Takvimler; 02 Kasım 2015’i gösterirken

Dostlar; Günlerden Pazartesi ve tarih 02 Kasım 2015’i göstermektedir.  01 Kasım genel seçimleri yapılmış ve sonuçlar,  Partilerin genel merkezleri ve liderleri tarafından genel durumu hakkında ve teşkilatlar ise yereldeki vaziyeti kurtarmaya yönelik değerlendirmelerde bulunmaktadır.  Sonuçların şimdiden ülkemiz, milletimiz ve umut olma idealindeki bölgemiz için HAYIRLARA vesile olması dileklerimle…  Sizleri bugün 02 Kasım gününe bir projeksiyon tutup, zaman makinesinden hızla geçip, seçim sonuçlarının ertesi gününe bir zaman yolculuğuna çıkarmak istiyorum. Tabii ki dost acı söyler düsturundan hareketle bazı dostlarımızı kızdıracağız, bazılarını küstüreceğiz, sorun değil, doğru bildiklerimizi dostlar bizi anlayıncaya kadar  ‘tekrarda Ahsen vardır’   kaidesinden hareketle, gördüklerimizi ve duyduklarımızı, bir İletişimci penceresinden kabaca ifade etmeye çalışacağım.

07 Haziran genel seçim öncesinde, teşkilatlarda bir yorgunluk ve heyecansızlık olduğunu, yereldeki bu çalışmalarla sonuç alınamayacağını, dostane uyarmamıza rağmen dikkate almayan teşkilatlardaki dostlarımız, sonuçlara ortaya çıkmaya başlayınca ‘ ben de nerde yanlış yaptım ‘ demeye başladılar.  Dostlar, testi kırıldıktan sonra uyaran çok olur. Önemli olan testiyi kırmadan, dökmeden, hedefe giderken bütün riskleri göze alıp, dostane olarak ikaz ve uyarıları da yapmasını bilmek ve medeni cesarete sahip olmak gerekir.  Bu konuda vicdanen rahat mısın derseniz, evet çok rahatım.

Kurban Bayramı vesilesi ile halkın arasında şöyle bir gezintiye çıktığımızda, eş – dost ve akraba ziyaretlerinde vatandaşın tek bir derdi, 01 Kasım seçim sonuçlarının mutlaka değişmesi gerektiği ve tek başına iktidarın oluşması noktasında olduğunu tespit edebiliriz. Vatandaş artık işinde, gücünde olmak, huzur ve sükunet talep etmektedir. Tek başına bir iktidar ile tabii ki… Vatandaşın tek bir derdi, siyasi ve ekonomik istikrarın en kısa zamanda oluşması şeklinde… Tek başına iktidar ile Ülkemizin ve bölgemizin sükûnete ermesi adına…

01 Kasım gecesi ilerleyen saatler ve 02 Kasım sabahı genel seçim sonuçlarının da 7 Haziran seçim sonuçlarından farklı olmadığı YSK tarafından açıklanmıştır. 7 Haziran seçimlerinde 90 bin oyla kaybedilen tek başına iktidar, 01 Kasım seçimlerinde de eskilerin ifadesi ile ‘ bıçak sırtı’ denilen bir durumda tek başına iktidarın oluşmayacağı ortaya çıkmıştır.

Konya İl protokol Bayramlaşmasına dahi gelmeyen, gelemeyen parti teşkilat yöneticileri ve milletvekili adayların olduğu bir genel seçim döneminde, sonuçların böyle olması elbette mukadderdi…

Halka dokunmayan, ulaşamayan, derdini dinlemekten acziyet gösteren teşkilat yöneticilerin ve adayların olduğu bir genel seçim döneminde; seçim sonuçlardan ne bekleyebilirdiniz ki…

Seçim heyecandır, seçim coşkudur, seçim vaattir, seçim çözümdür, seçim vatandaşa dokunabilmek ve seçim dönemlerinde vatandaşı hissedebilmektir. Seçilmiş Cumhurbaşkanımız Sayın Tayyip Erdoğan’ın devamlı olarak yaptığı ve örnek olduğu gibi… Seçim bir blok halinde ‘ sinelerin toplu vurması adına ‘  teşkilatlara ve bütün meydanlara, vatandaşlara, tek başına iktidar olunacağının ve Halka Hizmetin HAKKA Hizmet olduğunun Heyecanını AŞKLA verebilmektir.

Kurbanın birey ve topluma mesajı nedir?

Kurban, Sözlükte kelime olarak yaklaşmak manasına gelmektedir. Istılahta ise, Mümin kişinin imanının bir tecellisi olarak, çok sevdiği bir hayvanı, Allah’a yaklaşmak adına kurban etmesi demektir. Rabbim bu gayeye ulaşanlardan eylemesi dileklerimle…

Kurban kesmek ve bayram vesilesi ile birey olarak mümin kişi hem ibadet etmiş olmakta, hem de sosyal olarak toplumsal bir görevini de yerine getirmektedir.  İmanının gereği olarak kurbanını kesmekle Rabbine yaklaşmakta, kesmiş olduğu kurbanını eş, dost, akraba ve ihtiyaç sahibi insanlarla paylaşmanın vermiş olduğu huzura da ulaşmaktadır.  Bireyin iç huzura ulaşabilmesi için paylaşmanın ne kadar önemli olduğu da bir gerçekliktir. Bütün bu vb. davranışlar aslında tamamen bireyin kendini aşması ve iç huzura ulaşabilmesi adınadır. Birey ve toplumsal olarak, kendimizle ve çevremizle olan kavgalarımızın temeli de zaten bu kendini aşamamak ve iç huzura ulaşamamanın vermiş olduğu iç sıkıntılardan değil mi?

Ülkemizin, bölgemizin ve milletimizin dışarıdan ve içerideki taşeronları vasıtası ile birbirine düşürülmeye, karıştırılmaya çalışıldığı bir dönemde, birey ve toplum olarak kesilen kurbanların birleştirici ve bütünleştirici bir görevi de bulunduğuna inanmaktayım.

Rabbim;  Öncelikle İmanın gereği olarak kesilen Kurbanlarımızı dergâhında Makbul eylesin…

Rabbim; Âdem’in iki oğlu  ‘ Habil ve Kabil ‘ kıssasındaki Kurbanı anlayabilenlerden olmamızı…

Rabbim; Hz. Peygamberimizin ‘Ben, iki Kurbanlığın oğluyum’ buyurduğu kıssayı içselleştirebilenlerden eylemesini…

Rabbim; Kendi rızası adına kesilen Kurbanlar hürmetine, birey olarak  ‘İç Huzuru yakalamış ve Kendini Aşma’ noktasına erebilenlerden eylemesini…

Rabbim; Kendi rızasına muvafık olarak kesilen Kurban ve akan kanlar hürmetine bölgemizde ve ülkemizde akan insan kanını ve terörün durmasına vesile kılmasını…

Rabbim; İmanın gereği olarak kendisine yaklaşmak adına kesilen Kurbanlar hürmetine, birliğimizin, beraberliğimizin ve Çanakkale ruhunda tecelli eden ‘ toplu vurdukça sineler, onu top bile sindiremez ‘ mesabesine bu milletin bütün fertlerini ulaştırmasına vesile olmasını…

Rabbim; Rızasına muvafık olarak bugüne kadar kesilmiş olan bütün Kurbanlar ve hassaten bu sene ki Kurban hürmetine, Mazlum milletlere ‘ Umut’ olma idealindeki bu Asil Milletin özellikle idarecilerine ve bütün bireylerine ‘ Feraset ve Basiret ‘ vermesi dileklerimle…

 

AK Parti 2002 Ruhu ile Tekrar Şahlanabilir

12 Eylül tarihinde AK Parti olağan genel kurulu yapıldı. Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu tekrar genel başkanlığa seçildi. Genel kuruldaki atmosfere ve MKYK ve MYK’ya seçilen üyelere kabaca bir baktığımızda; ‘partide bir yenilenme,  heyecan, birlik -e birliktelik ve kardeşlik ruhu yüklü’ olduğu sezilmektedir.  AK Parti yönetime seçilen bütün dost ve ağabeylere Başarılar dilerim. Bu ruhla ancak AK Parti zaten tek başına iktidar olabilir. 18 Eylül tarihinde YSK’ ne teslim edilen 26. dönem milletvekili aday listelerinde de aynı birlik, beraberlik ve kardeşlik ruhunun izlerini görmekteyiz. Daha önceki yazılarımda da vurgulamaya çalıştığım, 7 Haziran adayları ile tekrar yola devam edileceği noktasında.. Seçilmiş olan vekillerle ilgili olarak fazlaca bir değişiklik olmayacağı şeklinde.. Özellikle Konya listesinde seçilebilecek durumda eski İL Başkanı Ahmet Ağabeyin girmesi haricinde bir değişiklik göze çarpmıyor.

Siyasi Partiler,  kuruluş felsefeleri doğrultusunda, birincil hedefleri arasında iktidar olmak ve bulundukları ülkeleri sosyal ve ekonomik olarak dönüştürücü hareketlerde bulunurlar.  AK Partinin kurucu lideri olan ve halen seçilmiş Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, alışılagelmişin dışına çıkarak, muhafazakâr lider olmayı değil dönüştürücü lider olmayı tercih etmiştir.Muhafazakâr liderler, mevcudun içerisinde istikrar ararlar. Fakat dönüştürücü liderler, değiştirerek ve dönüştürerek, toplumun istikrarını inşa ederler. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda dünya liderlerinin gözünün içine bakarak  ‘Dünya beşten büyüktür’ ,  ‘Laf zamanı değil, icraat zamanı’   olduğunu hatırlatması ve dünyanın muhafazakâr nitelikli liderlerini şöyle bir silkelemesi, dönüştürücü lider olduğunun en bariz göstergelerindendir.

AK Partinin kuruluş felsefesindeki,  toplumun bütün kesimlerine yönelik olarak kucaklayıcı, birleştirici, bütünleyici felsefesine dönmesi halinde 1 Kasım tekrar seçimlerinde tek başına iktidar olmasının önünde hiçbir engel yoktur. AK Partiye kuruluş tarihinden itibaren gönül vermiş, hizmet etmiş, parti ve mahalle teşkilatlarında görev almış, bütün dava arkadaşları harekete geçirilerek, dava ruhu ile bezenmiş gönüllü partililerle başarı kaçınılmazdır.  Partilerde yenilik  ve değişiklik kuşkusuz kaçınılmaz bir gerçekliktir.  Dava partilerinde, eskiler ve yeniler arasındaki, ağabey – kardeş, usta – çırak ilişkisini çok iyi kurabilmiş ve ahde vefa bilincine de sahip olmak zorundadır.  Dava partilerinde, partiye gönülden bağlanmış eski ve yeni gönül verenlerin pabucu dama hiçbir zaman atılmaz, atılmamalıdır.  Böyle bir ortama izin verilmesi halinde,  dava partisi olamaz, partinize sadece ve sadece rantiyeci ve şantiyecileri celbedersiniz. Rantiyeci ve şantiyecilerin olduğu yerlerde ‘ DAVA’dan bahsedilmez,  sadece ve sadece bireysel ve bölgesel çıkar, menfaat ilişkileri bahse konu olur. AK Parti, Yeni Türkiye ve 2023, 2053, 2071 hedefleri doğrultusunda, kuruluş felsefesi ve dava ruhunun verdiği heyecanla, birlik, beraberlik ve bütün ülkeyi kucaklayıcı, kardeşlik ruhu çerçevesinde ancak tek başına iktidar olabilir. Tek başına iktidar olması halinde ise 1 aylık, 3 aylık, 6 aylık, 1 yıllık, 2 yıllık, 3 yıllık ve dört yıllık,  ekonomik ve sosyal kalkınma planlamaları ve topluma hesap verebilirlik ruhu çerçevesinde Tekrar Şahlanabilir.

Sykes – Picot ne ola ki?

Sykes – Picot; Birinci Dünya Savaşı yıllarında İngiltere – Fransa ve Rusya arasında, Osmanlının paylaşımı üzerine, yapılan gizli bir anlaşmadır. Rusya savaştan çekilip, orada komünist bir yönetim kurulunca, Lenin, emperyalistlerin aralarındaki bu çirkin anlaşmayı dünya proletaryasına ifşa etti

Dolayısıyla 1917 yılının sonlarında Osmanlı üzerindeki bu paylaşım anlaşmasını duymayan kalmamıştı. Antlaşmanın esas amacı, Orta Doğu’nun savaştan sonra Osmanlı’dan geride kalacak olan kısımlarında İngiltere ile Fransa’nın payını ayırmaktı.

Bunun için 1915 yılının Kasım ayından 1916 yılının Mart ayına kadar bu devletlerarasında görüşmeler yapıldı ve sonunda 16 Mayıs 1916’da anlaşma imzalandı. Yakında anlaşmanın 100. yıldönümünü anmaya hazır olabiliriz. Bölgemizdeki karışıklıkların sebebi hikmeti mi acaba? Anlamakta zorlandığımız değişik kavgaların sebebi de olabilir mi?

Bugünkü Orta Doğu sınırlarının bu anlaşmayla gerçekleştiğini sanıyorsak, fena halde yanılıyoruz demektir. İlk olarak, Orta Doğu’nun sınırlarının yeniden belirlenmesinde bir hareket noktası oldu. Sınırlar, gelişigüzel ve diplomatik, siyasî ve askerî pazarlıkların sonucunda, herhangi gerçek bir temele dayanmaksızın çizilirken, her çizik zaman içinde yeniden farklılaştı.

İngiltere aslan payını alırken, Fransa daha küçük bir payla yetinmek zorunda kaldı. Hiçbir bağımsızlık sözünde durulmadı. Paylaşım haritası tamamen ve temelinden değiştirildi. İlk hazırlandığında bölüşüm, paylaşım sınırları olabildiğince düzgün cetvelle çizilmişti. Sonra sınırlar yeniden oluşturuldu. Her geçen sürede konjonktür bu sınırları zorladı, değiştirildi.

Bütün bunlar günümüz Orta Doğu’sunun sorunlarını hazırladı. Hemen herkesin fark edeceği gibi, uzun yıllarca sonu görünmeyen bir kör dövüşü işte böyle başladı, gelişti. Daha çok uzun yıllar boyunca da aynı şekilde süreceğinin işaretini her gün vermekten geri durmaksızın…

100 yıl önce Osmanlıyı parçalayıp, küçük parçalarını kendi adamları, yani içerideki taşeronları vasıtası ile bu güne kadar idare ettiler. Bu gün ise zikredilen anlaşmanın 100. yılı yaklaşırken birileri tekrar böyle bir anlaşma ve paylaşım derdindeler.

İngiltere ve Fransa kervanına bugün de Almanya’nın katılımı ile paylaşma operasyonu devam ettirilmek istenmektedir. Küçük resme bakarak, bu olayları anlamamız mümkün değildir. Büyük devletler  emperyalist hedeflerine ulaşmak için ter türlü organizasyonun ve oluşumun içerisine girerler..

Bugün; Türkiye ve bölgemiz üzerinde bu oyun ve parçalama işaretlerini, yüzyıllardır aynı kaderi paylaşan, Alevi ve Kürt kardeşlerimiz üzerinden yürütmekteler. Aman ha dikkat…

İleride çok büyük pişmanlıklara sebebiyet verecek davranış ve faaliyetlerde bulunmayalım…  Bir 100 yıl daha bölgenin kan gölüne dönmesine izin vermeyelim. Bu topraklar üzerinde yaşayan bu asil milletin evlatları olan bütün etnik gruplarla bu vatanı hep birlikte savunduk ve savunmaya da devam edeceğiz. Oyuna gelmeyelim…

Birileri bu oyuna gelmemizi istiyor ve oyun bozulduğunda bölgede bu devletlerin esamisi okunmayacaktır. Bölgenin çocukları kendi mahallesinde söz sahibi olacaktır. Kavganın ve kaosun bütün sebebi budur.

Basın Kartı bir Şehir için zenginliktir

Başbakanlık Basın Yayın Enformasyon Konya İl Müdürlüğüne birkaç ay önce atanan ‘Aile Eğitim ve İletişim Uzmanı’  Cemil Paslı Bey ile Konya basını ve sarı basın kartı hakkında sohbet ettik. Öncelikle Cemil Beye yeni görevlerinde Başarılar dilerim.

Cemil Bey, sohbetimize başlamadan önce, basın sektörü ve ilimiz için çok önemli iki konuya değinmek istediklerini.. Benden önce bu görevi başarı ile yürüten ve Başbakanlık Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğüne Daire başkanı olarak atanan Tuncay Karabulut beye bugüne kadar burada yapmış oldukları çalışmalar ve bundan sonra da yeni görevinde Başarı dileklerinde bulundular. Başbakanlık Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü, Basın Kartı Komisyonuna seçilen Konyalı hem şehrimiz, Basın İlan Kurumu (BİK) Genel Kurulu Anadolu Gazete Sahipleri Temsilcisi Mustafa Arslan beyi Tebrik ettiğini ve Anadolu gazetelerinin artık her yerde söz sahibi olmaya başladığını vurguladı.

Geçtiğimiz hafta, Konya Gazeteciler Cemiyet Başkanı Sefa Özdemir ve yönetim kurulunun tensipleri ile düzenlenen, bu kadar kargaşanın ve kanın aktığı bir ortamda kardeşlik ruhu çerçevesinde, Van gezisinden dolayı Teşekkürlerini ifade etti. Bu etkinliğe katılan İç Anadolu Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Adem Alemdar,  Basın İlan Kurumu (BİK) Genel Kurulu Anadolu Gazete Sahipleri Temsilcisi Mustafa Arslan, diğer katılımcı gazeteci ve gazete imtiyaz sahibi arkadaşlara böyle bir etkinliğe sebep oldukları için minnettarlığını ifade ettiler. Gazetecilerin ve sektörün gelişimi adına bu vb. gezileri önemsediğini de ifade ettiler.

Cemil Bey basın sektöründe çalışan arkadaşlarımızın teşvik edilmesi noktasında, yapmış oldukları özel haber ve röportajlarla ilgili olarak muhabir arkadaşlarımıza prim sisteminin devreye girmesi gerektiğini ifade ettiler.  Bu sistemle masa başı gazeteciliğin de önüne geçilmiş olabileceğini vurguladılar. Ajans haberciliği ile yerel basının gelişmesinin mümkün olmadığını da vurguladı.

Cemil Bey; Genel Müdürlüğümüzün koordinasyonunda, sektör temsilcileri ve basın meslek kuruluşlarının da dâhil edildiği çalışmalar sonucunda ortaya çıkartılan 10 alt meslekten; Muhabir, Uzman Muhabir, Foto Muhabiri (Seviye 5- Seviye 6) alt meslek gruplarına ait standartlar Mesleki Yeterlilik Kurumu Yönetim Kurulu tarafından onaylanarak 20 Ağustos 2015 tarihli Resmi Gazete’de yayımlandı. Yayımlanan bu belge ile gazetecilik mesleğini icra edenlerde bulunması gereken nitelikler bir standarda kavuşturuldu.  İstihbarat Şefi (Seviye 6), Sayfa Editörü (Seviye 6), Editör (Seviye 5), Görsel Yönetmen (Seviye 6) , Sayfa Sekreteri (Seviye 5), Düzeltmen/Musahhih (Seviye 6) alt meslek gruplarına ait standartların belirlenmesi çalışmaları ise devam ediyor. Genel Müdürlüğümüzce yürütülen çalışmaların devamı kapsamında sektör temsilcileri ve çalışanları ile bir araya gelinecek ve düzenlenecek çalıştaylar sonucunda bu meslek gruplarına ait standartlar oluşturulacağını ifade etti.

Cemil Bey,   Şehirler açısından Sarı Basın kartı adedi ve sahipliğinin çok önemli zenginlik olduğunu vurguladı. Basın sektöründe çalışan arkadaşlarımızın sarı basın kartı üyeliği noktasında teşvik edilmesi gerektiğini de… Ulusal basın ve Türkiye genelinde bir şehirde ne kadar aktif basın kartı sahibi varsa o kadar önemli ve değerli olduğunu da… Bu konuda kurum olarak üzerlerine düşen her göreve hazır olduklarını ve şehirde bulunan gazeteci dostlardan bu konuda daha fazla duyarlılık göstermelerini ve kurum olarak desteklerini beklediklerini de sözlerine ekleyerek sohbetimizi noktaladık.

 

Siyasi Parti Teşkilatlarında Seçim Heyecanı

 

Partiler 4 yılda bir yapılan genel veya yerel seçimlere hazırlanmak ve teşkilatlarına bir hedef belirleme adına seçim dönemleri çok önemlidir. Seçim dönemlerinde teşkilatlarına seçim havasını,  seçim heyecanını veremeyen partilerin siyasi ömürleri de kısıtlı olur, iktidar hedefleri de tabana pek yansımaz. İstediğiniz kadar birinci partiyiz diye bütün toplantılarınızda söylem olarak ifade edin, davranışlarınıza,  tutumlarınıza ve ifadelerinize yansımıyorsa işiniz çok zordur. Teşkilatlar açısından her seçim döneminde yakıtı heyecan olan ve teşkilatlarına bunu verecek olan yönetimdir. Yönetim bu konuda zafiyet göstermeye başladığı zaman bir sorun yumağı var demektir.  Bir İletişimci olarak,  7 Haziran genel seçim sonuçlarından tek başına bir iktidar çıkmadığı ve koalisyon görüşmelerinden de bir hükümet kurulamadığından, 1 Kasım tekrar seçime hazırlanırken, siyasi partilerin teşkilatlarına bir söylem, hedef, heyecan ve gaz verme dönemleridir diye düşünüyorum.

AK Parti teşkilatlarında, 7 Haziran genel seçimlerindeki milletvekili adayları ile 1 Kasım tekrar seçimine girmeli diye düşünüyorum. 7 Haziran da seçilen milletvekilleri hakkında, birileri tarafından kendilerinin önünün açılması veya bir başka dostlarına kapı aralamak adına,  bir nevi algı yönetimi yapılmakta olduğunu bilmemize,  bütün bu karalama, kara propaganda ve yıpratma kampanyalarına rağmen, aynı adaylar ile tekrar seçime girmelidir diyorum. AK Parti Genel Başkanı ve karar vericilerin burada bir ahde vefa örneği gösterileceğine inancım tamdır.

1 Kasım tekrar seçime yol alırken, AK Parti teşkilatlarındaki yorgunluk, bıkkınlık ve heyecansızlıktan bir önceki yazımızda vurgulamaya çalışmıştık. Yazımızdaki tespit ve önerilerimizle ilgili olarak arayan dostlara teşekkürler. İl yönetim yedek listesinde bulunan bazı dostların sitem ve uyarılarını sizlerle paylaşmak istiyorum. AK Parti teşkilatlarında halen İl yönetim yedek listesinde bulunan fakat İl teşkilatının kapısından girmeyen yöneticilerin olduğundan…  İl Başkanı ve yönetimden bir kişi tarafından aranıp ‘ Kimsiniz, Ne iş yaparsınız, Neler yapabilirsiniz, İl teşkilatına bir çaya, kahveye bekleriz vb. ‘  formatında bir iletişime dahi geçilemeyen il yönetim kurulu yedek listesi. Canla başla her göreve hazır ve nazır olduklarına ifade eden dostlarımıza, İL başkanı ve diğer yöneticiler tarafından Allahın selamı esirgenen yedek yöneticiler.. Siz bu şekilde mi 1 Kasım tekrar seçimine gireceksiniz? Bu şekilde mi tek başına iktidar olacaksınız? Aile üyelerini tanımadan, güçlü ve zayıf taraflarınıza odaklanmadan, takım üyelerini tanımadan, selam vermeden, heyecan veremeden mi?   Spor müsabakalarında yedek oyucusuz maça çıkmak gibi bir nevi… Takımların yedek oyuncularına bakılarak strateji belirlenen rakiplerin olduğu bir arenada; İşiniz, işimiz Allaha kalmış dostlar…

AK Parti Teşkilatlarına Neler Oluyor

Hafta sonu, AK Parti Konya İl Teşkilatının 46. Danışma Meclisi toplantısını bir gazeteci, iletişimci penceresinden izlemeye çalıştım.  Danışma Meclisi toplantısına;  Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme eski Bakanı Lütfi Elvan,  Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık yanı sıra AK Parti Konya 22.23.24 dönem eski milletvekilleri, 25. dönem Konya milletvekilleri, 25. dönem milletvekili aday adayları ve teşkilat yöneticilerinin katılımı ile gerçekleştirildi.

AK Parti Konya İl 46. Danışma Meclisi toplantısındaki izlenimlerime göre, parti teşkilatındaki kişilerde bir çözülme, güven ve ifade etmekte zorlanılan bir  sorunlar  yumağı var gibi.. Bu izlenimlerime katılırsınız veya katılmazsınız.  İletişimcinin görevi kamuoyuna tarafsız bir şekilde izlenimlerini aktarmaktır. Resmi çekmek, resme herhangi bir yorum ilave yapmadan, resmi okumasını okuyucuya bırakmasını bilmek gerekir. Bir İletişimci olarak gördüklerimi, izlenimlerimi dostane olarak aktarmaya çalışıyorum.  Teşkilatlardaki bireyler kimin yanında duracağına karar verememiş, aman görünmeyelim havasındalar…  İzle gör politikasına benzer, bir bakalım görelim der gibi… Büyükler, ağabeyler, eskiler bir yerleşsin biz de duruma göre bir yer tutarız. Zaten bu vb. toplantılarda meydan ‘Önemli’  insandan geçilmiyor. Siyaset mezarlıklarının kendilerini ‘önemli’ zanneden insanlarla dolu olduğunu da unutmamak gerekir. AK Parti teşkilatlarında 2002 yılından beri yönetici vb. kadrolarda bugüne kadar bulunan, ihale, rant, makam, mevki peşinde koşan insanlardan,  gerçekten dava ideali ile çalışacak insanlara engel mi olunmaktadır. Kaba ifadesi ile eşek arılarından bal arılarına çalışacak saha mı kalmamaktadır diye insanın aklına geliyor.

7 Haziran seçim sonuçlarından tek parti iktidarı çıkmadığı ve herhangi bir koalisyon da oluşmayınca tekrar seçim gündeme geldi. 1 Kasım tekrar seçimine doğru hızla yol aldığımız şu günlerde,  önceki dönemlerde olduğu gibi bir seçim atmosferini, sokaklarda ve teşkilat üyelerinde görmekte zorlanacak gibiyiz. Seçim dönemleri, teşkilatlar için heyecan ve koşturma dönemleridir.  AK Parti teşkilatları üst üste gelen seçimlerden yorgun düşmüşe benziyor. Teşkilatlara bu dönemde heyecanı ve çalışma azmini veremeyen yöneticilerin, seçim döneminden sonra o makamlarda durmaları çok zor demektir.  Partilerde insanlar sorunlarına herhangi bir çözüm aramaya gelirler. Sorunlarına ilave sorun eklemek için değil. Çünkü partiler insanların sorunlarına çözüm üretme merkezidir. Vatandaşın sorunlarına ek sorun değil farklı çözüm yolları üretmek zorundasınız.  Vatandaşın sorunlarına çözüm üretemediğiniz anda zaten siyaseten ‘yok’ hükmündesinizdir. 1 Kasım tekrar seçim sonuçlarının teşkilatlardaki yorgunluk, yılgınlık, bıkkınlık ve bu çalışma azmi ve heyecanı ile AK Parti açısından 7 Haziran seçim sonuçlarından farklı olamayacağını düşünüyorum.

 

Otel Sektörüne Yeni Cencept; NOV Otel Konya

NOV  & İBİS Konya otellerinin Genel Müdürü Berati Tuncer ve Kurumsal İletişim Müdürü Haydar Çekkılıç beylerle yeni yatırımları ve Konya turizm hizmet sektörü hakkında sohbet ettik. NOV ve İBİS Konya Otellerini Eylül ayında açmayı planladıklarını fakat inşaat vb. kaynaklı olarak bir ay erteleme ile Ekim ayı içerisinde hizmete gireceğini ifade ettiler.

Her iki dostumuza çıkmış oldukları bu yolda Başarılar dilerim.

Öncelikle ticaret adamlarına, özellikle de ekonominin durağan olduğu dönemlerde,  yatırım kararı alan cesaret sahibi iş adamlarını Tebrik ederim.  Turizm sektöründe Konya’ya yenir bir soluk ve heyecan kazandıracağına inanılan,  NOV ve İBİS otellerinin yatırımcısı,  İstanbul’da ikamet eden ve İstanbul’da kazanan,   sevdalı olduğu memleketine yatırım kararı alan,  Konyalı Mustafa Özşenol beye almış olduğu bu kararından ve cesaretinden dolayı çok Teşekkürler. Mustafa Beyin ticari mantığı ‘’  Hayatımızda dürüstlük ilkesi ile bilimsel çalışmayı ve kaliteyi yan yana getirmeyi hedefledik. Bu yolda genç yöneticilerimiz de yürüyecekler. Hiç yerimizde saymayacağız. Her gün bir öncekinden daha önde.. Daha donanımlı. Daha yenilikçi’’..   Mustafa Bey Konyalı olmanın ve Mevlana felsefesine sahip olmanın vermiş olduğu heyecanla… Hz. Mevlana’nın  ‘Her gün bir yerden göçmek,  Ne iyi,  Her gün bir yere,  Konmak ne güzel, Bulanmadan, donmadan, Akmak ne hoş, Dünle beraber  Gitti cancağızım, Ne kadar söz varsa, Düne ait, Şimdi yeni şeyler Söylemek lazım ‘’ buyurduğu gibi…  Rabbim Hayırlı ve bereketli kazançlar versin.

Genel Müdür Berati Bey,  Otel hizmet sektörüne yeni bir concept hedefi ile çıktığımız bu yola, otel sektöründe sadece konaklama noktasına odaklanmadıklarını, müşteri veya misafirleri için her noktada yani misafirlerimize dokunduğunuz her alanda,  VIP hizmet anlayışına sahip olduklarını ve bütün personel olarak bu anlayışta hizmete odaklandıklarını ifade ettiler.

Kurumsal İletişim Müdürü Harday Bey, Toplantı salonları, yüzme havuzları ve yeni hizmet alanları ile Konya, Karaman bölgesinde İş âlemine ve ailelere hizmete odaklandıklarını, 180 eğitimli personeli ve VIP hizmet anlayışımıza uygun, müşteri memnuniyetine odaklı bir anlayışla, otelimizin taksilerini Audi A3 markası ve eğitimli taksici arkadaşlarla yola çıktıklarını vurguladılar. Havaalanına inen ve bizim otele gelecek olan misafirlerimize otelimizin taksi operatörleri tarafından, misafirimizin talep etmeleri halinde, Konya hakkında kabaca bir bilgilendirme yapılacağına da vurgu yaptılar. Konya ve Karaman bölgesinde, yurt dışına seyahat edecek olan müşterilerimize, dünyanın her bir bölgesinde bulunan 4.000 adet otel grubumuzla irtibata geçerek hizmete hazır olduklarını ifade ettiler.

Bir şehrin gelişiminde, özellikle de yerli ve yabancı turizm açısından otel yatırımları çok önemlidir. Ülkemizde son yıllarda ön plana çıkan İnanç turizminde bir merkez olma noktasında gelişme gösteren Konya’nın yeni Otel vb. yatırımcıları da desteklenmeli diye düşünüyorum. Ülkeler, şehirler ve ekonomiler için; Otel seyahat demek,  otel turizm demek, otel hareketlilik, dinamizm ve canlılık demektir.

 

Suriyeli Mülteciler Meselesi

Dünya kurulduğu günden bu güne sürekli olarak savaşlar gündeme gelir. Bu savaşların bir kısmına mantıklı bir cevap, sebep bulunabilirse de… Çoğuna bir sebep, cevap  dahi üretemeyiz..  Çünkü büyük devletlerin ekonomik kaygıları bu savaşları sürekli olarak tetiklemiştir. İçerideki taşeronları vasıtası ile savaş zemini hazırlanmıştır. Dünya üzerinde savaşların olduğu her yerde, komşu ülkelere sığınmacı konusu gündeme gelir. Rabbim, kimseyi evinden, barkından, yurdundan edecek noktada bırakmasın..   İnsanlık adına çok zor bir durum..  Bu kadar zor ve zahmetli durumda bir de çocukları ve yaşlıları düşünmek gerekir.. Rabbim, kimseye böyle bir durumu yaşatmasın…

2011 yılından bu güne sınırımızda bir Suriye iç savaşı yaşanmaktadır. Bu savaşın da bir gerekçesini Suriye halkına ve dünya milletlerine büyük devletler açıklayamazlar… Emperyalist ülkeler, Irak, Afganistan ve daha başka ülkelerin işgalinin gerekçesini hala açıklayamadıkları gibi… Yitirilen ve karartılan umutlar, talan edilen hanümanlar… Gerekçesi ekonomik kaygılar ve birkaç damla petrol için… Ne kadar kanın aktığı ve ne kadar hayatın yitirildiği büyük devletlerin umurunda mı? Dünya milletleri,  İnsanlık adına bir çözüm ve arayışa geçmediği müddetçe, devam edecek bir seremoni…

Suriyeli mülteciler ülkemizin her tarafında serbeste dolaşmaktadır. Hatta büyük bir kısmı ticari hayata bile atıldılar. Bulundukları bölgede vatandaşın güven ve emniyetine zarar verici bir faaliyette bulunmadıkları sürece, güzel bir gelişme… Kendilerine sahip çıkan bu asil devlet ve milletin; Can, mal ve namus emniyetine tasallutta bulunmadıkları müddetçe… Bu asil millet ‘Ensar ruhunu’  hiçbir zaman kaybetmediğini de dünya milletlerine bu davranışları ile göstermiş oluyor. Suriyeli mülteci kardeşlerimiz, ‘Ensar ruhlu’ bu asil millete ihanet etmek akıllarından bile geçmez, umarım…

Konya özelinde, Gazeteci duyarlılığı çerçevesinde kamuoyundan aldığımız bilgiler doğrultusunda, Suriyeli mülteciler meselesi çok sıkıntılı bir duruma doğru gitmektedir. Konyalı vatandaş sokak emniyetinden şüphe eder hale gelmiştir.  Araboğlu makası denilen bölge tamamen Suriyeli vatandaşlarımız tarafından nerdeyse işgal edilmiş durumda… Konyalı bir vatandaşımız akşam saatlerinde bu bölgeden geçemez hale gelmiş… Akşam saatlerinde kendine güvenen bir vatandaş Zafer bölgesinde yaya olarak yürüyemez noktasında… Yeni mahalle denilen bölgedeki vatandaşlarımız dahi durumdan bizar etmiş haldeler… Suriyeli mülteciler, Sınır bölgemizde kontrollü bir bölgede tutulabilir miydi?  Suriyeli mülteciler konusunda acaba bir yerlerde stratejik bir hata mı yapıldı sorusu akla geliyor…

 

Stratejik akıl ve Siyasi İrade

Müslüman Birey Uyanık olmak zorundadır. Müslüman’ım diyen her bireye Hz. Allah Kutsal Kitabımızda sürekli olarak  ‘Akıl etmez misiniz’,  ‘Düşünmez misiniz’, ‘ Çok az Düşünüyorsunuz’  vb. olarak uyarılar da bulunur.  Hz. Peygamber efendimiz, bireyin olaylara bakış açısı noktasında ‘Müslüman Feraseti ile bakar’ vb. ikazlarda bulunur.

Hz. Peygamber, Uhut savaşında stratejik akıl ile olaylara bakmamış olsa idi, Okçuları Okçular tepesine yerleştirmez ve Okçulara Okçular tepesinden ayrılmayın talimatında bulunmazdı. Okçuların ganimet vb. için Hz. Peygamberin talimatına muhalefet etmeleri ile Hz. Peygamberin dava arkadaşlarından birçok sahabeyi ve Hz. Peygamberin biricik amcaları Hz. Hamza’yı kaybettik. Günümüzde de birilerinin mutlaka Okçular tepesini tutmaları gerekmektedir.. Okçular tepesinin stratejik önemde olduğunu anlayabilecek noktada stratejik akla ve siyasi iradeye sahip olmak gerekir.

Ülkeleri idare edenler, herhangi bir gücün emri ve vesayet altında değil ise Stratejik akıl ve siyasi iradelerini göstermek zorundadır. Ülkemizde şu anda bir stratejik akıl ve siyasi irade gösterilmesine, bugüne kadar bölgemizi karıştıranlar ve içerideki taşeronların rahatsızlığını görmekteyiz. Tarihin seyrini, stratejik aklı ve siyasi idare ile bunu uygulayan Liderler ve Devletler uzun soluklu olarak dünya sahnesinde ayakta kalabilirler. Aksi halde tarih olmak gerçeği ile karşı karşıya kalırlar.

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın sürekli olarak vurgulamaya çalıştığı, ülkemizde oynanan oyun, dolap ve kaosun temeli tamamen bir ‘Üst Aklın’ ürünüdür.  Üst akla karşılık olarak bizlerin de bir Stratejik aklı olmak zorundadır. Aksi halde ülke ve millet olarak bütün olaylara karşı ‘Reaktif’ pozisyonunda kalırız. Proaktif olmanın temeli stratejik akla sahip olabilmektir. Bu ülke 100 yıllardan beri ilk defa stratejik akla ve devlet aklına, özellikle de siyasi iradeye sahip oluyor.

Stratejik akıllarını kullanarak, geleceği planlama ve tarihin nesnesi değil, öznesi olma azim ve kararlılığını gösteremeyen ve bölgemizde seyretmekte olduğumuz Müslümanların hali , “Hak şerleri hay reyler, sen sanma ki gayr eyler, arif anı seyreyler, görelim Mevla’m neyler neylerse güzel eyler” avuntusuyla beklemeye devam ettikleri sürece.. Müslüman birey, olaylara ve dünyaya bakışı noktasında, bütün maddi ve manevi tedbirlerini aldıktan sonra elbette ki gücünün yetmediği noktada gerisini Yüce Yaratıcıya bırakıp Tevekkül etmesini de bilecektir. Fakat önce bütün tedbirler alınacak, sonra tevekkül ve teslimiyet… Yalnızca başkalarının kurgulayıp oluşturdukları tarihin figüranları olmaya devam ederler. Stratejik akla sahip olduğumuz takdirde bu bölgede kimse oyun oynayamaz. Bu oyunu biz kurar ve oyunu da biz oynar, oynatırız.  Bölgemizde oynanan oyunda, Figüranlıktan, Yönetmenliğe terfi ederiz.  Bölgemizdeki kavgaların sebebi, bu Asil millet  ‘ Figüran’ mı olacak, yoksa ‘ Yönetmen’ mi olacak…  Karar bizim…