Rektör Adayının Projeleri Olmalı mıdır?!.

Selçuk Üniversitesi rektör atanması ile ilgili yazılarımıza istinaden arayan ve soran dostlarımıza çok teşekkür ederim!. Yazdıklarımıza istinaden tabii ki takdir ve teşekkür aldığımız olduğu kadar, eleştirilere de muhatap oluyoruz! Neden yazıyorsun?! Şehirde gazeteci ve köşe yazarı olarak bu konular ile çok fazla ilgilenen ve değinen yok şeklinde sitem de alıyoruz! Mensubu ve mezun olduğum üniversiteye, şehrime ve ülkeme de sevdalı ve aşık olduğum için olabilir mi?! Neden olmasın! Akademik hayatı yarım yüz yıla yaklaşmış bir üniversitenin, dünya ve ülke sıralamasındaki yeri,  bilim üretmedeki konumu, ulusal ve uluslar arası arenadaki patent ve buluşları, ülkemiz  ve dünyadaki başarılı öğrencileri zaviyesinden kalem ve kelam oynatmaya çalışıyoruz!. Bunu da mı yapmayalım?! Ne buyurdunuz?!  Hz. Peygamber  ( s.a.s ) efendimiz; Ya öğreten ol, ya öğrenen ol, ya dinleyen ol, ya da ilmi seven ol!. Sakın beşincisi olma ( bunların dışında kalma ) helak olursun, buyurmaktadır!. Yani İLİM ve BİLİMİN  karşısında ve engelleyen olma buyurmaktadır!.

Üniversiteleri ülke ve toplum olarak günlük siyasetin dışında,  olması gereken özerk yapısı ve politika üstü kurumlar olarak muhafaza edemedik!  Neden acaba?! Sistemden karşılıklı olarak beslenenler, birbirini beslediği ve koruduğu için olabilir mi?!. Neden olmasın?! Bilim ve teknolojide gelişmiş dünya üniversiteleri,  üst düzey araştırmaların yapıldığı ve evrensel anlamda dünyanın her alanda ihtiyacı olan mesleki bilgilerin teorik ve pratik anlamda öğretildiği ve üretildiği yerlerdir!. Biz neredeyiz?! Bu yapıdaki üniversiteler sadece bilgi, beceri ve beynini kullanan bilim insanları ile ilgilenir ve mümkün olduğunca da kaliteli ve kapasiteli bilim insanlarını bünyelerinde tutmaya çalışır! Peki, biz nerelerdeyiz acaba?! Bizden değil diye kimleri sevdalı olduğu üniversitesi, şehri ve ülkesine küstürdük?!.  Başka şehir ya da ülkelere gitmesine sebebiyet verdik?!  Bilemiyorum!

Üniversiteler, bilim insanı akademisyenlerin ne dinleri,  ne ırkları,  ne de yaşam tarzları ile ilgilenir!. Sadece ülkesi adına ciddi projelerinin olup olmadığı ve başarılı işlerle uğraşıp uğraşmadıklarını bakmalıdır! Bizde ki durum ise, projesi olan akademisyenler, idareye yakın ya da idarenin adamı olmadığı kaygıları ile  ve idarenin çevresindeki ehliyetsiz ve kifayetsiz muhterisler tarafından mobbinge maruz kalır ve  engellenmeye çalışılır!.  İdare böyle akademisyenleri bilemez ve tanıyamaz!. Böyle akademisyenleri sadece küstürmüş olursunuz!. Sosyal bilimcilerin yazdığı makaleler,  ulusal ve uluslar arası camiada ciddiye alınır, yazılan kitaplar sadece ulusal sınırda kalmaz ve evrensel anlamda da saygı görür!. Var mı böyle bir akademisyenimiz?! Ya da böyle bir çalışması olan akademisyen için  ne gibi destek, ya da engelleme ve köstekleme de bulunduk?! Bilemiyorum!. Üniversiteler insanlığın bir sorununu çözmeye hizmet eder, yeni buluş ve  yeni patentlere kapı aralar,  bu çalışmaların sonuçları, önce araştırmanın yapıldığı üniversiteye, şehre ve ülkeye de ekonomik  katkı sağlamalı ve faydaya dönüşmelidir, diyorum!. Var mıdır bir örneğimiz?!

Üniversiteler,  evrensel ölçekte bilim ile ilgili bilgilerin öğretilmesi ve sahada uygulanabilir hale gelmesi için bilim üretilen yerlerdir!. Üniversiteler her türlü dünya görüşünün tartışıldığı ve saygı gördüğü, üniversite kimliğinin olmaz ise  olmazıdır!. Üniversite, her türlü düşüncenin hür ve bağımsız olarak, kimseden çekinmeden ve korkmadan savunulduğu ve tartışıldığı yerlerdir, diyoruz!. Peki, uygulamaya gelince!. İdare ve idareye yakın kifayetsiz ve ehliyetsiz, çapsız ve yardakçıların kılıcı idealist akademisyenlerin tepesinde her an sallanmakta mıdır?! Bilemiyorum!. Rahmetli Turgut Özal; Benim yaptıklarıma hayalleri bile erişemez, diyordu!. Elbette ki bu bir çap meselesidir!. Çapsız yandaş ve yardakçılarla bilim ve iş üretemezsiniz!. Bu tipler, sadece ve sadece dedikodu üretirler!. Üniversitelerde bilim öğrenen ve öğretenler, birlikte çalıştıkları bilim insanlarından “akademik duruş” olarak ifade edilen, ahlaki erdemleri de  birlikte öğrenir ve öğretirler!. Dünyevi kaygılar için ahlaki erdemler çiğnenmemelidir! Şimdi diyeceksiniz ki; Üniversite ve akademik dünyadan, çok şey istiyor ve bekliyorsun?! Beklemeyelim mi?! Saldım çayıra, Mevla kayıra, kabilinden olsun,  öyle mi?!.

Üniversiteler, mezkur düşünce, konum, duruş ve bakış açısına kavuşmadan kurumsallaşamayacağını, bilim geleneği oluşamayacağı ve ülke olarak da zaman kaybedeceğimizi unutmamak gerekir!. Üniversitelere ideolojik veya siyasi  kimlik kazandırmak yerine, ülkemizin kalkınması ve saygın bir konuma gelmesi için üniversite ve sanayi işbirliği, bilim kurumları ve akademisyenlerin de bilim ve teknoloji üretmesinin önü açılmalıdır, diyorum!.

Şimdi yazımızın başına dönelim ve tekrardan bir kez daha soralım!. Bir üniversiteye rektör adayı olan akademisyenin üniversitesi, şehri ve ülkesi adına  kaygısı, dertleri ve projeleri olmalı mıdır?! Yoksa onun adamı, şunun yakını, bilmem kimin damadı, oğlu, kızı gelini veya şuraya yakın, buraya yakın, şu partinin veya  bu ekolün adamı şeklinde uzayıp giden  aracılar ve tavassut yeterli midir?!’ Tabi ki tavassut önemli ve referans  aranmalı fakat asıl olan ehliyet, liyakat, kifayet ve ahlak olmalıdır!. Aksi halde, açık, şeffaf ve hesap verebilir bir yönetimi nasıl oluşturacaksınız?! Eğer, böyle bir saik ile rektör ataması yapılacaksa, üniversite ve rektörden, ne bilim, ne akademik çalışma, ne de şehri ve ülkesine fayda ve katkı beklemek hayal olmalıdır, diyorum!. Elbette ki, böyle bir durumda da, eş, dost ve tanıdıklar, üniversitenin her biriminde işe alınmaya ve atanmaya  başlanacaktır!. Selçuk Üniversitesi gibi, Konya merkez ilçelerinin yıllık bütçesinin iki katı mali tablosu ve bütçesi olan, köklü ve kurumsallaşmış  bir kurum ve kurumun başına, atama yapmayı düşündüğümüz rektör adayının elbette ki üniversitesi, akademisyenler, ülkemizin geleceği  göz bebeği öğrenciler,  şehri ve ülkesine fayda ve katma değer üretebilmek adına, bir diyeceği, bir sözü, bir derdi,  elle  tutulur ve gözle görünür uygulanabilir  projeleri, olmalıdır, diyorum!. Hz. Mevlana; Biliyorsan Konuş Alim Sansınlar, Bilmiyorsan Sus da Adam sansınlar, buyurmaktadır!.

Yayınlayan

ahmetunver

Ahmet Ünver; İletişim Uzmanı; İletişim, Kurumsal İletişim, Halkla İlişkiler, Reklam, Marka, Marka Yönetimi, Marka İletişimi, Kurumsal İtibar, Kurumsal İtibar Yönetimi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir