GARA ve Perde Arkası!..

ABD merkezli Think Tank kuruluşu,  Brooking Enstitüsü; Türkiye – ABD ilişkileri üzerine yayınladığı son raporda; Türk Devleti için  Batı ile bağların yeniden kurulmasının fayda sağlayacağına, demokratik olarak seçilmiş bir Türk hükumeti karar verecektir!. O zamana kadar Washington’un önündeki zorluk, bunu görünür kılmak için yeterli baskıyı sürdürmek olacaktır, diyor!.

Neymiş efendim!. ABD yönetimi, Türk devletine karşı,  Kadim Türk Devlet Aklı denetiminde ki Türk Devletinin sergilemiş olduğu bağımsız duruş ve politikalara yönelik,  Batı ile ilişkilerin yeniden eskisi gibi söz dinler bir formata dönmesi zaviyesinden, yeterli  baskıyı kullanması ve sürdürmesi gerekiyormuş!. Bak sen!. Hala eski dünyada olduğu gibi aba altında sopalar!..

Mezkur  rapor  çerçevesinde ki açıklamalar, TSK’nin başlatmış olduğu GARA harekatı, akabinde gelen Gara şehitleri  ve Gara bölgesini tanımaya çalışalım!.

Gara bölgesi;  Türkiye’nin terör örgütü olarak kabul ettiği tüm grupların yer aldığı Sincar’a açılan kapısıdır! Sincar ile diğer PKK kontrolündeki bölgeler arasında bağlantı sağlıyor!. Suriye’deki YPG bölgesiyle Irak’taki kamplar arasındaki dağlık araziden kaynaklı,  PKK’ya kolay geçiş sağlıyor!.

Gara bölgesi;  Türkiye’nin demiryolu ve karayolu projeleri ile ticareti artırmayı planladığı Musul ile arasında yer alan bölgede, PKK’nın varlığını güçlendirmesi, güvenlik riski oluşturmaktadır!  PKK ve türevleri,  Türkiye’nin partiler üstü ve  ulusal güvenlik sorunudur!. PKK ve türevlerinin arkasında ki tüm güçler bir şekilde idrak edecektir!.

Terör örgütü PKK’nın sözde üs bölgesi Gara’ya 10 Şubat tarihinde Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından başlatılan harekatta, 53 terörist etkisiz hale getirilirken, bir mağarada canlı kalkan olarak rehin tutulan 13 asker, polis ve sivil vatandaşımız ise hain terör örgütü tarafından şehit edilmiştir!. Şehitlerimize Allah Rahmet eylesin!. Yakınlarına da sabrı cemil niyaz ederim!.

Gara,  sadece rehineler ve şehit olayı mıdır?! Arka planında neler vardır?! Kim veya kimler Türk Devletine ne gibi mesaj vermektedir?!.  Türk Devleti bekası uğrunda bağımsız politikalar üretmeye ve sergilemeye devam edecektir!. Türk Devleti bağımsızlık ve beka çerçevesinde dönüşü olmayan bir yola girmiştir!. Tüm mesele budur!.  

Bölge üzerinde hesabı olan tüm küresel ve emperyalist güçler, Türk Devletine, Irak, Suriye, Türkiye ve İran bölgesinde kendi kontrolünde çapulcular ile birlikte kukla bir devlet kuracağım, demektedir!. Türk Devleti böyle bir girişime, beka ve ulusal güvenlik çerçevesinden asla izin vermeyecektir!. Gara sonrasında, Türkiye’de ki siyaset ve siyasi partilerde, yoldan düşenler olduğu gibi  yerli ve milli formatta değişim de başlayacaktır!. Başkaca bir tercih kalmamıştır!.

ABD Dış İşleri Bakanlığı, Gara şehitleri akabinde yapmış olduğu açıklamada;  Türk sivillerin terör örgütü olarak tanınan PKK tarafından öldürüldüğüne dair haberler doğruysa, bu eylemi mümkün olan en güçlü şekilde kınıyoruz, diyorlarmış!. Ne demek doğruysa! Türk Devletinin resmi kanaldan  yaptığı açıklamalar dikkate alınmayacak da, dört çapulcunun herzelerini mi değerlendireceksiniz?! Siz bilirsiniz! Herkes yola çıktığı dostları ile yolculuğuna devam edecektir!. Her seçiş bir vazgeçiş olduğuna göre!.. Ne için nelerden vazgeçtiğinizi biliyorsanız sorun yok demektir!..

ABD eski Dış İşleri Bakanı Henry Kissinger;  Yeni bir dünyaya doğru giderken artık biz de, diğer ülkeler de gerçekle yüzleşmelidir!. Washington kabul etmeli ki, artık, ABD’nin ekonomik ve teknolojik  tek taraflı üstünlüğünü,  bir daha asla görme ihtimali yoktur!.  O dönem kapanmıştır, diyor!.

MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli;  Ölürsem şehit, kalırsam gazi, diyen bir milletin mukavemetini kıracak bir kuvvet,  dünya üzerinde henüz tezahür etmemiştir!  Baş verdik, ömür verdik, bu vatana;  Türk dedik!. Bu vatanın her karışını şühedanın dökülen kanlarıyla bereketlendirdik!. Kör bir taassup ile üzerimizde hesap yapanların, eninde sonunda yandıklarını gördük ve  yine göreceğiz,  ifade ve vurgularının mezkur çerçevede, tüm küresel ve emperyalist güçler ve içerideki işbirlikçilerine,  çok manidar mesaj içerdiğini düşünüyorum!.  

Schröder ve Türk Devlet Aklı!.

15 Temmuz hain darbe ve işgal kalkışma gecesinden itibaren, Devlet Aklı denetiminde ki Türk Devleti, yerli ve milli formata bürünmüş, tarihi beş bin yıllık devlet kodlarına dönmektedir! Anadolu’daki bekasına yönelik, her türlü yatırım ve proje, tüm engellemelere rağmen,  bir bir hayata geçmektedir!.

Darbe gecesinden bu günlere, içerideki tüm  sızıntı işbirlikçi ekol temsilcileri tek tek  temizlenmektedir!. 15 Temmuz işgal gecesinden önce, Türk devleti tarafından yürürlüğe konmaya çalışılan tüm  proje ve askeri operasyonlar, daha başlamadan akamete uğruyordu!. Neden acaba?!.  Hırsız içeride olduğu için kilit tutmuyor olabilir mi?!. Artık içerideki tüm hırsızların eli ve kolu kırılmıştır!.

Küresel ve emperyalist güçlerin içerideki işbirlikçiler ile irtibatı tamamen kopma noktasına gelmiştir!. Halen irtibat halinde olan  işbirlikçiler, çok yakında, ya  tasfiye olacak ya da Türk Devleti tarafından  yok edilecektir!. Yerli ve milli olmayanları da, devlet kademesi ve siyasette artık görmeyeceğiz!. Türk Devletinin başkaca bir seçimi kalmamıştır!. Herkes tarafını ve tercihini yapacaktır!

Devlet Aklı denetiminde ki Türk Devletinin beka ve istikbal yönünde atacağı her adım  ve politika, içeride irtibatı kesilen  küresel ve emperyalist güçler, bölgemizde ki vekalet çapulcuları üzerinden, yeniden  bel altı vurmaya ve saldırgan olmaya başlamıştır!. Son çırpınışlar! Çıkmaz sokak! Türk Devleti adına tünelin ucu görünmüştür!.  Ne yaparlarsa yapsınlar durduramayacaklar!.  

Küresel ve emperyalist güçler çapulcular üzerinden, Canımızı yakıyor ve Canlarımızı kaybediyoruz! Vatan uğrundaki tüm şehitlere Allah rahmet eylesin!. Son dönemdeki şehit cenazeleri ve sokak hareketlerine, bir de bu zaviyeden bakmak kafi olacaktır!. Türk Devletinin bu konum ve duruşundan kesinlikle dönüşü yoktur!. Emir ve talimat almayacağız!. Tarihte olduğu gibi artık kendi göbeğimizi, kendimiz keseceğiz!.

Almanya eski Başbakanı Gerhard Schröder, siyasi görüş ve açıklamaları, Letzte Chance (Son Şans) adlı kitabı ile de, dünya çapındaki krizleri irdeliyor!. Kitapta, yeni bir dünya düzenine ihtiyaç duyulduğunu ve bu düzen için de Türk devletinin stratejik konumu, olmaz ise olmaz politikaları  ve tüm bunların da, Batı için son şans olduğunu, vurguluyor!.

Schröder kitabında;  Türkiye artık dikkate değer bir silah sanayisine sahiptir! Ankara’nın silah sanayi ve bölgedeki birçok ülkenin bu silahlara bağımlılığı Türkiye’yi Doğu Akdeniz’de bölgesel güç olma hedefine hızla yaklaştırıyor!. Ve bu kaçınılmaz olarak dünyanın en eski ve en çatışmalı kriz bölgesi Yakın Doğu’yu etkiliyor!. Türkiye, Doğu Akdeniz’de artık yadsınamaz hâkim güç, diyor!.

Schröder kitabında;   Ortadoğu’daki gelişmeler ve özellikle Suriye’deki savaş, bugün Ankara ve Moskova’nın onayı olmadan çözülemez!. Suriye’de hem komşusu, hem NATO müttefiki ve  hem de milyonlarca mülteciyi ağırlayan Türkiye’ye anahtar rol düşüyor!. Erdoğansız  mülteci ve göç krizini sonlandırmak zor, diyor!.

Schröder kitabında; Recep Tayyip Erdoğan’dan sonra iş başına gelecek bir hükümetin Türkiye’nin dış politikasını temelden gözden geçireceğini ve Doğu Akdeniz’de yeni güç durumundan vazgeçeceğini düşünmek, dünyadan bihaber olmak demektir!. Türkiye bunu yapamaz, diyor!

Almanya eski Başbakanı Schröder’in okuduğu, yorumladığı  ve kaleme aldığı,  Türk Devletinin stratejik konumu ve Devlet Aklının politikalarını, içeride göremeyen ve okuyamayan aklı evvellere, ne demek gerektiğini bilemiyorum!. Böyleleri ya ahmaktır ya da işbirlikçi ve satılıktır!. Elin adamı daha ne diyebilir ki; kara kaşımız ve gözümüz için yapmıyor herhalde bu tespit ve öngörülerini!.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan sonrasında, Kadim Türk Devlet Aklı denetiminde ki Devletin başına kim gelirse gelsin, BEKA ve İSTİKLAL yönünde ki tüm politikalar, projeler ve yatırımlar, birebir ve harfiyen uygulanmaya devam edecektir!  Siyaset ve siyaset adamı siyasetin gereği, anlık ve günlük düşünebilir!. Devlet Aklı, Türk Devletinin bekası ve milletin birliği adına süreklilik arz etmek zorundadır!.

Devletin TEMELİ; Adalet ve Ehliyet!..

        

Adalet ve nizam devletin temelidir! Adalet olmadan devlet varlığını belki bir dönem fakat ilelebet devam ettiremez! Türk; Adalet dağıtan ve Hakikat ehli demektir! Adaletin olmadığı durumlarda zulüm var demektir! Zulüm ile ABAD olunamaz! Kısa bir süre için  sadece olduğunuzu zannedersiniz!..

Adaletin olmadığı toplumlarda, kaos ve karmaşa hakim olur! Adaletin olmadığı toplumlarda, sosyal barış temin edilemez! Adaleti temsil eden devlet memurları, hem işlerinde vatandaşa ve hem de emrindeki çalışanlara karşı adaletle hükmetmelidir!

Devletin memuru konumundaki kişi, dünyevi çıkar veya başkaca kişisel kaygılar ile vatandaş ve çalışanlara zulüm edilemez! Böyle bir davranışın hem bu dünyada ve hem de diğer âlemde cezası vardır! Peki, böyle bir davranışı sergileyen kişiler cehaletinden mi yoksa devletine ihanetinden dolayı bunları yapmaktadır!. Mezkûr olgular, devletin bekası ve devlet sistematiğine de zarar verdiğini unutmamalıyız!

Devletin dini adalettir, adaleti olmayan devlet dinsizdir, diyeceksiniz! Hem din adına ve hem de Müslim olduğunuzu da iddia ederken, ADALET ve HAKİKATE mugayir işler ve davranışlar sergileyeceksiniz!  Peki, bu Zulüm değil midir?!. Bu nasıl bir din, dindar kişi  ve Müslümanlık anlayışıdır!

Büyük Selçuklu Devlet Veziri Nizam-ı Mülk Siyasetnamesinde; İşinin ehli ve gayretkeş, liyakatli ve  takdire şayan, tecrübeli nice kişi atıl bırakılarak bir köşeye atılmıştır!. Ne idüğü belirsiz, usul erkân bilmez, kör cahiller nice vazifeyi uhdesine almıştır!. İşinin erbabı, soylu soplu, eline beline diline sahip, özellikle devlete makbul hizmetleri geçmiş, yararlıklar göstermiş ve  dirayetli kimselerin bir kenarda işsiz güçsüz durması akla ziyandır, diyor!.

Nizam-ı Mülk;  İşinin ehli kişi, şayet işi tevdi ettiğim görevi almakta tereddüt ya da reddederse, cebren bu vazifeyi ona yüklerdim!. Böylece hem mala ziyan gelmemiş hem reayanın huzuru muhafaza edilmiş olur!. Bugün bu töre; kişilerin, siyasi, ırk, cemaat ve başkaca cahiliye taassuplarından kaynaklı bozulmuştur! Neden acaba?!.

Hadis-i şeriflerde;  İşinin ehli olmayana, layık olmayana, İş ve görev tevdi edildiği,  verildiği zaman, kıyameti bekleyiniz! Emanet zayi edildiğinde kıyametin kopmasını bekleyin, buyrulur!.

Ya Resulallah, emanetin zayi edilmesi nasıl olur, denince;  Görev ehlinden başkasına verildiği zaman kıyameti bekleyin,  buyurdu!.

Emanete riayet edilmezse, zekât zorla verilirse, ilim, dine hizmet için değil de, para ve makam için öğrenilirse!. Fasık ve ehil olmayanlar işbaşına getirilirse!. Kötülüğünden korkup zalime hürmet edilirse, o zaman çeşitli belaya maruz kalırlar!.

Mekke’nin Fethinden önce Mekke’nin anahtarı Osman Bin Talha’dadır!. Kendisi Kâbe’nin temizliğini ve bakımını yapar!. Bu esnada Osman Bin Talha Müslüman değildir!. Peygamberimiz (asm) içeri girmek istediğinde; Hz. Ali anahtarı ondan alır ve içeri girerler!. Peygamberimizin (asm) amcası Hz. Abbas Kâbe’nin anahtarının kendisine verilmesini rica eder!

Peygamberimiz (asm) anahtarı amcasına verir!. O esnada bir ayet iner!. Ayette şöyle buyrulur! Allah Teala size emanetleri ehline vermenizi ve insanlar ( bizden mi diye sormadan) arasında hükmettiğiniz vakit ADALETLE hükmetmenizi emreder! (Nisa – 58)

Peygamberimiz (sas); Ey Osman! İşte Kabe’nin anahtarı! Bu gün iyilik ve vefa günüdür!. Sen cahiliye zamanında bu vazifeyi layıkıyla yaptın, inanıyorum ki şimdi daha güzel şekilde yaparsın, buyurdular ve anahtarı herkesin huzurunda ona teslim etmiştir! Bu büyüklüğü ve ADALETİ   gören Osman Bin Talha hemen Müslüman olur!.

Hz. Mevlana; Adalet, bir şeyi yerli yerine koymaktır!. Adalet, ağaçlara su vermektir!. Adalet, bir nimeti yerine koymaktır! Yani hakkı hak sahibine vermektir!. Adaletsizlik ve Zulüm, dikene su vermektir!. Adaletsizlik ve Zulüm, Bir şeyi layık olmayana vermek ve bir şeyi konmaması gereken yere koymaktır!.  Adalet ve Zulüm, hakkı hak sahibine vermemektir!. Bu hal de sadece belaya ve felakete kaynak olur, buyurur!

İnternet ve Sosyal Medya Yasası!..

Dünyada, bugün için  savaşlar, top, tüfek, tank ve diğer askeri yöntem ve araçlar ile olmamaktadır!. Böyle bir savaşın maliyeti ve yıkımı her iki tarafa da çok büyük olur!. Dijital bir dünyada, savaşın boyutu ve alanı, taraflar ve cephesi  de değişmiştir!. İnternet mecrası, tüm parametreleri ile birlikte, bir küresel savaş meydanıdır!. Ya da kuralı ve çerçevesi olmayan bir savaş meydanı!..

Emperyalist ve küresel güçler, eskiden, çıkarları doğrultusunda ki ülkelerde, kaos ve karmaşa çıkarmak için  çok pahalı yöntemler ile halkı sokağa dökebiliyordu!. Bugün dünya üzerinde, denetim ve yönlendirmeleri altında, yayın yapan  sosyal ağlar  mahareti ile  toplum ve özellikle de üniversite gençliği, organize bir şekilde sokaklara dökülebilmektedir!. Gerisi  planladıkları şekilde devam etmektedir!.

Peki, küresel ve emperyalist güçler, sosyal ağlar üzerinden nasıl böyle bir operasyona kalkışmaktadır?! Hedef ülkelerdeki yasal boşluktan kaynaklanıyor olabilir mi?! Neden olmasın?!  Ülkeler beka, istikrar, iç barış, güvenlik  ve huzur adına,  internet ve sosyal ağlar hakkında yasal düzenleme yapmak zorundadır!. Aksi halde kaos ve karmaşadan başını kaldıramaz! Yani, tedbir almadıkları takdirde,  şeytan taşlamaktan ibadet etmeye vakit bulamazlar!

Türk Devleti, 1 Ekim  2020 tarihinde,  Sosyal Medya Yasası olarak  ifade edilen, 7253 sayılı, İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair, önceki 5651 sayılı Kanunda  önemli düzenlemeler yapmıştır!.

Yurt dışı kaynaklı sosyal medya şirketlerinin 2 Kasım 2020 tarihine kadar ülkemizde temsilci atamaları gerekiyordu! Kanun çerçevesinde, ülkemizde yayın yapan,  sosyal ağ sağlayıcılarından VK ve Dailymotion tercihini gerçek kişi, Youtube, Tiktok, Facebook ve Instagram  ise tüzel kişi temsilciden yana kullanmıştır!. Devamı da gelecektir!. Artık eski TÜRK DEVLETİ yoktur!.

5651 sayılı sosyal ağ sağlayıcı kanun çerçevesinde, Türkiye’deki kullanıcı verilerinin Türkiye’de bulundurulması yükümlülüğü ve aynı kanun  kapsamında yapılacak başvurulara ilişkin 48 saat içinde cevap verme zorunluluğu getirilmiştir!.

Kanun kapsamında; İnternet ortamında yapılan ve içeriği 5651 sayılı Kanunda listelenen suçları oluşturduğu konusunda yeterli şüphe bulunan yayınlarla ilgili olarak, uygulanan erişimin engellenmesinin yanı sıra içeriğin çıkarılması yaptırımı da eklenmiştir!.

Kanun çerçevesinde; Sosyal ağ sağlayıcıların paylaşılan içeriklere ilişkin yükümlülükleri bağlamında, bir içeriğin hukuka aykırılığının hâkim veya mahkeme kararı ile tespit edilmiş olması durumunda, içeriğe yönelik ilgili tedbirlerin alınmaması, içeriğin çıkarılması veya erişim engelleme halinde, sosyal ağ sağlayıcılara doğan zararları tazmin sorumluluğu getirilmektedir!

5651 sayılı Kanun kapsamında; İnternet ortamında yapılan yayın içeriği nedeniyle kişilik haklarının ihlal edildiğini iddia eden gerçek ve tüzel kişiler ile kurum ve kuruluşlar tarafından ilgili içeriğin çıkarılması ve erişimin engellenmesi de istenebilecektir!.

Şimdi tüm bu izahat ve yasa kapsamında, ülkemizde yayın yapan sosyal ağ sağlayıcı firmaların, bir parti başkanının sosyal ağlarda paylaşım yapmasını engellemesi ve hesabının da kapatılmasını nasıl okumalıyız?! Ya da Diyarbakır annelerinin seslerinin kesilmesini ve hesabın dondurulmasını! Bu nasıl bir güç ya da küstahlıktır!. Veya Türkiye bir Muz Cumhuriyeti midir?! Olmadığına göre!.

Sosyal ağlar, yayın yaptıkları ülkelerde, kanun ve yasa tanımayan,  derebeyi midir?! Ya da dünyanın yeni derebeyleri midir? Yasanın içeriği ve Boğaziçi üniversitesindeki öğrenci olaylarına mezkur zaviyeden bakmanın, gelişmeleri ve arkasındaki kirli aklı daha net okumak, anlamak, yorumlamak ve gereğini de devlet olarak yapmak, devletin bekası  ve milletin de birliği  adına daha etkili olacaktır!.

15 Temmuz hain darbe ve işgal kalkışması akabinde, Kadim Türk Devlet Aklı idaresinde ki Türk Devlet sistematiği, beka, istiklal  ve istikbal adına yeniden dizayn edilmiş,  2023 – 2053 ve 2071 Büyük ve Güçlü Türkiye hedeflerine matuf, içerideki işbirlikçi ekol tasfiyesi ve temizliği  ile birlikte; Anadolu ve Kadim Devlet geleneği, Selçuklu ve Osmanlı Devlet kodlarına dönmektedir!.

Teftiş, Murakıp ve Denetim!..

Teftiş;  Bir iş veya görevin  çalışan ve vatandaşlar tarafından kanun ve nizamlara uygun, gereğince yapılıp yapılmadığını öğrenmek ve kontrol etmek  amacı ile üst makam ve devletin atamış olduğu memurlar  tarafından yapılan denetimdir!. İşlerin düzgün bir şekilde  yürütülüp yürümediğini incelemek, soruşturmak,  araştırmak ve haksız kazanç sağlanmasını önlemek  şeklinde ifade edilir!.

Örneklem olarak, Milli Eğitim Bakanlığı, Teftiş Kurulu Başkanlığının görev ve yetkileri, çalışma şeklini incelemeye çalışalım!. Bakanlık ve Bakan adına, Bakan tarafından verilen tüm görevleri yapmak! Görev alanına giren konularda Bakanlık personeline, Bakanlık kurum ve kuruluşlarına, rehberlik etmek!

Bakanlık tarafından veya Bakanlığın denetiminde sunulan hizmetlerin kontrol ve denetimini ilgili birimlerle iş birliği içinde yapmak, belirlenmiş amaç ve hedeflere, performans ölçütleri ve kalite standartlarına göre analiz etmek, karşılaştırmak ve ölçmek, değerlendirmek ve elde edilen sonuçları rapor hâlinde ilgili birim ve kişilere sunmak!

Bakanlık teşkilatı ve personel ile Bakanlığın denetimi altındaki her türlü kuruluşun faaliyet ve işlemlerine ilişkin, usulsüzlükleri önleyici, Bakanlığın görev ve yetkileri çerçevesinde denetim, inceleme ve soruşturma iş ve işlemlerini Bakanlık Müfettişleri aracılığıyla yapmak!

Peki, Teftiş, Denetleme veya Murakıp kurul personelinin yasa ve yönetmelikler çerçevesinde ki görev ve sorumlulukları,  nasıl ve ne şekilde uygulandığı ve yürütüldüğü zaviyesinden ilgili ve yetkililere birkaç sorumuz olacaktır!

Teftiş, Denetleme veya Murakıp  personel ya da  müfettişleri ne  iş yapar?! Bir yıl içerisinde kaç dosya inceler?!  İnceledikleri dosyaların kaçına ceza verilir?! Ya da teftiş ve denetleme sadece hata aramak ve ceza kesmek midir?!

Özellikle de pandemi sürecinde, Üst kurul tarafından, siftah dahi yapmayan ve evine ekmek götüremeyen,  işyeri kirasını ödemekten muzdarip durumda ki küçük esnafa  kesilen cezalar neden sorgulanamaz!.

Müfettiş ya da diğer kurumlarda ki denetleme ve murakıp heyeti, şahsi kin veya garaz ile hareket etmekte midir?! Ya da  devleti ve milletine sadık personel üzerinde, ego tatmini mi yapılmaktadır?! Teftiş demek, aşk ve azimle çalışan  personel ve vatandaşı,  devletine küstürmek veya yıldırmak adına, akla ziyan konular hakkında,  sadece soruşturma açmak ve ceza kesmek midir?!

Çalışan kişi hata yapabilir! Çalışmayan kişi, elbette ki dedi kodu üretir! Çalışan kişinin hatasında ki durumu sorgulamak gerekir?! Hata olarak tespit edilen durum, sehven mi yapılmıştır?! Ya da kasıt var mıdır?! Devlet ve milletine ihanet mi edilmektedir?! Böyle durumlardaki personel ve vatandaşın  gözünün yaşına bakılmamalıdır?!

Müfettiş, Denetmen veya murakıp  tarafından  verilen cezaların kaç tanesi yüksek disiplin kurulunca yok sayılmakta ya da hafifletilmektedir?!  Bunlardan kaçı mahkemeye gitmektediir?! Mahkemeye gidenlerden kaç tanesinde kurum haksız bulunmaktadır?!

İdari ve adli mahkeme sonuçlarının genel  durumu nedir?!  Mahkemelerde, Teftiş ve Denetleme kurul kararlarının hatalı ve haksız olması durumunda,  vuku bulan tüm masraf ve DEVLET tarafından ödenen  cezaların miktarı nedir?!  Bunlardan kaynaklı  kamu zararı ne kadardır?! Bu kadar zararı kim veya kimler maaşından veya cebinden ödemektedir?!

Teftiş, Denetleme ve Murakıp personelin yetersizliği ya da başkaca kişisel sebeplerden kaynaklı, mahkeme kararları ile haklı bulunan ve hakları da teslim edilen  personelden  dolayı,  sorumlu ve suçlu, kim veya kimlerdir?!

Teftiş, Denetleme ve Murakıp  heyetinin bir sorumluluğu var mıdır?! Ya da olmalı mıdır?! Sorumluluk olmadığı için teftiş, denetleme ve murakıp  heyeti görevinde savsaklama veya yıldırma  yapmakta mıdır?! Bilemiyorum!.

Bir gazeteci duyarlılığı çerçevesinde, örnek olarak verdiğimiz Teftiş kurulu, müfettiş, denetim   ya da murakıp konusunu,  devlet ve milletine küstürülen, yıldırılan personel ve vatandaş, idari ve adli mahkemeler sonrası devletin ödemiş olduğu  yüksek bedeller  ve özellikle de pandemi sürecinde küçük esnafa kesilen yüksek cezalar ile ilgili olarak, yeniden bir  yasal ve idari düzenleme zaviyesinden, konunun tüm muhatap ve   yetkililerine,  mezkur konuları   takdirlerine sunarım?!

Yeniden Bir Medeniyet Tasavvuru!..

Bundan 250 yıl geriye giderseniz dünya tarihinde Amerikalı bulamazsınız! 700 yıl geriye giderseniz Rus bulamazsınız! 1200 yıl geriye giderseniz İngiliz, 1300 yıl geriye giderseniz Fransız,  1500 yıl geriye giderseniz Alman ve 2200 yıl geriye giderseniz de İtalyan bulamazsınız! 

İnsanlık tarihinde 5000 yıl geriye gitseniz mutlaka TÜRK’E rastlarsınız! Tarihten TÜRK’Ü çıkarırsanız, insanlık adına hiç bir şey kalmaz! Türk, Adalet ve Hakikat ehli ve mazlum insanların da hamisidir!. Geriye gidiş, kalıtsal veya ırk olarak değildir! Dünyanın her bir bölgesinde, Kadim Devlet Aklını ve Türk Devlet yönetim geleneği ve  hafızası, tüm insanlığın hizmet ve hayrına, kültür ve medeniyet eserlerini elbette ki görebilirsiniz!

İnsan için yeni bilgi ve yeni olguyu kabul etmek zor bir durumdur! Hz. Âdem ile birlikte başlayan insanlık tarihi,  yeni gelen peygamberin getirmiş olduğu yeni bilgi, güç ya da müesses nizam sahipleri tarafından,  sürekli olarak reddedilmiştir! Neden acaba?! İtiraz; itibar, saygınlık, konum, iktidar ve güçlerinin yok olmasıdır!

Hz. Muhammed (sas) efendimize dönemin müesses nizam temsilcileri; Para istersen para, makam istersen makam ve kadın istersen kadın verelim! Fakat bizim şu anki itibar, konum, iktidar ve gücümüzü sallamakta olan yeni bilgileri yaymaktan vazgeç! Hz. Peygamber (sas)  müesses nizam temsilcilerine; Bir elime ayı ve  diğerine güneşi verseniz davamdan vazgeçmeyeceğim, demiştir!.

Yeniden bir Türk ve İslam medeniyet tasavvuru; Siyasal İslam kisvesi altında,  iktidarı, gücü, parayı  ve makamları elde edebilmek uğruna, tüm kutsal değerlerin  yok edilmediği ya da araçsallaştırılmadığı bir din ve İslam anlayışına ihtiyaç vardır!.  

Yeniden bir Türk ve İslam medeniyet tasavvuru;  Dün beyaz Türklerin bu topraklarda  yapmış olduğu, ne kadar yanlış ve hata, insanlık  ve adalete mugayir  uygulama ve davranış var ise, din, İslam ve cemaat  adına bunlardan  bir an evvel  vazgeçmek ve kurtulabilmektir!.

Yeniden bir Türk ve İslam medeniyet tasavvuru;  Hata  ve yanlış yapan,  devlet ve kamu kaynaklarından beslenen,  çalan – çırpan ve  hırsızlık yapan, bizden olduğu takdirde sorun yoktur mantalite ve din algısından bir an önce kurtulabilmektir!.

Yeniden bir Türk ve İslam medeniyet tasavvuru; Din  ve cemaat  kisvesi altında,  kamuda iş bulmak, tüyü bitmemiş yetim hakkına el uzatmak ve kamu kurumlarından rant ve  ihale  kotarabilmek için yanlış ve haram yola tevessül etmemektir!.

Yeniden bir Türk ve İslam medeniyet tasavvuru;  Konya’da Kapı ve Ankara gibi şehirlerde Hacı Bayram Camiinde, ön saflarda namazları eda etmek ve akabinde mesaiye başlamak, fakat aldığın maaşı  hak ve helal  edecek kadar,  devlet ve millet adına, ne bir  iş yapmak ve  ne de bir iş üretmek!.

Yeniden bir Türk ve İslam medeniyet tasavvuru; İslam dünyasında aklı ve eleştirel düşünceyi yeniden diriltmek, bilginin itibarsızlaştırılmadığı, güvenilir ve sağlam bilgi kaynakları; Ehli Sünnet, Hanefi, Yesevi ve  Maturidi İslam geleneği,  felsefesi ve damarı ve hakiki temsilcileri ile   acil ve ivedi olarak hayata geçirmek gereklidir!.  

Yeniden bir Türk ve İslam  medeniyet hamlesi; Müslümanların şiddet sarmalından çıkabilmeleri, İslam’ı bir tür siyasi ideolojiye indirgeyen, bütün çözümleri iktidarı, gücü, makam ve parayı,  legal veya illegal yollardan ele  geçirmekte gören, din ve siyaseti özdeşleştiren tepkisel anlayıştan kurtulmasına bağlıdır!.

Yeniden  bir Türk ve İslam  medeniyet tasavvuru; Müslümanların  medeniyet yarışının dışında kalmasının en başta sebepleri, bilgi ve bilimin gücünü kaybetmiş olmasıdır!. İslam alemi, sahte  şeyh ve hurafelere boğulmuş durumdadır!. Her köşe başında, cennetten parsel satan ya da cehennemden kurtaracak sahte bir şeyh bulunmaktadır!. Peki, İman, İhlâs, Samimiyet ve Amel var mıdır,  soran yoktur!

Yeniden bir Türk ve İslam medeniyetini hayata geçirebilmek; Yesevi ve Maturidi İslam ve din anlayışını, akıl ve vahyin ışığında etkili olabileceği birbirini tamamlayıcı yaklaşım benimsenmelidir! Farklı görüşler ile kavga etmeden ve birbirini de tekfir derecesine düşürmeden, binlerce yıldır bu topraklarda ki farklılıkların büyük bir zenginlik olduğu ışık tutmalıdır!.

Yeniden bir Türk ve İslam medeniyetini hayata geçirebilmek; Dünyanın  ve tüm insanlığın istikrar ve huzuru,  içeride ki barış ve kamplaşmanın bitmesi adına, tarihin ve medeniyetin Türk milletine  yüklemiş olduğu sorumluluk gereği, mezkur uygulama ve gerek şartlara ilaveten, Kadim Türk Devlet Aklı nezaretinde, Anadolu coğrafyasının Türk ve İslam mayacıları ve bugünün temsilci önderlerine devir ve teslim süreci ile, yeni bir diriliş ve şahlanışa matuf,  yirmi dört milyon kilometre karelik gönül coğrafyasında ki  ümit ve hasretle bekleyen  tüm mazlum milletler ile  kucaklaşmanın  vakti ve zamanıdır!. 

Yeni Dönem ve Devlet Aklı!..

15 Temmuz hain darbe ve işgal kalkışması akabinde gelen   17 Nisan Anayasa değişiklik referandum süreci, 24 Haziran genel seçim sonuçları ve 101 yıl önce TBMM’nin açılışında olduğu gibi  yeni kabine Hacı Bayram Cami’nde  Cuma namazı, İlk mecliste yapılan açılış konuşması  ve   9 Temmuz 2018 tarihinde Cumhurbaşkanının yemin etmesi ile birlikte yeni bir dönem ve  yeni bir süreç ülkemizde resmen yürürlüğe girmiştir!.  Sistem, tüm engellemelere rağmen, kurum ve kuruluşları ile adım adım oturmaktadır!.  Beka adına, başkaca bir tercih yoktur!.

15 Temmuz hain darbe ve işgal kalkışmasından sonraki süreçte, Kadim Türk Devlet Aklı, devlet sistematiğine tamamen hakim bir durumdadır!. 2023 – 2053 ve 2071 hedefleri çerçevesindeki Türk Devletinin yeni bir süreç ve yeni döneme adım atması ve sıçrama yapabilmesi için bugün tek bir operasyon  ya da tık hareketi  kalmıştır!.

Bu hareket veya tık işlemi de nedir diye soracak olursanız?!.  Erken veya zamanında olacak bir genel seçim ile devir teslim sürecidir!. Yeni dönem, Anadolu, Selçuklu, Osmanlı  ve Kuvay-i Milliye ruhu devlet kodlarının devlet sistematiğine de  hakim olduğu,  yeniden diriliş ve  yeniden şahlanışın temsilcileri ile    yeni bir  başlangıç olacaktır!.

Yeni Dönem; Devlete hortum dayamış, devlet olmadan yaşayamaz ve hiçbir şey üretmeyen,  LEGAL ve İLLEGAL ne kadar  yapı ve kurum var ise TASFİYE olmak zorundadır!.

Yeni Dönem; Devlet ve milletin  hayrına olmayan, uygulanabilir ve fizibilite çalışmaları dahi bulunmayan,  saçma sapan proje adı altında devletten nemalanan asalak güruhun da tasfiye olduğu bir süreç olacaktır!.  Devlet birilerinin sadece geçim kaynağı değildir!.

Yeni Dönem; Onun, bunun ve şunun yakını veya yeğeni;  EHLİYETSİZ, LİYAKATSİZ ve KİFAYETSİZ Muhteris, iş bilmez ne kadar adamları var ise DEVLET Kademesi ve diğer Kurumlarda GÖRMEYECEĞİZ!..

Yeni DÖNEM; Ehliyet, Liyakat, Kifayet ve DEVLET olmanın gereği ve beş bin yıllık Türk Devlet  geleneğinde  olduğu gibi  ADALET ve Hakkaniyet  üzerine BİNA edilecektir!..

Yeni Dönemin İŞARET fişekleri ve göstergeleri ayan beyan her yerde, her kurumda ve her yeni atamada görülmektedir! Yeni Dönemi kabul etmeyen veya kabullenemeyen ehliyetsiz ve kifayetsiz Muhterisler,  sistemden AYIKLANACAKTIR!..

Yeni Dönem; Eski sistemim adamları ve özellikle de eskiden kalma eteğinde AĞIRLIKLARI yada pisliğe batmış  ve bulanmış  adamlar köşe kapmaca ya da makam yarışında  YER bulamayacaktır!… İstedikleri kadar tepinsinler!.. Ya da fırıl fırıl dönsünler!. Artık, eski  devir kapanmıştır!..

Yeni Dönem;  Her türlü dernek, vakıf ve cemaat adı altında ki din simsarlarına, meydan bırakılmayacaktır!. Her  sokak başında sahte şeyhten geçilmez oldu!. Neden acaba?!.. Anadolu diyarı ve tüm İslam beldelerinin,  Türk ve İslam olarak mayalanmasında emeği geçen,  önder ve lider,   Hanefi – Yesevi ve  Maturidi İslam geleneği yeniden bu topraklarda  şahlanacaktır!.

Yeni Dönem, Din Algısı ve  dini hayatı yaşama şekli değişmek zorundadır!. Din sadece, namaz, oruç ve   cami arasına sıkıştırılmamalıdır!. Din tamamen sosyal bir olgudur!.  Din bilimsel gelişmeye  asla mani değildir!. İnsanlık tarihi, Türk milletinin İslam, Kuran ve Hadislerin rehber, önder ve  ışığında, insanlığın hayrına medeniyet eserleri, icatları, buluşları, ürettikleri kültür eserleri   ve   keşifleri ile doludur!.

Yeni Dönem;  Her türlü dernek ve vakıf adı altında, Atatürk ve başkaca değer simsarlarına da izin  verilmeyecektir!. Atatürk ismi üzerinden güç ve dünyalık devşirenler,  başka  diyarlarda  işyeri açmak zorunda kalacaktır!. Bizden hatırlatması!. Karşınızda eski Türk devleti yoktur!.  Beş bin yıllık Kadim Türk Devlet Aklı, hafızası, gelenekleri ve Selçuklu – Osmanlı kodları ile şahlanan bir Türk Devleti vardır!..

Yeni Dönem adına dizayn  her yerde, her kurumda ve her şehirde olacaktır!.. DİZAYN; ÇİZİM ya da TASARIM demektir!.. Bir iş veya hareketi gerçekleştirecek mekanizmayı, makine, plan, proje, kişi ve kurumları veya vasıtayı tasarlama, henüz var olmayan bir ürüne veya kuruma biçim vermektir!..

Yeni Döneme Matuf tüm olay ve gelişmelerin PERDE ARKASINDA ki Kadim Türk Devlet Aklının Büyük PROJE ve  büyük PLANI okumayan, anlamayan, yorumlamayan ve göremeyenler; sadece MAGAZİN  ve Tele-Vole boyutu ile VAKİT harcar ve eğlenir!. Onlar eğlenmeye devam etsinler!..  

Siyasette hiçbir şey tesadüfi değildir! Hem de Türk Devleti, Anadolu toprakları ve Türk diyarında!..  Türkiye gibi kilit ülkelerde ki  siyasette; Bir şey vuku buluyorsa, o şeyin önceden Kadim bir AKIL tarafından kurgulandığı ve planlandığından emin olabilirsiniz!.. Türklerin beş bin yıllık devlet tarihinde, resmi kayıtlardaki  on altı devleti öylesine ve sıradan bir gelişme olarak mı kurulmuştur!.

Tarihi İpek & Baharat Yolu!..

Baharat, tarihte, kara yolu ile Fenike ve Filistin kıyılarına, İskenderiye ve Karadeniz’e ulaştırılırdı!. Sonra yine deniz yoluyla Avrupa’ya taşınırdı!. Hindistan’dan başlayan, İran Körfezi ve Irak üzerinden Suriye Limanları ve Kızıl Deniz yolu ile de Süveyş ve Akabe’ye, oradan da kara yoluyla İskenderiye’ye ulaşan  ticaret yoluna;  Baharat Yolu, diğer bir ifade ile de Buhur yolu da denilmektedir!.

Baharat Yolu, Hindistan’dan Avrupa’ya kadar  uzanan bir ticaret yoludur!. Baharat, eskiden, Doğu’dan Avrupa’ya iki ayrı yoldan gelirdi!. Bunlardan biri Orta Asya üzerinden geçen İpek Yolu!. İpek Yolu asıl olarak eski çağlarda Çin ipeğinin Roma’ya taşındığı yoldur!. Diğer yol ise, Hindistan ve Seylan’dan (Sri Lanka) Kızıldeniz’deki Akabe Körfezi’ne, Yemen kıyılarına ya da Basra Körfezi’ne gelen deniz yoludur!  

Baharat Yolu, tarihte, Uzakdoğu ile Batı’yı birbirine bağlayan ticaret yollarındandır!  Baharat günümüzden binlerce yıl önce Doğu ülkelerinde kullanılmaktadır!. Orta Çağ Avrupa’sında soyluların sofralarına da girince çok önemli bir ticaret ürünü haline gelmiş, fakat pahalı olması nedeni ile ancak varlıklı kimseler satın alabiliyordu!.

Yüzlerce yıl boyunca türlü zorluklarla uzun yollar aşarak yapılan ipek ve baharat ticareti, dünya üzerindeki ticaret hatlarının oluşmasına!. Medeniyetler arasında iletişim ve etkileşim kurulmasına!. Mimari ve altyapı anlamında eşsiz eserler yaratılmasına!. Yeni coğrafyaların keşfedilmesine etki etmiştir!. Pek çok ülkenin gelişmesinde, bir kısmının ise yok olup gitmesinde  önemli rol oynamıştır!..

Tarihler 1453’ü gösterdiğinde, Osmanlı Devleti’nin Bizans İmparatorluğunu yenerek İstanbul’u fethetmesi, Avrupalı baharat tüccarları için de bir dönüm noktası olmuştur!. Baharat yollarının en önemli noktaları artık hızla büyümekte olan Osmanlı Devleti toprakları içerisinde kalmıştır!. Osmanlı Devleti,  bu yollar üzerinde aktif tüccarlardan önemli miktarda vergiler almaya başlamıştır!.

Çin inisiyatifinde, günümüzde  geliştirilen ve geleneksel İpek ve Baharat Yolunu güncellemeyi hedefleyen, Kuşak ve Yol Projesi çerçevesinde, ülkemizde  inşa edilen hızlı ve modern ulaşım sistemleri,  Türkiye üzerinden Avrupa pazarına ulaşmaktadır!.  Yeni Kuşak ve Yol Projesinin Orta Kuşak olarak anılan parçası üzerinde yapılan çalışmalar başarıyla tamamlanmış olduğunu görüyoruz! Türkiye, iki saat uçuş mesafesi içerisinde  1 milyar nüfus ve pazara ulaşabileceği  bir coğrafi konumu bulunmaktadır!. Türk Devleti stratejik  konumu ile, köprü ve merkez ülke olma işlevinin  parçası olarak;  ayaklardan biri Avrupa’da, diğeri de Asya, Afrika ve İslam dünyasında olacaktır!.

Geçtiğimiz günlerde Türkiye’den kalkan bir yük treni; 2 kıta, 10 ülke, 2 denizi aşarak, 11 bin 483 kilometrelik yolu, 12 günde kat ederek, Prag’a ulaşmıştır!. Yük treninin yolculuğunu tamamlaması, öngörülen seyahat süresinin hem maliyetleri ucuzlatma ve  hem de pazara çabuk erişim sağlama açısından Türkiye’nin rekabetçi gücünü artıracaktır!. 

Dünya’daki kaos ve kavgaya  bir de bu zaviyeden bakmanın faydalı olacağını düşünüyorum!. Tüm mesele;  65 ülke, kıtalar ve denizler  aşılarak planlanan bir kazan kazan ve kalkınma sistemini,  kim veya kimlerin kontrol edeceğidir!. Geçtiğimiz  yıl Çin’in Şian şehrinden yola çıkan yük treni de, Anadolu coğrafyasını kat ettikten ve Marmaray geçilerek,  Avrupa tüketici pazarına ulaştığını da bir kenara not edelim!.

Marmaray, Boğazın incisi yeni köprü, 1915  Çanakkale boğazı köprüsü, yeni limanlar, ülke içi ve yakın komşu ülkeler ile bağlantılı yeni otobanlar, Avrasya Tüneli,  Marmara Oto yolu, içeride ve yakın komşu ülkeler ile olan demir yolu yatırımları ve daha sayamadığımız tüm devasa yatırım ve projelerin arkasında ki Kadim Türk Devlet Aklı, neleri hesap etmektedir?!.

Dünyada, hem  büyük bir ekonomik kriz var diyeceksiniz, hem de devasa proje ve  yatırımlara imza atacak ve hayata geçireceksiniz!. Türk  Devlet Aklı,  nereye varmayı planlamaktadır?! Türk Devleti,  dünyanın yeni dengesinde bir merkez ve kutup ülkesi olarak,  tarihin yüklemiş olduğu sorumluluk ve medeniyet mefkuresinin gereği,  2023 – 2053 ve 2071 vizyonu,  Büyük ve Güçlü Türkiye hedefleri çerçevesinde, her şart ve durum için   hazır  ve nazır olduğunu  beyan etmektedir!.

Sınırsız ve Kontrolsüz GÜÇ, Güç değildir!.

18. Yüzyılda yaşamış İngiliz devlet adamı Willliam Pitt;  Sınırsız güç yozlaşmaya mahkum, diyor!.

Bir asır sonra, İngiliz özgürlük tarihini yazan filozof Lord Acton; Güç yozlaşma doğurur ve mutlak güç, mutlak yozlaşma doğurur, diyor!.

Sınırsız güç ve otoritenin insan elinde daima kötüye kullanılabileceğini söylemek mümkündür!.  İrlandalı oyun ve roman yazarı Oscar Wilde;  Sınırsız güç, ürkütücü derecede insanı ahlaksızlaştırır ve kurumları yozlaştırır, diyor!.

Tarih boyunca insanların baskı ve zulüm altında kalmaları ve  sıkıntı çekmelerinin özünde sınırsız güç yatmaktadır!. Sınırsız güç ise despotizm ve tiranlık! İnsanlık tarihi buların örnekleri ile doludur!.

Gücün kötüye kullanıldığı devlet yönetimi ve tarih, sınırsız gücü elinde tutmak isteyen kral, sultan, tiran, imparator ve kabaca despotlar ile ezilen halk arasındaki mücadelenin örmek ve hikayeleri ile doludur!.

Günümüzde, kapitalizmin acımasızlığı insanları güçsüzlüğe, dolayısıyla çaresizliğe itmiştir!. Eski feodalite dönemdeki senyör – köle ilişkisi, kapitalizmde patron – işçi ilişkisine dönüşmüştür! Güç Odaklarını da şöylece sıralayabiliriz!.

Siyasal güç odağı!  Hükümet ve siyasal iktidarın emrinde olan,  bilgi ve teknokrasi gücünü elinde tutan bürokrasi!. Büyük ve sınırsız güç tehlikelidir! Sınırsız devlet gücünü elinde tutan siyasal iktidar, güçlerini her zaman kötüye kullanabilir!   Devletin dini Adalet dedikleri boşuna değildir!.

Parasal güç odağı!  Büyük parasal güce sahip zenginler de güç odağıdır!. Güçlerini her zaman kötüye kullanma eğilimleri olabilir!. Devletin görevi, zenginliğin önüne geçmek değil, aksine meşru yollardan hak edilmiş zenginliği teşvik etmek ve önünü açmaktır!.

Silahlı güç odağı!  Bir Millet ve Devletin ordusu, kendi vatandaşı ve dostlarına güven ve düşmanlarına ise korku salmakla görevlidir!. Devlet ve milleti; karadan, havadan ve denizden gelebilecek her türlü saldırıya karşı korumakla görevli  askeri kuvvet!.  

Enformatik güç odağı!  İletişim ve kamuoyunu etkileme gücünü elinde bulunduran medya, özellikle, gazete,   televizyon ve sosyal ağlar!. Medyanın  bir güç odağı olarak, hatta başkaca güçler tarafından kullanılabileceği zaviyesinden,  devletin ve milletin huzur ve istikrarı adına, tehlikeli olabileceğini unutmamak  gerekir!.

Emeğin gücünü temsil eden sendikalar!. İşçi ya da işverenlerin ayrı ayrı olmak üzere iş, kazanç, toplumsal ve kültürel konular yönünden çıkarlarını korumak için yasalar uyarınca kurulan  birlik olarak tanımlanır!. Çalışanların ortak hak ve çıkarlar için bir araya gelmeleri ile birlikte yürüttükleri ekonomik ve demokratik örgütler!.

Yasadışı terör ve güç odakları!. Devlet ve milletin aleyhine; siyasal amaçlı, planlı, hesaplı ve sistematik şiddet kullanımıdır!. Terör ile terörizm ayrı kavramlardır! Terörizm, siyasal amaçlar için örgütlü, sistemli ve sürekli terör kullanmayı yöntem olarak benimseyen bir stratejik söylemdir.

Sözün özü;  Her türlü sınırsız ve kontrolsüz  Güç;  insan, toplum, millet  ve devletin nizam, intizam, düzen, istikrar, gelişmesi ve kalkınması adına çok tehlikelidir!. Devlet dediğimiz kurum, devlet sistematiği ve milletin de huzuruna kasteden, mezkur   güç odakları veya yapıları,  Beka ve İstikrar adına bir bir temizleyecektir!.

Yeni Dönem; Devlete hortum dayamış;  LEGAL ve İLLEGAL ne kadar yapı ve kurum var ise devlet sistematiğinden TASFİYE olmak zorundadır!.

Yeni Dönem; EHLİYETSİZ, LİYAKATSİZ ve KİFAYETSİZ Muhteris kişileri DEVLET Kademesi ve diğer Kurumlarda GÖRMEYECEĞİZ!..

Yeni Dönem; Ehliyet, Liyakat, Kifayet ve DEVLET olmanın gereği ADALET ve HAKKİNYET  temeli üzerine BİNA edilecektir!.

Yeni  Döneme  Matuf, tüm Olay ve gelişmelerin  Perde arkasında ki büyük proje, plan ve Kadim Türk Devlet Aklını  okuyamayan ve göremeyenler; sadece  MAGAZİN ve TELE-VOLE boyutu ile ilgilenir, vakit  harcar ve eğlenir!..  Siyasette hiçbir şey tesadüfi değildir! Bir şey vuku buluyorsa, o şeyin önceden planlandığından emin olabilirsiniz!..

Kaynak; https://www.canaktan.org/din-ahlak/ahlak/sinirsiz-guc/aktan-kontrolsuz.htm

Boğaziçi Rektörlüğü ve Anadolu!..

Türkiye Cumhuriyeti Devleti Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından Boğaziçi Üniversitesine, Prof. Dr. Melih Bulu,  rektör olarak atandı! Melih Bulu’nun rektörlüğe getirilmesi, yüzlerce öğrenci  ya da öğrenci görünümlü başkaca tipler tarafından protesto edildi!. Neden acaba?! Öğrencileri hadi anladık! Diğer tiplere neler oluyor?!

Protestoya katılanlar yayınladıkları bildiride, atama yoluyla göreve getirilen partili bir rektörün, Boğaziçi Üniversitesi’nin temsil ettiği ve gelenekselleşmiş değerlere zarar vereceği inancındayız, diyormuş!. Neymiş efendim!. Temsil ettiği ve geleneksel değerlere zarar verecekmiş! Peki, nedir bu geleneksel değerler?! Biri bize de açıklayabilir mi?! Fransız kalmasak!.

1940’lı yıllara dönelim ve hafızalarımızı tazeleyelim!. Ankara’da, Tandoğan Meydanı diye bir meydan vardır!.  Adını, Nevzat Tandoğan’dan alır!. Bu meydanın adı, Kadim Türk Devlet Aklının devreye girmesi, Türk Devlet Sistematiğinin de Anadolu Selçuklu ve Kadim Türk Devlet kodlarına dönmesi ile birlikte,  bu vatan ve bu devletin,  istiklal ve istikbal mücadelesinde her daim ön saflarda ki  Anadolu evlatlarına ithafen, Anadolu  Meydanı  olarak değiştirildiğini de bir kenara not edelim!.

Nevzat Tandoğan, 1929  – 1946 yılları arasında, 17 sene, ölene kadar,  Ankara’nın en uzun süre görev yapmış valisidir! 3 Mayıs 1944  günü Ankara’da  öğrenci nümayişleri sürmektedir!. Polisler, bir ara Osman Yüksel Serdengeçti ve arkadaşlarını yakalayıp, vali Nevzat Tandoğan’ın huzuruna çıkarır! 

Valilik makamında, nümayişe katılan öğrenci temsilcileri ile yapılan konuşmalar esnasında, Vali Nevzat Tandoğan;  Osman Yüksel ve arkadaşlarını küçümseyerek; Ulan, öküz Anadolulu!. Sizin milliyetçilik ve komünizm ile ne işiniz var? Milliyetçilik lâzımsa, bunu biz yaparız!.  Komünizm gerekirse, onu da biz getiririz!  Sizin; iki vazifeniz var: Birincisi, çiftçilik yapıp, ürün yetiştirmek!. İkincisi, askere çağırdığımızda askerlik yapmaktır, der!.

Anadolu insanının vazifesi, neymiş efendim!. Çiftçilik yapıp ürün yetiştirmek ve çağrıldığında da askerlik yapmakmış!.  Sakın ha!. Devlet yönetmeye, bakan veya rektör olmaya falan da kalkışmayın!.  Temsil ettikleri geleneksel değerlere maazallah zarar falan gelebilir!. Ne olur, ne olmaz!.  Aman ha, diyelim!..  Şimdi anladık mı meseleyi!.

Erguvaniler bir anlamda doğuştan şanslı ya da doğuştan organize oluşan bir  sınıfın üyesidir!. Hem çok azınlıkta ve hem de yerdeler!.  Hem iktidarda ve hem muhalefetteler!. Üstelik en az birkaç kuşaktır oradalar, babadan oğul ve  dededen toruna, geçen bir iktidar  ve güç devşirme biçimleri vardır!. Neymiş efendim!. Babadan oğul ve toruna geçen bir  iktidar ve güç deveranı!.

Gerçek hayatta gördüklerimiz,  basın ve medya aracılığı ile bizlere  sunulanlar, öğrendiklerimiz ve etrafımızda olanları sorgulamadan, başımıza  her daim çorap ören çok olacaktır!. Aramızda yıllardır süre gelen bir geleneği devam ettiren,  Erguvaniler ve Saklı Seçilmişler her daim vardır, olacaktır!.  Bu seçilmişler;  kimlikleri, renkleri, dinleri ve etnik kökenlerini saklamayı çok iyi bilir!. Neden acaba?!  

Einstein; Tanrı zar atmaz, diyor! Peki,  Oligarşi, Erguvaniler ve Saklı Seçilmişler,  zar atar mı?! Hiç sanmıyorum! Ülkemizde, uzun bir dönem iktidarı,  tahterevalli misali bir alıp ve bir bırakan, kabaca iki grup vardır! Bu iki grup aynı ailenin  ya da aynı meşrebin mensuplarıdır!. İktidar da, muhalefet de onlar! Liberal de,   devletçi de onlar! İslamcı da, laikçiler de onlar! Faşist de, sosyalistler de onlar! Bak sen şu işlere!

15 Temmuz hain darbe ve kalkışması gecesi bu tahterevalli deveranı kırılmıştır!. Kavga da, sorun da buradan kaynaklanmaktadır!. Ekol kavgaları mı diyorduk!.  Ya da Anadolu’nun asil evlatları ve tipi bizden fakat çipleri de küresel ve emperyalist güçlerin denetimindeki işbirlikçilerin iktidar ya da güç savaşı mı?! Karar ve yorum sizin!.

Bilinçli bir toplum ve sorumlu birey olarak etrafımızda olan, biten, yazılan, çizilen, sunulan  ve dönen tüm dolaplara çok dikkat etmemiz gerektiğini düşünüyorum!.  Amerika eski başkanı Franklin D. Roosevelt; Siyasette hiçbir şey tesadüf değildir!  Bir şey vuku buluyorsa, o şeyin önceden planlandığından emin olabilirsiniz, diyor!.