İkinci dünya savaşı akabinde kurulan iki kutuplu veya Soğuk Savaş dönemi, sürdürülemez bir konuma geldiği için ancak 1990’lı yıllara kadar devam edebilmiştir! Sovyetler Birliğinin dağılması ve iki Almanya’nın da birleşmesi ile tek kutuplu ve sancılı bir ara dönemi geride bıraktık!. 11 Eylül 2001 tarihinde ki ikiz kule saldırılarından sonraki süreçte, Orta Asya ve Orta Doğu’da bazı ülkelerin işgal edilmesine ve bölgemizde de Arap Baharı ile birlikte vekalet savaşlarının da neşv-ü nema bulduğuna şahit olduk!. Acaba neden?! Herhalde keyif için işgal etmemişlerdir?!
Tüm bu gelişmeler, üçüncü bir dünya savaşına girmeden yeni bir dünya düzeni, sistematiği ve dengesinin kurulmasına matuf operasyonlardır!. Peki, nasıl bir sistematik ve denge olmalıdır?! Eskiden olduğu gibi iki kutuplu mu, tek kutuplu mu yoksa çok kutuplu mu olacaktır?! Bugün, tek kutuplu ve iki kutuplu bir sistem, dünya için kaos demektir!. 2020 yılı başında dünyanın başına bela korona virüs ve virüs akabinde ki, yeni bir sistem arayışı ve dünyada artık hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağı bir döneme işaret etmekte olduğuna şahit oluyoruz!. Peki, yeni bir düzen veya denge nasıl kurulacaktır?! Yeni dünya sistematiği veya dengesinde Türk Devleti nerede ve nasıl konuşlanacaktır?! Dengenin kutup başı ve başat ülkesi Türk Devleti olduğu için özellikle sınırlarımız ve bölgemizde ki planlı kaosun buradan kaynaklanmakta olduğunu düşünüyorum!
Geçtiğimiz günlerde, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin (SSCB) son lideri Mihail Gorbaçov, soğuk savaş benzeri yeni bir dengenin acil ve ivedi bir şekilde kurulması gerektiğine yönelik, dünya liderlerine bir çağrıda bulundu!. Peki, neden?! Gorbaçov neden sahne önüne çıkmıştır?! Kim veya kimler sahaya inmesi için çağrıda bulunmuştur?! Ya da kimler için bitiş zili çalmakta olduğu için acele etmekteler?! Acele etmelerinin ecellerine hiçbir faydası olmayacaktır!. Ecel, daha da hızlanacaktır!.
3 Ekim 1990 tarihinde, İki Artı Dört Anlaşması olarak bilinen Almanya’nın yeniden birleşmesinin mimarı ve yolunu açan, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliğinin son lideri Mihail Gorbaçov, anlaşmanın ve 30. Yıl dönümünde, politikacıları, ülkeler arasındaki güveni yeniden inşa etmek için hiçbir çabadan kaçınmamaya çağırmış!. Neden acaba?! Dünyadaki pek çok şeyin endişe yarattığı bir dönemde, Avrupa’daki durumun da endişe verici olduğunu! 30 yıl önce inşa ettiğimiz şeylerin çoğu; silahsızlanma anlaşmaları, işbirliği programları ve en önemlisi güven, raydan çıkmıştır!. Şimdi güveni yeniden tesis etmek ve işbirliği yoluna geri dönmek için büyük çabalara, siyasi iradeye ve bilgeliğe ihtiyaç var, diyormuş!. Adama sorarlar; Neden şimdi?! Dünya halkları ölürken ve dünya da yanarken neredeydin?! Gorbaçov’a bu oyunda verilen rol nedir?! Yoksa, Küresel ağababalarının sonu mu gelmektedir?!. Bilemiyorum!
Peki, adı geçen anlaşmaya kabaca bir bakalım! İki Artı Dört Antlaşması; 1990 yılında, Batı Almanya ve Doğu Almanya ile Fransa, SSCB, ABD ve Birleşik Krallık arasında müzakere edilen antlaşmanın sonucunda adı geçen dört ülke, Almanya’daki tüm haklarından vazgeçtiği ve iki Almanya’da birleşerek bağımsız bir devlet olmuştur! Peki, bu tarihe kadar Almanya bağımsız bir devlet değil midir?! Mezkur devletlerin, Almanya’dan ne gibi hakları bulunmaktadır?! Berlin Duvarının yıkılmasından sonra, iki Almanya’nın yeniden birleşmesi, ancak o zamanki Sovyetler Birliği, Amerika, Fransa ve Büyük Britanya’nın rızası alınabildiği için mümkün olmuştur!.
İkinci Dünya savaşı akabinde kurulan ancak 1990 yılına kadar devam edebilen iki kutuplu dünya sistemi veya Soğuk Savaş dengesi, iki Almanya’nın birleşmesi akabinde yeni bir sürece evrilmiştir!. Birinci ve İkinci dünya Savaşının galiplerini, her iki süreçte de ulusal çıkarları çerçevesinde yeni bir denge kurmak için sahnede görüyoruz!. Fakat bugün için kurulmakta olan yeni bir dünya düzeni veya dengesinde bazı devletlerin sahada ve masada olamadıklarına şahit oluyoruz!.
İkinci Dünya Savaşından sonraki dengenin üçlüsü ve İki artı Dört anlaşmasının mimarı dörtlüden, düşenler olmaktadır!. Yeni dörtlünün baş aktörü Türk Devletini sahnede görüyoruz!. Dünya tarihinden Türk Milletini çıkardığımız vakit geriye insanlık tarihi adına da hiçbir şey kalmayacağını kendileri ifade etmektedir!. Beş bin yıllık Kadim Devlet hafızası ve tarih, sosyal, kültür, coğrafya, gönül ve devlet aklı denetiminde ki Türk Devleti, hem sahada, hem de masada, devleti ebed müddet devam ülküsüne ve yeni dünya düzeni ve dengesine matuf, bağımsız politikalar ve operasyonlar yapmaktadır!. Tabii ki böyle bir durum eski Türk Devletini karşılarında bekleşen küresel güçler, büyük devletler ve içerideki işbirlikçi ekol temsilcilerine çok büyük sıkıntı vermektedir!. Yani onlara göre Çok oluyoruz!.
15 Temmuz hain darbe ve işgal kalkışma tarihine kadar içerideki işbirlikçi ekol temsilciler mahareti ile kontrol edilen veya engellenen Türk Devleti, artık yenidünya sistematiği ve dengesinin olmaz ise olmazıdır! Yakın tarihte ki, iki artı dört anlaşmasının mimarı devletlerden bazıları, yenidünya dengesinde ve masada olmadıkları için, İslam’ın temsilcisi, Allah’ın kılıcı Türk Milleti ve Türkiye Cumhuriyeti Devletinin de temsil makamı, Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın şahsına ve Müslümanların tüm kutsal değerlerine yönelik hakaret ve saldırılara, bu zaviyeden bakmanın etkili ve gelişmeleri de kavramak çerçevesinden faydalı olduğunu düşünüyorum!.