Kişi; Dostunun Dini Üzeredir!

Geçtiğimiz günlerde  ‘Yol ve Yol arkadaşlığının’  önemine binaen bir yazı kaleme almıştım.  Bizim kültürümüzde,  yol ve yol arkadaşlığı gerçekten de çok mühimdir. Yol ve yol arkadaşlığı; Belirli bir ideal için, bir hedef için, bir dava için ve belirli bir makamda, bu devlete ve millete hizmet edebilmek, hayırlı – kalıcı hizmetlerde bulunabilmek için de çok manidardır. Yol ve yolculuk aslında her bir birey ve mümin için de çok özeldir. Bizim inancımıza göre, hedefi olmayan bir yol ve yolculuğun ne anlamı olabilir ki?  Sadece yollar boş kalmamış olur! Sadece yolları meşgul etmiş olursunuz! Bu yolları, devletine ve milletine hizmet etmeyi düşünen bireyler için sadece engel olabilirsiniz! Devletin ve milletin sadece zamanını, kaynaklarını ve enerjisini de heba etmiş olursunuz! Dünya sadece ve sadece oyun – oynaştan da ibaret de olmasa gerekir, diye düşünüyorum. Yol ve yol arkadaşlığının önemine binaen, konuya duyarlı dostlarımızdan, arayan ve mesaj atanlara da buradan teşekkürlerimi sunarım.

Yine geçtiğimiz günlerde, şehrimizde bulunan bir devlet üniversitemizle ilgili olarak, yüksek lisans ve doktora başvurularının,  neden internet üzerinden yapılıp yapılamadığı ile de bir yazı kaleme almıştım? Yetkililerden mezkûr sorunun neden bu boyutlarda olduğu ve çözümü hakkında bir açıklama beklerken, işitmediğimiz hakaret neredeyse kalmadı! Bir anlam da verememiştim, aslında! Ben ne yapmıştım ki? Nelerle karşılaşıyordum ki? Mezunu olduğum ve dünya üniversitesi olması gereken bir eğitim kurumunda ki kendi yaşamış olduğum bir sorunu sadece sosyal medya üzerinden paylaşım yapmıştım. Konunun muhatapları olduğunu iddia edilen; rektör danışmanı, akademisyen, idareci, yönetici, doçent ve profesörlerden oluşan bir grup tarafından, akla, izana, insanlığa, bir eğitimciye, bir akademisyene, bir doçent ve bir profesöre yakışmayacak türde ki ‘’haraç istediğimize, alçak olduğumuza ve de kuyruk acımızdan kaynaklı’’  olarak bu sorunu dile getirdiğimize, yazdığımıza kadar varan ifadelerle karşı karşıya kaldık. Allah’ım! Neydi günahım! Ben nerde yanlış yapmıştım ki! Sadece mesleğimiz gereği, yaşamış olduğumuz bir sorunu kaleme almıştım. Yazmayalım mı diyorsunuz yani! Sadece iyi şeyler mi yazalım! Hani eleştiri bizi geliştirirdi! Hani eğitimin ve gelişmenin temeli eleştiri kültürünü içselleştirebilmekti! Bu kavramı en iyi uygulaması gereken eğitim kurumu ve eğitimcilerin haline bir bakar mısınız? Hani kıyas ( benchmarking) olmadan bilim de olamaz, gelişme de olamaz diye yüksek öğrenim kurumlarında ki bu vb. akademisyenler tarafından da eğitim veriyordunuz! Ben mi yanlış biliyordum ki? Öyle değil mi yoksa!

Tüm bu yazdıklarımız ve yaşamış olduklarımız çerçevesinde, Sayın Rektör hocama sadece birkaç soru yöneltmek istiyorum.  Hocam; Bir akademisyene ve bir idareciye yakışmayacak, amele pazarı ağzı ile zikretmiş olduğumuz sorunun neden ve niçin hakkında bir açıklamayı zül kabul edip sadece saldırı, sadece hakaret ve sadece sataşmalarda bulunan yol ve hizmet arkadaşlarınızla mı bu kurumu dünya üniversitesi, bilim alanında sıralaması olan ve marka üniversite yapmayı düşünüyorsunuz? Benim haberim yok da bu üniversite dünya bilim sıralamalarında dereceler falan mı yaptı? Yine benim haberim yokken ülkemizde ki üniversiteler sıralamasında tercih vb. noktasında birinci mi geldi ki? Geçtiğimiz günlerde ülkemizde şu kadar sayıda hâkim ve savcı ataması yapıldı.  Ataması yapılanlar içinden, kaç kişi bu kurumdan mezun olmuş olabilir ki? Yine geçtiğimiz günlerde bir o kadar kaymakam adayı sınav sonuçları açıklandı ve ataması da yapıldı. Şu kadar bilmem kaç kişi bu kurumdan mezun diyebildik mi ki? Veya bu kurumdan mezun şu kadar dünya ve ülke sıralamasında olan gazeteci mi yetiştirebildik ki? Veya turizm sektöründe şu kadar yönetici ve turizm rehberi bizim kurumumuzun yetiştirdiği öğrencilerimiz diyebiliyor muyuz ki? Bir gazeteci olarak, bunların hiçbirisi hakkında bir bilgi ve açıklama duymadım da! Böyle bir veri var ise bunların açıklamasını, kamuoyunun da bilgilenmesini! Yoksa laf ola beri gele şeklinde bir yönetim şekli ve durumundan mı bahsediyoruz ki? İşiniz, bu yol arkadaşları ile gerçekten çok zor hocam! Sadece buradan sizlere dua etmek istiyorum! Allah yar ve yardımcınız olsun! İşlerinizi de kolay eylesin! Emeklerinizi de zayi etmesin! Âmin!

Eskiler ne güzel ifade buyurmuşlar; Arkadaşını söyle,  sana kim olduğunu söyleyeyim!  Hz. Peygamber efendimiz, arkadaş, yol, yolculuk ve yol arkadaşlığının önemine binaen şöyle buyurmuştur;  Kişi sevdiği ile beraberdir. Kim bir kavmi veya bir kişiyi ihlâsla severse, bu onların zümresindendir. Hatta onların amellerini yapmamış bile olsa, çünkü kalben yakınlık sabit olmuş olur. Başka bir hadisi şerifte de Peygamber efendimiz yine şöyle buyurmuştur; İyi arkadaş ile kötü arkadaşın misali, misk taşıyanla körük çeken insanlar gibidir. Misk sahibi ya sana kokusundan verir veya sen ondan satın alırsın. Körük çekene gelince ya elbiseni yakar yahut da sen onun pis kokusunu alırsın. İyi arkadaş misk satıcısına benzer, çünkü ondan dünyevi veya uhrevi bir fayda, bir nur bulaşacaktır. Hadis böyle kimselerle arkadaşlığa teşvik ettiği gibi, uzaktan yakından dünyevi veya uhrevi bir zarar dokunacak kimselerle de samimi dostluk, arkadaşlık etmemeyi istemiştir. Yine bir başka hadisi şerifte ise; Kişi dostunun dini üzeredir. Öyleyse her biriniz, kiminle dostluk – arkadaşlık, dava,  ülkesine – milletine ve devletine hizmet ve yol arkadaşlığı kuracağına dikkat etsin. (Ebu Davud)

 

Yayınlayan

ahmetunver

Ahmet Ünver; İletişim Uzmanı; İletişim, Kurumsal İletişim, Halkla İlişkiler, Reklam, Marka, Marka Yönetimi, Marka İletişimi, Kurumsal İtibar, Kurumsal İtibar Yönetimi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir