Küresel ve emperyalist güçlerin, uçak sektörü ve uzay çalışmaları artarak hız kazanmaya başlamıştır!. Peki, neden?!. Dünyayı parselleyen, güçler için artık sıra uzaya gelmiştir!. Dünya’daki hegemonya güç konumunun devamlılığı bugün için uzayda var olmaya bağlı bir duruma gelmiştir!. Uzayda var olmayan bir devlet, küresel ve hegemonya güç olarak tanımlanamaz!. Geçtiğimiz aylarda, ABD Başkanı Trump; Dünya’nın yörüngesinde ABD’nin çıkarlarını hedef alan saldırıları önlemek amacıyla orduya bağlı Uzay Kuvvet Komutanlığının kurulduğunu! Ülkemize yönelik tehditler sürekli olarak evriliyor; Biz de buna ayak uydurmalıyız! ABD’nin uzaydaki liderliğini muhafaza edeceklerini de, ifade etmiştir! Peki, diğer küresel güçler; Rusya, Çin, Hindistan, Japonya ve diğerleri ne durumdadır?! Sadece seyir mi etmektedir? Yoksa, aksiyon bir konumda mıdır?! Ya da ne işimiz var uzayda mı, diyorlar?! Olabilir mi böyle bir durum?! Mümkün olamayacağına göre! Dünya’daki güç rekabetinde ben de varım diyebilmek için mutlaka uzayda var olmanız gerekmektedir?!
Dünya, adını da verdiği iki büyük savaşa şahitlik etmiştir!. Peki, dünya, üçüncü bir savaşa hazır mı? Hiç sanmıyorum!. Teknolojinin ilerlemesi olası savaşı tetikliyor gibi! Ne diyorsunuz?!. Bu sefer savaşın mekanı Dünya değil Uzay olacak! Nasıl mı? Uzayda kurdukları askeri uydular ile Dünya’nın herhangi bir ülkesindeki herhangi bir şehrine ait bir mahallede oyun oynayan çocukların oynadıkları topa kadar her bir parçanın fotoğrafını çekebilen bir sistem, ne kadar mükemmel bir teknolojik gelişme! Öyle değil midir?! Peki, istemedikleri bir uyduyu düşürebildiklerini! Dünya kendilerine yetmemiş olacak ki birileri Uzay için savaşa başlıyor! Sonsuz Uzay boşluğundaki yer kavgası; Belki de ‘sonsuz’ uzay boşluğunda yer kalmamış olabilir! Neden olmasın! Ne buyurdunuz?!
NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg; Uzayın, hava, kara, deniz ve siberin yanı sıra yeni harekât alanı olmasına karar verdik! Tüm müttefiklerin ittifakın ortak güvenlik için vazgeçilmez olduğu konusunda mutabık kalındığını! Tüm farklılıklarımıza rağmen birlikte daha güçlüyüz!. Uzayın günlük ve askeri hayatta önemli olduğunu ve barışçıl amaçlar olduğu kadar saldırganlık için de kullanılabileceğini!. Uyduların saldırıya uğrayabileceğine ve bunun da iletişim servislerini altüst edebileceğini!. Uzay aynı zamanda ittifakın savunma ve caydırıcılığı için de kilit öneme sahip!. Uzayın istihbarat toplanması ve füzelerin tespit edilmesi gibi alanlarda rol oynadığını! NATO savunma odaklı bir ittifak ve Uzaya silah koyma yönünde bir niyetimiz yok, diyor!.
Peki, Türk tarihine kabaca bir bakalım! Tarihte bu alanda çalışmalar yapan Türk Devleti, günümüzde neden geri kalmıştır?! Kim veya kimler bu konuda engel çıkarmıştır?! Ve neden?! Uçak endüstrisi ve uzay çalışmalarında tarihimizde neler olmuş kabaca ifade etmeye çalışalım!. Hezarfen Ahmet Çelebi; Osmanlı topraklarında yaşamış ve Müslüman bir Türk bilginidir. Hezarfen ilk uçma denemelerine, 10. yüzyılda yaşamış Müslüman – Türk bilgin İsmail Cevheri’den ilham almıştır. Daha sonra yapay kanatların dayanıklılık derecesini görebilmek için, İstanbul Okmeydanı’nda çeşitli deneyler yapmış!. 1632 yılında, lodos rüzgârının olduğu bir havada, yapay kuşkanatlarına benzer bir aracı kendisine takarak, Galata Kulesi’nden boşluğa bırakmıştır. Bu şekilde uçarak, İstanbul Boğazı’nı geçmek suretiyle, 3358 metrelik mesafeyi kat edip, Üsküdar Doğancılara inmiştir! Hezarfen bu yönüyle, Türk havacılık tarihinin en önemli kişilerinden biridir! Tarihi bir kenara not etmeyi unutmayalım! İnsanın uçma deneyiminin başlangıcı olan bu olay, Osmanlı ve Avrupa genelinde geniş yankı uyandırmıştır!
Peki, Türklerin tarihte, eldeki kıt kaynak ve imkanlar çerçevesinde, Uzaya çıkma çalışmalarına neler demeli?! Hadi canım, dediğinizi de duyar gibiyim! Türkler ve Uzay! Olamaz ve mümkün değil diyorsunuz! İnsanlık tarihinde, medeniyet ve bilimin tüm dallarını sadece insanlığın faydası için öğreten ve uygulayan bir Milletin torunlarının düşünce olarak ne hale getirdiklerine bakar mısınız?! Füzeciliğin atası ünlü Türk bilim adamı Lagari Hasan Çelebi; barut dolu haznesi bulunan basit bir hava roket ile ilk kez havalanmayı başarmıştır. Uçuş, 1633 yılında Osmanlı padişahı IV. Murat’ın kızının doğum günü kutlamalarında sergilenmiştir. Padişahım, seni Huda’ya ısmarladım, İsa peygamber ile konuşmaya gidiyorum, diyerek, Sarayburnu’nda padişahın huzurunda fişeğe binmiş, yardımcılarının fişeği ateşlemesiyle havaya yükselmiş ve Sinan Paşa Köşkü önünde denize inmiştir!. Lagari Hasan Çelebi, yaklaşık 300 metre kadar havalandığı ve 20 saniye boyunca havada kaldığı ölçülmüştür! Yüzerek padişahın huzuruna gelmiş; ‘Padişahım, İsa peygamber sana selam etti, diye şaka yapmıştır!. İlk önceleri sultan tarafından desteklenen Lagari Hasan Çelebi, daha sonra ulemanın baskısı ile yargılanmış ve Kırım’a sürgüne gönderilmiştir. Modern anlamda ilk roket çalışmaları daha sonraları Ukrayna’da başlamıştır! Neil Louis Armstrong; 20 Temmuz 1969 tarihinde Apollo 11 ile yaptığı ay yolculuğunda aya ilk ayak basan insan olmuş! Ay üzerinde yaptığı yürüyüşte ilk söylediği ve tarihe geçen cümlesi; Bir insan için küçük, insanlık için dev bir adım, olmuştur!
Peki, günümüze geldiğimizde, Cumhuriyetin kurulması akabinde, devletin tüm kurum ve kuruluşları yeniden dizayn edilirken, Türk Devletinin uçmak ve uçak sektörü gibi bir derdi var mıdır?! Savaştan yeni çıkmış bir millet, uçak sektörü ne ala dediğinizi de duyar gibiyim! Hayal görüyorsun! Hadi canım, diyorsunuz! Mustafa Kemal Atatürk, Cumhuriyet’ten hemen sonra havacılık gelişmelerini incelemek ve araştırmak için Avrupa ülkelerine heyet göndermiştir! Altı uzmandan oluşan bu heyetin üyelerinden biri ilk pilotlardan Vecihi Hürkuş! Geziden döndükten hemen sonra projelerini gözden geçirmiş ve ilk Türk uçağını inşa etmeyi başarmıştır! İlk uçağın adını da VECİHİ K – 6 koymuştur. Bu uçakların devamını; Nuri Demirağ ilk uçak mühendisi Selahattin Alanı ortak ederek uçak inşa etmeye başlamıştır! 17 Eylül 1936 Beşiktaş’ta bir ARGE atölyesi açarak işe başlamış! Nuri Demirağ NU. D 36 (1940), NU. D 38 (1944) yıllarında Türk malı uçaklar yapmıştır! Bu uçaklar Amerikan yapımı uçaklarla boy ölçüşebilecek niteliktedir!. Nuri Demirağ’ın Beşiktaş’taki fabrikasında yapılan ve hiç bir bozukluk göstermeden başarılı uçuşlarına devam eden uçaklar, Türkiye’de olduğu kadar yurtdışında da büyük yankı uyandırmıştır!. Türklerin kendi uçaklarını kendilerinin yapması belli başlı uçak fabrikalarını endişelendirmiş; İngiliz ve Almanlara göre Amerika’nın endişeleri daha da büyüktür. 15 Mart 1950’de bir kanun ile Türkiye’deki uçak fabrikaları kapatılmıştır! Neden?!
1630’lu yıllarda uçmak, uçak, roket, füze ve uzay gibi kavramlar dünyanın aklında yok iken, Türkler tarafından ilk defa denenmiş, uygulanmış ve hayata geçirilmiştir!. Bugün ise, kaçan Uzay trenini yakalamak adına Türk Devleti, Kadim Türk Devlet Aklının yeniden devreye girmesi ile ciddi çalışmalar yürütmektedir!. Dünya’dan uzaya çıkış noktaları, ABD, Rusya, Çin, Japonya, Fransa ve Kazakistan’da bulunmaktadır! Dünya’dan Uzaya çıkışın bir diğeri de Konya’da olduğunu, Kadim başkentte sekiz yüz yıl önce en az dört adet astronomi eğitimi veren üniversitenin bulunduğunu, bugün şehrimizde savunma sanayi ve uzay alanındaki yapılan tüm çalışmalar dikkate alındığında, çok yakın bir tarihte Türk patentli bir Uzay mekiğinin, Uzay’da Yer Kapmak ve Var Olabilmek adına, Konya’dan fırlatılma alt yapısı olduğunu düşünüyorum!.