TÜVTÜRK Araç Muayene Randevu Bedeli!.

Türkiye’de tüm ticari araç ve otomobillerin muayene zorunluluğu vardır!.  Ticari araçlarda her yıl muayene zorunluluğu bulunurken, hususi araçlarda ise iki yılda bir muayene yapılması gerekir! Muayenesi eksik araçlar trafik polisi tarafından tutulan tutanak ile önce uyarılır ve sonra da trafikten men edilmeye kadar cezalar uygulanır!. Araç muayene ücretlerinin yüksekliği  ise bir başka yazının konusudur!.

Türkiye’de araç muayene için tek yetkili kurum TÜVTÜRK ve birçok ilçede istasyonu bulunmaktadır!. İnternet üzerinden veya telefon ile alınan randevular ile muayene başvurusu yapılır!. Ancak son zamanlarda vatandaşlardan TÜVTÜRK randevu için ücret aldığına dair şikayetler dost sohbetleri ve sosyal medyada gündem konusu olmaya başlamıştır!.

Arama motorlarında, araç muayene veya diğer kelimelerle arama yaptığınızda karşımıza hiçbir şekilde Bakanlık tarafından yetkili TÜVTÜRK Web sitesi kesinlikle çıkmaz! Çünkü araç muayene aracılık firmaları arama motoru reklamları ile her daim birinci sıradadır!. Vatandaş  bu durumu bilmediğinden internette araç muayene randevu kelime araması yapması sonucu karşısına çıkan firmalardan randevu aracılık bedelini yatırmak sureti ile muayene  randevusunu  almaktadır!. TÜVTÜRK sitesinde ücretsiz olan araç muayene randevu işlemi, uyanıklar tarafından ücretli hale gelmektedir!.

TÜVTÜRK yılda 9 ile 17 milyon arasında araç muayenesi yaptığını dikkate alındığında, sadece yüzde onluk  bir kitle, bu firmalardan randevu aldığı takdirde, karşımıza  devasa bir  dolandırıcılık rakamı çıkmaktadır!.

Uyanık firmalar TÜVTÜRK logosunu web sitesinin en üst kısmına veya başka yerlerine de  yerleştirmeyi  ihmal etmez!. Peki, bu uyanık site sahipleri, yasal olarak bu dolandırıcılık suçundan kurtulabilmek için, sitenin altına da bir not düşer; Yetkili firma ile hiçbir alakamız yoktur şeklinde!. Vatandaş bunları okuyuncaya kadar zaten iş işten geçmiş  ve araç muayene randevu adı altında  havale aracı danışman firmanın hesabına yatırılmıştır!.

TÜVTÜRK firma yetkilileri ve Kurumsal İletişim departmanları, arama motorlarında araç muayene kelimeleri ile arama yapılınca çıkan firmalara sürekli olarak suç duyurusunda bulunmalı ve sitelerinin de kapanması için gerekli yasal işlemleri yapmalıdır! TÜVTÜRK, vatandaşları her daim uyarmalı ve bilgilendirmelidir!. Bankalar da araç muayene randevu danışmanlık adı altında ki firmalarına hiçbir şekilde hesap açmamalıdır!

TÜVTÜRK, Türkiye’de periyodik araç muayenesinde yetkili ve görevli tek kuruluş olarak uluslararası standartlarda gerçekleştirdiği periyodik araç muayene hizmeti ile trafik ve araç güvenliğine katkı sağlamayı hedefleyen, konusunda uzman bir kuruluştur!.

TÜVTÜRK, yılda 9 milyonu aşkın aracın periyodik ve yola uygunluk muayenelerini, yaklaşık 4 milyon aracın ise egzoz gazı emisyon ölçümünü gerçekleştirmektedir!. Ücretsiz muayene tekrarları ve tespitlerle birlikte muayene sayısı 17 milyona erişmektedir!.

TÜVTÜRK, tüm faaliyet alanı, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı tarafından düzenlenmekte ve operasyonları yine  Bakanlık denetiminde yürütülmektedir!. TÜVTÜRK, TS EN ISO 17020 standardı uyarınca Türk Akreditasyon Kurumu ( TÜRKAK )  tarafından denetlenmekte olup, bu standarda göre akredite edilmiş bulunmaktadır!.   TS EN ISO 17020 Standardı, uluslararası muayene hizmeti vermek isteyen ve bu standarda uygun olarak dokümantasyon ve uygulamaları tam anlamıyla uygulayan muayene kuruluşlarını kapsayan bir standarttır!

TÜVTÜRK, Muayene hizmeti öncesi MTV borcu, trafik para cezası, OGS / HGS geçiş ücreti cezası ve trafik sigortası sorgulamalarını  yapıyor!. Sorgulama sonucu borç olması durumunda muayene işlemlerini yapmıyor!. Geçerli bir Egzoz Emisyon Ölçümü  olmaz ise araç muayenede ağır kusurlu olarak değerlendiriliyor!.

TÜVTÜRK, Türkiye Cumhuriyeti Devleti Ulaştırma ve Altyapı Bakanlık denetiminde periyodik araç muayene hizmeti vermeye yetkili tek kuruluş olarak, araç muayene hizmet randevularını www.tuvturk.com.tr internet adresi ve çağrı merkezinden tüm araç sahiplerine ücretsiz olarak vermektedir! Aman ha, dikkat!. Araç muayenesi adı altında ki  aracı randevu danışmanlık firmalarına kanmayalım!.

Uzaktan Eğitim ve İletişim Operatörleri!.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti,  Milli Eğitim Bakanlığı ve  YÖK’e bağlı Üniversitelerin  açılacağı şu günlerde, Uzaktan veya Online Eğitimin aksamadan yürütülebilmesi için tüm İLETİŞİM OPERATÖRLERİNDEN, bilhassa Mobil iletişim ve İnternet sağlayıcı firmalardan,  özellikle ÖĞRENCİ ve ÖĞRETMENLER için İNTERNET ve İnternet EK paketlerinde iyileştirme sağlanması yönünde bir girişimde bulunmalıdır!. Aksi halde,  kıt kanaat geçinmekte olan aileler,  AYLIK tüm gelirlerinin tamamını İNTERNET veya İnternet EK Paketleri  için Mobil İLETİŞİM OPERATÖRLERİNE YATIRMAK zorunda kalacaktır!. İletişim operatörlerinde insaf denen kavram  kalmamış,  süreç tamamen ticarete ve şirketlerin karlılığını da artırmaya   dökülmüştür!.

Mobil İLETİŞİM OPERATÖRLERİ; ONLİNE veya uzaktan  EĞİTİME yönelik EĞİTİMCİ ve ÖĞRENCİLER için yetersiz kalan İNTERNET ve EK İnternet paketlerinden  ÇOK KAZANMA derdinde  mi olmalıdır?! Gün kazanç değil, devlet ve millet olarak  sorunları birlikte PAYLAŞMA dönemidir!. Bu günler geçer!  Fakat yaşattıklarınızı kimse unutmaz!. Peki, böyle bir kazanç şekli ahlaki ve etik midir?!.

Vatandaşlarımızda, ONLİNE veya Uzaktan EĞİTİMİN aksamadan yürütülebilmesi için İnternet paketlerinde Mobil İletişim Operatörlerinin FIRSATI GANİMETE çevirme derdinde olduğu şeklinde bir kanaat oluşmaktadır! Ganimeti fırsata çevireceğiz derken, markalar ölmesin!. Markalar, müşteri ve potansiyel müşteride ki iç görüyü okuyamadıkları için yok olup gitmiştir!.  Marka itibarı zaviyesinden de çok etkili bir  iletişim, ticaret  ve kazanç şekli, olmadığını düşünüyorum!.

Normal şartlar altında, büyük şehir ve büyük ilçelerde, iletişim operatörlerinin paket tarifeleri veya İnternet paketleri yeterli ve ücretlendirmesi de çok uygun olabilir?! Peki, bu ülkede vatandaşlarımızın büyük bir ekseriyeti küçük ilçe ve mahallelerde yaşamaktadır! Ya da, bu bölgelerdeki öğrenci ve öğretmenleri yok mu sayacağız?! Veya, bu bölgelerde ki öğrenci ve öğretmenler neler yapmalıdır?! Sabit İnternet alt yapısının olmadığı bölgelerde uzaktan eğitim hizmetini nasıl alabileceksiniz?! Tabii ki, böyle bir durumda devreye mobil iletişim operatörleri girmektedir! Yirmi dört ay taahhüt vermeden sorununuzu da çözemiyorsunuz! Taahhüt vermeden uygun bir şekilde aylık tarifeler devreye alınabilir! Veya ek İnternet paketleri daha uygun hale getirilebilir!

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Milli Eğitim Bakanlığına bağlı, zorunlu örgün eğitim kapsamında, 54 bin 715 okul bulunmaktadır! Özel okul sayıları da 13 bin 870’dır!. Devlet okullarında 15 milyon 189 bin 878 öğrenci bulunmaktadır!. Özel okullarda ki sayı ise 1 milyon 468 bin 198’dir!. Devlet okullarındaki öğretmen sayısı 942 bin 935 ve 101 bin 730’u da sözleşmeli öğretmendir!. Özel okullarda 174 bin 750 öğretmen görev yapmaktadır!

Zorunlu örgün eğitimde devlet okullarına kayıtlı öğrencilerden 3 milyon 17 bin 718 öğrencinin evinde internet yoktur!. Ayrıca devlet okullarına giden öğrencilerden 754 bin 429 öğrencinin evinde televizyon yok ve uzaktan eğitim yapmaya çalışıyoruz! Peki,  Evinde Televizyon ve interneti olmayan öğrenci nasıl uzaktan eğitim alacaktır?!. Türkiye Cumhuriyeti Devleti Milli Eğitim Bakanlığı internet hizmet sağlayıcı kurumlarla görüşmek sureti ile, zorunlu örgün eğitim kapsamında devlet okullarına kayıtlı özellikle de 3 milyon 17 bin 718 öğrencinin internet erişimini sağlanmalıdır!

Türkiye Cumhuriyeti Devleti; Online veya Uzaktan eğitim sürecinde öğrenci ve eğitimcilerin tamamına sınırsız ve uzun süreli internet erişimini, ya ücretsiz ya da indirimli bir şekilde sağlanması için özellikle mobil iletişim operatörleri nezdinde girişimde bulunulmalıdır! İletişim Operatörlerinin de bu şartlar altında sorumluluklarının olduğunu da  asla unutmamalıdır!.

Pandemi sürecinde, ekonominin çarkları yüzde yüz olarak dönmese de, devletin destekleri ile ayakta kalmaya çalışan alt – orta kesim ve küçük esnafın şartlarını dikkate aldığımızda, öğrenciler etkili ve  verimli bir eğitim – öğretim süreci geçirmesini nasıl bekleyebiliriz?! Bu süreçte, Mobil  İletişim Operatörleri; Vodafone, Turkcell ve Türk Telekom, elini taşın altına koymalı ve özellikle de sabit İnternet sağlayıcıların  alt yapısının olmadığı bölgelerde ki, mağdur öğrenci ve öğretmenlere yönelik, daha uygun  İnternet paketleri veya İnternet EK paketlerini devreye almalıdır, diyorum!. İnsan, Marka ve Kurumlar; yaşadıkları ile değil ancak yaşattıkları ile anılır! Peki, Marka olarak, otuz milyona yaklaşan öğrenci ve aileleri zaviyesinde, Nasıl Anılmak ve Bilinmek istiyorsunuz?! Karar İletişim operatörü firmaların!.

1821 MORO / RUM İsyanı ve Yunanistan!.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Libya Ulusal Mutabakat Hükumeti arasında imzalanan, MEB ve diğer askeri anlaşmalar, Akdeniz’e sınırı olan – olmayan ve Akdeniz’de  sinsi  hesap ve kirli planları bulunan tüm devletlerin uykularını kaçırmıştır!.

Türk Devleti artık bölgesinde, hem oyun kurucu ve hem de tüm kirli oyun ve sinsi tuzakları bozucu bir konumdadır!. Birileri anlayamasa da! Anlamak ve idrak edebilmek için gelecekler ve geldikleri şekilde  dün olduğu gibi gidecekler!.

Türk Devleti uyanmış, zincir ve prangalarını bir bir kırmış ve ayaklarının üzerine kalkmıştır!. Yani DEV yüz yıllık uykusundan uyanmıştır!. Türk Devletini, durdurmak veya engellemek isteyenler,  ayaklar altına alınacaktır!. Türk Devletinin başkaca bir tercih veya seçimi yoktur!. Her seçim ve tercih, bir vazgeçiş olduğuna göre!.

Peki, Akdeniz’e sınırı olan devletleri anladık!. On binlerce kilometre ötelerden burada hesap yapanlara ne demeli?! Ya da on binlerce kilometre ötelerden Akdeniz’e sınırı olan devletleri Türk Devletine karşı,  bölgenin barış ve huzuruna yönelik, kışkırtma operasyonlarına neler demeli?!

Eğer Akdeniz’de tespit edilmiş bir enerji var ise   veya Akdeniz’in jeo-stratejik konumundan kaynaklı oluşabilecek transit gelirden elbette ki sınırdaş ülkeler faydalanmalıdır!. Hariçten birileri buralarda gazel okumamalıdır!.

Ya da on binlerce kilometre ötelerden bazı güçler,  birilerini gaza getirmek sureti ile bölgenin de harabeye dönmesi ve kan gölüne çevrilmesine asla izin verilmemelidir!.

Türk Devletinin Akdeniz’de, Oruç Reis araştırma gemisini sahaya indirmesi, onu korumakla göreli TSK savaş gemileri ve  TSK savaş uçaklarının havada görünmesi ile birlikte, birileri adeta telaşa kapılmıştır!. Yani uykuları kaçmaktadır!. Ne yapacaklarını bilemez olmuşlar, ağababalarından Türk Devletine baskı yapılması noktasından yardım ve aracılık talep etmeye başlamıştır!.

Yunanistan öncülüğünde  ve diğerlerinin bu şımarık davranışları, iki yüz yıl önce ki Moro isyanları ve akabinde de  Yunanistan denen devletin zuhur etmesini hatırımıza gelmiştir!. Peki, hafızalarımızı  tazeleyelim ve  iki yüz önce neler olmuştur, bir bakalım!.

1821 Rum – Yunan veya Moro  İsyanı, iç ve dış etkenlerle ortaya çıkan, Osmanlı Devletini maddi ve manevi alanda olumsuz yönde etkileyen bir olaydır!. Osmanlı yönetim sisteminin bozulması, rüşvetin artması, vergilerin ağırlığı ve uzun süren savaşların yarattığı olumsuz etkiler Rum – Moro veya Yunan İsyanının çıkışında önemli rol oynamıştır! Rum ticaret burjuvazisinin gittikçe zenginleşmesi ve buna paralel olarak kültürel gelişme, 1789 Fransız İhtilalının getirdiği fikirlerin Rumlar arasında yayılması, Etniki Eterya Cemiyetinin faaliyetleri ve 1804 yılında çıkan Sırp İsyanı da Moro isyanın çıkışına ortam hazırlamıştır!. İsyan her ne kadar Eflak ve Boğdan’da başlamışsa da asıl Mora yarımadasında başarıya ulaşmış, ayaklanma bütün Akdeniz adalarına yayılmış ve Anadolu’nun Batı kıyılarına da sıçramıştır!.

Moro İsyan Osmanlı Devletinde Müslümanlar ve Gayrimüslimler arasındaki ilişkileri bozmuş, isyanda rolü olan Patrik ve bazı ruhbanların idamı gerginliği artırmış, İstanbul, İzmir ve bazı şehirlerde protesto olayları yaşanmıştır!. Osmanlı Devleti isyanı yalnız başına başaramayacağını anlayınca Mısır Valisi Mehmet Ali Paşadan yardım istemiş ve Mısır kuvvetlerinin gayretleri ile isyan bastırılmıştır! Ancak Osmanlı Devletinin rahat bir nefes almasına fırsat kalmadan, Avrupa Devletleri isyana müdahalede bulunarak Babıali’ye arka arkaya gönderdikleri ültimatomlarla baskı altına almışlardır!. Osmanlı Devletinin bu ültimatomları kabul etmemesi Osmanlı – Rus ilişkilerini kopma noktasına getirmiş ve 1828 – 1829 Osmanlı – Rus Harbinin çıkmasına neden olmuştur!. Ruslarla giriştiği savaştan yenilgi ile çıkan Osmanlı Devleti, bu savaşın sonunda imzaladığı Edime Antlaşması ile hem büyük bir maddi yükün altına girmiş ve hem de tebaası olan bir halkın bağımsızlığını tanıyarak Yunanistan Devletinin kuruluşunu kabul etmek zorunda kalmıştır!

Yunanistan iki yüz yıl önce olduğu gibi, dönemin emperyalist güçleri tarafından  hasta adam dedikleri Osmanlı’ya karşı kışkırtmaları ve gazlamaları neticesinde, devlet kurmuş olmanın verdiği şişkinlik ve gaz ile, bugün de aynı yöntemler ile başarıya erişebileceğini ve hatta MEGALO İDEA hedeflerine de kolay bir şekilde ulaşabileceğini ümit etmektedir!.

Megalo İdea plan ve hesapları yaparken, bazı bölgelerinden olmasın! Büyümek isterken küçülmesin!. Topraklarının bir kısmını, asıl sahiplerine devir etmekle, kaybetmesin! Bulunduğun yerlerin sadece iki yüz yıllık bir emanetçi olduğunu da unutmasın!.  

Mekanın sahibi  hem masada ve hem de sahaya inmiştir!. Uslu ol ve  şımarıklık yapmasın!. Bizden hatırlatması!.

TÜRKLER artık her bölgede uyanmış ve ayağa kalkmıştır!. Özellikle de Türk Devlet Aklı ile birlikte, tarih, coğrafya, sosyal, kültür ve gönül aklı olan tüm bölgelerde!.  Artık çok geç!.

Türk Devletine karşı bugün her bölgede cephe açmaya çalışanlar, iki yüz  yıl önce ki yöntemlere başvurmaktadır!. Bu yöntemler artık tarihin tozlu raflarında ve çok eskilerde kalmıştır!.

Sınırlarımızda ki yaramaz ve  şımarık çocuklar ile Türk Devletini engelleme veya durdurmayı hesap eden tüm emperyalistler bir bir yok olmaya mahkumdur!.

Ya gelirler, Türk Devleti ile masaya oturur; Dünya ve bölgenin barış, huzur ve istikrarı adına anlaşırlar!. Veya  sahada tüm kozlarını paylaşırlar!.

Ya da yer ile yeksan olup tarihin tozlu raflarında hep birlikte yerlerini alırlar!. Her seçim bir  vazgeçiştir!  Tercih ve  karar sizin!.

BİLİM kisvesi altında FİLİM!..

Bilimsel Araştırma Projeleri (BAP) Yüksek Öğretim kurumlarında ki bilimsel araştırmaların desteklenmesi amacı ile geliştirilmiş bir uygulamadır!. Bu uygulama YÖK’ün 01.01.2002 tarihinden geçerli olmak üzere yürürlüğe aldığı Yüksek Öğretim Kurumları Bilimsel Araştırma Projeleri Hakkında ki Yönetmelik uyarınca gerçekleştirilmektedir! Üniversitelerde ki tüm öğretim elemanları, BAP Komisyonuna başvurarak bilimsel araştırmaları için kaynak alabilir! Yüksek Öğretim kurumlarında yürütülen Bilimsel Araştırma Proje (BAP) tekliflerinin değerlendirilmesi, kabulü, desteklenmesi, bunlara ilişkin hizmetlerin yürütülmesi, izlenmesi, sonuçlarının değerlendirilmesi, kamuoyuna duyurulması, ilgili usul ve esaslar ile diğer hususları belirlemek amacıyla mezkur yönetmelik hazırlanmıştır!.

Bilimsel Araştırma Projesi (BAP) tamamlandığında sonuçları ile alanında bilime katkı yapması!. Ülkenin teknolojik, ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmasına katkı sağlaması!. Beklenen bilimsel içerikli, yükseköğretim kurum içi veya dışı, ulusal veya uluslararası kurum ya da kuruluşların katılımları ile yapılabilecek projeler, bilim insanı yetiştirmeyi ve araştırma altyapısı kurmayı ve geliştirmeyi kapsar!

Bilimsel Araştırma Projesi (BAP)  yönetmelikte belirtilen görevlerin yürütülmesi için rektör veya görevlendireceği bir rektör yardımcısı başkanlığında senatonun önerisi ile rektör tarafından görevlendirilen, en az yedi, en çok on bir öğretim üyesinden oluşan bir komisyon kurulur!. Komisyon üyeleri, yükseköğretim kurumunda var olan bilim dalları arasında denge gözetilmek sureti ile dört yıl için görevlendirilir!. Komisyon üyelerinin görev, yetki ve sorumluluklarını yerine getirmediklerinin tespit edilmesi halinde, senatonun önerisi üzerine rektör tarafından görev süreleri dolmadan görevden alınabilir!

Bilimsel Araştırma Projesi (BAP)  için başvuru ve değerlendirme takvimi komisyon tarafından belirlenerek ilan edilir!. Proje başvuruları, projenin gerekçesi, yöntem, özgün değer, yaygın etki, katma değer, çalışma takvimi ve bütçe dökümünün ayrıntılı olarak yer aldığı proje başvuru formu ile yapılır!.  Desteklenmesine karar verilen projeler için, proje yürütücüsü ve komisyon tarafından proje ile ilgili ayrıntıların belirlendiği bir protokol hazırlanır!. Projenin uygulamaya geçirilmesi, hazırlanan protokolün rektör veya görevlendireceği rektör yardımcısı tarafından onaylanmasına bağlıdır!

Bilimsel Araştırma Proje (BAP) yürütücüsü, protokolde yer alan hususlara uymakla yükümlüdür! Kabul edilen bir projenin yürütücüsü komisyona altı ayda bir geçmiş dönemdeki çalışmalarla ilgili bilgilerin yer aldığı ara rapor sunar!. Protokolde belirtilen bitiş tarihini izleyen en geç üç ay içerisinde, araştırma sonuçlarını içeren proje sonuç raporunu komisyon tarafından belirlenen formata uygun olarak sunar!. Sonuç raporu komisyon tarafından değerlendirilerek projenin başarılı sayılıp sayılmayacağına karar verilir!. Komisyon gerekli gördüğü durumlarda konunun da uzmanlarının görüşlerine başvurarak değerlendirme sürecini tamamlayabilir!. Rektörlük her yılın sonunda desteklenen, kapsama alınan, devam eden ve tamamlanan projeler hakkındaki sonuç ve özet bilgileri YÖKSİS’E girer!. Bu bilgiler Yüksek Öğretim Kurumunun internet sayfasından da kamuoyuna duyurulur!.

Şimdi, mezkur YÖK Bilimsel Araştırma Proje (BAP) yönetmeliği çerçevesinde Üniversite Yönetim ve BAP  Komisyon Üyelerine soralım?!

  • Üniversite yönetimi ve yönetim tarafından oluşturulan BAP Komisyonu, sadece ve sadece yönetime yakın akademisyenlerin  proje önerilerini mi dikkate almaktadır?!
  • Üniversite yönetimi ve BAP komisyonuna yakın olmayan akademisyenlerin ülke ekonomisi ve bilime katkı sağlama ihtimali çerçevesinde ki projeler kaynak yok diye  iade mi  edilmektedir?!
  • BAP Komisyonu bilim dalları arasında Adaleti ve Dengeyi gözetmekte midir?!
  • BAP Komisyonunun onayladığı projelerin bilime bir katkısı olmakta mıdır?!
  • BAP Komisyonlarının onayladığı projeler ülkenin, teknolojik, ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmasına  bir katkısı olmakta mıdır?!
  • BAP Komisyonunun onayladığı projeler, bilim inanı yetişmesine, araştırma ve geliştirme alt yapısının kurulmasına bir katkısı olmakta mıdır?! 
  • Yoksa tüyü bitmemiş yetim hakkı, milyon Dolar / Euro değerinde ki milli servet ve kaynaklar, Üniversite yönetimi ve BAP Komisyonuna yakın akademisyenler sadece bir çentik daha alsın diye heba mı edilmektedir?!
  • Ya da BAP Komisyonu tarafından onaylanan özellikle yurt dışı projelerde, üniversite yönetimine yakın akademisyen ve katılımcıların bir saatlik sunum veya gösteri akabinde, projeye katılan onlarca / yüzlerce  akademisyen, eş, dost ve yakını, bir hafta / on gün, devlet kaynakları ile turistik geziye mi katılmaktadır?!
  • Üniversite yönetimi ve BAP komisyonu, proje yürütücülerinden proje sonunda protokolde belirtilen şekilde bir sonuç raporu almakta mıdır?!
  • Üniversite yönetimi, BAP  komisyonu tarafından onaylanan ve protokolde olduğu gibi tamamlanan BAP sonuçlarını YÖKSİS’E girmekte midir?!  
  • Üniversite yönetimi, BAP sonuçlarını YÖKSİS’E girmesi akabinde, YÖK bunları kamuoyu ile paylaşmakta mıdır?!

Bir İletişimci ve Gazeteci olarak, Ülkenin teknolojik, ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmasına, bilim insanının yetişmesine, bilimsel araştırma ve geliştirme alt yapısınında kurulması için ayrılan, Milli Servet, Devlet imkan ve kaynaklarının Üniversite Yönetimleri ve BAP Komisyonları tarafından  yerli yerinde kullanılıp kullanılmadığı zaviyesinden, sadece soruyorum?!

Selçuk Üniversitesi Küçük Hayvan Hastanesi – 3 –

Selçuk Üniversitesi Veteriner Fakültesi Küçük Hayvan Hastanesinin Diş Hekimliği Fakültesine devir iddiaları yazımızın içeriğinde ki rakamlardan kaynaklı, Selçuk Üniversitesi eski rektörü Prof. Dr. Mustafa Şahin hoca aradı! Mustafa hoca öncelikli olarak tabii ki rakamların şişkin olmasından dolayı, rahatsızlık duyduğunu ifade etti!. Peki, rakamları yazar mı şişiriyor?! Bir İletişimci ve gazeteci olarak genel resmin kamuoyu tarafından net bir şekilde algılanmasına  gayret ediyoruz!. Karar, takdir ve yorum okuyucuya aittir!. Ya da kurumlarda açık ve şeffaf iletişim olmadığı için doğal olarak, yalan, yanlı, yanlış, kirli ve dedikodudan kaynaklı, şüyu vukuundan beter bir durumdan dolayı, kokudan geçilmiyor, olabilir mi?!  

İletişimin temeli açıklık, dürüstlük ve şeffaflık olduğunu, bir diğer temel özelliğinin de muhataplar tarafından geri dönüşlerin olması, gerektiğini ifade etmiştik! İletişim, sadece kuru bir İletiden ibaret değildir!. İletişimde geri dönüşün olmadığı durumlarda eskiden olduğu gibi tek taraflı sadece İLETİ gönderir durursunuz!. Bazı İletişimci dostlar halen basın bülteni modunda kaldıkları gibi!. Çünkü daha İLETİŞİM ve YÖNETİŞİM boyutuna erişemediler!. İletişimde mezkur ilke ve yeterlilikler olması gerekirken, Yönetişimde de Hesap Verebilirlik gerek şart ön planda olmalıdır!. Ya da birileri  kendileri ve yapmış oldukları yanlış fiilleri de  LA YÜS’EL kabul ettikleri için; HESAP VERMEKTEN veya HESAP SORULMASINDAN mı  korkuyor?! Bilemiyorum!. Devlet dediğimiz kurum sadece MÜHLET verir fakat İHMAL etmez! Devlet  dediğimiz kurumda süreklilik  esastır!. 

Daha önceki yazımda da ifade ettiğim şekilde, mezkur  yazıları kaleme alırken hiçbir kişi veya zümrenin yönlendirmesi, etkisi, siparişi veya ısmarlaması olmadan  yazdığımı ısrarla vurgulamıştım!. Sadece ve sadece milli servet ve kamu kaynaklarının da  israfı kaygıları ile mezkur yazıları  kaleme aldım!. Yani bir yanlışı elimizle ve dilimizle düzeltmeye veya buğz hali ile sadece yazıya dökmeye çalışıyoruz! Bunu da mı yapmayalım?! Selçuk Üniversitesi eski rektörü Prof. Dr. Mustafa Şahin hoca,  aradığında doğrudan kim veya kimler  bu yazıları yazdırdı veya yanlış bilgilerle sizi doldurdu, diye sözlerine başlaması, toplum ve eğitim camiası zaviyesinden ne kadar sıkıntılı ve sorunlu bir durumda olduğumuza işaret etmektedir!.

  • Mustafa Hoca; Veteriner Fakültesi, Küçük Hayvan Hastanesi metrekareden kaynaklı  yazımıza, inşaatın sadece hayvan hastanesi olarak  yapılmadığını!. 1982 yılında kurulmuş, üniversitenin akademik başarıda çok büyük etkisi olan ve en eski fakültesinde öğrenciler için eksik olan derslik,  akademisyenler için  oda, ameliyathane,  konferans salonu gibi yerlerin de bu binada yapıldığını, vurguladı!.
  • Mustafa Hoca; Veteriner Fakültesi Küçük Hayvan Hastanesi inşaat maliyetinin kirli bilgiler veya dedikodularda ki şekilde  olmadığını!. Kalkınma Bakanlığı onaylı projenin 18 milyon TL artı KDV ve tüm kamu ihalelerinde yüzde yirmi artırma veya eksiltme şeklinde ki maddeye istinaden, yüzde yirmi artış ile maliyet rakamının da 25 milyon 444 bin TL olduğunu, ifade etti!.
  • Mustafa Hoca; Diş Hekimliği Fakültesi ve hastane binasının  yeni tadilat ve  tüm birimlerin de yeniden dizayn ve tefrişatının yapıldığını!. Sağlık Bakanlığı bünyesinde şehir merkezinde yeni  açılan Ağız ve Diş Sağlığı birimleri, Necmettin Erbakan Üniversitesi, KTO Karatay Üniversitesi ve bölgemize de  en yakın Karaman oğlu Mehmet Bey Üniversitesinin de Diş Hekimliği Fakültesinin açılmış olması, Selçuk Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesinde eskisi kadar hasta yoğunluğunun olamayacağını, yeni bir bina inşaatı veya  yeni  bir ek  hastane binasına  ihtiyacı bulunmamaktadır,  dedi!.

Siyasal İslam kisvesi altında muhafazakar camianın geldiği nokta ve bu düşünce sistematiğinin de  topluma ettiği en büyük kötülüklerden bir tanesi işte budur!. Ya bizdensin ya da değil!. Ya bizdensin ya da kara toprağın!. Arkadaş neden sizden veya bizden olmak zorunda insanlar!. Ya da neden sizin veya bizim gibi   düşünmek, yaşamak  ve uygulamak zorunda!. İSLAM’IN temel ilke ve düsturları; EHLİYET, LİYAKAT, HAKİKAT, ADALET ve DÜRÜST olmak gibi erdem ve değerleri bitirdik, tüm bu değerleri de, dünyalık kaygılarımız  adına içini boşalttık!. Siyasal İslam kisvesi adı altında bu topluma  Ahlaki olarak yapmadığımız  zulüm ve kötülük kalmadı!. Farkında mıyız; Ahlak ve Değerler zaviyesinden DÖKÜLÜYORUZ, BİTİYORUZ ve  ÇÖKÜYORUZ!. Artık YETER!.

Hani, İslam ve hakiki manada Müslüman olduğunu da iddia eden zümre olarak şu kaide ve emirlerden, her ne olursa olsun, dünyalıklar adına vazgeçmeyecektik?! Yani Münafıklık alametlerini de sergilemeyecektik!. Sonsuz Kudret Sahibi Yüce Allah, mezkûr konuda neler emrediyor!

  • Muhakkak Allah, İman Ehline emrediyor; Emanetleri Ehline veriniz ve İnsanlar arasında hükmedince de  Adaletle hukmediniz!. Şüphesiz Allah size bununla ne güzel öğüt veriyor! Şüphe yok Allah bihakkın işitir ve bihakkın görür! (Nisa – 58)
  • Ey İman edenler! Allah için HAKKI – HAKİKATİ ayakta tutan ve ADALETE şahitlik yapanlar olunuz!. Bir kavme olan kininiz, sizi Adaletsizliğe sevk etmesin!. Adaletli olun, çünkü o, takvaya daha yakındır! Allah’tan korkun!. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberdardır, buyurmaktadır!. (Maide – 8)
  • Hz. Mevlana; Adalet nedir? Ağaçlara su vermek!. Zulüm nedir? Dikeni sulamak!. Adalet; bir nimeti yerine koymaktır! Zulüm; Bir şeyi, yerinde kullanmamak, layık olmayan yere koymaktır!. Bu da ancak belaya sebep veya kaynak olur, buyurur!.

Ne demektir; Allah aşkına!. Kim yazdırdı ve kim adına yazıyorsun; sipariş, yönlendirme  veya ısmarlama  yazıları!. Bireyin kendi aklı yok mudur?! Yani, sizin  hakkınızda da birileri bir yazı kaleme aldığında, bunları da siz mi yazdırmış, etkilemiş, sipariş etmiş veya ısmarlamış  oluyorsunuz?!. Yapmayınız!. Birey, Ahsen-i takvim olarak, kendisine verilmiş olan AKIL nimeti ile öncelikle kendisi, çevresi, toplumu, devleti  ve sonra da Allah’a karşı sorumlu değil midir?! Saldım çayıra Mevla’m kayıra, öyle mi?!  Önceki yazımda ki mezkur ifadeler ile cevap vermekle yetineceğim! Bizi tanıyanlar bilir!. Tanımayanlara da diyecek bir sözümüz yoktur!. Hz. Mevlana’nın ifade buyurduğu; BİZİ BİLEN BİLİR!. BİLMEYEN DE ZATEN KENDİSİ GİBİ BİLİR!. Her lafa verecek bir cevabım var fakat suskunluğum asaletimdendir!.

Türkiye; Kara ve Denizde GÜÇLÜ bir Ülkedir!.

2019 sonu ve 2020’nin başlarında, özellikle de korona virüsün Çin’de görülmesi  ve tüm Dünyaya yayılmaya başlaması ile birlikte; dünyada, sosyal, siyasi, ekonomik ve kültürel değişimlerin olacağını vurgulamıştık!. Peki, bu değişimler nasıl olacak?! Elbette ki güllük ve gülistan bir şekilde olmayacaktır! Biraz sancılı olacaktır, her doğumda olduğu  gibi!. Her doğum tabii ki zor ve sancılı bir sürece gebedir!. Aksi halde doğum gerçekleşmez!. Ya da  doğal olarak doğum  ölümle sonuçlanır!. Böyle bir duruma da izin verilmeyeceğine göre!. Öyle veya böyle dünya sistematiği adına normal bir şekilde bu doğum gerçekleşecektir!.

Dünya’daki hegemonya değişim sürecinin normal ve sıradan olmasını mı bekliyoruz?!. Böyle bir şey mümkün olamayacağına göre!. Dünya sistematiğine aykırı olduğuna göre!. Dünyada yeni bir jeopolitik eksen oluştuğuna göre!. Bu eksenin de merkez ülkesi Türk Devleti olduğuna göre!. Elbette ki yedi veya yetmiş düvel,  yedi bölgede  değil yetmiş bölgeden kapımıza, sınırlarımıza ve denizlerimize dayanacaklar!. Bugün birinci ve ikinci dünya savaşlarında olduğu gibi yıkım ve ölümler olmadan, üçüncü bir dünya savaşında bulunduğumuzu, savaş sonrası kurulacak masa akabinde, yeni bir dünya sistematiğinin de yeniden teşkil edileceğini,  idrak etmeli ve ona göre bir düşünce, bir  davranış ve bir duruş sergilenmelidir!.

Dünya sistematiğinde hegemonya devletlere hegemonyalarının devamlılık ve sürdürülebilirliği adına yön veren stratejistler neler öngörüyor kabaca inceleyelim!. Mackinder Kara Hâkimiyet Teorisi göre; Dünya, etrafı denizlerle kaplı bir kıtadır!. Asya, Avrupa ve Afrika kıtaları bir bütünlük arz eder ve kalan toprak parçaları  Dünya Adasının uydularıdır!. Bu büyük toprak parçasını heartland olarak nitelendirdiği kalbi ise buzlarla kaplı olan Sibirya’dan başlayıp, Doğu Avrupa’yı da içine alan, İran’a kadar ki bölgedir! 

Mackinder, Heartland’ın merkezi  Doğu Avrupa  Dünya Adasının en önemli yeridir!. Merkez bölge olan Doğu Avrupa’ya hâkim olan dünyaya hâkim olur!  Dünyanın en önemli bölgesi  Doğu Avrupa’yı kontrol altına alan iki kuşak; Türkiye, Pakistan, İran, Hindistan, Almanya ve Çin’i de kapsayan Rimland – İç Hilal ve İngiltere, ABD, Kuzey Afrika ve Kanada’yı kapsayan Dış Hilaldir!.  Dünyadaki devletleri karacı ve denizci olarak ikiye ayırır!. Hâkimiyet kurmak isteyen bir devlet için vurucu asıl güç kara kuvvetleridir!. Ancak hem karada ve hem de denizde güçlü olan devlet, en güçlü devlettir, diyor!!  

Zbigniew Brzezinski, 1997 yılında yayınladığı,  Büyük Satranç Tahtası kitabında; Soğuk savaş sonrası ABD’nin elde ettiği süper güç konumunu korumak ve sürdürmek için Washington’un nasıl bir yol izlemesi gerektiği konusunda öneriler getiriyor! Amerika’nın çıkarları, Avrasya bölgesinde ortaya çıkabilecek yeni koalisyonlardan yönelebilecek tehditle karşı karşıyadır!. Potansiyel olarak en tehlikeli senaryo Çin, Rusya ve İran’ın oluşturacağı bir ortaklık! Ukrayna, Azerbaycan, Güney Kore, Türkiye ise bu senaryoda jeopolitik eksenin diğer önemli unsurlarıdır!. Bu ülkelerin Çin, Rusya ve İran koalisyonuna katılması ise Amerikan çıkarları açısından son derece tehlikelidir!. Dikkat çektiği bir diğer koalisyon ise Çin – Japonya ortaklığıdır, diyor!.

Mackinder, Doğu Avrupa’ya hakim olan Dünyaya haki olur, diyor!. Türkiye, Doğu Avrupa’da hem kara ve hem de  deniz kuvvetleri  güçlü ve  İç Hilal bölgesinin de çok etkili bir ülkesidir!. Türkiye jeopolitik eksende, Orta Doğu, Orta Asya, Kuzey Afrika, Kızıldeniz ve Balkanlar’da tarih, kültür, coğrafya ve devlet aklı ile birlikte, tarihi, kültürel ve gönül bağları en etkili ülkelerden biridir!. Türkiye, Türk Devlet Aklı nezaretinde, jeopolitik ekseni ve Akdeniz bölgesinde kurulmaya çalışılan, tüm kirli hesap, tuzak  ve sinsi planları bir bir bozmakta, kendisi ve bölgenin beka, istikbal ve istiklal oyununu kurmaktadır!.  

Türk Devleti bölgesinde kendisi ve bölge halklarının hakları, barış ve istikrar  adına, Akdeniz, Doğu Akdeniz, Ege, Marmara ve Karadeniz Mavi Vatan bölgesinde,  kara ve deniz kuvvetler  gücü ile güçlü bir  ülke olduğunu sergilemektedir!. Yeni dünya sistematiği Akdeniz ve Doğu Akdeniz’de özellikle de Türk Devletinin jeopolitik ekseninde kurulacaktır!. Birileri tarafından, Türk Devletinin bu duruma seyirci locasında izlemesi ve oturması beklenmektedir!. Böyle bir şey Türk Devleti ebed müddet devam ülküsü ve BEKA adına mümkün olamayacağına göre!. Türk Devleti olmadan yeni dünya sistematik masası asla kurulamayacaktır!. Türk Devleti artık eksenin ta kendisidir!. Eski Türk Devletinden artık  eser yoktur!. Zincirlerini bir bir kıran, beka ve varlık, istikbal ve istiklali adına ölümü göze almış dünyada tek devlet ve millet, Türk Devleti ve Türk Milletidir!

Türkiye Cumhuriyeti Devleti Cumhurbaşkanlığı tarafından pandemi ile mücadelede zafiyet gösteren YÜZ YETMİŞ ülkeye gönderilen yardım kolilerinde ki; Hz. Mevlana’nın; Ümitsizliğin ardında nice ümitler var, Karanlığın ardında nice güneşler var, söz ve vurguları öylesine mi seçilmiş ve yazılmıştır?!. Kadim Türk Devlet Aklında tesadüflere asla yer yoktur!. Türk Devleti yenidünya sistematiğine  matuf olarak,  jeo-politik ekseni ve yüz yetmiş ülkeden en az yüz ellisi ile birlikte Türk Dünyası veya Türk Keneşi  sistematiğini kuracaktır!. Dünyanın barış, huzur ve istikrarı adına buna ihtiyaç bulunmaktadır!. Aksi halde büyük yıkımlara gebe bir üçüncü dünya savaşı  dünya devlet ve milletlerinin kapısındadır!.

Selçuk Üniversitesi KÜÇÜK HAYVAN Hastanesi -2-

Selçuk Üniversitesi Veteriner Fakültesinin 2013 yılında hazırlamış olduğu  Küçük Hayvan Hastane projesinin Kalkınma Bakanlığı tarafından onaylanması, bir önceki üniversite yönetimi tarafından  2017 yılında inşaat  temelinin atılması, bugünlerde  hastane inşaatı ve tefrişatı bitmesi ile birlikte, Veteriner Fakültesine devir işlemleri beklenirken,  küçük hayvan  hastanesinin diş hekimliğine uygun hale getirilmesi ve yeniden tefrişat yapılması akabinde Diş Hekimliği Fakültesi Ek Hizmet binası olarak hastalara hizmet edeceği iddialarının gündeme düşmesine istinaden, geçtiğimiz günlerde, milli servetin israf edilmezi zaviyesinden  gazeteci ve iletişimci duyarlılığı ile  bir yazı kaleme almıştım!.  Yasa ile belirlenmiş olan bir inşaat alanı,  amacı dışında nasıl kullanılacaksa, o da ayrı bir tartışma konusudur!. Elbette ki bu konuları yetkili ve ilgililerine bırakmak gerekir!. Hiçbir art niyet, baskı veya birilerinin iddia ettiği şekilde ”SİPARİŞ veya  ISMARLAMA” şekilde bir yazı kaleme almamıştım!. Zahirde ki bir sorun, milli servetin heba edilmesi ve sadece israfa dur demek adına, bir gazeteci duyarlılığı ile mezkur köşe yazısını kaleme almıştım!

Yazımıza istinaden arayan, yorum yapan ve teşekkürlerini ileten veteriner hekim meslek camiası, veteriner fakültesi mezunları  ve veteriner fakültesi  akademisyenlerine teşekkür ederim!. Tabii ki yazımıza istinaden iyi dileklerini ileten dostlarımız olduğu kadar, eleştiren, yanlı ve yanlış bilgiler üzerinde kurgulanmış yanlış bir yazı olduğunu iddia eden, vurgulayan dostlarımız ve akademisyenlere de teşekkürlerimi sunarım!. Bir köşe yazarı için hakaret içermeden her türlü yorum ve geri dönüş, hem kendini geliştirmesi, hem de  kalem ve kelam oynatma  cesaret ve azmini arttıracaktır!.

Öncelikle Selçuk Üniversitesi Veteriner Fakültesi Küçük Hayvan Hastanesi yazımıza istinaden ‘SİPARİŞ veya ISMARLAMA’ bir yazı olduğunu iddia eden Selçuk Üniversitesi eski yöneticilerinden bir ağabey akademisyene öncelikle teessüflerimi sunarım!. Bizi tanıyanlar bilir!. Tanımayanlara da diyecek bir sözümüz yoktur!. Hz. Mevlana’nın ifade buyurduğu gibi, BİZİ BİLEN BİLİR!. BİLMEYEN DE KENDİSİ GİBİ BİLİR, sözleri ile cevap vermekle sadece yetineceğim!. Her lafa verecek bir cevabım var fakat suskunluğum asaletimdendir!.

Neymiş efendim!. Selçuk Üniversitesi Veteriner Fakültesi Küçük Hayvan Hastanesi 3600 metre kare inşaat alanı olarak başlanmış!.. Eeeeeee!. Sonra bakmışlar küçük olacak inşaat alanını 6000 metre kareye çıkaralım, demişler!. Daha sonra da Selçuk Üniversitesi eski yönetim tarafından babasının serveti veya cebinden ödenmek kayıt ve şartıyla(!) küçük hayvan hastanesinin inşaat alanı 11000 metre kareye ( iddialar bu şekilde ) çıkarılması uygun görülmüş!. Allah’tan burada durmuşlar! Demek ki hızlarını alamayıp tüm kampus alanına yayılmış b,ir hastane dahi yapabilirlermiş!. Burada bir suç veya hata var ise kimin!. Suçlu olan konuyu gündeme taşıdığı içim bir gazeteci midir?! Ya da Kalkınma Bakanlığı tarafından onaylanmış bir proje, planlamanın  dışında  neden ve nasıl değişiklik yapılabiliyor!. Devlet dediğimiz kurum, anayasa, kanun ve yönetmeliklere göre yönetilmiyor mudur?!.  

Neymiş efendim!. Selçuk Üniversitesi Veteriner Fakültesi Küçük Hayvan Hastanesi, ilk ihaleye çıktığında 18 milyon, sonra 36 milyon, daha sonra 80 milyon ve daha sonra da 120 milyona bu inşaatın bitirildiği iddia edilmektedir! Küçük Hayvan Hastanesinin tam teşekküllü hizmete geçme maliyetinin de 170 milyona erişebileceği de iddia edilmektedir! Şimdi soralım! Kalkınma Bakanlığına 18 milyon TL olarak projelendirilen ve onaylanan  inşaat, nasıl 170 milyona bitebiliyor?! Ya da, aradaki fark rakam yani 152 milyon TL’yi kim veya kimler, babasının  hayrına, CEBİNDEN ÖDEMİŞTİR!. Peki, bu kadar rakama onay veren eski yöneticilere soralım!. Neden sesinizi o gün çıkarmadınız?! Milli servetin heba edilmesine neden o günlerde göz yumdunuz?! Milli servetin ve tüyü bitmemiş yetim hakkının  heba edilmesine  üniversite senatosunda neden  imza verdiniz?! Zorla mı imzaladınız?! Yoksa başınıza silah mı dayadılar?! Ya da başkaca Saikler mi vardır?! Bilemiyorum!.

Neymiş efendim!. Veteriner  Fakültesinde bazı yapılanmalar olduğu ( iddialar bu şekilde ) için o grup ve yapıların cezalandırılması gerekiyormuş!. Nasıl bir yapılanma ise artık!. Devlet ve milletin parası heba edilmekle mi yapılanmalara ceza kesilecek?!.  Şimdi soralım!. Böyle bir yasadışı  yapılanma var ise, eski  veya yeni yönetim, neden idari soruşturma başlatmamış ve soruşturma sonuçlarını da resmi kanaldan  adli makamlara neden bildirmemiştir!. Türkiye bir hukuk devleti değil midir?! Türkiye Cumhuriyeti Devletinde ki tüm kurumlar da hukuk ve yasalara uygun bir şekilde yönetilmesi gerekmiyor mudur?! 

Kurumların varlığı ve hayatiyeti, marka ve makamların da itibar yönetimi için olmaz ise olmazlar arasında, tüm paydaşlar ile açık, şeffaf ve dürüst bir İLETİŞİM  kurmaktır!. Açık ve şeffaf iletişimin olmadığı kurum ve durumlarda ise  YALAN, YANLIŞ, DEDİKODU ve KİRLİ BİLGİLER  normal olarak ortalığa saçılır!. Açık ve Şeffaf İletişimin olmadığı durum ve kurumlarda elbette ki tüm işler; Şuyu, vukundan beter, olur!. Doğa boşluğu kabul etmeyeceğine göre!. Makam ve yöneticiler İLETİŞİMİ bilmeyebilir!. İletişim uzmanı da olmak zorunda değildir!. Uzmanlık alanları da elbette ki çok farklı olabilir!. Türkiye’de yetmişten fazla İletişim Fakültesi olmasına rağmen,  İletişim zaten bir Meslek olarak  kabul edilmediğini de buradan ifade edelim!. Marka ve Makamın itibarını korumakla görevli Kurumsal İletişim departmanlarına çok büyük sorumluluk ve görevler düşmektedir!. Kurumsal İletişim departmanlarının, MARKA ve MAKAMIN  İTİBARI korumaktan başkaca ne gibi çok önemli ve  acil  işleri olabilir?! Sadece soruyorum!.

Selçuk Üniversitesi Küçük Hayvan Hastanesi!.

Selçuk Üniversitesi Veteriner Fakültesi, 1982 yılında ülkemizde beşinci  fakülte olarak, eğitim ve öğretim hayatına başlayan, YÖK tarafından tanınan ulusal akreditasyona sahip dört fakülteden biridir!. Selçuk Üniversitesi Veteriner Fakültesi, Bologna Kriterlerine göre eğitim ve öğretim faaliyetlerine devam eden, ülkemizin en önemli hayvancılık merkezlerinden İç Anadolu Bölgesi ve Konya İli için vazgeçilmez konumda bir fakültedir! Tabii ki anlamak isteyene!. İdrak ve izanı olmayana ne diyebilirsiniz?!  

Selçuk Üniversitesi Veteriner Fakültesi, tüm branşlarda yeterli ve yetkin akademik kadrosu, tam donanımlı bir uygulama çiftliği, Et ve Süt Ürünleri Araştırma Geliştirme ve Uygulama Ünitesinin yanı sıra, güçlü bir laboratuar altyapısı ile yetiştiriciler, hayvan sahipleri, hayvancılık sektör temsilcileri ve Veteriner Hekim Meslek Camiası nezdinde güvenilir ve prestijli bir konuma sahiptir! Elbette ki bunları görmek için bakar kör, şaşı  olmamak ve  göz olması gerekir!.

Selçuk Üniversitesi Veteriner Fakültesi, mevcutta ki hastanenin fiziki şartları ve kliniklerin yetersizliğinden kaynaklı,  2013 yılında proje çalışmaları başlamış,  3 bin 600 metrekarelik oturum alanına sahip ve iki kat şeklinde inşa edilen Küçük Hayvan Hastanesinin temeli 25 Temmuz 2017 tarihinde atılmıştır!.  Fikir, proje ve inşaat aşamasında ki  tüm emeği geçenlere teşekkür ederim!.

Selçuk Üniversitesi Veteriner Fakültesi Hayvan hastanesi  alanında Türkiye’nin tek küçük hayvan hastanesi olacaktır!. Türkiye’deki diğer  veteriner fakültelerinin yapacağı küçük hayvan hastanelerine de referans oluşturacaktır!. Avrupa’da birçok veteriner fakültesinde olmayan üniversiteler ile rekabet edebilecek bir hayvan hastanesidir!. Hayvan hastanesi, hem Konya merkez, hem  taşra ilçeler  ve hem de çevre illere çok önemli hizmetler verecektir!. Hayvancılığın bir ülkenin gelişmesi ve kalkınması  için ne kadar önemli olduğunu, görmek ve anlamak için yeterli olacaktır!.

Geçtiğimiz günlerde, Selçuk Üniversitesine yeni rektör olarak ataması yapılan Metin Aksoy hocanın makama oturması akabinde, Veteriner Fakültesi Hayvan Hastanesinin Fakülteye devir  teslim aşamasına gelmesi ile birlikte, Diş Hekimliği Fakültesine tahsis edileceği iddiaları gündeme düşmüştür!. Bak sen! Hazırcılar demek ki her yerdeler!. Üretmeden hazıra konmak, ne ala memleket!. Bir değer de sen ortaya koy!. Çok mu zor!.  Tahsis edileceği açıklamanın hemen akabinde ise, Türk Veteriner Hekimleri Birliği, Meslek örgütleri, mezun öğrenciler ve fakültede ki akademisyen, çalışan ve öğrenciler hayvan hastanesinin diş fakültesi ek binası olarak devrine normal olarak tepki göstermiştir!

Şimdi kolaycılığa kaçan diş fakültesi yönetimi ve akademisyenlere soralım!. Proje üretemeyen veya üreteceği projeyi yeni yönetime kabul ettiremeyeceğini düşünen fakülte yönetimi kolaycılığa mı kaçmaktadır?! Bilemiyorum!.  Fakülte yönetimi olarak  bir proje de siz hazırlayın,  alanında örnek ve tek olsun, üniversite yönetimine de bu projeyi kabul ettirmek, acil ve ivedi bir şekilde hayata geçmesi için çaba ve gayret sarf etmeyi düşünseniz daha iyi olmaz mıdır?! Soruyorum!.

Selçuk Üniversitesi Veteriner Fakültesi için yapılmış olan Hayvan Hastanesi, Diş Hekimliği Fakültesine neden ve nasıl tahsis edilmek isteniyor?! Hayvanların zulüm gördüğü bir dönemde, tamamen hayvan sağlığı ve tedavisi üzerine yapılmış hastanenin daha fazla para getirisi ya da birilerinin daha fazla döner alsın kaygıları ile Diş Hekimliği Fakültesi ek binası olarak yeniden dizayn ve tefrişinin yapılmak istenmesi; hem milli servetin israfı,  hem hayvan dostları, hem öğrenciler ve hem de  mesleğine aşık akademisyenlere büyük bir saygısızlıktır!. Atandığı günden bu güne kadar, çalışma ekibi ve diğer konularda takdirle izlediğim, milli servetin israfına göz yummayacağına inandığım ve vatan, millet ve devlet  sevdalısı SÜ Rektörü Metin Aksoy hocanın bu uygulamadan vazgeçeceğini düşünüyorum!. Bu düşünce ve uygulamadan vazgeçilmesi,  tüm ekipman ve tefrişatı ile hayvan hastanesi olarak  yapılan inşaatın yeniden hayvanlara hizmet etmesi için aslına dönmesi, tüm ilgililer ve özellikle de Veteriner Fakültesi akademisyen, öğrenciler ve çalışanlar tarafından büyük bir ümit ve heyecan ile beklenmektedir!.

2000’li Yıllar ve Tuzla’dan Köpürtülen Kara Haberler!.

2004 ve 2010 yılları arasında neredeyse her gün, İstanbul  tersane bölgesinden gelen  kaza ve ölüm haberleri ile uyanıyorduk!. Aman Allah’ın ne günlerdi!. Ve mezkur  haberler malum medya üzerinden her daim köpürtülüyordu!. Yalan veya doğru tersane kaza haberleri ile gündem sürekli meşgul ediyordu!. Peki, neden?!. Küresel güçler kontrolündeki işbirlikçi medya,  Türk Devletinin, Kadim Türk Devlet Aklı nezaretindeki, Mavi Vatan stratejik hamlelerine  matuf, Milli Gemi projesini baltalamak veya durdurabilmek için her yolu deniyordu!.  Acaba neden?!. 

Mavi Vatan, Türkiye’nin Karadeniz, Marmara, Ege ve Akdeniz’deki sınırlarını belirleyen, Türkiye ve bölge halklarının hak ve egemenliğini içeren deniz alanları olarak görülmektedir!. Türk Devleti; 2000’li yıllarda köpürtülen Tuzla’daki tersane kaza haberleri ile denizlerde ki iddiaları ve gemi inşasından vazgeçmiş olsa idi, bugün için neler gelebilirdi, sadece düşünelim!  Veya,  ülke  olarak Antalya sahil   kıyıları ve körfezine sıkıştırılmış, hapsedilmiş  bir Türk Devleti ile baş başa kalabilirdik!.

Peki, 2000’li yıllarda Tuzla tersane bölgesinde neler olmuş, kabaca bir bakalım!. 2004 – 2010 yılları arasında, gemi inşa sektöründe iş kazaları yaşanmıştır!.  Tersanelerde yaşanan iş kazaları sadece Türkiye’nin değil, gemi inşa sektörü olan diğer ülkelerin de birincil sorunudur!. Türkiye’de ve Dünyada ivme kazanan gemi inşa sanayi 2007 – 2008 yıllarında rekor seviyede üretim gerçekleştirmiştir.

Dünya sipariş sıralamasında en önlere çıkma başarısı gösteren  Türkiye’deki tersaneler, tanker siparişlerini 207 adede çıkararak 4 kattan fazla arttırmıştır!. 1998 – 2002 arasında tersanelerimizde,  142 adet gemi teslim ederken, 2003 – 2007 yılları arasında 409 adet gemi teslim etmiştir!. Ekonomi ve istihdam anlamında yaşanan bu olumlu tablo maalesef meydana gelen iş kazaları ve ölümlerin gölgesinde kalmıştır!.

İşte tam da Tuzla Tersane bölgesinden gelen veya köpürtülen kara propaganda haberler, MİLGEM projesinin start aldığı ve inşasına da başlanılan tarihtir! Peki, nedir MİLGEM projesi?!. MiLGEM; Türk Silahlı Kuvvetleri, Savunma Sanayi Başkanlığı ve Savunma Teknolojileri Mühendislik arasında;  2006 yılında, Prototip Gemi Dizayn Hizmetleri ve Platform İnşa ve Donatım Malzeme ve Hizmetlerinin Tedarik Sözleşmesi, revize edilerek yeniden imzalanmıştır.

SSB ve Deniz Kuvvetleri Komutanlığının ortaya koyduğu vizyon ve kararlı tutum ile gerçekleşen, Türkiye’nin milli imkanlarının azami oranda kullandığı Milli Gemi Projesi kapsamında, Türkiye’de ilk defa günümüz teknolojisine uygun, yüksek standartlara sahip, komplike su üstü harp gemi ve gemileri, özellikle de araştırma sismik gemilerinin dizayn ve entegrasyonu yerli sanayinin desteği ile milli imkanlar kullanılarak gerçekleştirilmiştir!.

MİLGEM ya da Milli Gemi, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ulusal bir savaş gemi programıdır!. Türk Deniz Kuvvetleri tarafından yönetilen proje, keşif, gözetleme, erken uyarı, denizaltı karşıtı savaş, yüzeyden yüzeye savaş, yüzeyden havaya savaş ve amfibi operasyonlar dahil olmak üzere bir dizi görevde kullanılabilecek çok amaçlı korvet ve firkateynler geliştirmeyi hedeflemektedir!. 1990’ların ortalarında Türk Donanması, tamamen yerli bir korvet tasarlamak, geliştirmek ve inşa etmek için ulusal kaynakları araştırıyordu!. 2004 yılında İstanbul Tersane Komutanlığı, tasarım, mühendislik ve inşaat projelerini yürütmek ve koordine etmek için MİLGEM Proje Ofisini kurmuştur!. 2005 yılında İstanbul Tersane Komutanlığı, MİLGEM projesinin ilk gemisi TCG Heybeli adanın yapım çalışmalarına başlanmış ve diğerlerine bir bir takip etmiştir!.   

MİLGEM Projesinde bugün gelinen durum itibarı ile gemi inşa ve donatımında kullanılan malzeme, cihaz ve sistemler değer olarak % 70 oranında yerli sanayi imkanları ile karşılanmış ve bu oran kalem bazında % 80 dolayındadır. Küçük boyutlu alımlar için 212 firma ile çalışmalar yürütülmüş, hizmet ve materyal tedariki konusunda özel sektör sanayicisi ile toplam 75 firma ile ana sözleşme yapılmış ve yaklaşık 9200 kalem malzeme tedarik edilmiştir. TCG HEYBELİ ADA 27 Eylül 2011 tarihinde, İkinci Gemi TCG BÜYÜK ADA 27 Eylül 2013 tarihinde, TCG BURGAZ ADA 4 Kasım 2018 tarihinden itibaren hizmete girmiş ve Dz. K.K.lığı bünyesinde görev yapmaya başlamıştır. TCG KINALI ADA 03 Temmuz 2017 tarihlerinde denize indirilmiş olup, hali hazırda,  TCG Anadolu Amfibi hücum gemileri de donatım faaliyetlerine devam edilmektedir!

Biden ve Türk Devlet Aklı!.

ABD Başkan adayı ve bir önceki dönem Başkan Yardımcısı Joe Biden;  16 Aralık 2019 tarihinde,  New York Times gazetesine   bir röportaj verir!. Röportaj, 19 Ocak 2020 tarihinde görüntülü ve yazılı tam metin olarak  yayımlanır!. Biden; Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a çok farklı bir yaklaşım uygulamalıyız!. Muhalif liderlerini desteklediğimizi ve bir yol haritamızın olduğunu açıkça göstermemiz lazım! Düşündüğümüz şeyle ilgili sesimizi yükseltmemiz ve bedel ödemeli!. Ama bence daha önce benim yaptığım gibi onlarla doğrudan temasa geçip Erdoğan’ı yenecek duruma gelmeleri için hâlâ var olan Türk liderliği unsurlarından daha fazla verim almalı ve onları güçlendirmeliyiz!. Darbe ile değil, seçim süreci ile!. Peki, biz ne yapıyoruz? Burada oturup boyun eğiyoruz!.  Yani çok endişeliyim,  diyormuş!.

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, ABD Başkan adayı Joe Biden’ın küstah sözlerine tepki gösterdi. İbrahim Kalın sosyal medya hesabından İngilizce yaptığı paylaşımda; Biden’ın Türkiye analizi saf bir cehalete dayanıyor. Türkiye’ye emir verilen günler geride kaldı,   ifadelerini kullandı. 

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik;  Joe Biden’in skandal sözlerine sert tepki gösterdi. Biden; Erdoğan’ı değiştireceğiz, bunu darbeyle değil, seçimle yapacağız, derken, darbe diyemediği için seçim demiş!. Cümlede ki;  darbe, seçim, seçim de darbe yerine kullanılmış!. Sandığın gücüne inanıyoruz. Darbeye nasıl cevap verilir, en son 15 Temmuz’dan biliyoruz! Sandık namustur; Kimse müdahale edemez! Demokrasimiz hak edilmiş ve bedeli ödenmiş bir demokrasidir; Kimse yıkamaz,  dedi!.

MHP Lideri Devlet Bahçeli; ABD Başkan adayı Joe Biden’in kabul edilemez ve skandal açıklamalarının ülke gündeminin ağırlık merkezine yerleştiğini! Bugüne kadar darbelerin, müdahalelerin, krizlerin, terör eylemlerinin ve demokrasi karşıtı arayışların gerisinde kimlerin olduğu da esasen tescillendiğini!. Bu şahsın Türkiye Cumhuriyetinin varlığına, egemenlik haklarına, milli iradenin takdir ve tercihine saldırısı ancak düşmanlık olarak değerlendirilecektir! Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı devirmeyi hedeflemesi, bunu darbe ile değil de muhalefeti destekleyip seçim yoluyla yapılması gerektiğine vurgu yapması alçak bir plandır! Demokrasiye inanan hiç kimsenin, böylesi korkunç ve şeytani bir emeli,  cevapsız ve karşılıksız bırakmayacağını! Türkiye’nin ne kadar büyük ve derin bir beka sorununa maruz kaldığı iyice netleşmiştir! Muhalefete açık destek vermekten bahseden Biden’in kimlerle, hangi zeminlerde kapalı devre irtibat ve ilişki halinde olduğu geldiğimiz bu aşamada gün yüzüne çıkarılmalıdır! Türkiye’ye karşı gittikçe yoğunlaşan siyasi, ekonomik ve diplomatik şantajların Evangelist Biden ve içimizdeki ortaklarıyla bağlantıları mutlak süratte tartışılmalı ve vatan hainleri deşifre edilmelidir, ifadesini kullandı.

Şimdi bir gazeteci olarak soralım!. ABD Başkan adayı, konuşmasında ki  Türkiye’de irtibat halinde oldukları ve iktidarı da devirmeyi planladıkları muhalefet ve muhalefeti de temsil eden isim veya  isimler  kimdir?! Yazılarımızda sürekli olarak vurguladığımız, Türk siyasi hayatı artık Cumhur ve Millet ittifakı olarak ikili bir sistemde  şekil almıştır!. İçeride ki işbirlikçi  küresel ekol temsilcileri bir üçüncü veya başkaca bir ittifak kurabilmek ve mezkur ittifakları da dağıtmak veya parçalayabilmek  için her yol denenmektedir!. Acaba, Biden, muhalefet derken, ülkemizde, irtibat halinde oldukları, üçüncü veya beşinci ittifak peşinde koşan, Cumhur ve Millet ittifaklarını da dağıtmayı planlayan, 15 Temmuz hain darbe ve işgal  kalkışma sürecinden bil-itibar, devlet kademesinden temizlenen küresel ekol temsilcisi, kirli ve sinsi  işbirlikçiler olabilir mi?!. Neden olmasın?! Peki, başarabilirler mi?! Hiç sanmıyorum!. Eski Türk Devletinden artık eser kalmamıştır!. Refleksleri, pro-aktif  ve aksiyoner atak ve hamleleri, özellikle de bağımsız politikaları, çok güçlü bir Türk Devleti bulunmaktadır!.

Peki, tam  da bu röportajın gündeme düştüğü ve köpürtülmeye başladığı günlerde, Eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül  ismi Cumhurbaşkanı adayı olarak gündeme neden düşer veya düşürülür?! Neymiş efendim?! Abdullah Gül’den neden bu kadar korkuyorlarmış?! Kim korkuyormuş?! Kim kimden ve neden korkuyormuş?! Tüm bu haberler ve gündemin arkasında, Kadim Türk Devlet Aklı olmasın?! Türk Devlet Aklı nezaretinde, İletişim ve Halkla İlişkiler mesleğinin gözde kavram veya kuramı, SPİN DOKTORU devrede olabilir mi?! Neden olmasın?!  Peki, ne zannediyoruz!. Türk Devleti, bir Muz Cumhuriyeti olmadığına göre!. Türk Devleti, Kadim Türk Devlet Aklı ile, iki bin beş yüz yıllık bir devlet geleneği ve hafızasına  sahip olduğuna göre!.

Cumhur Başkanlığı hükumet sistemi  ile birlikte, devlet kademesi ve muhalefette, hiçbir şekil ve şartta, küresel ve emperyalist güçlerin, içeride ki  işbirlikçi, taşeron ekol ve kalıntı  temsilcilerine, artık  yer, mekan, güç, iktidar ve makam kesinlikle yoktur!. MHP Lideri Devlet Bahçelinin ifadeleri ile ABD Başkan adayı ve bir önceki dönem Başkan Yardımcısı Joe Biden’ın  irtibat halinde oldukları, darbeyle değil de seçim ile Türkiye’deki iktidarı değiştirmeyi planladıkları, Evangelist kalıntısı,  işbirlikçi ve  taşeron ekol temsilcisi vatan hainleri kimlerdir!. Soruyorum!.