Lider DEVLET Bahçeli ve Oyun Bozan Türk DEVLET Aklı – 2 –

MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli; TBMM’nin 28. Dönem 3. Yasama Yılı açılışında, DEM Partili Millet Vekilleri ile tokalaşması ve daha sonra ki süreçte ki açıklamaları, bazıları adına turnusol görevi gördüğünü ifade edebiliriz!.

Aman Allah’ın! Milliyetçi ve Muhafazakar olduğunu zan ve iddia edenlerin, olayların sibak ve siyakını anlamadan ya da küresel ve bölgesel konjunktürel bir değişim ve dönüşüm kapımıza dayanmışken, bir istihbari bilgi kırıntısı dahi olmadan, yapmış olduğu karşı açıklamalar ya da tekfir boyutundaki sürece neler demeli?!

Beyler! Kadim Türk Devlet Aklının bölgemizdeki tüm küresel sinsi plan ve kirli hesaplarına karşılık, oyun bozan konumunda olduğunu, hatırlatmak isterim!

Beyler! Kimler Kimler ile beraber, iç kaleyi çökertmek için kirli plan yapmakta olduğundan hem bihaber olacaksın ve hem de ileri geri konuşacaksın, öyle mi?

Türk Devleti; Kadim Türk Devlet Aklı denetimindeki Türkiye Yüzyılı çerçevesinde; tüm küresel sinsi plan ve kirli hesaplara karşılık, re-aksiyoner konumdan, hem oyun kurucu ve hem de pro-aktif duruma geçmek zorunda olduğunu da, hatırlatmak isterim!

  • Türk Devleti; Kadim Türk Devlet Aklı denetiminde, Devletin Bekası ve Milletin Birliği adına; Nizam-ı Alem, Turan ve Kızıl Elma ülküsü hedefleri çerçevesinde, bir İRADE ortaya koymaktadır!
  • Küresel – bölgesel ve ülkesi adına, bir PLANI ve STRATEİJİSİ olmayan Devletler, PLANI ve STRATEJİSİ olan Devlet ve Milletlerin KÖLESİ ve KUKLASI olur!
  • ABD eski Dış İşleri Bakanı Henry Kissinger: Amerika iki sebeple güçlüdür! Ülkesindeki vatan hainlerini bulur, öldürür! Diğer ülkelerdeki vatan hainlerini de bulur ve ulusal çıkarları çerçevesinde kullanır, diyor!

Dünya da; Soğuk Savaş benzeri yeni bir SİSTEM ve DENGE kurulurken, içeride; Kurucu İrade ve Kuvay-i Milliye Ruhunun Devlet yönetim sistematiğine hâkim olduğu ve RESTORASYON süreci akabinde; diriliş ve şahlanışın başlayacağı, yeni bir dönemin eşiğinde olduğumuzu vurgulamak isterim!

İnsan ve öncelikle iman ehli bir müminin hayatı; gelişmeler ve olaylar hakkında, hak ve batıl, doğru ve yanlış arasındaki seçimler, tercihler, imtihan ve bu seçimler sonucundaki yaşadıkları ve tepkileri ile çerçevelidir!

Her seçiş ve seçim, bir vazgeçiş olduğuna göre! Makam – Mevki – İhale – Rant ve Dünyalıklar uğruna; Neleri seçtiğimiz ve nelerden vazgeçtiğimiz, mühimdir!

Sonsuz Hikmet Sahibi Yüce Allah; Şura Suresi 20. Ayetinde; Her kim ahiret ekinini (hayatını) dilerse onun için ekininde (hayatını) ziyadelik vücuda getiririz ve her kim dünya ekinini (hayatını) dilerse ona da ondan veririz. Onun için ahirette bir nasip yoktur, buyurmaktadır!

İnsan ve iman ehli mümin zevk, sefa ve sadece dünya hayatını yaşaması için mi yaratılmıştır? Yaratılış, yaşadıklarımız ve imtihan yani tercihler ve seçimlerimiz!

Mümin için imtihan ve sıkıntı olmadan, dünya hayatının bir anlamı da olmayacaktır! Bir insanın seçimleri, özellikle de doğru kararlar alabilmesi için okuması, araştırması ve akletmesi, emredilmektedir!

İnsan olmak, İman etmek, Mümin olmak, seçimler yapmak ve imtihan! Aksi halde Sonsuz Yaratıcı; insanı, esfel-i safilin derekesine düşer, buyurmaktadır!

İman ehli mümine muhatap olarak gelen Kuran-ı Kerim neden Furkan olarak isimlendirilmiştir?
Furkan kavram olarak; İmanı küfürden, ihlâsı riyadan, tevhidi şirkten, hakkı batıldan, doğruyu eğriden, hayrı şerden, iyiyi kötüden, helali haramdan, temizi habisten ayıran ve gerçekleri açıklayan demektir.

Kuran ve ilâhî kitapların tamamı furkandır; hakkı batıldan ayırır ve sadece gerçekleri açıklar. İnsanın Furkan yeteneğine sahip olabilmesi, öncelikle de iman ehli bir mümin, muttaki bir kul, her anında akletmesi, haramlardan arınması ve helal üzere bir hayat yaşaması; tefekkür, tezekkür ve tefehhüm sahibi olması gerekir.

Sonsuz Kudret Sahibi Allah; Ey müminler! Allah’a karşı gelmekten sakınırsanız, Allah sizi Furkan sahibi yapar, size iyi ile kötüyü ayırt edici bir akletme yetisi ve anlayış verir, bu gerçeğin ta kendisidir, buyurmaktadır!

İman, mümin, imtihan, sabır, hayır ve şer; düşünmek, akletmek, isabetli kararlar verebilmek ve tercihte bulanabilmek noktasında ki; ayetlere bakalım.

Sonsuz Kudret ve Hikmet Sahibi Yüce Allah, Bakara Suresi 216. ayeti kerimede; Sizin için daha hayırlı olduğu halde bir şeyi sevmemeniz mümkündür. Sizin için daha kötü olduğu halde bir şeyi sevmeniz de mümkündür. Allah bilir, siz bilmezsiniz, buyurmaktadır!

Bu ayeti kerime Rabbimizin bizi imtihan ettiğini, belalara sabır ve nimetlere şükür yapıp yapmadığımızı denediğini bildiriyor!

Sonsuz Kudret ve Hikmet Sahibi Yüce Allah, Ali İmran Suresi 141. ayeti kerimede; Bir de Allah, iman edenleri arındırmak ve küfre sapanları mahvetmek için böyle yapar. Bu ayette imtihan amacının müminin imanını kuvvetlendirmek, kâfirin ise azabını arttırmak olduğu bildiriliyor, buyurmaktadır!

Sonsuz Kudret ve Hikmet Sahibi Yüce Allah, Ali İmran Suresi 142. ayeti kerimede; Yoksa siz; Allah, içinizden cihat edenleri imtihan etmeden ve yine sabredenleri de imtihan etmeden cennete gireceğinizi mi sandınız, buyurmaktadır!

Sonsuz Kudret ve Hikmet Sahibi Yüce Allah, Ali İmran Suresi 186. ayeti kerimede; And olsun, mallarınız ve canlarınız konusunda imtihana çekileceksiniz. Sizden önce kendilerine kitap verilenlerden ve Allah ’a ortak koşanlardan üzücü birçok söz işiteceksiniz. Eğer sabreder ve Allah’a karşı gelmekten sakınırsanız bilin ki, bunlar, yapmaya değer ve azmi gerektiren işlerdendir, buyurmaktadır!

Tüm olay – olgu – gelişme ve açıklamalara, MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli’nin 14 Mayıs 2023 tarihinde ki Cumhurbaşkanlığı seçimleri akabinde yapmış olduğu; Önümüzdeki günlerde çok şey değişecektir, her şey değişecektir; Öyle gözüküyor! İnşallah Türkiye değişmez, ifadeleri çerçevesinde okuma – muhasebe ve muhakeme yapmanın daha sağlıklı olacağını düşünüyorum!

1 -) 20 Eylül 2016 tarihli KÖŞE YAZIM; İsmi ile Müsemma bir DEVLET Adamı; BAHÇELİ!

https://ahmetunver.com.tr/2016/09/20/tam-devlet-adami/

2 -) 26 Mayıs 2019 tarihli KÖŞE YAZIM; Devlet Herkes ile Görüşür!


https://ahmetunver.com.tr/2019/05/26/devlet-herkes-ile-gorusur/

Lider DEVLET Bahçeli ve Oyun Bozan Türk DEVLET Aklı!

Neymiş Efendim! Devlet, onunla oturur mu? Devlet, bununla görüşür mü? Yok Efendim! Devletin şöyle ağırlığı olmalı! Devletin böyle ağırlığı olmalı! Devlet dediğiniz kurumun bir duruşu olmalı vb. konuşmalara şahit olmaktayız!

MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli; TBMM’nin 28. Dönem 3. Yasama Yılı açılışında, DEM Partili Millet Vekilleri ile tokalaşması ve sonra ki süreçte yapmış olduğu açıklamalar, bazı aklı evvel tipler adına, turnusol görevi gördüğünü ifade edebiliriz!

Aman Allah’ın! Milliyetçi ve Muhafazakar olduğunu zan ve iddia edenlerin, olayların sibak ve siyakını anlamadan ya da konjunktürel bir değişim ve dönüşüm kapımıza dayanmışken, bir istihbarı bilgi kırıntısı dahi olmadan, yapmış olduğu açıklamalar ya da tekfir boyutundaki sürece neler demeli?!

Türk Devleti; Kadim Türk Devlet Aklı denetimindeki Türkiye Yüzyılı çerçevesinde; tüm küresel sinsi plan ve kirli hesaplara karşılık, hem OYUN BOZAN ve hem de OYUN KURUCU, hem re-aksiyoner ve hem de pro-aktif duruma geçmek zorunda olduğunu, hatırlatmak isterim!

  • Toplum olarak, okumadığımız ve derinlikli düşünme yeteneğimizi de geliştiremediğimizden dolayı, dünya ve ülkemiz ölçeğinde gelişen olgu ve olaylar hakkında çabuk karar veriyor ve hatalara düşebiliyoruz!

Kuranın ilk emri oku! Okumak ve düşünmek! Sonra da akletmek ve isabetli kararlar verebilmek! Akıl, bir defa karar verdiği an düşünme ve araştırmaya son vermektedir!

Bir olgu, olay veya gelişme hakkında karar vermeden önce etraflıca araştırma yapmalı, olayın öncesi ve sonrasını, perde arkasındaki kişisel veya devlet zaviyesindeki gelişmeleri görebilmeliyiz!

  • Aksi halde yanlış kararlar akabinde yanlış ifadelerde bulunabiliriz! Bugün olduğu gibi!

Sonsuz Kudret sahibi Yüce Allah; Neden akletmiyorsunuz, Çok az düşünüyorsunuz, Ne zaman düşüneceksiniz vb. uyarı ve ikazları, bu çerçevede değerlendirmek gerekir!

Hz. Peygamber (sav) efendimiz, Müminin ferasetinden sakının buyurmaktadır! Avam ve yığınlar boyutundan olgu – olay ve gelişmelere bakılmaması gerektiğini emretmektedir!

  • Aksi halde, Sürü ve yığın durumundan kurtulamayız! Öncelikle ve özellikle, KUL ve BİREY olamayız!

Akıl, feraset, basiret, düşünmek sonra doğru ve isabetli tercihte bulunabilmek ve kararlar verebilmek! İnsan ve özellikle de iman ehli Müminler için İMTİHAN zaten bundan ibarettir!

Toplum olarak birbirimizi bu sebepten çok kolay bir şekilde yargılayabiliyor, tekfir ve kategorize edebiliyor, hatta çabuk yaftalayabiliyoruz! Farkında olmadan İmanı çerçeveden günaha giriyoruz! Dönülmez ve çıkılmaz yollara sapıyoruz!

Okumadığımız ve düşünmediğimiz gibi okuyan, düşüne tefekkür eden ve araştıran beyinlere de aklımızca kızıyoruz! Peki, Okumak ve araştırmak, tefekkür ve tezekkür etmek ne demektir?

Hz. Musa ( a.s.) ve Hz. Hızır ( a.s.) Yolculuğunda, yol arkadaşlığının önemi, hayır ve şer konumunda nerede durmamız gerektiğini, acil kararlar verilmemesini, insan beyni bir karar verdiği an düşünme, tezekkür ve tefekkür kabiliyetini de yitireceği zaviyesinden bugünün aciz insanı bizlere ne gibi ibret ve dersler vermektedir.

  • Aksi halde, İmanı konumda, bir kul ve ve mümin olarak büyük hata yapabiliriz!

Başımıza bir sıkıntı geldiği veya çok istediğimiz bir şey olmadığında, üzülmeyip, Rabbimizin bizim için yaptığı güzel planlar olduğunu düşünmeliyiz!

Her şeyde vardır bir hayır deyip, Rabbimize tevekkül etmeli, Sonsuz Yüce Kudrete teslim olmalı ve sabretmeliyiz!

Her hayrın içinde bir şer, Her şerrin içinde bir hayır vardır demeli ve ümidimizi de yitirmemeliyiz.

  • İman ehlince malum olduğu üzere; Mümin, ÜMİT ve KORKU arasındadır!

İman ve Ümit birlikte yürür! İnkar ehlinde ümit kesinlikle olamaz! Çünkü sıkıntılar ve dünya kalıcı değil, geçicidir. Halbuki olayların ve gelişmelerin bizim bilmediğimiz nice hikmetleri ve arka planları vardır. Bunu ancak Allah (cc) bilir! Bir de ehline malumdur!

Aciz insana düşen ye’se kapılmadan, vardır bunda bir hayır diyerek Sonsuz Kudret Sahibi Yüce Allah’a teslim olmaktır. Böyle yapmadığımız takdirde, hem Allah’a isyan etmiş, hem de kendimize imanı zaviyeden zarar vermiş oluruz!

Sonsuz Kudret Sahibi Yüce Allah; Akletmeyecek misiniz – Çok az Tefekkür ve Tezekkür ediyorsunuz; emir ve buyruğunda olduğu gibi yaşadığımız tüm olay – olgu – gelişmeler ve tercihlerimiz arasında ki; ŞERRİN içinde ki HAYRI ve HAYRIN içinde ki ŞERRİ; görebilecek, anlayabilecek, yorumlayabilecek ve idrak edebilecek; Basiret, Fehim ve Feraset vermesini dilerim!

  • Aksi halde, Dolapçı Beygiri ve Mayın Eşeği gibi oradan oraya savrulur dururuz! Hata üstüne hata yapar! Hem dünya ve hem de ahiretimizi hüsrana uğratabiliriz!
  • Aman Dikkat! Aman ha Uyanık olalım! Mayınla dolu bir tarla da yürüyebilmek için ya uzman birine ihtiyacınız vardır ya da Mayın Eşeği olmayı tercih edeceğiz! Hangisi?

Tüm olay – olgu – gelişme ve açıklamalara, MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli’nin 14 Mayıs 2023 tarihinde ki Cumhurbaşkanlığı seçimleri akabinde yapmış olduğu; Önümüzdeki günlerde çok şey değişecektir, her şey değişecektir; Öyle gözüküyor! İnşallah Türkiye değişmez, ifadeleri çerçevesinde; okuma – muhasebe ve muhakeme yapmanın daha sağlıklı olacağını düşünüyorum!

1 -) 20 Eylül 2016 tarihli KÖŞE YAZIM; İsmi ile Müsemma bir DEVLET Adamı; BAHÇELİ!

https://ahmetunver.com.tr/2016/09/20/tam-devlet-adami/

2 -) 26 Mayıs 2019 tarihli KÖŞE YAZIM; Devlet Herkes ile Görüşür!

https://ahmetunver.com.tr/2019/05/26/devlet-herkes-ile-gorusur/

Yeni bir Sistem ve DENGE Nasıl Kurulacak?

Birinci ve İkinci dünya savaşlarının çıkması için her yolu deneyen ve savaşlardaki taraflara, hem borç para veren, hem de silah satın almalarını sağlayan küresel finans güçleri, paralarına para ve servetlerine servet eklemiştir!

Dünya insanlarının ölmesi üzerinden kazanmak ve dünyayı da, tarumar etmek! Çünkü kurdukları düzende, iki türlü kazanıyorlar! Yıkıyor kazanıyorlar! Yıktıktan sonra inşa ederken de kazanç elde ediyorlar!

Ya da şöyle ifade edelim! Adamlar kandan besleniyor, büyüyor ve semiriyor! Savaşları kazandığını zanneden ülkeler ise yüz yıl boyunca küresel finans çevrelerine ülkelerinin savaş borçlarını ödemekle ömürleri geçiyor!

Ülkelerinin Milli olduğu iddia edilen Merkez bankaları ve para basım işlerini de küresel finans çevrelerine teslim etmek zorunda kalmıştır! Ticaretin ve yatırımın gereği kar etmek ve paraya para kazandırmaktır!

11 Eylül 2001 tarihinden itibaren Dünya ve özellikle de bölgemiz üzerinden yeni bir dizayn ve sistematik kurulması yönünde operasyonlar yürütüldüğünü ifade etmiştik!

Arap Baharı da işin sosu olmuştur! Yenidünya düzeni ve sistematiği Suriye’de tıkanmış ve kör düğüme dönüştüğünü de yazılarımızda sürekli olarak vurgulamaya çalışıyoruz!

Bu süreçte küresel ve emperyalist güçlerin bölgemizde alfabedeki tüm harflerden müteşekkil kurdukları vekalet ordularını unutmamak gerekir!

Peki, vekalet orduları neden kurulmuştur? Bölgemizde bir dünya savaşı mı var? Ya da bugünler için kontrollü Bölgesel bir SAVAŞ için hazırlık mı yapılmıştır?

Türk Devlet Aklı ile birlikte, yerli – milli ve bağımsız politikalar üretmeye ve sergilemeye başlayan, 2053 – 2071 vizyonu ve Türk Devleti ebed müddet devam ülküsü ile hareket eden Türkiye Cumhuriyeti Devletine gözdağı vermek ya da söz dinler bir konuma gelmesi talep edilmektir!

Olmayacağına göre! Olamayacağına göre! Yedi cihet ve cepheden gelmeye devam edecekler!

  • Watson Enstitüsü ile Brown Üniversitesi’nin ortak çalışmasına göre Amerika Birleşik Devletleri 11 Eylül 2001 yılından bu yana dünyanın farklı yerlerindeki savaş ve çatışmalara 6,4 trilyon dolar harcamış!

Rapora göre söz konusu çatışmalarda 800 bin kişi de hayatını kaybetmiş! Raporda; Afganistan, Pakistan, Irak, Suriye, Yemen ve ‘diğer’ kategorisindeki savaşlar da ekleniyor! Savaş veya savaşlar nerede ki? Diğer kategorisine giren savaşlar ne olabilir ki?

Dünyada bir dünya savaşı veya savaşları mı vardır? Ya da bizim haberimiz mi yoktur? Yoksa bir Dünya ya da Bölgesel Savaş tamtamları için hazırlık mı yapılmaktadır?

Bölgedeki çıkarları uğruna kurmuş oldukları vekâlet ve vesayet ordularına harcadıkları parayı ve rakamları sadece resmi yoldan ifşa ediyorlar!

  • İkinci Dünya savaşının galipleri ve yarım yüz yıl dünyamızı da savaşsız bir şekilde soğuk savaş DENGE paradigması ile idare eden güçler; Türk Devleti olmadan Orta Doğu, Asya, Afrika ve Avrasya’da adım atamayacaklarını çok iyi bilmektedir!

Soğuk savaşın bitmesi ile ABD uluslararası sistemde tek süper güç olarak kalmış ve tek kutuplu bir yapıyı zaman geçtikçe diğer ülkelere saldırgan politikaları ile dayatmaya çalışmıştır!

Yeni kurulacak ya da kurulmakta olan yenidünya düzeni ve uluslararası sistem, çoklu bir denge paradigmasına doğru ilerlemektedir!

Yeni çoklu denge paradigmasının sıklet ve merkez ülkesi, Türk Devletleri Teşkilatı ve Türk Diasporası ile Türk Devletidir!

İki bin dört yüz yıllık, kültür, tarih, bilim, medeniyet, coğrafya ve Devlet Aklı, Türk Devletleri Teşkilatı ve Türk Devleti ile birlikte yürümekten başka seçimleri yoktur!

Yirmi dört milyon kilometre karelik gönül coğrafyasına hâkim, Türk Devletleri Teşkilatı ve Türk Diasporası, Türk Devleti ve Türk Devlet Aklı olmadan hareket edemezler!

Mesele seksen beş milyon devletin bekası ülküsü çerçevesinde, tek yürek ve tek bilek olabilmektir! İç kale sağlam olursa, dışarıdan gelebilecek her türlü operasyonları bertaraf edebiliriz! Fakat düşman ya da hain içeriden olursa kilit tutmayacaktır!

Mesele tüm farklılıklarımızı zenginlik kabul etmek ve Coğrafya kaderdir ilkesi çerçevesinde, seksen beş milyon bir ve beraber olabilmektir!

Payitahtta ( Kadim Başkent Konya ) Entrika Bitmez!

Geçtiğimiz günlerde, AK Sakallı ihtiyar bir dost ile sohbet ederken, konu; Konya’da dönmekte olan dolaplar, siyasi entrikalar ve ayak oyunlarına geldi dayandı!

Konya’daki ayak oyunları ve siyasi entrikalar neden bitmiyor? Siyasi entrikalar her daim artarak devam ediyor! Hem de, teşkilat başkanlık seçimleri öncesinde! Peki, NEDEN?

Huzur ve sükûn şehri olarak tanımlanan Konya’da yaşamakta olduğumuz siyasi entrikaları anlamakta, algılamakta ve yorumlamakta zorlandığımız anlar oluyor!

Seçim öncesi, seçim dönemleri ve teşkilat başkanlık seçimlerinde, bir başka oluyor, entrikaların şiddeti ve boyutu! Peki, neden acaba?

Konu, Teşkilat Başkanlıkları olunca! Yerel Sermaye grupları ve yereldeki siyasi güçler, kendilerine yakın bir teşkilat başkanı olması için kulis yapmaya başlamıştır!

Teşkilat başkanlığı için derin mahfil ve kulislerde, eski vekiller ile birlikte, BEŞ – ALTI kişinin ismi planlı olarak konuşturulmaktadır! Neden acaba?

Mesele, derin mahfil ve kulislerde, konuşulanlara değil, kimlerin kimleri neden konuşturduklarına odaklanmak gerekir!

Teşkilat başkanlığı için şehrin derin mahfil ve kulislerinde, konuşturulan isimlere girmek istemem! İsimler ve bu isimler; yerel de, hangi siyasi ekol ve sermaye gruplarına yakın oldukları, ehline ve ehlince malumdur!

AK Sakallı ihtiyar dostum, bilgi ve tecrübesini konuşturmakta mahir olduğu üzere, cevabı da hemen eklemişti! Yaşanılan şehir Payitaht olduğuna göre! Payitahtta yaşamanın tabii ki bir bedeli olacaktır!

Entrika zaviyesinden Payitaht ile diğer şehirler, kıyas kabul etmez! Payitahtta kavga, ayak oyunları, saray kavgaları ve entrika hiç bitmez! Payitahttaki saray entrikaları da bitmez! Sürekli olarak bu konulardan neden sızlanıyor ve şikâyet ediyorsunuz, dedi!

Peki, Entrika ne demektir? Entrika, kelime ve kavram olarak, bir işi sağlamak veya bozmak için girişilen gizli çalışma, oyun, dolap, düzen, dalavere, desise ve hile olarak ifade edebiliriz!

Entrika, herhangi bir işi bozmak veya sağlamak için girilen her türlü hile, dolap, oyun ve dalavere!

Peki, bir de işin içine siyaset, rant, güç, iktidar, makam, mevki, çıkar, paylaşım, para ve kadın girerse, entrikanın boyutunu, şiddetini ve artçılarını tarif edilemez!

Şehirdeki sermaye, güç, çıkar, denge ve paylaşım grupları, teşkilat başkanlığı sürecinde, kendi aday ya da piyonlarını, bir bir siyasi arenaya sürecektir!

Kimse bulunduğu güç, iktidar ve rantı kaybetmek istemiyor? İktidar, güç ve paradan destek ve kuvvet alanlar; bu durum, konum ve makamlara tapınacaktır!

Varlıkları ve yaşamaları için ancak ve ancak iktidar olmaları ve gücün ellerinde olması gerekir! Aksi halde bir hiç olduklarını, kendileri de farkındadır!

Vatandaşa, hizmet ve çalışma dediğinizi de duyar gibiyim! Ne hizmeti! Ne çalışması! Kendilerini bu makama taşıyan ağabeylerine hizmet etmek varken, vatandaş ne ve kim oluyormuş!

Şehirdeki; sermaye, çıkar, denge, güç ve paylaşım grupları son bir hareketle, teşkilat başkanlığı için her yere saldırmaktadır!

Dışarıdan kontrol ve denetimleri dışındaki bir Vezir oyuna dâhil olmasın diye her türlü ayak oyunu ve siyasi entrikalara şahit oluyoruz!

Kimse şehirdeki konum, iktidar, mevzi ve gücünü kaybetmek istemiyor! Çünkü, Güç ve İktidar VAR olmak demektir! Aksi halde bir HİÇ olacaklarını biliyorlar!

Tarihi kaynakları incelediğimizde, payitahttaki entrika ve ayak oyunlarına karşı, bir şekilde dur diyebilmek ve önlem alabilmek için dönemin sultanı tarafından, baba Sultan-ül Ulema, oğlu Hz. Mevlana ve ailesi Belh’den bu şehre davet edilmiştir!

Hz. Mevlana, turistik bir seyahat için kadim şehir payitahtta gelmemiştir! Bir misyon ve vazife tamamlaması için Sultan tarafından payitahtta özel olarak davet edilmiştir!

Bir Diriliş ve Direniş Eri Hz. Mevlana ve tüm kurucu bilgelerin Anadolu ve Balkanların Türk ve İslam olarak mayalanmasına önderlik etmesinin arka planında stratejik Kadim Türk Devlet Aklını görüyoruz!

Hz Mevlana; Konya, şehir olarak altın bir kâse fakat içinde akrepler dolaşır, tespit ve ifadeleri öylesine söylenmiştir!

Konya, bir Altın kâse ne demektir? Akrepler neyi ifade etmektedir? Arka planı ve yaşanmışlıkları var mıdır? Bugün için bizim almamız gereken tecrübe ve dersler var mıdır?

Tarihten ibret ve ders alınmadığı için tekerrür edermiş! Allah, kullarına, öncelikle akıl, basiret ve feraset versin! Daha sonra da şuur, idrak, muhakeme yetisi ve fehimlerimizi artırsın! Âmin!

Merkez ve Denge Ülke; Türkiye!

Dünyanın 200 yıllık; Siyasi ve Ekonomik Güç dengesinde; Avrupa – Atlantik bölgesi, başta gelmektedir! Ara dönemlerde diğer bölgelere bazen kaydığına şahit oluyoruz!

Dünyanın Güç dengesi, dün olduğu gibi bugün de, Avrasya – Asya bölgesine kaymaktadır! İkinci Dünya Savaşı akabinde, Savaşın galibi Güçler, emperyalist sürecin devamı adına kurmuş oldukları; Birleşmiş Milletler, IMF, Dünya Bankası ve NATO vb. örgütler ile hegemonyal güçlerine güç katmıştır!

Geldiğimiz noktada; Avrupa ülkeleri, artık Dünyayı istedikleri gibi sömüremeyeceklerini anlamıştır! Dünya artık eski Dünya değil. Avrupa da artık eski Avrupa değil! Avrasya, Asya ve Afrika bölge halkları artık uyanmıştır!

Asya bölgesi; Dünyanın ekonomik, siyasi ve enerji üs merkezi olduğunun idrakine varmıştır! Avrupa – Atlantik güçleri, bu uyanışın önüne geçebilmek ve karşılarında bir Güç olmasını engelleyebilmek adına, vekalet ordular ya da devletler üzerinden, operasyon üzerine operasyon çekmektedir!

Dünyanın ekonomik güç merkezinin Atlantik’ten Avrasya bölgesine kaydığı ve adı konmamış küresel ve asimetrik bir savaşın yaşandığı zaman diliminde, ateş çemberiyle örülen Avrasya ve Ortadoğu’nun gözde ülkesi Türkiye; tarihi liderliğini, yeniden pekiştirmektedir! Tarihin ve coğrafyanın yüklemiş olduğu sorumluluk, bunu emreder!

Dünyada, Büyük bir Güç olmaya karar vermiş, bir Türk Devleti var! 500 milyonluk Türk nüfusu ile Türk medeniyetini ve 1,5 milyarlık Müslüman ile de İslam âlemini canlandırmaya, uyandırmaya ve birlik olmaya karar vermiş, bir Türk Devleti var! Gelmeye – çevrelemeye ve kuşatmaya çalışacaklar! Ne yapsalar boş!

Yeni bir Dünya düzeni kurulur ve haritalar çizilirken; küresel ve emperyalist güçler; paylaşım ve bölüşüm savaşında, mazlum halklar üzerindeki etkilerini eskisi gibi devam ettiremeyeceklerini, anladıkları için çözüm yolları aranmaktadır!

Bu coğrafyada yaşayan tüm halkların kaderi ve kederi ortaktır! Bu toprakların mazisi ve istikbali müşterektir!

Suriye, Irak ve Libya’da yaşayan halkların başına gelenler, yarın başka bölgelerde ki halkların, başına gelmeyeceğinin bir garantisi yoktur!

Daha sonra değil, hemen acilen harekete geçmek ve bölge halkları olarak, bölgenin basrışı – huzuru ve istikrarı adına, birlik olmak vaktidir!

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, kurulduğu tarihten itibaren, yönetim kademesindeki; erk ve ekoller arasındaki çatışmalardan kurtulmak zorundadır!

Aksi halde, Türkiye ve bölge halkları olarak, kaybederiz! Aksi halde, Türkiye ve bölge halkları olarak, Varlık ve Beka sorunu ile karşı karşıya kalırız!

Horasan Erlerinin Türk ve İslam yurdu kıldığı; Anadolu’yu DAR ederler! Bekleştikleri şekilde, Orta Asya’ya göndermeleri için fırsat vermiş oluruz!

Dünya ve bölgemizde ki paylaşım ve bölüşüm savaşlarına; Büyük ve Güçlü bir Türkiye, karşılık verebilir ya da DENGE olabilir!

Bölge halkları ve Türkiye; bölgenin barışı – huzuru – istikrarı ve selameti adına; birlik ve beraberlik halinde olmaktan başkaca bir seçimi yoktur!

Almanya’da duvarların yıkılması ve Sovyetler Birliğinin dağılma sürecine kadar, dünya sistemi; soğuk savaş olarak bildiğimiz, NATO ve VARŞOVA Paktı çerçevesinde, iki kutuplu bir denge de gelmiştir!

2020 yılında yaşamış olduğumuz pandemi sürecine kadar ağır aksak da olsa tek kutuplu bir süreç yaşanmıştır! Pandemi ile yeni bir denge ve sistem kurulamayınca, 2022 yılı Şubat ayında, Rusya ve Ukrayna arasında baş gösteren savaş, dünya sistematiğinde, yeni bir düzen ve dengenin yeniden kurulma sürecine girdiğini işaret etmektedir!

Peki, Hamas ve İsrail arasında ki tek taraflı savaşa da bu çerçeveden bakmak gerekir! Bu savaşların akabinde, nasıl bir sistem ve denge kurulacaktır? Soğuk Savaş sürecinde olduğu gibi çift kutuplu yeni bir denge mi kurulacaktır? Yoksa çok kutuplu mu olacaktır?

Yeni dengede hangi ülkeler saf dışı kalacaktır? Emperyalist ülkelerden hangileri için yok oluş zilleri çalmaktadır! Yeni dengeye hangi ülkeler dahil olacaktır?

Kadim Türk Devlet Aklı nezaretinde kurulan Türk Devletleri Teşkilatı ve Türk Diasporası ile Türk Devleti; çok kutuplu yeni denge ve sistemde, başat aktör olduğunu hatırlatmak isterim!

Türk Devleti ve Türk Devletleri Teşkilatı olmadan yeni bir DENGE ve SİSTEM kurulamayacaktır!

Aksi halde bölgemizi, yakmaya ve yıkmaya, insanları da öldürmeye devam edecekler!

Hegemonyal ve Emperyalist; Güçler ve EKOL Savaşı!

İnsan olarak, güncel haber ve olaylar arasındaki toz dumandan, gelişmelerin arka planını anlamakta ve yorumlamakta, sebepler ve sonuçlar arasında bağlantılar kurmakta zorlanıyoruz!

Bölgemiz üzerinde, küresel – emperyalist güçler ve egemen ailelerin, kısa, orta ve uzun vadeli, kirli hesapları ve sinsi çıkarları çerçevesinde, gelişmelere, aksiyon geliştirmekte, pro-aktif davranmakta ya geç kalıyoruz, ya da karar verirken hatalar yapabiliyoruz!

İnsan beyni olaylar zinciri ve gelişmeler hakkında, bir kere karar verdiği an, tekrardan düşünme melekesini de kaybetmektedir! Bölgemiz üzerinde oynanan yüz yıllık kirli oyuna yönelik, gelişmeler hakkında karar vermeden önce araştırma yapmak zorundayız!

Aksi halde bölge halkları olarak bir yüz yılı daha kaybedebiliriz! Bölge halkları olarak, bu aziz vatan uğruna düşen şehitlerimizin hatırası hürmetine, yeniden bir hata daha yapma lüksümüz olamaz!

Yüz yıl önce, Osmanlı İmparatorluğunun hakim olduğu bölgelerdeki zenginlikleri, sanayi devriminden kaynaklı eksiklikleri ve ihtiyaçları doğrultusunda, küresel – emperyalist güçler ve egemen aileler, kirli bir oyun ve sinsi plan yapmıştır!

Sykes – Picot; Osmanlı Devletinin parçalanması sürecinde, Birleşik Krallık, Fransa ve Rusya arasında imzalanan Küçük Asya Anlaşması olarak bilinir.

16 Mayıs 1916 tarihinde İngiltere ve Fransa arasında yapılan, daha sonradan Rusya’nın devreden çıkarıldığı, Türkiye’nin Orta Doğu topraklarının paylaşılmasını öngören gizli bir paylaşım antlaşmasıdır.

1915’te Arabistan Yarımadasını ele geçiren İngiltere, Türkiye’ye karşı ayaklanan Mekkeli Şerif Hüseyin’i destekleyerek, Irak ve Filistin toprakları üzerinde kendisine bağımlı, uydu ve kontrol altında Arap devletçikleri kurmayı planlamıştır!

Osmanlı kara parçasındaki zenginlikleri, kendi aralarında yapmış oldukları anlaşmaya rağmen, bir başka güç ile paylaşmayı sindiremeyen dönemin küresel – emperyalist güçleri, anlaşmanın diğer üyesi Rusya’da devrim için ayrıca bir plan ve hesap içindedir!

1917 yılında Rusya’da dışarıdan destekli, bir devrim olmuş ve iktidar el değiştirmiştir!

1917 devriminden sonra Rusya, Sykes – Picot anlaşmasındaki halklarından vazgeçmiş, Lenin gizli olan anlaşmayı Dünya kamuoyuna açıklamıştır.

Anlaşmanın gizli maddeleri ortaya çıktıktan sonra Osmanlı Devleti, olası bir bölünmenin sonucunda asıl hedefin Büyük Arap Devletini kurmak olmadığını, İngiliz ve Fransızların yönetimlerinin egemen olacağı çok sayıda küçük devletçikler kurulacağını anlatmaya çalıştıysa da, Arap Halkları ve önderlerini ikna edememiştir.

İkinci Dünya savaşı dönemine kabaca baktığımızda, dünyayı paylaşım noktasında, karşımıza başka küresel güçler çıkmaktadır!

Birinci Dünya savaşında paylaşım konumunda İngiltere ve Fransa, 2. Dünya savaşında ise ABD ve Rusya’yı görüyoruz!

İkinci Dünya savaşı döneminde Nazi Almanya’sına karşı birleşen ABD ve Rusya, Avrupa’yı ikiye bölerek dünyayı parsellenmiştir!

  • Peki, bugün bir farkı var mıdır? Yoksa daha fazlası mı? Avrupa, küresel ve emperyalist iddialarından vazgeçinceye kadar, savaş ve ekonomik baskı devam edecek ve tamamen denetim ve kontrol altına alınacaktır!
  • Peki, böyle bir dönemeçte Türk Devleti neler yapmaktadır?

Dünya, 1945 – 1989 arasında yaşanan SOĞUK SAVAŞ dönemlerinde olduğu gibi bugün de yeniden bölünüyor, parselleniyor ya da dizayn edilmektedir!

Dün, ABD NATO’yu kuruyor, Rusya da Varşova Paktı ile misilleme yapıyor!

Bugüne baktığımızda, bir farkı da yoktur! Tez ve Antitez ya da ZIT KUTUP KARDEŞLİĞİ anlaşmalı bir şekilde devam etmektedir! Sentez, dünyanın Soğuk Savaş benzeri yeni bir sistem ve dengeye kavuşması!

Dünyamızı parselleyen ve paylaşan küresel – emperyalist güçler ve egemen aileler, karşılarında ve paylaşım masasında, bir başka bölgesel gücü istemiyor!

Paylaşım masasında olmak için bağımsız politikalar geliştirmeye çalışan devletler, vekalet orduları üzerinden asimetrik savaş teknikleri ile engellenmeye, bertaraf edilmeye, yıpratılmaya veya zarar verilmeye çalışılmaktadır!

Türkiye; içeride devlet, millet, ana muhalefet ve muhalefeti ile birlikte devletin bekası ve milletin birliği adına, bir ve beraber olduğumuz müddetçe, egemen aileler ve küresel – emperyalist güçler, bölgemizdeki kirli oyun ve sinsi planlarına erişemeyecekler!

Dün paylaşımda anlaşan küresel güçler, bugün kavga etmektedir! Dün,, dünyamızı paylaşım noktasındaki sayıları bir iki olan küresel – emperyalist güçler ve egemen aile sayısı artmış, pastadan alacakları, almayı planladıkları payları da küçülmektedir!

Bugün yaşamakta olduğumuz, fillerin tepişmesinden kaynaklı ve çimlerin de ezilmesinin tek sebebi, paylaşım konusundaki paya razı olmamaktır!

  • Peki, Türk Devleti, dün, paylaşım masasında paylaşılan durumunda iken, bugün nerede ve hangi konumdadır?
  • Küresel ve emperyalist güçlerin dünya ve bölgemizdeki, hegemonyal – emperyalist konum ve tahtları sallanmaktadır!

Koridor savaşları dediğinizi duyar gibiyim! Tüm bu yaşadıklarımızı sadece koridor savaşlarına indirgemek eksik olacaktır! Tabii ki tüm ticaret koridorlarına, kimin hakim olacağı ya da kontrol edeceğinin büyük bir etkisi vardır!

Türk Devleti, Türk Devletleri Teşkilatı ve Türk Diasporası!.

İkinci Dünya Savaşından sonraki süreçte, soğuk Savaş ya da DENGE konsepti çerçevesinde, savaşın galipleri tarafından iki kutuplu bir düzen planlanmış, Sovyetler Birliğinin dağılması ile Tek Kutuplu ara bir dönem ve 11 Eylül saldırıları akabinde ise yenidünya düzenine matuf, ABD’nin Asya bölgesindeki operasyonları ve bölgeye konuşlanmaya başladığına şahit oluyoruz!

ABD, keyfi olarak mı, Asya bölgesine yerleşmeye çalışmaktadır? Yoksa ABD hegomanya konumunu devam ettirebilmesi için Asya’da olmak zorunda mıdır! Ya da başkaca bir küresel güç varlığına yönelik saldırıya mı geçmiştir?

Yüz Yıllık strateji çerçevesindeki kirli plan ve sinsi hesap işlemektedir! Avrasya bölgesinde insanlık tarihinin hiç bir döneminde bağı ve bağlantısı olmayan devletlerin başkaca ne gibi hesabı olabilir ki?

Türk Milletinin Asya bölgesindeki varlığı insanlık tarihi kadar eski, kültür ve gönül bağları ile bu bölgelerde yüzlerce devlet kurmuştur!

Tükler olmadan bu bölgelerde bir Barış ve Huzuru tesis edemezler! Sadece yakar ve yıkarlar! Bu bölgelerde, Barış ve Huzur olmadan da kazançlarına kazanç sağlayamazlar!

Türkler, dünya ana karasına Asya’dan dağılmıştır! Asya bölgesinin her bir karesinde asil Türk Milletinin insanlık, medeniyet, kültür izleri ve gönül bağları, halen ayakta durmaktadır!

Türk Diasporası, Türk Devletleri Teşkilatı ve Türk Ortak Alfabesinin ilan edilmesi akabinde ivme kazanmaya başlamıştır! Devamı da gelecektir!

Mackinder, 1900’lü yılların başlarında yazmış olduğu Kara Hakimiyet Teorisine göre; Avrasya’nın iç kısımlarını dünya siyasetinin coğrafi merkezi ve bu bölgenin denetiminin dünya hakimiyeti açısından belirleyici bir öneme sahip olduğunun altını çizmiştir!

Doğu Avrupa’ya hakim olan Dünya Merkez Bölgesini kontrol eder. Merkez Bölgesine hakim olan Dünya Adasını yani Avrasya ve Afrika’yı kontrol eder, diyor!

Doğu Avrupa’yı kontrol eden Dünya Merkez bölgesini kontrol eder ifadelerine, Rusya ve Ukrayna arasındaki savaş zaviyesinden de okuma yapmak gerekir! Avrupa tamamen kontrol altına alınacaktır!

Mackinder, Merkez Bölgesi çevresinde Almanya, Avusturya, Türkiye, Hindistan ve Çin’i kapsayan İç Hilal, İngiltere, Afrika, Avustralya, Japonya, ABD ve Kanadayı içine alan Dış Hilal bölgesi olarak belirlemiştir!

Amerikan eski siyaset bilimcisi, starejist ve devlet adamı Zbigniew Brzezinski; Avrasya; Büyük Satranç Tahtası eserinin ana teması; “ Avrasya bölgesine hakim olan dünyaya hakim olur ” şeklindedir!

Avrasya bölgesinin sıklet ve merkez ülkesi, Türkiye olduğuna göre! Ya da anahtar millet Türkler olduğuna göre! Türk Diasporası, salim bir şekilde yoluna devam etmektedir!

Dünya hakimiyeti zaviyesinden; Fransa, Almanya, Rusya, Çin ve Hindistan’ı büyük ve etkin Jeo-stratejik oyuncu, Ukrayna, Azerbaycan, Güney Kore, Türkiye ve İran’ı Jeo-politik mihver, olarak tanımlıyor. Türkiye ve İran aynı zamanda sınırlı çapta Jeo-stratejik oyuncu, olarak nitelendiriyor!

Asya ve Kafkasya, soğuk savaş sonrasında, küresel egemenlik mücadelesinin oynandığı, zengin enerji kaynaklarına ulaşmak, kontrol etmek ve jeo- stratejik önemi ile dikkat çekmektedir.

Günümüzde bu alanda yoğun bir hakimiyet mücadelesi verilmekte ve her geçen gün bölge ile alakası olmayan yeni aktörler bu mücadeleye dahil olmaktadır. Peki, neden?

Kuşkusuz bu mücadelenin önemli aktörleri; ABD, Rusya, İngiltere-Çin ve Türki’yedir!
Yeni dünya düzenin kutup başı ülkeleri bunlar olacaktır!

Türk Devleti ve Türkler; Avrasya anakarasında; eksen, merkez, denge, oyun kurucu ve sıklet konumundadır!

Türk Devletleri Teşkilatı, Türk Ortak Alfabesi ve Türk Diasporasını, bir de bu zaviyeden okumak gerekir!

Türk Devleti; içerideki sosyal, ekonomik ve siyasi kaostan kaynaklı, 1990’ların başında yakalamış olduğu Asya ve Kafkasya’nın lideri olma şansını kullanamamıştır!

Türk Devleti; Türk Devlet Aklı ve Kadim Türk Devlet hafızasının kontrol ve yönlendirmesi ile Devlet, Millet, Ana muhalefet ve muhalefeti ile birlikte, 2053 ve 2071 vizyonu çerçevesinde bir ve beraber hareket etmek zorundadır!

Türk Devleti ve Türk Diasporası; tarihi, kültürü, dini, gönül ve sosyal bağları ile her dönemde Asya bölgesinde daha etkin olabilme kapasitesine sahip, tek ülkedir!

Türk Devleti, hükumetler üstü ve hangi siyasal görüşü benimsemiş olursa olsun, Türk dış politikasının Asya önceliğine halel gelmemesi, Türk Devleti merkez ve eksen olmanın vermiş olduğu jeo-starajik ve jeo-kültürel konumu, Türk Devletleri Teşkilatı ve Türk Diasporası çerçevesinde, tarihi ve gönül bağları ile geleceğin güçlü devleti olmaya namzettir!

Çevremizde ya da bölgemizdeki vekalet savaşlarına bir de bu çerçeveden okuma yapmak, olay ve olguları sağlıklı bir şekilde algılamamıza vesile olacaktır!

Dünyanın ekonomik ve siyasi güç dengeleri Asya bölgesine doğru kaydığına göre! Daha önceki yazılarımızda sürekli olarak Türk Devletinin tarihi Kadim Türk Devlet kodlarına dönmekte olduğunu vurgulamıştık!

Türk Devleti; denge, eksen ve merkez konumundan kaynaklı; milli ve bağımsız politikalar geliştirmesi, Türk Devlet Aklı ve Kadim Türk Devlet geleneği denetimindeki Türk Diasporası; kurulacak yeni dünya düzeni ve yeni dünya sistematiğinin başat aktörü olacaktır!

Dünya Sistemi ve Türk Devlet Aklı!.

Dünya Sistem teorisine göre Türk Devleti uzun bir dönem çevre ülke olarak ifade edilirken, Türk Devlet Aklının yeniden aktif bir şekilde devreye girmesi ve yerli – milli ve bağımsız politikalar üretmesi ile yarı çevre ve merkeze aday bir ülke olarak tanımlanmaya başlanmıştır!

Türk Devletinin çevre ülke olması sonsuza kadar devam edecek midir? Çevre ve yarı çevre ülkelerin merkez ülkeler tarafından kontrol ve denetim altında olduğunu unutmayalım!

Çevre ülkeler merkez ülkelerin her alanda kaynak temin noktasıdır! Hatta çevre ülkelerdeki sosyal ve ekonomik krizlerin arka planında merkez ülkelerin, eli ve kolu bulunmaktadır!

Türk Devletinde yaşamış olduğumuz tüm darbe ve kalkışmaların arka planında merkez devletlerin ulusal çıkar çatışmaları bulunmaktadır!

Son dönemde, toplumsal fayları patlama ve infial meydana getirecek boyutta ki olay ve olgulara mezkur zaviyeden okumak yapmak daha sağlıklı olacaktır! Aksi halde Birlik – Beraberlik ve Toplumsal Barışı temin edemeyiz!

Türk Devleti çevre ülke konumundan merkez olmaya aday her girişiminde, merkez ülkeler tarafından bir şekilde durdurulmaktadır!

Dünya sistem teorisi nedir? Merkez, çevre ve yarı çevre ülke ne demektir? Merkez veya çevre ülke sonsuza kadar aynı yerinde kalacak mıdır? Hiçbir değişim olmayacak mıdır? Ya da Merkez ülkelerin üstünlükleri sonsuza kadar aynen devam edecek midir?

Dünya Sistemi Teorisine göre dünyada merkez, çevre ve yarı – çevre ülkeler vardır. Bu teoriye göre merkez ve çevre ülkeler arasında belirli iş bölümleri bulunmaktadır!.

Çevre ülkelerin bu iş bölümündeki rolü, merkez ülkelere ham madde ve hem de ucuz iş gücü temin etmesidir!. İleri teknolojiye sahip olan merkez ülkeler ise ileri düzeyde ürünler üretmektedir!

Çevre ülkeler ürünlerini ucuz fiyatlardan satmak zorunda iken, merkez ülkeler yüksek fiyatlardan satmak zorundadır! Neden? Yarı çevre ise; merkeze göre çevre, çevreye göre ise merkez konumundaki ülkelerdir!

Dünya sistem teorisinden yola çıkarak, merkez, çevre ve yarı çevre ülkeler arasında nasıl bir ilişki ve bağ bulunmaktadır? Bu bağ, bağımlılık veya bağlantıyı nasıl açıklamalıyız?

Bağımlılık Teorisi, 1960’lı yıllarda ortaya çıkmış ve doğu ülkelerin geri kalmışlığı, batılı ülkelerin geçirdiği tarihsel aşamalardan geçmemesi ve bilimsel – teknolojik gelişmelerden yoksun olması ile açıklamaya çalışılan ve modernleşme teorisine tepki olarak doğmuştur!

Batı dışı toplumların sömürge ya da yarı sömürge olarak batılı devletlerin müdahalesi altındaki iç savaşlar, darbeler vb. sorunlarla mücadele etmek zorunda kalmıştır!

Bu ülkelerdeki siyasi istikrarsızlıkların sebebi, dış müdahalelerden kaynaklanan ve içeride, tek bir ekonomik ve kültürel yapıya sahip olamamalarından kaynaklanmaktadır!

Çevre ülkelerde, Devletin bekası ve Milletin Birliği adına ekonomik ve kültürel tek bir yapı neden sağlanamıyor? Gelişmiş ülkelerin zenginliklerinin temel nedeni ise gelişmemiş ülkeleri sömürmeleridir!.

Bağımlılık ilişkisi sürdükçe, çevre ülkelerin kalkınması, gelişmesi ve zenginleşmesi mümkün değildir!. Çevre ülkelerin bu bağımlılıktan kurtulmasının yolu merkez ülkeler ile olan ilişkilerini tamamen sonlandırmaktan geçmektedir!

Siyasi, ekonomik ve kültürel alanda merkezden kopmanın gerçekleşmesi gerekmektedir!. Böyle bir şey de söz konusu değildir! Dünyadan soyutlanmış bir ülke varlığını devam ettirebilir mi?

Türk Devleti; Türk Devlet Aklı, Kadim Türk Devlet hafızası ve Türk Devlet kodlarının gereği olarak, Devlet, Millet, Ana muhalefet ve muhalefeti ile birlikte çevre ülke konumu ile devam edilemeyeceğinin öngörülmesi neticesinde, yarı çevre ya da merkez ülke olmak için yerli, mili ve bağımsız politikalar üretmek için neler yapılması gerektiği konusunda çalışmalar yürütmektedir!

Bu durum hem içeride ki işbirlikçileri ve hem de ağababalarını rahatsız etmektedir!

Aksi halde Türk devleti beka ve varlığını devam ettiremeyecektir! Bu çalışmaların merkez ülkeler tarafından öğrenilmesi ile birlikte devletimize karşı yapılan sosyal, kültürel, ekonomik ve her türlü saldırıya şahit olmaktayız!

Merkez ülkelerin çevre ülkelerdeki çıkarları her şeyin üzerindedir! Akdeniz, Doğu Akdeniz ve Kıbrıs açıklarında yaşananları nasıl izah etmeliyiz? Akdeniz’de yaşananlara yönelik, merkez ve bu merkez ülkelere yandaş yarı çevre ülkelerin akla ziyan açıklamalarını ne ile açıklayabiliriz?

Akdeniz ve Kıbrıs açıklarındaki hidro-karbon ve diğer enerji kaynaklarındaki haklarımız için Türk Devleti tarafından gönderilen arama ve sondaj gemileri akabinde merkez ve yandaşlarından gelen tehdit ve çığırtkanlıklar da aynı minvaldeki girişimlerdir!

  • Türk Devleti, Türk Devlet Aklı denetiminde, Türk Devletleri Teşkilatı ve Türk Diasporası çerçevesinde, merkez ülkeler zaviyesinden öngörülemez işler yapmaktadır!

Türk Devleti, Türk Devlet Aklı ve Kadim Türk Devlet kodlarının gereği, yerli, milli ve bağımsız politikalar üretmekle, Türk Devletinin bekası ve milletin birliği adına, Devleti ebed müddet devam ülküsü çerçevesinde, merkez ülke olarak 2053 ve 2071 vizyonu çerçevesindeki politikaları, Türk Devletleri Teşkilatı ve Türk Diasporası çerçevesinde; Turan – Kızıl Elma ve Nizam-ı Alem yolculuğuna devam edecektir!

Türk Dünyası Ortak Alfabesi ve Türk Diasporası!

Türk Dil Kurumu ve Uluslararası Türk Akademisi iş birliğinde, Türk Devletleri Teşkilatının uhdesinde düzenlenen, Türk Dünyası Ortak Alfabe Komisyonu Üçüncü Toplantısı, 9 – 11 Eylül 2024 tarihlerinde, Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de, yapıldı!

Türk Dünyası Ortak Alfabe Komisyonu; Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de yapılan toplantıda üzerinde anlaşılan Ortak Türk Alfabesine ilişkin bildiri yayımlamıştır!

Türk Dünyası Ortak Alfabe Komisyonu, 34 harften oluşan Ortak Türk Alfabesi önerisi üzerinde uzlaşmıştır!

Türk Dünyası Ortak Alfabe Komisyonu, 34 harften oluşan Ortak Türk Alfabesi açıklanması akabinde; Türk Devletleri Teşkilatı, Türk Dünyası ve Türkiye Yüzyılı çerçevesinde, Türk Diasporasına yönelik toplantı ve sempozyumlar da, yapılmaya başlanmıştır!

  • Türkiye Yüzyılında, I. Uluslararası Türk Diasporası Sempozyumu, 14 – 16 Ekim 2024 tarihleri arasında, Erzincan Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesinde yapılacak!

Sempozyum, Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi ev sahipliğinde; Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı işbirliğiyle, KKTC Cumhurbaşkanı Sayın Ersin TATAR, Türkiye Cumhuriyeti Devleti Cumhurbaşkanı Yardımcısı Sayın Dr. Cevdet YILMAZ, Türk Devletleri Teşkilatı Aksakallılar Konseyi Başkanı Sayın Binali YILDIRIM da katılacaktır!

Sempozyumda, Türk Diasporası; göç ve göçmenlik, medya, diplomasi, STK, lobicilik, yumuşak güç, İslamafobi, tarih, kültür, sanat, eğitim, diaspora, ticaret, uluslararası ilişkiler, ekonomi, ilahiyat, hukuk gibi temalar ile Türkiye’nin onur meselesi olan Kıbrıs konusu da ele alınacaktır!

Türkiye Yüzyılında, I. Uluslararası Türk Diasporası Sempozyumunun hazırlanmasında emeği geçenlere ve katılımcılara şimdiden teşekkür eder, sempozyumun Türk Dünyası ve Türk Diasporası adına hayırlara vesile olmasını dilerim!

Fütürist Alvin Toffler; Eğer bir stratejiye sahip değilsen, başka birinin stratejisinin bir parçası olursun, diyor!.

  • Peki, Diaspora ne demektir? Türk Diasporası nedir? Yıllardan beridir başkaca ülke ve milletlere ait sandığımız bu kavramı kabaca izah etmeye çalışalım!

Diaspora kelimesinin sözlük anlamı, kelimenin kavramsal olarak tanımındaki değişikliği de ortaya koymaktadır!

Türk Dil Kurumu sözlüğünde Diaspora; Herhangi bir ulusun veya inanç mensup­larının ana yurtları dışında azınlık olarak yaşadıkları yer! Herhangi bir ulusun yurdundan ayrılmış kolu, olarak ifade edilmektedir!

Konuyla ilgili literatür, Bir ulusun yurdundan ayrılmış, uzaklaşmış kolu, cümlesiyle ifade ederek formüle etse de yine aynı literatür, kavramsal olarak diasporanın tanımındaki değişiklikleri de zik­retmektedir.

Önceleri zorunlu sürgün sonucu yurdundan ayrılmış topluluklar için kullanılan diaspora kavramı, artık, göçmenler, mülteciler için de kullanılmaya başlandığı görülmek­tedir!

Dünyada, yeni bir düzen kurulmakta olduğunu ve yeni düzenin tek kutuplu veya soğuk savaş döneminde olduğu gibi iki kutuplu olması, bugün için sürdürülebilir değildir! Dünya, eski dünya değildir! Yeni kurulacak sistem ve düzen, çok kutuplu olmak zorundadır!

Türk Devleti, Kadim Türk Devlet Aklı ile birlikte, yeni kurulacak düzenin başat aktörü ve kutup başı olacaktır! Su, yolunu bulmuştur! Su, kendi dere yatağında akmaya devam edecektir!

Beş bin yıllık kadim devlet geleneği olan Türkler, altı yüz yıl, yirmi dört milyon kilometre karelik gönül coğrafyasında, barış ve huzuru temin ederken, bulunduğu her bölgeye; Adalet dağıtan, Hakikat temsilcisi ve mazlum milletlerin de, hamisi ve hadimi olmuştur!

Türkiye Cumhuriyeti Devleti; Somali’de, Suriye’de, Libya’da, Kıbrıs’ta ve daha adını sayamadığımız, tarih, sosyal, medeniyet, kültür aklı ve tüm mazlum coğrafyalarda ne işi varmış?

Azerbaycan İstiklal şairi Ahmed Cevad Ahundzade; Çırpınırdı Karadeniz şiirinde; Bakıp Türk’ün bayrağına, Selâm Türk’ün bayrağına, Hayran Türk’ün bayrağına, VEFALI TÜRK geldi yine, Kurban Türk’ün bayrağına ve Yol ver Türk’ün bayrağına, diyor!

Türk Devletini; Tarih, kültür, coğrafya ve gönül aklı olan tüm bölgelerde ki mazlum milletler, Türk ve Türk’ün Bayrağını saygı ve hürmetle beklemektedir! Duymamak, görmemek ve gitmemek, insani ve tarihi büyük bir sorumluluk ve vebaldir!

Türk Dünyası, 20. yüzyılın sonlarında tüm Türk halkları için kullanılan coğrafi ve kültürel bir kavramdır!. Oldukça geniş bir coğrafya ve kültürel alanı kapsayan Türk dünyası, batıda Kosova ve Karadağ, en doğuda Moğolistan yer alır!

Türk Dünyası, Orta Asya’ya ek olarak Türkiye, Avrupa, Kafkasya, Çin ve Rusya içindeki Türk bölgeleri ile Türk diasporasını kapsamaktadır!

Türk Dünyası kavramının ifade ettiği alan, tüm bağımsız Türk Cumhuriyetleri, Özerk Türk Cumhuriyetleri ve Türk Topluluklarını da kapsamaktadır!

Türk Dünyası ile eş anlamlı olan Türkeli kavramı, 19. ve 20. yüzyılın başlarında tüm Türk halkları için kullanılmış, coğrafi ve kültürel bir kavram olarak yer almakta ve Türklerin çoğunlukta yaşamış olduğu bölgeler için kullanılmaktadır!

Orta Asya ile Türkiye arasında ki güçlü bir ilişki ve işbirliğinin 21. Yüzyıldaki siyasi ve güç dengelerini değiştirebileceği ve etkileyeceği de aşikâr!

Fantom kuramı gereğince, ana parça ile kopan ya da koparılan parça arasında bağ kurulamadığı takdirde, kopan parçalara, barış – huzur ve istikrar gelmeyecektir!

  • TÜRK; Adalet dağıtan ve Adaletin temsilcisi, Hakikat Ehli ve Hakikatin temsilcisi, Mazlumların da HAMİSİ demektir!

Hafızasız tarih olmaz ve tarih olmadan gelenek olmaz! Geleneksiz medeniyet olmaz ve medeniyetsiz eğitim olmaz! Eğitim olmadan birey olmaz ve birey olmadan ulus olmaz!

Türk Devletleri Teşkilatı ve Türkçe Konuşan Ülkelerin birbirleri ile işbirliği, güç birliği ve uluslararası görünürlük noktasından, Ortak Alfabe ve Türk Dünyasına matuf Diaspora çalışmalarının, küresel yeni bir düzen ve denge arayışları ya da savaşlarının olduğu bir dönemde, manidar olduğunu düşünüyorum!

Yeni bir MİLAT; Nuh’un Gemisi Kalkıyor!

İnsan denen varlık, neden veya niçin korkar? Ya da insan denen varlık, neden endişeye kapılır ve panikler? İnsan denen varlık, bulunduğu halden bir başka hal veya duruma geçme ihtimaline karşı; korku ve endişe, şüphe ve paniklemeye başlar!

İnsan denilen varlık; bulunduğu konum ve durumdan bir başka durum ve konuma geçme korkusu! Aslında buna kaybetme korkusu da diyebiliriz!

Yeni bir durumun zuhur etmesi, yeni bir bilginin ortaya çıkması ile birlikte, kaybedeceği; makam, mevki, para, pul, güç, dünyalıklar veya iktidardan kaynaklı, endişe, korku ve panikleme hali! Bugün olduğu gibi!

İnsan denilen varlık, her an tapınmakta olduğu, dünyalık makam, mevki, iktidar ve güç durumundan kaynaklı, her daim Firavun, Nemrut ve Ebu Cehil durum ve konumuna düşer! Bu durum da gazabı İlahiyi celb eder!

İnsan denen aciz varlık, bazen bilinçli olarak, bazen de farkında olmadan, hata yapar ve hataya sevk edilir!

  • Peki, iman ettiğini iddia eden bir Müslümana, yeni bir peygamber de gelmeyeceğine göre, kim veya hangi güç, yanlış yolda olduğunu veya hata yaptığını hatırlatacak, ikaz edecek veya uyaracaktır!

Sonsuz İlim ve Hikmet Sahibi ve her şeyi yaratan, gözeten ve kuşatan Yüce Allah; tüm ilim ve bilimin kulları vasıtası ile yine kullarının istifadesine sunulması yönünde keşfedilmesini murat etmiştir!

Bugün de yeni teknoloji, bilim ve ilmin ışığındaki yeni keşifler akabinde, sosyal, kültürel, ekonomik ve siyasal yeni bir değişim ve dönüşümün eşiğinde olduğumuzu düşünüyorum!.

İnsanlığa, yeni bir bilgi ile Sonsuz Kudret Sahibi Yüce Allah tarafından gönderilen peygamberler tarihine kabaca baktığımızda karşımıza şöyle bir tablo çıkmaktadır!

İlk peygamber Hz. Adem ve son peygamber Hz. Muhammed’e (a.s.m.) gelinceye kadar arada birçok peygamber gelip geçmiştir!

Kuvvetli bir rivayete göre, peygamberlerin sayısı 124 bin, diğer bir rivayete göre ise 224 bin kadardır! Sayıları yine de Allah indinde ve Allah bilir! Bunlardan sadece 25 tanesinin ismi Kuran’da geçmektedir!

Her peygamber, kendi kavmine, Sonsuz İlim ve Hikmet sahibi Yüce Allah’tan günün şartlarında yeni bir bilgi ile gelmiştir! Zulüm ve azgınlıkta ileri giden zalimlere dur demek için!

Yeni bilgiyi dönemin güçleri ya da ağniyası tarafından kabullenmek tabii ki çok zordur! Tabii ki yeni gelen bilgi ile iktidar ve güçlerinin yerle yeksan olması demektir!.

Yeni gelen bilgiyi getiren peygambere karşı her daim dönemin iktidar ve güç sahipleri, direnmiş ve direndikçe de azgınlıklarını artmıştır! Böylece tarih sahnesinden silinip gitmiş ve helak olmuşlar!

Her yeni bilgi ya da yeni bir milat birilerinin yükselmesine ve birilerinin de tarihin tozlu raflarında yeribi almasına sebebiyet vermiştir!

Kuran-ı Kerimde, ismi geçen peygamberlerden, Nuh (a.s) durumunu incelemeye çalışalım! Her peygamber, geldiği kavimde bir meslek ve bilginin de aynı zamanda uzmanı ve ustası konumunda bulunuyordu! Kimi demirci, kimi marangoz ve kimi de ticaret erbabı gibi!

Hz. Nuh (a.s) zengin ve varlıklı kavmi ile uzun ve çetin bir imtihanı olmuştur! Kavmi onu sapkınlıkla suçlamış ve Hz. Allah, Nuh’a (a.s) dikilmiş ve yetişmiş olan ağaçları kesip gemi yapımında kullanmasını emretmiştir!

Hz. Nuh; Gemi yapımı tamamlandığında, Hz. Allah, ailesinden ve halkından inananlar ile birlikte her canlıdan bir çifti gemiye almasını emretmiş!

Ve yolculuk başlamıştır! Kırk gün yağmur yağmış! Seller yeryüzünde taşmadık, aşmadık, yıkmadık ve yok etmedik bir yer bırakmamıştır!

Hz. Nuh ve gemidekiler dışında, yeryüzünde bulunanların hepsi tufanda boğulup helak olmuştur!

Hz. Nuh’un gemisi, hiç durmadan altı ay su üzerinde dağlar gibi dalgalar arasında akarak dünyanın her tarafını dolaşmış! Büyük tufandan sonra, gemi Cudi Dağı’nın eteklerine ulaşmıştır!

Hz. Nuh’un (a.s) Allah’ın emri ile gemiyi yapması, tandırın kaynaması ve inananlar ile birlikte, altı aylık çetin bir yolculuğun başlaması; yeryüzünde, seller ve taşkınlar ile Gemiye binmeyen her canlıının suda boğulması, geminin Cudi eteklerine yanaşması ve Gemiye binenler ile yeni bir HAYAT – yeni bir DÖNEM ve yeni bir MİLAT başlamıştır!

Yeni bir MİLAT – DÖNEM ve DEVİR öylesine ve kolay bir şekilde olmamıştır! Kolay bir değişim ve Milat başlamasını beklemek safdillik olacaktır! Ya da bulundukları konumun vermiş olduğu güç ve iktidar kaybına karşı, güçlü bir direnç! Peki, bu direnç ve direnme fayda verecek midir?

Bugün de, siyasette, Kadim Türk Devlet Aklı kontrolünde; yeni bir MİLAT – yeni bir DEVİR ve yeni bir DÖNEMİN eşiğindeyiz!

Peki, Yeni bir DÖNEM – DEVİR ve MİLAT kim ya da kimler ile başlayacaktır? Bu Gemiye kimler binecek ve kimler de tarih olup silinip gidecektir?

Kadim Türk Devlet Aklı kurgusu çerçevesinde ve Kurucu iki Ana Damar Partinin kontrolünde, Yeni bir DÖNEM – MİLAT – SÜREÇ ve DEVİR başlamak üzere!