İletişim Kurmadan Olmaz!

İnsan ve Kurumlar,  çevresi ve paydaşları ile iletişim kurmadan varlığını devam ettiremez! Bir yerde Kurumsal bir durumdan söz ediyorsak mutlaka bu kurumun tabii ki paydaşları ve bağlıları olan insan toplulukları da olacaktır. İnsanın olduğu yerde de İletişim!  İletişimi tarif ederken,  bizim medeniyetimiz ve kültürümüz aynı zamanda insan insanın zehrini alır ifadesi de boşa söylenmemiştir.  İnsan da nasıl bir Zehir varsa?!  Bireyin iç huzura ermesi, mutlu bireyler ve huzurlu bir topluma da erişebilmek için bireyin yakın çevresi ile kurmuş olduğu sağlıklı iletişim çok önemlidir.   Aksi halde, Sonsuz Kudret Sahibi Yüce Allah, bizleri toplum halinde değil, yalnız başına dağlarda yaşamasını da murat ederdi.  Öyle bir şey reel olamayacağına göre!  Hz. Allah; Biz insanları tanışıp bilişsinler diye farklı  kavimler halinde yarattık buyurmuyor mudur?!  Tanışıp bilişmek de iletişim değil midir? Kurumlar ise özellikle üyeleri ve paydaşlarına yönelik olarak kurumdaki gelişmeler, başarı ve başarısızlıklar hakkında iletişim kurmadan haberdar olunamaz! Hem de iletişim kanallarının her gün arttığı günümüzde!   Kurumsal aidiyet kültürünün oluşması ve gelişmesi de kurumsal üye ve gönüldeşleri ile sağlıklı iletişim ile ancak kurulabilir.  Kurumsal kültür ve kurumsal felsefe, kurumsal aidiyetin oluşması, gelişmesi ve olgunlaşması da iletişim ile varılabilecek hedeflerdir.

Bir kurum, kurumsal kültürü ve kurum felsefesi doğrultusundaki hedeflerine varabilmesi için paydaşları ile mutlaka iletişim halinde olması gerektiğini vurgulamıştık. Bir kurum paydaşları ile olan iletişimi yok saydığı veya hafife aldığı durumlarda ise dedikodu ortalığı kaplayacaktır. Doğa boşluğu da kabul etmeyeceğine göre!  Dedikoduyu yönetemediğiniz durumlarda ise sonuçlar daha da kötü olabilir!  Kriz yönetilemez hale gelir ve kurumsal yapıya da zarar verebilir!  Her kurumun dostları ve sevenleri olduğu gibi rakipleri ve düşmanları da olacaktır. Doğanın kuralı da böyle değil midir?  Kurumsal yapılar için farklı kesimlerden kara propaganda ve algı yönetimleri de olacaktır! Neden?  Rekabet  olmadan,  gerçek ve  doğruya erişmek nasıl olacaktır?!  Tabii ki böyle zamanlardaki duruşunuz ve metanetiniz, sağlıklı iletişim kanallarından gelen bilgiler doğruyu görmemizi kolaylaştıracaktır! Hiçbir şey tek olarak yaratılmamıştır. Zıddı olmayan hiçbir şey var ve kaim olamayacağına göre! Her şey zıddı ile ancak görünür ve bilinebilir!

Kurumsal yapıların kurumsal kültür ve kurum felsefeleri doğrultusunda tüm paydaşları ve rakiplerine yönelik olarak iletişim kurması gerektiğini ifade etmiştik.  Kurumsal yapı, kurum kültürü doğrultusunda iletişimi kendisi veya doğrudan kurum tarafından atanmış bir sözcüsü yapmadığı takdirde, kurumsal yapıya kendisini ait hisseden, sözcü olduğunu ve olabileceğini de vehmeden, zanneden ve bu sorunlu, sıkıntılı, iletişim krizi durumundan kendisine vazife çıkaran bireyler doğrudan kendilerini sözcü olarak atayacaklardır. Doğru mudur? Olması gerekir mi? Kurumsal yapı buna izin vermeli midir? Kendisini spontane olarak kurum sözcüsü atayan birey, kurumsal yapı ve kültüre ne kadar haiz olabilir? Bulunmuş olduğu sosyal, siyasi konumu ve gelecek kaygısı çerçevesinde kurumsal kültür ve felsefeye aykırı bir ifade ve söz kullanmayacağının garantisi var mıdır? Tabii ki yoktur! Kullanacağı her hangi bir sözcük devlet yönetim sistemi ve kanunlara da aykırı olma ihtimali var mıdır?  Elbette ki olabilir! Daha nice sorular.. Çok büyük ve milyonlar ile ifade edilen paydaşı olan bir Kurumsal yapı, konuşmuyorum,  paydaş ve rakiplerim ile iletişim kurmuyorum, görüyorsunuz, anlatmaya gerek yok demek gibi bir lüksü kesinlikle olamaz! Çıkıp konuşmalı, açık ve şeffaf bir şekilde iletişim kurmalısınız!

Daha önceki yazılarımda iletişimin öneminden, özellikle de iletişim uzmanlığından birçok defalar dem vurmuştum. Yüz binlerce üyesi ve binlerle ifade edeceğimiz çalışanı ve paydaşı olan bir kurumsal yapıdaki iletişim biriminin idareciliğine alanında hiç bir ilgisi, eğitimi  ve uzmanlığı olmayan bireyleri getirirseniz öncelikle bilime ve kurumsal yapıya da saygısızlık etmiş olursunuz, demiştik. Bilime ve özellikle de araştırma ve geliştirmeye daha fazla önem vermesi gereken eğitim kurumlarımız,  bilim ve uzmanlığa saygı duymadığı takdirde toplumun diğer kesimleri neden saygı duysunlar ki?!  Hatta o günlerde;  On bin saat kuramı gereğince, on bin defa videodan kalp ameliyatı veya beyin cerrahi ameliyatı izlediğini söyleyen bir kişi de çıkar,  ben artık uzman oldum ve mezkur ameliyatları da yapabilirim derse ne yapacaksınız, şeklinde serzeniş, uyarı, ikaz ve ifadelerde bulunmuştum!   Nasıl ki  ayağınız kırıldığı veya çıktığında,  mahallenizdeki kırık veya çıkık işlerinden anlayan uzman! bir amcaya gitmiyorsanız! İletişim de  eğitim ve  uzmanlık isteyen bir meslek  alanıdır!   Bilime ve uzmanlığa bilimin merkezi olan yerler  saygı göstermez ve toplumu da buna inandıramaz bir konumda olursa,  toplum yığınları olan kalabalıklar ve başkaları neden  saygı ve hürmet göstersinler?!  Yaptığın bir işe öncelikle sen sahip çıkmalı ve saygı duymalısın! Daha sonra da başkaları…

 

Türk Üçgeni Birinci Hamle; ŞAH!

24 Haziran seçimlerinin ülkemiz, milletimiz, mazlum milletler ve özellikle de devlet yönetim sistemimiz zaviyesinden yeni bir dönem ve milat olduğunu sürekli olarak yazılarımızda vurgulamıştık.  Seçim sonuçlarının Hayırlara vesile olmasını dilerim. Cumhuriyet’in birinci safhası KURULUŞ, ikinci ve çok partili safhası KUCAKLAŞMA dönemi ve üçüncü safhası da sağlam temeller üzerine kurulan Cumhuriyet çağın gereklerine ayak uydurması ve Türkiye’nin dünyada bekasıyla kuvvetli, ebed – müddet – devlet ülküsü ve kutup başı olmasını temin edilecektir. Üçüncü dönemde,  devlet yönetim sistemimizdeki tüm erkler arasında bir denge, bir uyum ve koordineli çalışma başlayacaktır. Yaşanmış olan tüm sorunlar ve sıkıntılar böyle devam edilemez diyordu! Ne yapmalı? Nasıl bir çözüm ve sistem kurulması gerekiyordu?  Köklü bir değişim yapılması gerekiyordu, Fakat nasıl?!  Dışarıdan ve içeriden işbirlikçilerin müdahalesine kapalı yeni bir sistem kurmak artık elzem ve aciliyet gösteriyordu. Hem de çok acil ve ivedi bir şekilde!  15 Temmuz hain darbe ve işgal kalkışmasından sonraki 16 Nisan Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi referandumu kurulması hedeflenen yeni sistem için bir kıvılcım olmuştu.  Devlet yönetim sisteminde etkili ve yetkili konumda bulunan bireyler ve siyasi parti liderleri, devletimizin bekası ve milletimizin de birliği için adına,  şahsi ikbal ve bazı şeylerden feragat etmek suretiyle bu yeni sistemi bir an önce hayata geçirmemiz gerekiyordu. 24 Haziran seçimlerine tüm bu aşamalardan geçerek gelmiştik!

94 yıllık Cumhuriyet tarihimizde 65. Hükümet iş başında bulunuyordu. 250 yıllık ABD’de ise 45. Başkanını yeni seçmişti. Bu rakamlar dahi bizlere bir şeyler ifade etmeye çalışıyordu! Nasıl oluyordu?  94 yılda, 65 hükümet ne yapabilir ki? Neleri başarabilir ki?  Her bir hükümetin kabaca ömrü 18 ay olarak görünüyordu! Bu on sekiz aylık süreçte kadro tahsisi dahi yapamayan bir hükümet, devlet ve millet için ne gibi işler yapabilir ki? Tabii ki hiçbir şey;  Aynen öyle de olmuştur! 1960 ve 1980 askeri darbesi arasındaki yirmi yıllık süreçte bu ülkede yaşanan siyasi, sosyal ve ekonomik krizleri burada tekrardan yazmak suretiyle psikolojimizi bozmak istemiyorum. 1990 ve 2002 yılları arasındaki ekonomik ve sosyal olarak yaşadıklarımıza neler demeli? Aman Allah’ım, Neydi o günler?! Döviz kurlarındaki oynamalar, yüksek faizler,  siyasi krizler ve ekonomik olarak neler yaşamadık! Küresel güçler ve işbirlikçilerin tüm bu yaşananlardaki müdahalesi, etkisi ve rolünü tabii ki görmezden gelemez ve unutmamalıyız!

94 yıllık Cumhuriyet tarihimize kabaca bir baktığımızda her on yılda neredeyse bir darbe, inkıta, muhtıra veya post – modern darbe görmekteyiz. Neler oluyordu? Tüm bu darbeler neden bu ülkede meydana geliyordu? Türk devleti ve milletinden küresel güçler ve içerideki taşeron işbirlikçiler ne istiyordu? Veya Türk Devleti onların istemediği neleri yapıyordu da tüm bunları yaşamak zorunda kalıyorduk? Ne zamana kadar bunlarla yaşamaya devam edecektik?!  Devlet ve millet olarak nasıl bir çözüm ve çıkış yolu üretmeliydik? 24 Haziran tüm bunlara bir cevap niteliği de taşıyordu!

24 Haziran erken seçimlerine hazırlıksız yakalanan küresel güçler ve işbirlikçiler, ŞAHI elde edemeyeceklerini idrak edince, demokrasi kisvesi altında KALEYİ kuşatma altına alabilmek için seçim dönemi olan iki aylık süreçte her türlü hamle ve girişimlerine şahit olduk.   Daha önceki yazılarımızda vurguladığımız, içeride oluşan devlet, millet, muhalefet ve ana muhalefet TÜRK Üçgeni,  Türk Milletinin birliği ve Türk Devletinin bekası adına KALEYİ teslim etmemek suretiyle, yüz yıl önce atalarımızın ÇANAKKALE GEÇİLEMEZ dediği gibi, 24 Haziran seçimlerinde de ŞAHLANAN TÜRK MİLLETİ,  TÜRKİYE GEÇİLEMEZ demiştir.

24 Haziran seçim sonuçlarına kabaca baktığımızda; kim kaybetti, kim kazandı,  hangi parti nereden az oy aldı, hangi parti nerede ve nasıl çok oy aldı!  AK Partinin oyları neden düştü, AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanımızın oyları neden ve nasıl arttı şeklindeki magazinsel gelişmeler hakkında,  seçim günü gecesinden itibaren tüm basın yayın organlarında, siyasi içerikli oturum ve programlara şahit olmaktayız. Yok, efendim listelerde şu şu isimler olduğu için oy kaybetmişlermiş! Yok, efendim az çalışmışlarmış! Yok, daha neler! Beyler, lütfen, konuyu saptırmayın ve sulandırmayın!  Türk Devleti olarak, dış müdahalelere ve içeride işbirlikçilerin kontrol ve denetimine de kapalı Yeni bir dönem başlıyor; Cumhurbaşkanlığı Hükumet Sistemi! Küresel güçler ve strateji uzmanları bu bölgeyi yarım asır önce ‘Büyük Satranç tahtası’ olarak tanımlamışlardı! Satranç tahtası veya oyununda, piyonları, atı ve fili verebilirsiniz veya karşı taraf yiyebilir! Fakat bu oyundaki KALENİZ, VEZİRİNİZ ve ŞAHINIZ, YERİNDE, GÜÇLÜ ve SAĞLAM bir şekilde duruyorsa hiç KORKMAYINIZ, EMİN  ve METİN OLUNUZ! Bu Oyunu Siz kazanacaksınız! Yüz yıl önce Çanakkale’de dedelerimiz ÇANAKKALE GEÇİLEMEZ dediği gibi bugün de TÜRK DEVLETİ ve TÜRK MİLLETİ, devlet, millet, ana muhalefet ve muhalefeti ile birlikte,  Türk Devletinin BEKASI ve Milletimizin de BİRLİĞİ adına kurulmuş ve sağlama alınmış olan TÜRK ÜÇGENİ GEÇİLEMEZ ve Geçilemeyecektir!

 

Türk Devleti ve Milleti Geçilemez!

Türk Milleti ve Devleti Anadoluyu yurt edindiği tarihten itibaren küresel saldırı ve taşeron sinsi oyunlar hiçbir zaman durmamıştır. Peki, bu hain saldırı ve oyunlar duracak mıdır?  Durma ihtimali de var mıdır? Daha doğrusu millet olarak uyuşukluk ve gevşekliğe vaktimiz ve fırsatımız olacak mıdır? Hayır! Kesinlikle hain saldırı ve kalkışmalar durmayacaktır! Sorumuzu tekrar ve başka türlü soralım.  Bu saldırılar Ne zamana kadar devam edecektir?  Türk Milleti Anadoluyu terk edinceye ve bu topraklarda bir tek Türk kalmayıncaya kadar hain ve sinsi saldırılar devam edecektir. Peki, ne yapmalıyız? Küresel güçler ve işbirlikçiler hedeflerine ulaşmaları için yardımcı mı olmalıyız? Yoksa Atalarımızın yaptıkları gibi bu toprakları kanlarımızla yeniden sulamak suretiyle yurt edindiğimiz Anadoluyu yeniden savunmalı mıydık? Ne yapmalıydık?  Ya, yok olacaktık! Ya da ölümüne bin yıllardır yurt edindiğimiz Anadoluyu savunacak ve var olacaktık! Hangisi…?!

Türkiye Cumhuriyetinin kurulması ile birlikte içerideki erkler ve bürokratik yapı tamamen çatışma ve birbirlerini de engelleme üzerine kodlanmıştır. Neden?  Türk Devleti ve Milleti kalkınmasını tamamlamaması adına içeride her türlü engel çıkarılması gerekiyordu! Bunu da işbirlikçiler maharetiyle başardılar! Asil Türk milleti ve devleti bir daha dünya arenasına güçlü bir şekilde çıkmaması adına yapılmıştır, tüm bunlar!  Mazlum milletlerin umudu olan asil Türk milleti kadim medeniyet ülküsü ile yeniden dünya sahnesinde olmaması için her türlü girişim ve saldırılar yapılmıştır. Peki, biz neler yapmalıydık? Bu fasit cendereden nasıl çıkmalıydık? Böyle gelmiş ve böylece de devam mı etmeliydi? İnsan kendisine verilen akıl ile bir çözüm ve çıkış yolu mutlaka üretmesi gerekiyordu! Çaresizlik içinde beklemek bir insana ve özellikle de iman ehline yakışmazdı!  Bir yüz yılı böyle kısır çekişmelerle kaybetmedik mi? Böylece de devam mı etmeliydi?! Ne yapmalıydık?!  

MHP Lideri Devlet Bahçeli; Ülkümüz, hem Kızılelma, hem de Türkiye merkezli yeni bir medeniyettir. Gayemiz, devletin bekası, milletin refahıdır; Türkiye Cumhuriyetinin payidar kalması için çalışıyor, çırpınıyoruz. Tam bir asır önce, yani 1918’in Haziran ayında, Birinci Dünya Savaşındaydık.  Devasa bir imparatorluğumuzu gün be gün buduyorlar, günden güne doğruyorlardı.  Her gün eriyor, her gün mevzi kaybediyorduk.  Tıpkı bugünkü gibi, çevremizde tuzak kuruluyor, ihanet ve işgal sahne alıyordu.  Tehlike büyüktü, aştık. Tehlike kurnazdı, yendik.  Tehdit sinsiydi, ezdik geçtik. Ne var ki sorunlar bir türlü azalmadı. Nitekim siyasal çalkantılar, ekonomik krizler, sosyal bunalımlar, devlet – millet gerilimi, ideolojik kamplaşmalar, siyasi kutuplaşmalar devamlı körüklendi. Demokrasi irtifa kaybetti, Milli birlik ve dayanışma ruhu yara aldı.  Darbeler, dış müdahaleler, iç sarsıntılar, iç kargaşa ortamı zemin buldu, tarihi yürüyüşümüzü yavaşlattı.  Kuruluş ve kucaklaşma aşamalarını tamamlayan Türkiye Cumhuriyeti, bir türlü düzlüğe çıkamadı, istikrar bulamadı, Sürekli mirastan yedik, Sürekli zaman kaybettik. Bu esnada hasım odaklar da boş durmadı ve Israrla kuyumuzu kazdılar.  Etnik ve mezhep temelli hassasiyetleri kaşıdılar; Bin yıllık kardeşlik hukuku tartışmaya açıldı. 15 Temmuz’da yeni bir Haçlı akınına maruz kaldık. Ve bu akın püskürtülmüş olsa da sona ermiş değildir. Türkiye düşmanları pusuda, zalimler küflü gözetleme kulesindedir. Terör örgütleri, arkalarındaki kindar ve kalleş güçler ortam bekliyorlar; Hafife almayalım, yine deneyecekler! Göz yummayalım, yine teşebbüs edecekler! Boş durmayalım, bir kez daha üzerimize gelecekler. Çünkü tarih böyle söylüyor; Bölgesel ve küresel planlar buna işaret ediyor. Biz içimizde bir olmazsak, ittifakla ihaneti göğüslemezsek, korkarım ki, acı verici sonuçlarla karşılaşmamız mukadderdir. Türkiye Cumhuriyetini daha sağlam temellere oturtmak, devleti daha etkin konuma getirmek zorundaydık. Bu itibarla 7 Ağustos Yeni kapı ruhuyla yürüyüşümüzü hızlandırıp, cumhurun ittifak şuuruna destek verdik.  Yeni bir hükumet sistemiyle tıkanıklıkları açmalı, engelleri aşmalıydık. Muhtemel saldırı ve operasyonları karşılamak için devlet yönetiminde yeni bir düzenlemeye, yeni bir dizayn ve yeni bir reforma gitmeliydik. İşte Cumhurbaşkanlığı Hükumet Sistemi böyle meydana gelmiştir. Devlet yönetimindeki fiili karmaşa bu şekilde nihayete erecektir. 16 Nisan 2017 Halk oylamasıyla Türk milleti yeni hükumet etme sistemine evet demiştir.  Türkiye’nin sistemik düğümü çözülmüştür; Kronik açmazlar bertaraf edilmiştir. Konjonktürel dalgalanmalar, kritik durgunluklar stratejik tedbirlerle, milli temkin ve derinlikle en aza çekilmiştir. Türkiye’nin yolu da, bahtı da, alnı da açılmıştır. Bunun resmileşmesi ve uygulamaya girmesi ise 24 Haziran 2018’den itibaren sağlanacaktır.  Cumhuriyet’in birinci safhası kuruluş, ikinci ve çok partili safhası kucaklaşma dönemi ve üçüncü safhası da Türkiye’nin dünyada bekasıyla kuvvetli ve kutup başı olmasını temin edecektir, şeklindeki seçimden bir gün önceki, Cumhurbaşkanlığı hükumet sistemine geçişimizin ne kadar önem ve aciliyet arz ettiğini, 94 yıllık devlet yönetim sistemimizdeki aksaklık ve eksiklikleri de özetleyen meydan konuşması ve vurgularının çok manidar ve dikkate değer olduğunu düşünüyorum.

24 Haziran seçimleri ile devlet yönetim sistemimizde yeni bir dönemin başlayacağını ve milat olduğunu yazılarımızda sürekli olarak vurgulamaya çalışıyoruz. Seçim sonuçlarının şimdiden ülkemize ve milletimize hayırlar getirmesini dilerim. Devlet yönetim sistemimiz erkler arasında çatışma kültürü ile kodlanmıştı. Artık bu duruma bir dur demeli, bir çıkış yolu bulmalı ve çözüm üretmeliydik! Parçalı siyasi yapımız da dış müdahalelere açık bir halde bulunuyordu! Siyasi hayatımızdaki darbeler, inkıtalar ve muhtıralar parçalı siyaset sisteminin bir örneğidir!  Ne yapmalı ve ne etmeli bir çıkış yolu mutlaka üretmeliydik! Parçalı siyasi yapı ile Türk devletinin bekası ve Türk milletinin de birliğini sağlam ve devamlı hale getiremezdik!  Parçalı siyasi yapı içeride çatışmaya da  davetiye çağıyordu!  Yeni sistem Uzlaşma ve Birlikte güçlü olmak üzerine dizayn ediliyordu! Yüz yıl önce Çanakkale’ye son modern silah ve savaş gemileri ile gelen tüm küresel güçler ve işbirlikçiler, geçilemeyeceğini zor ve geç de olsa idrak ettikleri gibi bugün de anlamak, idrak etmek ve bizimle birlikte yürümek için gelecekler, kapımızı çalacaklar ve gelmek zorundalar! Yeter ki biz içeride tüm etnik ve mezhep farklılıklarımızla BİR, BERABER, Çanakkale, Kurtuluş savaşı ve Yeni Kapı ruhu, hep birlikte TÜRKİYE olaya devam edelim! Türk Milleti ve Devletini Anadolu GEÇEMEZLER ve GEÇEMEYECEKLER! 2023 – 2053 ve 2071 hedefleri doğrultusundaki Türk Devleti ve Türk Milletini geçemezler!

Türk Milleti ve Devleti, Küllerinden, Yeniden Doğacaktır!

24 Haziran seçimlerinin sadece bir seçim olmadığını, seçim tarihinin açıklandığı tarihten itibaren,  kalemimiz döndüğü kadar karalamaya ve bir kaç kelam etmeye çalışıyoruz. Bu durumu anlamayanlar ve idrak sorunu yaşamakta olanlar için bir kez daha anlatmaya çalışalım! 24 Haziran sadece bir seçim değildir! 24 Haziran, Türk Milleti ve Devleti için bir milat olduğunu! 24 Haziran, Cumhuriyet yönetim sistemimiz açısından bu rejimin de olgunlaşmış hali ile de üçüncü evresine geçişin tescilleneceği tarih  olduğunu!  Birinci evre,  Cumhuriyetimizin kuruluşu! İkinci evresi Çok Partili hayata geçiş! Üçüncü evresi de 94 yıllık Cumhuriyet tarihimizde yaşanmış olan tüm inkıtalar, eksiklikler, darbeler, askeri ve bürokratik oligarşiye karşı, hatalar ve tecrübeler çerçevesindeki  yeni  ve güçlü bir dönem! Eski sıkıntılı ve darbelerin olduğu dönemlere geri mi döneceğiz! Yoksa, Medeni ve kalkınmış ülkelerle rekabet edebilen, dünya devletler arenasında söz sahibi ve haklarını da savunabilen, verilenlerle yetinmeyen Cumhurbaşkanlığı hükumet  sisteminin  tüm alt ve üst yapısı ile birlikte yerleşmiş olduğu, güçlü ve yeni  bir Türkiye Cumhuriyeti Devleti mi? Hangisi?! 

24 Haziran seçimlerine birkaç gün kaldı! Seçim sonuçlarının şimdiden ülkemiz, milletimiz ve bölgemize de hayırlar getirmesini dilerim.  Siyasi parti liderleri ve partilerimizin milletvekili adayları sahalarda ve meydanlarda vatandaşlarımızla kucaklaşıyor, hasbıhal ediyor, seçim ve parti programları hakkında bilgiler vermeye çalışıyorlar. Meydanlarda ve sahalarda yaşananlar da bir ülkedeki demokrasi ve siyasi kültürün ne kadar yerleşmiş olduğunun göstergesidir! Bu kültürün yerleşmesi için emeği geçen her bir siyasi lider ve siyasetçilere de teşekkürlerimi sunarım. Siyaset olmadan bir ülkede demokrasi olamaz! Demokrasinin de vazgeçilmezi siyasi partilerdir! Siyasi partiler parti programlarında bir ülkeyi nasıl yönetebilecekleri hakkındaki görüşlerini vatandaşlarımızla paylaşır ve seçim sonucuna da her bir siyasetçi de saygılı olmak zorundadır. Milletimizin siyasi  tercihi sorgulanmamalıdır!

AK Parti Genel Başkanı, Cumhurbaşkanı Adayı ve Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın da rol aldığı bir reklam filmini son günlerde görmeye başladık! AK Partinin bu reklam filmindeki kuş nedir ve neyi temsil etmektedir? Kabaca anlatmaya çalışalım;  Masallara konu olmuş, Arapçada Anka adı ve Türk kültürüne Zümrüdü-ü Anka kuşu olarak girmiş  ve böyle bir türün gerçekte var olup olmadığı kesin olarak bilinmemektedir. Daha çok efsanevi özellikleri bilinmektedir. Kuşların hükümdarı olan Simurg,  İran kültüründe kullanılmakta ve Anka kuşunun kendisidir. Zümrüdü Anka kuşu eski Yunan mitolojisinde kalın tüylü ve kartaldan biraz küçük gibi tanımlanmıştır. Çok uzun ömürlü olduğu ve herkesin görmeye nasip olmadığı bir tür olarak ifade edilmiştir. Bu bağlamda ‘’küllerinden doğan Anka kuşu’ hikayesi günümüze kadar uzanmaktadır. Ölümünün yaklaştığını anlayan Anka kuşu kendisine kuru dallardan yuva yapmaktadır. Sonrasında yuvasına girer ve ölümünü bekler. Efsaneye göre yuvasında yanarak ölür ve küllerinden yeniden ‘’Anka yavrusu olarak doğar’’. Dini bakımdan ise bu durum yeniden doğuş olarak simgelenir.  Zümrüdü Anka kuşundan alınacak temel ders, Hz. Mevlana’nın ‘’neyi arıyorsan sen, O’sundur’,  vurgusunu temsil etmektedir. Küllerinden doğmuş olan Anka efsanesine göre çok sayıda rivayet bulunmaktadır. Sabırlı olmanın, gayret etmenin, emek sarf etmenin ve kendi Anka kuşunu kendin yaratmanın önemi vurgulanmaktadır.

24 Haziran seçimlerine bir hafta kala, medyada yayınlanmakta olan Anka kuşu reklam filmi ile verilmek istenen temel vaat ve mesaj nedir? Hz. Mevlana’nın Anka kuşundan alınabilecek ders muvacehesinde buyurduğu gibi, Türk Devleti ve Milleti neyi aramaktadır? Türk Devleti ve Milleti üzerinde oyun ve hesaplar yapmakta olan küresel güçler ve işbirlikçilere ne gibi bir mesajlar  ve uyarılar verilmektedir? Türk Milleti, devlet geleneği ve kadim medeniyet tarihindeki on altı devlet kurmuş asil bir millettir! Tarihin her evresinde tüm saldırı ve kalkışmalar asil Türk milleti üzerine olmuştur? Neden? Dünya tarihinden Türkleri çıkardığımız vakit geriye insanlık tarihi adına  hiçbir şey de kalmayacaktır! Son yıllarda devlet ve millet olarak yaşamakta olduğumuz dış ve iç saldırılar neyin göstergesidir? Bu kalkışma ve saldırılar neden olmaktadır? Tüm bu saldırı ve kalkışmalar, asil Türk Milleti tarih sahnesine kadim medeniyet mefkuresi ve kızıl elma ülküsü ile yeniden çıkmaması için yapılmaktadır! Başaramayacaklar! Türkiye’de 15 Temmuz neden yapılmıştır? 15 Temmuz hain ve karanlık gece, Türk devleti ve milleti küresel güçler ve işbirlikçiler tarafından  tamamen işgal ve teslim alınmak istenmiştir? Neden? Türk milleti ve devleti tüm saldırı ve ihanetlere rağmen, 2023 -2053 ve 2071 hedefleri doğrultusunda ve mazlum milletlerin de umudu olarak ‘zümrüdü Anka kuşu’ gibi küllerinden yeniden ve güçlü bir şekilde doğacaktır! Trük milletinin bu kutlu yürüyüşünü,  durdurmaya ve engellemeye hiçbir kimsenin gücü ve hayali de yetmeyecektir! Böylece de bilinmelidir! 

 

24 Haziran, Sadece,  bir Seçim Değildir!

Öncelikle geçmiş Ramazan Bayramınızı Tebrik ederim.  Allah, daha nice Bayramlara tüm sevdiklerimizle birlikte sağlık ve sıhhat içinde eriştirmesi dileklerimle! Bayram münasebeti ile sıla-i rahim için memleketlerine giden,  rahmeti rahmana kavuşan tüm eş, dost, anne ve baba için dualar eden, hayatta ki akraba-ü taallukatlarını da ziyaret eden ve hayır dualar alan herkesin ziyaretlerinin Sonsuz Kudret Sahibi Yüce Allah indinde kabul olmasını ve her birimizin hanelerine de hasenat olarak kaydedilmesini dilerim.  Bu Bayram yine kazalar ve acı haberlerle üzüldük!  Bu kazalarda rahmeti rahmana kavuşanlara Allah’tan Rahmet, yaralılara acil şifalar ve yakınlarına da sabr-ı cemil niyaz dilerim.

Ramazan Bayramı vesilesi ile bir günlük mola verir gibi olduğumuz siyaset gündemi hız kesmeden devam ediyor.  Cumhur ve Millet İttifakı, milletvekili adayları sahalarda vatandaşlarımız ve esnaf ziyaretlerine devam ediyor!  Peki, 24 Haziran seçimlerini önemli kılan nedir? 24 Haziran seçimlerini bugüne kadar yapılan seçimlerden ayıran özellikler nelerdir? Kabaca izah etmeye çalışalım!  24 Haziran, ülkemiz için bir kader seçimidir! 24 Haziran, devletimiz için bir milat seçimidir! 24 Haziran, milletimiz için bir şahlanma ve beka seçimidir! 24 Haziran, tüm mazlum milletlerin umudu olan Türk Milleti için bir varlık ve yokluk seçimidir! 24 Haziran, küresel güçlerin bölgemizdeki yüz yıllık tüm hesap ve planlarının berhava edileceği bir seçimdir! 24 Haziran, küresel güçler tarafından tüm sınır bölgemizdeki kurulmakta olan koridor ve kukla devletçiklerin yok ve imha edileceği bir seçimdir! 24 Haziran, iki yüz yıldan beridir uyutulan ve uyuşturulan Türk Devleti ve Türk milletinin artık ayağa kalkacağı ve bir DEVİN uyanacağı seçimdir! 24 Haziran, içeride kurulmuş olan yüz yıllık vesayet odaklarının tasfiye edileceği bir seçimdir! 24 Haziran, bu millete bir daha dışarıdan ve içeriden işbirlikçiler maharetiyle darbe ve balans ayarı vermeye kalkışılamayacağının tescilleneceği bir seçimdir! 24 Haziran,  2023 – 2053 ve 2071 hedefleri doğrultusundaki Yeni ve Güçlü Türkiye’nin ayak seslerinin seçimidir! Onun için 24 Haziran sadece bir seçim değildir! Her seçişin bir VAZGEÇİŞ olduğu bir dünyada yaşadığımız göre, 24 Haziran daha önceki seçimler gibi öylesine ve sıradan bir seçim hiç değildir!

24 Haziran seçimlerine bugün itibari ile altı gün kaldı.  Cumhurbaşkanlığı Hükumet sistemine geçilecek olan 24 Haziran seçimlerini bir sorun, bir sıkıntı ve herhangi bir yol kazası olmadan inşallah gününde gerçekleştiririz! Nasıl yani! Şimdi ne demek istiyorsun diyen dostlarımız olacaktır!  Nereden çıktı bu ifadeler dediğinizi de duyar gibiyim!  Geçtiğimiz günlerde, Şanlı Urfa AK Parti milletvekili adayı Suruç ilçemizde esnaf ziyaretindeki menfur terör saldırı olayını duymayanımız yoktur!  Bu saldırıda ölenlere Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar, tüm yakınları ve sevenlerine de sabırlar dilerim. Türk Devleti ve Türk milleti için kader ve milat olarak addettiğimiz bir seçim öncesi böylesi menfur bir saldırıyı sıradan bir terör saldırısı deyip geçecek miyiz? Daha önceki öğretmen, asker, subay ve diğer terör saldırılarında olduğu gibi! 6 – 7 Ekim olayları, Hendek olayları  ve daha sayamadığımız tüm terör saldırılarda olduğu gibi, öyle mi?!   Terör örgütleri ve bunların her türlü destekçisi olan tüm güçlerin Türk Devleti ve Türk Milleti üzerindeki yüz yıllı hesaplarını da mı görmezden geleceğiz! Artık, Yeter! Artık, bu numaralarınızı yutmayacağız! Artık, Uyanık olacağız! Artık, Türk Milleti Bir ve Beraber olacağız!

24 Haziran seçimleri asil Türk milleti ve Türk Devleti için bir kader ve milat olduğunu vurguladık! Yaşı müsait olan dostlarımız hatırlayacaktır ve hafızalarımızı da bir tazeleyelim! 1960 ve 1970’li yıllarda neler olmuştu?   1970 ve 1980 arasındaki çalkantılı siyasi ve ekonomik krizleri hatırlıyor muyuz?! Peki, Rahmetli Özal’ın Cumhurbaşkanı olması  akabinde yaşananlar, 1991 yılındaki seçimler ile başlayan ve  Kasım 2002 seçimlerine kadar devam eden koalisyonlar dönemi, kaybettiğimiz on yıllar ve ekonomik değere,  ne dersiniz?! Kontrol edilebilir, yönetilebilir, söz dinleyen ve uysal bir Türkiye olmamız için küresel güçler ve işbirlikçiler her bir koldan saldırıya geçmişlerdir! 24 Haziran seçimleri ile tüm bu güçler devlet yönetim sistemimizdeki tozlu raflarda artık yerlerini alacaklardır! 15 Temmuz hain darbe ve işgal kalkışmasında başarılı olamayan küresel güçler ve işbirlikçiler son bir hamle ile 24 Haziran seçimleri öncesinde tüm kozlarını ve kullanışlı aparatlarını da sahaya sürmüşlerdir! Neden? Peki,  Başarabilirler mi? Mümkün değildir! Artık, OK yaydan çıkmıştır! Artık, Gemi rotasını almıştır! Artık,  Türk Milleti ve Devleti, iki bin yıllık tarihi kadim medeniyet ve devlet geleneği kodlarına dönmektedir! MHP Lideri Sayın Devlet Bahçelinin ifadelerinde vurguladığı gibi, bir daha bu devlet ve millete karşı bir darbe veya başka türlü dahi olsa bir kalkışmaya cür’et edenlerin hiçbirisi SAĞ bırakılmayacaktır!  Umarım anlaşılmıştır!  Asil Türk milleti 25 Haziran sabahı, Dünyaya,  özellikle tüm küresel güçler ve işbirlikçilerine, Cumhurbaşkanlığı Hükumet sistemine, Türk Devlet yönetim sistemi, geçmiştir şeklinde yüksek perdeden ve gür bir seda ile seslenecektir! Anlamayan ve idrak sorunu yaşamakta olanlar için böylece de bilinmelidir!

Ramazan, Rahmet ve Kardeşliktir!

Ramazan ayının gölgesi üzerimize düşmeye başladığı günlerde,  dost meclislerindeki bu ramazan havalar çok sıcak olacak;  orucumu nasıl tutacağım, günler nasıl geçecek, şeker ve tansiyonum var, ne yapsam ve nasıl olacak ile başlayan sohbetleri çok duyarız.   Ramazan ayı,  başı rahmet, ortası mağfiret ve sonu da iman ehli için cehennem azabından kurtuluştur! Müminler olarak, Rahmet, Mağfiret ve Cehennem azabından kurtulanlardan olabilmek dileklerimle! Tüm müminler olarak böyle iman eder ve böylece de amel ederiz!  Ramazan ayında, halis bir niyette ki kullarına da Allah bir kolaylık sağlıyor! Farz bir ibadet olan Ramazan orucunu tutmamak için her yola ve bahaneler arkasına sığınanları da çarşı, pazar ve sokaklarda görüyoruz! Allah, akıl ve feraset versin!  İnsan için AKIL neden vardır?! Allah, Akıl sahiplerine de her daim ne zaman akledeceksiniz şeklinde ikazlarda bulunmaktadır! Ramazan ayında, Sonsuz Kudret sahibi Yüce Allah; tutmuş olduğumuz oruçları,  kılmış olduğumuz teravihleri, Kur’an tilavetlerini, tüm ibadetleri, sadaka ve fitrelerimizi Allah Kabul eylesin. Amin!   Yüce Allah; Daha nice Ramazan aylarına da sevdiklerimizle birlikte sağlıklı bir şekilde erişebilmeyi ve Ramazan ayının tüm manevi havasından ziyadesi ile istifade edebilmeyi cümlemize nasip eylesin.  Amin!

Ramazan ayının çok önemli bir özelliği, dostlar ve kurumlar arasında ki iftar ve sahur ikramlarıdır. Aynı gün birden fazla iftar ve sahur davetlerinin olması ve dostların birbirlerine nazlandıklarına da şahit olmaktayız. Ben de bu Ramazan ayında ki dost ve ihtiyaç sahiplerine olan  ikramdan kaynaklı sevaba nail olmak istemiştim, şeklindeki serzenişleri çokça duyarız!  Gönül birlikte olmak istemesine rağmen,  aynı güne kesişen davetlerin fazlalığından kaynaklı hepsine de katılmak tabii ki mümkün değildir. Yılın 365 günü, yardım ve ikramlarda bulunan tüm kişi, firma ve kurumlarımız, bu mübarek ayda daha fazla bir ikramda bulunma ve hediyeleşmek için neredeyse birbirleri ile yarışır konumda olmalarıdır. Mübarek Ramazan ayında,  sadece ALLAH RIZASINI kazanma yarışına katılan kişi ve kurumlarımızın yapmış oldukları tüm ikram ve yardımları da Allah dergahı izzetinde kabul eylesin, mizanlarına hasenat olarak koysun.  Amin!

Ramazan ayının son günleri yani cehennemden kurtuluş vakitlerini idrak ediyoruz!  Maddi bayrama eriştiğimiz gibi Cennet Bayramı olan Beratını da alanlardan olabilmek ümidiyle! Bugün Arefe!  Bayramdan önce ki güne verilen mübarek isimdir. Bu gün özellikle Bayram günü, eş ve dost ziyaretlerinde yapılacak olan ikramlar için alışverişler yapılır ve evlerimizde de tatlı bir telaş vardır; Sarma, tatlı, börek vb. hazırlıklar gibi!  Bu günün en büyük özelliği, çocuklar ve gençlerimiz için çok manidar gördüğüm, gelenek haline de gelmiş bulunan, Kabir ziyaretleridir. Ahirete intikal etmiş olan, Anne, baba ve tüm akraba-ü taallukatımız için Dualar edilir, Sonsuz Kudret Sahibi Allah’tan Ramazan ayı hürmetine varsa günahlarının AF ve mağfiret olunması için yalvarılır, yakarılır ve Dualar edilir.  Dünya hayatının geçici olduğu, bir gün her yaşayan fani gibi bizlerin de bu fani hayatı terk edeceği tefekkürü ile bireysel olarak dersler çıkarılmaya çalışılır. Kul için Dünya hayatındaki her şey ama her şey sadece bir uyanma, bir tefekkür ve bir tezekkür vesilesi olduğunu da buyurmaktadır, Sonsuz Kudret Sahibi Hz. Allah.

Bu Ramazan ve her Ramazanı,  son Ramazan ayımız olarak idrak edebilmeyi,  Ramazan ayını her bir manası ile de huzur ve huşu içinde idrak ettiği, rahmetinden ve bereketinden ziyadesi ile müstefit olduğu  kullarından eylemesini dilerim. Daha nice Ramazan aylarına da Sağlıklı bir şekilde erişebilmeyi nasip eylesin. Ramazan Bayramımız Mübarek olsun. Hayırlı, Sağlıklı ve sevdiklerimizle birlikte Huzurlu ve Mutlu  Bayramlar!  ÂMİN!

 

24 Haziran Seçimleri Ne getirecek?  

24 Haziran seçimleri,  siyasi partiler ve devletimizin de yönetimi sistemi zaviyesinden yeni bir dönemin başlangıcı ve yürütme olarak da bir milat olduğunu sürekli olarak vurgulamaya ve hatırlatmaya çalışıyoruz. Bu yeni sistemde, Başbakanlık ve Başbakanlığa bağlı tüm kurum ve kuruluşlar tamamen Cumhurbaşkanına bağlanacaktır. Yeni sistemle, daha güçlü bir hükumet ve yürütme sistemi ile karşı karşıya kalınacaktır.  Devletimizin işleyişi ve işlerin yürütülmesi açısından oligarşik bürokrasinin sultasından kurtulmuş olunacak, daha hızlı ve seri bir döneme de geçiş sağlanmış olacaktır. Yüz yıllık Cumhuriyet tarihimizdeki bürokratik oligarşi ve vesayet sistemi de bu yeni sistem ile son bulacaktır.  Türkiye’de kurulan hükumetlerin ömrü ortalama 1,5 yıl olmuştur.  Neden? Başka bir deyişle, 95 yıllık Cumhuriyet tarihimizde 65. Hükumet kurulmuştur. ABD üç yüz yıllık siyasi tarihinde 45. Başkanını daha yeni seçerken!  Parlamenter siyaset geçmişimiz zayıf koalisyonlarla doludur. Bu yeni sistem bu zayıf koalisyon dönemlerine de son verecektir.

Peki, nedir bu Cumhurbaşkanlığı Hükumet sistemi? Artıları ve eksileri nelerdir?  Neler getirecek ve neleri de götürecektir? Cumhurbaşkanlığı Hükumet Sistemi, tıpkı parlamenter sistem gibi demokratik bir hükumet modelidir.  Bu sistemde Cumhurbaşkanı doğrudan halka karşı sorumludur; Halk, Cumhurbaşkanı ve Meclis’i kendisi seçer.  Halkın siyasetin merkezinde olduğu bir sistemdir; Halk, hükumeti doğrudan kurar ve ona doğrudan müdahale eder. Cumhurbaşkanlığı Hükumet Sistemindeki en mühim unsur millettir; Dolayısıyla Cumhurbaşkanlığı Hükumet Sistemi için aynı zamanda “Millet Hükumet” sistemi de denilebilir.

Cumhurbaşkanlığı Hükumet Sisteminde, Parlamenter sitemde karşımıza çıkan, sistemi tıkayan ve sistemin çalışmasına engel olan arızalar, engeller ve inkıtalar bir daha yaşanmayacaktır. Parlamenter sistemi tıkayan, çalışmasına engel olan ve sıkıntıya sokan arızalar nelerdir?  Halk iradesi; 2007 yılında, Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesini öngören Anayasa değişikliği yüzde 67 oranında destek alarak kabul edildi. İcra makamının Cumhurbaşkanlığına geçmesiyle, yürütme içinde çift başlılık ortaya çıkmıştır.  Bu duruma bağlı olarak, 16 Nisan referandumu ile Anayasanın, halkın ortaya koyduğu iradeye uygun hale getirilmesi ihtiyacı doğmuştur.  Vesayetin sonu; Cumhurbaşkanlığı Hükumet Sistem’inin en önemli avantajı, siyaset dışı yollarla iktidar olma yoluna son vermesidir. Yürütmenin zayıflatıldığı dönemlerde etkili olan siyaset dışı güçlerin Cumhurbaşkanlığı Hükumet Sisteminde kendisini göstermesi mümkün olamaz. İstikrar; Cumhurbaşkanlığı Hükumet Sisteminde yürütme organı Meclis’teki dengelerden etkilenmediği için siyasi istikrarsızlığın önüne geçilir. Böylece Türkiye’de geçmiş yıllarda olduğu gibi yönetim kargaşası yaşanma tehlikesi bertaraf edilir.  Kuvvetler ayrılığı; Doğrudan halk tarafından seçilen Cumhurbaşkanı ve ona bağlı yürütme organı Meclis içinden çıkmaz. Dolayısıyla parlamenter sistemde iç içe geçmiş olan yasama, yürütme ve yargı kuvvetleri Cumhurbaşkanlığı Hükumet Sisteminde erkler birbirinden tam olarak ayrılır. Hiçbir kuvvet ve erk birbirine üstünlük kuramaz, kuvvetler birbirine karşı bağımsızlığını elde eder. Daha etkin bir sistem; Meclis dengelerine bağlı hükumetlerin bürokrasiye egemen olmakta zorlandığı parlamenter sistemin aksine, karar alma mekanizmaları çok daha süratli ve isabetli çalışır. İyi bir yönetimle birlikte hızlı ve kolay karar alabilmek, ülkenin çok daha güçlü şekilde gelişmesi ve kalkınması sağlar. Parlamenter sistemde, çift başlı bir yönetim vardır; Cumhurbaşkanı yürütme yetkisini başbakan ve bakanlar ile birlikte paylaşmaktadır. Bu da yetki kargaşasına yol açmaktadır.

24 Haziran seçimleri ile birlikte yüz yıllık Cumhuriyet tarihinde karşımıza çıkan, sistemden kaynaklı sıkıntılar ve arızalar bir daha yaşanmaması adına, içeride güçlü bir irade ile önlem ve tedbirler alınmaktadır. 15 Temmuz hain darbe ve işgal kalkışması bu sistem değişikliği için elbette ki itici güç olmuştur! Bugüne kadar bu sistemin işleyişinden beslenen dâhili ve harici güçler sistem değişikliği ile ilgili yapılması düşünülen her bir değişiklik çıkışını engelleyebilmek adına çok sert tepkiler vermiştir. Neden?  Güçlü bir yürütme için sistem değişiklik teklifini ilk defa rahmetli Özal döneminde görmekteyiz. Daha sonra, Demirel, Erbakan ve yürütme açısından sıkıntı yaşayan tüm hükumetler döneminde karşımıza çıkmaktadır. Bugün AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve MHP Lideri Devlet Bahçeli arasında devletimizin bekası ve milletimizin de birliği adına sistem değişikliği konusunda sağlıklı bir dayanışma ve birliktelik görüyoruz. Devletimizi bekası ve Milletimizin de birlikteliği için bu bir ve beraber hareket etmenin Hayırlara vesile olmasını da dilerim! Siyaset tarihimizde köklü bir değişiklik için siyasi parti liderleri arasındaki böyle bir dayanışma ilk defa oluyor desek abartmış olmayız! 25 Haziran sabahı, Türk Devleti ve Türk Milleti üzerinde hesabı olan tüm dâhili taşeron işbirlikçiler ve harici küresel güçlere  karşı  asil  Türk Milleti Cumhurbaşkanlığı Hükumet sistemine geçtik şeklinde GÜR ve GÜÇLÜ bir SEDA ile cevap verilecektir diye düşünüyorum.

MHP ve Lideri Devlet Bey Nereye Koşuyor?!

Türkiye Cumhuriyeti siyaset tarihi ve özellikle de 27 Mayıs darbesinden sonraki süreçte, MHP ve onun ekolünden gelmekte olan siyasi partinin ülkemizdeki siyaset ser-encamına kabaca bir baktığımızda, her daim zor dönemlerde bu hareket karşımıza çıkmaktadır. MHP ve bu ekolü temsil eden hareketin ülküsü ve hedefini,  halk olarak bazı dönemlerde anlamakta da zorluklar çektiğimiz olmuştur. MHP Lideri Devlet Bahçelinin partisinin liderliğine geçtiği tarihten itibaren, siyasi hareket sokaklarda hiçbir zaman olmamıştır. Devlet bey, sokak siyasetinin terk edilmesinde çok büyük başarılara da imza atmıştır. Devlet bey, maşeri vicdanda MHP camiası üzerindeki olumsuz algıyı da bir bir dağıtmıştır.  MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeliyi bu ve daha sayamadığımız başkaca başarıları ve ismi ile müsemma ‘DEVLET’ gibi duruşundan dolayı ne kadar tebrik etsek azdır diye düşünüyorum.

MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeliyi kamuoyu önünde, 1997 yılındaki partisinin liderlik yarışında ilk defa görüyoruz.  Devlet beyi, MHP camiasındaki dostlarımız Rahmetli Başbuğ Alpaslan Türkeş’in danışmanlığını yaptığı dönemden bil itibar tanıması ve bilmesi tabii ki doğaldır. MHP liderliği için başbuğun irtihalinden sonraki dönemde, kamuoyunda parlatılan tüm isimlere rağmen, delegenin büyük bir çoğunluğunun teveccühleri ile Devlet Bey ilk defa 1997 yılında MHP camiasının genel başkanı olmuş ve halen de liderliğe devam etmektedir. 1999 seçimlerinde Devlet Bey ve partisi MHP büyük bir başarı elde etmiştir.  Ülkemizin bir önceki siyasi dönemde yaşamış olduğu çok ağır siyasi, ekonomik ve sosyal krizler bu seçimde Devlet bey ve partisinin başarısında elbette ki katkısı olmuştur. MHP, aynı dönemde kurulması planlanan hükümetin vazgeçilmez bir üyesi ve anahtar partisi konumuna da gelmiştir.

Türkiye’nin siyasi ve ekonomi tarihi krizler ve inkıtalarla doludur. Yine ülkemizin yaşadığı ağır sosyal, ekonomik ve siyasi krizler; 2002 yılında Devlet bey Başbakan yardımcılığı makamında bulunduğu ve seçimlere de ‘on sekiz ay’ gibi bir zaman dilimi olmasına rağmen,  erken seçim çıkışı yapmıştır! Neden? Bu seçimde yeni kurulmuş olan AK Partinin önünü açmış, kendi partisi dâhil, iktidar ortağı olan ve Meclisteki tüm siyasi partiler de TBMM dışında kalmıştır. Bir parti lideri neden böyle bir çıkış yapar?!  AK Parti, 3 Kasım 2002 yılındaki erken seçim ile elde etmiş olduğu ve devamındaki tüm seçimlerdeki başarısı ile birlikte, on altı yıldır ülkemizi çok büyük bir siyasi ve ekonomik krizlere duçar olmadan istikrarlı bir şekilde yönetmektedir.  Bu siyasi hareket ile ülkemizde olmaz ve yapılamaz denilen çok büyük dönüşüm ve değişimler olmuş ve yapılmıştır. Bu dönemde, kalkınma hamlelerine çok büyük önem verilmiştir. Toplumda büyük bir oranda sosyal barış sağlanmıştır.  Ülkemiz, Dünya ile her alanda rekabet edebilen bir Türkiye konumuna gelmiştir. Tüm bu başarılarda, emeği geçen herkese teşekkür eder ve başarılar dilerim.

15 Temmuz hain darbe ve işgal kalkışmasının olduğu geceden itibaren MHP Lideri Devlet beyin duruşu, siyasi açıklamaları ve kamuoyunun taleplerini çok net okumasını, vatandaşlar olarak algılanmakta gerçekten zorluklar yaşanmaktadır. Neler oluyordu? Devlet bey ne yapıyordu? Devlet bey neyi ve neleri hedefliyordu? Sonraki süreçte, ortada hiçbir şey yokken Devlet beyin, Cumhurbaşkanlığı hükumet sistemi için acil ve ivedi olarak referanduma gidilmesi gerekir teklifine ne dersiniz? 16 Nisan referandumunda Cumhurbaşkanlığı hükumet sistemi vatandaşlarımız tarafından oy çokluğu ile onaylanmış ve kabul görmüştür. Devlet bey,  bu sistemin yürürlüğe gireceği tarih olan, 2019 seçimlerine ‘on sekiz ay’ gibi bir zaman dilimi olmasına rağmen, yine bir erken seçim için çıkışına ne demeli? Neler oluyordu? Devlet beyin ‘on sekiz ay’ konusunda bir takıntıları mı vardır?! Tabii ki olamaz!  Devlet ve Milletimiz yine bir büyük sıkıntı ile karşı karşıya kalıyor ve Devlet Bey öngörüsü ve siyasi dehası ile tedbir mi alıyordu? Bilemiyoruz! Siyaset tarihimiz bunları da yazacaktır! Devlet bey ismi ile müsemma olduğu şekilde, Devletimizin bekası ve Milletimizin de birliği için risk alıyor, milli ve yerli bir duruş sergiliyor, Devleti ve Milletine sahip çıkıyordu. Devlet bey aynı duruş ve çıkışları daha önceleri perde arkasından ve geri planda zaten yapıyordu. Şimdi ise aleni olarak ve artık gizlenme ihtiyacı hissetmeden DEVLET olarak yapıyor, kamuoyu tarafından anlaşılmayan sadece budur!

MHP lideri ve partisinin maruz kaldığı siyasi saldırı ve ayak oyunlarını bilmeyenimiz yoktur. Buradan bir kez daha tekrar etmekle moralimizi bozmak istemem! Devlet bey, Partisine karşı içeriden ve dışarından yapılan tüm saldırılara rağmen, kararlı ve dik durmuş, MHP kalesini küresel güçler ve taşeron, işbirlikçilere telim etmemiştir. Devlet bey ve ekibini, Tebrik eder ve Başarılar dilerim.  Partisinin içinden yeni bir siyasi oluşum çıkmış, güya partisi de oyları ve sevenleri ile birlikte ikiye bölünmüştü! Hakikat böyle mi? Gerçekten, Devlet bey ve partisinin oyları yok hükmünde ve yerlerde mi sürünüyordu? Realite böyle midir? Tüm siyasi araştırma şirketleri tarafından yapılamakta olan anketlere ne dersiniz? Yok, efendim MHP’nin Türkiye geneli oy oranı ‘’Yüzde 4 – 5’’ arasında bulunuyormuş! Yok, efendim, MHP ‘’CUMHUR İTTİFAKI’’ olmasa ‘’VEKİL’’ dahi çıkaramazmış! Yok, daha neler! Beyler aklınızı peynir ekmekle yemeyin! Aklınızı başınıza alın ve bir kez daha düşünün!  Karşınızda siyasi bir deha bulunmaktadır; İsmi de ‘DEVLET’ ile müsemma olan ‘DEVLETİNE âşık DEVLET Bey’ duruyor! Doğudaki Kürt kardeşlerimizden MHP oy alamaz diyenlere ve araştırma şirketlerinin rakamlarında Doğu bölgemizde yok hükmünde göstermeye çalıştıkları MHP’de neler oluyor?  Peki, son günlerdeki Doğudaki Aşiret liderleri ve Kürt kardeşlerimiz tarafından yapılan açıklamalar ve MHP’ye de toplu haldeki katılımlarını nereye koyacak ve nasıl izah edeceksiniz? Hangi araştırmaya ve siyasi ankete dâhil edeceksiniz? Peki, Devlet Bey, 24 Haziran seçimleri öncesinde MHP’nin meydan mitingleri değil de beş çok önemli ilimizde (  SİVAS, KAYSERİ, KONYA, BURSA ve İZMİR ) bölge toplantısı yapması ve buralara da otuz ilden katılımcıların gelecek olmasını hangi siyasi literatüre koyacak, nasıl izah edecek ve hangi zaviyeden okumalıyız? Bölge toplantısı yapılacak olan bu ‘BEŞ İL’ sıradan ve öylesine mi seçilmiştir? Bu beş ilin kadim medeniyet tarihimizden gelen, bugüne ve geleceğe yönelik taşıdığı ‘ Maddi ve Manevi’ özellikleri nelerdir? Ehlince tabii ki tüm bunlar malumdur!  Beyler, bırakın bu ‘TOPLUM MÜHENDİSLİĞİ ve ALGI OPERASYONLARINI!’ Karşımızda; Gelecek dönemin anahtarı olan, İki partili sisteminin olmaz ise olmazı, MERKEZ bir Parti konumuna doğru ilerlemekte ve yükselmekte olan, ‘Demokrat – Milliyetçi – Muhafazakâr’ bir ‘MHP ve LİDERİ DEVLET BAHÇELİ’ bulunmaktadır!

Türk Milletinin 24 Haziran İmtihanı -8-

24 Haziran seçimleri ülkemizde, devletimizin yönetim sistemi, özellikle de yasama ve yürütme konumundan yeni bir dönem, yeni bir sistem! 24 Haziran, Cumhurbaşkanlığı hükumet sisteminin yürürlüğe gireceği tarih olması münasebetiyle, başbakanlık ve başbakanlığa bağlı tüm kurum ve kuruluşlar da cumhurbaşkanlığına bağlanmış olacak! Yasama da artık devletin işleyişi zaviyesinden yürütmenin işlerini kolaylaştırıcı, yasa ve kanunlar çıkarmak için çalışacaklar. Yeni dönem veya sistemi,   çarkların veya erklerin bir birlerine karşıt veya karşı rakip olarak durduğu, konumlandığı yüz yıllık  bir dönemin bitişi!. Tüm erklerinde bir birlerini destekleyen, devletimizin işleyişi ve vatandaşlarımızın da işlerinin çok rahat ve kolay bir şekilde yürütülmesi adına eksik taraflarını tamamlayan ve işlerin de seri bir şekilde yürütüleceği bir dönem veya bir milat olarak da tanımlayabiliriz. Şimdiden bu yeni dönemin daha güçlü bir yürütme ve yasama erki ile devletimize, ülkemize, vatandaşlarımıza ve bölgemize de hayırlar getirmesini dilerim.

Geçtiğimiz hafta sonu,  Konya ve Mevlana sevdalısı,  AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Kılıçaslan şehir meydanında yüz binlerle ifade edeceğimiz Erdoğan muhabbetli  Konyalılarla buluştu ve hasret giderdi.  Sayın Cumhurbaşkanımızın bu yaşına rağmen, ülkemiz ve bölgemizin de bulunduğu ateş çemberi ortamındaki performansı ve enerjisinin de artarak daim olmasını Sonsuz Kudret Sahibi Yüce Allah’tan dilerim. Büyük Konya buluşması, Vakit Türkiye Vakti, Vakit Konya Vakti veya Büyük Konya mitingine, Konya şehir merkezi ve otuz bir ilçemizden, havanın sıcaklığı ve oruçlu olduklarına da aldırmadan gelmek suretiyle, meydanları hınca hınç dolduran, bir an dahi olsun enerji ve coşkuları bitmeyen ve tükenmeyen, tüm Konyalı hemşehrilerime, buradan bir kez daha teşekkür ederim. Vatan,  Bayrak, İstikbal, İstiklal, Ezan, Devlet, Millet, aşk ve muhabbetlerinin de 15 Temmuz hain karanlık gecede olduğu  gibi erdemli, iradeli, kararlı ve cesur duruşlarının da  her daim artarak devam etmesini, güçlenmesini ve kaim olmasını  da  dilerim.

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın Büyük Konya buluşmasındaki konuşmaları, yatırım müjdeleri ve diğer detayları, ulusal, yerel basın ve görsel medyadan izlemiş veya dinlemişsinizdir. Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın Konyalılara hitaplarında ki satır aralarında kullanmış oldukları bir kaç cümleyi sizlerle paylaşmak ve bu ifadelerinin de arka planını birlikte okumaya çalışalım. AK Parti 27. Dönem Konya Milletvekili aday listelerinin açıklanması akabinde,  şehrimizdeki fısıltı gazetesi ve siyasi kulislerde, listedeki bazı isimler üzerinden bir kara propaganda ve algı operasyonlarına şahit olduk. Vay efendim, şu isim nasıl aday yapılır! Vay efendim,  şu isim nasıl bu listenin başına veya ortasına yazılır! Şu şu isimler listede nasıl olmaz! Şu isim listede olduğu için oylarımız Cumhurbaşkanlığı seçiminde Recep Tayyip Erdoğan’a fakat TBMM seçimlerinde ise bir başka partiye tercihimizi kullanacağız şeklinde ki algı operasyonları ve kara propagandayı da duymayanımız kalmamıştır! Bu vb. açıklama ve gelişmeler normal midir? Siyasette bunlar sıradan şeyler midir? Siyasette ve özellikle de insanın olduğu her yerde böyle gelişmeler doğaldır ve elbette ki olabilir! Önemli olan bu gelişmeler, algı operasyonları ve kara propagandaya muhatap olan ismin ve bir davanın da lideri konumundaki bireyin dik ve kararlı duruşu ve tüm bu negatif gibi duran gelişmelere yönelik olan açıklamaları çok önemlidir, diye düşünüyorum!

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti iktidarları döneminde, Konya’ya yapılan katrilyonluk yatırımlar ve Konyalıların hizmetine açılan tüm tesisleri neredeyse bir bir sıraladı. Sayın Cumhurbaşkanımızın meydan hitaplarına ‘Tahir Başkan’ vurguları ile başlamaları ve konuşmasına aynen bu şekilde devam etmelerinin de çok dikkate değer olduğunu düşünüyorum. Tahir Başkan,  aday adaylık sürecinde istifasını vermiş ve Selçuklu Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay, Konya Büyük şehir belediye başkanı olarak büyük şehir meclisinden seçilmişti.  Sayın Cumhurbaşkanı, Tahir Başkan döneminde Konya şehir merkezine yapılan, yollar, köprüler, alt geçitler, parklar, bahçeler, daha aklımıza gelmeyen ve burada sayamadığımız birçok yatırımları, hizmetleri, çalışmaları ve başarılarından dem vurdular. Sayın Cumhurbaşkanımız Konya’daki birkaç isim ve otuz sekiz ilimizde aynı şekildeki adaylar üzerinden yürütülmeye çalışılan tüm kara propaganda ve algı operasyonlarına, AK Parti davasının merkezi,  yürütücü ve yüklenicisi konumunda bulunan, kadim Anadolu medeniyetimizin de kurucusu, nüvesi ve mayasını teşkil eden Konya’dan gür bir seda ile cevap verdiği ve tüm bunları da yok hükmüne getirdiği kanaatindeyim.  Şimdi sormak gerekir; Tüm bu algı operasyonları ve kara propagandaya sarılanlara, ne yapacaksınız, Ne diyeceksiniz? Bir cevabınız var mıdır? Davanın sahibi ve lideri tüm bu gelişmeleri çöpe atmış ve yok hükmüne getirmiştir! Var mı bir diyeceğiniz?!

Türk Milletinin 24 Haziran İmtihanı -7-

24 Haziran erken seçimleri, ülkemizdeki yürütme ve yasama açısından yeni bir dönem ve milat olduğunu vurgulamıştık. Anlamayan ve anlamamakta da ısrar edenler için tekrarda Ahsen vardır kaidesi gereğince bir daha anlatmaya ve izah etmeye çalışalım! 24 Haziran seçimleri, normal seçim takvimine 18 ay gibi bir zaman olmasına rağmen neden erkene alınmıştır? Seçimin erken alınmasında devletimizin bekası ve milletimizin de birliği adına içeriden ve dışarıdan başkaca tehditler ve sıkıntılar var mıdır? Bu tehditler nelerdir? Seçim takviminin açıklanması ile birlikte içeride ve dışarıda cereyan eden gelişmeler ve işbirlikçi siyasiler tarafından yapılan açıklamalar normal midir?  Tüm bu gelişmeler neden olmaktadır? Tüm bu yaşanan gelişmeler ve siyasi açıklamalar kendi seyrinde mi olmaktadır?  Arka planı da var mıdır? Yüz yıllardır anlamakta, çözüm üretmekte ve aksiyon geliştirmekte zorlandığımız için bu tür gelişmelerde çok büyük değerlerimizi kaybettik, gelişmemizi, kalkınmamızı geciktirdik ve günümüzde halen kaybetmeye devam ediyoruz! Artık yeter demenin vaktidir! Artık yeter! Artık, Devlet yönetim sisteminde yeni bir dönem ve sürecin başlamasının şimdi tam vaktidir.  Tekrarı olmayacaktır, Vakit şimdi!

Küresel güçler ve finans çevrelerinin çıkarları zaviyesinden Türkiye Cumhuriyeti Devleti ne kadar kullanışlı, ne kadar söz dinleyen ve ne kadar da kontrol edilebilir bir konumda olması çok elzem ve önemlidir. Bu durumdan küresel güçlerin çıkarları açından bir milim kayma olduğu zamanlarda nelerle karşılaştığımız tarih sayfalarımızda doludur; Darbeler, muhtıralar, post modern darbeler, ekonomik ve sosyal krizler! Sosyal, Siyasi ve ekonomi tarihimizdeki tüm bu darbeler ve krizler neden olmaktadır? Bu darbelerde kaybedilen beşeri ve ekonomik değerlerle ülkemiz kalkınmış ve gelişmiş ülkeler sınıfında olabilirdi! Muasır medeniyet seviyesi, sosyal ve bireysel olarak da daha müreffeh bir toplum olabilirdik! Türk Devleti ve asil Türk milletinin kalkınmış ve gelişmiş olması kimleri rahatsız etmektedir?  Neden? Mazlum milletlerin umudu konumunda olan asil Türk milletinin uyanmaması,  gelişmesi ve kalkınmasını da tamamlamış güçlü bir devlet olmaması için küresel güçler ve işbirlikçiler tarafından ne gerekiyorsa yüz yıllardır yapılmaktadır! Artık yeter! Artık, Türk Devleti ve asil Türk Milletinin ayağa kalkma ve mazlum milletlerin umudu adına büyük ve güçlü bir devlet olma vaktidir!

24 Haziran erken seçim tarihinin açıklanması, aday adaylığı süreci, sonra da adayların açıklanması ve YSK’ ya da listelerin tesliminden sonraki süreçte, kara bir propaganda ve algı operasyonlarına şahit olmaktayız.  Tüm bu kara propaganda ve algı operasyonlarını içeriden kimler yapmaktadır? Kara propaganda ve algı operasyonlarına da dışarıdan destek olan küresel ve başkaca güçler var mıdır? Hadi canım dediğinizi de duyar gibiyim!  Çok da abarttın, olur, mu böyle şeyler! Türkiye’nin seçimlerine dışarıdan neden karışsınlar ve adamların işleri yok mu dediğinizi de işitir gibiyim!  Algı operasyonları ve kara propaganda bu ülkenin bin yıllık tarihinde ve günümüzde de her saniye olmaktadır!  Neden? Yüz yıl önce bu toplumu da böyle kandırmadılar mı?  Kocaman imparatorluğumuzu da bu şekildeki kara propaganda operasyonları ile yıkıp ve parça parça ettiler!  Milyonlarca insanımızı da böyle zamanlarda kaybettik?  Artık Yeter! Artık,  Bölgemiz ve ülkemizde Barış, huzur ve Selamet vaktidir!

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan; Türkiye yeni bir seçimle birlikte yeni bir yönetim sistemine geçmenin arifesindedir. Hedefimiz önümüzdeki dönemde ülkemizi yasamasıyla, yürütmesiyle ve yargısıyla her alanda daha da ileriye götürmektir. Cumhurbaşkanlığı Hükumet Sistemi ülkemizin 200 yılı bulan yönetim sistemi arayışlarının zirvesidir. 1920’de açılan Büyük Millet Meclisi ve Cumhuriyetimizin kuruluşu milli iradenin en büyük şahlanışıydı. Cumhurbaşkanlığı Hükumet Sistemi, dünyanın ve bölgemizin içinden geçtiği büyük dönüşümden ülkemizin hedeflerine ulaşarak çıkması bakımından büyük bir imkandır. Gelin Türkiyeyi 2023 hedeflerine hep birlikte ulaştıralım. Gelin çocuklarımıza 2053 ve 2071 vizyonlarını hayata geçirebilecekleri bir zemini hep birlikte kuralım. Bunun için biz 24 Haziran seçimlerinde milletimize güçlü Meclis, güçlü Hükumet ve güçlü Türkiye sözü veriyoruz, vurgularının da çok manidar ve dikkate değer olduğu kanaatindeyim. 

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın şahsına karşı vatandaşlarımız tarafından olan güveni ve muhabbeti  sindiremeyen ve bitiremeyen küresel güçler ve içimizdeki işbirlikçiler..  Cumhurbaşkanlığı hükumet sistemi için Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a oyları verebileceği, fakat TBMM seçimlerinde ise başka bir partiye tercihlerini kullanabilecekleri noktasındaki dedi kodu, sufle ve fısıltı gazetelerinin de hezeyanlarına şahit olmaktayız! Neden ve Nasıl? Kim veya kimler yapmaktadır? Böyle bir durum kim veya kimlerin işine gelmektedir? Bağımsız bir Türkiye’den kimler rahatsız olmaktadır? Güçlü bir Türkiye’den kimler sıkıntı duymaktadır?  Vakit, Türkiye vaktidir! Vakit, Bağımsız,  kalkınmış, gelişmiş ve güçlü bir Türkiye vaktidir! Vakit, Devleti ve Milleti ile bütünleşmiş, bir ve beraber Çanakkale’de, Kurtuluş Savaşında ve Yeni kapı’da olduğu gibi kenetlenmiş ve büyük Türkiye vaktidir! Küresel güçler ve işbirlikçiler, patlasalar ve çatlasalar da Bağımsız ve güçlü ve 2023 – 2053 ve 23071 hedefleri doğrultusundaki Türkiye’nin önüne geçemeyecek, durduramayacaktır! Vakit, BİRLİK, BERABERLİK ve KARDEŞLİK vaktidir! Vakit, Ayrılık ve Gayrilik vakti hiç değildir!