Türkiye vb. ülkelerde gündem çok kolay ve hızlı değişir. Normal bir vatandaşın bu gündeme yetişmesi ve takip edebilmesi bazen çok zor ve hatta imkânsız derecededir. Olaylar meydana gelir, bizler sadece sonuçlarını görebiliriz. Vuku bulan olayların süreçlerini, detaylarını ve hatta ileriye yönelik olan etkilerini çok sonradan görebiliriz. 1990 yılara kabaca bir göz gezdirdiğimizde ne demek istediğim çok kolay bir şekilde anlaşılacaktır. Ülkemiz ve bölge üzerinde hesabı olanlar, içerideki taşeronları vasıtası ile oluşturulan gündemi yakalamakta çok zorlanıyorduk. Acaba neden? Neler meydana geliyordu ve bizler anlayamıyorduk? Vatandaşın anlamakta zorlanabileceği ne olabilirdi ki? Evet, gündem çok hızlı ve yoğundu… Bölge ve ülkemiz üzerinde hesabı olanlar tekrar ve çok güçlü olarak gelmeye devam ediyorlardı. Ülke içinde bir lider, ne yapmak istediklerini çok iyi bildiği ve öngördüğü için sadece cevap veriyordu… Daha önceki yıllarda olanları ve olayları ne görebiliyorduk, ne de cevap verebiliyorduk. Cevap verebilecek olan bütün kişiler, kanallar ve kurumlarımız işgal altında bulunuyordu. Bir yüzyılları daha heba etmenin anlamı yok diye düşünüyorum. Bölge hakları adına bazı kararları almamız ve cesaretimizi toplamamızın vakti çoktan geldi ve geçti… Ülkemiz ve bölgemizde meydana gelen ve yetişmekte zorlandığımız gündeme yönelik olarak ‘ LAO TZU’ öyküsünü ve ‘Hızır (as) ve Musa (as) kıssalarını, okumayı, anlamayı, anlamlandırmayı ve olaylara bir de bu zaviyeden bakmayı düşünüyor ve öneriyorum. Bugün köşe yazımda sizlere sadece iki öyküyü anlatmak ve buradan ne gibi notlar ve dersler çıkarabileceğimize tekrar tekrar tefekkür edelim diye düşünüyorum.
Lao Tzu, öyküsünü şu nasihatle tamamlamış:
“Siz erken karar vermeye devam edin” demiş, ihtiyar. Meydana gelen olayların hangisinin talih, hangisinin
şanssızlık olduğunu sadece Allah biliyor. Acele karar vermeyin. Hayatın küçük bir dilimine bakıp tamamı hakkında karar vermekten kaçının. Karar; aklın durması halidir. Karar verdiniz mi, akıl düşünmeyi, dolayısı ile gelişmeyi durdurur. Buna rağmen akıl, insanı daima karara zorlar. Oysa gezi asla sona ermez. Bir yol biterken yenisi başlar. Bir kapı kapanırken, başkası açılır. Bir hedefe ulaşırsınız ve daha yüksek bir hedefin hemen oracıkta olduğunu görürsünüz.”
Hızır ve Musa aleyhi selamın hikâyesi;
Bir gün Hızır (as) ile Hz. Musa yolda giderken Hızır (as) Hz. Musa’ya:
-Artık seninle burada ayrılıyoruz. Çünkü sen benim yaptıklarıma dayanamazsın, demiş. Hz. Musa ise hayır ben seninle gelmek istiyorum. Söz veriyorum yaptıkların hakkında sana hiçbir şey sormayacağım, demiş. Böylelikle yola çıkmışlar. Biraz gittikten sonra karşılarına bir gemi çıkmış. Bu gemi yoksullara aitmiş. Hızır (as) bu gemide bir delik açmış. Hz. Musa bunu görünce “sen ne yapıyorsun, şimdi bu insanlar nasıl gidecekler, bunu neden yaptın?” demiş. Hızır (as.) ise “hani bana bir şey sormayacaktın. Tamam, buraya kadar artık seninle ayrılıyoruz” demiş. Hz Musa bunu duyunca “tamam bir daha ağzımı açmayacağım.” demiş. Tekrar yola koyulmuşlar. Yolda giderlerken Hızır (as) bir çocuğu öldürmüş. Musa (as.) iyice hiddetlenmiş ve “sen ne yapıyorsun, o daha çok küçük, onu neden öldürdün.” demiş. Hızır (as.) yine “hani bir şey sormayacaktın, artık bu kadar yeter, seninle yollarımız burada ayrılıyor.” demiş. Hz. Musa tekrar özür dileyerek bir daha yapmayacağını söylemiş. Tekrar yola koyulmuşlar. Ve sonunda bir köye varmışlar. O köydeki kadınlardan su ve yiyecek bir şey istemişler. Fakat kadınlar Hızır (as.) ile Hz. Musa’yı kovmuşlar. Buna rağmen Hızır (as.) köyün tam çıkışındaki yıkılmak üzere olan bir duvarı onarmış. Hz. Musa bunu görünce tekrar bağırmaya başlamış. Ve Hızır (as.) :
-Tamam, bu kadar yeter sana her şeyi anlatacağım ve seninle ayrılacağız. Gemiyi delmemim sebebi ileride sağlam gemileri ele geçiren korsan gemisi vardı. Gemiyi deldim ki o korsanlar gemiyi sağlam diye ele geçirmesinler. Çocuğu öldürmemin sebebi o çocuk büyüyünce inkârcı, kâfir bir çocuk olacaktı ve ailesine eziyetler edecekti. Bundan dolayı küçük yaşta öldürdüm ki büyüyünce böyle olmasın. Gelelim duvarı onarmama… O duvarın altında iki yetim çocuğa bırakılan miras var. Bu duvar zamanla yıkılacak ve artık o arsayı ekin ekmek için kullanacaklar. Bu yüzden onardım ki çocuklar büyüyene kadar idare etsin, çocuklar büyüyünce mallarını alsınlar.
Ya karar verip zamana ve mekâna sahip olacağız… Ya da yine bir karar verip yüzyıl önce olduğu gibi kaos ve kıtlıklarla boğuşacağız… Karar bizim… Ülke ve bölge olarak kaybedecek hiçbir vaktimiz kalmadı. Varlık ve yokluk meselesi olduğumuzu anlayabilmek adına… Sonsuz Kudret sahibi olan Allah yüce kitabımızda buyurduğu gibi; ‘’ “Sizin hayır bildiklerinizde şer, şer bildiklerinizde hayır vardır. ALLAH bilir siz bilemezsiniz… Bakara / 216