Devlet Üniversiteleri Yayın Sıralaması!.

Web Of Science veri tabanı kayıtları esas alınmak sureti ile yapılan değerlendirme sonucunda, “uluslararası” indeksli yayın performansı açısından, 2019 yılı Devlet Üniversiteleri sıralaması açıklandı!. Devlet Üniversiteleri uluslararası yayın  sıralama kategorileri; Devlet Üniversiteleri genel yayın sıralaması, Devlet Üniversiteleri  Araştırma ve Geliştirme genel yayın sıralaması ve  Devlet Üniversiteleri  Bölgesel Kalkınma Odaklı genel yayın sıralaması şeklindedir!. Üç kategorinin detaylarına baktığımızda, Konya üniversiteleri zaviyesinden  karşımıza çıkan genel durum kabaca şu şekildedir!.

Devlet Üniversiteleri  uluslararası yayın  genel yayın sıralamasında, bölgemizde bulunan ve Selçuk Üniversitesinden ayrılan,  Karaman ili, Karaman oğlu Mehmet bey Üniversitesini 10. sırada görüyoruz!. Öncelikle rektör, yönetim ve tüm çalışanları tebrik ederim!.. Selçuk Üniversitesi ise listeye 27. sıradan  ancak girebilmiştir!. Diğer Konya Üniversitelerini ise listenin hiçbir yerinde göremedik!. Neden acaba?!  Demek ki  hiçbir şekilde yayın yapılmıyor!. Yönetim ve akademisyenler zaviyesinden, yayın da neymiş, yayına ne gerek vardır durumu hakim olabilir mi?! Bilemiyorum!.

YÖK Başkanlığının koordinasyonunda, ilgili bakanlıklar ile işbirliği içinde yürütülen, Üniversitelerin Bölgesel Kalkınma Odaklı Misyon Farklılaşma ve İhtisaslaşması Projesi kapsamında, hem bulundukları bölgeye olan katkılarını arttırmak,  hem de belirli alanlarda ihtisaslaşmaya teşvik etmek amacı ile 2006 yılı sonrasında kurulmuş olan, yükseköğretim kurumlarına yönelik çalışma, Haziran 2015 tarihinde YÖK ve Kalkınma Bakanlığı işbirliği ile başlatılmıştır!.  

Devlet Üniversitelerinin Bölgesel Kalkınma Odaklı Misyon Farklılaşması ve Bölgesel kalkınma odaklı,  genel yayın sıralaması ve bölgelerinde kalkınma bazlı yapmış oldukları çalışma alanları ise şöyledir!.  Bingöl Üniversitesi; Tarım ve havza bazlı kalkınma!. Yozgat Bozok Üniversitesi; Endüstriyel kenevir!. Bartın Üniversitesi; Akıllı lojistik ve bütünleşik bölge  uygulamaları!. Hitit  Üniversitesi; Makine ve imalat teknolojileri!. Düzce üniversitesi; Sağlık ve çevre!. Siirt Üniversitesi; Tarım ve hayvancılık!. Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi;  Çay!.  Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi; Tarım ve jeotermal!. Artvin Çoruh Üniversitesi; Tıbbi ve aromatik bitkiler!. Kastamonu Üniversitesi; Ormancılık ve tabiat turizmi!.  Muş Alparslan Üniversitesi; Hayvancılık!. Uşak Üniversitesi; Tekstil, dericilik ve seramik!. Aksaray Üniversitesi; Spor ve sağlık!. Kırklareli Üniversitesi; Gıda!. Burdur Mehmet Akif  Ersoy Üniversitesi; Hayvancılık!.

4691 Sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanununda Araştırma ve Geliştirme; Kültür, insan ve toplumun bilgisinden oluşan bilgi dağarcığının artırılması ve bunun yazılım dâhil yeni süreç, sistem ve uygulamalar tasarlamak üzere kullanılması için sistematik bir temelde yürütülen yaratıcı çalışmalar, olarak tanımlanmıştır!

5746 Sayılı Araştırma, Geliştirme ve Tasarım Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun ve bu kanun çerçevesinde çıkartılan yönetmelikte; Araştırma ve geliştirme faaliyetleri ve AR – GE tanımı son halini almıştır!. Araştırma ve Geliştirme Faaliyeti;  Kültür, insan ve toplumun bilgisinden oluşan bilgi dağarcığının artırılması ve bunun yeni süreç, sistem ve uygulamalar tasarlamak üzere kullanılması için sistematik bir temelde yürütülen yaratıcı çalışmaları, çevre uyumlu ürün tasarımı veya yazılım faaliyetleri ile alanında bilimsel ve teknolojik gelişme sağlayan, bilimsel ve teknolojik bir belirsizliğe odaklanan, çıktıları özgün, deneysel, bilimsel ve teknik içerik taşıyan faaliyetlerdir!.

Devlet Üniversitelerinin  Araştırma ve Geliştirme Genel Yayın Sıralaması da şu şekildedir!. 1992 yılında kurulan  İzmir Teknoloji Üniversitesi!. 1971 yılında kurulan Boğaziçi Üniversitesi!. 1992 yılında kurulan Gebze Teknik Üniversitesi!. 1956 tarihinde kurulan Orta Doğu Teknik Üniversitesi!. 1944 yılında kurulan İstanbul Teknik Üniversitesi!. 1967 yılında kurulan Hacettepe Üniversitesi!. 1982 yılında kurulan Gazi Üniversitesi!. 1933 tarihinde kurulan İstanbul Üniversitesi!. 1946 tarihinde kurulan Ankara Üniversitesi!. 1978 yılında kurulan Erciyes Üniversitesi!.

Web of Science veri tabanı ve Devlet Üniversitelerinin  uluslararası genel yayın, bölgesel kalkınma bazlı yapmış oldukları genel yayın ve araştırma – geliştirme genel yayın sıralamasına kabaca baktığımızda karşımıza çıkan tabloya göre, Konya üniversitelerinin, araştırma – geliştirme ve  bölgesel kalkınma gibi bir dertlerinin olmadığı sonucu karşımıza  çıkmaktadır!. Araştırma – geliştirme ve bölgesel kalkınma da neymiş?!

Selçuk Üniversitesi Ziraat Fakültesinde bazı akademisyenlerin şahsi gayret ve çabaları doğrultusunda,  Tıbbi Aromatik ve Endemik bitkiler alanında çok ciddi çalışmalar yapılacak fakat bunu yayına, veriye, ürüne, ülke ve şehir ekonomisine de değer ve katkı zaviyesinden paraya dönüştüremeyeceksin? Daha ne olsun!

Konya olarak deri ve deri mamulleri üretiminde bir numara olduğunu iddia edeceksin fakat şehirde ki üniversiteler bu konuda bir araştırma, ulusal ve uluslararası yayın çalışması gibi dertleri ve kaygısı olmayacak’! Ne ala memleket!

Şeker pancarı ve tüm pancar  mamullerinin de üretim merkezi bir şehir olacaksın fakat bu alanda hiçbir akademik yayın çalışmanız olmayacak?! Öyle mi?!

Peki, tarım ve tahıl ambarı konusuna ne demeli?! Konya olarak Türkiye’nin Tahıl ambarıyız diye avam çerçevesinden kahve dedikodusu ile övünmeye devam edelim!  Fakat bu alanda şehirdeki üniversitelerde hiçbir akademik çalışma yapılmamış olsun! Ya da yapılan çalışmalar uluslararası bilim dünyasına akredite edilmesin! Daha ne diyelim ki?!  

Üniversite ve bilim, araştırma ve geliştirme, rekabet ve  gelişim, değer üretmek ve ülke olarak kalkınma adına; Sözün bittiği yerdeyiz!.  2023 – 2053 ve 2071 Büyük ve Güçlü Türkiye hedeflerine, mezkur mantalitede ki  üniversiteler, üniversite yönetimleri  ve akademisyenler ile mi erişeceğiz?! Bilemiyorum!. Takdir ve karar sizin!.

  
  
  
  
  
  
  
  
  
  
  
  
  
  
  

Konya Yüksek Öğrenimde KÜME mi Düştü?!.

Küme düşme ve yükselme, çeşitli spor liglerinde uygulanan, takımların sezon  boyunca gösterdiği performansa göre bir üst lige yükselmesi veya bir alt lige düşmesini tanımlamak için kullanılan bir  terimdir!.  En üst seviye ligde olmadığı sürece ligi en iyi derece ile tamamlayan takım veya takımlar bir üst lige yükselirken, en alt seviye ligde olmadığı sürece ligi en kötü dereceyle tamamlayan takım veya takımlar bir alt lige düşer. Bazı liglerde yükselecek takımların belirlenmesi için play off, bazılarında ise düşecek takımların belirlenmesi için play out müsabakaları gerçekleştirilir. Ligdeki pozisyonları gereğince yükselme hakkını elde edecek olan takımların bulunduğu bölge için “yükselme hattı”, düşecek olan takımların bulunduğu bölge için ise “düşme hattı” ifadeleri kullanılmaktadır!.

Peki, bir ülkenin kalkınmasında çok önemli bir yeri ve görevi olan yüksek öğretim kurumları, Eğitimde nasıl küme düşer?! Veya Eğitimde  ligde kalma ve ligden düşme olur mu?! Tabii ki neden olmasın!  1990 yılların ortalarına kadar ülkemizde yüksek öğrenim eğitim kurumu sayısı herkesin malumudur!. 1990’lı yılların sonlarına doğru ve 2010’lu yıllara kadar ise ülkemizde nerdeyse her şehrimize bir devlet üniversite açılmıştır!.  Sayıları yetmişi geçen vakıf üniversiteleri,  eğitim kalitesi ve  başarı sıralamasında her geçen gün yerini almaktadır!.

Türkiye’de kurulan ilk on beş üniversite arasında bulunan Selçuk Üniversitesi, bünyesinden çıkan diğer  üniversitelere rağmen, halen ülkemizin en köklü ve öğrenci sayısı olarak da  en büyük üniversiteleri arasındadır!. Peki, bu büyüklük rakamları eğitime, akademik kalite ve başarıya neden yansımıyor?! Ya da akademik dünyada, araştırma ve geliştirme faaliyetleri, bilimsel çalışmalarda  büyüklük listelerinde neden hissedilmiyor?! Üniversiteler, araştırma,  geliştirme, bilim ve bulunduğu il ve ülke  ekonomisine de katkı sağlamak zorundadır!. Selçuk Üniversitesi son dönemde açıklanan izleme ve derecelendirme kriterleri sıralama  listelerinde göremediğimize dair birkaç yazı kaleme almıştık!.

ÖSYM tarafından açıklanan YKS sonuçları sonrasında tercih için geri sayım dönemi başlamıştır!. Üniversitede okuma hayali kuran milyonlarca öğrenci, 6 Ağustos tarihinden itibaren YKS tercihlerine başlayacak. Sınav sonuçlarına  göre öğrenci ve veliler, üniversite tercihlerini yapacaktır!. Peki, öğrenci ve veliler hangi  başarı kriterleri ve akademik sonuçlara göre Konya’daki üniversiteleri tercih edecektir?! Ya da Konya’da ki üniversiteleri tercih etmesi için ne gibi gerekçe veya ikna edecek somut belgelerimiz vardır?! Veya Konya üniversitelerinin tercih edilmesi için ne gibi ayrıcalık ve diğer rakiplerden farklılıklar sunuyoruz?!  Öncelikle sınavda başarılı olan tüm öğrencileri kutlar ve başarılar dilerim!.

Türkiye geneli,  devlet ve vakıf üniversitelerinde ki  bazı bölümlerin en yüksek puan  ve başarı yüzdelikleri, ülkemizin en köklü yüksek öğretim kurumu Selçuk Üniversitesi ile   karşılaştırmalı durumunu takdirlerinize sunarım!. Bir öğrenci veya veli olsanız, böyle bir tablo karşısında kendi şehrinizdeki bir üniversiteyi tercih eder misiniz?!  2023 – 2053 ve 2071 hedeflerinde ki Büyük ve Güçlü Türkiyeyi vasat akademisyen ve vasat öğrenciler ile kuramazsınız!. Elbette ki vasat akademisyenlerin olduğu üniversitelere, vasat ve vasatın altında puanları olan öğrenciler tercih edecektir! Herhalde, süper zeki ve çok yüksek puanlı, ilk on bindeki başarılı öğrencileri beklemiyorsunuzdur! Veya yüksek puanları olan çok zeki öğrenciler neden sizin üniversitenizi  tercih etmeli?!  Çok zeki ve başarılı öğrenciler bir üniversiteyi tercih ettiği takdirde, devlet ve millet adına,  ne gibi olanak ve imkanlar sunacaktır?! Sadece soruyorum!.

Hukuk Fakültesi; En yüksek puan; 526,    Selçuk Üniversitesi; 406

İşletme Fakültesi;  En yüksek puan; 510,  Selçuk Üniversitesi; 270

Kamu Yönetimi; En yüksek Puan; 458,     Selçuk Üniversitesi; 274

Sosyoloji Bölümü; En yüksek puan; 466,  Selçuk Üniversitesi; 263

Türk Dili ve Edebiyatı; En yüksek puan; 477,  Selçuk Üniversitesi; 304

Matematik Bölümü; En yüksek puan; 520,  Selçuk Üniversitesi; 265

İstatistik Bölümü; En yüksek puan; 404,      Selçuk Üniversitesi; 225

Bilgisayar mühendisliği; En yüksek puan, 541,  Selçuk Üniversitesi; 341

Makine Mühendisliği; En yüksek puan; 530,      Selçuk Üniversitesi; 294

İngiliz Dili ve Edebiyatı; En yüksek puan;480,   Selçuk Üniversitesi; 368

COVİD – 19 pandemi sürecinde şahit olduğumuz üzere Uzaktan eğitim artık  hayatımızın bir gerçeğidir!. Yüksek Öğretim öğrencileri ve tüm  mensupları uzaktan eğitime kendilerini kodlamalıdır!. Öğrenci ve veliler,  tercih döneminde, bir üniversitenin  Uzaktan eğitim teknik altyapısı, dijital eğitim materyal durumu ve Akademik kadrosunu çok dikkatli incelemeleri gerekir!.  Günümüzde eğitimin yanı sıra sosyal ve toplumsal yönleri geliştirmek, çok kültürlü olmak, iyi iletişim kurabilmek, disiplinler arası çalışmalar yapabilmek son derece önemli bir hale gelmiştir. Üniversitelerin bulundukları bölgede, kamu ve özel kurumlar, sanayi ile yaptığı işbirlikleri incelenip, sağladıkları staj olanakları ve uygulama alanlarına yönelik çalışmaları dikkate alınmalıdır. Üniversitenin uluslararası kuruluşlarla olan bağlantısı sadece Erasmus olarak düşünülmemelidir!.

Ölçülemeyen, Hiçbir Şey, Yönetilemez!.

Geçtiğimiz günlerde, YÖK, Üniversite İzleme ve Değerlendirme raporu ve Konya üniversiteleri yazımıza istinaden, arayan ve yazımızda  bazı  sapmalar olduğunu, YÖK raporunda ki sonuçların,  şehrimizde ki; Selçuk Üniversitesi ve hamisi olduğu diğer üniversiteler açısından çok da kötü olmadığını ifade eden, dost ve  ağabeylere, YÖK raporunda çok önemli görülen,  ülke, şehir ve öğrenciler için araştırma – geliştirme, rekabet ve kalkınma  zaviyesinden de  vazgeçilemez boyutta olan kriter ve sonuçları, sadece takdir ve değerlendirmelerinize sunarım!.

Türkiye Cumhuriyeti, Cumhurbaşkanlığı Eğitim ve Öğretim Politikalar Kurulu, Cumhurbaşkanı  Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a sunmuş oldukları, Yüksek Öğretim Reform Politika Belgesinde;  ‘tematik’, ‘sınırlı alanda uzmanlaşmış’ ya da ‘çok yönlü üniversite’ olmak üzere yeni üç tip üniversite modeline yer vermektedir!. Devlet üniversitelerinde üniversite konseyleri oluşturulacak!. Üst yönetim, konsey ile rektörden oluşacak, konsey üniversiteye destek olan, hizmet eden, toplum ile üniversite arasında köprü kurabilecek kişiler arasından atanması gerektiğini ifade ediyor!.

YÖK Başkanı; Üniversite İzleme ve Değerlendirme Kriterleri açıklamasında; Üniversiteler, bir ülkenin üst düzey becerilere sahip beşeri sermayesini yetiştirerek, uluslararası rekabet gücünün artmasını sağlayan, ülkede yenilik, verimlilik, araştırma ve geliştirme çalışmalarını yapan ve ülkenin sosyal ve ekonomik sorunlarına ileri düzeyde çözümler getiren kurumlardır!. Üniversitelerin eğitim ve öğretim faaliyetleri dâhil bütün çalışmalarını şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkeleri doğrultusunda yürütmesini, kaynaklarını etkin ve verimli bir biçimde kullanmasını sağlamak kamu yönetiminin bir gereğidir!  Bunu sağlamak için kullanılabilecek en etkili yöntem ise gelişmiş bir izleme ve değerlendirme sistemidir! Bu nedenle, harcanan emek ve maliyetin sonucunda ortaya konan ürün ve hizmetlerin görünür hale gelmesi ve değerlendirilebilmesi için bir takım göstergelere ihtiyaç duyulmaktadır, diyor!.

YÖK Başkanı Yekta Saraç tarafından açıklanan, Üniversite İzleme ve Değerlendirme Kriterleri ve Sonuçlarına kabaca baktığımızda, üniversiteler  ismi ile müsemma, araştırma ve geliştirmeye önem veren, ülke, şehir  ve öğrenci adına sosyal ve ekonomik değer üretebilmek,  üniversite, sanayi ve  şehir ile köprüler kurabilecek, üniversite ve sanayi işbirliği için yürütülen  çalışmalar ve  sonuçların ise kabaca  genel durumu  şöylecedir!. 

  • Doktora programlarından mezun olan öğrenci sayısının en yüksek olduğu üniversiteler; İstanbul, Gazi, Hacettepe, Ankara, Atatürk
  • KPSS’de ilk %10’luk dilime giren program sayısının en yüksek olduğu üniversiteler; İstanbul, Ankara, Hacettepe, Marmara, Dokuz Eylül
  • ALES’te ilk %10’luk dilime giren program sayısının en yüksek olduğu üniversiteler; Yeditepe, ODTTÜ, Marmara, Yıldız Teknik
  • Düzenlenen uluslararası etkinlik sayısının en yüksek olduğu üniversiteler; Hacettepe, Ege, Koç, İstanbul, Kadir Has 
  • Öğrencilerin yürüttüğü sosyal veya endüstriyel proje sayısının en yüksek olduğu üniversiteler; Erciyes, Anadolu, Ege, Gaziantep, Bilkent
  • Tekno-kent veya TTO projelerine katılan öğrenci sayısının en yüksek olduğu üniversiteler; ODTÜ, Erciyes., Gazi Antep, On Dokuz Mayıs, Osman Gazi
  • Öğrenci başına düşen e-yayın sayısının en yüksek olduğu üniversiteler; İbn-i Haldun, Şırnak, Alanya, İst. Medeniyet, Artvin Çoruh
  • Öğretim elemanı başına düşen ulusal hakemli dergilerde yayımlanmış yayın sayısının en yüksek olduğu üniversiteler; Sağlık Bilim, Ankara, Sanko, İzmir Kâtip Çelebi,  İzmir Demokrasi
  • Olumlu sonuçlanan patent, faydalı model tasarım başvuru sayısının en yüksek olduğu üniversiteler; İstanbul, Çanakkale On Sekiz Mart, Uşak, Kafkas, Ege
  • Faydalanılan TÜBİTAK araştırma bursu sayısının en yüksek olduğu üniversiteler; ODTÜ, Akdeniz, İst. Teknik, Erciyes, Bilkent
  • Faydalanılan TÜBİTAK destek programı sayısının en yüksek olduğu üniversiteler; Erciyes, Koç, Hacettepe, S. Demirel, Akdeniz, Sabancı
  • Desteklenen Ar-Ge projesi sayısının en yüksek olduğu üniversiteler; Erciyes, Koç, Boğaziçi, Ankara, Hacettepe
  • THE dünya sıralamasında en başarılı olan üniversiteler; Koç, Sabancı, Bilkent,  Boğaziçi
  • QS dünya sıralamasında en başarılı olan üniversiteler; Bilkent, Koç, Sabancı,  ODTÜ, Boğaziçi
  • ARWU dünya sıralamasında en başarılı olan üniversiteler; İstanbul, Hacettepe, Bilkent, Erciyes,  Dokuz Eylül
  • Ar-Ge’ye harcanan bütçe oranının en yüksek olduğu üniversiteler; Sabancı, Gebze Teknik, Bursa Teknik, ODTÜ, Hacettepe
  • Endüstri ile ortak yürütülen proje sayısının en yüksek olduğu üniversiteler; Hacettepe, ODTÜ,  Dokuz Eylül, İst. Teknik, Erciyes
  • İlişkili olduğu teknoparkın yıllık ciro artış oranı en yüksek olan üniversiteler; Marmara, Sivas Cumhuriyet, Hitit, Harran,  Uşak
  • Sosyal sorumluluk projesi sayısının en yüksek olduğu üniversiteler; Gaziantep,  Yaşar, Gazi, Sabancı, Ankara
  • Kariyer merkezleri tarafından gerçekleştirilen faaliyet sayısının en yüksek olduğu üniversiteler; Öz Yeğin, KOÇ,  Yeditepe, Düzce,  Burdur Mehmet Akif Ersoy
  • Kamu kurumları ile ortak yürütülen proje sayısının en yüksek olduğu üniversiteler; Ankara, Ege, Düzce, İstanbul, Sabancı

Ölçülemeyen, hiçbir şey yönetilemez!. YÖK, Üniversite İzleme ve Değerlendirme Kriter ve Sonuçlarına  göre, izleme ve değerlendirme kriterlerinde ki listeye giremeyen, Selçuk Üniversitesi ve hamisi olduğu diğer  Konya üniversiteleri, acaba  ölçülemediği için yönetilemiyor mudur?!.

Konya Büyük Şehir Belediyesi  kadar ve merkez ilçe belediyelerinin de neredeyse iki – üç katı mali tablo ve bütçesi olan bir eğitim kurumunda,  aziz devlet ve asil millet adına,  böyle bir bütçe ile araştırma ve geliştirme için ölçülemeyen,  ne gibi  bir katma değer ve bilim  üretiliyor ki?!.

Konya’daki Üniversite ve üniversite yönetimleri, şehir ve sanayi arasında KÖPRÜLER kurmaktan acaba  çok uzak bir konumda mı  bulunuyor?!.

Konya Üniversiteleri; uluslararası rekabet gücünün artmasının sağlaması, ülkede yenilik ve verimlilik, araştırma ve geliştirme çalışmalarının yapılması, ülkenin sosyal ve ekonomik sorunlarına ileri düzeyde çözümler getirmekten bihaber midir?!

Konya Üniversiteleri; eğitim ve öğretim faaliyetleri dahil bütün çalışmalarını şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkeleri doğrultusunda yürütmesi, kaynaklarını da etkin ve verimli bir biçimde kullanması kamu yönetiminin bir gereği olduğundan, acaba  çok uzak bir durumda mı  bulunuyor?!. Bilemiyorum!. Kriter ve sonuçların, değerlendirmesi ve yorumları da  sayın okuyucuların takdirlerine sunarım!.

Türk Devlet Aklı ve Akıllı Güç!..

Dış politikada, ülkeler için var olmak,  ulusal ve ekonomi güvenliği, itibar ve prestij, tüm bunların geneli olarak da ulusal çıkara sahip olabilmek için gereken şey, kabaca güçtür! Güç; kapasite, etki, amaç ve amaca ulaşmada ki bir araçtır!. Güç caydırıcılık veya bağ oluşturma gibi amaçlar doğrultusunda kullanılabilir!. Kullanım şekli ne olursa olsun amaç; karşı ülke yönetimi ve halkının davranışlarında istenilen yönde değişiklik yapmaktır!. Askeri güç kullanmak ve  ekonomik  yaptırımlarda bulunmak gibi!. Dış politikada etkin olarak kullanılan gücü, kullanım şekline göre; yumuşak güç – soft power, sert güç – hard power ve akıllı güç – smart power, olarak sınıflandırabiliriz!.

Yumuşak Güç – Soft Power; Günümüz uluslararası ilişkiler literatüründe, sıkça kullanılan kavram haline gelmiştir. Yumuşak güç, bir ülkenin dünya siyasetinde istediği sonuçlara ve onun değerlerine hayran olan, onu örnek alan ve refah seviyesine, fırsatlarına özenen ülkelerin kendisini izlemesi ile ulaşmasıdır!. Yumuşak gücün en önemli unsurlarından biri kamu diplomasisidir!. Bir devletin başka bir ulus halkı ve aydınlarını, ulusun politikalarını, kendi avantajına döndürmek amacı ile etkilemeye çalışmasıdır!. Bu noktada ülkemizde ki  küresel işbirlikçi ve  sızıntı ekol temsilcisi  bazı STK’ları  da  dikkatlerinize sunarım!.

Sert Güç –  Hard Power; Soğuk Savaş döneminde yaygın olarak görülen, bir ülkenin ulusal gücü denilince akla gelen, ekonomik ve askeri kapasitesidir!  Ülke güvenliğinin temel dayanağı, Ekonomi Güvenliği ve Silahlı Kuvvetler oluşturmaktadır!. Peki,  Ekonomik saldırıları nereye koyabiliriz?!. Askeri ve ekonomik güç unsurlarının hedef alınan ülkeyi zorla ikna etme ve caydırma gibi amaçlar ile, sert gücün kullanılması anlamına gelmektedir!.  Peki, Ekonomik ambargoyu nasıl izah edebiliriz?! ABD’nin 2003 tarihinde,  BM kararları olmadan,  askeri güç kullanmak sureti ile,  Afganistan ve Irak’ı işgali en temel örneklerdendir!..

Akıllı Güç – Smart Power; Sert Güç ve Yumuşak Güç kavramlarının dış politikada birlikte kullanılması anlamına gelmektedir!. ABD gücünün korunması ve hegemonyasının sürdürülebilmesi amacı ile araştırma yapan, Harvard Üniversitesi’nden Prof. Joseph Nye tarafından kullanılmıştır! Stratejik hedef; ABD’nin küresel imparatorluğu ve hegemonya için alınması gereken önlem ve izlenmesi gereken stratejilerin tespit edilmesidir! Akıllı güç, ne sert güç ve  ne de yumuşak güçtür!. Akıllı güç, sert ve yumuşak güçlerin birlikte maharetli bir şekilde, yani yeri geldiğinde sert güç ve yeri geldiğinde de yumuşak güç kullanılmasını içermektedir!

Devletler yumuşak güç uygulamasında; Dış Yardım, Kültürel ve Kamu Diplomasisi gibi yöntemlere başvurur!. Dış Yardım, bir ülke veya uluslararası kuruluşun, bir başka ülkeye hibe veya tavizli kredi şeklinde aktardığı kaynaklar, olarak tanımlanabilir!.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti; TİKA, KIZILAY, AFAD ve YTB (Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı) vb. kurum ve kuruluşlar ile kamu diplomasi faaliyetlerini yürütmektedir!.  Türk Devletinin dış politikasında önemli bir konuma sahip olan yumuşak güç – soft power; COVİD-19  salgını ile birlikte bir kez daha dünya kamuoyunun dikkatini çekmiştir!.  Türk Devleti, COVİD-19 sürecinde, tıbbi malzeme ve insani yardım talebinde bulunan, 100’den fazla ülkeye; özellikle Balkan ülkelerine, ABD‘den İngiltere‘ye, İspanya’dan İtalya ve Afrika ülkelerine sağlık malzemesi yardımı ulaştırmıştır! COVID-19 mücadele kapsamında Türkiye Cumhuriyeti Devleti,  ABD’ye iki grup halinde tıbbi yardım malzemesini de sevk etmiştir!. Peki, neden?!

Kadim Türk Devlet Akıllı Gücü; Türk Devleti ve Türk Milletinin, tarihten gelen Adalet, Hakkaniyet ve Mazlum milletlerin hamisi ve hadimi, medeniyet mefkuresi ışığında,  devleti ebed müddet devam ilkesi,  2023 – 2053  ve 2071 vizyon ve  ülküsü, kutsal  kızıl elma hedeflerine ulaşmak için hem sert ve hem de yumuşak güç ile harmanlanan bir strateji ve taktik anlamına gelmektedir!.

Bugün, Suriye’de, Libya’da, Akdeniz, Doğu Akdeniz’de yaşananlar, Ayasofya’nın  yeniden cami olarak açılması ve burada zikredemediğimiz tüm savunma ve ekonomi kaynaklı hamleler,  Kadim Türk Devlet Akıllı Gücün, stratejik ve taktik, tedbir, önlem ve öngörüsünün  en bariz örnekleridir!.

COVİD-19 sürecinde, Türk Devletinin reel sektör ve ihtiyaç sahibi tüm ailelere olan destek ve yardımlarını nasıl izah edebiliriz?! Türk Devlet Aklı nezaretinde ki Akıllı Güç; Türk Devletinin nüfuzunu yaymak, Anadolu’daki bekası ve tüm gönül coğrafyasında, tarih ve kültür aklı olan bölgelere barış, huzur ve istikrarın gelmesi, Türk iş adamlarının girişimlerine meşruiyet kazandırmak için ittifak ve ortaklıklar kurmak, tüm  kurum ve kuruluşlara  büyük yatırımlar yapan bir yaklaşımdır!.

Kadim Türk Devlet Aklı, iki bin üç yüz yıllık devlet geleneği ve hafızası, devlet kademesinde hiçbir beklentisi olmayan ve varlığını da sadece devletin BEKASI çerçevesinde sürdüren,  stratejik bir üst akıl ve Akıllı Güçtür!.  Kadim Türk Devlet Aklı için asıl ve kutsal olan, Devlet ve Devletin varlığı ve bekasıdır! Devlet Aklında duygusallığa kesinlikle yer yoktur! Coğrafya, bir kader olduğuna göre!  Türk Devlet Aklı da tabii ki coğrafya, tarih, kültür ve medeniyet aklı ile birlikte, akıllı güç stratejisini  dengeli bir şekilde yürütmektedir!.

YÖK Üniversite Raporu ve Konya Üniversiteleri!.

Yüksek Öğretim Kurulu, kurmuş olduğu bir komisyon tarafından, geçtiğimiz günlerde, 5 ana ve 45 alt gösterge doğrultusunda, Türkiye’deki 172 üniversitenin, 2018 yılı verileri ve  üniversitelerin genel bir değerlendirilmesini yapmıştır!. YÖK, 172 üniversitenin,  Üniversite İzleme ve Değerlendirme Raporu 2019’u  açıklamıştır!.  YÖK; üniversitelerin faaliyetlerine ilişkin, üniversite izleme ve değerlendirme çalışmasında 45 alt gösterge belirlemiştir!. Beş ana gösterge ise; eğitim ve öğretim, araştırma ve geliştirme, proje ve yayın,  uluslararasılaşma,  bütçe ve finansman,  topluma hizmet ve sosyal sorumluluk,  kategorileri altında gruplamıştır!. 

Rapora  göre, Anadolu üniversitelerinden birkaç tanesini listede görmemize rağmen, ülkemizde kurulan ilk on beş arasında  ki ve  köklü, en büyük üniversitelerden birisi ve  şehrimizde ki diğer üniversiteleri de bünyesinden çıkarmış, hami konumunda ki Selçuk Üniversitesini ve diğer Konya üniversitelerini ise göremedik!. Neden acaba?! Selçuk Üniversitesi yönetimi ve şehrimizde  bünyesinden çıkan ve hamisi olduğu diğer üniversite  yönetimlerinin,  YÖK değerlendirme kriterleri ve başarı sıralaması gibi bir düşünceleri veya dertleri var mıdır?!. Hiç sanmıyorum! Ne listesi, ne kriteri ve ne başarısı dediğinizi de duyar gibiyim!. Şöyle; fildişi kulelerimizde ne güzel dedikodu yapıyorduk!. Selçuk Üniversitesi  ve şehrimizde ki diğer üniversite yönetimlerinin ülkesi ve milletine karşı, sosyal ve ekonomik değer katmak noktasında bir  dert ve kaygıları da var mıdır?! Ya da olmalı mıdır?!

Üniversite İzleme ve Değerlendirme raporunda ki listeye giren Anadolu üniversite yönetim ve Kurumsal İletişim Departmanları, YÖK Başarı listesini, kurumsal ve şahsi sosyal medya hesaplarında süreli olarak paylaşım yapmaktadır! Neden acaba?!. Önümüzde ki günlerde, Üniversite tercih dönemi başlayacak, öğrenci ve veliler, YÖK tarafından açıklanan Üniversite İzleme ve Değerlendirme başarı rakamlara göre, Selçuk Üniversitesini ya da üniversite şehri Konya’daki diğer üniversiteleri hangi kriterlere göre seçecektir?! Veya seçmeli midir?! Önceki rektörler bu konularda neden bir şey yapmamış, sorgulamak gerekir! Yoksa, gelen gelsin, gelmeyen kendisi mi bilir, diyecekler!. Önceki yönetimlere bu başarısızlığının bedelini kim sormalı ve halen aktif olarak yönetimde bulunan rektörler bu konuda, nasıl başarılı bir  yol ve yöntem izleyecek ve geliştirecektir!. Bilemiyorum!.

YÖK,  Üniversite İzleme ve Değerlendirme Raporuna kabaca baktığımızda karşımıza çıkan tablo şöyledir!. 2018 yılı Kamu Personel Seçme Sınavlarında (KPSS) 162 üniversitenin en az bir programı ilk yüzde 10’luk dilime ve 2018’de yapılan Akademik Personel ve Lisansüstü Eğitimi Giriş Sınavlarında (ALES) ise 157 üniversitenin en az bir programı ilk yüzde 10’luk dilime girmiştir!. 168 üniversitenin ulusal hakemli dergilerde yayınları yayımlanmıştır! 115 üniversite 1683 patent faydalı model veya tasarım başvurusunda bulunmuştur! 95 üniversitenin 821 patent başvurusu olumlu sonuçlanmıştır! 2017 – 2018 eğitim ve öğretim yılında, 151 üniversitede 1219 yabancı uyruklu doktoralı öğretim elemanı istihdam edilmiş ve 165 üniversitede toplam 126 bin 681 yabancı uyruklu öğrenci öğrenim görmüştür!. 2018 yılında, 100 üniversite, uluslararası değişim programları aracılığı ile yurt dışındaki üniversitelerden  1368 öğretim elemanı misafir etmiştir!. 2018 mali yılında öğrenci başına yapılan cari harcama miktar ortalaması 12 bin 735 lira olmuştur!.

Üniversitelerden, toplumun  sosyal ve ekonomik sorunlarının çözümü  konusunda Ar-Ge yapması, patent ve faydalı model sayısını arttırması!. Ulusal hakemli dergilerde yayın yapmaları, eğitim ve öğretim süreçlerinde öğrencilerin kayıtlı oldukları program dışındaki diğer programlardan ders almalarının teşvik edilmesini!. Öğrenci başına düşen basılı kitap sayısı ve bağımsız akreditasyon kuruluşları tarafından akredite edilen program sayısının artırılması, uluslararasılaşmaya odaklanılması!. Öğrencilere verilen burs sayısının artırılması, kamu kurum ve kuruluşları ile daha fazla sosyal sorumluluk projesi geliştirilmesi, Aziz Türk Devleti ve Asil Türk Milleti tarafından beklenmektedir!. Ya da çok şey mi veya  boşuna mı bir şeyler bekleniyor!. Bilemiyorum!.

Üniversiteler, gerçekleri arayan, bilim üreten ve bilim yayan, en üst düzeyde araştırma, geliştirme ve eğitim yapılır! Fonksiyonel ve fiziksel olarak çağın gerisinde kalamaz, topluma  yön verir ve toplumda itici  güç rolü üstlenir!  Günlük siyasetin dışında, özerk yapısı ve politika üstü kurumlar olmalıdır!. Bilim ve teknolojide gelişmiş dünya üniversiteleri,  üst düzey araştırmaların yapıldığı ve evrensel anlamda, dünyanın her alanda ihtiyacı olan mesleki bilgilerin teorik ve pratik anlamda öğretildiği ve üretildiği!. Bilimsel ve saha çalışmalarının yapıldığı,  bilimsel ve uygulanabilir makalelerin  yayınlandığı, ulusal ve uluslar arası ölçekte patentlerin  alındığı, reel sektörde  üniversite ismi ile  aranan başarılı öğrencilerin mezun olduğu, ülkesi ve bulunduğu şehre sosyal, kültürel, bilimsel ve ekonomik katkının olduğu ya da olması gereken kurumlardır!. Yoksa yanlış mı biliniyor?!

Sonsuz Kudret Sahibi Yüce Allah, Nisa suresi 58. Ayeti kerimede; Allah size, EMANETLERİ EHLİNE VERMENİZİ ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman, ADALETLE HÜKMETMENİZİ emrediyor!. Allah, bununla size ne güzel öğüt veriyor!. Şüphesiz ki; Allah;  her şeyi hakkıyla işiten ve hakkıyla görendir! Ebu Hureyre (ra) rivayet edildiğine göre; Hz. Peygamber (sav);  EMANET ZAYİ edildi mi KIYAMETİ Bekleyin!.  Emanet ise;  İş; EHİL, EHLİYET ve LİYAKAT sahibi olmayan, ÇAPSIZ ve KİFAYETSİZ Muhterisler Ordusu,  sadece BİZDEN olanlara verincedir, buyurmaktadır!.

Virüs ve Sonrası Dijital Cüzdan Dönemi!.

Virüs sonrasında, dünyanın eskisi gibi olmayacağını ve sosyal, siyasi, kültürel, ekonomik ve dijital değişimlerin olacağını,  yazılarımızda her daim vurgulamaya çalışıyoruz! Virüs ile tamamen dijital bir hayat ve dijital bir dünyanın  şekil  alacağı artık konuşulanlar arasındadır!.

Virüs sürecinde, evlerimizden her şeyi yapmayı yeniden öğrendik!. Bakanlar kurulu toplantıları  ve yereldeki belediye meclis toplantıları, aile, arkadaş ve dost sohbetleri de  artık uzaktan internet üzerinden yapılmaya devam ediyor!. Yüksek öğrenim ve orta öğrenimde eğitimlerine devam eden öğrenciler  artık  hem derslerini dijital platformlardan takip ediyor  ve hem de  ödevlerini teslim edebiliyor!. Çoğu meslek erbabı da artık evinden çalışmaya başladı!  

Dijital dünya ve  dijital hayata  yeniden  hoş geldik!. Artık hiçbir şey  ve özellikle de tüm iş yapma biçimlerimiz eskisi gibi olmayacak!.  Yeni dönemin en dikkat çeken durum ve gelişmelerden bir tanesi de dijital cüzdan olacaktır! Peki nedir dijital cüzdan?!

Dijital cüzdan; Kredi ve banka kartlarının veya ön ödemeli kartların tek bir yere tanımlandığı elektronik bir sistemdir. E-Cüzdan ile kart sahipleri kart bilgilerini güvenli bir şekilde ekleme, saklama, güncelleme ve iptal edebilmektedir.  Bir bilgisayarla çevrimiçi satın alma veya bir mağazadan bir şey satın almak için bir akıllı telefon kullanma da olabilir.

Kart sahipleri ödeme sayfasında tanımlı kartlarını güvenli, kolay ve pratik bir ödeme deneyimini yaşar!.  Diğer bir ifade ile dijital cüzdan; kart bilgilerini bulutta, kendi sistemlerinde saklayan ve genelde internet üzerinden alışverişlerde kart bilgisi girmeden ödeme yapılmasını sağlayan çözümlere verilen genel isimdir! 

Bir kişinin banka hesabı dijital cüzdanla bağlantılı olabilir ve ayrıca sürücü belgesi, sağlık kartı, sadakat kartı ve diğer kimlik belgelerini telefonunda saklayabilir. Bir dijital cüzdan hem bir yazılım hem de bilgi bileşenine sahiptir. Yazılım, kişisel bilgiler ve gerçek işlem için güvenlik ve şifreleme sağlar.

Bilgi bileşeni temel olarak kullanıcı girişi bilgilerinin bir veritabanıdır. Bilgi, gönderim ve fatura adresi, ödeme yöntemleri ve kredi kartı numaraları, son kullanma tarihleri ve güvenlik numaraları gibi bilgileri içerir. Çevrimiçi satın alınan mallar ve hizmetler için ödemeler;  bir istemci taraflı dijital cüzdan kurulum gerektirir ve kullanımı kolaydır. Yazılım yüklendikten sonra, kullanıcı tüm ilgili bilgileri girer ve  dijital cüzdan kurulmuş olur!.

Dijital cüzdan, kullanıcılara, bilgilerini güvenli ve doğru bir şekilde aktarma seçeneği sunar!. İşlemler, basitleştirilmiş yaklaşım, kullanılabilirlik ve müşteri için daha fazla fayda sağlar! Dijital cüzdan genellikle ödeme kartının ayrıntılarını web sitesine geçirmediğinden, işlemlerin güvenliğini de artırabilir!  

Türk Devleti, Kadim Türk Devlet Aklı nezaretinde, virüs akabinde kurulması planlanan yeni dünya düzeni ve sistematiğine  yönelik, tüm tedbir ve önlemlerini almakta, stratejik ve taktik öngörülerini de  yapmaktadır!. Dijital LİRA  ve Dijital Cüzdan vb. her türlü planlama ve hazırlıklarını da, yeni döneme göre dizayn etmektedir!. Artık yeni dünya sistematiğinde figüran değil, masada olan ve her türlü  oyunu kuran, küresel kirli ve  sinsi tuzakları  da bozan, bir Türk Devlet Aklı vardır!. Artık yerli ve milli, kendi ürettiği yazılım ve diğer dijital işlemler ile yeni döneme hazır bir  Türk Devleti vardır!. Türk Devleti;  2023 -2053 ve 2071 kızıl elma hedeflerine doğru adım adım ilerlemektedir!. Engel olmaya kalkan, tüm küresel ve işbirlikçi ekol temsilciler  bir bir kırılacaktır!.  

Ayasofya ve Türk Devlet Aklı!.

Türk Cumhuriyeti Devleti, 7 Şubat MİT krizi ile başlayan,  Gezi olayları, akabinde ki 17 – 25 Aralık operasyonları ve son olarak 15 Temmuz tarihinde ki hain darbe ve işgal kalkışması ile küresel ve emperyalist güçlere, içerideki işbirlikçiler mahareti ile tamamen teslim edilmek istenmiştir! Türk Devleti, tarih, kültür, coğrafya ve kadim devlet aklı ile küresel ve emperyalist güçlerin bölgemizde ki, tüm kirli plan, sinsi hesap ve sömürge çıkarları için tek engel konumunda bulunan devlet ve millet olarak görülmektedir!. Bölgede başka bir milletin böyle bir konumu ve iddiası bulunmamaktadır!. Türk devleti tamamen kontrol ve denetim altına alabilmek için her yol denenmiştir!. Türk Devleti, Kadim Türk Devlet Aklı, devlet  ve millet sevdalısı AK Sakallılar  ile birlikte tüm zincirlerini  bir bir kırmakta, tam bağımsızlık yolunda  ve  tarihi küllerinden yeniden  daha güçlü bir şekilde doğmaktadır!. 

Ayasofya; Bizans İmparatoru I. Justinianus tarafından, 532 – 537 yılları arasında İstanbul tarihî yarımadasına inşa ettirilmiş ve 1453 yılında Fatih Sultan Mehmet Han tarafından fethedilmesinden sonra camiye dönüştürülmüştür! Ayasofya, mimari bakımdan bazilika planı ile merkezî planı birleştiren kubbeli bir yapı olup kubbe geçişi ve taşıyıcı sistem özellikleriyle mimarlık tarihinde önemli bir dönüm noktası olarak ele alınır!.

Ayasofya adında ki “aya” sözcüğü “kutsal ve azize”, “sofya” sözcüğü ise eski Yunanca da “bilgelik” anlamındaki sophos sözcüğünden gelir.  Dolayısı ile “aya sofya”, “kutsal bilgelik” ya da ” ilahî bilgelik ” anlamına gelmekte olup ve ” Ortodoksluk mezhebinde ” Tanrının üç niteliğinden biri sayılır!.  Bizans döneminde Ayasofya, büyük “ kutsal emanetler ” zenginliğine sahiptir!..

Ayasofya, o zamana kadar en büyük yapı olarak kabul edilen Süleyman Tapınağından daha büyük olduğu için; İmparator I. Justinianus, halka yaptığı açılış konuşmasında; ” Ey Süleyman! Seni yendim ” demiştir!. Peki, neden?!  Süleyman Tapınağı, Tevrat’a göre, Kudüs’teki ilk Yahudi tapınağı; Hz. Süleyman’ın inşa ettirdiği, Yahudilerin Kutsal Ev dedikleri ve Hz. Süleyman tarafından yapıldığı için de “ Süleyman Mabedi ” olarak bilinmektedir!.  

8. Cumhurbaşkanı rahmetli Turgut Özal, Ayasofya’yı cami olarak aslına rucü edebilmesi için çok mücadele vermiştir! Fakat ömrü vefa etmemiş, içerideki işbirlikçiler ve sızıntı küresel ekol temsilcileri ile olan denge siyaseti ve gelgitlerden dolayı başarılı olamamıştır!. 15 Temmuz 2016 tarihinde ki hain darbe, işgal kalkışması  ve 10 Temmuz 2020 Ayasofya tarihi kararına kadar olan süreçte, Türk Devletinde yaşananlar; Büyük ve Güçlü Türk Devleti için, Kadim Türk Devlet Aklı ile birlikte, küresel ve emperyalist işbirlikçiler ve sızıntı ekol temsilcileri devlet kademesinden bir bir ayıklanmaktadır!. Türk Devleti, Anadolu’nun İslamlaşmasında büyük emeği olan, diriliş ve direniş erleri ile birlikte,  Anadolu ve hinterlandında ki kızıl elma kutsal yolculuğuna kaldığı yerden yeniden devam edecektir!.

2019 yılı Aralık ayında Çin’de görülen, daha sonra da dünya’ya yayılan ve ülkemizde, 11 Mart tarihinde ilk vaka tespit edilen pandemi sonrası, Türkiye Cumhuriyeti Devleti Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan İstanbul’a taşınmıştır! Başkan Erdoğan, pandemi sürecini ve dünya devletleri ile olan tüm görüşmeler, bağlantılar ve anlaşmaları da buradan yönetmiştir!.  Pandemi sonrası dünyada ve yerelde, kültürel, siyasi, ekonomik ve dini olarak   her şeyin değişeceğini de vurgulamıştık!. Ayasofya’nın cami olarak yeniden açılması, dini algıların değişmesinin son mührüdür!. Türk Devleti, pandemi günlerinde, 170 ülkeye yardım elini uzatmış, tarihsel inşa ve ihya medeniyet mefkuresi yeniden canlanmıştır!. Türk; Adalet dağıtan, Hakikat temsilcisi ve mazlum milletlerin de hamisi ve hadimidir!. Bu süreçte unutulması gereken gelişme,  Türkçe konuşan devlet başkanları ile  bölgesel ve küresel barış, huzur ve istikrara katkıda bulunmak için yapılan anlaşmalar, görüşmeler  ve toplantılar çok dikkate değer ve manidardır!.

Ayasofya’nın CAMİ sürecine yeniden dönmesi için Türk Devleti bir karar alıyor ve tepki gelen ülkelere bakar mısınız?! İran, Suudi Arabistan, Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri!. Size ne oluyor ki?! Kim adına ve ne için tepki veriyorsunuz?! Hani siz İSLAM devleti idiniz?! Ya da İslam’ın temsilcisi Türk Milleti, ellerinde ki oyuncağı almakta olduğu için olabilir mi?! Neden olmasın! Avrupa’dan gelen sesler ve tepkiler ise, ellerinin altından kayan ve denetimlerin çıkan bir Türk Devleti olduğu için ne yapacaklarını şaşırmış durumdalar! Gelecekler! Biat edecek ve teslim olacaklar! Başkaca bir tercih ve seçimleri kalmamıştır! Yeni dünya Düzeni  TÜRK Devleti olmadan kesinlikle kurulamayacaktır!.

Şimdi soralım! Danıştay ve Cumhurbaşkanının, 10 Temmuz 2020 tarihinde ki, Ayasofya kararları,  öylesine ve sıradan bir tarih midir?! 24 Temmuz  2020 tarihinde Ayasofya camiinde yeniden  ilk namazın kılınacak olması da mı tesadüfidir!. M.S. 10 Temmuz 138 tarihi, Roma İmparatoru Hadrianus’un ölüm tarihi olduğunu sadece  hatırlatalım!. 10 Temmuz 1921 ve 24 Temmuz 1921 tarihleri arasında, Kütahya ve Eskişehir Muharebeleri, Yunanistan ile Ankara hükumeti arasında gerçekleşmiştir! Bu tarihler de mi sıradan ve öylesine seçilmiştir!. Bu tarihlerin arkasında  ve muhataplarına, Kadim Türk Devlet Aklı ve devlet – millet sevdalısı AK Sakallıların derin anlamlar içeren mesajları yok mudur?!

Hanif kelimesi Kuran Kerimde;  İbrahim, ne Yahudi idi, ne de Hristiyan!.  Fakat O, Hanife, Allah’ı bir tanıyan ve Hakka yönelen, bir Müslümandı. Allah’a ortak koşanlardan da değildi, buyrulur! (Ali İmran-67) Yahudiler ve Hristiyanlar, Müslümanlara; Yahudi veya Hristiyan olun ki, doğru yolu bulasınız,  dediler. Onlara de ki: Biz, doğru olan İbrahim’in dinine uyarız. O, müşriklerden değildi, buyrulur!. (Bakara-135) Ey iman edenler! Allah’tan, O’na yaraşır şekilde korkun ve ancak Müslümanlar olarak can verin. (Ali İmran-102) Artık siz, yüz çevirirseniz, zaten ben sizden bir mükafat istemiş değilim. Benim mükafatım ancak Allah Teala’ya aittir. Ve ben Müslümanlardan olmakla emir olundum. Her Peygamber Müslüman’dır, buyrulur! (Yunus-72)

Türk Devleti ve ANADOLU AMFİBİ Harekatı!.

Dünya tarihine kabaca batığımızda, imparatorluk veya kürsel devletlerin  güç dengesi ve çöküşleri hakkında, karşımıza çıkan tablo şöyledir!. Denizlere hakim olan devletler, nüfuz, güç alanı ve hegemonya varlıklarını sürdürebilir bir konumda olmuştur!. Denizlerde ki hakimiyet ne zaman yavaşladı ise güç ve nüfuz dengesi, her daim tersine dönmüştür!. Osmanlı İmparatorluğunun yükselme, gelişme ve çöküş  dönemleri,  mezkur durumun  en güzel örnekleridir!. Osmanlı, denizlere hakim olduğu dönemlerde,  imparatorluk olarak her daim güçlü olmuştur!. Aksi durumda ise sorunlar, sıkıntılar yaşanmış ve geri çekilme ile birlikte çöküş de başlamıştır!.

Türk Devlet Aklı, 15 Temmuz hain darbe ve işgal kalkışması akabinde, Libya, Suriye ve Akdeniz konusu öne çıkarken, Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı,  Barış Pınarı ve Bahar Kalkanı harekâtları ile hem Suriye’nin kuzeyi sınırlarımızda kurulmaya çalışılan terör koridoru ve hem de İdlib’teki insani dramın önüne geçilmiştir! Libya, Akdeniz ve Afrika’nın sıklet merkezidir!.  Libya hem Akdeniz hem de Afrika’nın kapısıdır!. Libya’da ki meşru hükümet ile Türk Devleti arasında imzalanan MEB, askeri ve diğer anlaşmalar, bölgede ki gelişmelerin seyrini değiştirmiş, Doğu Akdeniz’de Türk Devletine karşı kurulan kirli tuzak, sinsi hesap ve planlar, Kadim Türk Devlet Aklı ile birlikte,  bir bir bozulmuş, akamete uğramış ve uğramaya da halen devam etmektedir!.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, tarihten gelen tecrübeler çerçevesinde, denizlere hakim olmadan ve özellikle de kendi hinterlandındaki denizlerde nüfuz etkisini artırmadan, ulusal güvenlik ve ulusal güvenliğinin olmaz ise olmazı ekonomi güvenliğini sağlaması mümkün değildir! Türk Devletinin Ulusal ve Ekonomi güvenliği, gönül coğrafyasında ki barış, huzur ve adalet bekleyen tüm mazlum bölgelerdedir! Kadim Türk Devlet Aklı ile birlikte Türk Devleti, 2023 – 2053 ve 2071 vizyonu çerçevesinde ki Büyük ve Güçlü Türk Devleti için,  güvenlik ve bekasına matuf,  stratejik ve taktik, tüm  plan ve öngörüler zaviyesinden her türlü yatırım, hamle  ve girişimlerde bulunmaktadır!.  Tabii ki birilerinin de uykuları kaçmaktadır!.  Eski hali özleyenler, Türk Devletine efelenmeye başlamıştır!. Aksi halde, Anadolu coğrafyasını  Türklere dar edeler!. Aksi halde, Anadolu coğrafyasına bedeller ödemek sureti ile bin yıl önce geldiğimiz topraklara geri göndermek için bekleşen,  küresel ve  emperyalist güçler ve içimizdeki işbirlikçi ve sızıntı ekol temsilcilerine meydanı terk etmiş oluruz!. 

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Savunma Sanayi Müsteşarlığı İcra Komitesi, 26 Aralık 2013 tarihinde, TCG Anadolu Amfibi Gemi Projesi kapsamında, geminin sahip olacağı konfigürasyonun belirlenmesi için yürütülen görüşmeler ve DzKK’nın talepleri doğrultusunda, F-35 B VTOL uçaklarını konuşlandırabilecek, 120’ eğime sahip kalkış rampası,  35 tona kadar iniş ve kalkış ağırlığına sahip, orta ve ağır sınıf helikopterler ile tilt ve rotorlu hava araçları, İHA’ların iniş ve kalkışına uygun olacak şekilde güncellenmesi ve üzerinde 6 spot iniş ve kalkış noktası uçuş güvertesinin baş tarafında yer alması kararlaştırılmıştır!

Amfibi harekâtların geçmişi, milattan önce 1200’lü yıllara kadar dayanmaktadır! 1. Dünya Savaşı sırasında, Gelibolu Muharebeleri ve 2. Dünya Savaşı’nın deniz, hava ve kara unsurlarının ortak katıldığı en büyük askeri harekât Normandiya Çıkarması ve TSK’nin deniz, kara ve hava unsurları ile 1974 yılında gerçekleştirdiği Kıbrıs Barış Harekâtını sayabiliriz! Amfibi harekâtı; Hazırlık ve Planlama, Yükleme ve Bindirme, Prova,  Deniz Geçiş ve Amfibi Hücum, Geri İntikal  ve Yeniden Teşkilatlanma, beş safhası bulunmaktadır!.

Amfibi; Kelime olarak; karada, havada ve suda yaşayabilen canlı manasına gelmekle beraber, askerî alanda karada, havada ve denizde hareket kabiliyetine sahip asker demektir!. Türk Amfibi Deniz Piyade Tugayı, Deniz Kuvvetleri Komutanlığının tek amfibi birliğidir.  Düşman ülkenin kıyı sahiline çıkartma yaparak kıyı şeridini ele geçirir ve geriden gelen birliklere hareket imkânı sağlar!. Kıbrıs Barış Harekâtında, Kıbrıs’a ayak basan ilk Türk askeri birliğidir!

TCG Anadolu Amfibi Gemisi; Ege, Karadeniz ve Akdeniz harekât alanlarında ve gerektiğinde Hint Okyanusu ile Atlantik Okyanusunda kullanılabilecektir!  LHD ile uyumlu olarak Taarruz Uçakları, Taarruz Helikopterleri, Çok Maksatlı Orta Yük Nakliye Helikopterleri, Havadan Erken İhbar Helikopterleri, Genel Maksat Helikopterleri, Gemiye Konuşlu İnsansız Hava Araçları da envantere kazandırılacaktır!  Ameliyathane, röntgen cihazları, diş tedavi üniteleri ile yoğun bakım ve enfeksiyon odaları dahil en az 30 yatak kapasitesine sahip bir revir ve hastaneye sahip olacak ve insani yardım operasyonlarında Hastane Gemisi olarak da görev yapabilecektir!

TCG Anadolu Amfibi;  Araç ve personel yükleyerek karaya taşıyabilmektedir!.  F-35’in B varyantı gibi kısa mesafe kalkış ve dikey iniş yapan muharip jet uçakları kullanılabilmektedir! Hizmete alındığında, Türk Deniz Kuvvetleri Komutanlığının envanterine girmiş en büyük muharip gemi unvanı TCG Anadolu Amfibi, hafif sınıf uçak gemisi gibi kullanılabilecek olmakla beraber,  sadece bir uçak gemisi değildir! Öncelikli görevleri; yaklaşık bir tabur büyüklüğündeki askeri birliğin, araçlarıyla birlikte operasyon bölgesine intikalini sağlamak ve gerek görüldüğü takdirde operasyonun komuta ve kontrolünü üstlenmek ve birlikleri karaya ayak bastıktan sonra da, hem muharip ve hem de lojistik olarak destekleyen, çok maksatlı bir hücum gemisidir!

TCG Anadolu Amfibi Harekatı;  Kuvvet aktarımı, düşman veya potansiyel düşman olarak görülen bir ülkenin kıyısına gemilerle taşınan ve çıkarma harekatı eğitimi almış, uygun araç, gereç ve silah ile donatılmış, deniz ve kara birliklerini çıkarmak için denizden başlatılan bir askeri operasyondur! Amfibi operasyon, geniş hava katılımı gerektirir ve farklı muharebe işlevleri için eğitilmiş, organize edilmiş ve donatılmış kuvvetlerin ortak hareketi ile yerine getirilir! Amfibi operasyonlar, sadece askeri amaçla değil, insani yardım için de yapılır!.  Amfibi operasyonlar, kritik görevleri yerine getirmek için yüksek riskli olduğu kadar, yüksek getirili çabaları da  içerebilir!. Amfibi operasyon; uçar birlik ve hava indirme gibi çeşitli harekatları kapsar!

Libya ve Sirte’nin Stratejik Önemi!..

2011 yılında, Libya Lideri Kaddafi’nin öldürülmesi ile bir türlü istikrar sağlanamayan ülkede, Türkiye ve Dünya gündeminin  üst sıralarında yer alıyor!. Neden?!  Bölge ülkeleri Suudi Arabistan’dan Mısır’a ve Avrupa ülkelerinden  Fransa ve  Rusya’ya kadar birçok ülke, Libya’daki gelişmeleri çok yakından takip etmekle kalmıyor, hem askeri ve hem de diplomatik olarak, bu ülkede nüfuz ve söz sahibi olmaya çalışıyor!.  Acaba neden?!

Sirte, Libya’nın Akdeniz kıyısında yer alan ve aynı zamanda Libya’nın Sirte belediyesinin merkezidir. Libya Devlet Başkanı Muammer Kaddafi’nin doğup büyüdüğü ve 20 Ekim 2011 tarihinde vurularak öldürüldüğü kenttir. Kaddafi neden Sirte’de öldürülmüştür?! Libya İç Savaşı’nda Trablus’un düşmesi ile Muammer Kaddafi, Sirte’yi 1 Eylül 2011’de Libya’nın yeni başkenti ilan etmiştir. 15 Eylül – 20 Ekim 2011 tarihleri arasında gerçekleşen Sirte Muharebesi sonucunda, Ulusal Geçiş Konseyi güçleri şehri almış, şehir muharebe sırasında neredeyse tamamen yıkılmıştır! 2007 yılı Ekim ayında, Sudan hükümeti ile Darfur’daki isyancı gruplar arasındaki ateşkes görüşmeleri de Sirte şehrinde yapılmıştır!

Libya Ulusal Mutabakat hükümet  ordusunun başkent Trablus, Terhune, Beni Velid ve diğer bölgeleri ülkenin doğusunda ki gayrimeşru güçlerin lideri Hafter’e bağlı milislerden temizledikten ve Sirte kenti geri alınamazken, Rusya tarafından, kent,  ” kırmızı çizgi ” olarak nitelendirilmesi, şehrin önemini ortaya koymaktadır!.  Rusya ve Sirte için  kırmızı çizgimiz diyor?! Neden acaba?!  Mısır’ın darbeci generali Sisi de “ Sirte bizim kırmızı çizgimizdir ” diyor!. Bak sen!.  Sisi, sana ne oluyor ki?!  Sisi ve benzerlerine sormak gerekir?! Kim ve ne  adına konuşuyorsunuz?! Ederiniz nedir?!  Peki neden? Senin gibi küresel ve emperyalist uşakları, bu bölgede kimse hatırlamıyor! Tarih, seni ve senin gibileri, hayırla yad etmeyecektir!.

Sirte şehri; Bingazi ile başkent Trablus’un ortasında yer alması ve tarihi olarak Trablus bölgesi ve Libya’nın batısı olarak kabul ediliyor. Sirte’nin stratejik önemi, Cufra Hava Üssü’nün kuzeyinde yer alması ve ikisi arasında dağlık olmayan, 300 kilometrelik açık bir alan bulunmasından kaynaklanıyor! 

Rusya,  Cufra’yı kuzey Afrika’da daimi bir üs olarak elinde tutmak istediği ve böylece Akdeniz’in güneyinde kendisine önemli bir dayanak noktası oluşturma arzusunda olduğu iddia ediliyor!.  Rusya, Cufra’yı Suriye’deki Hımeymim hava üssü gibi kullanmak istediği de ifade edilmektedir!.   Rusya, Sirte’nin Libya Ulusal Mutabakat hükümeti tarafından ele geçirilemeyeceğine emin olabilirse, bir deniz üssü daha kazanmış olacak. Aynı zamanda batı sınırlarına füze tehdidi oluşturan NATO’yu da güneyden kuşatacaktır!.  

Darbesi Hafter milisleri, Sirte’nin, Libya’nın petrol ihracatının % 60’ının yapıldığı Petrol Hilali, bölgesine gelecek herhangi bir saldırıya karşı, karakol kenti, işlevi görmesi sebebi ile kenti vermemek için sivil katliamlar dâhil her şeyi yapıyor!  Dolayısı ile söz konusu bölgenin Libya Ulusal Mutabakat hükumeti tarafından ele geçirilmesi, sadece ekonomik değil ve aynı zamanda siyasi bir zorunluluğa da işaret etmektedir!. Darbeci  Hafter milisleri, ya güç dengesi, ya da sonuç alınamayan müzakereler nedeni ile Sirte ve petrol limanlarını uzun süredir ellerinde bulundurmaktadır!.  Peki, buradan kimler ve hangi ülkeler ucuz yollardan petrol almaktadır?! Yoksa, beleşe petrol kapatanların sesi mi çok çıkmaktadır?! Ya da aynı ekip ve işbirlikçilerinin sinsi hesap ve kirli oyunlarını, Libya halkının hakları, barış ve huzuru adına, Türk Devletinin küresel tuzakları bozan ve oyun kuran, Kadim  Devlet Aklı devrede midir?! Neden olmasın?!

Avrupa’nın güney kapısı konumunda  ve zengin petrol kaynakları ile öne çıkan Libya, özellikle Doğu Akdeniz deki gelişmelerle birlikte kilit ülke haline gelmiştir!. Libya’da neler oluyor? Kim, kimle savaşıyor? Libya’da kim kiminle savaşıyor; Türk Devleti bu ülkeye neden asker gönderiyor?  BM tarafından desteklenen ve kabul gören Libya Ulusal Mutabakat hükumeti ile Türk Devleti, MEB ve askeri anlaşmaları neden yapıyor? Libya ve Akdeniz, Türk Devletinin varlık ve beka meselesidir! Türk Devletinin ulusal güvenliği, Akdeniz ve Libya’dan başlamaktadır! Peki, Libya ve Akdeniz’de neler Oluyor? Türk Devleti ve Libya halkının, tarih, kültür  sosyal, coğrafya ve  gönül bağları vardır!.  Kadim Türk Devlet Aklı,  Libya ve diğer bölgelerde ki  tarihi ve gönül bağlarını bir daha kopmamak üzere yeniden kuruyor, küresel ve emperyalist güçler ve içerideki işbirlikçi ve sızıntı ekol temsilcileri mahareti ile engelleme operasyonlarına rağmen; Anadolu ve hinterlandında ki bin yıllık varlık, beka ve bölgenin barış, huzur ve selameti adına  sağlama almaktadır!.

Tarih, Türkleri, Her Bölgeden Çağırıyor!.

Eskiler, su uyur, düşman uyumaz, derler!. Su nedir?! Düşman kimdir?!  Su neyi temsil etmektedir?! Düşman uyumadığına göre, su, ne yapacaktır?! Eli kolu bağlı, başına gelecekleri  bekleyecek midir?!  Böyle bir dünya veya düzen olamayacağına göre!. Peki, düşman denilen kavram ve muhatap, sadece karşımızda ve belli midir?!  Yani, düşman denilen taraf, ayan beyan seçilmekte midir?! Tabii ki hayır!.

Ya, içimizde ki düşman ve bizden görünümlü küresel işbirlikçi ve emperyalist ekol temsilcilerini nereye koyacağız?!  Uluslararası arena ve yerelde ki; küresel ve emperyalist işbirlikçi ve sızıntı ekol temsilcileri; sistem dışına atıldıkları  ve yeni sistemde yer bulamadıkları için akordu bozuk alet gibi  sesleri çok çıkmaktadır!.

Dünyada, korona virüs ile birlikte, yeni bir düzen kurulmakta olduğunu ve yeni düzenin de artık tek kutuplu veya soğuk savaş döneminde olduğu gibi iki kutuplu olması, bugün için sürdürülebilir değildir! Dünya, eski dünya değildir! Yeni kurulacak sistem ve düzen, çok kutuplu olmak zorundadır!. Türk Devleti, Kadim Türk Devlet Aklı ile birlikte, yeni kurulacak düzenin başat aktörü ve kutup başı olacaktır!  Pandemi sürecinde bir kez daha şahit olduk ve tescil edilmiştir!. Birileri kabul etmese de!.

Su, yolunu bulmuştur!. Su, kendi dere yatağında akmaya devam edecektir!. ÖNÜNE GEÇMEK VEYA YÖNÜNÜ DEĞİŞTİRMEK İSTEYENLER İSE  KESİNLİKLE BU DEFA SUDA BOĞULACAKTIR!. BİZDEN HATIRLATMASI!. BEKA YOLUNDA DEVLET OLARAK  BAŞKACA BİR TERCİHİMİZ YOKTUR!.

Beş bin yıllık kadim devlet geleneği olan Türkler, altı yüz yıl, yirmi dört milyon kilometre karelik gönül coğrafyasında, barış ve huzuru temin ederken, bulunduğu her bir yere, Adalet dağıtan,  Hakikat temsilcisi ve mazlum milletlerin de, hamisi ve hadimi olmuştur! Birileri gibi yok etmek ve sömürmek için gitmemiştir!. Gittiği her bir  bölgeyi medeniyet mefkuresi gereği, madden inşa ve manen ihya etmiştir!.  Bin yıllık  eserler, yok edilmek ve yıkım saldırılarına rağmen, vakur bir şekilde, her bir bölgede dik bir şekilde ayakta durmaktadır!.

Neymiş efendim! Türkiye Cumhuriyeti Devleti; Somali’de, Suriye’de, Libya’da, Kıbrıs’ta ve daha adını sayamadığımız, tarih, sosyal, kültür aklı ve  tüm mazlum coğrafyalarda ne işi varmış?! Türkler, zaten bin yıldır bu bölgelerdedir! Siz kimsiniz?! Nereden gelmiştiniz?! On binlerce kilometre ötelerden bu bölgelerde ne işiniz vardır?! Peki, tüm bu aykırı sözleri  kim veya kimler seslendiriyor?! Düşman olarak, ifade ettiğimiz küresel ve emperyalist güçler! Ya içerideki işbirlikçi hain ve ekol temsilcilerine neler oluyor?! Fitne çıkarmayın ve bozgunculuk yapmayın,  dediğimiz vakit ise, biz ıslah edici ve düzelticiyiz, derler!.  Hem de ne düzelticiler!. Ağababaları ile birlikte, her zaman olduğu gibi bugün de, koro halinde aynı nakaratı gür bir seda ile  tekrar ediyorlar?! Bu defa; Başaramayacaklar ve  Engel olamayacaklar!.

Bosna Hersek’te, 2009 tarihinde, kış şartlarında ki görevi esnasında; Barış Gücü’ndeki Türk askeri, oradaki mağdur ve ihtiyaç sahiplerinin hallerini tespit için bilgi topluyor ve merkeze bildiriyor! Türkiye’den gelen paketler, ihtiyaç sahibi adreslere bir bir dağıtılıyor! Köyde erzaklar dağıtılınca, Bosnalı bir yetkili, köyün uzağında, dağın tepesinde, yaşlı bir teyze vardı, oraya çıkmak çok  zor olur diye, bir onu size bildirmedik, diyor!

Asil Türk askeri, verin adresi, biz götürelim, diyor!. Bir binbaşı ve iki yüzbaşı asil Türk subayı, sırtlarına aldıkları yükü, dağdaki yaşlı bir teyzenin evine götürüyor. kapıyı açan yaşlı teyze, Türk müsünüz evladım, der! Evet teyze, TÜRK’ÜZ DEYİNCE; GELECEĞİNİZİ BİLİYORDUM, YAVRUM, der!. Böyle daha nice yaşanmış ve duyulmamış hikayeler vardır!. tabii ki; anlayana ve anlamak isteyene!. Sonsuz kudret sahibi yüce Allah; kimseyi, yanlışı savunacak kadar cahil ve doğruyu inkar edecek kadar da nankör yapmasın!

Azerbaycan İstiklal şairi Ahmed Cevad Ahundzade;  Çırpınırdı Karadeniz şiirinde; Bakıp Türk’ün bayrağına, Selâm Türk’ün bayrağına, Hayran Türk’ün bayrağına, VEFALI TÜRK geldi yine, Kurban Türk’ün bayrağına ve Yol ver Türk’ün bayrağına, diyor!. Neden acaba?!. Şair, Türk Devletinin duruşu ve sergilemiş olduğu medeniyet yürüyüşünü, anlamak istemeyen, idrak ve izan yoksunlarına ne demek istiyor?!

Türk Devletini; Tarih, kültür, coğrafya ve gönül aklı olan tüm bölgelerde ki mazlum milletler, Türk ve Türk’ün Bayrağını saygı ve hürmetle beklemektedir!. Duymamak, görmemek ve gitmemek,  insani ve tarihi büyük bir sorumluluk ve vebaldir!.

KADİM TÜRK DEVLET AKLI VE TÜRK DEVLETİ KARARLI BİR ŞEKİLDE, GÖRMEYELİM, DUYMAYALIM VE GİTMEYELİM DİYEN, TÜM ENGELLEME VE KARALAMA KAMPANYASINDA BULUNAN KÜRESEL İŞBİRLİKÇİ VE EMPERYALİST SIZINTI EKOL TEMSİLCİLERİNE RAĞMEN, KIZIL ELMA ÜLKÜSÜ ÇERÇEVESİNDE Kİ BÜYÜK VE GÜÇLÜ TÜRKİYE HEDEFLERİNE, TARİH VE COĞRAFYANIN SORUMLULUĞUNU DUYMAYA VE GÖRMEYE, EN ÜCRA KÖŞELERE KADAR GİTMEYE VE YARALARI SARMAYA, GÖNÜLLERİ DE İHYA ETMEYE DEVAM EDECEKTİR!.