunver.com.tr/2025/01/19/ak-parti-konya-yeni-il-baskani-ve-yol-arkadasligi/

İnsani – SİYASİ İLİŞKİLER ve İLETİŞİM de; GÜVEN ve VEFA…

İnsani ilişkiler ve özellikle de siyasette,  çıkarlar üzerine bina edilmiş ilişkilerden kaynaklı, GÜVEN ve VEFA kavramlarının örselenmeye başladığına şahit olmaktayız!

Toplumsal olarak herkes işi düşene ve sadece işi bitene kadar yol arkadaşlığına var! Peki, işiniz bittikten sonra, VEFA kavramını yok ettiğiniz dost – siyasi ya da bir kişi bir daha lazım olursa, ne yapacaksınız?

Siyasi ilişkilerde GÜVEN ve VEFA kavramlarının olmadığından sürekli olarak serzenişlerde bulunuruz!

Battık – Bittik dediğiniz bir anda,  HIZIR gibi yetişen,  tüm sıkıntılarınızdan kurtulmanıza vesile olan kişi ya da siyasileri nasıl yok sayabilirsiniz? Ya da altını oyabilirsiniz? Karşısına rakip olarak nasıl çıkabilirsiniz? Ya da bulunduğu makama nasıl göz dikebilirsiniz?

Dedik ya, insani ilişkilerde VEFA kavramı halen bir semt adı olarak yaşamaya devam edecek gibi!

İnsani ve Siyasi ilişki ve iletişimde, üç kuruşluk DÜNYALIKLAR – MAKAM – MEVKİ – GÜÇ ve İKTİDAR uğruna,  size BÜLBÜL olan kişi ya da kişileri öldürmemek dileklerimle!

Peki, Size,  BÜLBÜL olan kişiyi öldürdükten sonra nasıl VAR olabileceksiniz ki?

İnsani ve Siyasi ilişkiler ve İletişimde, GÜVEN ve VEFA kavramlarının iç içe geçtiği ve ne kadar önemli olduğu bir hikâyeyi, okumaya ve anlamlandırmaya, dersler ve ibretler çıkarmaya çalışalım! Tabii ki; Anlayana! Anlamak istemeyen ya da yanlış anlayanlar ile işimiz olamaz!

Genç adam, iyi bir terziymiş! Bir dikiş makinesi ve küçücük bir dükkânı varmış! Sabahlara kadar uğraşıp didinir ama pek az para kazanırmış! Çok soğuk bir kış gecesi dükkânı kapatırken elektrik sobasını açık unutmuş ve çıkan yangın onun felaketi olmuş! Artık ne bir işi varmış ne de parası!

Günler boyu iş aramış ama bulamamış! Yük taşımış, bulaşıkçılık yapmış, yine de evinin kirasını ödeyecek kadar para kazanamamış! Sonunda ev sahibinin de sabrı taşınca, küçük bir bavula sığan eşyalarıyla sokakta bulmuş kendini!

Mevsim kış, hava ayaz olsa da genç adamın köşedeki parktan başka gidecek yeri yokmuş! Bir sabah iş arayacak derman bulamamış bacaklarında! Açlıktan ve soğuktan bitkin bir şekilde bankta otururken, kocaman bir araba yanaşmış kaldırıma! Arka kapıyı açmaya çalışan şoförü kızgınlıkla yana itmiş arabadan inen yaşlı adam; “Yalnız bırakın beni, parkta dolaşırsam belki sinirim geçer” diye söylenmiş!

Zengin bir işadamı olduğu her halinden belli olan ihtiyar, birkaç adım attıktan sonra bankta titreyen terziyi görmüş! Terzi, adamın üzerindeki paltoya bakıyormuş dikkatle! Birden siniri geçiveren ihtiyar;  “Zavallı adamcağız kim bilir nasıl üşüyordur, ona nasıl yardım etsem acaba” diye düşünmeye başlamış!

Oysa terzinin düşlediği paltonun sıcaklığı değilmiş; O, çok kalın ve kaliteli bir kumaştan üretilen bu paltonun sahibine hiç de yakışmadığını ve onun vücuduna uygun şekilde dikilmediğini düşünüyormuş!

Yaşlı işadamı, terzinin yanına yaklaşıp: “Ne o evlat, bu ayazda parkta donmuşsun. İstersen paltomu sana verebilirim” deyince: “Hayır, teşekkür ederim. Ben sadece bu paltonun size göre olmadığını düşünüyordum!  Kumaşı fazla kalın ve sizi olduğunuzdan şişman göstermiş” diye yanıt vermiş terzi!

Yaşlı adam bu cevabı alınca hayli şaşırmış! Çünkü o da üzerindeki paltoya onca para ödediği halde kendisine bir türlü yakıştıramıyormuş! “Soğuktan titrerken nasıl böyle bir şeye dikkat edebiliyorsun” diye soran yaşlı adam: “Ben terziyim” yanıtını alınca! “Benimle gel, hayat hikâyeni yolda anlatırsın” diyerek arabaya bindirmiş bizim terziyi!

Bu karşılaşma, terzinin hayatındaki dönüm noktası olmuş! Böyle yetenekli bir insanın işsiz ve evsiz kalmasına çok üzülen iyiliksever yaşlı adam, terziye bir dükkân açmasına yetecek kadar para vermiş! Bunun karşılığında tek istediği kendi giysilerini bu genç adamın dikmesiymiş!

Terzi yeniden bir işe hem de kendi işine başlamanın heyecanıyla deliler gibi çalışmaya başlamış! Bu arada yaşlı işadamı da desteğini esirgemiyor, onu kendi çevresinden zengin kişilerle tanıştırarak yeni siparişler almasını sağlıyormuş! Küçük dükkân önce kocaman bir modaevine dönüşmüş, sonra da pek çok ünlü marka için üretim yapmaya başlamış!

Terzi artık “ünlü işadamı” diye anılır olmuş! Bir gün ihtiyar adam onu ziyarete gitmiş! Terzi çok büyük bir iş bağlantısı yapmak üzere yurt dışına gidecekmiş ve uçağa yetişmesine az bir zaman varmış! Biraz sohbet ettikten sonra yaşlı adam birden fenalaşmış, kalp krizi geçiriyormuş! Hemen bir ambulans çağırılarak hastaneye kaldırılmasını sağlamış!

Yeni işadamımız ise büyük işi kaçırmak istemediği için uçağa yetişmiş! Yaşlı adam krizi atlatmış ve uzun süre hastanede yatmış, bir yandan da sadece bir kez telefon ederek durumunu soran terziyi bekliyormuş! Fakat terzi daha çok para kazanmak için oradan oraya koştururken bir türlü yaşlı adamı ziyarete gidememiş!

Aradan o kadar uzun bir süre geçmiş ki bu sefer de utancından yaşlı adamın kapısını çalamaz olmuş! Bir süre sonra terzinin işleri yolunda gitmemeye başlamış! Fabrikalarını kapatmak zorunda kalmış ve elinde kala kala yine küçücük bir dükkân kalmış! Utana sıkıla yaşlı adama koşmuş hemen nerede hata yaptığını sormak için!

Son derece kırgın olan ihtiyar yine de onu kabul etmiş ama kendi anlatacağı öyküyü dinledikten sonra hemen çıkıp gitmesini istemiş!

Ve başlamış anlatmaya: “Bir zamanlar fakir bir oduncu varmış! Ormandaki bir kulübede yaşar ve odun keserek hayatını kazanırmış! Bir gün kulübesinde yangın çıkmış ve bu yangın bütün ormanı kül etmiş! O çevrede kimse ona güvenip iş vermeyince, çıkınını alan oduncu, eşeğine binip yola koyulmuş!

Ağaçların arasında yürürken birinin kendisine seslendiğini duymuş! Başını kaldırınca konuşanın bir bülbül olduğunu görmüş. Bülbül ona “Senin haline çok üzüldüm, şimdi öyle bir büyü yapacağım ki eşeğin çok güzel şarkı söylemeye başlayacak, sen de onunla gösteriler yapıp çok para kazanacaksın” demiş!

Gerçekten de eşek birbirinden güzel şarkılar söylemeye başlamış! Oduncu o şehir senin bu kasaba benim dolaşıp eşeğine şarkı söyletiyor ve herkes onları izlemek için birbiriyle yarışıyormuş! Oduncu ve şarkı söyleyen eşeği bütün ülkede ünlenmişler!

Bir gün yine bir gösteriye yetişmek için koştururlarken, bülbülün yardım isteyen sesini duymuş, oduncu!  Bir kedi bülbülü yakalamış ve yemek üzereymiş! Şöyle bir duraklamış ama gösteriye gitmemeyi, onca parayı kaçırmayı gözü yememiş, arkasına bakmadan kaçmış oradan! Gösteri başladığında ise eşeği her zamanki gibi güzel şarkılar söylemek yerine sadece bir eşeğin çıkarabileceği sesleri çıkarmış!

Oduncu kendisini şarlatanlıkla suçlayan izleyicilerin elinden canını zor kurtarmış! İşte o zaman bülbül ölünce büyünün bozulduğunu anlamış! Ben de senin bülbülündüm ve sen beni öldürdün, büyü de, o yüzden bozuldu!  Keşke güzel giysiler dikerken dostluk ipliğini koparmasaydın!

Öyküyü dinleyince hemen çıkıp gitmiş, terzi, çünkü söyleyecek bir sözü yokmuş! 

Dostluk  – GÜVEN ve VEFA   bağlarını koparmamak dileğiyle!.

1 -) 19 Ocak 2025 tarihli KÖŞE YAZIM; AK Parti Konya yeni İL Başkanı ve YOL Arkadaşlığı!


https://ahmetunver.com.tr/2025/01/19/ak-parti-konya-yeni-il-baskani-ve-yol-arkadasligi/

AK Parti Konya yeni İL Başkanı ve Siyasi YOL Arkadaşlığı!

2002 yılında AK Parti Konya kurucu İL başkanı, iki dönem AK Parti Konya Millet Vekili ve 2017 yılından bu günlere , AK Parti Konya İL Başkanlığı görevini deruhte eden, Hasan ANGI, 17 Ocak 2025 tarihinde, AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımları ile gerçekleşen, AK Parti Konya İL Kongresinde, görevini, yeni İL Başkamı olarak seçilen Fatih Özgökçen bey’ e devir etti!.

Hasan Angı başkana ve yol arkadaşlarına, bu günlere kadar yapmış olduğu hizmetlerden dolayı teşekkürlerimi sunarım! Ümit ederiz ki, GÖK KUBBEDE HOŞ bir SEDA bırakabilmişlerdir!

17 Ocak 2025 tarihinde Sayın Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımları ile icra edilen AK Parti Konya İL Kongresinde Başkanlığı devir alan, Fatih ÖZGÖKÇEN ve yol arkadaşlarına, Hayırlı olmasını ve Başarı dileklerimi iletirim!

Makamlar herkes için gelip geçicidir! Kimler Gelir ve Kimler Geçer gider! Mesele, makamda bulunurken, hem Gök Kubbede ve hem de, Gönüllerde bir İZ ve bir SEDA bırakabilmektir! Gerisi, Laf-ü güzaftır!

AK Parti Konya yeni İL Başkanı, Fatih ÖZGÖKÇEN; Konya’nın ALTIN bir KÂSE ve bu kâsenin içinin de, AKREPLER ile dolu olduğunu! Akreplere dikkat etmesini, Akrepler tarafından kuşatılmamasını ve algı operasyonlarına da gelmemesini, âcizane ve dostane tavsiye ederim!

Mesele, Akrepleri yok etmek değil! BİN yıllardır burada olduklarını ve kendilerini de bildiğinizi, hile – desise ve tuzaklarını da, gördüğünüzü ve ona göre de, önlem ve tedbirleri aldığınızı, bilmeleri yeterli olacaktır!

AK Parti Konya yeni İL Başkanı, Fatih ÖZGÖKÇEN, tüm karalama ve ALGI Operasyonlarına rağmen, şehirdeki tüm dinamikleri kucaklamaya, bir ve beraber olmaya, Kadim Başkent Konya’ya hizmet yolunda taş üstüne taş koymaya devam ederse, yolunun açık olduğunu da, hatırlatmak isterim!

Burası, Belde-i Muhayyere! Burası, Kadim Başkent! Kadim Başkentte ENTRİKA da bitmeyeceğine göre! Burası Kadim Selçuklu Türk şehri!

Kadim Başkent Konya; dönemin sultanı tarafından, sarayı ve şehri kuşatmış, altın kâsedeki akrepler ve fitne – fesatçılara karşı, Belh’den Hz. Mevlana ve İspanya, Endülüs’ün de zirvede olduğu bir dönemde, Muhittin-i Arabî hazretlerinin davet edildiği, Rum diyarıdır!

  • Peki, Yol ve Yol Arkadaşlığı ne demektir?

Bir yola çıkmadan önce bazı hazırlıkların olması gerekir! Yolculuk; Özelikle ve öncelikle de bir dava, bir hareket, bir siyasi birliktelik ise çalışmalara başlamadan yol arkadaşlarını iyi seçmek durumundasınız!

  • Aksi halde ÇIKARCI ve MENFAAT çeteleri tarafından farkında olmadan ya da bilinçli bir şekilde kuşatılırsınız!

Yol arkadaşlığı, ‘dünyalık menfaat ve çıkar‘ üzerine tesis edilmez, sadece ve sadece ‘güven ve vefa‘ üzerine tesis edilir! Güven ve Vefa olmadan, dostluk ve yol arkadaşlığını anlamak, anlatabilmek, anlamlandırmak ve yorumlayabilmenin kadim kültürümüzde bir manası da yoktur!

Peki, günümüzde, yol arkadaşlıklarına baktığımızda nelerle karşılaşıyoruz? Kadim kültürümüzden gelen dostluk, güven ve vefayı görebiliyor muyuz? Yoksa vefa, İstanbul ilimizde bir semt adı olarak tarihin tozlu sayfalarında yerini mi almaktadır?

Peki, yol arkadaşlığı, vefa kavram ve uygulamaları, böyle gelmiş böyle devam etmeli mi? Yarın bu ülkede, asil millet ve vatan için dava – yol arkadaşlığı ve vefa adına, farkında olmadan yapılan hatalardan kaynaklı, dava ve bir yol arkadaşı bulamayacak noktaya gelebilir miyiz? Bunun vebalini taşıyabilecek misiniz?

  • Peki, Dünyalık elde edebilecek menfaat ve çıkarlar uğruna, tüm kadim değerleri ayaklar altına almaya; Değer mi!

Yol arkadaşlığı, üç şekilde değerlendirilebilir; Umarak dost olmak, Korkarak dost olmak ve Severek ve de gönülden inanarak dost olmak!

  • Peki, yol arkadaşlarınızı seçerken ya da bunlar gelirken, hangi kriterler çerçevesinde gelmiş ya da kimler neden göndermiştir?!

Yol Arkadaşlığı, dünyalık bir şeyler umduğumuz, beklediğimiz için mi yapıyoruz? Yoksa Korktuğumuz için mi yol arkadaşlığı yapmaya devam ediyoruz?

Yol arkadaşları, karşılıklı ne bir beklenti içinde ve ne de bir korku haleti ruhiye içine bürünür! Sadece ve sadece yola, yola olan güven ve inançlar, onları burada ki birlikteliğe, yol arkadaşlığına vesile kılan!

Peki, birlikte yola çıkan, tüm zahmet ve sıkıntılara katlanan dostlarınıza, makam, mevki ve güç elde edince neler yapıyoruz? Onları yolda bulduklarımıza mı tercih ediyoruz? Yoksa yola ve yolculuğa, ilk baştaki duygu ve düşüncelerle, aynı samimiyet ve ihlasla devam edebiliyor muyuz? Aksi halde, kaybedenlerden olabiliriz!

Kadim kültürümüzde, Yol arkadaşlığının ayrı bir yeri ve önemi vardır! Arkadaş önümüzü görmek ve yolumuza da sağlam ve sağlıklı bir şekilde devam etmemiz için arkamızı sağlamlayan, sağlama aldığımız kişi, manalarına da gelmektedir!

Arkadaşlığın anlamı ve asaletini oluşturan şey, yol olduğudur! Asıl olan yolun güvenilirliği ve yolda sağlam duruştur! Yolcunun vefasızlığı karşısında yolu satanlar, yolun anlamını bilemeyenler!

Yolcunun cömertliği ile yola ihanet edenler yolun anlamını bilemeyenler! Yolcunun yol bilmezliği ile yolu sürekli eleştirenler yolun anlamını bilemeyenler! Yolcu yoldan çıkınca yolsuzdur! Yoldan çıkan kendi adına yoldan çıkmıştır! Önemli olan çıkılan yolda sürekli olarak yolun değeri ve önemini bilmektir!

  • Peki, yolun değeri ve önemini bilmeyenler tarafından YOL ve YOLCULUK kuşatılırsa!

Yol ve yolculuk, yol arkadaşlığında, zaman içinde, menfaat ve çıkar kaynaklı, çözülme ve güven bunalımları meydana gelmektedir! Eskilerin ifadesi ile çok halis niyetlerle yola beraber çıkan dostlar, yolda bulduğumuz yeni arkadaşlar ile değişirsek, hem yolu ve hem de ilk yola çıktığımız arkadaşları kaybetmeye başlarız!

Peki, vatandaşa hizmet uğruna mesai harcayanlar ve halis niyetler ile çıkılan yol; ÇIKAR ve MENFAAT çeteleri tarafından kuşatılır ya da dönüştürülürse!

Böyle bir durumda; ne YOL ve ne de YOL Arkadaşlığından dem vurabiliriz! Ticarethane dönüşmüş bir şirket ortaklığı, sadece MENFAAT ve ÇIKARLARIN ön planda olduğu bir durum söz konusu demektir!

Ebu Müslim Horasanı; YOL ve YOL Arkadaşlığı üzerine; Onlar, zarar vermeyeceklerinden emin oldukları için dostlarını kendilerinden uzak tuttular. Kendilerine bağlamak ve kazanmak içinde düşmanlarını yakınlaştırdılar. Yakınlaştırılan düşman dost olmadı. Ama uzaklaştırılan dost düşman oldu. Herkes düşman safında birleşince de yıkılmaları mukadder oldu, buyurmaktadır!

1 -) 16 Ocak 2025 tarihli KÖŞE YAZIM; Sayın Cumhurbaşkanım;  Kadim Başkent Konya’ya HOŞ Geldiniz!