Seçimlerde 85 Milyon İSTİKRAR dedi!.

14 Mayıs seçimlerinde, TBMM’de, Cumhur İttifakı çoğunluğu sağlamış ve 28 Mayıs tarihinde ki ikinci tur seçimlerde, Cumhur İttifakının Cumhurbaşkanı Adayı, Sayın Recep Tayyip Erdoğan, 85 milyon vatandaşımızın büyük desteği ile yeniden, Türkiye Cumhuriyeti Devleti Cumhurbaşkanı olarak seçilmiş ve GÜVEN tazelemiştir!

Güven, bireysel ve toplumsal sağlıklı bir ilişkinin en önemli unsurudur! Güven, yalnızca bir duygudan ibaret değildir!

Güven; dürüstlük, açıklık, şeffaflık, tutarlılık, sadakat, yakınlık, bağlılık ve tahmin edilebilirlik gibi kavramdan oluşan çok kapsamlı bir olgudur!

Bireysel ve toplumsal güvenin olmadığı kurum ve toplumda kaos olur! 14 ve 28 Mayıs seçim öncesi, reel piyasada, döviz kurları ve değerli metallerin fiyatlardaki volatilitede olduğu gibi!

Birey olarak; fiziksel ve duygusal olarak güvenmediği birini hayatına almak istemez! Güven, birine herhangi bir kaygı, kuşku ve tereddüt duymadan bağlanmak ve inanmaktır!

Birey kendisine dürüst, yakın ve destekleyici olduğuna inandığı kişiye güveniriz! Bu inancı oluşturan şey; kişinin tavır, davranış ve kişiliğiyle verdiği taahhüt ve o kişiye güvenmek sizin yaptığınız bir seçimdir!

Güven duygusu, kendimiz, karşı taraf ve ilişkiler hakkında olumlu düşünce ve duyguların oluşmasını sağlar! Güven, ilişkilerdeki sorun ve çatışmaların çözümünü kolaylaştırır!

Güven ile güvensizlik arasındaki ince çizgiyi bir kere geçtikten sonra geri dönülemez! Yalan, aldatma, dürüst olmama ve tutarsız davranışlar, güveni geri dönülmez çizginin ötesine geçirir!

Güven ruh gibidir, terk ettiği bedene asla geri dönmez! Güven, tek kullanımlıktır! Hiçbir şey güvenden daha önemli değildir! Panzehire güvenilerek, zehir içilmez! Güven duygusu bir kere kaybedilir ve sonrası hep şüphedir!

85 milyon Türk vatandaşı, yirmi bir yıllık bir iktidara olan güvenini yeniden tazelemiş ve karşı taraftaki aktörlere de, argümanlarına da güvenememiştir!

14 ve 28 Mayıs seçimleri sonrasında, Siyaset kurumuna güven tazelemesi, beraberinde, sosyal – ekonomik istikrar ve ulusal güvenliği de beraberinde getirecektir

İstikrar; Ehliyet – liyakat ve adaletin devletin her kademesinde içselleştiği, döviz kurları ve mutfaktaki ateşin söndüğü, bir dönemi de beraberinde getirecektir!

Ekonomi güvenliği, ulusal güvenlik tartışmalarının temel konularından biri haline gelmiştir. Ekonomi güvenliği aynı zamanda ulusal güvenlik demektir!

Günümüz dünyasında tehdidin nereden geldiği ve düşmanın kim olduğunun net olmaması, güvenlik tanımının muğlaklaşması, ekonomik güvenlik alanında da hissedilmektedir! Ekonomi güvenliği konusunda sözün fazlasını konunun uzmanı ve ehline bırakmak yerinde olacaktır!

Soğuk Savaşın bitişinden itibaren siyasi ve askeri güvenlik ile ekonomi güvenlik konularının birbiriyle örtüşmeye başladığından bahsedilir! Yeni güvenlik tehditleri olarak sunulan konuların önemli bir bölümü ekonomik güvenlik konuları olarak görülebilir!

14 ve 28 Mayıs seçim sonuçları; 85 milyonun yeniden İstikrar demesi; Türk ve Türkiye Yüzyılı yeni dönemde; 2023 – 2053 ve 2071 hedeflerindeki Büyük ve Güçlü Türkiye yolculuğu; ehliyet ve liyakat, adalet ve hakkaniyet temeli üzerine bina edilecek ve toplumsal barış temin edilmek suretiyle başlayacaktır!

13. Cumhurbaşkanlığı Seçimleri ve Yeni bir Dönem!

Türkiye gibi ülkelerde, siyaset ve siyasetçi meydanlarda gerekeni yapar fakat Türkiye Cumhuriyeti Devletini yönetmeye talip olanlar; Kadim Türk Devlet Aklı tarafından çizilmiş olan Kırmızı Kitapta ki; sınır ve çerçeve içerisinde, yönetim kademesine getirilir, şeklinde uzun dönemdir, yazılar kaleme almaya çalışıyorum!

Türk Devleti; bir Norveç, bir İsveç ve Muz Cumhuriyeti olmadığını! Kadim gelenek ve kurallar çerçevesinde devlet yönetim sistematiğinin yürüdüğünü! Tabii ki, ara dönemlerde, küresel işbirlikçi ekol sızmaları, çerçevesinde inkıtalar olduğunu da bir kenara not edelim!

Kadim gelenek ve kuralların takipçisi ve yürütücüsünün de; KADİM TÜRK DEVLET AKLI ve AK Sakallılar olduğunu vurgulamaya çalışıyorum! Birileri hala yok demeye ve varlığını kabul edemese de!

Böyle bir DEVLET AKLI ve Kırmızı Kitaptan bihaber olan siyasetçiler, meydanlarda ömrünü tüketmeye mahkûmdur! Ya gelir hizaya girer; Bu asil millete hizmet eder; tarih onları yazar! Ya tarihin ve siyasetin tozlu raflarında yerini alır ya da yok olur giderler!

AK Parti Genel Başkanı ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan; 1 Haziran 2022 tarihinde, TBMM’de, AK Parti grubunda yapmış olduğu bir konuşmasında, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na, hitaben ON Soru yöneltmiştir!

Sayın Erdoğan; Bu sorulara öyle kıvırtarak, laf çevirerek, yuvarlak sözler ederek değil, kesin, kati, net cevap vermesini bekliyorum! Şayet bu delikanlılığı yaparsa kendisini siyaseten ve tıbben mazur görmekten vazgeçip muhatap almaya başlayabiliriz, diyor!

Peki, Muhatap alacak olanlar, kim ya da kimlerdir? Kadim Türk Devlet Aklı denetiminde ki; Devletin derin kanadının mesajları, soft bir şekilde mi iletilmektedir? Neden olmasın?

Peki, CHP kanadı, bu soruların arkasında ki, DEVLET AKLI – AK Sakallıları ve KURGUYU sorgulaması gerekirken, ne yapmıştır? Kahve dedikodusu çerçevesinde laf yetiştirmeye ve sadece gevezelik yapmıştır!

Siyaset başka bir şey! Devlet yönetimine talip olmak ve DEVLET ADAMI olmak ise başkaca bir şey olduğunu, sürekli olarak, yazılarımda ifade etmeye çalışıyorum!

Birinci soru; PKK’dan YPG’ye bölücü terör örgütünün bütün unsurlarını, DHKP-C’den TİKKO’ya, FETÖ’den DEAŞ’a tüm terör örgütlerini, siyası uzantıları, medya destekçileri, yurt dışında bağlantılarıyla birlikte en şiddetli şekilde lanetliyor mu lanetlemiyor mu?

İkinci soru; Türkiye’nin PKK ve YPG’ye karşı yürüttüğü sınır ötesi harekatlarını destekliyor mu desteklemiyor mu?

Üçüncü soru; İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliği tartışmalarında bir kez daha ortaya çıkan, Batı’nın terör örgütlerine ve ülkemizin milli çıkarlarına yönelik riyakar tutumuna karşı kendi devletinin izlediği politikaların yanında mı değil mi?

Dördüncü soru; Türkiye’nin Akdeniz ve Ege’de, sınır hattından kalıcı ekonomik bölgeler oluşturma çabalarına kadar verdiği milli mücadelede, ülkesinin safında mı karşımızdakilerin safında mı?

Beşinci soru; Dünyanın salgın ve savaş sebebiyle yaşadığı krizin ekonomik boyutunun ülkemize etkilerine karşı sürdürdüğümüz mücadeleye en azından ilkesel düzeyde destek veriyor mu vermiyor mu?

Altıncı soru; Mahkeme kararları ve kurum açıklamalarıyla yalan olduğu tescillenmiş iddiaları bir kenara bırakıp, siyaseti ülkenin ve milletin adil çıkarları üzerinden yürütmeye var mı yok mu?

Yedinci soru; Siyasi stratejilerini yabancı ülke temsilcilerine hazırlatmak ve onaylatmak yerine kendi partisinin mensuplarıyla ve ülke kamuoyuyla belirlemeye yönelecek mi yönelmeyecek mi?

Sekizinci soru; Bin yıldır, kanlarımızla sulayarak, ebedi vatanımız haline getirdiğimiz bu toprakların tüm değerleri, sembolleri, birikimleri ve kazanımlarıyla asil bir devletin evladı gibi hareket etmeyi kabul ediyor mu etmiyor mu?

Dokuzuncu soru; Partisi içindeki her türden terör örgütü destekçisini, her türden hırsızı, tacizciyi, tecavüzcüyü, istismarcıyı tasfiye etmeyi düşünüyor mu düşünmüyor mu?

Onuncu soru; Yüreği yetip 2023’te cumhurbaşkanı adayı olacak mı, olmayacak mı?

Sayın Erdoğan; Bu soruları uzatmanın mümkün olduğunu, ancak bu kadarına verilecek cevaplara da razı olduklarını! Eğer bu soruların cevaplarını milletimizin huzurunda,; amasız, fakatsız, lakinsiz, samimiyetle ve açık bir şekilde verirse biraz önce de söylediğim gibi kendisiyle ilgili tutumuzu gözden geçireceğiz! Aksi takdirde ‘yalancıdan siyasetçi olmaz’ demeye, ‘yalancıdan genel başkan olmaz’ demeye, ‘gavurun kılıcını çalandan adam olmaz’ demeye, ‘kendi ülkesini başkalarına şikayet edenden vatandaş olmaz’ demeye, ‘karikatür tiplerin hezeyanlarına millet mahkum edilmez’ demeye, ‘kifayetsiz muhterislere ülke teslim edilmez’ demeye devam edeceğiz, ifadesini kullanmıştır!

14 Mayıs 2023 tarihinde ki; 13. Cumhurbaşkanlığı ve TBMM Millet Vekili seçim gecesi yaşananlar ve son günlerde ki olay – olgu ve tüm gelişmeler çerçevesinde, Devlet Aklı denetiminde, Devlet yönetim sistematiğine, 28 Mayıs tarihi itibariyle, yeni bir süreç ve yeni bir döneme evirilmekte olduğumuzu düşünüyorum!

Hz. Mevlana; Güzel günler sana gelmez, sen ona yürü, diyor! Neden ve Nasıl acaba? Nasıl yani dediğinizi de, duyar gibiyim!

28 Mayıs 2023 tarihinde ki; Cumhurbaşkanlığı 2. Tur Seçimleri!


14 Mayıs 2023 tarihinde yapılan, 13. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ki, birinci turda, hiç bir aday yüzde 50+1 oy alamazken, TBMM’de; Millet Vekili seçimlerinde Cumhur İttifakı, seçimlere katılım sağlayan vatandaşların desteği ile çoğunluğu sağladı!.

Peki, 13. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, hiç bir adayın yüzde 50+1 alamamasını ve ikinci tur seçimlerine yönelik, Türk Devletinin dünyadaki konumu ve denge unsuru projeksiyon çerçevesinde, nasıl bir aday ve Cumhurbaşkanı, Türkiye Cumhuriyeti Devletini beklemektedir!

Türkiye Cumhuriyeti Devleti; jeo-politik ve jeo-stratejik konumu, Anadolu’da ki varlığı ve bekasına; devlet ebed müddet devam ilkesi çerçevesinde ki; duruşu, konumu ve pozisyonlara yönelik çalışmalar yapmaktadır!

Mezkur çalışmalar; dünya insanlığının barışı ve huzuru, adalet ve hakkaniyet ilkesi adına; Kadim Türk Türk Aklı ve Milli İstihbarat Teşkilatı bünyesinde yürütülmektedir!

Milli İstihbarat Teşkilatı; küresel bir idrak anlayışı ve değişimin sürekli olması gerektiği bilinciyle, küresel ve bölgesel fırsatlar ve tehditler karşısında, gerekli ön alıcı adımları atına refleksini göstermektedir!

Milli İstihbarat Teşkilatı; Türk Devletinin âli menfaatleri doğrultusunda; değişen ve dönüşen küresel ve bölgesel tehditlere ve fırsatlara karşı; karar merciinde bulunan devletin üst kademesinin doğru bilgiye zamanında ulaşmasına büyük önem vermektedir!

Türk Devletinin kadim nizam-ı alem ülküsü ve yürüyüşü çerçevesinde; Türk Devlet Aklı nezaretindeki MİT tarafından 2007 yılında hazırlanan raporu; Türk Devletinin küresel ve bölgesel sorunlardaki ÇÖZÜM NOKTASI, dünyanın SIKLET ve DENGE MERKEZİ konumu çerçevesinden; ikinci tur Cumhurbaşkanı seçimlerine matuf; takdir, değerlendirme ve yorumlarınıza bırakıyorum!

06 Ocak 2007 tarihinde; Milli İstihbarat Teşkilatı 80. kuruluş yılında; Dünyadaki tüm değerler ve ilişkiler, sistemler ve düzenler, sosyal, ekonomik, siyasi, ahlaki ve dini olarak, yeniden şekillendiği ve tanımlandığı sürece yönelik, bir projeksiyon ve rapor hazırlanmıştır!

Rapor; yaşadığımız süreç, uluslar arası sistemin kuralları, başrol oyuncuları ve figüranlarıyla, mevcut olandan çok farklı bir boyutta yeniden belirlenmeye ve doğmaya çalıştığı bir döneme kaynaklık etmektedir!

Uluslararası sistemde, istikrar hiçbir zaman uzun süre mevcudiyetini koruyamamıştır! Sistemin bir veya birden çok noktasında mutlaka bir değişim yaşanmıştır!

Gelecekte birçok ulus devlet ve milletin hızlı bir şekilde tarih maratonunu kaybetmeye başladığı süreci yaşayacaktır! Bu devletler, sadece gelişememekle ve dünya yönetiminde söz sahibi olanlar arasına dâhil olamamakla kalmayacak; aynı zamanda birçoğu günümüz teknolojik devriminin ve küresel ekonominin rekabetine dayanamayıp, ulusal egemenliklerini de büyük ölçüde yitirecektir!

Gerek ulusal güvenliğin sağlanmasında, gerekse dış ve iç politikaların yürütülmesinde, güvenlik ortamını şekillendiren yeni yöntem, aktör ve vasıtanın görünür görünmez etkisi hissedilmektedir!

Ulusal ve uluslararası düzeyde, sağlam politikalar üretebilmek ve uygulayabilmek için ulusal güvenlik ve ulus devlet yapısına yönelen tehdit ve kaynakları iyi algılayabilmek, ulusun karşı karşıya olduğu fırsat ve tehditleri öngörmek, doğru analiz edebilmek ve uygun vasıtalar ile karşı koymak zorunluluğu her zamankinden daha fazla hissedilir hale gelmiştir!

Balkanlar, Kafkasya, Orta Doğu ve e Orta Asya; KÜRESEL POLİTİKALARIN ve ”ROL” SAVAŞLARININ belirli açılardan yoğunlaştığı alanları oluşturduğu bir gerçektir!

Dolayısıyla yeni sorun ve tehditler doğrultusunda, 21. yüzyılda ”’ doğuya doğru genişleyen’ ” dinamik bir alan söz konusu olmakta ve bu durum Türkiye’nin gittikçe genişleyen bir alanda merkezi pozisyon kazanacağını göstermektedir!

Bu süreç içinde TÜRKİYE, gerek stratejik ve gerekse jeopolitik konumu; kendisini hiçbir zaman olayların akışına bırakmak ya da ”BEKLE GÖR – TAVIR AL” taktiği ile sınırlama lüksüne sahip değildir!

Uluslararası sistemi ayrıntılı ve isabetli bir tanımlamayla; taktik, stratejik ve yüksek stratejik tutumlara sahip olmak zorundadır! Yalnız savunma pozisyonunda olmak Türkiye’ye haiz şartlar nedeniyle kabul edilemez bir davranış olacaktır!

Jeo-politik ve jeo-stratejik konumu itibariyle oldukça zor bir coğrafya üzerinde bulunan TÜRKİYE için GÜÇLÜ BİR EKONOMİ, KUSURSUZ BİR DIŞ POLİTİKA ve CAYDIRICI BİR ASKERİ YAPILANMA, şeklinde adlandırabilecek, çok sağlam üç ayağa sahip olmak bir zorunluluk olarak karşımıza çıkmaktadır, diyor!

28 Mayıs 2023 tarihinde yapılacak olan, 13. Cumhurbaşkanlığı ikinci tur seçimlerinde, Kadim Türk Devlet Aklı ve MİT ( Milli İstihbarat Teşkilatının), 2007 yılında hazırlamış olduğu, Türk Devletinin, küresel ve bölgesel sorunlardaki ÇÖZÜM NOKTASI, dünyanın SIKLET ve DENGE MERKEZİ konumu zaviyesinde; mezkur çerçevede yol yürüyecek, Devlet ve Millet kucaklaşmasına hizmet edecek, Devletin Bekası ve Milletin Birliğine katkı verecek; bir Cumhurbaşkanı ile Türk ve Türkiye yüzyılı yolculuğuna başlayacağını, düşünüyorum!

Cumhur – Millet ve İttifak ne demektir?

Millet olarak okumayan, araştırmayan ve sorgulamayan bir duruma geldik! Neden acaba? Bundan dolayı, bir o yana bir bu yana savruluyoruz! Varlık, duruş, karakter ve konumu sağlam olan bireyi; kim, nasıl ve ne şekilde yerinden oynatabilir? Tabii ki hiçbir şey!

Küresel ve emperyalist güçler tarafından yığınlar çok kolay bir şekilde sokak hareketleri ile yönlendirilmektedir! Küresel ve emperyalist akıl, çıkarları doğrultusunda, her türlü; sinsi plan, kirli hesap ve yüz yıllık oyunu oynamaktan çekinmeyecektir! Dünyanın yönetim sistematiği ve kuralı budur!

Millet olarak, okumadığımız için bilim, teknik, sanat ve insanlık adına hiçbir şey üretemiyoruz! Sadece tüketen bir konuma getirildik! Neden ve niçin?! İlim Çin’de de olsa, öğrenin, diyen bir dine mensup ve Peygamberine inanan, Müslüman olduğunu da iddia edenlerin haline bakar mısınız!

Okumak, araştırmak ve akletmekten ziyade, dedikodu, algı, söylem ve söylentilerle ömrümüzü tüketiyoruz! İslam’ın ilk emri, oku, diyordu! Kim okuyor? Kim araştırıyor? Kim sorguluyor? Kim yazıyor ve neyi, neden okuyoruz?!

Peki, Cumhur ne demektir? Millet ne demektir? İttifak ne demektir? Cumhur, Millet ve İttifak kavramları neyi ifade etmektedir?

İbrahim, İbranice, baba anlamına gelen “eb” ve cumhur demek olan “reham” kelimelerinden meydana gelmiştir. Arapça bir kelime olan cumhur sözlükte, herhangi bir şeyin en büyük kısmı, bir topluluğun çoğunluğu, önde gelenleri, anlamına gelir.

Ebu-l cumhur; Cumhurun Babası demektir! Hz. Peygamber efendimizin Atası, Hz. İbrahim aleyhisselamdır!

Hz. İbrahim peygamberin bir diğer vasfı da Halilurrahman olmasıdır! Halil, isminin anlamı ise, hükümdar çocuğu, kaya, demir, sert demir, dost, sadık, samimi, samimi dost ve buradaki anlamı ile Allah’ın dostu, şeklinde ifade edebiliriz!

Sonsuz Kudret Sahibi Yüce Allah, Kuranı Kerimde; Gerçekten Allah, Adem’i, Nuh’u, İbrahim ve İmran soyunu alemler üzerine seçkin kıldı.(3/33)

Ey Kitap ehli! İbrahim hakkında niçin tartışıyorsunuz? Oysa, Tevrat ve İncil de ondan sonra indirilmiştir. Siz hiç düşünmüyor musunuz? (3/65 )

İbrahim, ne Yahudi, ne de Hristiyan, fakat o, Allah’ı bir tanıyan, dosdoğru bir Mümin ve Müslümandı, asla müşriklerden de değildi. (3/67)

Doğrusu onların İbrahim’e en yakın olanı, ona uyanlar, Peygamberler ve iman edenlerdir. Allah da müminlerin dostudur.( 3/68)

De ki: Rabbim, beni doğru yola iletti. Dosdoğru dine, Allah’ı birleyen İbrahim’in dinine. O, ortak koşanlardan değildi (6/161 )

İşte bugün sizin dininizi kemale erdirdim ve üzerinizdeki nimetimi tamamladım. Sizin için din olarak da İslam’ı seçtim( 5/3 ), buyurmaktadır!

Cumhur; Çoğunluk, ekseriyet, umumi anlamlarına gelen bir terimdir. Genellikle İslam bilginlerinin büyük bir çoğunluğu ve genel temayülü yansıtmak için, cumhuru ulema terimi kullanılır.

Cumhur; halk, topluluk, kalabalık, halk topluluğu, heyet, takım, aynı kararı veya hükmü kabul edenler, demektir.

Cumhur; Edebiyatta, Mevlevi ve Bektaşi dergahları dışındaki tekkelerde, tekke de bulunan herkesin iştirak ederek söylediği, topluca okunan ilahilere, makamla veya topluca okunması için yazılmış, dini ve tasavvufi konulu manzumlar denmektedir.

Millet; Çoğunlukla aynı topraklar üzerinde yaşayan, aralarında; din, dil, tarih, duygu, ülkü, kültür, örf, gelenek ve görenek birliği olan insan topluluğu ve benzer özellikleri olan topluluk, demektir.

Osmanlı döneminde Millet sözcüğü, bir ırkın mensupları için değil bir dinin mensupları için kullanılır. İslam milletinden veya Hristiyan milletinden gibi! Yani, bir Türk ile bir Kürt Müslüman olmaları nedeni ile aynı milletten oluyordu!

Dolayısıyla Millet dini bir terimdir. Her dinden olanları bir arada yaşatıp onları idare etmektir!

Cumhur ise o milleti yöneten ulus ve otoritedir. Yani Cumhur, seçilmiş ve yöneten konumundaki; bir ulustur ve bir ırktır!

İttifak; Devlet ve milletlerin, çıkarlarını korumak amacıyla bir araya gelmek demektir! Kavram olarak; anlaşma, uyuşma, bağlaşma, şeklinde de ifade edebiliriz! Uyuşma, birlikte hareket etmek üzere anlaşmak ve sözleşmek! Birlikte hareket etmek üzere anlaşmak, bağlaşmak, anlaşma, bağlaşım, birleşmek, birlik ve oy birliği, olarak da izah edebiliriz!

MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli; 14 Mayıs 2023 tarihinde ki Cumhurbaşkanlığı ve 28. dönem TBMM Millet Vekili seçimleri akabinde, yapmış olduğu açıklamasında; Türkiye’nin krize değil, kucaklaşmaya ihtiyacı vardır. Türk milletinin kutuplaşmayla geçirecek bir saniyesi bile yoktur. Bu nedenle, vakit 85 milyon Türk vatandaşımızın tek yürek olma vaktidir. Cumhur, herkestir; nitekim herkes eşittir Türkiye’dir, ifade ve vurgularının, Cumhur, Millet ve İttifak kavramları ve özellikle de Cumhurbaşkanlığı seçimleri çerçevesinde, yeniden tefekkür edilmesi gerektiğini düşünüyorum!

14 Mayıs 2023 Seçim Sonuçları ve Vatandaşın Mesajı!

14 Mayıs 2023 tarihinde yapılan, 13. Cumhurbaşkanı ve 28. dönem TBMM Millet Vekili seçimlerinin, özellikle ülkemiz ve bölgemiz adına hayırlara vesile olmasını dilerim!

Seçim sonuçlarına göre, seksen beş milyon ve elli altı milyon oy kullanmaya giden vatandaşımız, 13. Cumhurbaşkanı olarak, hiç bir adaya yetki vermemiş ve seçim ikinci tura kalmasını talep etmiştir!

14 Mayıs seçimlerinin üçlü – beşli – yedili tüm koalisyonlara ve kendi partisine rağmen tek kazananı, Ak Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan olmuştur!

TBMM üyesi olarak seçilen tüm millet vekillerine hayırlı olmasını, devlet ve millet adına hayırlı hizmetlere imza atmalarını dilerim!

15 Temmuz hain darbe ve işgal kalkışmasından itibaren devlet yönetim sistematiğine, beş bin yıllık Kadim Türk Devlet Aklının tamamen hakim olduğunu!

Siyasetin başka bir şey, seçimle iktidara gelen hükümetin başkaca bir şey; Devlet Aklı, Devlet ve Devlet yönetim sistematiğinin de, bambaşka bir şey olduğunu!

Siyaset ve partiler; seçimle iktidara gelir, meydanlarda vatandaşa verdiği vaatleri, devletin imkânları çerçevesinde yerine getirebileceğini!

Bir sonraki seçimde, vatandaş tercihini başka bir siyasi parti ve liderden yana kullanabileceğini; Demokrasi dediğimiz kurum ve olgunun güzelliği de buradan kaynaklandığını, sürekli olarak, yazılarımda ifade etmeye çalışıyorum!

Peki, 14 Mayıs 2023 seçimlerinde, seksen beş milyon ve seçime katılan elli altı milyon vatandaş; böyle bir sonuç ile ne gibi mesajlar vermektedir!

Özellikle ve öncelikle, ülkenin, sosyal – siyasi – ekonomik bir kriz ve kaosa sürüklenmesine ve ötekileştiren bir dile, net olarak, tavrını izhar etmiştir!

Türkiye Cumhuriyeti Devletinin, 2023 – 2053 ve 2071 Nizamı Âlem ülküsü; Türk Devleti ebed müddet devam, Turan ve Kızıl Elma hedefleri, Türk ve Türkiye Yüzyılı çerçevesinde, devlet – millet bütünleşmesi ve kalkınma odaklı projelerin de devamlılığına onay vermiştir!

21 yıllık iktidar ve tüm hizmetlere rağmen, ilk turda Cumhurbaşkanı olarak Sayın Erdoğan’a onay vermemesi ve süreci de ikinci tura bırakması, Cumhur İttifakına TBMM’de büyük çoğunluk vermesi, bürokraside ve devletin tüm kademesinde, ehliyetsiz ve liyakatsiz atamaların durdurulmasına ve RESTORASYON sürecine onay vermiştir!

Mevzu vatan ise gerisinin teferruat olduğunu ve Kuvay-i Milliye Ruhunu tecessüm etmek suretiyle; ülke olarak, tek yumruk olabileceği ve düşmanın kafasına yumruğu indirebileceği; her bir ferdin; vatanın bekası için elinden gelen her hizmeti verebileceği mesajını vermiştir!

Devlet ve Millet olarak; yüz yıl önce olduğu gibi yeniden KURUCU İRADE ve KURULUŞ KODLARINA dönülmesi gerektiğini!

Aksi halde, Milli BİRLİK ve BÜTÜNLÜĞÜN sağlanamayacağı, Birlik ve beraberlik olmadan, Anadolu’yu dar edeceklerini!

Devlet olmadan yaşayamaz, devletin kurumlarına hortum dayamış, LEGAL ve İLLEGAL ne kadar yapı ve kurum var ise TASFİYE olması gerektiğini!

Sosyal barış ve toplumsal uzlaşma adına; Devletin tüm kademesi ve kadrolarının da; Ehliyet ve Liyakat, Adalet ve Hakkaniyet temelli olmak zorunda olduğunu!

Devletin Bekası ve Milletin Birliğine matuf tüm girişimlere karşı dik bir şekilde duracağını! Beka ve Birlik olmaz ise olmazları arasında olduğunu!

Tüm olay – olgu ve gelişmelerin perde arkasında ki Kadim Türk Devlet Aklının KURGU ve PLANI; okumayan, anlamayan, yorumlamayan ve göremeyenler; MAGAZİN boyutu ile gününü gün edeceğini! Türk Devletinin bir Muz Cumhuriyeti ve bir Norveç – İsveç olmadığını!

Kızıl Elma -Turan ve Nizamı âlem ülküsü çerçevesinde hareket eden, Türk Devleti ve Türk Milleti, hem kendi ve hem de mazlum halklar adına, iddiaları ve hedeflerinin olduğunu!

Aziz Devlet ve Asil Millete karşı yapılan tüm HATA ve İHANETİN bedeli ve cezasının olması gerektiğini!

Türkiye’de, dış destekli, küresel ekol temsilciler devrinin kapandığını! Büyük ve Güçlü Türkiye hedefleri ve Türkiye Yüzyılı, 2023 – 2053 ve 2071 ülküsü ve vizyonuna katkı verecek, Kurucu İrade ve Kuvay-i Milliye Ruhunu, Cumhuriyetin yüzüncü yılında, yeniden neşv-ü nema bulması ve şahlanması için yetki ve onay vermiştir!

Siyasetçi ve Devlet Adamı!


14 Mayıs 2023 seçimlerine ramak kala, demokrasinin gereği seçim sonuçları; toplum olarak saygı duyacağı ve seksen beş milyonun hep birlikte kazanacağı; hem ülkemiz ve hem de bölgemiz adına, hayırlara vesile olmasını dilerim!

Sürekli olarak vurguladığım, kazasız ve belasız bir seçim, demokrasi kültürünün yerleşmiş olmasının gereğidir! Seçimler, demokrasinin bayram şölenidir!

Devlet, başka bir şey! Devlet adamı, başkaca bir şeydir! Siyaset ve siyasetçi, başka bir şeydir!
Siyasi iktidarlar gelip geçicidir! Bir Devlet – Millet ve Ülkenin kaderi, bir siyasi partiye ve bir şahsa, asla bağlanamaz!

Olay, olgu ve gelişmelere, parti ve siyaset penceresinden bakanlar, ya da RANT ve NEPOTİZM, DEVLETİ, Devletin Kurgusunu ve Devlet Adamını; göremez, tanıyamaz ve bilemez!

Devleti ve Devlet Adamını; göremeyenler, hata üstüne hata yapar! Siyasetçi, kutsal olamaz ve asla devlet değildir!

Demokratik ülkelerde, siyaset adamı seçimle gelir, parti ve devlet politikaları çerçevesinde yapacaklarını yapar ve daha sonra da seçimle gider! Bu kadar! Seçimlere demokratik ülkelerde atfedilen anlam bu kadar ile sınırlıdır!

Hükümet ve Devlet, aynı şey değildir! Hükümet seçimlerle değişir fakat Devlet kalıcıdır! Türk kültüründe, Devlet-i ebed müddet devam ülküsü geçerlidir!

Siyasetçiye, devlet asla baki değildir! Siyasal partiler ve siyasetçiler asla kutsanamaz! Asıl olan ve baki kalacak ancak devlettir!

Devasa proje ve yatırımlar, bir siyasi partiye ya da lidere indirgenemez! Mezkur proje ve yatırımlar; Devlet ve Devlet Aklının iki bin yıllık tecrübe ve geleneğinin ürünüdür!

Ya da, Devlet yönetim sistematiğinde, Kadim Türk Devlet Aklı, yok diyenler cenahından mısınız?!

Siyaset, siyasetçi, politikacı ve devlet adamının ne ve nasıl olması gerektiği zaviyesinden sadece devlet adamını ifade etmeye çalışalım!

Devlet Adamı; siyasetten geldiği gömleğini çıkaran ve devlet gömleğini giyen ve onun kurallarına uyandır!

Devlet Adamı; görevine başlarken ettiği yemine sadık kalandır!

Devlet Adamı; yasalara ve yargıya saygılı olandır!

Devlet Adamı; yasal çerçevede uygun olan veya hak edilen fakat ahlaki ve insani olarak helal olmayan işlere de tevessül etmez!

Devlet Adamı; her yasal hakkın helal olmadığını da bilen kişidir!

Devlet Adamı; devlet ve milleti yaşatmak için vardır!

Devlet Adamı; devletten beslenen, semiren ve yaşayan değildir!

Devlet Adamı; bir zümre veya gruba değil, sadece vatandaşa hizmet eder!

Devlet Adamı; siyasi yandaş ve nepotizme hizmet etmez!

Devlet Adamı; devletin memurunu sadece ehliyet ve liyakate göre atar, yandaş ve sadakate göre değil!

Devlet Adamı; hak ve adalete dayanır, devletin tüm kanun ve kurallarına biat eder!

Devlet Adamı; adaletin olmadığı yerde zulmün olacağını ve zulüm ile de abad olunmayacağını bilmelidir!

Devlet Adamı; ilim, bilim, evrensel değerler ve devletin kuralları ile konuşur!

Devlet Adamı; vicdana hitap eder, cüzdan ve dünyalık kişisel çıkarlar ile iştigal etmez!

Devlet Adamı; kendini, devlet ve milletin hizmetine adar!

Devlet Adamı; yaptığı işlerden kaynaklı, vatandaştan itaat ve minnet beklemez!

Devlet Adamı; İnsanı Yaşat ki Devlet de Yaşasın ilke ve düsturu ile hareket eden bireydir!

14 Mayıs 2023 seçimlerinde; ehliyetsiz – liyakatsiz – çapsız ve kifayetsiz muhteris, onun bunun şunun eş – dost – oğlu – kızı – yakınları ve çevresi için MAKAM – MEVKİ – İHALE ve RANT peşinde koşan siyasetçilerin değil!.

Aklı – fikri – düşüncesi ve tüm mesaisi; devletin kalkınması ve milletin refahı, kamunun tüm kademelerine; ehliyet – liyakat ve adaletin tesis edilmesi için mücadele eden, yandaş rantçılığı ve nepotizme de asla aracılık ve müsaade etmeyen, Devlet Adamı niteliklerine haiz bireylerin TBMM’de ve bürokraside, çoğunlukta olduğu bir dönem olması dileklerimle!

Böyle bir süreç ve dönemin de, bürokrasi ve devletin tüm kademesinde ki; Restorasyon akabinde olacağını sürekli olarak vurgulamaya çalışıyorum!

Demokrasi nedir ve ne değildir?

14 Mayıs 2023 seçimlerine doğru yol alırken, demokrasinin gereği seçimler ve seçim sonuçlarına da saygı duyulması çerçevesinden; Demokrasi, Demokratikleşme, Demokratik toplum, Demokratik kurumlar, Demokratik ortam, Demokrasi kültürü ve Demokratik yönetim sistemi, ne demektir?

Demokrasinin anlamı ve ölçüsü nedir, işleyişi neye bağlıdır? Demokrasi kültürü yerleşmiş toplumlar için ne anlama geliyor? Demokrasiyi gerçekten benimsemiş ve içselleştirmiş olmanın temel ölçütü nedir? Demokrasinin özünde hangi değerler vardır?

Demokrasi ve demokratik kültürü tesis etmek veya güçlendirmek, sanıldığı kadar zor veya imkânsız olmasa gerekir!

Demokrasinin bir toplumda yerleşmesi, o toplumu oluşturan bireylerin temelde tek bir şeyi en üstün değer olarak gerçekten benimseyebilmesine bağlıdır! İnsan onuru, Onurlu olmak ve onurlu davranmak! Bu kadar!

Tüm insanlar eşit onura sahiptir ve eşit saygıyı hak eder! Karar ve davranışlarımızda her şeyden önce kendi onurumuz ve aynı şekilde diğerlerinin onurunu kendi onurumuz gibi korumaya çalışmak; onur kırıcı; karar, tutum ve uygulamalardan uzak durmak, gerekir! Bu kadar açık ve yalın!

Bunu uygulamayı başaran ve aksi tutumlara göz yummayan toplumlarda her bakımdan onurlu bir yaşam söz konusudur!

Bunu başaramayan toplumlar, demokratikleşmenin yalnızca lafını edip, onurlu yaşamdan yoksun kalmanın acı sonuçlarına katlanmak zorunda kalmaktadır!

Günümüzde, gelişmiş ülkeler arasında yer alabilmenin formülü; güçlü bir demokrasiye sahip olmaktan geçiyor! Demokrasinin ilkeleri, hemen her alanda, ülkelerin gelişmişlik göstergesi haline gelmiş durumdadır!

Demokrasi kültürünün yerleşik olduğu toplumlar; yaşam standartları ve refah düzeyleri, bireysel ve toplumsal kültür seviyelerin yüksek olması ile tanınmaktadır!

Eski Yunan da, Demokrasi Fikri ilk ortaya çıktığında Sokrates bu fikri benimsemediği gibi şiddetle karşı çıkmıştır! Neden acaba? Hatta Platon’un yazılarından anlıyoruz ki; Sokrates’in idamına sebep, demokrasiye karşı oluşudur!

Bir gün Sokrates; talebeleri ile sohbet ederken bir talebesi Sokrates’e sorar: Eğer demokrasi çoğunluğun kararını kabul etmekse, adil olan da bu değil midir? Mesela yüz kişinin rey kullandığı bir yerde elli bir kişinin kararına mı uymak daha adil ve doğru olur yoksa kırk dokuz kişinin kararına mı uymak mı adil olur? Hem çok mümkündür ki daha çok insanın daha az insandan yanılma ihtimali daha azdır. Şu halde sizin demokrasiye karşı çıkmanız doğru olmadığı gibi haklı da sayılmaz.

Bunun üzerine Sokrates; her zaman olduğu gibi soru cevap yöntemini kullanarak o talebeye önce sorar; Bize söyler misin bilge olmak mı daha zordur yoksa cahil olmak mı daha zordur!

Talebe; Elbette ve hiç şüphesiz bilge olmak daha zordur! Bilge olmak için çok okumak, araştırmak ve yorulmak gerekirken cahil olmak için bir şey yapmaya gerek yoktur!

Sokrates; Peki o halde bize yine söyler misin toplumlarda cahil insanların sayısı mı çok olur yoksa bilge insanların sayısı mi çok olur?

Talebe; Elbette ve hiç şüphesiz cahil insanların sayısı fazla olur!

Sokrates; Peki bize yine söyler misin bir gemide yüz yolcu bulunsa geminin nerede nasıl hangi yönde yelken açması gerektiğini kaptan mi daha iyi bilir yoksa o yüz yolcu mu?

Talebe; Eğer yolcular içinde Denizcilik bilgisi olan yoksa pek tabi en iyi bilen kaptandır!

Sokrates; Peki o halde diyebilir miyiz ki herkes her konuda karar veremez! Herkes bildiği yerde konuşmalı. Her iş ehline verilmelidir!

Talebe; Pek tabi olması gereken budur!

Sokrates; Peki o halde bize yine söyler misin, kimin hangi konuda bilgili olup olmadığını bilmeden sadece çoğunluk oldukları için kararlarını doğru bulmak adil ve doğru olabilir mi? Hem sen de kabul ettin ki, bir toplumda cahillerin sayısı bilgelerden hep daha çok olur!

Yasal düzenlemeler ve mevzuat değişiklikleri ile demokratik etkinliklerin birçok ülkede artış gösterdiği, demokrasiye daha etkin hizmet sunacak kurumsal yapıların oluşturulduğu ve güçlendirildiği, bu yönde destek mekanizmalarının harekete geçirildiğine şahit olmaktayız!

  • Hakikatin peşinde koşmayan, araştırmayan, sorgulamayan ve okumayan bir bir kitle olması kimlerin işine gelmektedir?
  • Sorgulayan, araştıran ve soru soran bir kişi; bir dakikalığına aptal olur! Fakat Soru sormayan ve araştırmayan kişi ise yaşam boyu aptal kalır! ( Konfüçyüs )
  • Peki, demokrasi bir erdem ve insan onurunu koruma sistemi ve kültürü olduğuna göre, insanların bu erdem ve kültüre ulaşmasına, kim ya da kimler, neden engel olmaktadır?
  • Mademki; Demokrasi bir bilgi ve bilgiye erişme sistemidir! Bizim gibi toplumlarda, insanların fiziksel ihtiyaçlar düzeyinde kalmasını, kim ya da kimler talep etmektedir?
  • Yoksa böyle bir düzen ya da sistem birilerinin var olması ve yaşamaları için gerek ve yeter şart mıdır?
  • Peki, böyle gelmiş ve böylece de, devam edecek midir? Gelişmiş toplum, bilgili ve her alanda kültürlü bireylerin olduğu bir toplumu, nasıl inşa edeceğiz? Zor olmasa gerekir!
  • Ya da sadece fiziksel ihtiyaçlar boyutu, eskiden olduğu gibi makarnacı ve kömürcü niteleme seviyesini aşamayan yığınlar yetiştirmeye, birilerinin paşa keyfi bozulmasın diye, devam edecek miyiz?
  • Peki, fiziksel ihtiyaçlar seviyesinde kalmış ve bu seviyenin üzerine çıkamamış seviyede ki bir kitle ile Türk Devleti ebed müddet devam ülküsü ve Türkiye Yüzyılını nasıl inşa edebileceğiz? Sadece soruyorum!
  • Peki, Yüz yılda; fikri hür, vicdanı hür ve irfanı hür nesiller yetiştiremedik mi?

TEK Parti ya da PARTİ Devleti!.

14 Mayıs 2023 tarihinde yapılacak, 13. Cumhurbaşkanı ve 28. dönem TBMM Millet Vekili seçimlerine doğru giderken, toplum genelinde; kutuplaştıran ve ötekileştiren bir dil, iletişim ve tartışmalara şahit olmaktayız! Peki, neden?

Yok efendim! Bu seçim, HAK ve Batıl seçimi! Yok efendim! Bu seçim, siyasi bir darbe! Yok efendim, daha neler neler!

Sanki bir seçim değil de, başka bir sürece doğru everilmekteyiz! Peki, neden? Neler olmaktadır? Bir oy kullanılacak ve vatandaş tercihini izhar edecek, seçimler sonucunda, sevinenler olduğu gibi tabii ki üzülenler de olacaktır! Bu kadar!

Seçimlerin sonucu dünyanın sonu değildir! Birileri adına, Kıyamet de kopmayacaktır! Projesi ve iddiası olanlar, bir sonraki seçimde, vatandaşın desteğini almak suretiyle, tekrardan başarı elde edebilir!

Bir siyasi parti ya da parti kadrosu kendini devlet olarak görmeye ve bunun akabinde de sorgulanamaz ve la yüs’el bir durumda olduğu, olgu ve algısı ile hareket ediyorsa, sıkıntılı bir duruma, işaret etmektedir!

AK Sakallı ihtiyar dostum, bu sürece matuf; Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu partisi CHP, siyasal tarihimizin Tek Parti döneminin (1923 – 1946) temsilcisi olmuştur! Bir siyasi partinin, tek başına meclisi, hükümeti ve devleti temsil ettiği Tek Parti dönemi, 1924 yılında, TCF’nin ( Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası ) ve 1930 yılında SCF’nin ( Serbest Cumhuriyet Fırkası ) kısa ve etkin olmayan çok partili hayata geçiş denemelerinin dışında, Türkiye’de hâkim olmuştur, dedi!

AK Sakallı ihtiyar dostum akabinde; Tek Parti sistemi, rejimde tek bir partiden başka partinin bulunmadığı ve ülke yönetiminin tek partinin tekelinde olduğu, parti sistemidir! Tek parti sistemi; totaliter, otoriter ve pragmatik Tek Parti sistemleri olarak alt kategorilere ayrılır, şeklinde eklemelerde bulundu!

Peki, 1946 yılında, çok partili siyasi hayata geçmiş ve 14 Mayıs 1950 tarihinde ki genel seçimlerde, Cumhuriyetin kurucusu ve yirmi yedi yılın sonunda iktidarı da, Demokrat Partiye devir etmiş olmasına rağmen, bugün, tek parti modeli ya da parti devleti gibi bir durum, vakıa, olgu ya da realite var mıdır? Bayram değil seyran değil, AK Sakallı ihtiyar dostum, durduk yerde böyle bir bilgi ya da veriyi neden ifade etmiştir!

AK Sakallı ihtiyar dostum ile sohbetimizin ilerleyen bölümlerinde; Tükenmişlik sendromu adı verilen psikolojik hastalık, 1974 yılında ilk olarak Herbert Freudenberger tarafından başarısızlık, yıpranmışlık, güç ve enerji düzeyinin azalması, tatmin edilmez isteklerin oluşması sonucunda bireyin içsel kaynaklarında ki; tükenmişlik durumu olarak ifade edildiğini, vurguladı!

Devamında da; Tükenmişlik sendromu; Özellikle bir kişinin kaldırabileceği iş yoğunluğunun üzerinde bir tempo ile çalışan ve yoğun stres altındaki kişilerde görülen tükenmişlik sendromunda kişinin kendini bu koşullar altında çalışmaya zorlaması sonucunda belirli bir evreden sonra çöküş başlar ve hastalık kendisini belli etmeye başlar, dedi!

Tükenmişlik sendromu yaşayan kişiler, çevresindeki kişilere karşı, hem agresif ve hem de hırçın olmaktadır! Söz ve davranışlarını kontrol etmekte zorlandıkları! Öz denetimlerini kaybetme aşamasına geldiklerine şahit olmaktayız! Neden acaba?

Eskilerin ifadesi ile büyüklerin bazı söz ve davranışlarının gerekçesi veya neden böyle bir şey ifade buyurduğunu, anlamak ve yorumlamak zor olmaktadır! Hız ve Haz çağında bulunduğumuzdan kaynaklı olsa gerekir! Yani büyüklerin bazı davranış ve sözlerinin hikmetini anlayabilmek için yaşadıkları ve tecrübelerine şahit olmak gerekir!

Musa ( as) ile Hızır ( as) yolculuklarında ki hikmet – sır ve yaşanılanlarda olduğu gibi!

Durduk yerde, bayram değil seyran değil, eniştem beni neden öptü, zaviyesinden, AK Sakallı ihtiyar dostum; siyaset ve seçimler konusunda bir kaç kelam edeceğimizi ve tecrübeleri ışığında, günümüze matuf, müstefid olacağımızı düşünürken; Tek Parti, Parti Devleti ve Tükenmişlik Sendromu konusuna girmiş olmasını, tabii ki anlamakta, anlamlandırmakta ve yorumlamakta zorlandığımı ifade etmeliyim!

Peki, AK Sakallı ihtiyar dostumuzun vermiş olduğu Bilgi, Hikmet – Sır ve Tecrübe çerçevesinde, soralım!


* Karşımızda günümüze yönelik olarak, Tek Parti dönemini hatırlatacak – anımsatacak bir durum, vakıa, olgu ya da realite, var mıdır?

* Ya da Parti Devleti modeli konusunda tecrübe edilebilecek bir vaziyet veya süreç, var mıdır?

* Yirmi bir yıllık bir iktidar ve siyasi kadrolarda, sürecin vermiş olduğu keyfilik – şımarıklıktan ya da metal – mental yorgunluktan kaynaklı, tükenmişlik sendromuna benzer bir durum var mıdır?

Mademki; böyle bir realite, vaziyet ve durum yoktur! AK Sakallı ihtiyar dostum, ne demek istemektedir? Ne gibi bir öngörü de bulunmaktadır? Ya da böyle bir durum var ise strateji ve taktik olarak neler yapılmalıdır, zaviyesinden uyarı ve ikazlarda mı bulunmaktadır? Laf ola beri gele zaviyesinden konuşmamıştır, herhalde!

Dedik ya, büyüklerin Söz ve Davranışlarında, vardır bir Sır ve Hikmet! Sırların Sırrına erebilmek için SILARI ve HİKMETİ aramaya devam!


Sakın kader deme, kaderin üstünde bir kader vardır!
Ne yapsalar boş, göklerden gelen bir karar vardır!

Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır!
Sırların sırrına ermek için sende anahtar vardır!

14 Mayıs 2023 Seçimleri ve Meydanların Yansımaları!

Siyasi partilerin 28. dönem TBMM Millet Vekili ve 13. Cumhurbaşkanı aday listelerinin YSK’ya teslim edilmesi ve kesin listelerin askıya çıkması ile birlikte seçim meydanları hareketlenmeye başladı!

Seçim meydanlarında yapılan konuşmalar ve medyaya yansıyan bazı haber başlıklarına kabaca bir göz atalım!

  • Bir parti genel başkanı; 14 Mayıs’ta, vatanımızı küffara teslim etmeyeceğiz, diyor!
  • Bir partinin eski bir genel başkanı; Bu seçim, işgalcilere karşı istiklal mücadelesi, diyor!
  • Bir başka siyasetçi; 14 Mayıs 2023, Türkiye’yi tasfiye etmeye yönelik hazırlıkların her birini bir araya getirerek oluşturabilecek siyasi darbe girişimidir, diyor!
  • Bir bürokrat; 2023 seçimlerinde iktidar değişikliği Türkiye’nin tam bağımsızlığına darbe olur! Bu başarılabilir mi ayrı konu! Temel devlet doktrinlerinin korunacağına ilişkin güven veren bir yaklaşımları yok, diyor!
  • Bir siyasetçi; Türkiye içinde kaos üretecek bir koalisyon masasına Türkiye’nin yönetimini, bu ülke emanet etmez, diyor!
  • Bir siyasi partinin İl başkan yardımcısı; Sizin gibi haysiyetsizlere bu millet fırsat vermedi, bundan sonra da vermeyecektir! Dün olduğu gibi, 14 Mayıs’ta size öyle bir çakacağız ki, bir daha belinizi doğrultamayacaksınız, diyor!

Siyasetçilerin meydanlardaki mezkur ifadelerine şahit oldukça; Ya bir KURGU çerçevesinde, sadece tanımlı görevlerini yapıyorlar! Ya kendi seçmen kitleleri karşı bloğa Konsolidasyona hizmet ediyorlar! Ya da AKIL – RUH ve Düşünce SAĞLIKLARINDA bir sorun var! Ne diyorsunuz?

Şahsi kanaatimi soracak olursanız; bir kurgu ve verilen tanımlı görevlerini layığı ile yerine getirme çabasından başkaca bir şey değil!

  • Mezkur ifadelere zımnen cevap ya da demokrasinin erdemi ve seçimlerin bir bayram edası şeklinde olması gerektiğine istinaden; Bir Siyasetçi; Polemik olur, siyasi kavga olur, tartışma olur ama savaşa gitmiyoruz! 85 milyonun kardeşliğine, omuz omuza olmasına halel getiren bir yaklaşım hiçbirimizin görevi olmaz! O yüzden seçimler hangi partinin, hangi anlayışın kazanmasıyla sonuçlanırsa sonuçlansın bizim için saygı duyacağımız, omuz vereceğimiz bir süreçtir! 14 Mayıs’ta kim kazanırsa kazansın diğerlerinin de kazanacağı bir seçim olması gerektiğini ve bunun dünyanın sonu olmadığını, vurgulamaktadır!

Kalabalık bir grubu birbirine sevgiyle bağlamak kolaydır, yeter ki onlara bir düşman verin. ( Freud )

Ya da; karşınızda bir düşman varsa bu sizi ( grubunuzu, toplumunuzu ) birleştirir! Veya; Bir topluluğun birbirine sevgiyle bağlanması için bir düşman şarttır!

Düşman; SEVGİ ve GÜVEN! Kalabalıkları – yığınları ve yandaşları bir arada tutan şey! Ya kendi tarafınıza ya da plan ve kurgu çerçevesinde karşı tarafa Konsolide!

Yaratılışta olduğu gibi! İnsan ve şeytan! Hegel mantığı ya da diyalektiği!. ZITLAR ve ZITLARIN BİRLİKTELİĞİ! Bu mantık – diyalektik ve denge çözülmeden siyaset ve siyasetçinin görevi anlaşılamaz!

Siyaset; Siyasetin dili, İletişim, siyasal iletişim ve propaganda tekniklerini gördükçe; 27 Ekim 1957 seçimlerinden bu günlere; ALTMIŞ ALTI YILIN sonunda; bu kadar teknolojik – sosyolojik – siyasi – akademik – eğitim ve ekonomik gelişmeye rağmen, bir arpa boyu yol alamadığımızı gördükçe; VATAN – Millet – DEVLET ve GELECEĞİMİZ adına, hem üzülüyor ve hem de endişe ediyorum!

Peki, Siyaset veya Seçimlerin ALTIN Kuralı nedir?! Bir Parti ve Kadro Seçimi kazanırken, diğer bir taraf da, bir daha ki seçimlere kadar, Sandığa Gömülmektedir! Seçimlerin ALTIN KURAL Budur?! Beğensek de, beğenmesek de!. Hoşumuza gitse de, gitmese de! Demokrasi ve seçimler! Demokrasi ve seçimler bir hazmetme iradesidir!

Şunu herkes kafasına ve gönlüne yerleştirmeli! Siyaset ve Seçimlerin genel geçer kuralı; SEÇİMLE iktidara gelinir ve yine seçimle iktidardan gidilir! Bu kadar!

Mademki; 14 Mayıs 2023 seçimleri, siyasi bir darbe girişimidir, o zaman ne diye seçim seçim diye, meydanlarda koşturuyor; milletin enerjisi ve paralarını HEBA ediyoruz?! Öyle ya! Gereğini yapın olsun bitsin!

14 Mayıs 2023; Türkiye’nin giydiği elbiseden mutlu olmayanlar ile bu elbiseden vaz geçmeyenlerin mücadelesi şeklinde olacaktır!

Peki, bu elbiseyi kim dikiyor? Ya da kendi elbisemizi kendimiz dikemiyor muyuz? Ya da sürekli sipariş ve hazır kalıp elbise mi olacak?

Bu da demek oluyor ki; yerli ve milli elbiseyi, kendimiz dikinceye kadar sorun ve sıkıntı ya da kaos ile mücadele etmeye devam edeceğiz!

Beklenmeyeni Bekleyin!


Yazımızın başlığı bir kitap ismi ve yazarı; Roger Von Oech. Kitabın Konusu; İster bir yönetici, ister bir sanatçı ve isterseniz bir öğrenci olun; sorunların çözümü için Farklı Yaklaşımlar Geliştirin ve Bakış Açınızı Değiştirin, diyor!

Düşünce şekli, mantığı ve alışkanlıkları, ters çevirmeli! Peki, Beklenenin tam tersini yapmak ne gibi sonuçlara yol açabilir! Olay ve olgulara, ters veya başka bir açıdan ve özellikle de, alışkanlıklarımızı değiştirmek suretiyle bakabilmeyi öğrenmek gerekir!

Hayatta her şey olabilir! Olmaz denilen şeylere de hazır olmak gerekir! Hayat durağan değildir! Atom parçalanır ve algılar da parçalanır ve değişebilir! Yoksa ONU ASLA Bulamazsınız!

Kitabın kabaca bir özeti ya da kitap içinden bazı pasajlar halinde günümüze yönelik ne gibi dersler çıkarabiliriz!

Ya da hayata, dünyaya, tüm olay ve olgulara, farklı yaklaşımlar geliştirmek, bakış açımızı ve alışkanlıklarımızı değiştirmek suretiyle, neler neler elde edebiliriz! Hayatın statik olmadığı ve her an her şey olabileceği! Değişim ve Dönüşüm!

Olmaz ve olamaz denilen şeylerin hayatta olduğu gibi! Her şey; zıtlar ile birlikte, bir denge ve anlam ifade eder! Hayatın statik olduğu bakış açısı ve düşünce şekli, yaratılışa aykırı! Her şey; hem zıtlar ve hem de değişim üzerine bina edilmiştir!

Çevremizde ki, tüm olay ve olgulara karşı; Farklı yaklaşımlar geliştirmeye, Bakış Açımızı ve Alışkanlıklarımızı değiştirmeye var mıyız?!

  • Eğer her şey dumana dönüşseydi, bilme organımız burnumuz olurdu!
  • Brezilya’da bir kelebeğin kanat çırpışı, Teksas’da bir kasırgaya neden olabilir mi?
  • Eğer mutluluk bedenin zevklerinden oluşuyorsa, o zaman öküzler ne zaman yiyecek samanla karşılaşsa, onları mutlu saymamız gerekir!
  • Değişen dünyada, her doğru düşünce ve strateji, er geç yanlış hale gelir!
  • Bir çemberde bitiş noktası, aynı zamanda, başlangıç noktası da olabilir!
  • Pek çok insan, ışığı gördüğünde değişmez, ısıyı hissettiğinde değişir!
  • Alman köylüsü; Yokuş aşağı inerken ağlar, yokuş yukarı çıkarken gülermiş! Sebebi sorulduğunda; yokuş aşağı inerken ilerideki yorucu tırmanışı düşünür üzülürüm! Yokuş yukarı tırmanırken de kolay inişin keyfinin beklentisi içinde olurum!
  • Kimse yumurtayı masanın üzerinde dik olarak durduramadı! Kristof Kolomb yumurtayı kaynattı ve katılaşan yumurtanın bir ucunu ezdi ve dik olarak masaya oturttu! Saray mensupları itiraz ettiler!
  • Kolomb; ‘gülünç olmayın’ diye yanıtladı ve ‘gerekli olandan daha fazlasını varsaysaydınız’ dedi!
  • Deniz suyu hem saf hem de zehirlidir: balık için içilebilir ve yaşam kaynağı iken insan için içilemez ve zarar vericidir!
  • Bir kez olan örnek, ikinci defa olan tesadüf, üçüncü veya daha çok olan bir eğilim oluşturur!
  • İnsanların çoğu, avuçlarının içindekini kavramayı başaramaz!
  • Karakterimizi; yetiştirilme tarzımız, eğitimimiz, kültürümüz ve deneyimiz biçimlendirir!
  • Yukarıya çıkmak ve aşağıya inmek, bir ve aynıdır! Her şey durmaksızın değişmektedir! Bu demektir ki; sizi, ‘yukarıya’ taşıyan her strateji, önünde sonunda, yanlış strateji haline gelebilir ve ‘aşağıya’ yöneltebilir!
  • Sağlığı değerli hale getiren hastalık, tokluğu zevkli hale kılan açlık, dinlenmeyi hoş hale getiren yorgunluktur!
  • Bazen alışkanlıklarımız düşüncemizin öylesine ayrılamaz bir parçası olur ki; onları alışkanlık olarak teşhis etmeyi başaramaz; işlerin yapılış şekli olarak, düşünürüz!
  • Cazip görünmek için zor olanı oynadıysanız! Sorunu çözmek için ondan uzaklaştıysanız!
    Yalnız olmak için şehre gittiyseniz! Güç kazanmak için güçsüzlüğünüzü itiraf
    ettiyseniz!
  • Bilgelik kazanmak için çocuk bakış açısı benimsediyseniz! İnsanların dikkatini
    çekmek için çok yavaş konuştuysanız! Karşıt stratejiyi kullanmışsınız demektir!

Peki, Şu anki durumumuzda, işimize yarayabilecek sezgi karşıtı taktik ya da strateji, hangisi? Ya da günümüzde, siyaset ve diğer alanlarda ki, KARŞIT SRATEJİ veya TAKTİĞİ nedir?! Her SEÇİŞ veya SEÇİM bir VAZ Geçiş olduğuna göre!

Fikir ona derler ki, bir yol açsın, yol ona der­ler ki, bir gerçeğe ulaşsın! ( Hz. Mevlana )

Peki, yeni bir yol ve yeni bir gerçeğe erişebilmek adına; farklı yaklaşımlar geliştirmeye, alışkanlıklarımızı ve bakış açısını değiştirmeye ihtiyaç var mıdır!