Üniversiteler, Üniversite yönetimleri ve özellikle de akademisyenler hakkında, sürekli olarak neden yazılar kaleme alıyorsun, diyen dostlara!
Tekrar tekrar hatırlatmak babından, birileri kızsa ve alınmaya devam etse de, bilim üretmesi ve kalkınmanın öncüsü olması gereken kurumların, ülke ve şehrin kalkınması ve kuruluş kodlarına dönebilmesi adına, ısrarla yazmaya devam edeceğim!
Aksi halde, araştırma – geliştirme – bilim ve teknoloji üreten ülkelerin KÖLESİ olmaya devam ederiz!
Üniversiteler; bilim insanı akademisyenlerin ne dinleri, ne ırkları ve ne de yaşam tarzları ile ilgilenir! Sadece ve sadece ülkesi adına, ciddi projelerinin olup olmadığı ve başarılı işlerle uğraşıp uğraşmadıklarını bakmalıdır!
Üniversiteler; insanlığın bir sorununu çözmeye hizmet eder, yeni buluş ve yeni patentlere kapı aralar, bu çalışmaların sonuçları ve araştırmanın yapıldığı üniversiteye, şehre ve ülkeye, ekonomik katkı sağlamalı ve faydaya dönüşmelidir!
Üniversiteler; evrensel ölçekte bilim ile ilgili bilgilerin öğretilmesi ve sahada uygulanabilir hale gelmesi için araştırma – geliştirme ve bilimin üretilen yerlerdir!
Üniversiteler; her türlü düşüncenin hür ve bağımsız olarak, kimseden çekinmeden ve korkmadan savunulduğu ve tartışıldığı yerlerdir!
Peki, uygulamaya gelince ve özellikle de Konya Üniversitelerinde, neler ve hangi durumlar ile karşılaşılmaktadır?
Kurumlar; Kural – Kanun ve Yasa demektir! Kurumsal olarak bir kurum yönetilmediği zaman, durumsal bir yönetim şekli hakim olacaktır! Adamına ve duruma göre!
Üniversite Yönetimine yakın, kifayetsiz muhteris, ehliyetsiz – liyakatsiz ve çapsız yardakçıların kılıcı, idealist akademisyenlerin tepesinde her an sallanmaktadır? Neden acaba?
Bir üniversiteye rektör olacak akademisyen; öncelikle ve özellikle; üniversitesi, ülkenin geleceğini emanet edileceği öğrencileri, şehri ve ülkesi adına; kaygısı, dertleri ve projeleri olmalıdır!
Bir üniversiteye rektör olacak akademisyen; ehliyetsiz ve liyakatsiz, çapsız muhteris; onun adamı, şunun yakını, bilmem kimin damadı, oğlu, kızı gelini veya şuraya yakın, buraya yakın, şu partinin veya şu ekolün adamı olmamalıdır!
Bir üniversiteye rektör olacak akademisyen; açık, şeffaf ve hesap verebilir yönetim anlayışı sergilemelidir! Kurum çalışanlarında, durumsal değil, kurumsal aidiyet kavramı hem içselleştirilmeli ve hem de yerleştirebilmek için mücadele etmelidir!
Peki, realitede; siyasetin baskısı ile atanan ve siyasilerin yakınlarına, iş – aş bulmak ve rant dağıtmaktan başkaca bir iş üretemeyen, üniversite yönetimi ve rektörlerinden, devlet ve millet adına neler bekleyebiliriz?
Üniversite REKTÖRÜ; Üniversite kurullarına başkanlık etmek! Yüksek Öğretim üst kuruluşların kararlarını uygulamak! Üniversite kurullarının önerilerini incelemek, karara bağlamak ve üniversiteye bağlı kuruluşlar arasında düzenli çalışmayı sağlamak!
Üniversitenin yatırım programları, bütçe ve kadro ihtiyaçlarını, bağlı birimler ve üniversite yönetim kurulu ile senatonun görüş ve önerilerini aldıktan sonra, Yüksek Öğretim Kuruluna sunmak!
Üniversite birimleri ve her düzeyde ki personele, kontrol, gözetim ve denetim görevini sürdürmek! Kanun ve yönetmeliklerle kendisine verilen diğer görevleri, yapmaktır!
Bir Üniversiteyi yönetmek ya da REKTÖR olmak; Kuruluşundan kaynaklı, hafıza – gelenek ve derinliğin yok saymak! Yönetimde ikircikli tavır ve tutum içerisinde bulunmak ve kurumda kimseye güvenmemek! Yönetim olarak, herkesi, kötü ve potansiyel suçlu olarak görmek, değildir!
Bir Üniversiteyi yönetmek ya da REKTÖR olmak; bulunduğu şehre ve şehrin tüm dinamiklerine TEPEDEN bakmak, görmezden gelmek ve yok saymak, değildir?
Bir Üniversiteyi yönetmek ya da REKTÖR olmak; Üniversite sanayi işbirliğinin içselleştirilmesi ve şehrin dinamikleri ile ulusal ve yerel kalkınmaya öncülük etmektir!
Devlet ve Devletin Kurumları; kanun, kural, nizam, yönetmelik, adalet, hukuk ve hesap verebilirlik demektir!
Devletin makamları, kimseye babasından miras kalmamış ve kimseye de bu makamlar asla baki değildir!
Adalet, hakkaniyet, hesap verebilirlik ve hukukun olmadığı kurumlarda, kaos ve karmaşa hakim olur! Son dönemde üniversitelerde yaşananlarda olduğu gibi!
Bir kurumda; dürüst – idealist ve namuslu bireyler; kötü kişiler ve fesatçılar kadar, sabırlı ve cesur olmazsa, o kurumlar, mutlaka batarmış!
Şirket ve Kurumlarda ki, SONUÇ ve BAŞARIYI getiren şey; Durumsal yönetim anlayışı, Sistemler ve Süreçler, Bilgisayarlar ve Makineler, asla değildir!
Şirket ve Kurumlarda ki, SONUÇ ve BAŞARIYI getiren ŞEY; Kurumsal Yönetim Anlayışı, Kurumsal Kültür – Kurumsal Davranış – Kurum Felsefesi ve Kurumsal AİDİYET; İNSANLAR ve Onların DAVRANIŞLARI akabinde gelmektedir!
Peki, mezkur çerçevede, ülkemizdeki üniversiteler ve özelliklede şehrimizde ki üniversitelerde, ülke ve şehrin ekonomik ve sosyal kalkınmasına vesile olacak; araştırma – geliştirme – bilim ve teknoloji; SONUÇ ve BAŞARI adına, ne gibi çalışmalar vardır?! Sadece Soruyorum!
Devleti ve Milleti adına, çalışan – çabalayan, bilim üreten tüm akademisyenleri, her daim, tebrik ve takdir ettiğimizi, buradan hatırlatmak isterim!