AK Parti neden kaybetti -2-

Dostlar; 7 Haziran seçim sonuçlarına, özellikle de AK partinin Konya özelinde neden oy kaybettiğine dair iki güz önce yazmış olduğum yazı ile bu konuyu kapatmayı düşünmüştüm. Fakat aday adayları ve başka arkadaşlardan, teşkilatlar ve bireysel bazda yapılan hatalara istinaden sitem dolu ifadeler alınca, bir kez daha bir şeyler karalamayı düşündüm.

Pazarlama İletişimi ve Pazarlama yönetiminde; “Kırık Camlar Teorisi”  (Broken Windows Theory) olarak bilinen;  “Bir kaç camı kırık – dökük bir bina düşünün. Eğer camlar zamanında tamir edilmezse, kimi insanlar başka camları da kırmakta bir sakınca görmeyecektir. Bu şekilde devam ettiği görüldüğünde, binaya daha büyük zararlar vereceklerdir.  Sonunda bina ve binanın bulunduğu o sokaktaki diğer binalar, bir viraneye dönüşerek, yaşanamaz hale gelecektir.”  Demek ki; “ İlk camın kırılmasına, kurumda hata yapan birine ya da çevreyi kirleten ilk duvar yazısına izin vermemek gerek. Aksi halde kötü gidişatı engelleyemeyiz.”

AK Parti Genel Merkez teşkilatı, özellikle de İl, ilçe teşkilatları, teşkilatın adı ile iş yapan ve hata yapan kişi ve kurumları ayıklamasını, temizlemesini beceremediler. Partinin adı ile cebini dolduran, dertleri ihale vb. işler koşturmak ve takip etmek olan; Topluma tepeden bakan, yanına ulaşılamayan, sorun çözmek için geldikleri makamlarda sorun olan – sorun üreten,  egosu ve kibri kendilerinden büyük bireyler ve kocaman bir kitle oluştu. Bu kitleye cevap da toplum tarafından gecikmedi. Cevap aslında kurumsal olarak partiye değil, bu kişilerin tavır ve davranışlarına yönelik olarak toplumsal bir tepki… Onlar o makamlara gelirken sermayeleri neydi… Halen belediye başkanı olan ve birkaç dönemdir devam eden milletvekillerinin, hangi sermaye, bilgi, tecrübe ve diploma ile bu makamlara geldiler sizce… Birey olarak, kendi ismi ile herhangi bir seçimde halkın önüne çıksalar 100 kişiden oy bile alamayacak olanların yanına varılamaz, selam verilemez hale geldiler… Tek sermaye ve dayanakları var, tek bir isim… O sermayenizi de yiyin  bitirin efendiler, …  Güvendiğiniz deniz derya bittiğinde, sizler de zaten çoktan bitmiş ve yok olmuş olacaksınız.

10 Şubat devlet memurlarının istifası ve 20 Şubatta aday adaylıklarının açıklanması ile başlayan 25. dönem milletvekilliği sürecinde,  aday adaylarına, bu davaya göstermiş oldukları ilgi ve teveccühten dolayı bir teşekkürü çok gören teşkilat yöneticileri, bir selamı, başarı dileklerini, 5 dakikalık bir randevuyu çok gören seçilmiş belediye başkanları… AK Parti genel merkeze başvurusuna yapan aday adayı arkadaşlara, il teşkilatındaki bazı yöneticiler tarafından, ilçe teşkilatlarının aranarak, kesinlikle randevu dahi vermeyin, görüşmeyin… Bu nasıl bir mantalite anlamak mümkün değil… Giden kim, arayan kim… Başka bir partiden istihbarat için geliyorlar sanki de görüşmeyin… Suçu nedir. Aday adaylık müracaatını genel merkeze yapmak… Nasıl süper bir deha…

Dostlar; Siyaset uzun soluklu bir maraton işidir. Bu yolda küsmeler, kırılmalar ve darılmalar olabilir. Önemli olan bu olayı, partiye ve kuruma zarar verecek hale gelmeden çözüm yollarını aramaktır. Bir kurumda ve partide elbette ki, kurumdan ve partiden istifade etmek, kullanmak için gelenler olacak. Önemli olan bu düşüncedeki kişileri kurumsal kültür çerçevesinde değiştirebilmek, dönüştürebilmek veya ayıklayabilmektir. Bir milletin ve siyasetinin düzelmesi, kötü görünen insanların imhasıyla değil, iyi görünen insanların çoğalmasıyla mümkündür. Kaliteli insanlarımızın her alanda çoğalması dileklerimle… Hz. Mevlana ne güzel ifa etmiş;

Her gün bir yerden göçmek ne iyi,

Bulanmadan donmadan akmak ne hoş,

Her gün bir yere konmak ne güzel,

Bulanmadan donmadan akmak ne hoş,

Dünle beraber gitti cancağızım,

Şimdi yeni şeyler söylemek lazım,

Ne kadar söz varsa düne ait,

Şimdi yeni şeyler söylemek lazım…

AK PARTİ neden kaybetti

Dostlar; Öncelikle kazasız ve belasız bir seçim sona erdiği için ne kadar şükretsek azdır.

AK Partinin durumu hakkında; Türkiye genelini ulusal gazeteci ve iletişimci ağabeyler değerlendirir. Ben bulunduğum şehre bakar, gözlem, ifade ve yazılarımı ona göre yapar, Türkiye geneline de simülasyon yapmaya çalışırım.

Türkiye geneline baktığımızda;  ‘’ AK Parti’nin demokrasiden, özgürlüklerden, çoğulculuktan, barış dilinden ve yenilikçilikten uzaklaştığı için ‘’’  kaybetmeye başladığının temel noktası olduğunu, ulusal gazetelerden okuyabiliriz. Bunların çoğuna katılmak mümkün değil. HDP denen bir parti, demokrasi, özgürlük ve barış olmadan, Anadolu’nun her şehrinde, İstanbul’da ve her bölgede miting yapabiliyor, oy alabiliyor, vekil çıkarabiliyor. Nasıl bir demokrasi ve özgürlük yokluğu ise anlamak mümkün değil…

Dostlar; AK Partiye gönül veren ve teşkilattaki arkadaşlar birkaç tane eleştirel yazı yazdık diye bizleri ‘düşman – karşı taraf ’ safına koydular. Yapmayın Allah aşkına!  Yazılarım tekrar okunabilir. Şu andaki tabloya göre, tespitlerimin ve uyarılarımın eksiği mi var, fazlası mı…

Biz başka mahalleden sallamıyoruz. Bir İletişimci olarak, dostane, gördüklerimizi,  duyduklarımızı, kendi milleti ve mazlum milletlere umut olduğunu iddia eden bir partiye, kendimize çeki düzen verme babından, pozitif eleştirel birkaç kelam karalamaya çalışıyoruz. Negatif, yıkıcı eleştiri değil. Yapıcı ve pozitif…

Dostlar; İletişimin temeli ‘ durum analizi ve SWOT analizi ‘’ ile başlar. Kendinizi ve rakiplerin analizi ile devam eder. Kendi lider konumundan kaynaklı bir sarhoşluk mevcut olduğu zaman, her söylenen söze ve yazıya gözünüzü, kulağınızı tıkarsınız. Zaten o zaman kaybetmeye başlamışsınız demektir. Şimdiki durum da bu değil mi ki…

Konya özelinde ise AK Parti neden kaybetti… Dostlar; 10 Şubat tarihinde istifaların başlaması ile birlikte, teşkilatların bütün aday adaylarına eşit mesafede bulunmak zorunluluğu vardır. Baban veya kardeşin aday adayı olsa dahi… Aday adaylığı sürecinde adaylara yönelik olarak teşkilatlar tarafından yapılan taraflı hatalar… Aday listeleri açıklandıktan sonra, aday adaylarına ‘ yok ‘ hükmünde davranılması… Herhangi bir toplantıya üst seviyeden aranıp, davet edilmemesi… Şehrin abisi konumundaki zatın şu ifadesi de çok manidardır: ‘’ Aday adaylarını, seçim çalışmaları için herhangi bir toplantıya çağırmayın, kendilerini ‘vekil‘ sanırlar, boş verin’… Nasıl, bence çok güzel… Bu bakış açısı ve ifadeler kaybetmenin en büyük sebebi…

Konya özelinde bir başka duyum; Başbakanlıkta çalışan bir kişinin istifasını verip, aday adaylığını açıkladıktan sonra, aday adaylığı sürecinde, Başbakanlıktaki diğer Konyalı arkadaşlara, Konya teşkilatlarındaki arkadaşlar tarafından arayıp böyle bir ismin başbakanlıkta   ‘ çalışıp – çalışmadığı ‘ kontrol ve sorgulaması yaptıklarında, Başbakanlıktaki diğer Konyalı arkadaşlar böyle bir ismi ‘tanımadıklarını ‘ ifade etmişler.  Nasıl çok güzel değil mi… Sen nasıl kendi evlatlarına nasıl sahip çıkacaksın o zaman… Kendi evladına, yol, dava arkadaşına ve sana değer verene sahip olmamak, olamamak…

AK Parti, 2002 yılında iktidara gelirken ve daha sonraki süreçte ‘’ bu memleketin zencisi olduğunu, öteki olduğunu’’ hep vurguladı. 13 yıllık iktidarın sonunda iktidar nimetlerinden faydalanan arkadaşlar, kendi mahallesinin vefakar ve cefakar yol arkadaşlarına ‘’ jakoben ‘’ tavırlara büründüler.  Yola çıktıkları dava arkadaşlarını, yolda buldukları devşirmelere değiştiler. Elbette ki bu tavırlardan kaynaklı küsmeler ve darılmalar olacaktır. İnsanoğlu etten, sinirden ve duygudan yaratılmıştır. Kendisine ‘ yok ‘’ hükmünde davranan, kendi yol ve dava arkadaşlarını, el üstünde tutmasını beklemeyeceksin. Dostlar; Siyaset yolu bulunduğun ildeki bütün yerel dinamiklerin sürece katılımı ve desteği ile birlikte olur. Ayrıştırmayla değil, Birleştirmek  ve kucaklamakla olur…

 

Davutoğlu ve Başkanlık Sistemi

Dostlar bugünkü köşe yazımızda sizlerle Başkanlık sistemi nedir,  faydaları nelerdir, çalışma sistemi vb. konularla ilgili olarak,  Sayın Başbakan Ahmet Davutoğlunun şehrinde, Başkanlık sisteminin Konyalı seçmene ne kadar anlatılıp anlatılmadığı, seçmenin ne anladığı vb. ilgili birkaç kelam paylaşmaya çalışacağım.

Başkanlık sistemi; Türkiye’de yaşanan siyasal istikrarsızlık vb. konulardan sürekli olarak tartışmalarının yapılmasına yol açıyor. Bu tartışmaların altında yatan nedenler arasında özellikle hükümet sürelerinin çok kısa oluşu ve zayıf icranın güçlendirilmesi isteği yatıyor.

Ülkemizde başkanlık sistemini isteyenlerin dayandıkları 4 temelden söz edebiliriz:
1- Siyasi istikrar isteği: Kısa sürelerle görevde kalan hükümetler ülke sorunlarını çözemiyorlar. Özellikle koalisyon hükümetleri süre açısından istikrarın bozulmasına yol açıyor. Seçim korkusuyla hiç kimse plan ve projelerini uygulayamıyor.
2- Hızlı gelişme için güçlü icra: Dünyanın gelişme hızına uyabilmemiz, toplumun artan gereksinimlerini karşılayabilmemiz için icranın güçlendirilmesi gerekir. Başkanlık sistemi özellikle icrayı güçlü kılar ve icraattan sorumlu olanı net bir biçimde ortaya koyar. Kriz dönemlerinde, acil durumlarda hızlı ve etkin bir müdahale, güçlü bir icra ile sağlanabilir.
3- Tarihsel geçmişimiz başkanlık sistemine uygun: Cumhuriyetin ilk yıllarını, İnönü’nün “Milli Şef” dönemini ve Osmanlı’nın 600 yıllık tarihini başkanlık sistemi için yeterli bir geçmiş ve birikim olarak görenler, başkanlık sisteminin yaşayabileceği bir iklime sahip olduğunu ileri sürmektedirler. Türk halkının yeterli bir devlet kültürüne sahip olduğu, darbe yapan ordunun bile en geç iki yıl içinde kışlasına çekilerek demokrasiyi getirmeye çalıştığını, sırf bunun bile demokrasiye yatkınlığımız açısından önemli bir kanıt oluşturduğu da bu görüşü savunanlar tarafından belirtilmektedir.
4- Başkanlık sistemi diktatörlük ve askeri darbeye neden olmaz. Bu görüşü savunanlar: Ülkemizde başkanlık rejimi olmadığı halde üç kez askeri darbe olmuştur. Darbelerin temelinde rejimin parlamenter sistemde tıkanması ve sosyoekonomik nedenler aranmalıdır. Diktatörlük eğilimi tüm hükümet sistemlerinde mümkündür, Türkiye’de oyların genel dağılımı % 35 sol, % 65 sağ biçimindedir. Bu nedenle ülkemizde sol düşünce taraftarları başkanlık hükümetine karşı çıkarak diktatörlük getireceğini ileri sürmektedirler.

Ülkemizde başkanlık sistemine karşı çıkanların ileri sürdükleri görüşleri de 4 temelde toplamak mümkündür:
1-Dikta rejimi kurulabilir: Demokrasi geleneğimiz başkanlık sistemini kaldıracak nitelikte değildir. Bu sistem demokratik gelişmesini henüz tamamlamamış ülkemizde yürütme ile yasamanın birbirine karışmasına ve böylece yürütmenin fiilen üstünlüğüne sebep olacaktır.
2-Parti disiplininin olduğu ülkelerde başkanlık sistemi çalışmaz: Kıta Avrupa’sı ve Türkiye gibi ülkelerden farklı olarak, ABD’nde Demokrat ve Cumhuriyetçi partiler, disiplinli bir yapıda değildirler.. Bu ülkede partili parlamenter parti grup kararları ile bağlı olmadıkları için, Başkanlar ve kongre çoğunluğu farklı partilerden olsalar da yasama yürütme arasında işbirliği sağlanabiliyor.

3-ABD dışında sürekli bir uygulaması yoktur: Başkanlık sisteminin ABD dışında sürekli bir uygulaması yoktur. Bu sistem, tamamen ABD gibi pek çok dengelerin bir arada bulunduğu federal yapılı bir devlette, üstelik ekonomik açıdan hayli güçlü liberal bir ülkede uygulanma zemini bulabilmektedir. Diğer ülkelerdeki başkanlık sistemi örneklerinin hepsi kesintiye uğramaktadır ve demokratik niteliklerden kopuktur.
4- Parlamenter sistem tıkanmamıştır: Sistemin reforma ihtiyacı vardır. Tıkanıklar parlamenter sistemden kaynaklanmamaktadır. Başkanlık sistemi arayışları Türkiye’nin parlamenter rejimle edindiği deneyimleri ve ödediği bedelleri yok saymaktadır. Başkanlık sistemi yasamanın sorunlarını çözememektedir, sadece yürütmeyi güçlendirir. Türkiye’nin temel sorunu yasamanın görevlerini tam anlamıyla yerine getirememesidir.

Başkanlık sisteminin Konyalı seçmene, Başbakan Ahmet Davutoğlunun şehrinde seçmene tam ve net anlaşılır bir şekilde anlatılmadığı kanaatindeyim. Konyalı seçmenin, Başkanlık sistemi noktasında kafalar çok karışık. Daha önceki yazılarımda sürekli anlatmaya çalıştığım konu zaten müphemiyet, kapalılıktı. Konyalı seçmenin bu konuda bilgilendirilmesi gerekmektedir.  AK Parti teşkilatlarının da Başkanlık sistemi ve Başbakanımızın durumu hakkında seçmeni bilgilendirmediğini düşünüyorum. Konyalı seçmen o zaman neden destekleyelim noktasına geldi veya gelmek üzere. İletişimin olmadığı her yerde dedikodu mekanizmasını işlediğini söylemiştik. Seçim dönemlerinde daha fazla çalışır. Çünkü siyasi rakipleriniz durmuyor. Başkanlık sisteminin Konyalı seçmene açık, anlaşılır bir şekilde anlatılmadığını düşünüyorum. Başkanlık sistemi yürürlüğe girdiği takdirde zaten Başbakanımız olan Konya’nın evladı bu sistemde kesinlikle olmayacak gibi bir kanaat Konyalı seçmende, düşünceden sözlere girmeye başladı. Seçimi,m son haftasına girmekte olduğumuz şu günlerde dostlar biraz daha gayret… Biraz daha çalışma… Seçmenin bu konuda aydınlatılması, kör noktaların vuzuha erdirilmesi için… İleride pişman olmamak adına… Şunu da yapsaydık vb. pişmanlıklar olmaması adına… Konya gibi Anadolu’nun göbeğinde HDP gibi bir parti meydan toplantısında diğer iki muhalefet partisinden daha fazla seçmeni topladı ise düşünmek gerekir derim. Aman ha dikkat… Pişman oluruz, toplum olarak sonra…

AK PARTİ Teşkilatları Ne Yapıyor

Dostlar; Daha önceki yazılarımızda, bu seçimin ülke açısından öneminden, ülkemizin, bölgemizin ve mazlum milletlerin bulunduğu durum ve şartlardan kabaca bahsetmeye çalıştık. Bir İletişimci olarak her zaman olduğu gibi kamuoyuna genel resmi göstermeye çalışıyoruz. Resmi okumak, yorumlamak, muhakeme etmek okuyucuya aittir.

Dostlar; Bu bölgede kavga hiçbir zaman bitmez, bitirmezler. Bu bölge üzerinde hesabı olan Büyük Devletler, bölgemizin STABİL olmasına 100 yıllardır izin vermedi, vermeyecekler. Ne zaman menfaatleri bitti, ne zaman petrol, doğalgaz vb. kaynaklar tükendi, ne zaman ki Müslümanlar asimile / dejenere oldu, ne zaman ki bölgenin aklından, ruhundan, hayatından İSLAM tamamen silindi,  belki o zaman izin verebilirler… Elbette ki Rabbim nurunu tamamlayacaktır. Biz İnanalar olarak ona tam olarak sahip olamasak da… Bölgemizde sürekli olarak bir kavga / kaos çıkartanları mı?   Müslümanlar arasında sürekli olarak kan akmasına zemin hazırlayanları mı?  Yeni yeni İŞİD / DEAŞ vb. örgüt kuranları mı ararsınız.  Ülkemiz içinde ve bölgemizin tamamında,  kullanılmaya müsait taşeronları,  birey ve kurumları mı.. Ne ararsanız hepsi bizim bölgemizde mevcut. Seç, beğen al ve kullan at… Nasıl süper değil mi… Bu şartlar içerisinde bölge lideri ve devleti olmaya çalışan bir ülkenin bireyleri olarak bizler neler yapıyoruz;  Hiçbir şey… Özellikle de AK Parti teşkilatlarındaki dostlara seslenmek istiyorum.

Seçilmiş Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve ulusal gazetelerdeki bazı yazar ve çizer ağabeyler,  seçim haftasının son düzlüğüne girmekte olduğumuz şu günlerde sürekli olarak, AK Parti teşkilatlarında bir rehavetin mevcut olduğundan şikâyet etmekteler. Bu Parti iktidara geldiği 2002 yılından beri nimeti götüren arkadaşlar neredeler… Dostlar,  Zahmet olmadan Rahmet meydana gelmez. Daha önceki seçim başarılarının vermiş olduğu bir rahatlık var gibi… Önceki yazılarımda, bir İletişimci olarak,  gözlem tespitlerimle sürekli olarak uyarmaya çalıştım. Seçmenin ne yapacağı hiç belli olmaz. Her an bir ters köşe yapabilir. Onun için çalışmak ve çok çalışmak gerekir… Bölgenizdeki Yerel dinamikler vasıtası ile…

Başbakan Prof. Dr. Ahmet Davutoğlunun şehrine baktığımızda durum çok farklı mı?  Benim gözlem ve izlenimlerime göre de Hayır. AK Parti Konya teşkilatlarında daha fazla bir rehavet mevcut.  Daha önceki dönemlerde milletvekilliği yapanlar ve aday adaylığı müracaatında bulunan siyasi arkadaşlar neredeler…  Aday adaylığı sürecinde bu şehirde daha fazla heyecan vardı. 7 Nisan tarihinde adaylar açıklandıktan sonra bu şehirde seçim atmosferi falan kalmadı. AK Parti adına seçim o gün bitti. Seçime 15 günden az bir süre kalmasına rağmen bu şehirde, yani AK Parti Genel Başkanı ve Başbakanın şehrinde,  dostlar seçim, meçim yok… Konya seçmeni AK Parti teşkilatlarına seçim sonucunu garanti vermiş gibi 14 /14 cepte… Konyalı seçmene buradan Teşekkürler… Teşkilatlar, çalışmaya gerek yok havasındalar. Yazımızın başında da vurgulamaya çalıştığım; Mazlum milletlerin umudu olduğunu iddia eden bir milletin ve parti teşkilatlarının durumuna bakar mısınız? Onlara umudu aşılayacak bir katalizöre / lidere ihtiyaçları var.  Başbakanın Konyalı olması da yeterli değil demek ki… Eskilerin ifadesi ile ‘’ ‘Kendisi himmete muhtaç dede, kaldı ki başkasına nasıl himmet ede! ‘’ … Dostlar, bizimkisi bir İletişimci olarak, dostane gözlem, uyarı ve tesbit…  Değerlendirmek veya dikkate almak sizin kontrolünüzde…

Bir ve Beraber olmak: Konya…

Geçtiğimiz günlerde;  Birlikte Konya’yız Platformu’nun,  Dedeman Otel’de  ‘’Güçlü Başbakan Güçlü Konya’’  temalı Konya adına birlik ve beraberlik mesajı veren bir toplandı düzenlendi. 

Toplantıya;   KTO Başkanı ve yönetim kurulu üyeleri, KSO Başkanı ve yönetim kurulu üyeleri, KTB Başkanı ve yönetim kurulu üyeleri, MÜSİAD Başkanı ve Yönetim kurulu üyeleri, SELSİAD Başkanı ve yönetim kurulu üyeleri, İpekyolu İş Adamları Derneği Başkanı ve yönetim kurulu üyeleri, AK Parti il ve ilçe teşkilat yetkililerinin yanı sıra,   ANAP Konya eski Bakanlarından Mehmet Keçeciler, MHP eski İl Başkanı Yusuf İnanç,  Selçuklu Belediyesi eski Başkanı İsmail Öksüzler,  CHP eski İl Başkanı Rahmi Baştoklu, İlim Yayma Cemiyeti Başkanı Mehmet İncili ve yönetim kurulu üyeleri,  Hayra Hizmet Vakfı Başkanı Hasan Hüseyin Varol ve yönetim kurulu üyeleri, Büyük Selçuklu Kültür ve Eğitim Vakfı Başkanı ve ismini burada sayamayacağım daha birçok vakıf, dernek başkanı ve yönetim kurulu üyeleri yer aldı.  Konya adına böyle ulvi bir hedef doğrultusunda bir araya gelen ve emeği geçenlere çok Teşekkür ederim. Allah hepsinden Razı olsun. Konya kabuğunu kırmaya mı çalışıyor nedir?

Birlikte Konya’yız Platformu toplantıda yapmış olduğu açıklamada; Konya dünyanın yakından takip ettiği il olduğu belirtilerek; “Akan kanı durdurmak için savaşacak Başbakanımıza en güçlü desteği vermeliyiz. Vereceğimiz destek dünya tarafından takip edilecek. Seçimlerde önce Konya’nın sonuçlarına bakılacaktır. Konya’nın seçim sonuçları herkes tarafından hatırlanacaktır. Tarihe not düşülecektir.

Tüm ilçe, mahallelerle Taşkentli Torosların evladı Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu’na destek vereceğiz. Biz, 2,5 milyon Konyalı olarak Ahmet Davutoğlu’nun etrafında kenetlenerek bir araya gelmek istiyoruz. Çünkü güçlü Başbakan demek, güçlü Konya demektir. Konya’yı tarımın başkenti yapmak için, Milli savunma sanayinin kalesi yapmak için, Kavşak noktası yapmak için, Başkentte Kadim başkent olduğunun tescili için yanında olacağız. Birlikten güç doğar diyeceğiz. Konya tarihi için önemli olan bu seçimler de Konya ayağa kalkmaya hazırdır” ifadelerinde bulundu.

Toplantıya telefonla bağlanan Torosların ve Konya’nın evladı Başbakan Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu;  “Bugün Konya’da gerçekleştirdiğiniz Konya için birlikteyiz Platformu toplantısı için bizzat teşekkür etmek isterim.  Toplantı metnini ve temasını okuyunca doğrusu çok duygulandım ve Konyalı olmaktan bir kez daha gurur duydum. Görüş farklılıklarının da bir kenara bırakılarak,  Konya için hep beraber olma yönünde çok değerli bir kadronun beyan ettiği bu görüşler, benim için büyük bir enerji kaynağı oldu.  Hepinize teşekkürü bir borç biliyorum. Bütün hemşerilerime buradan teşekkür ediyorum. İnşallah 7 Haziran’da Konya’dan bu anlamda güzel ve gür bir sedanın yükseleceğine inancım tamdır.  Toplantıya katılan herkesi tek tek kucaklıyorum ve selamlarımı iletiyorum. Allah razı olsun. Allah yar ve yardımcımız olsun.”  şeklinde duygulu bir konuşma yaptı.

Bir İletişimcinin görevi, Bir olayın veya haberin görünenin haricindeki arka planını görebilmeyi ve eleştirel bakabilmeyi gerektirir. Ülkeler, şehirler,  devasa büyüklükteki kurum ve kuruluşlar idare edilirken bir vizyon, plan ve strateji üzerine bina edilir.  Bu planlar çok uzun vadeli olmak zorundadır. Günübirlik plan ve strateji olmaz, olamaz.  Durumsal hareket edilemez. Kurumsal bir çerçevede hareket edilmek zorunluluğu vardır. Başarılar da zaten bu plan ve stratejiye göre şekillenir.  Bir şehri, kurumu ve ülkeyi yönetmeye talip olduğunuz zaman, mikro ve makro planlarınız mutlaka vardır.  İnancımız gereği elbette ki Büyük PLANI yapan Yüce Kudrete de teslim olacağız.  Fakat Bizim de bulunduğumuz yerle ilgili olarak bir plan ve stratejimiz olmalı.

Dostlar;  Konya adına bu çalışma gecikmeli de olsa görmemiz gereken çok güzel bir manzara.  Böyle  birliktelik veya çalıştay vb. adı her ne olursa olsun, Sayın Başbakan Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu 28 Ağustos 2014 tarihinde AK Parti Genel Başkanı olarak kongreden çıktığı gün veya 01 Eylül 2014 tarihindeki AK Parti Konya teşkilatının birkaç otobüs ile gidilen Grup toplantısına böyle bir Konya çıkarması yapılmış olsa çok anlamlı olabilirdi.  Her zaman söylendiği gibi Türk’ün aklı sonradan çalıştı. Söz konusu Konya ise gerisi teferruattır noktasına,  bu şehrin ileri gelenleri ve kanaat önderleri yeni yeni bir araya gelmeye başladı. Kendi partisini, cemaatini, derneğini, bölge taassubundan kurtulmaya başladı… Zincirlerini kırmanın zamanı geldi.. Sebep olanlardan Allah Razı olsun… Bu şehir adına çok güzel bir gelişme… Her yeni güzel gelişmenin bir başlangıcı olduğu gibi.. Bu birliktelik adına fikir beyan eden veya gayrette bulunan herkese Teşekkür ederim, Allah hepsinden Razı olsun…

Başkan Musa Arat’la

 

Hafta sonu AK Parti Konya İl başkanı Musa ARAT Bey ile görüştüm.  Daha önceki siyasi iletişim, algı yönetimi ve özellikle yereldeki iletişim çalışmaları ile ilgili yazılarımın çerçevesinde, seçim çalışmaları ve siyasi iletişim noktasında fikir alışverişinde bulundum.

Başkan Musa Bey sahada seçim çalışmaları hakkında, bütün ilçe, köy ve beldelerde 600 araç ile saha bulunduklarını, çalmadık kapı ve selam vermedik tek bir birey – seçmen dahi kalmadığını, özellikle de hemşerimiz Konya’nın evladı Sayın Başbakanımız Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu’nun mektubunu her gittikleri yerde seçmene ulaştırdıklarını ifade ettiler.

Musa Başkan, seçim çalışmalarını özellikle de iletişim çalışmalarını çok objektif bir şekilde ve bilimsel çerçevede yapmaya çalıştıklarını söyledi. Sürekli olarak,  yerelde anket çalışmaları yaptırdıklarını, bunun sonuçlarına göre karar aldıklarını ve uygulamaya geçtiklerini söyledi.

Musa Başkan, İl yürütme kurulu ve İl yönetim kurulu çalışma ekibi ile çok özverili çalıştıklarını ve ekip üyelerinin arasında daha önceki dönemlerdekine nazaran güzel bir sinerjinin mevcut olduğunu da buyurdular. Çalışma ekibindeki her bireye bu özverili çalışmalarından dolayı, Teşekkürü bir borç bildiğini ve Allah hepsinden razı olsun dileklerinde bulundular.

Musa Başkan, seçim haftasına doğru yaklaşmakta olduğumuz şu günlerde, seçime yönelik olarak, önümüzdeki günlerde tamamlanacak olan, Konya’nın evladı Başbakanımıza atfen çok güzel bir tanıtım filmi de hazırladıklarını ifade ettiler. Bundan sonra seçim çalışmaları için gittikleri her yerde ve özellikle de medya da bu tanıtım filminin gösterimini yapacaklarını söyledi.

Musa Başkan, Konya özelinde bütün Konyalı hemşerilerinden,  AK Parti İl Başkanı olarak değil,  bir Konya sevdalısı, bu Kadim şehir için derdi olan bir Konyalı olarak:  Konya’nın ve Torosların evladı Sayın Başbakanımız Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu’nun desteklenmesini, yanında olunması gerektiğini, bunun siyasetle alakasının olmadığını, bütün Konyalı hemşerilimizin duymasına da isterim şeklinde konuştu.

Ak Parti Konya İl Başkanı Musa Arat beyin, azim ve kararlılığı Konya’yı farklı ve güzel noktalara taşıyacağını gördüm. Başkana ve ekibine, Konya için yapılabilecek güzel hizmetlerden dolayı yürekten BAŞARILAR diliyorum. Rabbim YAR ve Yardımcınız olsun…

İletişimin Bütünleşik Hali

Dostlar, bugünkü köşe yazımızda, klasik ve bütünleşik pazarlama iletişimi nedir, nasıl çalışır vb. özellikleri hakkında kabaca bilgiler vermeye…  7 Haziran Genel seçimine doğru hızla yol almakta olduğumuz şu günlerde, siyasal iletişimin bütünleşik iletişim boyutunda, Konya özelinde neler yapılması veya yapılmaması noktasında, bir İletişimci olarak birkaç cümle sarf etmeye çalışacağım…

Klasik pazarlama iletişimi, bir şirketin, kurumun, partinin, fikirleri ve ürünleri hakkında, Reklam, halkla ilişkiler, satış geliştirme, kişisel satış, doğrudan pazarlama, CRM, satın alma noktası iletişimi, sponsorluk, ticari fuar ve sergi vb. araçlarının farklı mesaj, farklı kanallarla ve farklı zamanlarda kullanılması…

Bütünleşik pazarlama iletişimi, bir şirketin, kurumun, partinin, fikirleri ve ürünleri hakkında açık, tutarlı, ahenkli ve inandırıcı bir mesaj oluşturacak şekilde, çeşitli iletişim kanallarını  ( geleneksel – YEREL medya, dijital medya vb.) dikkatle bütünleştirip koordine etmesini sağlayan iletişimin bir uygulama alanıdır.

Klasik İletişim anlayışı;  Ne üretirsem satarım, Nerede üretirsem satarım, Ne kadar üretirsem satarım, Hangi fiyattan sunarsam satarım, Hangi koşullarda üretirsem satarım, Ne zaman üretirsem satarım, sorularına tek tek, farklı farklı cevaplar arar..

Bütünleşik İletişim Anlayışı ise Ne üretmeliyim ki satabileyim,  Nerede üretmeliyim ki satabileyim, Hangi fiyattan satabilirim,  Hangi koşullarda üretim yapmalıyım,  Ne kadar üretirsem satarım,  Ürünlerimi nerelerde satmalıyım,  Markamın topluma yansıyan artı değerleri neler olmalı, sorularına bir bütünlük halinde cevap arar..

Tüm İletişim faaliyetleri farklı tanıtım araçlarından oluşur ve bu araçların birlikte bir ahenk içinde işleyebilmesi, İletişim amaçlarının gerçekleştirilebilmesi açısından çok önemlidir. Bütünleşik Pazarlama İletişimi, çeşitlilik gösteren İletişim araçlarını ( Reklam, halkla ilişkiler, satış geliştirme, kişisel satış, doğrudan pazarlama, CRM, satın alma noktası iletişimi, sponsorluk, ticari fuar ve sergi vb. ) bir bütünlük çerçevesinde yönetebilmek adına ortaya çıkmıştır. Temelde, bütünleşik pazarlama iletişimi, belirli ve tutarlı, ahenkli ve inandırıcı tek bir mesajı; TV, internet, sosyal ve Yerel medya gibi farklı mecralar aracılığıyla hedef kitleye ulaştırmayı amaçlayan bir yaklaşım olarak kabul edilebilir.

Farklı açılardan ele alındığında, bütünleşik pazarlama iletişiminin, kurum, kuruluş ve partilere birçok fayda sağladığı görülür. En önemli faydalarından biri, tutarlı bir mesajı, farklı İletişim medyaları üzerinden iletmesinin marka, kurum, fikir, parti ve birey bilinirliği meydana gelmesinde yardımcı olmasıdır. Bu tutarlı marka, kurum, fikir, parti ve birey algısı, sonradan hedef kitlenin sadakatine dönüşecek olan güçlü hedef kitle ilişkileri geliştirmekte oldukça önemlidir. İletişim ve siyasi tanıtımlarda açık ve tutarlı, güvenilir ve inandırıcı olmak için, organizasyonların bütünleşik pazarlama iletişimine ihtiyaçları vardır. İşletmelerin karlarını, bilinirliklerini artırır ve iletişim faaliyetleri süresince oluşan tekrarları yok ederek maliyetleri önemli ölçüde düşürür. Bütünleşik pazarlama iletişiminin diğer bir faydası da, tutarlı ve belirli bir fikrin, mesajın, diğer tutarsız mesajlara kıyasla hedef kitle üzerindeki etkisinin yüksek olmasında ve bunun işletme, kurum karını artırmasında yatar. Zira bütünleşik bir mesajın her gün yüzlerce ticari ve siyasi, iletişim ve reklama maruz kalan hedef kitlelerin ve insanların aklında yer etme potansiyeli daha yüksektir.

Bir İletişimci olarak; 7 Haziran seçimlerine hızla yol almakta olduğumuz günlerde,  Konya özelinde yapılan siyasal iletişim çalışmaları çerçevesinde gözlemlediğimiz zaman, Siyasal İletişim adına, Siyasi partilerde, özellikle de Başbakanın Partisi AK Parti Konya teşkilatlarında çok fazla bir şey gördüğümüzü söyleyemeyiz. Tekbir kanal üzerinden iletişim yapmaya çalışıyorlar.  Tek bir kanal üzerinde ne kadar seçmene ulaşabilirsiniz.. Seçmenin tamamı ile tokalaşarak seçim kazanılmış olsa,  Hasan Celal Güzel Bey bu memlekette en az yirmi defa Başbakan olmuştu..  Hedef kitleye yönelik bütün iletişim çalışmalarınızı, belirli ve tutarlı, ahenkli ve inandırıcı tek bir mesajı,  geleneksel ve dijital medya vasıtası ile vermeniz gerekir.  Bulunduğunuz illerde Yerel dinamikler ve Yerel medya vasıtası ile… Siyasal mesajlarınızı,  Belirlilik ve Tutarlılık halinde… İnandırıcı ve Ahenkli bir şekilde… Mesaj ve Mecra Bütünlüğü çerçevesinde…

 

İletişim ve Algı Yönetimi -2-

Siyaset ve İletişim,  tamamen algılar üzerine çalışır. İletişim ve Algı yönetiminde bazı kurallarının olduğunu… Bir önceki yazımızda ‘’ Algılama Yönetimi ‘’ kurallarından bahsetmeye çalıştım. Bugünkü yazımızda Algılama Yönetimi kurallarının diğer maddelerini anlatmaya çalışacağım. Konya özelinde herhangi bir seçim havası veya Genel seçim havasını hissetmek hiç mümkün değil. Sokaklarda seçimin verdiği ne bir bayram havası ne de seçim heyecanı mevcut..  Çünkü seçime girecek olan kimse konuşmuyor. Seksen öncesinde olduğu gibi toplum depolitize oluyor sanki… Çünkü Partiler iletişim yapmıyor… Çünkü bu şehirde seçim yok… Sokağa çıktığınızda kiminle konuşursanız konuşun bu şehirde gerçekten seçim yok… Muhalefet partileri bu şehirde maça çıkmadan sonuca şimdiden razı gibiler… Nerdeyse sonuca hükmen rıza gösterecekler… Yüksek seçim kurulu Konya genelinde geçen dönemdeki seçim sonuçlarını muhalefet partilerine deklare etse, nerdeyse seçim olmadan hepsi sanki rıza gösterecekler. Fakat bu işe İktidar partisi olan AK parti itiraz edecek gibi… Çünkü Başbakanın Konyalı olmasının verdiği güçle, heyecanla 14 /14 vekil istiyor.  Bütün bunların yanında Başbakanın şehrinde AK Parti Konya teşkilatları da İletişim yapmıyor. Bunu da anlamak mümkün değil… AK Parti Konya İl teşkilatı önceki seçimlerdeki başarıların vermiş olduğu bir rehavete bürünmüş gibiler… Konya genelinde seçime girecek olan parti teşkilatlarındaki ve özellikle de AK Parti teşkilatlarındaki Dostlar Siyasetin temeli iletişimdir.   Hedef kitlenizle sürekli ve tekraren, açık, şeffaf, doğru ve gerçeklere dayalı bir şekilde iletişim halinde olmanız gerekir. Hedef kitlede oluşabilecek herhangi bir müphemiyet hiç tahmin etmediğimiz sonuçlara sebebiyet verebilir. İletişimin olmadığı yerde dedikodu mekanizması devreye girer. İletişimin en büyük özelliği bu dedikoduya malzeme ve meydan vermemesidir. Partilerin özelliklede İktidar partisinin bu konuda hiçbir mazereti ve savunması olamaz… Seçime gireceğiniz bölgede Yerel dinamiklerle ve Yerel medya vasıtası ile sürekli olarak İletişim halinde olmanız gerekir. Algı yönetimi kurallarının diğer prensipleri:

7-Gerçeklere Dayanmalısın: Algılamayı doğru yönetebilmek için gerçeklere dayanmak gerektiğini ve söylediğimiz her sözün, iletişim yaptığımız her durumun yalnızca gerçekleri, gerçeğin tamamını yansıtması ve gerçekten başka hiçbir şeyin iletişiminin yapılmaması türünden bir söylemi, içinde yaşadığımız sistem gereği uygun bulmadığımızı söyleyeyim. Eğer tersi söz konusu olsaydı, kişilerin ve kurumların güçlü yanları kadar zayıf yanları konusunda da iletişim yapması gerekirdi ki, böyle bir şey makul olmaz. Söylediğin her şey doğru olsun, ama her doğruyu söyleme…

8-Tekrar Etmelisin: Algılamayı derinleştirmek için tekrarın şart olduğunu biliyoruz. Ama neyi, kaç kere, nasıl tekrarlamalı? Bu soruların yanıtlarını net bir şekilde vermek zordur. En azından benim taradığım literatürde bu soruların yanıtlarının birer reçete ile verildiğine tanık olmadım. Çünkü konuya, hedef kitleye, kanala, mesaja, mesajı taşıyan iletişim aracının ne denli buluşçu olduğuna göre veriler değişebiliyor.

9- Farklılaşmaları yönetebilmelisin: Bir markanın, ürünün, hizmetin kendisini nasıl konumlandırdığı, marka ruhunun, rasyonelden çok duygusal boyutta ne vaat ettiği, bu vaadini gerçekleştirmek üzere hangi ipuçlarını sunduğu, hiç kuşkusuz o ürün veya hizmetle ilgili satın alma davranışını birinci dereceden etkileyen bir algılama öğesi haline geldi. Algılama yönetiminde farklılaşma için yapılacak en önemli saptama, bu konuda ortaya konacak innovasyonun, tartıştığımız diğer 10 kuralla uyum içinde olup olmadığıdır; yoksa ne sosyal paydaşlar satın alır o farklılaşmayı, ne de hedef kitl.

10-Görselliği doğru yönetmelisin: Görsel algılamayı yönetmek, genel algılama yönetiminin kritik başarı faktörlerinden biridir. İnsanın bir bilboard’a, gazetedeki bir ilana ya da habere yalnızca 2-3 saniye ayırabildiği düşünülecek olursa, görsel algılamanın önemi de daha iyi kavranabilir. ‘Görsel algılamayı yöneteyim’ derken imaj yönetiminin tuzağına düşmek de her an mümkündür.

11-Düşüncelerden çok duygulara hitap etmelisin: Alfred Adler’in deyişiyle, ‘İnsan sevmeyi öğrenebiliyorsa, pekâlâ duygulara hitap etmeyi de öğrenebilir’; yeter ki o ‘koku’yu ve ‘doku’yu iyi okuyabilsin. Her evin, her şirketin, hatta her ülkenin bir kokusu, bir dokusu vardır. Bu koku ve duyguyu doğru okuyup buna göre tüm iletişiminizi yönetebilirseniz, hedef kitlenizle buluşamamak gibi bir sorununuz olmaz.