Gelmeye devam edecekler… 

 

Yazıma başlamadan önce;  Hafta sonu, Ankara GAR meydanında yapılan bombalı saldırıyı ve her türlü terör faaliyetlerini lanetliyorum. Saldırıda hayatını kaybedenlere Allah’tan Rahmet, yaralılara acil Şifa ve geride kalan kederli ailelere Sabrı Cemil niyaz ediyorum.  1 Kasım tekrar seçimlerine yaklaşırken yapılan bu vb. provakasyonları daha önce de yaşamıştık. Bütün vatandaşlarımızı bir İletişimci ve Gazeteci olarak ‘ SUKUNETE, BİR ve BERABER ‘ olmaya DAVET ediyorum.  Daha gelecekler… Bu ülkeyi, bu Asil milleti durdurmak için daha da gelecekler…  Daha fazla UYANIK olalım..

Siyaset uzun soluklu ve planlama işidir. Ülkelerin jeo-stratejik konumlarının vermiş olduğu üstünlükler yanında, stratejik zihniyet,  stratejik planlama ve güçlü bir siyasi iradeye ihtiyaç vardır. Ülkeler aksi halde uzun soluklu olarak tarih sahnesinde kalamazlar. Stratejik zihniyet ve planlamanın yanında mutlaka güçlü bir siyasi iradenin bulunması da gerekmektedir.  Stratejik zihniyet ve planlaması var olan fakat uygulayıcı noktasında bulunan güçlü bir siyasi irade yoksunluğu ülkeler adına tarihte var olmak adına çok büyük sorunlara sebebiyet vermektedir. Ülkemizin yaşamakta olduğu durum… Stratejik hedeflerine doğru ilerlerken, dışarıdan ve içerideki taşeronlar tarafından yapılan engelleme operasyonları…

Amerika ve Rusya önderliğinde etrafımızda, bölgemizde ne gibi dolaplar çevrilmektedir? Rusya durduk yerde mi bölgeye inmiştir?  Kısa vadeli hesapları mı vardır? Rusya, tarihten gelen sıcak denizlere inme hesapları, planları mı işlemektedir. Bölgeye pastadan pay kapmak adına gelen gelene… Günlük politika ve iç siyasetle bu sorulara cevap bulamayız. Bizim gibi tarih sahnesinde hep var olagelmiş ve hatta tarih bizimle birlikte yazılmış bir devleti durdurma operasyonlarını izlemekteyiz. Türkiye,  büyük devletler,  onların payandası olan güçlü devletler, bölgesel işbirlikçi devletler ve taşeron örgütler tarafından çerçeveleme ve sıkıştırma operasyonları ile karşı karşıya mıdır? Çerçeveleme ve sıkıştırma operasyonları ile nereye varılmak istenmektedir? Daha nice vb. sorular, sorular…

Türkiye’nin dünya üzerinde ve bölgesindeki yükselişinin önüne geçilemeyecektir. Sadece biraz gecikmeler olabilir… Yapılan bütün bu tür operasyonlar biraz gecikmeye sebebiyet verebilir. Başka hiçbir şey temin edemez… Anadolu topraklarına yerleşmeleri,  1400 yıl önce Hz. Peygamberin müjdesine mazhar olmuş olan bu Asil Millete karşı oynanan hiçbir plan ve kaos hedefine varamayacaktır. Bütün bu kavgalar bir medeniyet savaşından başkası değil… Bu medeniyeti daha önce rahmetli dedeleri tarafından dünya üzerine perçinlenmiş olan bu Asil Millet tekrar yerleştirecektir. Bütün planlar boşa gidecektir..  Biz SUKUNET halinde, BİR ve BERBAER olduğumuz müddetçe…

 

1 Kasım Genel Seçimleri ve Yeni Türkiye

7 Haziran genel seçim sonuçlarından tek başına iktidar çıkmadığı ve parti yetkilerinin görüşmeleri sonucunda herhangi bir şekilde de koalisyon oluşmadığı için 1 Kasım tekrar seçimlerine karar verilmişti. 1 Kasım genel seçimlerine 30 günden az bir zaman kaldı. Partilerde ve vatandaşta genel seçime yönelik olarak bir seçim heyecanını görmekte zorlanıyoruz. Seçimin bir heyecan ve coşku işi olduğunu daha önceki yazılarımızda ifade etmeye çalışmıştık. 1 Kasım seçimlerini biz içerideki ekonomik ve terör kaosundan çok fazla bir anlam yükleyemesek de… Dış güçler bu seçime çok büyük önem atfetmekteler… Bölgemizde ‘ var olma – yok olma ‘ sebepleri olabileceğinin farkındalar…

Bölgemiz ve ülkemiz üzerinde hesabı olan büyük devletler ve güçlü devletler 100 yıl önce yarım kalen operasyonları için tekrar sahaya yani bölgemize indiler. 100 yıl önce petrol vb. kaygılarla çizilen sınırlar, bugün ise etnik unsurlarla çizilmeye çalışılmaktadır. 100 yıl önce bu operasyon Avrupa ülkeleri tarafından icra edilmişti.  Bugün ise bölgemizdeki operasyonlar Amerika ve Rusya tarafından yürütülmektedir.  Dünya üzerinde ve özellikle bölgemizdeki kavganın ana sebebi bölgeye hangi gücün hâkim olacağıdır. Bölgemizde büyük devletler ve güçlü devletler tarafından kurulan ve kontrol altında tutulan, birbirlerine karşı kozlarını paylaştıkları taşeron kişiler ve örgütler de bu işin aslında tuzu biberi…

Türkiye eski Türkiye olmaktan Yeni Türkiye yolunda ilerlemek, bölgesinin gücü ve mazlum milletlere umu olacaksa, bu operasyonları çok iyi okumak zorundadır. 100 yıllardır defansif konumda olan bu ülkenin ofansif pozisyona geçebilmesi için stratejik zihniyetle birlikte siyasi istikrar ve siyasi iradenin tecelli etmesi gerekmektedir. Aksi halde bölgemizde yapılan operasyonlarda sadece seyirci konumunda kalmak zorunda kalırız. Ülkemiz ve bölgemiz adına siyasi istikrar ve siyasi iradenin en etkin olması gerektiği dönemdeyiz. Zannedilmesin ki bölgemizde sıkılan kurşunlar sadece taşeron örgütler tarafından sıkıldığını… Bölgede hesabı olan bütün devletler tarafından bu örgütlerin maniple edildiğini de görmek gerekir. Türkiye iç karışıklıklarla meşgul edilirken, bölge üzerinde hesabı olanlar, masada bizim olmamamız için her türlü kaos planını ileriye sürmekteler.

2 Kasım Sabahı Projeksiyonu ‘Bıçak Sırtı’

1 Kasım gecesi ilerleyen saatlerde, sonuçların 7 Haziran seçimlerinden farklı olmadığı, AK Parti Genel Başkanı Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu balkon konuşmasında, halkın yüce takdirinin bu şekilde tecelli ettiğini ve siyasi partilere uzlaşın ve ülkenin sorunlarını çözün mesajı verdiğini hayal edelim.

7 Haziran genel seçim öncesinde, teşkilatlarda yorgunluk ve bir heyecansızlık olduğunu, yereldeki bu çalışmalarla sonuç alınamayacağını, sağır sultan bile duymasına rağmen AK Parti il teşkilatındaki yöneticiler, ta ki sonuçlar ortaya çıkana dek, görmek istemeyip kulaklarını tıkadılar.… Sonuçlar ortaya çıkmaya başlayınca ‘ nerede yanlış yaptık ‘ demek yerine sadece halkın kendilerini cezalandırdığını düşünerek, aynı heyecansızlığa devam ettiler.

Şimdi… Kurban Bayramı vesilesi ile eş – dost ziyaretlerinde şu müşahede ediliyor.

1 Kasımda, vatandaşın tek derdinin, yeniden tek başına bir iktidarın kurulması noktasında olduğudur. Vatandaş inanıyor ki, bu ülkede siyasi istikrar ekonomik istikrarı getirmektedir. Ekonomik istikrar ise gerek ülkede, gerekse bölgede bir güç oluşumu demektir.

7 Haziranda, 90 bin oyla kaybedilen tek başına iktidar, 1 Kasımda da eskilerin ifadesi ile ‘ bıçak sırtı’ denilen durumda tek başına bir iktidarın oluşmayacağını ortaya çıkarmıştır.

Konya İl protokol Bayramlaşmasında gelmeyen, gelemeyen parti teşkilat yöneticileri ve milletvekili adaylarının olduğu bir genel seçim döneminde, sonuçların nasıl olmasını beklerdiniz?

Halka dokunmayan, dokunamayan, ulaşmayan, ulaşmaya tenezzül etmeyen, nasıl olsa Recep Tayyip Erdoğan ismi yeter, ceket koysak kazanır rehavetine kapılan teşkilatın ve vekil adaylarının olduğu bir genel seçim döneminde sonuçların nasıl olmasını beklerdiniz?

Seçim heyecandır, seçim coşkudur, seçim vaattir, seçim çözümdür, seçim vatandaşa dokunabilmek ve seçim dönemlerinde vatandaşı hissedebilmektir.

Seçilmiş Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın devamlı olarak yaptığı ve örnek olduğu gibi… Seçim bir blok halinde ‘ sinelerin toplu vurması adına ‘  teşkilatlara ve bütün meydanlara, tek başına iktidar olunacağının ve Halka Hizmetin HAKKA Hizmet olduğunun Heyecanını AŞKLA verebilmektir.

Bütün bu yazdıklarımız muhtemel bir projeksiyondan ibarettir.

Takvimler; 02 Kasım 2015’i gösterirken

Dostlar; Günlerden Pazartesi ve tarih 02 Kasım 2015’i göstermektedir.  01 Kasım genel seçimleri yapılmış ve sonuçlar,  Partilerin genel merkezleri ve liderleri tarafından genel durumu hakkında ve teşkilatlar ise yereldeki vaziyeti kurtarmaya yönelik değerlendirmelerde bulunmaktadır.  Sonuçların şimdiden ülkemiz, milletimiz ve umut olma idealindeki bölgemiz için HAYIRLARA vesile olması dileklerimle…  Sizleri bugün 02 Kasım gününe bir projeksiyon tutup, zaman makinesinden hızla geçip, seçim sonuçlarının ertesi gününe bir zaman yolculuğuna çıkarmak istiyorum. Tabii ki dost acı söyler düsturundan hareketle bazı dostlarımızı kızdıracağız, bazılarını küstüreceğiz, sorun değil, doğru bildiklerimizi dostlar bizi anlayıncaya kadar  ‘tekrarda Ahsen vardır’   kaidesinden hareketle, gördüklerimizi ve duyduklarımızı, bir İletişimci penceresinden kabaca ifade etmeye çalışacağım.

07 Haziran genel seçim öncesinde, teşkilatlarda bir yorgunluk ve heyecansızlık olduğunu, yereldeki bu çalışmalarla sonuç alınamayacağını, dostane uyarmamıza rağmen dikkate almayan teşkilatlardaki dostlarımız, sonuçlara ortaya çıkmaya başlayınca ‘ ben de nerde yanlış yaptım ‘ demeye başladılar.  Dostlar, testi kırıldıktan sonra uyaran çok olur. Önemli olan testiyi kırmadan, dökmeden, hedefe giderken bütün riskleri göze alıp, dostane olarak ikaz ve uyarıları da yapmasını bilmek ve medeni cesarete sahip olmak gerekir.  Bu konuda vicdanen rahat mısın derseniz, evet çok rahatım.

Kurban Bayramı vesilesi ile halkın arasında şöyle bir gezintiye çıktığımızda, eş – dost ve akraba ziyaretlerinde vatandaşın tek bir derdi, 01 Kasım seçim sonuçlarının mutlaka değişmesi gerektiği ve tek başına iktidarın oluşması noktasında olduğunu tespit edebiliriz. Vatandaş artık işinde, gücünde olmak, huzur ve sükunet talep etmektedir. Tek başına bir iktidar ile tabii ki… Vatandaşın tek bir derdi, siyasi ve ekonomik istikrarın en kısa zamanda oluşması şeklinde… Tek başına iktidar ile Ülkemizin ve bölgemizin sükûnete ermesi adına…

01 Kasım gecesi ilerleyen saatler ve 02 Kasım sabahı genel seçim sonuçlarının da 7 Haziran seçim sonuçlarından farklı olmadığı YSK tarafından açıklanmıştır. 7 Haziran seçimlerinde 90 bin oyla kaybedilen tek başına iktidar, 01 Kasım seçimlerinde de eskilerin ifadesi ile ‘ bıçak sırtı’ denilen bir durumda tek başına iktidarın oluşmayacağı ortaya çıkmıştır.

Konya İl protokol Bayramlaşmasına dahi gelmeyen, gelemeyen parti teşkilat yöneticileri ve milletvekili adayların olduğu bir genel seçim döneminde, sonuçların böyle olması elbette mukadderdi…

Halka dokunmayan, ulaşamayan, derdini dinlemekten acziyet gösteren teşkilat yöneticilerin ve adayların olduğu bir genel seçim döneminde; seçim sonuçlardan ne bekleyebilirdiniz ki…

Seçim heyecandır, seçim coşkudur, seçim vaattir, seçim çözümdür, seçim vatandaşa dokunabilmek ve seçim dönemlerinde vatandaşı hissedebilmektir. Seçilmiş Cumhurbaşkanımız Sayın Tayyip Erdoğan’ın devamlı olarak yaptığı ve örnek olduğu gibi… Seçim bir blok halinde ‘ sinelerin toplu vurması adına ‘  teşkilatlara ve bütün meydanlara, vatandaşlara, tek başına iktidar olunacağının ve Halka Hizmetin HAKKA Hizmet olduğunun Heyecanını AŞKLA verebilmektir.

Kurbanın birey ve topluma mesajı nedir?

Kurban, Sözlükte kelime olarak yaklaşmak manasına gelmektedir. Istılahta ise, Mümin kişinin imanının bir tecellisi olarak, çok sevdiği bir hayvanı, Allah’a yaklaşmak adına kurban etmesi demektir. Rabbim bu gayeye ulaşanlardan eylemesi dileklerimle…

Kurban kesmek ve bayram vesilesi ile birey olarak mümin kişi hem ibadet etmiş olmakta, hem de sosyal olarak toplumsal bir görevini de yerine getirmektedir.  İmanının gereği olarak kurbanını kesmekle Rabbine yaklaşmakta, kesmiş olduğu kurbanını eş, dost, akraba ve ihtiyaç sahibi insanlarla paylaşmanın vermiş olduğu huzura da ulaşmaktadır.  Bireyin iç huzura ulaşabilmesi için paylaşmanın ne kadar önemli olduğu da bir gerçekliktir. Bütün bu vb. davranışlar aslında tamamen bireyin kendini aşması ve iç huzura ulaşabilmesi adınadır. Birey ve toplumsal olarak, kendimizle ve çevremizle olan kavgalarımızın temeli de zaten bu kendini aşamamak ve iç huzura ulaşamamanın vermiş olduğu iç sıkıntılardan değil mi?

Ülkemizin, bölgemizin ve milletimizin dışarıdan ve içerideki taşeronları vasıtası ile birbirine düşürülmeye, karıştırılmaya çalışıldığı bir dönemde, birey ve toplum olarak kesilen kurbanların birleştirici ve bütünleştirici bir görevi de bulunduğuna inanmaktayım.

Rabbim;  Öncelikle İmanın gereği olarak kesilen Kurbanlarımızı dergâhında Makbul eylesin…

Rabbim; Âdem’in iki oğlu  ‘ Habil ve Kabil ‘ kıssasındaki Kurbanı anlayabilenlerden olmamızı…

Rabbim; Hz. Peygamberimizin ‘Ben, iki Kurbanlığın oğluyum’ buyurduğu kıssayı içselleştirebilenlerden eylemesini…

Rabbim; Kendi rızası adına kesilen Kurbanlar hürmetine, birey olarak  ‘İç Huzuru yakalamış ve Kendini Aşma’ noktasına erebilenlerden eylemesini…

Rabbim; Kendi rızasına muvafık olarak kesilen Kurban ve akan kanlar hürmetine bölgemizde ve ülkemizde akan insan kanını ve terörün durmasına vesile kılmasını…

Rabbim; İmanın gereği olarak kendisine yaklaşmak adına kesilen Kurbanlar hürmetine, birliğimizin, beraberliğimizin ve Çanakkale ruhunda tecelli eden ‘ toplu vurdukça sineler, onu top bile sindiremez ‘ mesabesine bu milletin bütün fertlerini ulaştırmasına vesile olmasını…

Rabbim; Rızasına muvafık olarak bugüne kadar kesilmiş olan bütün Kurbanlar ve hassaten bu sene ki Kurban hürmetine, Mazlum milletlere ‘ Umut’ olma idealindeki bu Asil Milletin özellikle idarecilerine ve bütün bireylerine ‘ Feraset ve Basiret ‘ vermesi dileklerimle…

 

AK Parti 2002 Ruhu ile Tekrar Şahlanabilir

12 Eylül tarihinde AK Parti olağan genel kurulu yapıldı. Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu tekrar genel başkanlığa seçildi. Genel kuruldaki atmosfere ve MKYK ve MYK’ya seçilen üyelere kabaca bir baktığımızda; ‘partide bir yenilenme,  heyecan, birlik -e birliktelik ve kardeşlik ruhu yüklü’ olduğu sezilmektedir.  AK Parti yönetime seçilen bütün dost ve ağabeylere Başarılar dilerim. Bu ruhla ancak AK Parti zaten tek başına iktidar olabilir. 18 Eylül tarihinde YSK’ ne teslim edilen 26. dönem milletvekili aday listelerinde de aynı birlik, beraberlik ve kardeşlik ruhunun izlerini görmekteyiz. Daha önceki yazılarımda da vurgulamaya çalıştığım, 7 Haziran adayları ile tekrar yola devam edileceği noktasında.. Seçilmiş olan vekillerle ilgili olarak fazlaca bir değişiklik olmayacağı şeklinde.. Özellikle Konya listesinde seçilebilecek durumda eski İL Başkanı Ahmet Ağabeyin girmesi haricinde bir değişiklik göze çarpmıyor.

Siyasi Partiler,  kuruluş felsefeleri doğrultusunda, birincil hedefleri arasında iktidar olmak ve bulundukları ülkeleri sosyal ve ekonomik olarak dönüştürücü hareketlerde bulunurlar.  AK Partinin kurucu lideri olan ve halen seçilmiş Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, alışılagelmişin dışına çıkarak, muhafazakâr lider olmayı değil dönüştürücü lider olmayı tercih etmiştir.Muhafazakâr liderler, mevcudun içerisinde istikrar ararlar. Fakat dönüştürücü liderler, değiştirerek ve dönüştürerek, toplumun istikrarını inşa ederler. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda dünya liderlerinin gözünün içine bakarak  ‘Dünya beşten büyüktür’ ,  ‘Laf zamanı değil, icraat zamanı’   olduğunu hatırlatması ve dünyanın muhafazakâr nitelikli liderlerini şöyle bir silkelemesi, dönüştürücü lider olduğunun en bariz göstergelerindendir.

AK Partinin kuruluş felsefesindeki,  toplumun bütün kesimlerine yönelik olarak kucaklayıcı, birleştirici, bütünleyici felsefesine dönmesi halinde 1 Kasım tekrar seçimlerinde tek başına iktidar olmasının önünde hiçbir engel yoktur. AK Partiye kuruluş tarihinden itibaren gönül vermiş, hizmet etmiş, parti ve mahalle teşkilatlarında görev almış, bütün dava arkadaşları harekete geçirilerek, dava ruhu ile bezenmiş gönüllü partililerle başarı kaçınılmazdır.  Partilerde yenilik  ve değişiklik kuşkusuz kaçınılmaz bir gerçekliktir.  Dava partilerinde, eskiler ve yeniler arasındaki, ağabey – kardeş, usta – çırak ilişkisini çok iyi kurabilmiş ve ahde vefa bilincine de sahip olmak zorundadır.  Dava partilerinde, partiye gönülden bağlanmış eski ve yeni gönül verenlerin pabucu dama hiçbir zaman atılmaz, atılmamalıdır.  Böyle bir ortama izin verilmesi halinde,  dava partisi olamaz, partinize sadece ve sadece rantiyeci ve şantiyecileri celbedersiniz. Rantiyeci ve şantiyecilerin olduğu yerlerde ‘ DAVA’dan bahsedilmez,  sadece ve sadece bireysel ve bölgesel çıkar, menfaat ilişkileri bahse konu olur. AK Parti, Yeni Türkiye ve 2023, 2053, 2071 hedefleri doğrultusunda, kuruluş felsefesi ve dava ruhunun verdiği heyecanla, birlik, beraberlik ve bütün ülkeyi kucaklayıcı, kardeşlik ruhu çerçevesinde ancak tek başına iktidar olabilir. Tek başına iktidar olması halinde ise 1 aylık, 3 aylık, 6 aylık, 1 yıllık, 2 yıllık, 3 yıllık ve dört yıllık,  ekonomik ve sosyal kalkınma planlamaları ve topluma hesap verebilirlik ruhu çerçevesinde Tekrar Şahlanabilir.

Sykes – Picot ne ola ki?

Sykes – Picot; Birinci Dünya Savaşı yıllarında İngiltere – Fransa ve Rusya arasında, Osmanlının paylaşımı üzerine, yapılan gizli bir anlaşmadır. Rusya savaştan çekilip, orada komünist bir yönetim kurulunca, Lenin, emperyalistlerin aralarındaki bu çirkin anlaşmayı dünya proletaryasına ifşa etti

Dolayısıyla 1917 yılının sonlarında Osmanlı üzerindeki bu paylaşım anlaşmasını duymayan kalmamıştı. Antlaşmanın esas amacı, Orta Doğu’nun savaştan sonra Osmanlı’dan geride kalacak olan kısımlarında İngiltere ile Fransa’nın payını ayırmaktı.

Bunun için 1915 yılının Kasım ayından 1916 yılının Mart ayına kadar bu devletlerarasında görüşmeler yapıldı ve sonunda 16 Mayıs 1916’da anlaşma imzalandı. Yakında anlaşmanın 100. yıldönümünü anmaya hazır olabiliriz. Bölgemizdeki karışıklıkların sebebi hikmeti mi acaba? Anlamakta zorlandığımız değişik kavgaların sebebi de olabilir mi?

Bugünkü Orta Doğu sınırlarının bu anlaşmayla gerçekleştiğini sanıyorsak, fena halde yanılıyoruz demektir. İlk olarak, Orta Doğu’nun sınırlarının yeniden belirlenmesinde bir hareket noktası oldu. Sınırlar, gelişigüzel ve diplomatik, siyasî ve askerî pazarlıkların sonucunda, herhangi gerçek bir temele dayanmaksızın çizilirken, her çizik zaman içinde yeniden farklılaştı.

İngiltere aslan payını alırken, Fransa daha küçük bir payla yetinmek zorunda kaldı. Hiçbir bağımsızlık sözünde durulmadı. Paylaşım haritası tamamen ve temelinden değiştirildi. İlk hazırlandığında bölüşüm, paylaşım sınırları olabildiğince düzgün cetvelle çizilmişti. Sonra sınırlar yeniden oluşturuldu. Her geçen sürede konjonktür bu sınırları zorladı, değiştirildi.

Bütün bunlar günümüz Orta Doğu’sunun sorunlarını hazırladı. Hemen herkesin fark edeceği gibi, uzun yıllarca sonu görünmeyen bir kör dövüşü işte böyle başladı, gelişti. Daha çok uzun yıllar boyunca da aynı şekilde süreceğinin işaretini her gün vermekten geri durmaksızın…

100 yıl önce Osmanlıyı parçalayıp, küçük parçalarını kendi adamları, yani içerideki taşeronları vasıtası ile bu güne kadar idare ettiler. Bu gün ise zikredilen anlaşmanın 100. yılı yaklaşırken birileri tekrar böyle bir anlaşma ve paylaşım derdindeler.

İngiltere ve Fransa kervanına bugün de Almanya’nın katılımı ile paylaşma operasyonu devam ettirilmek istenmektedir. Küçük resme bakarak, bu olayları anlamamız mümkün değildir. Büyük devletler  emperyalist hedeflerine ulaşmak için ter türlü organizasyonun ve oluşumun içerisine girerler..

Bugün; Türkiye ve bölgemiz üzerinde bu oyun ve parçalama işaretlerini, yüzyıllardır aynı kaderi paylaşan, Alevi ve Kürt kardeşlerimiz üzerinden yürütmekteler. Aman ha dikkat…

İleride çok büyük pişmanlıklara sebebiyet verecek davranış ve faaliyetlerde bulunmayalım…  Bir 100 yıl daha bölgenin kan gölüne dönmesine izin vermeyelim. Bu topraklar üzerinde yaşayan bu asil milletin evlatları olan bütün etnik gruplarla bu vatanı hep birlikte savunduk ve savunmaya da devam edeceğiz. Oyuna gelmeyelim…

Birileri bu oyuna gelmemizi istiyor ve oyun bozulduğunda bölgede bu devletlerin esamisi okunmayacaktır. Bölgenin çocukları kendi mahallesinde söz sahibi olacaktır. Kavganın ve kaosun bütün sebebi budur.

Basın Kartı bir Şehir için zenginliktir

Başbakanlık Basın Yayın Enformasyon Konya İl Müdürlüğüne birkaç ay önce atanan ‘Aile Eğitim ve İletişim Uzmanı’  Cemil Paslı Bey ile Konya basını ve sarı basın kartı hakkında sohbet ettik. Öncelikle Cemil Beye yeni görevlerinde Başarılar dilerim.

Cemil Bey, sohbetimize başlamadan önce, basın sektörü ve ilimiz için çok önemli iki konuya değinmek istediklerini.. Benden önce bu görevi başarı ile yürüten ve Başbakanlık Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğüne Daire başkanı olarak atanan Tuncay Karabulut beye bugüne kadar burada yapmış oldukları çalışmalar ve bundan sonra da yeni görevinde Başarı dileklerinde bulundular. Başbakanlık Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü, Basın Kartı Komisyonuna seçilen Konyalı hem şehrimiz, Basın İlan Kurumu (BİK) Genel Kurulu Anadolu Gazete Sahipleri Temsilcisi Mustafa Arslan beyi Tebrik ettiğini ve Anadolu gazetelerinin artık her yerde söz sahibi olmaya başladığını vurguladı.

Geçtiğimiz hafta, Konya Gazeteciler Cemiyet Başkanı Sefa Özdemir ve yönetim kurulunun tensipleri ile düzenlenen, bu kadar kargaşanın ve kanın aktığı bir ortamda kardeşlik ruhu çerçevesinde, Van gezisinden dolayı Teşekkürlerini ifade etti. Bu etkinliğe katılan İç Anadolu Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Adem Alemdar,  Basın İlan Kurumu (BİK) Genel Kurulu Anadolu Gazete Sahipleri Temsilcisi Mustafa Arslan, diğer katılımcı gazeteci ve gazete imtiyaz sahibi arkadaşlara böyle bir etkinliğe sebep oldukları için minnettarlığını ifade ettiler. Gazetecilerin ve sektörün gelişimi adına bu vb. gezileri önemsediğini de ifade ettiler.

Cemil Bey basın sektöründe çalışan arkadaşlarımızın teşvik edilmesi noktasında, yapmış oldukları özel haber ve röportajlarla ilgili olarak muhabir arkadaşlarımıza prim sisteminin devreye girmesi gerektiğini ifade ettiler.  Bu sistemle masa başı gazeteciliğin de önüne geçilmiş olabileceğini vurguladılar. Ajans haberciliği ile yerel basının gelişmesinin mümkün olmadığını da vurguladı.

Cemil Bey; Genel Müdürlüğümüzün koordinasyonunda, sektör temsilcileri ve basın meslek kuruluşlarının da dâhil edildiği çalışmalar sonucunda ortaya çıkartılan 10 alt meslekten; Muhabir, Uzman Muhabir, Foto Muhabiri (Seviye 5- Seviye 6) alt meslek gruplarına ait standartlar Mesleki Yeterlilik Kurumu Yönetim Kurulu tarafından onaylanarak 20 Ağustos 2015 tarihli Resmi Gazete’de yayımlandı. Yayımlanan bu belge ile gazetecilik mesleğini icra edenlerde bulunması gereken nitelikler bir standarda kavuşturuldu.  İstihbarat Şefi (Seviye 6), Sayfa Editörü (Seviye 6), Editör (Seviye 5), Görsel Yönetmen (Seviye 6) , Sayfa Sekreteri (Seviye 5), Düzeltmen/Musahhih (Seviye 6) alt meslek gruplarına ait standartların belirlenmesi çalışmaları ise devam ediyor. Genel Müdürlüğümüzce yürütülen çalışmaların devamı kapsamında sektör temsilcileri ve çalışanları ile bir araya gelinecek ve düzenlenecek çalıştaylar sonucunda bu meslek gruplarına ait standartlar oluşturulacağını ifade etti.

Cemil Bey,   Şehirler açısından Sarı Basın kartı adedi ve sahipliğinin çok önemli zenginlik olduğunu vurguladı. Basın sektöründe çalışan arkadaşlarımızın sarı basın kartı üyeliği noktasında teşvik edilmesi gerektiğini de… Ulusal basın ve Türkiye genelinde bir şehirde ne kadar aktif basın kartı sahibi varsa o kadar önemli ve değerli olduğunu da… Bu konuda kurum olarak üzerlerine düşen her göreve hazır olduklarını ve şehirde bulunan gazeteci dostlardan bu konuda daha fazla duyarlılık göstermelerini ve kurum olarak desteklerini beklediklerini de sözlerine ekleyerek sohbetimizi noktaladık.

 

Siyasi Parti Teşkilatlarında Seçim Heyecanı

 

Partiler 4 yılda bir yapılan genel veya yerel seçimlere hazırlanmak ve teşkilatlarına bir hedef belirleme adına seçim dönemleri çok önemlidir. Seçim dönemlerinde teşkilatlarına seçim havasını,  seçim heyecanını veremeyen partilerin siyasi ömürleri de kısıtlı olur, iktidar hedefleri de tabana pek yansımaz. İstediğiniz kadar birinci partiyiz diye bütün toplantılarınızda söylem olarak ifade edin, davranışlarınıza,  tutumlarınıza ve ifadelerinize yansımıyorsa işiniz çok zordur. Teşkilatlar açısından her seçim döneminde yakıtı heyecan olan ve teşkilatlarına bunu verecek olan yönetimdir. Yönetim bu konuda zafiyet göstermeye başladığı zaman bir sorun yumağı var demektir.  Bir İletişimci olarak,  7 Haziran genel seçim sonuçlarından tek başına bir iktidar çıkmadığı ve koalisyon görüşmelerinden de bir hükümet kurulamadığından, 1 Kasım tekrar seçime hazırlanırken, siyasi partilerin teşkilatlarına bir söylem, hedef, heyecan ve gaz verme dönemleridir diye düşünüyorum.

AK Parti teşkilatlarında, 7 Haziran genel seçimlerindeki milletvekili adayları ile 1 Kasım tekrar seçimine girmeli diye düşünüyorum. 7 Haziran da seçilen milletvekilleri hakkında, birileri tarafından kendilerinin önünün açılması veya bir başka dostlarına kapı aralamak adına,  bir nevi algı yönetimi yapılmakta olduğunu bilmemize,  bütün bu karalama, kara propaganda ve yıpratma kampanyalarına rağmen, aynı adaylar ile tekrar seçime girmelidir diyorum. AK Parti Genel Başkanı ve karar vericilerin burada bir ahde vefa örneği gösterileceğine inancım tamdır.

1 Kasım tekrar seçime yol alırken, AK Parti teşkilatlarındaki yorgunluk, bıkkınlık ve heyecansızlıktan bir önceki yazımızda vurgulamaya çalışmıştık. Yazımızdaki tespit ve önerilerimizle ilgili olarak arayan dostlara teşekkürler. İl yönetim yedek listesinde bulunan bazı dostların sitem ve uyarılarını sizlerle paylaşmak istiyorum. AK Parti teşkilatlarında halen İl yönetim yedek listesinde bulunan fakat İl teşkilatının kapısından girmeyen yöneticilerin olduğundan…  İl Başkanı ve yönetimden bir kişi tarafından aranıp ‘ Kimsiniz, Ne iş yaparsınız, Neler yapabilirsiniz, İl teşkilatına bir çaya, kahveye bekleriz vb. ‘  formatında bir iletişime dahi geçilemeyen il yönetim kurulu yedek listesi. Canla başla her göreve hazır ve nazır olduklarına ifade eden dostlarımıza, İL başkanı ve diğer yöneticiler tarafından Allahın selamı esirgenen yedek yöneticiler.. Siz bu şekilde mi 1 Kasım tekrar seçimine gireceksiniz? Bu şekilde mi tek başına iktidar olacaksınız? Aile üyelerini tanımadan, güçlü ve zayıf taraflarınıza odaklanmadan, takım üyelerini tanımadan, selam vermeden, heyecan veremeden mi?   Spor müsabakalarında yedek oyucusuz maça çıkmak gibi bir nevi… Takımların yedek oyuncularına bakılarak strateji belirlenen rakiplerin olduğu bir arenada; İşiniz, işimiz Allaha kalmış dostlar…

AK Parti Teşkilatlarına Neler Oluyor

Hafta sonu, AK Parti Konya İl Teşkilatının 46. Danışma Meclisi toplantısını bir gazeteci, iletişimci penceresinden izlemeye çalıştım.  Danışma Meclisi toplantısına;  Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme eski Bakanı Lütfi Elvan,  Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık yanı sıra AK Parti Konya 22.23.24 dönem eski milletvekilleri, 25. dönem Konya milletvekilleri, 25. dönem milletvekili aday adayları ve teşkilat yöneticilerinin katılımı ile gerçekleştirildi.

AK Parti Konya İl 46. Danışma Meclisi toplantısındaki izlenimlerime göre, parti teşkilatındaki kişilerde bir çözülme, güven ve ifade etmekte zorlanılan bir  sorunlar  yumağı var gibi.. Bu izlenimlerime katılırsınız veya katılmazsınız.  İletişimcinin görevi kamuoyuna tarafsız bir şekilde izlenimlerini aktarmaktır. Resmi çekmek, resme herhangi bir yorum ilave yapmadan, resmi okumasını okuyucuya bırakmasını bilmek gerekir. Bir İletişimci olarak gördüklerimi, izlenimlerimi dostane olarak aktarmaya çalışıyorum.  Teşkilatlardaki bireyler kimin yanında duracağına karar verememiş, aman görünmeyelim havasındalar…  İzle gör politikasına benzer, bir bakalım görelim der gibi… Büyükler, ağabeyler, eskiler bir yerleşsin biz de duruma göre bir yer tutarız. Zaten bu vb. toplantılarda meydan ‘Önemli’  insandan geçilmiyor. Siyaset mezarlıklarının kendilerini ‘önemli’ zanneden insanlarla dolu olduğunu da unutmamak gerekir. AK Parti teşkilatlarında 2002 yılından beri yönetici vb. kadrolarda bugüne kadar bulunan, ihale, rant, makam, mevki peşinde koşan insanlardan,  gerçekten dava ideali ile çalışacak insanlara engel mi olunmaktadır. Kaba ifadesi ile eşek arılarından bal arılarına çalışacak saha mı kalmamaktadır diye insanın aklına geliyor.

7 Haziran seçim sonuçlarından tek parti iktidarı çıkmadığı ve herhangi bir koalisyon da oluşmayınca tekrar seçim gündeme geldi. 1 Kasım tekrar seçimine doğru hızla yol aldığımız şu günlerde,  önceki dönemlerde olduğu gibi bir seçim atmosferini, sokaklarda ve teşkilat üyelerinde görmekte zorlanacak gibiyiz. Seçim dönemleri, teşkilatlar için heyecan ve koşturma dönemleridir.  AK Parti teşkilatları üst üste gelen seçimlerden yorgun düşmüşe benziyor. Teşkilatlara bu dönemde heyecanı ve çalışma azmini veremeyen yöneticilerin, seçim döneminden sonra o makamlarda durmaları çok zor demektir.  Partilerde insanlar sorunlarına herhangi bir çözüm aramaya gelirler. Sorunlarına ilave sorun eklemek için değil. Çünkü partiler insanların sorunlarına çözüm üretme merkezidir. Vatandaşın sorunlarına ek sorun değil farklı çözüm yolları üretmek zorundasınız.  Vatandaşın sorunlarına çözüm üretemediğiniz anda zaten siyaseten ‘yok’ hükmündesinizdir. 1 Kasım tekrar seçim sonuçlarının teşkilatlardaki yorgunluk, yılgınlık, bıkkınlık ve bu çalışma azmi ve heyecanı ile AK Parti açısından 7 Haziran seçim sonuçlarından farklı olamayacağını düşünüyorum.