Dünya Meydan Muharebesi!

Küresel ve emperyalist güçler; Anadolu ve Mezopotamya bölgesinde, her daim, sinsi plan ve kirli hesapları bulunmaktadır! Bu bölgeyi denetim ve kontrolüne alan küresel bir güç, Dünyada ki, hegemonya konumunu devam ettirebilir!

Aksi halde küresel varlık noktasından geriye düşmek ve yok olmak durumunda kalacaktır!

Dünyanın enerji üssü ve enerji hatlarının da geçiş ve koridor merkezi bu bölgelerdir! Dönemin küresel ve emperyalist güçleri, İki yüz yıl önce, Osmanlı imparatorluğunu parça parça edebilmek için her türlü girişimde bulunmuştur!

İçerideki işbirlikçi ve taşeronlar maharetiyle, yüz yıl önce hedeflerine erişmiş, koca bir imparatorluk lime lime edilmiş, her lime de, bir küresel gücün sömürüsü ve denetimine verilmiştir! Milyonlarca İnsanın ölüm ve kanları üzerinden bir paylaşım ve bir sömürü düzeni!

Peki, bugün bir farkı var mıdır? Medeniyet satanlar, tarihlerinde olduğu gibi insani ölümler üzerinden biir sistem kurmaya çalışmaktadır!

Günümüze geldiğimizde, farklı gelişmeler olmakta mıdır! Yüz yıl önceki küresel ve emperyalist güçler, çıkarları ve hegemonya varlıklarını koruyabilmek için bölgemize, özellikle, Doğu Akdeniz’e neden inmiştir!

On bin kilometre ötelerden buralara kadar küresel güçler neden gelmiştir? Bölgemizin refahı ve huzuru için olabilir mi?!! Bölgenin ve bölge halklarının doğal hakkı yer altı ve yer üstü zenginlikleri, paylaşabilmek için olmasın!

Türkler tarihte birçok devlet kurmuş asil bir millettir! Türklerin tarihi büyük ve kalıcı savaşlarla doludur! Dünya tarihinden Türkleri çıkardığınız vakit geriye hiçbir şey kalmayacaktır!

Küresel ve emperyalist güçler, Anadolu’yu Türklere yurt eden 1071 Malazgirt meydan muharebesi ve bir çağın kapandığı yeni bir çağın başladığı, Bizans – Roma İmparatorluğunun yıkıldığı, 1453 İstanbul’un fethini; unutmaları ve halklarına da unutturmalarını beklemek, safdillik olacaktır!

Bugün; Bölgemiz ve sınırlarımızda, küresel bir meydan savaşı verilmektedir! Türkiye, küresel güçlerin savaş meydanı konumundadır! Küresel iki Ekol ve iki Güç!. 1960 darbesinden itibaren tüm yaşadıklarımızda olduğu gibi!

Hamas ve İsrail arasında zuhur ettirilen savaş, Türk Devletine, tarihin yüklemiş olduğu sorumluğun gereklerini yapmasının önüne geçilmeye çalışılmaktadır!

Başaramayacaklar! Yakmak ve öldürmek üzerine kurulu bir medeniyet süreklilik arz edemez! Türk; İHYA ve İNŞA demektir!

Küresel iki EKOL ve GÜÇ arasında ki; Türkiye meydan muharebesi, on bir eylül tarihindeki simgesel ikiz kule saldırıları akabinde başlamıştır!

Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Türk Milleti, tarihinden gelen kadim medeniyet, yirmi dört milyon kilometrekarelik gönül bağları ve mazlum milletlere karşı, adalet ve hakkaniyet ölçüsü olmadan, bir küresel güç bu bölgede kalıcı olarak barınamaz!

Sadece; tüm bölgeyi, yakar – yıkar – parçalar – sömürür ve insanlarını da öldürebilirler!
Türkiye, dünya küresel güç ve hegemonya tahterevallisinin dengesi, enerji rezervleri ve hatlarının geçiş noktası, merkezi bir konumdadır!

Türkiye tarafını belirlediği anda, hangi küresel gücün kazanacağı ve diğerinin de hegemonya konumunu da kaybedeceği bir meydan savaşı!

İçeride, işbirlikçiler ve etki ajanları maharetiyle, önceden olduğu gibi günlük, siyasi ve yerel magazinsel kısır çekişmelerle yormak ve boğmak istemekteler!

TÜRKİYE ve TÜRKLER olmadan, dünyada ve özellikle, bölgemizde, bir küresel güç, kesinlikle barınamaz, varlık gösteremez ve başarılı olunamaz!

Türk; Adalet, Barış ve Huzur demektir! Türk; insanlığın vicdanı demektir!

Anladık mı şimdi, küresel iki EKOL ve GÜÇ arasında ki; Türkiye ya da Anadolu kara parçası üzerinden yürüttükleri, Dünya Meydan muharebesini!

Ya VAR Olacağız!.. Ya da…!

Kadim Türk Devlet Aklı denetiminde ki Türk Devleti, Yeni Dünya düzenine matuf, Ankara vizyonu ve Ankara kriterleri çerçevesindeki beka yolculuğuna, salimen devam etmektedir!

Peki, Ankara kriterleri nelerdir? Ankara vizyonu nedir? Ankara kriterleri ve vizyonunun arkasındaki akıl nedir, şeklinde bir soruya şöyle cevap verebiliriz!

Devlet Aklı; ulusun sevk ve idaresinin temel ilkesi, devletin ilk hareket yasası olarak tanımlanır! Bazı ülkelerde halen kullanıldığı şekli ile kırmızı kapaklı kitap olarak da ifade edebiliriz!

Devlet Aklı, bir zihniyet, bir yaklaşım ve bir ruh olarak devletin tarihsel kökeni kadar kadimdir! Tarihi, iki asır olan devletlerde Devlet Aklı olacak fakat beş bin yıllık Türk Devletinde, Devlet Aklı yoktur diyeceksiniz, öyle mi?

Devlet Aklı, devletin genel ve değişmeyen ruhu ve özüne sahip, zaman ve mekân bakımından evrensel bir doktrindir!

Devlet Aklı, devleti, bizatihi amaç ve yüce değer olarak görmekte ve onun selameti ve muhafazasına mutlak öncelik tanımakta ve bu çerçevede siyasal eylem ve yöntemleri belirlemektedir!

Devlet Aklı, devletin bekası, devletin varlığı ve devletin gücünü korumaya yönelik yapılması gerekenler ve bunun araçlarının bilgisine ilişkindir!

Devlet Aklı, devletin rasyonel yönetim sanatına ilişkili ve bunun araçlarının bilgisini elde etmenin ve geliştirmenin, gerekli ve yeterli derecede elde etmenin arayışına girmektedir!

Devlet Aklı, devletin muhafazası için tehlike arz eden unsurları bertaraf etme araçlarının bilinmesi ve yönetim sanatının doğru işlemesini temin edecek ve devletin bütünlüğü ve gücünü muhafaza edecektir!

Devlet Aklı, devlet mezkûr araçların bilgisi ile düşman tehditlerinden emin olabilecektir! Bütün bunlar, devlet aklının bir parçası haline getirdiği bilgi ihtiyacı, yönetme sanatının bir tekniği olarak istihbarat sanatının ortaya çıkmasına ve şekillenmesine yol açmıştır!

Devlet Aklının ayrılmaz bir birimi haline gelen istihbarat, bilgi veya haberden öte, devlet için tehlike ve tehdit unsurları önlemenin araç ve yöntemlerini ortaya çıkarmak ve kaotik bir ortamda yönetim sanatının doğru bir biçimde gerçekleşmesine ilişkindir!

Devlettin bekası adına; İstihbarat önemli bir bilgidir! Günümüz dünyasında BİLGİ çok büyük bir güçtür! Güç olmadan savaşamazsınız! Güç olmadan hiçbir savaşı da kazanamazsınız!

Devletin içinde, milli bilinç, milli ruh ve bağımsız politikalar üreten milli bir kanat var mıdır? Bu damar ya da kanat, kim veya kimlerden oluşmaktadır?

Devlet Aklı, Derin Devletin çok ötesinde, Milli Stratejik bir Üst Akıldır! Türk Devleti ebed müddet devam ülkü ve ilkesi ile hareket eden, devletin varlığı ve bekası, milletin birliği çerçevesinde hareket etmektedir!

Küresel ve emperyalist güçlerin Orta Doğu – Afrika ve Avrasya’daki ulusal çıkarları çerçevesinde, tarihi – kültürü ve medeniyeti ile engel olarak gördükleri, Türk Devletidir!

Hamas ve İsrail arasında, enerji kaynakları ve enerji koridorunu DENETİM altına alabilmek ve sömürebilmek için zuhur ettirilen savaş akabinde, bünyemizden çıkartılmış, bölgedeki irili ufaklı tüm devletçiklere selam verenler, TÜRK Devletini yok saymaktadır! Peki, Nereye ve Ne zamana kadar?!

Afrika, Avrasya ve Orta Doğu bölgesinde, kadim devlet geleneği, tüm gönül coğrafyasındaki bağları ile karşılarına çıkma potansiyeli geliştirebilecek Türk Devletinden başka bir güç yoktur!

Türk Devleti, Devlet Aklı nezaretinde ki beka ve istiklal yolculuğuna, Ankara kriterleri ve Ankara vizyonu çerçevesinde devam edecektir! Başkaca bir KRİTER ya da EKSEN kabul edilmeyecektir!

GESARA & Nesara; PARA SAVAŞLARI!.

İnsanlık; 2. Dünya Savaşından beri büyük felaketlerle yüzleşiyor! Dünyanın bir tarafı yüksek refah seviyesi ve lüks içinde hayatını sürdürürken, diğer tarafta ise açlık ve sefalet içinde yaşamaktadır! Böyle bir dünyanın sürdürülebilirliği doğal olarak olamaz!

Dünyadaki yüzde bir kitle dünya gelirinin yüzde seksen beşini kazanıyor! Dünya nüfusunun yüzde doksan dokuzu ise geri kalan yüzde on beşi nasıl bölüşeceğine karar veremiyor!

Dünyada artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak! Uluslararası sistemin güç yapısı değişecek; değişimin küresel ve yerel ölçekte; hem sosyal, hem kültürel, hem ekonomik, hem finansal, hem para ve hem de siyasi sonuçları olacaktır!

1990′lı yıllarda, Harvey Francis Barnard, dünyadaki paylaşım düzensizliğine karşı, GESARA ( Küresel Ekonomik Güvenlik ve Reform Yasası ) ve NESARA ( Ulusal Ekonomik Güvenlik ve Kurtarma Kanunu ) adı altında bir dizi ekonomik reformu kapsayan önerilerini kamuoyu ve karar vericilerle paylaşır!

Bernard, Bataklığın Kurutulması veya Boşaltılması, Para ve Maliye Politikası Reformu başlıklı teklifini öncelikle Kongre üyelerine, bu yasaya hızla geçilmesine inandığı birer kopyasını da gönderir! Bir gelişme ve ilerleme sağlanamayınca, 2000 yılında yasa teklifini kamu malı olarak internet üzerinden yayınlamaya karar verir!

NESARA yasası, Mart 2000 tarihinde Kongredeki gizli bir oturumdan geçmeden ve Başkan Bill Clinton tarafından imzalanmadan önce, Kongre’de durdurulur! Bu yasa teklifi kimlerin işine gelmiyor? 2001 yılında ki müzakerelerin ardından Yüksek Mahkeme, Kongre’ye NESARA’yı onaylayan kararı vermesini teklif eder! Bu teklif, NESARA’nın yasalaşmasından on sekiz ay sonra 9 Eylül 2001’de gerçekleştir!

Yasanın 11 Eylül 2001 tarihinde yürürlüğe gireceği ve uygulanacağı saatte, New York’taki Dünya Ticaret Merkezi ikiz kulelerine terör saldırıları sırasında bilgisayarların ve yasa verilerinin yakıldığı da, iddia edilmektedir!

Bush, 11 Eylül 2001 saldırıları bahanesi ile, Irak Savaşı’nı NESARA’nın dikkat dağıtıcı unsurları olarak düzenlediğine de, inanılmaktadır!

NESARA yasa önerisi; Yasa dışı bankacılık faaliyetleri nedeniyle tüm kredi kartı, ipotek ve diğer banka borçlarının sıfırlanması! Federal Rezerv’in kabusu, bir borç affı olması! Altın, gümüş ve platin değerli metallerle desteklenen yeni bir ABD Hazine para biriminin oluşturulması! Anayasa Hukukuna uygun olarak yeni ABD Hazine Bankası Sistemini başlatması! Federal Rezerv Sistemini ortadan kaldırması!

Bu yasa ile dünyadaki milli paranın sahibi olan ulusal devletler, küresel para sihirbazlarının oyuncağı, milli paralarını da, kurtarmış olacaktır!

Hamas tarafından 7 Ekim tarihinde, İsrail’e fırlatılan füzeler, birileri ve özellikle de Siyonist İsrail çevrelerinde, İsrail’in 11 Eylül’ü olarak lanse edilmiştir! Neden acaba?

Peki, İsrail tüm komşularına mı saldıracaktır? Ya da Orta Doğu’da aklımızın alamayacağı bir savaşın işaret fişekleri mi?

Peki, Hamas ve İsrail arasında zuhur ettirilen savaş, para ve finans kaynaklı olabilir mi?! Neden olmasın?!

Ya da Hamas ve İsrail savaşı akabinde, yeni bir para – finansal sistem gelecek midir?!

Türkiye Cumhuriyeti Devleti Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, tüm uluslararası platform ve toplantılarda ki konuşmalarda yapmış olduğu vurgular; dünya insanlığının refahı, barışı ve huzurunun da tesisi adına, manidar olduğunu düşünüyorum!

Öncelikle ve özellikle Dünya beşten büyüktür, vurgusu! Türkiye, bütün ülkelerin çıkarlarının gözetildiği bir uluslararası sistem kurulması çağrısında bulunuyor!

İkinci Dünya Savaşı galipleri tarafından dizayn edilen BM, adil bir dünya düzeni kurmaktan çok uzaktadır!

Adalet ve güvenliği, ekonomik kalkınma ve sosyal eşitliği, tüm ülkelere sağlamayı amaç edinmiş global bir kuruluş olarak tanımlasa da, BM’nin bu hedeften çok uzakta olduğudur!

Çocukların öldüğü ve öldürüldüğü bir dünyada kimse masum değildir! Kimsenin can güvenliği yoktur, hiç kimse sürdürülebilir refah içinde olamaz!

Birleşmiş Milletlere, uluslararası kurum ve kuruluşlara karşı vicdanlarda oluşan güvensizlik duygusu, adalet duygusunu zedelemekte, milyonlarca insanı umutsuzluğa sevk etmektedir!

Mazlumlara yönelik çifte standart, çocukların katledilmesine karşı sergilenen kayıtsızlık, tüm dünyada teröre oksijen sağlamaktadır!

Birleşmiş Milletler ve uluslararası kurumlardan umutlarını kesen kitleler, çaresizlik ve umutsuzluk içinde, terörün tuzağına düşmektedir!

Peki, Dünya ve özellikle de Birleşmiş Milletler, İsrail tarafından başlatılan katliamlara neden seyirci konumundadır?!

İsrail’in bu insanlık vahşetine seyirci olanların, bölge üzerinde ki sinsi plan ve kirli hedefi nedir?!

Filler Tepişiyor, Çimler ( İnsanlar Ölüyor) Eziliyor!

Orta Doğu, Ön Asya ve Kuzey Afrika bölgesinde, YÜZ yıl önce küresel güçler tarafından başlatılan paylaşım ve emperyalist hedefleri doğrultusundaki durumları, bugün için hegemonyal duruş – varlık ve liderlikleri noktasında, kavgaya sebebiyet vermektedir!

Bölüşüm ve paylaşım için kavgaya tutuşmuşlardır! Neden ve Nasıl anlaşamazlar? Neleri ve neden paylaşamıyorlar? Bu kavganın bölge halkları ile bir ilgisi olabilir mi? Tabii ki mümkün değildir! Bölge halklarının büyük bir kısmı bunları ne görebilir ne de okuyabilir!

Ülkelerinde ki rahat yaşamaları ve bölgedeki sömürülerinin devam edebilmesi için tüm etnik ve dini dinamikleri harekete geçirmeleri gerekmektedir!

Bölgede hizmetçileri olan binlerce taşeron ve işbirlikçiler kolay bir şekilde bulunabildiği için!

Bölgede var olabilmeleri için sadece ve sadece etnik ve dini parçalanmışlık yetip artmaktadır!

Küresel güçler; yüz yıl önce, Osmanlı İmparatorluğunun hüküm sürdüğü ve nüfuz alanı, YİRMİ milyon kilometrekarelik kara parçasındaki; yer altı ve yer üstü kaynakları paylaşabilmek adına, gizli bir anlaşma ile karar kılmışlardır!

Günümüze geldiğimizde, dünyanın zengin yeraltı kaynaklarına sahip bölgemizde; paylaşım ve yeniden dizayn noktasında neler yaşanmaktadır? Yüz yıl öncekinden bir farkı var mıdır!

Yüz yıl önce kendileri sahnede ve meydanlarda görünen güçler, bugün de, kurmuş oldukları terör örgütleri üzerinden, vesayet ve vekâlet paylaşım savaşını vermektedir!

Bölgemizde, kanlı bir bölüşüm ve paylaşım savaşı devam etmektedir! Emperyalist güçler veya fillerin her birinin trilyon dolarlarla ifade edilen cari açıkları bulunmaktadır!

Emperyalist güçler, varlıklarının devamı için ancak ve ancak bu bölgede olmak ve bu bölgenin zengin yer altı kaynaklarını; kukla yönetim, işbirlikçi devletçikler maharetiyle ülkelerine taşımaları gerekmektedir!

Yüz yıl önce kendi aralarında anlaşabilen emperyal güçler, bugün açıklarının büyüklüğünden birlikte hareket edemiyor, anlaşma sağlayamıyor, varlık ve yoklukları adına kavgaya tutuştular!

Bölgemizde filler tepişirken, altında kalan çimler, tüm bölge halkları da ölmekte, yok olmakta ve ezilmektedir. Kimin umurunda; Filler tepiniyor ve tepişiyor!

Dünyanın gelmiş geçmiş en büyük stratejistlerinden biri olarak kabul edilen ve ABD derin devletine de yön veren bir zat; Türkiye, bölgesinde, herhangi bir devlet ile hiçbir şekilde bir araya gelmemeli ve bölgenin gelişimi adına da birlikte politika üretmemeli, diyor! Neden acaba?

Türkiye Cumhuriyeti Devleti; bölgesinde ki devletlerden bir veya bir kaçı ile bir araya gelmesi durumunda, bölgedeki ulusal çıkarlarımız açısından tehlikeli olabilir, diyor!

Türkiye Cumhuriyeti Devleti; bağımsız, yerli ve milli bir politika izlemeye, strateji geliştirmeye başladı! Komşu ülkelerle, bölgenin huzuru ve selameti için bir araya geldi! Küresel güçler veya bölgemizde ki tepişen – tepinen filler açısından dananın kuyruğunun koptuğu yer tam da burasıdır!

Bölgemizde, Fillerin tepişmek haricinde; çıkarları için füze, nükleer bomba ve atom bombası dahi fırlatırlar!

Bölgemizde, yüz yıl önce olduğu gibi yeni bir enerji paylaşımı adına; Hamas ve İsrail üzerinden, 3. dünya savaşını çıkaracaklar! Tarihlerinde olduğu gibi bölgeyi KAN GÖLÜNE ÇEVİRECEKLER!

Filler; Bölgemizi; BÖLME, PARÇALAMA, YÖNETME, PAYLAŞMA, ve YUTMA noktasında anlaşamadıklarından, tepinmekte ve tepişmektedir!

Yüz yıllardır olduğu gibi, Hala OYUN ve OYNAŞTASIN! FATİH’İN İstanbul’u FETHETTİĞİ YAŞTA; fakat AKILDA, FERASETTE, BASİRETTE, İDRAK ve ŞUURDA olman gerektiğini unuttun ve unutturdular!

Kamu Görevlileri Etik Kurulu ve ETİK Sözleşmesi!

Kamu Görevlileri Etik Kurulu; 25.5.2004 tarihli ve 5176 sayılı Kanunla kurulmuştur!

  • Kamu Görevlileri Etik Kurulunun görev ve yetki alanları; Kamu görevlilerinin uymaları gereken saydamlık, tarafsızlık, açıklık, şeffaflık, dürüstlük, hesap verebilirlik, kamu yararını gözetme gibi etik davranış ilkelerini; Yönetmeliklerle belirlemek ve uygulamayı gözetmek!
  • Etik davranış ilkelerinin ihlâl edildiği iddiasıyla re’sen veya yapılacak başvurular üzerine gerekli inceleme ve araştırmayı yaparak sonucu ilgili makamlara bildirmek!
  • Kamuda etik kültürünü yerleştirmek üzere çalışmalar yapmak veya yaptırmak ve bu konuda yapılacak çalışmalara destek olmak! 3628 sayılı Kanuna göre, verilen mal bildirimlerini gerektiğinde incelemek!
  • Kamu görevlileri için hediye alma yasağının kapsamını belirlemek ve en az genel müdür veya eşiti seviyedeki üst düzey kamu görevlilerince alınan hediyelerin listesini gerektiğinde her takvim yılı sonunda bu görevlilerden istemekle, görevli ve yetkilidir!
  • Genel bütçeye dahil daireler, katma bütçeli idareler, kamu iktisadi teşebbüsleri, döner sermayeli kuruluşlar, mahalli idareler ve bunların birlikleri, kamu tüzel kişiliğini haiz olarak kurul, üst kurul, kurum, enstitü, teşebbüs, teşekkül, fon ve sair adlarla kurulmuş olan bütün kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan; yönetim ve denetim kurulu ile kurul, üst kurul başkan ve üyeleri dahil tüm personel 5176 sayılı Kanun kapsamındadır.
  • Cumhurbaşkanı, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, Bakanlar Kurulu üyeleri, Türk Silahlı Kuvvetleri ve yargı mensupları ile üniversiteler, 5176 sayılı Kanun kapsamı dışındadır!

5176 sayılı kanun ve Kamu görevlileri Etik Davranış İlkeleri ile başvuru usul ve esasları hakkında yönetmelik hükümlerine göre; Kamu Görevlileri ETİK SÖZLEŞMESİNİ, Kamu Kurumlarında yeni işe başlayan veya daha önce işe başlamış fakat sözleşmeyi imzalamamış olan tüm KAMU PERSONELİ;

  • Kamu hizmetinin her türlü özel çıkarın üzerinde olduğu ve kamu görevlisinin halkın hizmetinde bulunduğu bilinç ve anlayışla!
  • Halkın günlük yaşamını kolaylaştırmak, ihtiyaçlarını en etkin, hızlı ve verimli biçimde karşılamak, hizmet kalitesini yükseltmek ve toplumun memnuniyetini artırmak için çalışmayı!
  • Görevimi insan haklarına saygı, saydamlık, katılımcılık, dürüstlük, hesap verebilirlik, kamu yararını gözetme ve hukukun üstünlüğü ilkeleri doğrultusunda yerine getirmeyi!
  • Dil, din, felsefi inanç, siyasi düşünce, ırk, yaş, bedensel engelli ve cinsiyet ayrımı yapmadan, fırsat eşitliğini engelleyici davranış ve uygulamalara meydan vermeden tarafsızlık içerisinde hizmet gereklerine uygun davranmayı!
  • Görevimi, görevle ilişkisi bulunan hiçbir gerçek veya tüzel kişiden hediye almadan, maddi ve manevi fayda veya bu nitelikte herhangi bir çıkar sağlamadan, herhangi bir özel menfaat beklentisi içinde olmadan yerine getirmeyi!
  • Kamu malları ve kaynaklarını kamusal amaçlar ve hizmet gerekleri dışında kullanmamayı ve kullandırmamayı, bu mal ve kaynakları israf etmemeyi!
  • Kişilerin dilekçe, bilgi edinme, şikayet ve dava açma haklarına saygılı davranmayı, hizmetten yararlananlara, çalışma arkadaşlarıma ve diğer muhataplarıma karşı ilgili, nazik, ölçülü ve saygılı hareket etmeyi!

Kamu Görevlileri Etik Kurulunca hazırlanan yönetmeliklerle belirlenen etik davranış ilke ve değerlerine bağlı olarak görev yapmayı ve hizmet sunmayı taahhüt ederim, şeklinde, ETİK SÖZLEŞMESİNİ, imzalamaktadır!

Akdeniz ve Doğu Akdeniz, Neden, Isıtılıyor — 3 —


Dünya tarihi, her yüz yılda büyük bir değişim ve dönüşüm ile karşı karşıya kaldığını yazılarımızda sürekli olarak vurgulamaya çalışıyoruz!

Bu değişim ve dönüşümün nasıl olması gerektiği, dönemin emperyalist – hegemonya devletleri ve küresel güçler karar vermektedir!

Paylaşım ve dizayn için mezkûr güçlerin anlaşması gerekmektedir! Anlaşma ve uzlaşmanın olmadığı dönemler, dünya ve insanlık tarihi için çok büyük acılar, yıkımlar ve sancılarla doludur!

Hamas üzerinden yürütülen, Hamas ya da Filistin ve İsrail savaşını, bu çerçeveden okumak gerekmektedir!

Birinci dünya savaşı öncesi dönemin güçlü devletleri, İngiltere, Fransa ve daha sonradan Çarlık Rusya’nın dağılması ile ikilinin birlikteliğinde, Osmanlı İmparatorluğunun hâkim olduğu bölgelerin nasıl pay edileceğinin karara bağlanmış olması gibi!

Bugün de, yeni dünya düzeni, Akdeniz ve Doğu Akdeniz havzası üzerinden kurulacağına şahit olmaktayız!

Çarlık Rusya’nın dağılması ile paylaşım anlaşması Sykes- Picot’u dünya halkları ancak öğrenebilmiştir! Osmanlı İmparatorluğunun hakim olduğu yirmi dört milyon kilometre karelik topraklar ve Akdeniz havzası bugün yeniden bir paylaşım ile karşı karşıya kalmıştır!

  • Paylaşım noktasında günümüzün hegemonya devletleri ve küresel güçleri anlaşma sağlanamadığı için dünya hakları ve özellikle de Akdeniz havzası türbülans yaşamaktadır! Peki, Türbülans ne zamana kadar devam edecektir?
  • Türbülans dönemlerinde dünya halkları çok büyük zarar görmeden nasıl kurtulabilecektir? Yaşanan türbülans tek boyutlu mu, yoksa çoklu mu olmaktadır?
  • Akdeniz havzasında yaşanan türbülans kalıcı ve süreklilik arz edecek midir? Yoksa yaşamakta olduğumuz türbülans arızı midir? Hegemonya devletler ve küresel güçlerin bilek güreşi ve türbülans ne zamana kadar devam edecektir?
  • Dünya ve bölge insanlığı adına, yaşanan türbülanstan kurtulabilmek için bir önder veya denge gücü ortaya çıkacak mıdır?
  • Küresel ve emperyalist güçler; Akdeniz ve özellikle de Doğu Akdeniz’e hâkim olmak ve tamamen kontrol altına alabilmek için aparatlar maharetiyle, her türlü saldırı, kirli oyun, sinsi hesap ve girişimlere şahit olmaktayız!

Akdeniz’e sınırı olmayan devletlerin bu bölgede ne işi olabilir? Peki, Akdeniz’de neler oluyor? Akdeniz neden çok önemli bir konuma yükselmiştir? Türk Devleti, Akdeniz’de, bekasına yönelik; stratejik ve taktik hamleler yapmaktadır!

Akdeniz’in ortasında savaş gemisi konumundaki Kıbrıs’ta ne işimiz var diyenlere, ne demek gerekir? Kıbrıs için ver kurtul diyen safdil akla ne denir ki?

On bin kilometre ötelerden buralara kadar gelen küresel ve bölgesel güçlerin ne işi vardır? Akdeniz bu devletler için neden önemlidir?

On bin kilometre ötelerden küresel güçlerin savaş gemileri Akdeniz’de balina avlamak için gelmiş olabilir mi?

Akdeniz; Selçuklu Devleti döneminde Anadolu’nun hem Türkleşmesi, hem de İslamlaşmasının önü açılmıştır!

Haçlı seferleri ile başlayan ticaret savaşlarında Akdeniz’in önemini kavrayan Anadolu Selçuklu Devleti yönetimi ticari olarak, temayüz etmiştir!

Akdeniz tarihte, Anadolu Selçuklu Devleti döneminde, Türk gölü olmaya başladığına, şahit olmaktayız!

Akdeniz’e ve bölgeye de sınırı olmayan, On Bin kilometre ötelerden Akdeniz ve Doğu Akdeniz’e gelen küresel ve emperyalist ülkelerin SAVAŞ gemilerine; Kadim Türk Devlet Aklı denetiminde ki; Türkiye Cumhuriyeti Devleti; Anadolu’daki BEKASI ve VARLIĞI, MAVİ VATAN sahasında ki, hem kendi ve hem de bölge halklarının hakları adına, anladıkları dilden cevap verecektir! Başkaca bir seçim ve tercihimiz yoktur!

1 -) 25 Mart 2016 tarihli KÖŞE YAZIM; Doğu Akdeniz’de Sular Isınıyor, Neden?!

2 -) 21 Ekim 2018 tarihli KÖŞE YAZIM; Akdeniz Türk Gölü Olarak Kalacaktır!

3 -) 8 Kasım 2018 tarihli KÖŞE YAZIM; Akdeniz’de Türbülans Yaşanıyor!

4 -) 3 Kasım 2019 tarihli KÖŞE YAZIM; Akdeniz’de Sular Her Zaman Sıcaktır!.

5 -) 26 Aralık 2019 tarihli KÖŞE YAZIM; Yeni Dünya Sistematiği Akdeniz’de Kuruluyor!.

6 -) 29 Aralık 2019 tarihli KÖŞE YAZIM; Akdeniz’deki Bilek Güreşi!.

7 -) 31 Ekim 2020 tarihli KÖŞE YAZIM; Mavi VATAN ve Akdeniz!.

Dünya ve Ulusal; Gündemi Okuyabilmek – 3 –

Irak işgali ve sonrasındaki savaşlarda, medya kuruluşları üzerinden dezenformasyon ortaya çıkmıştır!

Bugün de; İsrail – Hamas savaşıyla birlikte dezenformasyon ( yalan – yanlış ve yanlı haber ve görsel ) sosyal medyada yayılmaktadır!

Daha önce konu ile ilgili köşe yazılarım;

1 – ) https://ahmetunver.com.tr/2020/11/05/basin-sivil-toplum-orumcek-agi/


2 -) https://ahmetunver.com.tr/2022/06/05/basin-medya-kimlerin-taseronu/

Peki, Neden ve Neler olmaktadır? Dün olduğu gibi İnsanların ölümü üzerinden ne gibi bir kirli ve sinsi hesaplar yapılmaktadır?

Propaganda; bir fikir veya harekete taraftar kazandırmak amacı ile düzenlenen programların bütünü!

Propaganda; kişi veya grupların fikir, tutum ya da davranışlarını etkileme amacına yönelik tek yönlü haberleşme, olarak tanımlanır.

Propaganda; açık veya gizli olabilir. Belli bir amacı gerçekleştirmek için, hedef kitlede davranış değişikliği yaratma faaliyetlerin tümü.

Propagandanın amacı, propagandayı yapana doğrudan veya dolaylı fayda sağlamaktır. Karşı tarafı, ekonomik ve politik yalnızlığa itmek amaçlanır.

Bir savaşta; zafer, düşmanın yenilgiyi kabulüne bağlıdır. Düşmanın moral gücünün çökmesi, ancak psikolojik savaş yöntemi, propaganda veya dezenformasyon ile mümkündür.

Kara Propaganda, Dezenformasyon türleri arasında en kapalı olanıdır! Kaynak belli değildir ve kendini gizlemeyi amaç edinmektedir.

Yalan haber, iftira, çarpıtma, hile, entrika ve benzeri ahlak dışı uygulamalara başvurulur! Dijital dünyada, sosyal medya araçlarında ki TROL orduları gibi!

Sunulan haber ya da görselin arka planda, teknolojik olarak hazırlanmış olma ihtimalini, unutamak gerekir!

Kara propaganda veya dezenformasyon; sosyal ve ekonomik dayanışmayı yıkmak; İnsanları şüpheli, kaygılı, mutsuz, gelecekten ümitsiz ve zihni karışıklık içerisinde tutmak hedeftir!

Psikolojik Harb, savaşın kazanılması veya kaybedilmesinde, savaştan sonra da üstünlüğün devam etmesi veya sorunların çözülmesinde insanların ruh haline etki ederek sonuç almaktır!

Bir toplumun ruhu, beyni, ümidi, mücadele ve savaşma azmi etki altına alınmaya çalışılır!

Belirli bir amaca yönelik, uzun vadeli plan ve stratejilerle yapılan psikolojik savaş hem sıcak hem de soğuk savaş dönemlerinin en çok başvurulan mücadele yöntemlerinden biri olmuştur.

Bölgemiz üzerinde ulusal çıkarları olan küresel ve emperyalist güçler; işbirlikçileri tarafından yapılan insanlık ve ahlak dışı saldırılar, kara propaganda – dezenformasyon ve psikolojik harb teknikleri zaviyesinden aşinalık göstermektedir! Uyanık ve dikkatli olmak gerekir!

Aksi halde, başkalarının kendi çıkarları çerçevesinde, yüz yıl önce olduğu gibi bölge üzerinde ki sinsi ve kirli planların ya da dezenformasyonların bir parçası veya oyuncağı olabiliriz!

Dün, konvansiyonel medyada, masa başı asparagas haberler ile bölgemizin bekası ve birliğine kast edenler, bugün de, dijital medya üzerinden dezenformasyon haberler ile hem algı operasyonları ve hem de bölge halklarının barış ve huzuruna kasıt etmektedir!

YALAN – YANLI HABER ve Dezenformasyon peşinde, yanlış yerde konum alabiliriz!

Küresel şeytani akıl ve emperyalizm olgusunu gözlerden kaçırmamak gerekir!

Dünyada yaşadığımız; tüm OLAY – OLGU – HABER – PATLAMA ve SAVAŞLARIN arkasında, iki EKOL arasında ki; GÜÇ ve HEGEMONYA mücadelesi olduğunu unutmamak gerekir!

Aksi halde detay ve ayrıntılarda ya da medya aracılığı ile sunulan teknolojik olarak hazırlanmış manüpülatif haber ve görsel, AYRINTI ve DETAYLARINDA BOĞULMAYA devam ederiz!

Birileri, teknolojik olarak sunmuş oldukları haber ve görsel vasıtasıyla, sinsi ve kirli planları ve yürütmüş oldukları ALGI OPERASYONU çerçevesinde, AKLIMIZ ve DÜŞÜNCELERİMİZ ile resmen ALAY etmektedir!

Malcolm X; Eğer dikkat etmezseniz, MEDYA; mazlumlardan nefret etmenize ve zalimleri de sevmenize sebep olur, diyor! Neden acaba?

Kamu Kurumlarında; ETİK ve ETİK DIŞI Davranışlar!

Geçtiğimiz günlerde; Konya Büyükşehir Belediye Başkanlığı, Konya Valiliği ve Kamu Görevlileri Etik Kurulu tarafından, Kamu Kurumlarında Etik ve Etik Yönetimi konulu bir konferans tertip edilmiştir! Programa emeği geçenleri ve tüm katılımcıları, tebrik ve teşekkür ederim!

Kamu görevlileri; kamu hizmetlerinin yerine getirilmesinde; sürekli gelişimi, katılımcılığı, saydamlığı, tarafsızlığı, dürüstlüğü, kamu yararını gözetmeyi, hesap verebilirliği, öngörülebilirliği, hizmette yerindenliği ve beyana güveni esas alır!

Etik; bir insana ve Kamu görevlilerine; ne yapması ya da ne yapmamasını öneren bir dizi değerler bütünü!

  • Ödev; kişinin işgal ettiği rolden beklenen davranışlar!
  • Erdem; iyi bir insanı tanımlayan özelliklerin tümü!
  • İlke; davranışları biçimlendiren temel doğrular!
  • Toplumun çıkarı ise toplum genelinin yararına olan her türlü eylem!

Bir bütün olarak incelendiğinde bu değerler bütünü, etik davranışın çerçevesini belirlemektedir.

Kamu yönetiminde en sık karşılaşılan etik dışı davranışlar; haksız mal edinme, irtikap, zimmete para geçirme, kaçakçılık, resmi ihaleye fesat karıştırma, görevin gerektirdiklerini yapmaktan kaçınma, yetkiyi kötüye kullanma, gücün istismar edilmesi, kayırmacılık ve ayrımcılık yapmak, ihmal, yaranma, dalkavukluk, hakaret, kötü alışkanlıklar, dedikodu ve aracılar yoluyla iş yürütme gibi eylem ve uygulamalar bulunmaktadır!


Peki, Kamu Kurumları ve Belediyelerde; haksız mal edinme, zimmete para geçirme, ihaleye fesat karıştırma, yetkiyi kötüye kullanma, kayırmacılık ve ayrımcılık yapmak, hakaret, kötü alışkanlıklar, dedikodu ve aracılar yoluyla iş yürütme gibi eylem ve uygulamalar, var mıdır, yok mudur?

Ya da bu vb. eylemler; sadece kitaplarda, kanun maddeleri ve yönetmeliklerde, öylesine mi kaleme alınmaktadır?!


Kamu Kurumları ve Belediyelerde, emeklerinin karşılığı maaş alanlar, diğer birimlerde yönetim kurulu üyeliği vb. görevleri ile, HUZUR HAKKI adı altındaki tüm aldıklarının; hem HARAM ve hem de ETİK DIŞI bir davranış olduğunu hatırlatmakta fayda vardır!

  • Peki, bir kurumda yönetici konumunda bulunan kişi, mezkur fiilleri icra eden personel hakkında neden, idari ve adli işlem yapmaz!
  • Ya da mezkur fiilleri icra eden kişiler, yöneticiye şikayet edildiğinde ya da bilgi verildiğinde, Sayıştay denetçileri veya Müfettiş gelir, sadece USULSUZ bir durum var, raporu yazar ve gider! KORKMAYIN – ENDİŞELENMEYİN, şeklinde neden cevap vermektedir?
  • Garip olan ise, mezkur ifadeleri, İlahiyat Fakültesinde bir öğretim üyesi ve yönetici konumunda bulunan kişiler tarafından ifade edilmiş olmasıdır!
  • Peki, sayıştay denetçileri ve müfettişler tarafından Kamu Kurumlarına yapılan denetimlerde, Usulsuzlük var ibaresi, etkili ve yetkili kurumlar nezdinde, neden dikkate alınmaz?!
  • Kamu kurumları ve belediyelerde, müdür veya belediye başkanı değişimi sonrası, kızağa alınan ve hiçbir görevi de olmayan kişiler, sadece bankamatik memuru konumunda olmalarını, hangi ETİK Değerler çerçevesinde değerlendirilmelidir?!
  • Ya da, anası belli babası belli, ON YILLIK bir Kamu veya Belediye çalışanı, tapu kayıtlarında, milyon TL değerinde ON ADET evinin olmasını, hangi ETİK Değerler çerçevesinde okumalıyız?!
  • Peki, Kamu kurumlarında yapılan denetimlerde ki; USULSUZLÜK var ibaresi ne demektir! Kamu kurumlarında Usulsuzlük var ibaresi, YOLSUZLUK ve RÜŞVET ile eş değer midir? Yoksa sıradan bir olay mıdır?
  • Kamu kurumlarında çalışan tüm personel nezdinde, yöneticilerin arkasında ki siyasi ve başkaca güçlerden kaynaklı, USULSUZLÜK bir SUÇ olarak görülmemektedir! Neden acaba?


Kamu yönetiminde etik dışı davranışlardan bahsedildiğinde; yolsuzluk ve yolsuzluğun yaygın türü, rüşvet, akıllara gelmektedir!


Yolsuzluk; gelişmiş ve gelişmekte olan tüm ülkelerin en önemli sorunlarından birini teşkil etmektedir! Kamusal yetkinin kişisel çıkar için kullanılması!


Yolsuzluk; kamu bürokrasisinin örgütsel bir sorunu olarak değerlendirilmekte ve yapılmaması gereken işlemleri yapmak ve yapılması gereken işlemleri yapmamak şeklinde tanımlamaktadır!


Rüşvet, az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde, gelişmiş ülkelere oranla daha yaygındır! Bunun nedeni, kamu çalışanların ücretlerinin görece düşük olmasıdır!


Rüşvet, kamu adına karar verme ya da işlem yapma yetkisine sahip kişilerin, sağladıkları avantajlar karşılığında ya da işlemin çabuklaştırılması için para veya hediye almaları ya da istemeleri biçimindeki yolsuzluk türü olarak tanımlanmaktadır.


Kamu Görevlileri Etik Davranış İlkeleri Yönetmeliği; kamuda etik kültürünü yerleştirmek! Kamu görevlilerinin görevlerini yürütürken uymaları gereken etik davranış ilkelerini belirlemek!


Bu ilkelere uygun davranış göstermeleri açısından onlara yardımcı olmak ve görevlerin yerine getirilmesinde; adalet, dürüstlük, saydamlık ve tarafsızlık ilkelerine zarar veren ve toplumda güvensizlik yaratan durumları ortadan kaldırmak suretiyle kamu yönetimine halkın güvenini artırmak, toplumu kamu görevlilerinden beklemeye hakkı olduğu davranışlar konusunda bilgilendirmek, Kamu Görevlileri Etik Kurula, başvuru usul ve esaslarını düzenlemektir!


Yazar Alev Alatlı; Aslolan helalleşmek olmalıdır! Helalleşmek mahkemede dava kazanmaktan daha üstün olmalıdır! Çünkü her yasal hak, helal değildir ve olamaz! Keza iflas eden kardeşinizin haraç mezat satışa çıkarılan evini satın almanız, yasal hakkınız olabilir ama helal değildir! İmar ruhsatı olan bir müteahhit şehrin ufkuna tecavüz ederken yasal olarak suçsuzdur ama yaptığı iş helal değildir! Yeni ve çok daha ucuz bir enerji türünün pazara girmesini önlemek üzere üretim haklarını satın alan ve dümen altı eden bir petrol şirketi yasal olarak suçsuzdur! Ama yaptığı iş helal değildir! Keza raf ömrünü uzatmak için ekmeğin içine kanserojen madde koyan fırıncı yaptığı formülü ambalajın üzerine koyduğu için yasaldır, dolayısıyla suçsuzdur ama yaptığı iş helal değildir, ifade ve vurgularının, Kamu Kurumlarındaki tüm çalışanlar için ETİK ve ETİK DIŞI DEĞERLER, zaviyesinden örnek alınması ve olması dileklerimle!

12. Kalkınma Planı Kapsamında; Mesleki ve Teknik Eğitim!.

Mesleki ve Teknik eğitim, özellikle de MESLEK LİSELERİN kapanması sonrasında yaşanan tartışmalara şahit olmaktayız! Peki, Mesleki liseler neden kapanmakta ya da kapatılmaktadır!.


Mesleki ve Teknik liseler tekrar açılabilir mi? Ya da teknolojinin geldiği zirvede güncellenebilir mi? Veya başkaca bir formül devreye alınabilir mi?

Üretmeyen toplumlar, üreten toplumların kölesi olmak durumundadır!

Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın onayının ardından TBMM’ye sunulan ve 2024 – 2028 dönemini kapsayan 12. Kalkınma Planı kapsamında, Mesleki ve Teknik öğretim alanlarındaki öğretmen ihtiyacını karşılamak amacıyla, üniversitelerle işbirliği yapılarak, Mesleki ve Teknik öğretmen yetiştirme programlarının açılması sağlanacağı!

Kalkınma Planı kapsamında; mesleki ve teknik eğitimde özel sektörle işbirliği artırılacağı!

m paydaşlar, rollerini ve sorumluluklarının tanımlanacağı mesleki eğitim yönetim modeli geliştirileceği!

Mesleki ve teknik eğitim süreci, bütüncül olarak planlanacağı, eğitim kademeleri arasında birbirini tamamlayıcı programlar geliştirileceği!

Mesleki ve teknik eğitimde, mesleğe özgü yabancı dil eğitimine ağırlık verileceği!

Mesleki eğitimde ders seçimi dahil karar alma süreçlerine özel sektörün ve ailelerin katılımının önü açılacağı!

Mesleki ve teknik öğretim alanlarındaki öğretmen ihtiyacını karşılamak amacıyla üniversitelerle işbirliği yapılarak mesleki ile teknik öğretmen yetiştirme programları açılacağı!

Özel sektör ile mesleki ve teknik eğitim kurumları arasında finansman dahil uzun vadeli işbirliği yapılacağı!

Ülke sanayisinde öncelikli sektörlerde faaliyet gösteren firmalardaki eğitim merkezi altyapısından mesleki ve teknik eğitim öğrencilerinin yararlanması sağlanacağı!

Staj ve işletmede mesleki eğitim uygulamalarının niteliğini artırmak için işletmelerdeki usta öğretici ve eğitici personelin meslek içi eğitim almalarına yönelik projeler geliştirilecek ve bu eğitimler izleneceği!

Mesleki ve teknik eğitime yönelik alternatif finansman kaynakları oluşturulacak ve bu kaynakların kullanımı artırılacağı!

Mesleki ve teknik eğitimde mesleki, akademik, dijital ve sosyal beceri kazanımı iyileştirileceği, ahilik kültürüyle birlikte mesleki değerlere bağlılık güçlendirileceği!

Akademik ve mesleki beceriler dahil olmak üzere ulusal beceri tanımlaması yapılacağı!

Akademik, mesleki, dijital, sosyal ile duygusal becerileri içerecek şekilde kapsayıcı ölçme ve değerlendirme sistemi geliştirileceği!

Mesleki ve teknik ortaöğretimde alan ve dal açma ile kapatma süreci, yerel ihtiyaçlar ve sektör talepleri doğrultusunda gerçekleştirileceği!

Mesleki eğitimde teknolojinin yoğun kullanımı sağlanarak öğrencilerin ve eğiticilerin mesleki bilgi yanında dijital becerileri geliştirileceği, öğretmen ve yöneticilere yönelik hizmet içi eğitimler düzenlenecek, öğretim araç gereç ve içerikleri hazırlanacağı!

İşbirliği protokolleri kapsamında, hizmet içi eğitimlerle mesleki ve teknik eğitim atölye ve laboratuvar öğretmenlerine yönelik işbaşı eğitimlerine ağırlık verileceği!

Mesleki ve teknik eğitim alan bireylerin iş gücü piyasasına geçişleri kolaylaştırılacağı!

İş gücü piyasası ile mesleki ve teknik eğitim arasındaki uyumun geliştirilmesi için gençlerin iş gücü piyasasının ihtiyaçları doğrultusunda tercih yapmaları sağlanacağı!

Öncelikli sektörlerdeki mesleki ve teknik eğitime yönelimin sağlanması için burs, eğitim desteği gibi çeşitli teşvik mekanizmaları uygulanacağı!

Özel sektörle işbirliği içerisinde mesleki ve teknik eğitimde bölüm ve alan bazında ihtiyaç planlaması yapılarak bölgesel ve sektörel düzeyde beceri ihtiyaç haritası çıkarılacağı!

Nitelikli iş gücü ihtiyacını karşılamak için program bütünlüğü esas alınarak başta OSB’lerde yer alanlar olmak üzere meslek liseleri ile yükseköğretim kurumlarının program, yönetim, insan kaynakları, finansman ve fiziki altyapı açısından eşleştirilmesi ve koordinasyonu sağlanacağı!

Özel mesleki ve teknik eğitim kurumlarına verilen devlet desteği kalite standartları gözetilerek verileceği, ifade edilmekte ve vurgulanmaktadır!

  • Dünya standartlarında kalkınmanın yegâne yolu, çağın teknolojilerini üretecek, insan gücünü yetiştirmek ve sahip olmaktan geçmektedir!
  • Bu çerçevede; Mesleki ve Teknik liselerin acilen güçlendirerek, sınav ile öğrenci alan, yetiştiren ve katma değer üreten kurumlar haline getirmekten geçer!
  • Ayrıca üniversitelerin geçici işsizlik önlemi olarak görülen bölümleri de acilen mesleki ve teknik yüksekokullara dönüştürülmelidir!
  • Bu anlamda gelecek beş yıl içinde; Türkiye, dışarıya bağımlı olmayan, kendine yeter bir ülke haline gelmesi mümkündür!
  • 1 -) Mesleki ve Teknik Liselerde, bilgi temelli teknolojiyi üretebilecek nesiller yetiştirilmelidir!
  • 2 -) Mesleki ve Teknik yüksekokullarda okuyan öğrenciler bu teknolojinin AR-GE kısmında çalışabilecek bilgi ve donanıma sahip olmalıdır!
  • 3 -) Katma değer üretmeyen beton tasarımlı İnşaatlar yerine sayısal denetim araçları ve robotik teknolojilere yatırım yapılmalıdır!
  • 4 -) Hava, uydu, uzay, yapay zeka ve okyanus teknolojilerine yatırım yapılmalıdır!
  • 5 -) Tarım, Tıp, Medikal, Enerji ve diğer teknolojilere yatırım yapılmalıdır!
  • 6 -) Beyin göçü acilen önlenerek, yurtdışındaki yetişmiş gençlerimiz, motive edilerek beyin gücüne dönüştürülmelidir!
  • Her okuyan öğrenci; doktor, avukat, öğretmen, mühendis, hâkim ve savcı olmak zorunda mıdır?
  • Peki, böyle bir durumda, toplumdaki diğer meslekleri kimler yapacaktır? Son dönemde, göçmenler olmasa, organize sanayilerinde ve çiftliklerde, istihdam edilecek personel bulunamamaktadır!
  • Ünlü bir mimar, oğlunun ne iş yapacağı konusunda, bir soruya vermiş olduğu cevap çok manidar! Oğlum; İNŞAAT USTASI olacak, diyor! Nasıl olabilir diyor, bizim gibi ŞAN – ŞÖHRET odaklı toplumlar! Sizin gibi ünlü bir MİMARIN oğlu ve İnşat ustası, öyle mi?
  • Ünlü Mimar, Oğlum; Mutsuz olacağı bir mesleği tercih etmektense, MUTLU – HUZURLU olacağı ve İŞİNİ de EN GÜZEL şekilde yapacağı bir MESLEĞİ tercih etmesi daha evladır, diyor!
  • Bizim gibi toplumlarda, herkes OKUMALI, OKUMAYACAK olan öğrenci de, ZORLA veya ÖZEL ÜNİVERSİTE maharetiyle OKUTULMALI ve mutlaka bir KARİYER sahibi olmalıdır!

Akdeniz ve Doğu Akdeniz ( NEDEN ) Isıtılıyor — 2 —

2008 ve 2009 yıllarında; Tuzla Tersane bölgesinden gelen haberler ile uyanıyorduk! Bu haberler ile gündem meşgul ediliyordu! Bu haberleri yapan veya yaptıranların hedefi neydi? Ya da bu olaylar gerçekten bir kaza mıydı?

Bu tarihlerde, İstanbul Tuzla Askeri tersanesinde çalışan bir dost, şöyle gemi yapıyoruz, böyle gemi, şu kadar büyük, bilmem şu kadar kapasitede ve hatta MİLGEM ifadesini de kendisinden ilk defa duymuştuk! Yoksa bu haberler ile sosyal bir hareketlenme mi hedefleniyordu?

Türk Devleti, Kadim Devlet Aklı ile, yeni dünya sistematiğine yönelik, başlatmış olduğu stratejik ve taktik projeler birilerinin uykularını kaçırıyordu! Birileri yapmayın ve durdurun demek istiyordu!

Yüz yıldır, böyle devam ediyordu! Üretmenize gerek yok, daha ucuz şekilde size verelim, diyorlardı!

11 Eylül tarihi baz alındığında, dünya ve özelikle de bölgemiz için küresel ve emperyalist güçlerin sinsi plan ve kirli hesapları harekete geçmişti! Dünya ve bölgemiz için kötü kokular gelmeye başlamıştır!

İki bin üç yüz yıllık devlet hafızası olan Türk Devletinin ne yapması bekleniyordu! Kaderine razı mı olmalıydı! Irak ve Afganistan ile başlayan süreç, Arap Baharı ile kapımıza dayanıyordu!. Ya da Anadolu’da yeniden var olmak ve beka için ölümü göze mi almak gerekiyordu!

Türk Devleti, Devlet Aklı ile birlikte, küresel kirli senaryo ve tehditlere rağmen, varlık ve beka için her şeyi göze almıştır! Sınırlarımızda terör örgütleri üzerinden kukla ve koridor devletçik kurmayı planlayan, küresel ve emperyalist güçlere, anladıkları dilden cevaplar verilmektedir!

1 Nisan 2006 tarihinden itibaren, Doğu Akdeniz’de, Türk deniz yetki alanlarında denizde durumsal farkındalığa sahip olmak, deniz güvenliğine katkı sağlamak ve Türkiye Cumhuriyeti’nin deniz yetki alanlarındaki hak ve menfaatlerini korumak maksadı ile Akdeniz Kalkanı Harekâtı icra edilmektedir!

Harekat kapsamında, Doğu Akdeniz’de, Türkiye adına faaliyet icra eden Araştırma Gemilerine koruma ve destek sağlanmaktadır!

Deniz Yetki Alanlarımızda, diğer ülkeler adına izinsiz araştırma faaliyetlerinde bulunan araştırma gemileri ikaz edilmektedir!

Araştırma gemilerinin Türk makamlarından izin almaksızın araştırma faaliyetlerine devam etmeleri engellenmektedir!

Bölgedeki muhtemel risk ve tehdit unsurları ve yasa dışı faaliyetlere karşı caydırıcılık sağlanması açısından önem arz etmektedir!

Akdeniz Kalkanı Harekâtı; Enerji Hatlarının Güvenliğinin Sağlanması, 2011 yılında başlayan Arap Baharı sonrasında Kuzey Afrika ve Ortadoğu’da ortaya çıkan gelişmeler, Doğu Akdeniz’de deniz güvenliğinin önemini daha da artırmıştır!

Türk Silahlı Kuvvetlerinin önemli projelerinden; Denizaltı Savunma Harbi ve Keşif Karakol Gemisi ( MİLGEM ) Projesi kapsamında, Savunma Sanayi Başkanlığı ile Savunma Teknolojileri arasında, 2006 yılında, Prototip Gemi Dizayn Hizmetleri ve Platform İnşa ve Donatım Malzeme ve Hizmetlerinin Tedarik Sözleşmesi, imzalanmıştır!

SSB ve Deniz Kuvvetleri Komutanlığının ortaya koyduğu vizyon ve kararlı tutum ile gerçekleşen ve Türkiye’nin milli imkanlarının azami oranda kullanıldığı Milli Gemi (MİLGEM) Projesi kapsamında, Türkiye’de ilk defa günümüz teknolojisine uygun, yüksek standartlara sahip, komplike bir su üstü harp gemisinin dizayn ve entegrasyonu yerli sanayinin desteği ile milli imkanlar kullanılarak gerçekleştirilmiştir.

Yeni dünya sistematiğinin bölgemiz ve özellikle, Akdeniz’de kurulacağını vurgulamıştık! Yüz yıl önceki paylaşım bu topraklarda cereyan etmiştir! Bugün de kaldıkları yerden devam etmekteler! Dünyanın merkezi, sıklet noktası ve dengesi bu topraklardır! Kendi haline bırakmazlar! Bölge ülkelerini tek yumruk oluncaya kadar!

Türkiye Cumhuriyeti Devlet yönetimi, Türk Devlet Aklının denetim ve kontrolünde, Türk Devleti ebed müddet devam ilke ve ülküsü çerçevesinde, 2053 ve 2071 hedefleri doğrultusunda, Türk Devletinin Bekası ve Türk Milletin birliği adına, stratejik ve taktik politikalar üretmek ve geliştirmeye devam etmektedir!

Türk Devleti, Anadolu’daki varlığı, Orta Doğu, Afrika ve Asya bölgesindeki barış, huzur ve kalkınma adına, Adalet ve Hakkaniyetin temsilcisi ve mazlum milletlerin de hamisi olarak, re-aksiyoner değil, aksiyoner ve pro-aktif olmak zorundadır!

Akdeniz’e ve bölgeye sınırı olmayan, On Bin kilometre ötelerden Akdeniz ve Doğu Akdeniz’e gelen küresel ve emperyalist ülkelere; Kadim Türk Devlet Aklı denetiminde ki; Türkiye Cumhuriyeti Devleti; Anadolu’daki BEKASI ve VARLIĞI, MAVİ VATAN sahasında, hem kendi ve hem de bölge halklarının hakları adına, anladıkları dilden cevap vermeye devam edecektir!