Dünya Ekonomisi Resesyona mı Giriyor?!

Pandemi süreci ve daha sonrasında yaşanan tedarik zinciri sorunları,  Rusya – Ukrayna savaşını akabinde enerji fiyatlarında beklenmeyen artışlar ve enerji fiyatlarının düşüşe geçmesi, dünya ekonomisi zaviyesinden çok sıkıntılı bir dönemin yaklaşmakta olduğuna işaret etmektedir! Peki, neler olmaktadır?

Merkez Bankası Para Politikası Kurulu;  geçtiğimiz günlerde, faiz indirimi sonrası yapmış olduğu açıklamasında; Enflasyonda gözlenen yükselişte; jeopolitik gelişmelerin yol açtığı enerji maliyeti artışlarının gecikmeli ve dolaylı etkileri, ekonomik temellerden uzak fiyatlama oluşumlarının etkileri! Küresel enerji, gıda ve tarımsal emtia fiyatlarındaki artışların oluşturduğu güçlü negatif arz şokları etkili olmaya devam etmektedir!

Sürdürülebilir fiyat istikrarı ve finansal istikrarın güçlendirilmesi için atılan ve kararlılıkla uygulanan adımlar ile birlikte, küresel barış ortamının yeniden tesis edilmesiyle, dezenflasyonist sürecin başlayacağı, ifade edilmektedir!  

Peki, Enflasyon nedir? Ekonomide, enflasyon olgusu yaşanırken ekonomi büyümüyor ise enflasyon içinde durgunluk hali var demektir! Ekonomik krizlerin başa çıkılması zor olan alanlardan birisi budur!

Enflasyon aynı zamanda malzeme, işçilik, enerji ve ulaşım gibi temel üretim girdilerindeki maliyetleri artırarak, ürünlerin üretimini, depolanmasını ve nakliyesini daha maliyetli hâle getirir!

Hiperenflasyon,  tüketiciler için, fiyatların sürekli artarak alım gücünün günden güne düştüğü bir konjonktüre işaret eder! Çalışan kesim için oldukça yıkıcı olabilirve sabit gelirler enflasyonla aynı oranda artmayabilir! Tüketiciler açısından dezenflasyonist ortam, oldukça rahatlatıcı bir etkiye sahiptir!

Peki, Dezenflasyon ne demektir? Fiyatlar genel seviyesinde yaşanan artış hızının yavaşlaması ve böylelikle enflasyon oranlarındaki artış trendin tersine dönerek alçalmaya başlamasıdır!

Mal ve hizmet fiyatlarının genel seviyesindeki sürekli düşüşü ifade eden deflasyon ile karıştırılmamalıdır!

Dezenflasyon sürecinde enflasyon pozitif kalmaya devam edebilir! Önceki dönemlere göre fiyat artış oranı artık daha düşük seviyelerde gerçekleşir! Yıllık enflasyonun aylar itibariyle % 10’dan, önce % 9’a, ardından da % 8’e gerilemesi tipik bir dezenflasyon sürecidir!

Enflasyonun optimum seviyeden ( gelişmiş ülkeler için % 2 civarı ) yüksek olduğu dönemlerde düşüşe geçmesi yatırımcılar için iyi bir haber olabilir! Böyle bir durumda, enflasyonla mücadele eden politika yapıcılar,  faiz oranlarını artırmayı bırakması ya da artış oranını yavaşlatması beklentisi doğar.

Hükümetlerin kemer sıkma adımları ya da merkez bankalarının şahin politikaları dezenflasyonu teşvik edebilir!

Enerji ve petrol fiyatları, tüm mal ve hizmetlerin üretim ve nakliye maliyetlerini etkilediği için enflasyonun temel belirleyicilerinden biridir!  Enerji fiyatlarında yaşanan bir düşüş veya en azından bir duraklama, ürün ve hizmet fiyatlarının artış hızının da yavaşlamasını sağlar!

Daha düşük bir enflasyon oranı, geleceğe dair daha az belirsizlik demektir! Enflasyonun giderek düştüğü dezenflasyonist bir ortama girilmesi ilk bakışta herkes için olumlu gibi görünebilir!

Sıfıra çok yakın ya da negatif enflasyon ( deflasyon ) koşulunda, tüketicilerin yeni şeyler satın almaya, eşyalarını yenilemeye yönelik fazla bir telaşı yoktur! Fiyatların daha da düşeceğini bekleyerek satın alma kararlarını erteleyebilir! Bu durum ilk başta kulağa hoş gelse de, bunun makroekonomik sonucu resesyona girmek olacaktır! Bu yüzden enflasyon düşük seyrederken devam eden dezenflasyon olgusu fazlasıyla can sıkıcı olabilir!

Ekonomideki durgunluk hali, resesyon olarak ifade edilir!  Ekonomik durgunluğa bağlı olarak firmalar işçi çıkarmaya başlar ve işsizlik oranı artar!

Yüksek enflasyon kaçınılmaz olarak stagflasyon durumu ortaya çıkmaktadır! Enflasyon + Resesyon + İşsizlik = Stagflasyon.

Bir ekonomideki makroekonomik amaç; ekonomik istikrarın sağlanması ve sürdürülmesidir!

Ekonomik istikrar, tam istihdam ve fiyat istikrarının sağlanması ile mümkün olmaktadır!

Ekonomik istikrar ve ekonomi güvenliği, bir ülke için çok önemlidir! Ekonomi güvenliği, aynı zamanda ulusal güvenlik demektir! Devletler açısından; Ekonomik güvenliği temin etmeden ulusal güvenlik boyutuna geçmek zor olacaktır!

G20 – 2022 Bildirgesinde Öne Çıkanlar!

Endonezya’nın Bali Adası’ndaki; G20 – 2022 Zirvesi’ne katılan liderler, Sonuç Bildirgesinde;  Nükleer silahların kullanılması veya buna yönelik tehditlerin, kabul edilemeyeceğine dair bir anlaşmayı imzalamıştır!

Zirvede alınan bazı kararlara,  gelecek günlerde dünya ve dünya insanlığının başına küresel çapta neler gelebileceği, neler ve nelerin planlandığı konusunda, kabaca bakmakta fayda olacaktır!

Çatışmaların barışçıl yollarla ve insan hakları hukukuna bağlı kalınarak çözülmesi gerektiği ve bugünün savaş çağı olmaması gerektiği!

Uluslararası hukuk, barış ve istikrarı koruyan çok taraflı sistemi desteklemenin esas olduğu!

G20 üyelerinin birçoğu, Ukrayna’daki savaşı kınadığı, savaşın insani acılara ve küresel ekonomideki mevcut kırılganlıkların derinleşmesine yol açtığı!

Savaş, büyümeyi kısıtladığı,  enflasyonu artırdığı,  tedarik zincirlerini aksattığı, enerji ve gıda güvensizliğini tırmandırırken, finansal istikrar risklerini artırdığı!

G20’nin güvenlik sorunlarını çözecek bir forum olmadığını belirtmekle birlikte, güvenlik sorunlarının küresel ekonomi üzerinde önemli sonuçları olabileceği!

Özellikle en az gelişmiş ve küçük ada ülkeleri dâhil olmak üzere gelişmekte olan ülkeleri küresel zorluklara karşı desteklemeye devam edileceği!

Bu amaç kapsamında bütüncül ve güçlü bir toparlanmayı, istihdam artışını ve sürdürülebilir kalkınmayı sağlayacak şekilde beş adımda aksiyon alınacağı!

Mevcut çatışma ve tansiyonların küresel gıda güvenliğindeki zorlukları derinleştirmesinden derin endişe duyulduğu!

Gelişmekte olan ülkelerdeki kırılgan toplulukları merkeze alacak şekilde hayatları kurtarmak, açlığı ve besin yetersizliğini önlemek için acil adımlar atmayı!

Sürdürülebilir, dirençli tarım ve gıda sistemlerinin sağlanması için çağrıda bulunuyor; Türkiye ve BM’nin aracılık ettiği İstanbul Anlaşması’ndan memnuniyet duyduğunu!

G20 merkez bankalarının amaçlarına uygun şekilde fiyat istikrarını sağlamada kararlılığa sahip olduğu ve enflasyon beklentileri üzerindeki fiyat baskılarını yakından izlediği!

Jeopolitik, enerji ve enflasyon krizlerinin yanı sıra tüm dünyayı etkileyen iklim krizine de dikkat çekildiği!

Gelişmiş ülkeleri, iklim değişikliğinin etkilerini azaltmak üzere 2020’den itibaren sağlamayı taahhüt ettiği yıllık 100 milyar dolar finansmanı harekete geçirmeyi!

Silahlı çatışmalarda sivillerin ve altyapının korunması da dâhil olmak üzere, Birleşmiş Milletler tüzüğündeki prensiplere ve uluslararası insan hakları hukukuna bağlı kalınması!

Tüm ilgili tarafların, G20 – 2022 ‘deki anlaşmayı;  tam, zamanında ve devam edecek şekilde uygulamasının önemini vurguladığı da, ifade edilmiştir! Neden acaba?

G20 -2022 Liderler Zirvesinde alınan kararların ana temasını sadece GÜVENLİK şeklinde okuyabiliriz! Sosyal – Ekonomik – Siyasi –  Gıda – Tedarik ve Ulusal Güvenlik gibi! Güvenlik olmadan barış – huzur ve ticaret, olamaz!

Ülkeler; Ekonomi güvenliğini tesis etmeden, ulusal güvenliği de tesis edemeyecektir! Ekonomi güvenliği sıkıntıya giren ülkelerde, karşılaşacağımız birincil sorun;  sosyal kaos ve toplumsal patlamadır!

Yeni  bir Dünya Düzeni ya da Dengesi!

Yeni bir dünya düzeni veya dengenin kurulması zaviyesinden çok sıkıntılı bir dönemden geçmekteyiz!  İkinci dünya savaşı akabinde, çift kutuplu kurulan ve yarım yüz yıl devam eden Soğuk Savaş dönemi, 1990’lı yılların başında, Sovyetler Birliğinin dağılması ve Berlin Duvarının yıkılması ile geride bıraktık!

Tek kutuplu bir ara dönem ve akabinde, yeniden kurulmaya çalışılan çok kutuplu yeni bir dünya düzeni veya sistematiği; elbette ki kolay olmayacaktır! Tabii ki çok sıkıntılar yaşanacaktır!

Tek kutuplu dünya düzenine matuf, 11 Eylül saldırılarından sonra, ABD öncülüğünde Irak ve Afganistan’ın işgaline, bölgenin de vekâlet orduları ile yakılıp – yıkılmasına ve kaosa sürüklenmesine şahit olduk! Bölge üzerinde hesabı olan her küresel gücün kullandığı bir vekâlet ordusu bulunmaktadır!

2010 yılından itibaren Tunus’ta başlayan Arap Baharı ile bölgemizde kaotik çok sıkıntılı bir dönemi yaşadık ve halen yaşamaya devam ediyoruz! Emperyalist Güçler anlaşamıyor! Çıkarlar çatışıyor!

Küresel ve emperyalist güçler, Arap Baharı ile bölgeyi yeniden dizayn projesi, Suriye’de tıkanmıştır! Suriye’de tıkanan kirli hesaplar, Türk Devletini kuşatma ve çevreleme operasyonları, küresel ve emperyalist güçler destekli, vekâlet ve vesayet savaşlarının başlamasına öncülük etmiştir

Yeni bir dünya düzeni veya sistematiği; ticaret, para ve enerji üzerine kurulacağına göre! Ticaret, para ve enerji olmadan hayat sürdürülemeyeceğine göre! Ya da dünya hegemonya sisteminin mezkûr üçlüsü olmadan küresel ve emperyalist güçler zaviyesinden bir anlam ifade etmeyeceğine göre!

İkinci Dünya Savaşı akabinde kurulan Dünya Bankası, IMF ve diğer küresel örgütler bu sistemin taşıyıcı dinamikleri ve kurumsal yapılarıdır! Para, ticaret, finans ve ekonomi dünyasını derinden etkileme potansiyeline sahip, öngörülmesi güç ve nadir olaylara vurgu yapmak için kullanmaktadır!

Dünya; ikinci dünya savaşından sonraki süreçte, Asya güçlerinin yeniden ekonomik, askeri, para, finans, nüfus, teknoloji ve askeri güç olarak ortaya çıkması ile birlikte Atlantik ve Avrasya güçleri olarak iki bloğa ayrılmıştır!

Türk Devleti,  hegemonya güçleri arasında, denge ve sıklet merkezi konumunda olduğunu da sürekli vurguluyoruz! Dünyanın ekonomik güç dengesi, Asya bölgesine doğru kaydığını ifade etmiştik!

Dünya, ortalamalar ve öngörülebilirlerle değil, bilinmeyenler ve öngörülemeyenlerle şekilleniyor! Sıradan olanlar değil, büyük olaylar, keşifler ve olağanüstü olaylar, büyük sonuçlara yol açabilir!

Büyük değişimler, göstere göstere değil, öngörülemeyen patlamalar veya oluşumlarla ortaya çıkar! Hiç akla gelmeyen ve beklenmeyen, benzeri duyulmamış olaylar, yepyeni fikir ve teknolojiler, dünyayı büyük çapta etkiler! 

Dünya; bilmediklerimiz ve bildiklerimizden daha önemli, öngörülebilir ve öngörülemeyen nadir olaylar akabinde yeniden şekil almasına, yeni bir düzen ve sistematiğin kurulmasına sebebiyet vermektedir! Bugün tam da bu DENGENİN göstergeleri ve işaret fişekleri yaşanmaktadır!

Birinci ve İkinci dünya savaşlarından sonra ki yaşananlar gibi! 1990 yılında Sovyetler Birliğinin dağılması ve Berlin Duvarının yıkılması gibi! 11 Eylül saldırıları ile yeni bir dönem ve sürece girilmesi gibi! Bugün de, Ukrayna – Rusya savaşı gibi!

Arap baharı ile başlayan ve yirmi iki ülkenin rejim, toprak ve liderlerinin değişmesi ve atmış adet yeni devletçiklerin ortaya çıkacak olması gibi! Bir yol ve kuşak projesi ile 65 ülkenin birbirine bağlanması, birlikte kalkınma ve kazan kazan hamlesi gibi!

Peki, emperyalist ve küresel güçler,  böyle bir plan eşiğinde bulunurken; Türk Devleti neler yapmaktadır?  Eli kolu bağlı sadece beklemekte ve başına geleceklere de razı bir şekilde midir? 

İki bin yıllık bir devlet geleneği olan Türk Devleti; Kadim Türk Devlet Aklı nezaretinde kurulan Türk Birleşik Devletleri, Türk Devleti ebed müddet devam ilkesi ve 2023 – 2053 ve 2071 hedefleri doğrultusunda;  Anadolu’da binlerce yıllık varlık ve bekası uğruna, yeni bir dünya dengesine matuf, tüm küresel projelere hazır, stratejik ve taktik planlarının var olduğunu düşünüyorum!

Aksi halde Anadolu’yu DAR ederler! Aksi halde Anadolu’da VAR olamayız! Hem Coğrafya Kader diyeceksiniz ve hem de Coğrafyanın gereklerini yapmadan böyle bir Coğrafya da yaşamaya devam edeceksiniz, öyle mi?

Eşek Arısı Terör Örgütleri!

Dünya üzerinde;  Küresel sistem, emperyalist varlığını devam ettirilebilmek adına, sürekli olarak terör örgütlerini kurmuş ve kurulmasına, vesile olmuştur! Çıkarları bunu gerektirdiğinden kaynaklı!

Ülkemizde,30 yıldan fazladır PKK olarak bildiğimiz terör örgütünün temelleri ‘ Hoy bun çetesi veya Hoy bun dernekleri’ olarak kurulmak suretiyle, ülkemizdeki kaosun, temelleri atılmıştır!

Sosyal bilimciler ve toplum mühendisleri, başka bölgelerde kurulan, geliştirilen ve yerleştirildikleri bölgelerde fitne, fesat ve karışıklık meydana getirmesi hedeflenen mezkûr örgütleri;  ‘eşek arısı stratejisi’ olarak isimlendirmektedir!  

İşçi balarısı hayatlarının son dönemlerindeki görevleri besin toplamaktır! Arılar kışın besin bulamayacakları için kovanlarına bal depo ederler!

Arılar çiçeklerden topladıkları poleni doğrudan kullanmaz; “arı poleni” veya “arı ekmeği” adı verilen bir maddeye dönüştürür! Bu dönüşüm çiçeklerden toplanan polenlere nektarla birlikte bazı enzimlerin eklenmesiyle sağlanır!

Polen ve nektar toplama görevi 21 günlük işçi arılara düşmektedir! Aynı zamanda arılar, kovan ve yiyecek kaynağı arasında sürekli uçuş halinde oldukları için de bu görev oldukça yorucudur!

Eşek arıları ağızlarındaki dişleriyle ısırır ve zorda kaldığı vakit zehirli iğnesini batırır! Sokması çok ağrı veren eşek arısının zehri, insanda ağır alerji tepkilerine yol açabilir! Eşek arıları bal yapamaz!

Yağma için bir kovana saldıran 30 eşek arısı, üç saat içinde tam 30.000 balarısını öldürebilir!

Bir eşek arısı, yeni bir arı kolonisi keşfettiğinde, bunu hemcinslerine duyurmak için özel bir koku salgılar! Kokuyu balarıları da algıladığından, kovanı savunmak üzere hemen girişe toplanmaya başlar!

Bir eşek arısı yaklaştığında 500 balarısı havalanıp hemen eşek arısının etrafını sarar! Bedenlerini hızla titreştirmeye başlar!

Bu hareket arıların vücut ısılarının artmasına neden olur! Bu esnada eşek arısı adeta bir fırında pişiriyormuşçasına ısınır ve sonunda kavrularak ölür! Bal arılarının dayanabildiği bu sıcaklık eşek arıları için ölüm demektir!

Dünya üzerindeki terör örgütlerini incelediğimizde eşek arılarından bir farkları yoktur!

Küresel sistem; Eşek arıları olarak adlandırılan terör örgütleri yerleştirildikleri bölgelerde, ülkenin ve toplumun huzuru bozmakla görevlendirilir!

Eşek arıları yerleştirildikleri bölgeleri, dış müdahaleye müsait hale getirmeye çalışır!

Toplumlar; birlik ve beraberlik halinde ancak eşek arıları ile baş edebilir!  Var olabilmek için başkaca bir seçimleri yoktur!

Ülkemizdeki terör olayları ve sınırlarımızdaki terör örgütlerine, eşek arısı stratejisi zaviyesinden bakabilmeyi; BİR, BEBAER ve hep birlikte TÜRKİYE olduğumuz takdirde, EŞEK ARILARI ve bunların sahipleri, hiçbir zaman sonuç alamaz!

Coğrafya kader olduğuna göre, coğrafyanın gereklerini coğrafya da yaşayanlar,  yapmak zorundadır! Aksi halde her gün canımızı yakarlar! Aksi halde Anadolu’da var olmak çok zordur!

Yeni Bilgi ve Yeni Bir DÖNEM!

İnsanoğlu, varoluşun başından itibaren, yaşadığı her bir gelişme, sonsuza kadar sürecekmiş ve yenisi de gelmeyecek zannetmektedir!

İnsanlık; yoğun teknoloji ve bilim üreten bir mekanizmanın varlığını,  bazen kabul etmekte zorlandığı dönemler olmuştur!

Hayat ve dünya durağan değildir! Sürekli bir hareket, devinim ve değişim halindedir! Hayatın kendisi bir enerjidir! Dünya hareket halindeyken enerji üretmektedir!

İnsan denilen varlığın da, kendine ait bir enerjisi vardır! Pozitif veya negatif yönde! Peki, senin enerjin hangi yöndedir! Pozitif mi yoksa negatif mi? Yeni bilgiye hazır mıyız?

İnsanoğlu elle tutamadığı ve gözle göremediğini, hem kabul etmekte ve hem de tahayyülde zorlanmaktadır!  

İnsanlık, Endüstri 4,0’ın hayatına neler getirdiğinden haberdar bir durumdadır! Kişi hayatının her bir safhasında; yeni bilgi ve teknolojiyi bir şekilde kullanmaktadır! Teknolojinin olmadığı bir hayat düşünülememektedir!

Yeni bilgi ve değişimi kabul etmeyen, değişime direnen ve değişime ayak uyduramayanları; yeni bilgi ve teknoloji ekosisteminden ya dışlıyor ya da yok ediyor!

Tercih ve Seçim;  akıl, basiret, feraset nimeti ve iman şerefi ile donatılmış insanoğluna kalmaktadır! Nuh (as)’in getirmiş olduğu yeni bilgiyi kabul eden ve gemisine de binip kurtulan insanlar gibi!

Musa (as)’in getirmiş olduğu yeni bilgiyi kabul edenlerin Kızıl denizi geçip yeni bilgi ile hayata yeniden başladıkları ve kabul etmeyenlerin de suda boğulup helak oldukları gibi!

İnsanlık adına, en son ve en yeni bilgiyi getiren, Hz. Muhammed (as)’ın yaşadıkları, yeni bilgiyi kabul edenlerin durumu, insani dereceleri ve kabul etmeyen inkârcıların düşmüş olduğu durum bizlere bugün için ne gibi ibret ve dersler aktarmaktadır!

Bilgi çok ağırdır, yeni bilgiyi kabullenmek ise çok zordur! Yeni bilgiyi kabul edenlere, başkaca yeni bilgiler aktarılmakta ve yeni yeni kapılar açılmaktadır!

Hayat seçimler üzerine bina edilmiştir! Neyi seçiyor ve nelerden vaz geçiyoruz?

Sonsuz Kudret Sahibi Yüce Allah; sonsuz ilmi ile insanlık için faydalı olacak yeni bilgi ve teknolojiyi yaratmış, insanoğlunun bunları keşfetmesini ve bulmasını arzu etmiştir!

Aklı olmayan, gözleri kör, kulakları sağır, dilleri lal olmuş ve gönlü de mühürlü olan insan; yeni bilgiyi kabul etmeyecektir!

Yeni bilgi veya dönem; hazır olanlar ile birlikte başarılır! Hazır olmayanlar yolda kalır! Geçmiş toplumlar da olduğu gibi! Peki, Yeni BİLGİYE ve DÖNEME hazır mıyız?

Türk Devleti, Türk Devletleri Teşkilatının kurulması akabinde; Kadim Türk Devlet Aklı nezaretinde; YENİ bir DÖNEME evirilmek üzeredir!

Peki, Kimler bu yeni bilgi ve döneme hazır! Kimler de, DİRENÇ göstermektedir? DİRENÇ gösterenler, tarihte olduğu gibi YOK olur!

Her Daim Gelmeye Devam Edecekler!

Yaşadığınız kara parçası, dünyanın jeopolitik olarak merkezinde bulunuyorsa, uykusuz geceleriniz olmak zorundadır! Dünyanın ve medeniyetin merkezi, beşiği olan bir bölgede yaşamanın elbette ki; bazı zorluk ve sıkıntıları olacaktır! Coğrafya kaderdir! 

Dünya üzerinde, her kara parçası aynı konum ve özellikte değildir! Ley Hatlarında olduğu gibi! Allah bazı bölgelere farklı farklı konum ve özellikler vermiştir! Dünya üzerinde, Anadolu başkaca bir yerdir! Bu bölgelerde yaşayan halklar bazı sıkıntıları çeker ve sonunda refaha ulaşır!

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, kurulduğu tarihten bu günlere kadar, büyük devletlere doğrudan olmasa bile, içimizde ki işbirlikçiler maharetiyle, dolaylı teslim olmuş bir görünüm arz etmektedir!

Her ne kadar bu durumu kabullenemesek de! Ne zaman ki; işbirlikçileri yönetim kademesinden çıkardık ve yerli –  milli ve bağımsız politikalar üretmeye ve geliştirmeye başladık; bam teli de burada kopmuştur!

Dünya emperyalistlerinin 1071’i unutmaları mümkün değildir! Eğitim sistemimizde okullarımızda bu ruhunu çocuklarımıza her ne kadar veremesek de!  1071 ile Anadolu kapıları ardına kadar bu topraklarda bir ve beraber yaşamış bütün etnik gruplara açılmıştır! Bu ruhun tekrar canlanmasından korkuyorlar!

1453 tarihi ise yeni bir çağın açıldığı dönemdir!  Emperyalistlerin bu tarihi, unutmaları ve kendi halklarına unutturmaları kabil midir? 2053 tarihi, dünyaya 600 yıl hüküm sürmüş bir devletin ve milletin de, 600. Yıl dönümüdür!  

2023 tarihi ise 100 yıl önce, verilmiş olan tüm vaat ve sözleşmelerin bitiş tarihidir!  Bu sözleşmenin bitmesi birilerinin bu bölgeden ardına bakmadan gitmeleri demektir! Birileri de sözleşmeleri yenilemek veya süresini uzatmak için başkaca yollara sapmaktadır! Boşuna bir uğraşı!

Gelecekler ve gelmeye de devam edecekler! Türkiye Cumhuriyeti Devleti, ülkesi ve bölge üzerindeki hedeflerinden vazgeçinceye kadar!  Her koldan ve her yönden gelmeye devam edecekler! Dün yedi bölgede ve yedi düvel olarak geldikleri gibi! Bugün de işbirlikçi aparatlar ürerinden terör ve başkaca türden gelecekler!

Dünya üzerinde bazı kara parçaları üzerinde yaşamak gerçekten zor olduğundan bahsettik!  Zor olan yerlerin en önemlisi Anadolu kara parçasıdır! İnsanlığın ve tüm eski medeniyetlerin neşv-ü nema bulduğu yerdir, burası! Anadolu, Avrasya’nın giriş kapısı ve anahtarı konumundadır!

Adamlar, her gün yeni yeni sinsi ve kirli planlar açıklıyor! Sinsi plan üstüne plan, strateji üstüne strateji geliştirirken, içimizde ki hamak ve sefih tipler,  ne işimiz var diyor! Avrasya kara parçasına, hâkim olan bir güç veya devlet; dünyanın süper gücü ve hâkimi olacağını iddia ediyorlar!

Anadolu kara parçası üzerinde yaşayan halklar; bir ve beraber olduğu müddetçe; Kurtuluş ve Çanakkale ruhu ile bezendiği takdirde,  bu ülkeyi istedikleri gibi bölme ve parçalama operasyonlarına girişemeyecekler! Sadece ufak tefek zarar verebilirler!  

Tek dertleri; bölge üzerinde yaşayan halkların bir ve beraber hareket etme ruhunu örselemeye çalışmak!  Bu örseleme girişimleri de içeriden ve kendi oluşturmuş oldukları taşeron örgütler üzerinden devam edecektir!

Doğrudan gelemezler! Ve gelmeyecekler de! Taşeron ve işbirlikçileri üzerinden gelmeye devam edecekler! Gelecekleri varsa görecekleri de vardır! Bu defa geldiklerinde tek parça halinde göndermeyeceğiz! Böylece bilinmeli!

12 Kasım 2022 Tatbikatlar; NEYİN İşareti?

2022 yılı Şubat ayının son günlerinde patlak veren, Rusya – Ukrayna savaşı, dünyayı ve dünya insanlığını başka bir yöne sürüklenmektedir! Peki, neler olmaktadır?

Ukrayna ve Rusya savaşının başlaması akabinde, enerji krizi ve enerji fiyatlarının aşırı yükselmesi ve üretim maliyetlerinin artışına ve arz sorunlarına şahit olduk! Arzda yaşana sorun tabii ki doğrudan fiyatlara yansımaktadır!  Peki, neden?

Rusya ve Ukrayna savaşı, tedarik zincirlerinde sorunların tezahür etmesine ve özellikle de gıda krizinin baş göstermesine ve kıtlık ile karşı karşıya kalınabileceği endişeleri ve dünya insanlığına korku pompalanmaya başlamıştır! Neden?

Peki, neden ve neler olmaktadır? Yeni bir sistemin ve paylaşım adına yeni bir dengenin kurulamamış olması, dünya insanlığı adına,  yeni bir ATOM bombası veya NÜKLEER tehdit ile karşı karşıya olduğumuza mı işaret etmektedir?

Ya da RESET mi atılacaktır? RESET atabilmek için öncelikle SİSTEMİ tamamen kapatmak ve YENİDEN Başlatmak gerekmektedir! Tüm göstergeler bun durumu işaret eder gibi!

II. Dünya Savaşı’nın son aşamasında,  6 Ağustos 1945 tarihinde,  saat 08:15’te, Amerika Birleşik Devletleri tarafından, Hiroşima ve Nagasaki’ye atom bombası atılmış olmasını da,  hatırlatmak isterim!

Geçtiğimiz günlerde; İngiliz gazetesi,  Mail on Sunday, diplomatik kaynaklara dayandırdığı bir haberde; 11 Eylül 2022 tarihinde ki bir telefon görüşmesinde;  Putin’in Macron’a nükleer tehdidinde bulunduğu, öne sürmektedir! Neredeyse iki ay sonra neden bu ifşa! Peki, neden?

Putin yaptığı görüşmede; Macron’a; Savaşı kazanmak için büyük kentlere nükleer saldırı düzenlenmemize gerek yok!  Hiroşima ve Nagazaki’ye atılan atom bombaları bunun kanıtıdır, dediğini!

İngiliz gazeteye demeç veren kaynak, Putin’in ifadesi üzerine; Macron,  belirgin bir şekilde alarma geçti, diyormuş! Peki, nasıl bir alarm ya da önlemler alınmaktadır? Vatandaşlarını neye ve nasıl hazırlamaktadır? 

Putin, Batılı güçlerin Rus topraklarının ” bütünlüğünü ” tehlikeye atması halinde, ” kesinlikle elimizdeki tüm araçları kullanacağız ” uyarısında bulunmuş ve  ” Bu bir blöf değildir” diye de eklemiştir! Yani ne demek istiyor? Peki, dünya nereye gidiyor?

Kuzey ve Güney Kore arasındaki gerginlik ve sürekli denemesi yapılan füzeler! Çin tarafından fırlatılan bir füzenin uzayda rotasını kaybetmesi! Ve daha neler neler!

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, İç İşleri Bakamı Süleyman Soylu;  12 Kasım tarihinde, Düzce depreminin 23. yıldönümünde, saat 18.57’de, ÇÖK – KAPAN – TUTUN;  bunun tatbikatının yapacağını! Radyolar ve Televizyonlar otomatik olarak anons geçecekler! Hem polis ve hem jandarma telsizini konuşturduklarını!   Kurulan sistemden tüm Türkiye’ye aynı anda mesaj gelmiş olacağını! Savunma sanayi, iki telsizin afet anında birbiriyle konuşturabilecek bir altyapıyı oluşturmuş olduğunu, ifade etmiştir!

Türkiye Cumhuriyeti Devletinin 12 Kasım 2022 tarihinde yapmayı planladığı deprem tatbikatının benzerlerinin sürekli olarak Japonya’da yapıldığını ve geçtiğimiz aylarda, İngiltere’de birkaç defa tekrar edildiğini, bir kenara not edelim! Peki, neler olmaktadır? Kim veya kimler, nelere hazırlık yapmaktadır?

Türkiye Cumhuriyeti Devleti;  Devlet Aklı nezaretinde, savunma sanayi alanında yapmış olduğu tüm yatırım ve projeleri hayata geçirmektedir! İnsanlık ve Medeniyet diyenler, sattıkları yok edici silah ve projeler ile dünya insanlığını atom bombasına benzer bir teknoloji ile tehdit etmektedir!

Türk Devleti; Böyle bir duruma matuf; kesilebilecek iletişim,  insani diğer ihtiyaç ve durumlar için vatandaşlarının emniyet ve güvenliği adına; yerli ve milli imkânlar ile üretilmiş, tüm SAVUNMA ve İLETİŞİM teknolojilerini, hem denemesini yapmakta ve hem de hayata geçirmektedir!

Çılgın Türkler geliyor! Adalet ve Hakkaniyet temelli,  Türk Asrı yeniden başlıyor! Türk Devleti; ebed müddet devam ülküsü yeniden hayat buluyor! Türk Birleşik Devletleri Teşkilatının kurulması ve Türk diasporası ile birlikte, dünya insanlığının barış ve huzur adına, nizam-ı âlem ülküsü çerçevesinde, gereken tüm adımlar atılmaya devam edilecektir! Engel olamayacaklar!

ABD Ara Seçimleri & İngiltere’de yaşananlar ve Dünya’ya RESET!

ABD halkı, 8 Kasım 2022 tarihinde; Senato ve Temsilciler Meclisi ara seçimleri için sandık başına gitti!  Sonucu merakla beklenen seçimde ilk sonuçlara göre; Senato’da, Demokratlar 46 ve Cumhuriyetçiler 47 koltuk aldığı! Temsilciler Meclisinde; Cumhuriyetçiler 192 ve Demokratlar 167 koltuk aldığı, ifade edilmektedir!

ABD’de gidilen ara seçimin kesin olmayan sonuçlarına göre; ABD Başkanı Joe Biden,  8 Kasım 2022 tarihinde ki ara seçimlerle ilgili; Cumhuriyetçiler; Temsilciler Meclisi ve Senatoyu geri kazanırsa, beni azledeceklerini duydum! Beni ne için azledeceklerini bilmiyorum,  diyormuş!

Şimdi, 8 Kasım 2022 tarihinde ki ara seçimi,  kesin olmayan sonuçlara göre de; ABD Başkanı Biden, mezkur ifadeleri çerçevesinde, dünya siyaseti üzerine, projeksiyon geliştirelim!

Amerika tarihindeki ilk Afro-Amerikan başkan yardımcısı, Kamala Harris, Hint asıllı bir anneye ve Jamaika asıllı bir babanın çocuğudur! Harris; Shiva tarikatı üyesidir!

İngiltere’de, üç – beş ay içinde yaşanan siyasi kaos ve başbakanlık krizine neler demeli? Başbakan Boris Johnson istifa etmesi ve Lis Truss’ın da 45 gün başbakan olarak kalması ve akabinde, Hint asıllı ve Shiva tarikat üyesi,  Rishi Sunak’ın başbakan olarak seçilmesi, tamamen tesadüf olarak mı izah edeceğiz!

Peki, neler olmaktadır? İngiliz derin devlet aklı ya da Şeytani ÜST AKIL, nasıl bir sinsi plan ve kirli bir hesap peşindedir!

Peki, hem ABD ve hem de İngiltere’de, siyasi kaos akabinde,  başkanlık koltuğuna Hint asıllı ve Shiva tarikat üyelerinin getirilmiş olmasını nasıl okumalıyız?

Şiva ya da Shiva nedir? Özellikleri nelerdir? Birileri dünya insanlığı adına sinsi ve kirli neler planlamaktadır? Ulusal çıkarları çerçevesinde, yeni bir düzen – sistem ve dengeyi kuramayanlar, neyin peşindeler? Önce YIKIM ve sonra da İnşa mı planlanıyor?!

Şiva ya da Shiva Hint Mitolojisinde;  Trimurti  (kutsal üçlü) adı verilen büyük tanrılardan biri olup; Brahma ‘yaratıcı’, Vişnu ‘koruyucu’ iken Şiva ‘yıkım ve rejenerasyondan’ sorumluymuş!

Rejenerasyon; Hasar gören veya kaybedilen doku ve organların yeniden oluşmasına yani yenilenmesine denir! Peki, rejenerasyon nasıl gerçekleşir?

Şiva;  zaman ile ilişkilendirilir ve özellikle de her şeyin yok edicisi olarak! .Bununla birlikte Şiva, yıkım ve yeniden yaratılışla ilişkilidir!

Şiva, her döngünün sonunda evreni yok eder ve yeni bir yaratılışa olanak verir, diyorlar! Bizim inanıcımıza göre tek bir Yaratıcı vardır! Sonsuz Kudret Sahibi yüce Allah!

Âlemin tek ve yegâne bir SAHİBİ vardır; Allah! Herkes bir hesap ve plan yapar! Son sözü yine de ALLAH söyler! Böylece bilinmeli!

Sonsuz Kudret ve Hikmet Sahibi Yüce Allah; Allah,  onların tuzaklarını boşa çıkardı! Allah, tuzakları bozanların en hayırlısıdır! Onlar böyle tuzaklar hazırlayadursunlar!  Allah da, onların tuzaklarına karşılık verecektir! Çünkü Allah, tuzak kuranlara en güzel karşılığı verendir, buyurmaktadır!

Dünyada, iki küresel gücün başına getirilen mezkûr inanışa mensup kişiler ile birlikte yeniden bir yıkım mı beklenmektedir?

1. ve 2. Dünya savaşlarında dünya nüfusu baz alındığında,  büyük sayıda insan ölmüş ve yaralanmıştır! Dünya nüfusunu 500 bine indirmek isteyen şeytani akla hizmet eden bu kişiler, böyle bir operasyonun başat aktörü mü olacaktır?  

Medeniyet dediklerinin sadece yakmak, yıkmak ve öldürmek olanlara karşı;  inşa, ihya ve insani yaşat ki devlet yaşasın diyen bir medeniyetin temsilcisi; Türkler ya da Türk Devlet Aklı neler yapmakta ya da neler öngörmektedir? Eli kolu bağlı beklemekte midir?

Dünya insanlığının vicdanı konumundaki Türkler ve Türk Devlet Aklı; barış ve huzur adına,  her daim bir plan ve hesabı mutlaka vardır! Türk Birleşik Devletler Teşkilatı bu minvalde yolculuğuna salimen devam etmektedir! Buna kimse de engel olamayacaktır!

Acele ve Yanlış Karar Vermenin BEDELİ!

Türkiye gibi jeo-stratejik ülkelerde, gündem çok kolay ve hızlı değişmektedir! Normal bir vatandaş,  gündeme yetişmesi ve takip etmesi, çok zor ve hatta imkânsız derecededir!  

Olay ve olgu meydana gelir,  vatandaş sadece sonuçlarını görebilir!  Vuku bulan olay ve olguları;  süreç,  detay, arka planı ve hatta ileriye yönelik olan etkilerini çok sonradan görebilir! Okuma yapabilirse, ne ala! Yapamaz ise zaten onu da göremez ve anlayamaz!

1990’lı yıllara kabaca bir göz gezdirdiğimizde, ne demek istediğim, kolay bir şekilde anlaşılacaktır. Ülkemiz ve bölge üzerinde hesabı olanlar, içerideki taşeronları vasıtası ile oluşturulan gündemi yakalamakta çok zorlanıyorduk. Acaba neden?

Bölge ve ülkemiz üzerinde hesabı olanlar, tekrar ve çok güçlü olarak gelmeye devam ediyor!  Daha önceki yıllarda olan ve olayları ne görebiliyor ve ne de cevap verebiliyorduk! Cevap verebilecek olan kişiler,  kanallar ve kurumlarımız, işbirlikçi taşeronlar maharetiyle,  işgal altında bulunuyordu!

Bir yüzyılı daha heba etmenin anlamı yok diye düşünüyorum! Bölge hakları adına bazı kararları almamız ve tarihin yüklemiş olduğu sorumluluğu yüklenmenin ve cesaretimizi toplamamızın vakti çoktan geldi ve geçti!

Ülkemiz ve bölgemizde meydana gelen ve yetişmekte zorlandığımız gündeme yönelik, LAO TZU öyküsü ve Hızır (as) ve Musa (as) kıssalarını; okumayı, anlamayı, anlamlandırmayı ve olaylara bir de bu zaviyeden bakmayı düşünüyor ve öneriyorum.

Lao Tzu, öyküsünü şu nasihatle tamamlamış: Siz erken karar vermeye devam edin, demiş, ihtiyar!  Meydana gelen olayların hangisinin talih, hangisinin şanssızlık olduğunu, sadece Allah biliyor! Acele karar vermeyin! Hayatın küçük bir dilimine bakıp tamamı hakkında karar vermekten kaçının! Karar; aklın durması halidir! Karar verdiniz mi, akıl düşünmeyi, dolayısı ile gelişmeyi durdurur! Buna rağmen akıl, insanı daima karara zorlar! Oysa gezi asla sona ermez! Bir yol biterken yenisi başlar! Bir kapı kapanırken, başkası açılır! Bir hedefe ulaşırsınız ve daha yüksek bir hedefin hemen oracıkta olduğunu görürsünüz!

Hızır ve Musa aleyhi selamın hikâyesi; Bir gün Hızır (as) ile Hz. Musa yolda giderken Hızır (as) Hz. Musa’ya: Artık seninle burada ayrılıyoruz! Çünkü sen benim yaptıklarıma dayanamazsın, demiş! Hz. Musa ise hayır ben seninle gelmek istiyorum! Söz veriyorum yaptıkların hakkında sana hiçbir şey sormayacağım, demiş! Böylelikle yola çıkmışlar! Biraz gittikten sonra karşılarına bir gemi çıkmış! Bu gemi yoksullara aitmiş!  Hızır (as) bu gemide bir delik açmış! Hz. Musa bunu görünce; sen ne yapıyorsun, şimdi bu insanlar nasıl gidecekler, bunu neden yaptın, demiş!  Hızır (as.) ise, hani bana bir şey sormayacaktın! Tamam, buraya kadar artık seninle ayrılıyoruz,  demiş!  Hz Musa bunu duyunca, tamam bir daha ağzımı açmayacağım, demiş!  Tekrar yola koyulmuşlar!  Yolda giderlerken Hızır (as) bir çocuğu öldürmüş!  Musa (as.) iyice hiddetlenmiş ve sen ne yapıyorsun, o daha çok küçük, onu neden öldürdün, demiş!  Hızır (as.) yine, hani bir şey sormayacaktın, artık bu kadar yeter, seninle yollarımız burada ayrılıyor, demiş!  Hz. Musa tekrar özür dileyerek bir daha yapmayacağını söylemiş! Ve sonunda bir köye varmışlar! O köydeki kadınlardan su ve yiyecek bir şey istemişler!  Fakat kadınlar, Hızır (as) ile Hz. Musa’yı kovmuşlar! Buna rağmen Hızır (as.) köyün tam çıkışındaki yıkılmak üzere olan bir duvarı onarmış! Hz. Musa bunu görünce tekrar bağırmaya başlamış!

Ve Hızır (as.): Tamam, bu kadar yeter sana her şeyi anlatacağım ve seninle ayrılacağız! Gemiyi delmemim sebebi ileride sağlam gemileri ele geçiren korsan gemisi vardı! Gemiyi deldim ki o korsanlar gemiyi sağlam diye ele geçirmesinler! Çocuğu öldürmemin sebebi o çocuk büyüyünce inkârcı, kâfir bir çocuk olacaktı ve ailesine eziyetler edecekti! Bundan dolayı küçük yaşta öldürdüm ki büyüyünce böyle olmasın! Gelelim duvarı onarmama! O duvarın altında iki yetim çocuğa bırakılan miras var!  Bu duvar zamanla yıkılacak ve artık o arsayı ekin ekmek için kullanacaklar! Bu yüzden onardım ki çocuklar büyüyene kadar idare etsin, çocuklar büyüyünce mallarını alsınlar, demiş!

Ya karar verip, tarih – kültür ve coğrafya aklının gereği olarak,  zamana ve mekâna sahip olacağız! Ya da yine yüz yıl önce olduğu gibi birileri bizim adımıza karar verip; kavga – kaos ve kıtlıklarla boğuşacağız!  Ülke ve bölge olarak kaybedecek vaktimiz kalmadı! Varlık ve yokluk meselesi olduğunu anlayabilmek adına! Bir ve Beraber olmak zorundayız! Aksi halde, yüz yıl önce olduğu gibi lime lime ederler!

Sonsuz Kudret sahibi Yüce Allah, Bakara suresi, 216. Ayetinde;  Sizin hayır bildiklerinizde şer, şer bildiklerinizde hayır vardır  ALLAH bilir siz bilemezsiniz, buyurmaktadır!

Rusya – Ukrayna Savaşı ve Polonya’nın Nükleer Talebi!

İkinci Dünya Savaşının sonlarında;  SSCB/Kızıl Ordu doğudan, ABD ve müttefikleri batıdan Almanya içlerine doğru ilerlerken, taraflar arasında sürtüşmeler başlamış ve hangi bölgelerin kimin kontrol veya denetiminde olacağı ya da kimlerin nereleri kurtaracağı konusunda anlaşmazlıklar ortaya çıkmıştır!

Yani PAYLAŞIM ve KONTROL çerçevesinden sorunlar zuhur etmiştir!  Hem bu anlaşmazlıkların çözüme bağlanması ve hem de savaş sonrası dünyanın ana çizgileriyle düzenlenmesi amacıyla, Paylaşım – Kontrol ve DENGE adına; Ukrayna’nın Yalta Kenti’nde liderler düzeyinde bir konferans yapılmasına karar verilmiştir!

Dünya, dönüyor – dolaşıyor Ukrayna’da birleşiyor! Bugün, Ukrayna yine dünyanın gündeminde! Neden acaba? Yoksa yenidünya düzeni,  dünya sistematiği ve dengesi, yeniden Ukrayna üzerinden mi kurulacaktır? Neden olmasın?

Tüm açıklamalar, yaşanılanlar ve göstergeler buna şahitlik etmektedir! Ölen, yaralanan ve sıkıntı çeken ise Ukrayna halkı olmaktadır! Peki, kimin umurundadır! Yeter ki; Küresel ve emperyalist güçlerin ÇIKARLARINA bir şey olmasın! Yeter ki istedikleri DENGE kurulabilsin!

Şubat 1945 tarihinde, Ukrayna’nın Yalta kentindeki Konferansa;  ABD’yi Roosevelt, İngiltere’yi Churchill ve SSCB’yi Stalin temsil etmiştir! Konferans’ta karara bağlanan konular arasında, Almanya’nın savaş sonrasında silahsızlandırılması ve etki alanlarının taraflarca belirlenmesi, göze çarpmaktadır!

Yalta toplantısında;  Avrupa ve özellikle de Avrupa’nın itici gücü Almanya tamamen kontrol ve denetim altına alınmıştır!

Bugün; Dünya haklarının gözleri önünde, Ukrayna halkı üzerinden başkaca bir OYUN ve TİYATRO mu sergilenmektedir! Neden olmasın? Yeter ki DENGELERİ bozulmasın!

Bazıları oyun ve tiyatro izlemekten zevk alır! Bazıları da oyunu yazmaktan! Mesele,  küresel oyundaki figüran konumunda olmamaktır! Oyunu, oyuncuları ve figüranları görebilmek ve oyundaki; ANA FİKRİ okuyabilmektir! Aksi halde, kavga ve savaşa devam! Aksi halde yakmaya – yıkmaya ve öldürmeye devam!

Figüranlar, oyunu kurgulayanlar tarafından ROLÜN gereği bitti an,  oyun dışına atılır! Ukrayna savaşı bittiğinde, bazı dünya liderlerini,  dünya siyaset arenasında göremeyeceğiz!

ABD ’siz bir Avrupa ve NATO’nun beyin ölümü gerçekleşti diyenlere karşı; Yenidünya düzeni çerçevesinde; Soğuk Savaş benzeri bir Paylaşım ve DENGE adına, Avrupa’nın tamamen, ABD ve NATO şemsiyesi altına girmesi için böyle bir operasyona ihtiyaç mı vardır!

Ya da ulus devletleri yok etmek için bekleşen, küresel güçlere DUR mu denilmektedir? Neden olmasın?

Polonya iktidar partisi lideri; 2. Dünya savaşında verdiği zarar nedeniyle, Almanya’dan 1,3 trilyon Euro,  tazminat talep etmektedir!  Bu tutar Almanya’nın yıllık milli gelirinin yaklaşık üçte birine, denk gelmektedir! Peki, adama sorarlar! Neden şimdi! Dün değil de, bugün?

Almanya’ya göre tazminat meselesi, 1953 yılında, Polonya’nın tazminat istemeyeceğini belirtmesiyle kapanmış ve 1990 yılında; ABD, İngiltere, Fransa ve Sovyetler Birliği arasında imzalanan Paris sözleşmesiyle nihai olarak sonlandığını iddia etmektedir!

Peki, bugün,  tazminat konusu, neden gündeme gelmektedir? Kim ya da akimler gündeme gelmesini talep etmektedir? Polonya’ya kim veya kimler GAZ vermektedir? Neden?

Rusya ve Ukrayna savaşı sürerken; Rusya’nın Nükleer tehditlerine karşılık; Polonya Cumhurbaşkanı Duda, ABD’ye ait nükleer silahların Polonya’ya konuşlandırılabileceğini söylemiştir! Peki, neler olmaktadır?

Ukrayna ve Polonya! İkinci dünya savaşının figüranları yani görevlendirilen ülke ve liderleri;  bugün yine sahnede! Görevi verilen kadarı ile iyi OYNAMAK önemlidir! Aksi halde saf dışı edilir!