Normal olan her Doğum; Sancılı olur!

15 Temmuz hain başarısız darbe ve işgal girişimi sonrası, devletimiz ve milletimiz adına, ülkemiz içinde ve dışarıda çok güzel gelişmeler olmaktadır. Devletimiz, milleti ile bir ve beraber olduğunu tüm dünyaya ilan etmektedir. Bir, beraber ve hep birlikte Türkiye olmamız gerektiğini, millet olarak daha yeni anlayabildik. Hain darbe ve işgal girişimi sonrasında, kamu ve özel sektörde, devletine ve milletine ihanet edenlereve terörün finansmanı noktasında bulunan iş adamlarına yönelik olan operasyonlar devam etmektedir.Birileri bu yapılanlardan ve olanlardan ne kadar rahatsızlık duysa da… Elbette ki sıkıntılar yaşanacak, sorunlar olacak, canımız yanacak… Ekonomik ve sosyal krizler üretmek adına, buradaki elemanları ile üzerimize gelmeye de devam edecekler. Doğrudan gelemezler… Artık savaşlar, örtülü olarak, kurmuş oldukları taşeron örgütleri ve işbirlikçileri üzerinden yürütülmektedir. Bölge halkları olarak bunları yeni anlayabilsek de…

Bir doğum olayının gerçekleşmesi adına, sıkıntıların olması kadar doğal bir şey yoktur. Bu ülke, bu asil millet ve ümidini bu asil millete bağlamış olan, mazlum milletler adına gerçekleşmesi zaruri ve gecikmiş, geciktirilmiş bir doğum… Artık zamanı gelmiştir… Doğum olmadan önce tabii ki sıkıntılar olacak… Bu doğumun gerçekleşmemesi adına, dâhili ve harici tüm işbirlikçiler ve taşeron örgütler üzerinden, örtülü olarak, her türlü terör olayları ve girişimler olmaya devam edecek. 100 yıllardır enerjimizi iç sorunlarla boğuşarak ve kendimize harcadık, harcattılar. Doğumun olması demek, birilerinin bu bölge ve ülkemiz adına, her türlü plan, oyun ve haritalarının berhava olması demektir. Bu realiteyi, bölge halkları ile bir ve beraber olmamızı istemeyen, bütün emperyalist güçler ve taşeron örgütleri, çok iyi bilmekteler ve farkındalar…Onun için taşeron örgütleri üzerinden geliyorlar. Her gün bir ilimizde patlamalar oluyor, her gün şehitler veriyoruz; Ana Kuzularımızı kaybediyoruz, Canlarımız gidiyor, canımız yanıyor ve biraz daha yanacağa benziyor…

15 Temmuz başarısız hain darbe ve işgal girişimi sonrasında, çevremizde, yanı başımızda,devletine ve milletine ihanet edenlere yönelik, kamudan el çektirmeler ve iş adamlarına yönelik operasyonların olması kadar normal bir şey olamaz. Ya bu acıya katlanacağız, ya da yok olup gideceğiz. Acı çekmeden rahat, zahmet olmadan rahmet gerçekleşmiyor, maalesef… Vücuttaki pisliğin temizlenmesi ve vücudun tamamına virüsün temerküz etmemesi ve sağlığımıza tekrardan kavuşmak ve hayatiyetimizi kurtarmak adına, millet olarak, bu acılara katlanmamız gerekiyor.Vücuttaki yaranın, pisliğin, virüsün üzerine bastırmamız gerekiyor; virüsün ve pisliğin temizlenmesi, vücudumuzdan tamamen atılabilmesi adına, gerekirse yaramızdan kırmızı kan dahi gelmelidir. Birey için olan bu acı gerçekler, devletler için de geçerlidir.  Başka türlü virüsten, hastalıktan kurtulamayız; Devlet ve millet olarak varlığımızı ve hayatiyetimizi idame ettiremeyiz.Türkiye Cumhuriyeti devletindeki yaşayan bireyler olarak bizler; Devleti ve milleti ile çok yaşamak istiyorsa, bir kez öldüğümüzde,  bin kez doğacağız, bin defa dirileceğiz; Hiçbir güç ve devlet böyle bir milletle uğraşmak istemez. 15 Temmuz’da bir defa öldük fakat bin defa doğduk ve bin defa dirildik.  Devlet ve millet olarak, ölmek ve yok olmak istemiyorsak,  bin kez doğmaya, bin defa dirilmeye devam edeceğiz. Senin üzerinde ve topraklarında hesap yapanlar senin bu darbelerle, patlamalarla öldüremeyeceğini ve seni bu topraklardan atamayacağını, silemeyeceğini, anlamalı, artık…

Ağustos ayı, bizim millet olarak, tarihimizde, hep yeni keşifler, yeni fetihler ve yeni zaferlerle doludur. Malazgirt Savaşı, 26 Ağustos 1071’de, Malazgirt ovasında meydana gelmiş, Selçuklu Sultanı Alparslan ve Doğu Roma İmparatoru Romen Diyojen arasında gerçekleşmiş, Anadolu’nunTürklere‘Yeni Yurt – Yeni Vatan’ olmasını sağlamış, bir meydan savaşıdır.Mercidabık zaferi; Dini, siyasi, askeri, iktisadi pek çok faydalar sağlamıştır. Bu zafer ile Hilafet Osmanlı Hanedanına geçmiştir.Güneydoğu Anadolu’nun zapt edilmesiyle, ‘Anadolu Türk birliği’ tamamlanmıştır.Çaldıran Zaferi, Osmanlı Devleti ve İran’da egemen olan Saferiler arasında, 23 Ağustos 1514′te Çaldıran ovasında yapılan meydan savaşıdır. Yavuz Sultan Selim, babası II. Bayezid ve kardeşleriyle taht mücadelesi vererek tahta çıktığında, Osmanlı Devleti içeride sıkıntılı bir dönem yaşıyordu. Bu bunalımlı ve sıkıntılı dönemin en büyük nedeni, doğudaki Şii-Safevi Devleti idi. Bu devletin ortadan kalkmasıyla huzur sağlanmış, Türkistan yolu Osmanlılara açılmış ve Yavuz Sultan Selim’in en büyük amacı doğudaki tüm Türk İslam devletlerini tek bir çatı altında birleştirmekti.

Geçtiğimiz günlerde bu asil millet ve devlet, dünya emperyalistlerine ölmediğini, hasta adam olmadığını perçinlemek ve göstermek adına, Ağustos ayında yine yapacaklarını yaptı. Bölgesinde ve topraklarında ameliyat yapmak isteyenlere, güneyimizde ‘kukla’ bir devlet kurulmasına izin vermemek adına ‘ Fırat Kalkanı ‘ harekâtını yaptı. Harekâtın adı neden Fırat Kalkanı ki? Buradan kimlere ve nerelere ne gibi mesajlar verilmek istenmektedir? Tarihte medeniyetler hep ‘Fırat ve Dicle’ kurulmasının bir sebebi olabilir mi? Vad edilmiş topraklar (Arzı Mevud) hesabı içinde olanlara da bir gönderme mi var? Yine tarihte bizlere Orta doğu’nun kapılarını açan ve Hilafetin Osmanlı’ya geçmesini sağlayan, ülkesinde ve bölgesinde fitne ve iç savaş tohumları ekenlere karşı zaferler kazanan, Yavuz Sultan Selim Han’ın adının verildiği İstanbul Boğazının incisi ve gerdanlığı konumundaki 3. köprünün açılışı gerçekleşmiştir. Emeği geçen tüm yetkilileri tebrik ederim. Bu ülke ve asil millet küllerinden yeniden ve tekrar doğuyor. Dâhili ve harici hainler ve düşmanlarımız, bu yaşananlar ve gelişmelerden, elbette ki rahatsızlık duyuyorlar, duymaya da devam edecekler. Millet olarak, içeride ve dışarıda canımız yanıyor, biraz daha yanacak, yakmaya da devam edecekler. Devlet ve Millet olarak;  Bir olur, Beraber olur,İri olur, Diri olur ve hep birlikte TÜRKİYE olmaya devam edersek, yapabilecekleri HİÇ BİR ŞEY yoktur. 15 Temmuz hain darbe ve işgal girişimi sonrasında, Yeniden Dirilen ve Şahlanan, Yenikapı ruhu tüm emperyalistleri ve taşeronlarını çıldırmıştır. Ne yapacaklarını bilememekteler… Onun için her yönden ve her koldan saldırmaktalar. Sadece oyalayabilirler. Geldikleri gibi elleri bomboş olarak dönüp gitmeye mahkûm olacaklardır.

İşbirlikçiler üzerinden; Rövanşını Almaya Çalışıyorlar!

15 Temmuz Gecesinin;  İşbirlikçiler üzerinden; Rövanşını Almaya Çalışıyorlar!

15 Temmuz hain darbe ve işgal girişimi sonrası, tüm kamu kurum ve kuruluşlarında, iş âleminde, özellikle emniyet teşkilatında, yargıda, üniversitelerde ve belediyelerde, devletine ve milletine ihanet edenlere yönelik, hain el çektirme operasyonları devam etmektedir. Tüm kamu kurum ve kuruluşları ve iş âlemindeki hain el çektirme işlemi bir an önce bitirilmelidir. Devlet normal rutin işlerine acilen dönmelidir. Tüm kamu kurum ve kuruluşlarındaki masum insanlar ve çalışanlar ‘istim‘ üzerinde beklemektedir.  Kripto elemanlarını korumak ve perdelemek adına çok değişik girişimlerde ve atraksiyonlarda bulunmaktalar. Ekonomi acilen rayına oturmalıdır. Bir iletişimci olarak, kamuoyunda, iş âlemindeki gözlemlerimiz, izlenimlerimiz ve tespitlerimizi, kamuoyu ve yetkililerle paylaşmak, sesli olarak düşünmek gerektiği kanaatindeyim.

Karşımızda, dünyanın en iyi istihbarat örgütleri ve devletleri tarafından eğitilmiş, yetiştirilmiş, bu ülkenin ve milletin kalbine yerleştirilmiş bir kadro ile karşı karşıyayız. Bunlar da plan, taktik ve oyun bitmez. Aklımızın alamayacağı tür ve çeşitlilikte planlarını devreye sokmak, Erdoğan ’sız bir Türkiye adına, anlaşma yapamayacakları hiçbir kurum, devlet, örgüt ve birey yoktur. AK Parti teşkilatlarındaki AKP’liler de aynı konumdadır.AK Parti teşkilatlarınınormal şekilde görevden almalar, genel merkez teşkilat yönetiminde, partiye zarar vereceğine yönelik bir kaygı taşınıyorsa; Acilen Olağanüstü kongreye gidilmelidir. AK Parti teşkilatları ve AK Partili belediyelerdeki AKP’lilerdentemizlenmediği, taşeron ve işbirlikçilerden arınmadığı müddetçe, 15 Temmuz başarısız hain darbe ve işgal girişimine karşılık, değişik türdeki darbelerin sonu gelmeyecektir, diye düşünüyorum.

Sayın Cumhurbaşkanım, Başkomutanım ve tüm karar veren makamlardan RİCA ediyorum! 15 Temmuz hain darbe ve işgal girişiminde başarılı olamayan; Dâhili ve harici hainler, taşeronlar ve işbirlikçileri; Son günlerde, doğu bölgemizde  ‘TERÖR’ üzerinden gelmekteler. Beklemeye aldıkları, kullanılmaya müsait olan tüm bireylerini ve örgütlerini; PKK, PYD, PYJ, DAİŞ vb. her ne var ise sahaya sürdüler. 7 Ağustosta Şahlanan; BİRLİK, BERABERLİK, KARDEŞLİK ve hep birlikte TÜRKİYE ruhumuza darbe vurmaya çalışıyorlar. Tüm Türkiye’de uyuyan hücrelerini devreye sokma durumları dahi olabilir. Devlet olarak OHAL kapsamı çerçevesinde bu bölgede istikrar ve sükûnetin gelmesi adına her türlü girişimler, tedbirler acilen alınmalı ve uygulamaya geçilmelidir. Tüm Türkiye’de ve bölgede Devletimizin gücü ve varlığı hissedilmelidir. Bölgenin sükûnete ve huzura erdirilmesi adına; ‘ Sıkıyönetim ‘ ilan edilmeli diye düşünüyorum.

Bankalar ve finans kurumları üzerinden ‘EKONOMİK’ kaos ve sıkıntı çıkarmak peşindeler… Esnaf ve tüccarımızı ‘ZOR’ durumda bırakmaya, ekonomiyi ‘KİLİTLEMEYE’ çalışıyorlar… Bankalar ve finans kurum yöneticileri tarafından; Esnaf ve tüccarlarımıza, finans noktasında olmadık bahaneler ve sorunlar ileri sürülmektedir. Esnaf ve tüccarımızın bankalara olan kredi vb. borçlarına yönelik olarak, Devletimiz,  BDDK ile görüşme ve anlaşmalar çerçevesinde, borç erteleme veya yeniden yapılandırma vb. çözümler getirilmelidir. Esnaf ve tüccarı,  ekonomik olarak bitirmeye ve sokağa dökmeye yönelik girimler devam etmektedir. Esnaf ve tüccar, toplumumuzun ve ülkemizin sosyolojik olarak orta direği,  gerçekten çok sıkıntılı bir süreç ile karşı karşıyadır. 

7 Ağustos tarihinde Yenikapı’da Şahlanan; BİRLİK, BERABERLİK, KARDEŞLİK ve Hep birlikte TÜRKİYE ruhumuza, fitne ve her türlü girişimlerle darbe vurmaya çalışmaktalar. TÜM Kamu Kurum ve Kuruluşlarındaki Kripto hainler ve işbirlikçileri; Kendilerinden olanları koruma ve kollama adına, Masum insanları şikâyet ve iftiralarla başka hesaplar peşindeler. Kriptolarını korumak ve kollamak adına; ” CAMBAZA BAK ve PERDELEME ” operasyonları, artarak devam etmekte ve düzenlenmektedir. Kripto hainler üzerinden; ‘FİTNE ve İÇ SAVAŞ’ peşindeler… Masum insanların hem kendileri ve hem de aile çevrelerinin bu süreçte çok canı yanmaktadır.

Tüm Kamu Kurum ve Kuruluşlarımızdaki kripto hainler ve işbirlikçileri; Hesaplarına EL Konulan ‘ESNAF ve TÜCCAR’ çalışanlarını SOKAĞA dökme girişimleri ve operasyonları peşindeler… El konulan hesap sahibi firmalara; Outsourcing veren, taşeron iş yapan küçük işletmeler de ZOR durumda bırakılmak istenmektedir. İşletmeler KEYFİ olarak kapatılmak suretiyle; vatandaşlarımız, ÇALIŞANLAR ve küçük işletmeler ‘MAĞDUR’ edilmeye çalışılmaktadır. Bu yöntemle Tüm Türkiye’de SOSYAL PATLAMA peşindeler… Kamuoyunu, Özellikle de ‘Küçük İşletmeleri, Çalışanları ve Ailelerini’ Rahatlatacak ‘TEDBİR ve ÖNLEMLER’ ACİLEN alınmalıdır.

Sonsuz Kudret Sahibi Yüce Allah, biz inanlara, düşmanlarımıza ve düşman görünümlülere karşı, Enfalsuresinde ’ Ve Ey Müslümanlar! Onlara karşı ( düşmanlarınıza karşı ) gücünüzün yettiği her kuvvetten ve bağlı atlardan hazırlayınız. Bununla Allah Teâlâ’nın düşmanını, sizin düşmanınızı ve onlardan başkalarını ki bunları siz bilmezsiniz, Allah Teâlâ bilir, korkutursunuz. Gücünüzün yettiği her kuvvetten, kuvvet tabiri ise bugünkü bütün harp vasıtalarına şamildir; topları, tüfekleri, uçakları, otomobilleri, zırhlıları, tankları, atomları, her türlü harp vasıtalarından saldırıyı sağlayacak, düşmanı dehşete düşürecek,  nakil vasıtalarından hazırlayınız, bu hususta kusur ve ihmal göstermeyiniz. Bu kuvvet ile ve bu harp vasıtalarıyla, Allah Teâlâ’nın düşmanını ve sizin düşmanınızı, korkutmuş olursunuz. Ve onlardan başkalarını da korkutmuş olursunuz ki, bunlarda münafıklardan, İslâmiyet’e karşı gizlice düşmanlıkta bulunan dinsizlerden veya Yahudi’ler ile Mecusilerden ibarettir. Müslümanlıkta boş durmak, medenî vasıtalardan mahrum olmak, düşmanlara karşı miskince bir vaziyete düşmek kesinlikle yasaktır. Bu ayeti kerime de ise bunları hazırlayın, bilâkis ‘gücünüzün yettiği kadar kuvvet, plan, taktik ne gerekirse hazırlayınız’şeklinde ikaz ve uyarılarda bulunuyor.

Büyük Resmi görmemizi, birileri engelliyor!

15 Temmuz hain darbe ve işgal girişimi sonrası, kamu kurumlarında ve kamuoyunda yaşadıklarımıza kabaca bir bakmak gerektiği kanaatindeyim.  15 Temmuz hain darbe ve işgal girişimini, Sayın Cumhurbaşkanımız, Başkomutanımızın kararlılığı ve bu asil millet dik duruşu ile püskürtmüştür. Bu asil millet,  bir daha Anadolu toprağı üzerinde, ne bir Başbakan’ın ne de bir bakanın asılmasına,  ne seyirci olacak ne de izin verecektir.  Artık bu ülkede, darbe ve işgal girişiminde bulunanların ve bulunacakların,dâhili ve harici hainlerin,  bu girişimi bir kez daha düşünmeleri gerektiği kanaatindeyim.  Eski Türkiye mantalitesi ile dünya ile rekabet edemeyiz, bir yerlere varamayız… Yeni Türkiye’yi hep birlikte inşa etmeliyiz.

15 Temmuz han darbe ve işgal girişimi sonrasında,  tüm kamu kurum ve kuruluşlarında, hain el çektirmesi devam etmektedir.  Bu konuda devletimizi birilerinin oyaladığını düşünüyorum.  Hain girişime taşeronluk yapan, tüm kurum ve kuruluşun, dernek, vakıf, iş adamı örgütlerinin, memur sendika üye kayıtları sanki devletin kayıtlarında yokmuş gibi birileri bu asil milletin aklı ile dalga geçmektedir.   Yok, efendim; kamu çalışanlarının,  Basın İlan Kurumu üzerinden, gazete aboneliğinin kontrolü mü dersiniz… Yok, efendim; oğlu – kızı, hangi okula, hangi dershaneye gitmişmiş…  BDDK üzerinden de hangi bankalar da hesabı bulunmaktadır… Annesi, babası vb. bu derneklerle irtibatı var mıdır, yok mudur? Bir gazeteci refleksi ve iletişimci olarak sormadan edemiyorum; Acaba devletin, dernekler, vakıflar, sendikalar, bankalarvb. yönetici, üyeliklerle ve arşivlerle ilgili tüm bu kayıtları silinmiş midir? Birileri acaba dijital darbeyi çok öncelerden mi yapmıştır? Tüm kamu kurum ve kuruluşlarında, hain ve taşeronlarla hiçbir alakası ve ilgisi bulunmayan, masum,ilgili ilgisiz her birey, köşe başını tutmuş bulunan kripto hainler tarafından,  şikayet ve iftiralara maruz kalmaktadır. Bu sistem ve yöntemlerle, hain darbe ve işgal girişiminde vasıl olamadıkları hedeflerine, tüm kamu kurum kuruluşlarımızda ve kamuoyunda ‘ fitne ve iş savaş ‘ denemesi ve hazırlıkları mı yapılmaktadır? Vay halimize…  Ülke ve birey olarak çok daha fazla uyanık ve birlik olmamız gereken bir dönemdeyiz…

Sayın Başbakanımız, zikretmeye çalıştığım konuya, geçtiğimiz günlerde noktayı koymuş ve özellikle vurgu yapmıştır.  17/25 Aralık kalkışmaları sonrasında, zikredilen örgütlerle irtibatı devam eden; tüm iş adamları dernekleri, tüm kamu kurum ve kuruluşlarında çalışanlar gözden geçirilmelidir.  Konunun özeti de bu değil midir? Köşe başlarındaki kripto hainler bu milletin aklı ile dalga mı geçmektedir?  Devlet,  normal rutin işleyişini yapamaz hale mi getirilmek istenmektedir?  Devlet dairelerinin tamamı kilitlenmiş durumdadır. Tüm kamu kurum ve kuruluşlarında ve ki,  iş âlemindeki  ‘Kripto hainler’ çok güzel bir  ‘Cambaza bak ‘oyununu sergilemektedir. Bizler de yazılı ve görsel medyadanbize sunulanları sadece izlemekteyiz… Birileri de, bu süreçte büyük resmi görmemizi engellemekle meşguller. Neden acaba? Büyük resmi görmemizi neden istemiyorlar? Neleri kaçırıyorlar, neleri saklamaktadırlar?Bir İletişimci olarak sadece soruyorum…

Sonsuz Kudret Sahibi Yüce Allah, Kutsal Kitabımızda inananlara, kendisini Mümin olarak tanımlayanlara yönelik, Enfal suresi 73.  Ayeti kerimede  ‘ Ve o kimseler ki, kâfir bulunmuşlardır, onların bazıları bazılarının yardımcılarıdır. Eğer inananlar olarak bunu yapmazsanız, yeryüzünde bir fitne ve pek büyük bir fesat olur.  Kâfir, lügatte kelime manası olarak; ‘ doğruların üzerini örten, doğruyu inkâr eden, doğruları gizleyen’ manasına gelmektedir.  Küfür içinde bulunanlar da, bilhassa sizin karşınızda, birbirlerinin velileri, yardımcıları ve destekçileridir. Eğer siz aynı şekilde birbirinize arka çıkmaz ve destek olmazsanız, yeryüzünde ne getirip götüreceğini kestiremeyeceğiniz,  bir fitne, kargaşa ve çok büyük bir bozgunculuk patlak verir.  Kureyş müşrikleri ile Yahudiler ve Hristiyanlar arasında öteden beri düşmanlık var iken Müslümanlara karşı birleşerek savaşa atılmışlardır. Binâenaleyh Müslümanlar için lâzımdır ki, uyanık bulunsunlar, düşmanlarını tanısınlar, Cenâb-ı Hakk’ın emirlerine tamamen riayet etsinler. Ey Müslümanlar! Böyle memur olduğunuz vazifeleri yapmazsanız kesinkes biliniz ki yeryüzünde büyük bir fitne, İmanın zaafa uğraması, küfr ve pek büyük bir fesat,  dünyevî bir fenalık, uhrevî bir sorumluluk yüz göstermiş olur..Müslümanlar arasında iftiralar meydana gelir, kuvvetleri azalır; düşmanları cesaret bulurlar ve üzerlerine atılırlar. Artık böyle bir fitnenin ve fesadın ortaya çıkmasına meydan vermemek için Müslümanların pek uyanık bulunmaları lâzımdır. Müslümanlar, bu sayede kuvvet bulurlar, adetleri, şevketleri artar, aralarında büyük bir tesanüt vücuda gelir, düşmanlarının şerlerinden emin olurlar, insaniyet ve İslam âlemine de pek güzel bir surette hizmet etmiş bulunurlar’’, ikaz ve uyarılarda bulunmaktadır.

BAŞ KOMUTANIMDAN RİCA EDİYORUM!

Hafta sonu, İstanbul Yenikapıve Türkiye’nin 81 vilayetindeki meydanlarda, bu asil millet,  tüm farklılıkları ile birlikte, tüm Dünya Milletlerine Demokrasi dersi verdi. Cumhuriyet tarihimizde ilk kez Cumhurbaşkanımız ve Başkomutanımızın liderliğinde, tüm milletimiz, hükümet yetkileri, ana muhalefet ve muhalefet parti lider ve yöneticileri, ülkesini ve milletini seven tüm gönüllüler bir araya gelerek “Demokrasi ve Şehitlere Saygı” mitingi düzenlendi. Emeği geçen tüm liderlere ve meydanları dolduran ve gönlü, kalbi meydanlarda olan vatandaşlarımıza çok teşekkür ederim.  15 Temmuz,  Darbe ve İşgal kalkışması, içerideki taşeronların ihaneti, tüm Türkiye’yi birleştirdi.

15 Temmuz,  hain darbe ve işgal hareketinin bu asil millet ve devletin yeniden yapılanması için bir ‘Milat’ olduğunu da daha önceki yazılarımda vurgulamıştım. Bu fırsatı, millet ve devlet olarakçok iyi değerlendirebilirsekönümüz açıktır.  İmparatorluk yıllarına ve dünyaya örnek olmuş medeniyetimiz ile yeniden dünyanın güçlü devletler sıralamasına dönmemiz için hiçbir engel yoktur. Sadece uyanık olmamız, içerideki birlik ve beraberliğimizi muhafaza etmemiz yeterlidir. Sadece ve sadece, Başkomutanımızın, 15 Temmuz hain işgal ve darbe gecesi, meydanlara çıkmamızı emrettiğinde olduğu gibi, bir ve beraber olmamız, iri olmamız, diri olmamız, kardeş olmamız ve hep birlikte Türkiye olduğumuzu, Anadolu toprağında yaşayanlar olarak idrak etmemiz yeterlidir;  Korkuları bu birliktelik ruhudur…

15 Temmuz,  hain darbe ve işgal girişimi sonrasında, tüm kamu kurum ve kuruluşlarında bir temizlik ve görevden el çektirmeler başladı. Olması gereken de buydu zaten…Kamu kurum ve kuruluşlarında köşe başını tutmuş kriptohainler ve dış ülkelerin taşeronları halen görevlerinde durmaktadır. Halen birbirlerini koruma ve kollama görevlerine devam etmektedir.  Bu yangın meydanında, kripto hain köşe başındakiler vasıtası ile olan yine gariban Anadolu evlatlarına olmaktadır. Vatanına ve milletine hainlik ve ihanet noktasında olan çalışanlar derhal el çektirilmelidir. Görevden el çektirilenlere iş başını kimler yaptırdı? Yoksa bu çalışanlar uzaydan mı geldi?  İş başı yaparken, referans olan – aracılık eden,  İL – İlçe teşkilat başkanı ve yöneticileri, belediye başkanı ve yöneticileri, oda başkanı ve yöneticileri, kurum başkanı, daire başkanı, şube müdürü hiç olmadı mı? Yapmayın Allah aşkına…

Sayın Başkomutanım,  bu yangın meydanındakisüreçtesizden sadece Ricadiyorum. Bu asil milletin evlatları sizi gerçekten çok seviyor.. Allah için seviyor… Hasbi olduğunuza inandığı için çok seviyor… Birileri gibi hesabı olmadığınız için seviyor… Tüm Kamu kurum ve kuruluşlarındaki kripto hainler halen iş başındadır; Projeksiyon yapmakla meşgul durumdalar… BİMER,CİMER ve sosyal medya ağları üzerinden, her türlü girişimler, saldırılar, iftiralarla devletimizi, milletimizi vetüm kurumlarımızı meşgul etmekteler…  Bu asil milletin öz evlatları arasına ‘Fitne tohumları’ ekmek isteyenlere ve ‘ İÇ Savaş’ çıkması için her türlü girişimde bulunan, dâhili ve harici hainlere,  özellikle de kamu kurumlarındaki kripto hainlere fırsat vermeyin. Dâhili ve harici düşmanlarımız, bu asil Anadolu toprağında İÇ savaş çıkması için bekleşmekteler; Libya’da, Suriye’de, Mısır’da, Yemen’de, Sudan, Irak’ta ve sayamadığım başka mazlum milletlerin inlediği her yerde olduğu gibi… Emperyalist güçler, Son Kale olan Anadolu’yu içeridenyıkmak ve İçimizdeki Hainlerini de kullanmaya devam ediyorlar, etmeye de devam edecekler…

Sayın Başkomutanım, 15 Temmuz hain darbe ve işgal girişimi sonrasında, vatanına ve milletine hainlik konumunda bulunanlara yönelik, tüm kamu kurum ve kuruluşlarında, belediyelerde, parti teşkilatlarında, odalarda, vakıflarda vb. görevden el çektirme ve temizlik harekâtının, daha kapsamlı ve yerinde olabilmesi adına…  OHAL kapsamı çerçevesinde,  güvendiğiniz ve tam yetkiyle donatılmış  ‘ OHAL yetkilisi’, 81 ilimize ayrı ayrı atanmalı, görevlendirilmelidir… OHAL yetkilisi başkanlığında, 81 ilimizdeki Tüm kamu ve kurum kuruluşlarında, yerinde bir hain el çektirmesi ve temizliği,  aynı anda yerinde bir görevlendirme ve atama operasyonlarına başlanmalıdır,  sesli olarak düşünüyor ve sizden rica ediyorum.

15 Temmuz, Bir İşgal Girişimidir…

15 Temmuz; Karanlık ve uzun gece vb. geceleri ve günleri, Sonsuz Kudret Sahibi Yüce Allah,  bu Asil Millete ve Devlete bir daha yaşatmasın.  15 Temmuz gecesi yaşadıklarımızın Çanakkale’de, İstiklal harbinde yaşadıklarımızdan ne farkı var ki? 15 Temmuz gecesi gibi bir geceyi, bu asil milletin evlatlarının ve şehit kanları ile sulanmış mübarek vatan toprağı olarak bildiğimiz ‘Anadolu’ kara parçasında yaşayan bizlerin, bu ülkede yaşayan her bireyin, bir daha bu vb. kalkışma ve operasyonları yaşamamak adına çok daha dikkatli ve uyanık olmamız gerektiği kanaatindeyim. 15 Temmuz gecesi, Sayın Cumhurbaşkanımız ve Başkomutanımızın ‘kararlılığı –  dik duruşu’ ve bu asil milletin İradesine sahip çıkması ve meydanlara inmesi ile akamete uğramıştır. Sıkıntı geçmiş midir? Her şey bitmiş midir? Artık, bu asil milletin evlatları ve şehit kanları ile sulanmış ‘ Anadolu’ bir daha böyle bir durum ile karşılaşma ihtimalleri yok mudur?  Artık rehavete kapılma vakti midir? Daha nice sorular ve sorular…

Geçtiğimiz günlerde, kaleme aldığım köşe yazımda, 15 Temmuz darbe kalkışmasının, bu ülkenin bütün ‘ kurum ve kuruluşları ‘ ile yenden yapılanması için bir ‘ Milat ‘ olduğunu ifade etmiştim. Bu cümlelerimi tekrar tekrar yine ifade etmek ve vurgulamak isterim;  15 Temmuz darbe girişimi veya işgal hareketi, Devlet yönetim sistemimiz ve bütün kamu kurum ve kuruluşlarımızın yeniden yazılması ve kurgulanması için bir ‘ Milat’tır.  Sayın Cumhurbaşkanımız ve Başkomutanımız Recep Tayyip Erdoğan; ‘’ 15 Temmuz bir ‘İşgal’ girişimidir,  15 Temmuz bizim devlet ve millet olarak yeniden yapılanmamız için bir Milattır’’ ifadelerinde olduğu gibi…

15 Temmuz Darbe – İşgal kalkışması, Başkomutanımızın ‘ DİK ‘ duruşu ve bu Asil Milletin ‘İradesine ve Demokrasiye sahip’ çıkması,  meydanlara inmesi ile hedeflerine ulaşamayanlar, istedikleri sonucu elde edemeyen, dâhili ve harici bedbahtlar… Ülkemiz ve bölge üzerinde hesabı olan,  müttefikimiz görünümlü emperyalist güçler ve içerideki bizden görünen taşeronları vasıtası ile yöntem ve aks değiştirmek suretiyle, bu asil milletin bütün bireylerinin arasına ‘Nifak ve İç Savaş’  tohumları ekilmeye çalışılmaktadır. Ülke ve Millet olarak, çok daha fazla dikkatli ve uyanık olmamızı gereken bir süreçten ve dönemden geçmekteyiz. Merhum milli şairimizin; ‘’ Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez;  Toplu vurdukça yürekler- sineler,  onu top bile sindiremez” dizlerinde vurguladığı gibi… Sonsuz Kudret Sahibi Yüce Allah, biz inananlara ve Müminlere hitaben Kutsal Kitabımız ’da;’’ Hep birlikte Allah’ın ipine (Kur’an’a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani sizler birbirinize düşmanlar idiniz de o, kalplerinizi birleştirmişti. İşte onun bu nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında idiniz de o sizi oradan kurtarmıştı. İşte Allah size ayetlerini böyle apaçık bildiriyor ki doğru yola eresiniz. Allah’a ve Resul’üne itaat edin ve birbirinizle çekişmeyin. Sonra gevşersiniz,  Gücünüz ve Devletiniz elden gider. Sabırlı olun. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir’’ ayetlerindeki ikazlarda olduğu gibi..

15 Temmuz Darbe ve İşgal kalkışmasında, başarı elde edemeyen ve hedeflerine ulaşamayan, 100 yıl önceki yedi düvel, bugün yedi düvel tarafından kurulan ve idare edilen bütün yapılar,  dâhili ve harici güçler.. Bu asil milletin bütün fertlerinin arasına da ‘nifak ve iç savaş ‘ tohumlarını da ekemeyen müttefiklerimiz ve taşeronları.. Burada da istediklerine elde edemeyenler; Kenarda ve köşede beklemeye aldıkları, kullanışlı bireyleri ve örgütleri her zaman hazır ve nazır olan; PKK, YPG, YPJ, DAİŞ vb. örgütleri üzerinden tekrar gelmeye kalkışacaklar. 1071’de,  Çanakkale’de, İstiklal Harbinde olduğu gibi bu asil vatanın bütün fertleri ve evlatları,  bütün farklılıkları bir kenara koymak sureti ile bir ve beraber olmaya devam ettiği sürece, başarıya ulaşmaları mümkün değildir.  Bütün kalkışmaları ve girişimleri ‘ Akamete’ uğramaya mahkûmdur. Sayın Başkomutanımızın da vurguladığı gibi, Bu Asil Milletin tüm grupları ve bireyleri olarak; ‘BİR olalım, İRİ olalım, DİRİ olalım’ yeter… Yeter ve artar… Bütün çabalama ve kaos planları için… 

Darbe Başarılı Olsaydı…

15 Temmuz Uzun ve Karanlık geceyi,  Bu Asil Devletin ve Milletin kendi öz kaynakları ile satın aldığı silahı, tankı,  uçağı ve askeri ile kendi içinden çıkmış olduğu milletine doğrultan, kendi içimizden olarak bildiğimiz,  taşeronlarla karşı karşıya kaldık.  Allah bu asil milleti böyle bir durum ile bir daha imtihan etmesin. Allah bu asil milletin bütün fertlerine ‘Uyanık olmayı, Basiret sahibi’ olmayı nasip eylesin. Ülkesine,  Devletine ve Milletine karşı ‘Hainlik ve İhanet ‘ noktasında bulundurmasın… Hainlik ve İhanet zihniyetinde ve fiiliyatında bulunanlara karşı da Uyanık olmamızı da nasip eylesin.  Eskilerin ifadesi ile Sonsuz Kudret Sahibi Yüce Allah bizleri ‘ Ne Hainlik içinde olmayı, Ne Hainlerin yanında olmayı, Ne Hainleri zihnen ve fikren Destekleyen olmayı, Ne de Hainleri Lojistik olarak destek noktasında bulunmaktan’ bizleri muhafaza eylesin. Bizleri bu vb. zihniyet ve fiiliyatta bulunanlara karşı her türlü durumda ‘ Karşılarında ‘ bulunma ‘ Akıl, Gönül ve Zihin ‘ uyanıklığında bulunmamızı nasip eylesin.  15 Temmuz hain darbe girişiminin,  bu ülke ve bölge üzerinde hesabı olan bütün emperyalist güçlerin, zihnen ve fikren dışarıdan destekleyen, içerideki taşeronlar vasıtası ile yapılan bu kalkışma başarılı olsaydı, formatında bir ‘simülasyon’ yapalım. Ülke, bölge, millet ve birey olarak neden daha fazla uyanık olmamız gerektiğini anlamaya ve anlamlandırmaya çalışalım.

15 Temmuz gecesi; TSK sabaha karşı 03.00 gibi yönetime el koymuştur… Gözaltılar devam etmektedir… Sabah 06.00’dan itibaren sokağa çıkma yasağı ilan edilmiştir…  Asker tarafından ele geçirilen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve hükümet üyelerinin nerede olduğu bilinmemektedir. . Tayyip Erdoğan’ın da öldürüldüğü tahmin edilmektedir.

16 Temmuz sabahı; Ülkede TRT haricinde hiçbir televizyon, radyo, internet ve iletişim kanalları kapanmıştır. Sokağa çıkan halk askerlerle çatışmaktadır.. Başkentte yüzlerce tank sokaklarda… Kan dökülmeye devam etmektedir. Müttefikimiz olan Amerika, Türkiye’de yeni askeri yönetimi tanıdığını ve istikrarlı bir Türkiye tavsiyelerinde bulunmuştur..  Ordumuzda bir kısım subaylar darbeye karşı oldukları açıkladılar.  TSK içinde çatışmalar devam etmektedir.

17 Temmuz sabahı; Askerler çatışmaya devam etmektedir. Başkent darbeye direnen bazı şehirlerimiz darbeci askerler tarafından ağır bombardıman altındadır. Ülke genelinde ölü sayısı artmaktadır. İŞİD Türkiye’ye bazı askeri unsurlarını sevk edeceğini açıklamıştır.  PKK Doğu illerimizde kendisinin güvenliği sağlayacağınız ilan etti.

18 Temmuz sabahı; Bombardıman ülke genelinde hız kesmeden devam etmektedir. Ülke genelinde ölü sayısı bilinmemektedir. Ölü sayısı ‘Yüz binler’ olarak tahmin ediliyor. Askeri yönetim direnenlerin üzerine bomba yağdırmaya devam etmektedir.

19 Temmuz sabahı; BM, İstanbul ve Boğazların güvenliğini sağlayacağını duyurdu. Askeri operasyon kapıda… Rusya, Karadeniz Ülkeleri dışında hiç kimsenin İstanbul’da güvenlikten sorumlu olmadığını ifade etti.

20 Temmuz sabahı; Amerika, rejimden yana tavır koyacağını, içeriye sızan İŞİD unsurlarını temizlemek için bombardımana katılacağını söyledi..  PKK güçlerinin silahlandırılması ile Doğu İllerimizde İŞİD’çi avı başlamıştır.

21 Temmuz sabahı; Ermenistan Ağrı ili sınırımıza asker yığmaya başladı. Kıbrıs Rum yönetimi, Kıbrıs Rum toprağıdır ve gereken yapılacaktır dedi..  BM askerleri İstanbul’da… Bir kısım tarihi eserlerin korunması amacı ile’ Saraylarımız’ boşaltılıyor. Yeni adreslerinin ‘British Museum’ olduğu açıklandı.

22 Temmuz sabahı; Ermenistan, Ermeniler eski topraklarına kavuşacak, vatandaşlarımızın sakin olmalarını ifade etti. Ülke genelinde bombardıman devam etmektedir. Askeri rejime, Fransa, Almanya vb. ülkelerden yardım gelmeye devam ediyor.. Putin, Türkiye’de istikrar bir an önce sağlanmalıdır dedi…

23 Temmuz sabahı; İran Şİİ milisleri Türkiye topraklarında… Dünyanın her bir tarafından askeri ‘ Cihadistler’ Türkiye topraklarına gelmeye başladı.

24 Temmuz sabahı; Ülke genelinde ‘ İÇ SAVAŞ ‘ devam etmektedir. Artık daha fazla devam edemeyeceğim… İçim karardı… Ekonomik durumu ise hiç anlatmaya gerek yok… Dolar patlamış, faizler fırlamış… Her dönem olduğu gibi devletin sırtında ki tefeciler meydana inmiş… Yukarıda izah etmeye çalıştıklarımın, bölgemizde hiç bir ülkede yaşanmamıştır, yaşanma ihtimali de bulunmamaktadır. Bunların hiçbirisi olmamıştır. İzah etmeye çalıştığımız bu sahneler ve görüntüler bir Amerikan film sahnesinden alıntıdır, demeyi çok isterdim. Bölgemizde hangi ülke bu durumda değildir;  Irak, Libya, Afganistan, Suriye, Mısır ve daha niceleri…  Hedeflerine engel olarak gördükleri hangi ülke ve lider bu durumda değildir. Emperyalist ülkelerin tek bir hedefi vardır; 100 yıllardır devam eden Sömürülerinin inkıtaa uğramadan artarak devam etmesidir.  Sömürülerine engel olarak gördükleri bütün ülkeleri ve liderleri ortadan kaldırmak için her türlü girişimde bulunmaktan çekinmezler…  Lütfen biraz daha fazla uyanık olalım… Ülkemize sahip çıkalım..  Bu asil milletin dünya üzerinde gidebileceği bir başka ‘ kara parçası ve vatan ‘ toprağı bulunmamaktadır. Bütün bu olanlar bir kişi ve parti meselesi değildir.  Sadece ve sadece ve bu ülkenin parçalanması ve senin de ‘ İÇ SAVAŞA ‘  doğru sürüklenmendir. Gerisi onlar için hikâyeden ibarettir. Oyunu bozacak olan sensin… Aynı  Çanakkale’de olduğu gibi…  Aynı 1453’de olduğu gibi… Aynı 1071’de olduğu gibi…

Devletimizin Yeniden Yapılanması için Bu Darbe Kalkışması bir FIRSATTIR

15 Temmuz karanlık gecesi, bu ülkeyi karanlık dehlizlere ve manda mantığına sürüklemek isteyenlerin gecesidir. Halk, demokrasi ve milli iradesine sahip çıkmakla bu hareketin önüne geçmiştir. Bizim gibi ülkelerde yönetimi doğrudan veya dolaylı olarak ele geçirmeye çalışan ‘emperyalist güçler’ içerideki taşeronları vasıtası ile sürekli olarak bu vb. kalkışmalarda bulunmuştur. 100 yıllık tarihimiz ve bölgemizdeki ülkelerin tarihlerine kabaca incelediğimizde ne demek istediğimiz net bir şekilde anlaşılacaktır. 1960 askeri darbesine yönetime el koyanlar Başbakanı ve arkadaşlarını asmadan önce ‘ ASTIK ‘ senaryosu ile Halka ve Milli İradeye bir yoklama çekmişlerdir. Halktan, Milli iradesine, Başbakanına ve arkadaşlarına yönelik bir ‘sahip olmak karşı darbesi görülemeyince’ daha sonra Başbakanı ve arkadaşlarını asmışlardır. Bu ülke ve asil millet bir daha böyle bir durum ve kalkışma operasyonları ile karşı karşıya kalmaması adına, devlet yönetim sistemimizin yeniden tasarlanması gerektiği kanaatindeyim.

15 Temmuz Darbe kalkışmasına yönelik olarak, 20 Temmuz tarihinde Cumhurbaşkanımız Başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu ve Milli Güvenlik Kurulunda toplantısında ülkemizin tüm bölgesinde ‘3 ay süre ile Olağanüstü Hal’ ilan edilmiştir.  Bu asil milletimize ve devletimize bu günleri yaşatanları kınamakla birlikte yüce milletimizin engin ferasetine ve takdirine bırakıyorum. Bu zihniyette olanlara en güzel cevabı her zaman ‘ Milletimiz ‘ vermiştir.  Anayasamızın Olağanüstü Hal ilanı ile ilgili hükümlerini kabaca incelediğimizde; Madde 119; Tabii afet, tehlikeli salgın hastalıklar veya ağır ekonomik bunalım hallerinde, Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu, yurdun bir veya birden fazla bölgesinde veya bütününde süresi altı ayı geçmemek üzere olağanüstü hal ilan edebilir. Madde 120; Anayasa ile kurulan hür demokrasi düzenini veya temel hak ve hürriyetleri ortadan kaldırmaya yönelik yaygın şiddet hareketlerine ait ciddi belirtilerin ortaya çıkması veya şiddet olayları sebebiyle kamu düzeninin ciddi şekilde bozulması hallerinde… Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu, Milli Güvenlik Kurulunun da görüşünü aldıktan sonra yurdun bir veya birden fazla bölgesinde veya bütününde, süresi altı ayı geçmemek üzere olağanüstü hal ilan edebilir. Madde 121; Anayasanın 119 ve 120’nci maddeleri uyarınca olağanüstü hal ilanına karar verilmesi durumunda, bu karar Resmi Gazetede yayımlanır ve hemen Türkiye Büyük Millet Meclisinin onayına sunulur. Türkiye Büyük Millet Meclisi tatilde ise derhal toplantıya çağrılır. Meclis, olağanüstü hal süresini değiştirebilir, Bakanlar Kurulunun istemi üzerine, her defasında dört ayı geçmemek üzere, süreyi uzatabilir veya olağanüstü hali kaldırabilir. 

Devlet, Vatan, Birey ve Millet kavramlarını,  evrensel hukuk ve bireyin üstünlüğü çerçevesinde incelediğimizde… Devlet; Sınırları belli bir toprak parçası üzerinde teşkilatlanmış, bağımsız bir hükümete sahip olan toplumun temsilcisidir. O, toplumu idare eder; iç ve dış tehlikelere karşı güvenliği sağlar, hukuki niteliği ilgili kanunlar koyar, onları uygular, yasaklar ve emirler çıkarır. Böylelikle sosyal düzeni sağlar. Öteki devletlere karşı toplumu temsil eder. Devlet, egemen ve etkili bir iktidar demektir. Ama aynı zamanda meşru bir iktidardır. Kurumlara dayanan ve müesseseleşen iktidar hukuk iktidarıdır. Devlet, amacı toplumsal düzenin, adaletin ve toplumun iyiliğinin sağlanması olan; belli bir toprak parçası (Ülke) üzerinde yerleşmiş bir insan topluluğuna (HALK) dayanan ve bu topraklar üzerinde bulunan her şey üzerinde nihai meşru kontrole (Otorite)  sahip, siyasal bir örgütle (Hükümet) donanmış sosyal bir organizasyondur. Vatan, bir kimsenin doğup büyüdüğü; bir milletin hâkim olarak üzerinde yaşadığı, barındığı, gerekirse uğrunda canını vereceği toprak. Bir kimsenin yerleştiği yere de vatan denir.

15 Temmuz Darbe kalkışmasına yönelik olarak, Milletimizin Milli iradesine sahip çıkmak adına meydanlara inmesi, son günlerde yaşadıklarımız ve bu asil milletimize ve devletimize karşı ‘ içerideki taşeronlar ve dış destekli ‘ bir daha böyle bir kalkışma ve girişimlerine maruz kalmamak adına… Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan Başkanlığında toplanan Bakanlar ve Milli Güvenlik Kurulunda ‘3 Ay süre ile Tüm Ülkede Olağanüstü HAL İlan edilmesini’,Cumhurbaşkanımız ve Başkomutanımız başkanlığında oluşturulacak bir ‘ KOMİSYON ‘ başkanlığında,  Devlet yönetim sistemini yeniden kurgulamak adına bir Milat kabul etmeliyiz.  Devletimizin; Yönetim, Sevk, İdare, Personel alımı ve Devlet Kurumlarının ‘ TÜM HARCAMA ‘ sistemlerinin yeniden gözden geçirildiği, kurgulandığı,  Yeni bir Sistem için Yeniden ve Sil Baştan bir Milat kabul etmeliyiz. Devlet, Vatan sınırları içinde yaşayan ‘herkes ve her şeye’ Adalet ilkesi çerçevesinde yeniden dizayn edilmelidir. Devlet yönetim sistemimizin bütün kişi ve kurumları için  ‘ ŞEFFAFLIK ve HESAP VEREBİLİRLİK’ prensipleri doğrultusunda Yeniden yazılmalıdır.  Bu vatan toprağında yaşayan bizlerin gidebileceği bir başka ‘ toprak ‘ parçası dünya üzerinde yoktur. Bu gerçekler çerçevesinde son günlerde yaşadıklarımızı ‘bir İkinci Kurtuluş Savaşı, bir Yeniden Doğuş veMilli bir DEVLET meydana gelmesi için çok iyi bir FIRSAT olarak değerlendirmeliyiz, diye düşünüyorum. Aksi halde yaşadıklarımız bir tekrarı olmayacaktır. Bu asil millet ve devlet tarih sahnesinden silinmek ve yok olmakla karşı karşıya kalmaması için hiçbir sebep göremiyorum. 

Sizin Çocuklar Bu Defa Başaramadı…

Yaşı belli bir noktaya gelen herkes yazımın başlığındaki ifadelerin ne manaya geldiğini çok iyi bilirler… Bu ülke ve milletimiz darbelerle ve darbe zihniyeti ile 31 Mart Vakası ile birlikte tanışmıştır. 31 Mart Vakası ile bu ülkenin ve devletin en kılcal damarlarına kadar yerleşen ‘ bizden görünümlü yabancılar ‘ vasıtası ile her bir ‘kalkınma’ ve ‘ milli ‘ olma dönemlerinde, müttefik olarak bildiklerimizin destekleri ile içerideki taşeronları tarafından ‘ bizim çocuklar Türkiye’de yönetime el koydu ‘ ifadeleri ile karşı karşıya kalıyorduk.  Artık bu darbe dönemleri geçmişte kalmıştır. Tarihin tozlu sayfalarında yerini alacaktır.  Eski Türkiye ve Eski Milletten eser kalmamıştır.  Bölge üzerinde hesabı olanlar ve içerideki taşeronlarının anlamakta zorlandıkları şey burasıdır. Yeni Türkiye’de Millet iradesine sahip çıkmak gücü ve ferasetini artık gösterecektir. Bu ülke ve bölge üzerinde hesabı olanların artık anlaması, idrak etmesi ve konumlarını da bu yeni durum ve konjonktüre göre yeniden ayarlamasının zamanı ve mekânı çoktan gelmiştir diye düşünüyorum.

Büyük devletler, bölge ve dünya üzerindeki hegemonyasının sürdürülebilirliğini sağlamak adına, çok uzun soluklu plan ve projelerle çalışmaktadır.  Bu plan ve programlarına ulaşabilmek için her türlü operasyonun içine girmekten de kaçınmamışlardır.  Ülke içinde yaşayan bizler bu vb. plan ve operasyonları görmek ve anlamakta bazen çok geç kaldığımız dönemler olmuştur.  Ülkemiz ve bölgemiz üzerindeki planlarını ve hesaplarını, görmek ve anlamak zorluğu çektiğimiz her dönemde içerideki taşeronları vasıtası ile ‘ darbe ve muhtıralarla’ karşı karşıya kalmışızdır. Her darbe ve muhtıra girişimleri ile bu ülke ve milletin ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınması planlı olarak 30 – 40 yıl geriye gitmesine sebebiyet vermişlerdir.

Bu ülkenin yakın tarihindeki darbeleri kabaca incelediğimizde,  31 Mart Vakası, 1960 askeri darbesi, 1971 muhtırası, 1980 askeri darbesi ve 28 Şubat post-modern darbelerini sıralayabiliriz.  31 Mart Vakası ile Osmanlı İmparatorluğunu parçalamayı, bölgesindeki ekonomik zenginlikleri elde etmeyi, sömürmeyi planlayan güçlü devletler, içerideki taşeronları vasıtası ile Cennet mekân Abdülhamit Han sultanı tahtından indirmek sureti ile bu darbelerin ve darbe zihniyetinin önünü açmışlardır. Çünkü Cennet mekân Abdülhamit Han sultan o makamda bulunduğu sürece, bölge üzerinde hesapları ve planları olanların bütün hesapları ve planları akamete mahkûm olmuştur.  Ülkemiz ve bölgemiz üzerindeki hesap ve planlarının önündeki en büyük engel olarak Cennet mekân Abdülhamit Han sultanı görenler darbe girişiminden çok önceleri insan aklının alamayacağı yazılı ve sözlü saldırılara maruz kalmıştır. 100 yıl önce olduğu gibi bugünü daha iyi ve net okuyabilmek adına; Bu ülkede kim veya kimler bu plan ve hesaplarına engel olmak girişimlerinde bulunduğu için ‘darbe ve muhtıralarla’  yüzleşmekteyiz ki? Hem de kendimizden olan içimizdeki bizden görünümlü devlet personeli tarafından… Devlet personelinin görev tanımının içinde kendi devletine ve milletine karşı ‘darbecilik ‘ var mıdır ki? Anlayan varsa beri gelsin…

Lozan antlaşmaları ve emperyalist devletlerin bölgeyi kendi aralarındaki paylaşım sözleşmesi olan Sykes – Picot’un 100. Yılının idrak etmekte olduğumuz şu günlerde, bu sözleşmelerin ve antlaşmaların biteceğinden korkanlar, ürkenler acaba neden panikliyor ki? Bu antlaşmaların bitişi ile bu ülke, bu millet ve bu bölgenin ayağa kalkmasından korktuğunuz için mi paniklediniz? Bu ülke ve bölgenin kaynaklarını 100 yıl önce olduğu gibi çok kolay bir şekilde parçalama ve sömürme operasyonlarınızın devam edemeyeceğini anladığınız için mi paniklediniz? Bölge halkları ve bu millet bu sömürü ve emperyalist girişimlere karşı ‘ Artık yeter ‘ diyor…  İzlemekte olduğumuz ve idrak etmekte olduğumuz sadece bundan ibarettir. Paniklemenizin ve korkunuzun hiçbir faydası olmayacaktır.  Bölge halkları ve bu asil milletin evlatları ‘ Çanakkale Ruhunda’  Vatanı savunmaktaki birlik ve beraberlikte olduğu gibi  ’Demokrasiye’ sahip çıkmıştır, Ülkesine sahip çıkmıştır,  Onuruna sahip çıkmıştır,  Cumhurbaşkanı’na sahip çıkmıştır, Meclisine sahip çıkmıştır, Hükümetine sahip çıkmıştır, Hanesine sahip çıkmıştır, Daha da önemlisi kendi geleceğine sahip çıkmıştır’.  Bununla ne kadar övünsek ve gurur duysak azdır diye düşünüyorum. Aksi halde bugün ülkemizde ve bölgemizde başka bir sabaha uyanmış olacaktık.  Siyasal, sosyal ve ekonomik kaos başlamasına uyanacaktık.  Önceki yıllarda olduğu gibi ülke ve milletin kaynaklarını birkaç ailenin eline geçmesine seyirci kalacaktık. Darbe ve muhtıra zihniyetinin idraki içinde olmayı, ülkesine – milletine – devletine ve vatanına ihanet zafiyeti ve akıl tutulmasından muhafazasını, ruhunu, aklını,  zihnini ve beynini kiraya verenlerden olmamak ferasetini, basiretini ve fehimini,  Sonsuz Kudret Sahibi Yüce Allah’tan niyaz ediyorum. 

Birlikte Konya’yız, Birlikte Türkiye’yiz

Başı Rahmet, ortası Mağfiret ve sonu cehennemden Azad olan mübarek Ramazan ayının son günlerini idrak etmekteyiz. 1000 aydan daha hayırlı bir gece olan ‘Kadir Gecesini’ de geride bıraktık. Rahmet ve mağfiret ayını uğurlamak üzereyiz.  Sonsuz Kudret Sahibi Allah bu ayı hayırlısı ile değerlendirdiği kullarından eylemesini ve Ramazan ayını da bizlerden razı olduğu kullarından olmamız dileklerimle…

Her Ramazan ayında geleneksel hale gelen, MÜSİAD Konya Şubesi, Konya Ticaret Odası, Konya Sanayi Odası, Konya Ticaret Borsası ve bu yıl organizasyona dâhil edilen Konya Serbest Muhasebeci ve Mali Müşavirler Odası tarafından  “Birlikte Konya’yız” sloganıyla Ankara’da düzenlenen Konyalılar İftar Buluşması programının 11’incisi gerçekleştirildi.  Programa Ankara’daki Konyalı bürokratlar, Konya Milletvekillerimiz ve Kalkınma Bakanı Lütfi Elvan onur konuğu olarak katıldılar. Programa emeği geçen bütün sivil toplum kuruluşlarımızın başkan,  yöneticilerine ve programın görünmeyen kahramanları olan tertip heyetindeki dostlarımıza da çok teşekkür ederim. Emeğinize ve yüreklerine sağlık… Allah emeklerinizi zayi etmesin…

Birlikte Konya’yız Konyalılar geleneksel iftar programında, MÜSİAD Konya Şube Başkanı Dr. Lütfi Şimşek, ” 11 Ayın sultanı Ramazan ayının son günlerinde İstanbul Atatürk Havalimanı’ndaki hain saldırıyla sarsıldık. Acımız çok büyük… Yastayız… Ülkemizin istikrarını ve huzurunu bozmak isteyenler masumları katletmektedir. Türkiye’nin büyümesini ve gelişmesini asla ve asla durdurulamayacaklar. Terör eylemlerine karşı hiçbir zaman korkmayacağız ve yılmayacağız. Dosta düşmana karşı dimdik ayakta olduğumuzu gösterelim, Konya olarak ‘bir olduğumuzu, iri olduğumuzu, diri olduğumuzu’ ilan edelim. Her köşesi aziz şehitlerimizin kanı ile yoğrulan vatanımızın ‘ne bölünmesine, ne parçalanmasına ne de geleceğiyle oynanmasına’ asla izin vermeyeceğiz’’ ifadelerine vurgu yaptı.

Birlikte Konya’yız Konyalılar geleneksel İftar programında, Kalkınma Bakanı Lütfi Elvan da “Göklerin kapılarının açık olduğu bu mübarek Ramazan gününde Konyalı hemşerilerimle birlikte olmaktan dolayı mutluluk duyuyorum. Birlikte Konya’yız. Mübarek Ramazan ayında gözü dönüş caniler birliğimizi ve huzurumuzu hedef aldılar. Bu aziz millet, bu aziz devlet böyle saldırılara asla boyun eğecek değildir. Bu saldırılar bizim daha çok kenetlenmemizi sağlıyor. Bu örgütlerin ‘ne dili, ne dini, ne de ırkı’ var. Her an her yerde ortaya çıkabilirler. Bunlara karşı başarılı olmak için topyekûn mücadele şart. Ama birini ayırıp o iyi diğeri kötü demek doğru bir yaklaşım değildir. Bizim için terör terördür. Terörist teröristtir.  Biz birlikte Konya’yız birlikte Konya olmadan birlikte Türkiye olamayız” ifadelerine yer verdi.

Birlikte Konya’yız Konyalılar geleneksel İftar programında, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Konya Milletvekili Ahmet Sorgun, Konya Ticaret Borsası Başkanı Hüseyin Çevik Bey de birer konuşma yaptılar. MÜSİAD Konya Şube Başkanı Lütfi Şimşek ve Kalkınma Bakanımız Lütfi Elvan Bey katılımcıların nezdinde bütün Konyalılara ve Türkiye’ye mesajlarında vurguladıkları gibi  ‘ Bir olalım, İri olalım Diri olalım ve Kenetlenelim’ ifadelerine yer verdiler. 100 yıl önce bu ülkeyi aynı senaryolarla bölenler, tekrar 100 yıl önceki yarım kalan planlarını devreye sokmak için değişik planlama ve oyun içerisindeler. Artık savaşlar doğrudan olmuyor. Taşeron örgütler ve içerideki bizden görünümlü adamları üzerinden yürütülüyor.  Ülke ve bölge halkları olarak daha fazla ‘Uyanık’ olmamız gereken bir dönemden geçiyoruz.  Birlik ve beraberlik içinde olmamız gereken, bütün ülke ve bölge halkları olarak ‘Kenetlenmeye’ ihtiyacımız olan bir dönemdeyiz. Büyük devletler ve bölgemiz üzerinde hesabı olanların planları ve saldırılarından vazgeçecekleri beklemek hayal olur.  Büyük devletlere karşı ancak ve ancak geliştirebileceğimiz karşı ‘stratejiler’ ile cevap verebiliriz. Bölgemizde çok büyük bir oyun ve satranç oynanmaktadır. Adamlar ‘Asya bölgesini’ yani bulunduğumuz bölgeyi ‘ satranç tahtası’ olarak yıllar önceden tanımlamışlar. Bölgenin anahtarı ve kapısı konumunda bulunan ülkemize karşı saldırılar ve caydırma operasyonları devam edecektir. Oynanan bu oyunun ne tekrarı var, ne de dönüşü… Farklılıklarımızı değil, birlik ve beraberlik üzerine planlamalar ve stratejiler geliştirmemiz gereken bir dönemdeyiz.  Milletin birlik ve beraberliği adına, bir satır yazı yazan, konuşma yapan, program tertip eden herkese Teşekkür ederim. Rahmet ayının son günlerinde, Kadir gecesinin ertesinde ve yaklaşmakta olan Ramazan Bayramı vesilesi ile Sonsuz Kudret sahibi Allah, Kutsal kitabımız vesilesi ile sürekli olarak bizlere ikaz ettiği  ‘ Uyanık olmak, bir olmak, birlik ve beraber olmak’  ifadelerindeki ferasetimizi, idrakimizi ve basiretimizi arttırması dileklerimle. 

Konya’da huzurda olmaktan çok mutluyum

Geçtiğimiz günlerde Konya Valisi olarak atanan Yakub Canbolat beye,  sanayici dostlarımız, HCV Makine Genel Müdürü Kerim Altınkaya ve Hacıbali Metal Genel Müdürü Mustafa İbalı ile birlikte hayırlı olsun ziyaretimiz oldu. Sayın Valimize öncelikle Hz. Pirin diyarı ‘Huzur, Sevgi ve Muhabbet Şehrine’  Hoş geldiniz ve Başarı dileklerimizi sunuyorum.  Sayın Valimize ziyarette, Hz. Pirin ‘ Ya olduğun gibi görün, ya da göründüğün gibi ol’ sözlerinin yazılı olduğu bir levha takdimimiz de oldu. Ziyaret vesilesi ile Sayın Valimize bizlere çok değerli vakitlerini ayırdığı ve hoş sohbetleri için de ayrıyeten Teşekkür ederim.

Sayın Valimiz ile sohbet devam ederken tanışma faslına geçtiğimizde; ’’ 1969 Alaca (Çorum) doğumlu olduğunu,  ilk ve orta eğitimimi Alaca’da tamamladım.  1987 yılında  Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümünü kazandım ve 1991 yılında mezun oldum.  1992 yılında Konya Valiliği Kaymakam Adayı olarak Mülki İdare Amirliği mesleğine başladığını ve 1995 yılında kura çekerek Durağan (Sinop) Kaymakamlığına atandım.  Sırasıyla, Durağan (Sinop) (1995–1998), Yedisu (Bingöl) (1998–2000), Cumayeri (Düzce) (2000–2003), Kâhta (Adıyaman) Kaymakamlığı (2003–2005), Yozgat Vali Yardımcılığı (İl Özel İdaresi Genel Sekreterliği) (2005–2007), Söğüt (Bilecik) Kaymakamlığı (2007–2009) görevlerinde bulundum. 2009–2014 yılları arasında İçişleri Bakanlığı Eğitim Dairesi Başkanlığı görevini yürüttüm. Bakanlar Kurulunun 21.05.2014 tarih ve 6366 sayılı kararı ile ilk valilik görev yerim olan Hakkâri Valiliği görevine atandım. Evli ve iki çocuk babası olduğunu’’ sözlerine ekledi.

Sayın Vali;  ‘’Hakkâri valiliği görevimizde bölge şartlarından kaynaklı olarak çok zor ve meşakkatli bir mesai harcadıklarını, bölgede görev yapmakta olan bütün devlet memurlarımız ve vatandaşlarımız açısından çok sıkıntılı bir dönemden geçmekte olduğumuzu… Bu ülke bir ve beraber olduğu müddetçe ‘ Çanakkale Ruhunu’ sergilemeye devam ettikçe, birilerinin bütün planlarının ve taşeron örgütler üzerinden yürütmekte oldukları savaşın akamete uğramak zorunda olduğunu’’… Konya Valiliği görev yerimiz ‘’ Bizim açımızdan bölge ile kıyaslandığı takdirde başka bir savaşın tam ortasına düşmüş durumdayız. Bu ülke güçlü olmak zorundadır. Her manası ile güçlü olmak… Buradaki görevimizde de bu ülkeye hizmetin bir borç olduğu şuuru ve bilinci ile ‘ ekonomik, sosyal ve kültürel’ çalışmalara hız vermek ve çok daha fazla çalışmak zorundayız’’ şeklinde konuştu.

Sayın Vali ile sohbetimizde; ‘’  Konya’da olmaktan daha doğrusu ‘Huzur’da olmaktan çok farklı bir mutluluk duyduklarını… Konya kendine has özellikleri olan bir şehrimiz… Konya; Ensar ruhu çerçevesinde beldeye gelen 72 bin muhacire kapılarını açmış bir şehrimiz… Özellikle Suriye’den gelen muhacirlere ve diğer bölgelerden gelen mazlum ve Müslümanlara kapısını ve gönlünü açmış olmasından, ekmeğini, aşını, evini paylaşmasından kaynaklı memnuniyetimi ve teşekkürlerimi ifade etmek isterim. Çünkü Konya;   ‘ Belde-i Muhayyere’ ismine mazhar olmuş;  “Peygamberimiz Hazret-i Muhammed (s.a.s)  Mekke’den Medine’ye hicret etmeden önce kendisine hicret edebileceği üç şehir ismi verilmiş ve bu şehirlerden birine hicret edebileceği bildirilmişti. Bu şehirlere de “Belde-i Muhayyere” denilmiştir. Bunlar, Medine (Yesrip), Şam ve Diyar-ı Rum’da (Rum memleketinde) Konya… Huzur ve Belde-i Muhayyere de bulunmaktan, bu beldeye ve sakinlerine de hadim olmaktan ayrı bir mutluluk ve huzur duyduklarını’’  vurguladı.

Sayın Valimize, Huzur’da, Sevgi ve Muhabbet Şehrinde, Belde-i Muhayyere ’ye, Konya’mızın ve ülkemizin acil ihtiyacı olan sosyal, ekonomik, kültürel, eğitim alanlarında Hayırlı ve Kalıcı hizmetlerde bulunması dileklerimiz.