Türk, Adalet ve Hakikat Ehlidir!..

TÜRK Kime denir?…

11 Eylül 2001 tarihini dikkate aldığımızda,  2. Dünya savaşından sonra oluşan iki kutuplu dünya ve 1990 yılında Sovyetler Birliğinin dağılma sürecine girmesi ile birlikte, ABD’nin tek kutuplu bir dünya hayalinin devamlılığı, sürdürülebilirliği  ve akabinde dünya sistematiğini de  tek kutuplu hegemonyal düzene yönelik olarak yeniden dizayn etme sürecine şahit  olduk!.  Bu plan dahilinde bölgemizde işgal  ve talan edilen devlet ve milletler olayın vahametini göstermektedir!. ABD’nin tek kutuplu bir dünya hayali ve bu bölgedeki  sinsi plan  ve kirli hesaba yönelik olarak, iki kutuplu dünyanın diğer aktörü Rusya ve Türk devletinden başkası engel teşkil etmiyordu!. Rusya, imparatorluk kalıntıları, asker  ve teknolojisi ile tabii ki boy gösteriyordu!. Pek, Türk devleti?! Türk Devleti, tarihi, kültürü, coğrafya, medeniyet ve Türk devlet aklı ile  elbette ki varlığını göstermeye başlamıştır!. Çünkü, 15 Temmuz hain karanlık işgal girişimden sonraki süreçte, devletin içindeki işbirlikçi  sızmalar bir bir Devlet Aklı ile temizlenmiştir!. Yenidünya düzeni ve sistematiği bölgemizde kurulacağına göre! Bölgenin iki güçlü ülkesi,  Rusya ve özellikle de dünyanın sıklet merkezi  ve denge ülkesi konumundaki Türk Devleti olmadan kesinlikle kurulamayacaktır!. Peki, Türk devleti içerideki siyasi, sosyal ve ekonomik kaos neyin işaretidir?! Türk Devleti ve yöneticilerine yönelik olarak derin ABD tarafından yapılmakta olan  doğrudan ve dolaylı saldırılar nelerin  göstergesidir!.

Türk Dünyası denilince; Azerbaycan, Türkmenistan, Kazakistan, Özbekistan, Kırgızistan ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti!  Çin içindeki Özerk Uygur Bölgesi Doğu Türkistan! Afganistan’ın Kuzeyini oluşturan Güney Türkistan!, İran’daki Azerbaycan, Horasan ve Kaş kay Türkleri! Irak Türkmenleri, Suriye’deki Türkmenler ve Kırım Tatarları denilen Türkler! Moldova, Ukrayna, Bulgaristan, Yunanistan ve Polonya’daki Türkler! Rusya Federasyonu başta Moskova olmak üzere çeşitli şehir ve bölgelerde yaşayan Türkler! Avrupa ve Amerika, Afrika ve Avustralya’ya yayılan Türkler ve Türk olduğunu öğrenmeye başlayan Amerika yerlileri ile Türk Dünyası Kavramını,   yakalamış oluruz.

Peki, dünya insanlığında Türk demenin karşılığı, Adalet ve Hakkaniyet temsilcisi, mazlum milletlerin de hamisi olduğuna göre! Adalet nedir? Hakkaniyet nedir? Adl kökünden gelen adalet kavramı sözlükte, insaflı ve doğru olmak, doğru davranmak, zulüm etmemek, eşit olmak, her şeye hakkını vermek, düzeltmek, mutedil olmak, her şeyi yerli yerinde yapmak, istikamet ve hakkaniyet, anlamlarına gelir. Hz. Mevlana; Adalet, bir şeyi layık olduğu yere koymaktır!. Zulüm ise; Layık olmadığı yere koymak, diyor!. Adalet kavramının en temel ilkelerinden Hakkaniyet, insanoğlunu yaşadığı hayat içerisinde dengede tutan bir kavramdır. Adil olmak öncelikle kendimize karşı hakkaniyetli olmak, kendi içimizde taşıdığımız adaletsizliğe karşı direnmek gerektiği, yaşantımız, düşüncelerimiz ve çevremiz ile olan ilişkilerimizde tutarlı olmak ile ilişkilidir.  Başkalarından beklediğimiz doğru davranış ve hareketi önce, kendimiz gerçekleştirmektir. Önce kendimiz, adalet ve hakkaniyete riayet etmeliyiz!   Hakikat ve hakkaniyet; ehliyet ve liyakatin kaynağı ve dayanağıdır. Bunlara uyulmadan ne toplumda, ne de iş hayatında düzenli bir sistem kurulamaz! Tarihteki Türk Devlet yönetiminde yaşayan yetmiş iki millet aynı çatı altında, barış ve huzur içinde bu değerler öncülüğünde  yaşamıştır!. Dünya insanlığı tarihteki barış ve huzur dolu  günleri özlemle beklemektedir!.

Türkiye Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan Azerbaycan’daki Türk İş Konseyi toplantısında; Amacımız tek bir soydaşımızın dahi dışarıda kalmayacağı bir yapıyı tesis etmektir. Türk dünyası olarak hem birbirimize, hem dünyanın farklı bölgelerine göç veriyoruz. Geleceklerini kendi ülkelerinde değil başka ülkelerde görmeye başladılar. Türkiye olarak bulundukları yerde Türk diasporasını güçlendirmek için elimizden geleni yapıyoruz. Ayrıca doğrudan iş kurmak ve yatırım yapmak için yurt dışına giden girişimcilerin sayısı artıyor. Her türlü imkansızlığa rağmen ulaştıklarını konumdan mutlu oluyoruz. Yine DEİK bünyesinde Türk İş Konseyini kurduk. Ekonomik bakımdan kalkınmış bir Türk toplumunun ana vatana daha çok katkıda bulunacağı açıktır. Yurt dışında yaşayan Türkler için bu çatı bir referanstır. Buradan yurt dışında yaşayan tüm müteşebbislerimizi Dünya Türk İş Konseyi’ne üye olmaya çağırıyorum. Bir millet iki devlet şiarı ile aşamayacakları engel yoktur. Türkiye ve Azerbaycan ne kadar güçlü olursa yurt dışında yaşayan kardeşlerimizde o kadar güçlü olur. Türkiye kendi göbeğini kendi kesmeye karar verdi, ifade ve vurgularının dünya insanlık tarihine  barış ve huzurun tesisi, yeniden Türklerin  Adalet ve  Hakkaniyet  temsilcisi ve mazlum milletlerin de hamisi olmak yolundaki kararlılığı, dik duruşu ve Türk  mührünü  de Türk Devlet Aklı ile vurmanın tarihinin yakın olduğu gerçeğini bizlere hatırlatmaktadır!.

Türkiye Damızlık Merkez Birliğine Konyalı Aday

Konya DSYB Başkanı Edip YILDIZ

Dünya ülkelerinde olduğu gibi ülkemizde de tarım ve hayvancılık sektörü, insanlığın ihtiyaçları ve kalkınmak için stratejik bir öneme sahiptir. Anadolu diyarı ve insanlarımız,  1800’lü yıllardan itibaren, istiklal ve istikbal mücadelelerine maruz kalması sebebiyle uzun yıllar hep varlık ve yokluk mücadelesi vermiştir! Anadolu insanı, savaşlar ve darbeler ile planlı bir şekilde oyalanırken, Avrupa sanayide olduğu gibi tarım ve hayvancılıkta da çok mesafe almıştır!. 2002 yılından sonra ki AK Parti hükumetlerinin başarılı çalışmaları, destek ve reform paketleri her alanda olduğu gibi tarım ve hayvancılık sektöründe de etkileri görülmüştür. Eksiklikleri ile birlikte tarım ve hayvancılık sektöründe yapılan tüm çalışmalar için emeği geçen tüm yetkililere teşekkürlerimi sunarım. Avrupa’nın 1800’lü yıllarda başlatmış olduğu hayvan ıslahı projeleri, ülkemizde ise ilgili kurumların faaliyete geçmesi ile birlikte ancak 1990 yıllarda devreye konulabilmiştir. Yapılanlar geç de olsa bir başarıdır. Islah çalışmaları her alanda olduğu gibi tarım ve hayvancılık alanında da çok önemlidir. Başarılı ıslah çalışmaları sayesinde birim alandan daha fazla verim alınmaya, hayvanlardan daha fazla et ve süt temin edilmesini sağlamıştır.

4631 Sayılı Hayvan Islahı Kanunu çerçevesinde, Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birlikleri, Islah Amaçlı Yetiştirici Birliklerinin Kurulması ve Hizmetleri Hakkında Yönetmelik çerçevesinde kurulmuş yetiştirici örgütlerdir. Bu amacı gerçekleştirmek için il bazında Soy kütüğü Sistemi yürütülmekte, sığırlarda pedigriye esas teşkil edecek ebeveyn ve verim kayıtlarları takip edilmektedir. Türkiye’de soy kütüğüne katkı sağlayacak nitelikte kayıt tutma çalışmaları İtalya ve Almanya hükümetleri ile ortak yürütülen projeler ile başlamıştır. Bu çerçevede 1995 yılından itibaren Damızlık Sığır Yetiştirici Birlikleri kurulmaya başlanmıştır.  Kurulan 16 il birliği 1998 yılında bir araya gelerek üst örgütleri olan Türkiye Damızlık Sığır Yetiştiricileri Merkez Birliği’ni kurmuştur. TDSYMB ülkemizin hayvancılık sektöründe en köklü ve en güçlü sivil toplum kuruluşlarından biri olarak bilinmektedir. TDSYMD,  81 il ve 163 şubesinde; 217 ziraat mühendisi, 160 Veteriner hekim,  226 teknisyen ve toplamda 1200 nitelikli personel ile üyelerine hizmet vermektedir. 

Hayvancılık ve damızlık sektörüne Konya özelinde kabaca baktığımızda;  Yüz ölçümü bakımından 60 ülkeden büyük ve sektör açısından birçok avantajlara sahip olsa da tarım ve hayvancılık sektöründe hizmet etmek oldukça zordur. Konya, ülke genelinde 2011 yılına kadar hayvan sayısı, hizmet verilen üye yetiştirici ve üretilen süt bakımından 3. sıralarda yer alırken, 2011 yılı sonrası yapışan çalışmaların olumlu katkıları ile 2013 yılından bu yana ülke genelinde hep lider konumunda olmuştur.  2011 yılı Mayıs ayında Konya Damızlık Sığır Yetiştiriciler Birliği Başkanlık görevini devralan Edip Yıldız, Konya artık “Hayvancılığın Başkenti” olacak slogan ve mottosu gerçeğe dönüşmüştür. Yıllık 1 milyon 59 bin ton süt üretimi ve bölgemizde ki başarılı çalışmalar sonucunda büyükbaş hayvan sayısı artarak bir milyon baş sayısına ulaşmıştır.  Konya DSYB, cefakâr ve emektar yetiştiricilerin üretmiş olduğu sütü değerinde pazarlamak için 2012 yılında üreticinin sütünü toplamak suretiyle de günde 900 ton süt satışına aracılık yapmaktadır. Konya ülke genelinde süt fiyatlarında hem belirleyici ve hem de fiyatların düşmesine de vesile olmuştur.

Türkiye Damızlık Sığır Yetiştiricileri Merkez Birliği,  Kasım ayının ilk haftasındaki mali genel kurul ve olağanüstü genel kurulda, hayvancılığın başkenti Konya’dan bir adayın çıkması bizleri oldukça memnun etmiştir. Şehrimizden ulusal ve uluslararası arenada, hem alaylı hem de mektepli ve işinin ehli, sektörde söz sahibi olacak birisinin olması, sektörü ve sektörde ki tüm oyuncuları heyecanlandırmaktadır. Konya protokolü, bürokratları, milletvekilleri ve tüm sivil toplum kuruluşları ile öz güvenli adayı desteklemesi ve yanında olması gerektiğini düşünüyorum. Edip Yıldız, 20 yıldan fazladır Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı taşra teşkilatlarında görev almış ve sekiz yıldan beridir de Konya DSYB’ DE yönetim kurulu başkanlık görevini yürütmektedir. Dolayısı ile sektörü ve sektörün sorunlarını çok iyi bilen ve çözüm yolları için de projeler üretebilen ve geliştirebilen bir isim; Edip Yıldız.

Sektöre birçok yenilik kazandıran ve birlik üyelerine hizmet eden Edip Yıldız, bu başarısını ülke geneline yaymak amacı ile Kasım ayının ilk haftasındaki mali genel kurul ve olağanüstü genel kurulda Türkiye Damızlık Sığır Yetiştiricileri Merkez Birliği Genel Başkanlığına adaylığını açıklamıştır.  Konya İli Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği 1995 yılında 904 Sayılı Islahı Hayvanat Kanununa göre kuruldu.  5996 Sayılı Kanuna göre hayvan ıslahı üzerine faaliyetini sürdürmektedir.  İldeki hayvan ıslahı çalışmalarını yürütmek, üyelerini bir araya getirerek kaynaşmalarını sağlamak ve eğitim toplantıları düzenlemek suretiyle yüksek verimli hayvan yetiştirilmesine yardımcı olmaktadır. Konya DSYB, 13 bine yakın üyesi ile Türkiye’nin en büyük İl Birliğidir. Birlik ve başkanlığın çok önemli iki projesini burada zikretmeden geçemeyeceğim!.  Ülkemizde son yıllarda buzağı ölümlerinde hızlı bir artış göstermekle birlikte her yıl üretime dâhil olmadan kaybedilen buzağı sayısı 450 bininin üzerindedir. Buzağı kayıplarının ülkemiz ekonomisine maliyeti ise 2 milyar TL’yi geçmektedir. Artan buzağı ölümlerine ve yetiştiricinin sorunlarına kamuoyunun dikkatini çekmek amacı ile Konya DSYB ve Başkanı Edip Yıldız,  2018 yılını ‘’Buzağı Yılı’’ olarak  ilan etmiş ve daha sonra bakanlık nezaretinde Türkiye genelinde yürürlüğe koymak için bu projesini Tarım bakanlığına devir etmiştir!. Yetiştiricilerin yüksek verimli ve kaliteli gebe düvelerle üretim yapmasını sağlamak, piyasaya daha uygun fiyat ile damızlığa ulaşabilmesi amacı ile 1070  ( bin yetmiş ) adet kapasiteye sahip Damızlık Düve Merkezi ve Konya bölgesindeki market raflarında yerini alan N1 markalı,  günlük seksen ton SÜT işleme tesisini de 2019 yılı başında Birliğe kazandırmıştır!

Ülke genelinde hayvancılıkta önemli çalışmalar, politikalar üreten ve üretecek bir kurumun başında, ortaya koymuş olduğu eserler ve başarıları ile Konyalı bir ismin olması, sektörün geleceği ve sektördeki tüm oyuncular açısından gurur vericidir. Büyük bir ideal ve hedef çerçevesinde,  yerli – milli hayvancılık ve damızlık politikası için bir araya gelen bireyler için sürekli olarak aklıma gelen ve her daim tekrarladığım bir söz; Bir araya gelmek, bir başlangıçtır. Bir arada bulunmak, bir gelişmedir. Beraber çalışabilmek ise başarıdır. Ben de bu idealist ve ülkemiz hayvancılığı için hedefleri olan birliktelikteki çalışma ekibine BAŞARILAR dilerim.

Akdeniz’de Sular Her Zaman Sıcaktır!.

Tarihler 2008 – 2009’u gösterirken, Tuzla Tersane bölgesinden gelen kötü haberler ile her gün uyanıyorduk!. Acaba neden?! Bu haberler ile gündem neden meşgul ediliyordu?! Bu haberleri yapan veya yaptıranların gerçekten hedefi neydi?! Bu olaylar gerçekten bir kaza mıydı?! Bu tarihlerde  İstanbul Tuzla Askeri tersanesinde çalışan bir yakınım, şöyle gemi yapıyoruz, böyle gemi, şu kadar büyük, bilmem şu kadar kapasitede  ve hatta MİLGEM ifadesini de kendisinden ilk defa  duymuştuk!.  Bu haberler ile yoksa, sosyal bir hareketlenme mi hedefleniyordu?! Ya da Türk Devletinin Devlet Aklı ile birlikte, yeni dünya dizayn ve sistematiğine yönelik olarak başlatmış olduğu stratejik ve taktik projeler birilerinin uykularını mı kaçırıyordu?! Birileri yapmayın ve durdurun mu demek istiyordu! Neden olmasın!  Yüz yıldır zaten böyle devam ediyor ve oluyordu! Üretmenize gerek yok, biz daha ucuz şekilde size verelim, diyorlardı! 11 Eylül tarihi baz alındığı takdirde, dünya ve özelikle de bölgemiz için küresel ve emperyalist güçlerin yeni bir sinsi plan ve kirli hesapları harekete geçmişti! Yani dünya ve bölgemiz için kötü kokular gelmeye başlamıştır! Peki, İki bin üç yüz yıllık bir devlet hafızası ve geleneği olan Türk Devletinin ne yapması bekleniyordu! Kaderine razı mı olmalıydı! Irak ve Afganistan ile başlayan süreç Arap Baharı ile kapımıza dayanıyordu!. Ya da Anadolu’da yeniden var olmak ve beka için ölümü göze mi almak gerekiyordu! Tam da böyle olmuştur! Türk Devleti, Devlet Aklı ile birlikte her türlü küresel kötü senaryo ve tehditlere rağmen, varlık ve beka için her şeyi göze almıştır! Bugün sınırlarımızda terör örgütleri üzerinden kukla ve  koridor  devletçik kurmayı planlayan küresel ve emperyalist güçlere karşı başlatılan ve başarılı bir şekilde devam eden harekatlarda olduğu gibi!.

1 Nisan 2006 tarihinden itibaren, Doğu Akdeniz’de, Türk deniz yetki alanlarında denizde durumsal farkındalığa sahip olmak, deniz güvenliğine katkı sağlamak ve Türkiye Cumhuriyeti’nin deniz yetki alanlarındaki hak ve menfaatlerini korumak maksadı ile Akdeniz Kalkanı Harekâtı icra edilmektedir!  Harekat kapsamında,  Doğu Akdeniz’de Türkiye adına faaliyet icra eden Araştırma Gemilerine koruma ve destek sağlanmaktadır!. Deniz Yetki Alanlarımızda diğer ülkeler adına izinsiz araştırma faaliyetlerinde bulunan araştırma gemileri ikaz edilmektedir!  Araştırma gemilerinin Türk makamlarından izin almaksızın araştırma faaliyetlerine devam etmeleri engellenmektedir!. Akdeniz Kalkanı Harekâtı; özellikle BAKÜ – TİFLİS – CEYHAN Petrol Boru Hattının Temmuz 2006 ayından itibaren faaliyete geçmesinden sonra dünya deniz ticaretinin önemli odak noktalarından biri haline gelen Doğu Akdeniz’deki deniz ulaştırma hatlarının korunması ve enerji güvenliğinin sağlanmasıdır!. Bölgedeki muhtemel risk ve tehdit unsurları ve yasa dışı faaliyetlere karşı caydırıcılık sağlanması açısından önem arz etmektedir!  Akdeniz Kalkanı Harekâtı;  Enerji Hatlarının Güvenliğinin Sağlanması,  2011 yılında başlayan Arap Baharı sonrasında Kuzey Afrika ve Ortadoğu’da ortaya çıkan gelişmeler, Doğu Akdeniz’de deniz güvenliğinin önemini daha da artırmıştır!

Peki, 2001 tarihinden sonra, yeni dünya dizayn ve sistematiğinin bölgemiz, sınırlarımız ve özellikle de Akdeniz bölgesinde cereyan edeceği anlaşılmışken, Türk Devletinin  neler yapması bekleniyordu?! Gelişmeleri sadece seyir mi etmeliydi?!  Tam da bu noktada Devlet Aklı devreye girmiş ve bir dizi projeyi tek tek hayata geçirmiştir! Peki, nedir bu projeler?! Türk Silahlı Kuvvetlerinin en önemli projelerinden biri, Denizaltı Savunma Harbi ve Keşif Karakol Gemisi ( MİLGEM ) Projesi kapsamında, Savunma Sanayi Başkanlığı ile Savunma Teknolojileri arasında, 2006 yılında, Prototip Gemi Dizayn Hizmetleri ve Platform İnşa ve Donatım Malzeme ve Hizmetlerinin Tedarik Sözleşmesi, imzalanmıştır!. SSB ve Deniz Kuvvetleri Komutanlığının ortaya koyduğu vizyon ve kararlı tutum ile gerçekleşen ve Türkiye’nin milli imkanlarının azami oranda kullanıldığı Milli Gemi (MİLGEM) Projesi kapsamında, Türkiye’de ilk defa günümüz teknolojisine uygun, yüksek standartlara sahip, komplike bir su üstü harp gemisinin dizayn ve entegrasyonu yerli sanayinin desteği ile milli imkanlar kullanılarak gerçekleştirilmiştir. MİLGEM Projesinde bugün gelinen durum itibarı ile gemi inşa ve donatımında kullanılan malzeme, cihaz ve sistemler değer olarak % 70 oranında yerli sanayi imkânları ile karşılanmış, bu oran kalem bazında ise  % 80 dolayındadır.  İlk gemi HEYBELİADA 27 Eylül 2011, ikinci gemi BÜYÜKADA 27 Eylül 2013,  BURGAZADA 4 Kasım 2018 tarihinden itibaren hizmete girmiş ve dördüncü gemi KINALIADA ise 3 Temmuz 2017 tarihlerinde denize indirilmiştir!

Yeni dünya dizayn ve sistematiğinin bölgemiz ve özellikle de Akdeniz’de kurulacağını vurgulamıştık!.Yüz yıl önceki paylaşım ve dizayn nasıl bu topraklarda cereyan etti ise! Bugün de aynen kaldıkları yerden devam etmekteler! Dünyanın merkezi, sıklet noktası ve dengesi bu topraklardır! Peki, bölgenin ve toprakların böyle bir özelliğine rağmen, bu topraklarda yaşayanlar bu konuda neler yapmaktadır?! Büyük bir ekseriyet oyun ve oynaştadır?! Hatta dünyalık makam, mevki, para, kadın, güç ve iktidar peşindedir?!  Hiç önemli değildir!. Peki, Türk Devlet yönetimi ve Türk Devlet Aklı neler yapmaktadır?! Yeni dünya dizayn ve sistematiğine yönelik olarak, stratejik ve taktik plan ve projeler  var mıdır?!  Olmalı mıdır?! Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve tüm Devlet yönetimi, Türk Devlet Aklının denetim ve kontrolünde, Türk Devleti ebed müddet devam ilke ve ülküsü çerçevesinde,  2023 – 2053 ve 2071 hedefleri doğrultusunda, Türk Devletinin Bekası ve Türk Milletin birliği adına, stratejik ve taktik politikalar üretmek ve geliştirmeye devam etmektedir! Türk Devleti, Anadolu’daki varlığı, Orta Doğu, Afrika ve Asya bölgesindeki barış,  huzur  ve kalkınma için Adalet ve  Hakkaniyet  temsilcisi ve mazlum milletlerin de hamisi olarak artık re-aksiyoner değil, aksiyoner ve pro-aktif olmak zorundadır!.

Türk Devleti NATO’nun Merkezindedir!.

Türk Devleti,  sınırlarımızda kukla devletçik kurma peşinde koşan,  küresel ve emperyalist güçlerin,  uşak, işbirlikçi ve terör örgütlerine  yönelik olarak başlatmış olduğu, tüm harekatlar ve  Barış Pınarları harekatı, bölge ve sınırlarımızdaki tüm kirli plan ve sinsi hesaplarının berhava olmasına sebebiyet vermiştir!. Peki, Türk Devletinin ne yapması bekleniyordu ki?!  Eski Türkiye’de olduğu gibi sadece izleyici locasında oturmasını mı?!  Ya da buyurun istediğinizi yapın, demesini mi?! Eski Türkiye’den artık eser yoktur! Yeni, Güçlü ve Kararlı bir Türk Devleti vardır! Yeni Türk Devleti, sadece ve sadece aksiyoner ve pro-aktif bir konum ve durumdadır! Artık re-aktif olmayacaktır! Varlık ve bekamıza yönelik tehditlere karşı, daha önceden her türlü tedbir ve önlemleri alacaktır! Yani sahada ve masadadır!  Bölgemizdeki tüm yeni plan ve dizayn için saha ve masa, artık Türk Devleti olmadan kurulamayacaktır! Küresel ve emperyalist güçler zaviyesinden, sorun da zaten bundan kaynaklanmaktadır!

Türk Devleti,  soğuk savaş döneminde olduğu gibi, küresel güçlerin sadece sözünü dinleyen ve dediklerinin de dışına çıkmayan, içerideki işbirlikçileri mahareti ile uslu bir çocuk olması beklentisindekiler ve böyle bir Türk Devletini de 15 Temmuz hain karanlık geceden itibaren karşılarında göremeyenler, resmen şaşırdılar! Aslında şirazeleri bozuldu!  Ne yapacaklarını bilemez oldular! Çünkü içeriden artık sızıntı olmamaktadır! Türk Devletinin neler yapacağı ve nasıl bir karar alacağından artık önceden haberdar olamıyorlar! Son günlerde belli merkezlerden gelen aykırı ses, diaspora  tehdit ve beyanatlara neler demeli ki?! Hedef bellidir! Türk Devletini eskiden olduğu gibi hizaya çekmektir! Emir ve talimatlar ile yönetilen ve kontrol edilebilen bir konuma gelmesidir!  Yani bir nevi balans ayarı yapmaya çalışıyorlar! Artık çok geç! Yerli, Milli ve Bağımsız politikalar üreten ve uygulayan bir Türk devlet yönetim sistemi vardır! Çünkü, Türk Devlet Aklı, 2023 ve 2053 vizyon ve ülküsü çerçevesinde, Türk Devleti ebed müddet devam ilkesi ile hareket etmektedir!

Barış Pınarları akabinde, derin ABD ve Rusya ile varılan mutabakatlardan sonra, içeride ve dışarıdaki belli merkezlerden, artık Asya çağının başladığı ve Türk Devletinin de Asya’da olması gerekir türünden açıklamalara şahit oluyoruz! Beyler! Yapmayın Allah aşkına! Türk devleti hiçbir yerde değildir! Türk Devleti hiçbir yere de gitmiyor! Türk devleti, ne eksen değiştiriyor,  ne de ekseni kayması yaşıyor! Türk devleti, eksen de kendisidir ve merkez de kendisidir! Türk Devleti bugün itibari ile yeni dünya dizayn ve sistematiğinin denge ve sıklet merkezidir! Türk devleti olmadan iki güç arasındaki denge kurulamaz! Bugün itibari ile Türk Devleti olmadan, ikinci dünya savaşı akabinde ki soğuk savaş dengesi kurulamaz! Aksi halde dünyamızı her türden kaos bekler! Türk devleti denge konumundan çıkarıldığını takdirde, yeni bir dünya savaşı kapıdadır!

Barış Pınarları akabinde, bazı yazar ve çizer takımı, isminin başında da bilmem ne uzmanı olduğunu da iddia edenler;  Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan ile Rusya lideri Putin arasında, 22 Ekim’deki Soçi Mutabakatı ile Asya Çağı başlamıştır!. Aynı zamanda Türk tarihinin en önemli antlaşmalarından biri imzalanmıştır. Bu antlaşma 70 yıldır Türkiye üzerinde büyük baskı oluşturan Atlantik sisteminin bittiğini gösteriyor!  Bu sistem son 70 yıldır ülkemizi şekillendirmek istiyordu!. Kendi dediklerinin dışına çıkanları cezalandırmak isteyen bu sisteme sığmadığımızı gösterdik!. ABD’nin PKK’yı müttefik olarak görmesi ve silah yardımı yapmasına karşılık, Türkiye’nin NATO içinde ordu ve donanmaya sahip olduğu gerçeğini yaşayarak öğrendiler!. İsrail’in güvenliği için denize çıkışlı Kürdistan gayretlerine set çekildi, Atlantik sistem 22 Ekim de kaybetti, diyorlar!

Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar;  Bugün ortaya çıkan bir devlet değiliz ve binlerce yıllık tarihimiz var! Binlerce yıllık tarihimizden gelen milli, manevi ve mesleki değerlerimiz var!. Tamamen bunlarla alakalı yapmamız gereken nelerse bunlar bizim boynumuza borç ve bunlar bizim sorumluluğumuzdur! Türkiye’nin sınırları bir anlamda NATO’nun da sınırlarıdır! Bizim yaptığımız sadece kendi ülkemizi değil, NATO’nun sınırlarını da koruyoruz!. Biz orada teröristleri durdurmazsak, bunun yansıması çok açık ve net şekilde görülür!. Bunu önlemeye çalışıyoruz!.  Türkiye’ye yönelik bazı ithamların bulunduğunu, ‘ Türkiye nereye gidiyor ‘ gibi söylemler olduğu!. Türkiye durduğu yerde duruyor!. Biz NATO’nun merkezindeyiz!. Türkiye’nin NATO ile ilgili çalışmaları ve sorumlulukları, gerek operasyonlar, gerekse tatbikatlar bağlamında eksiksiz ve aksaksız yerine getirmeye devam ettiğini,  vurgulamıştır!.

Türk Devleti, tarih, medeniyet, kültür, coğrafya, sosyal ve Devlet Aklı ile birlikte, yirmi dört milyon kilometrekarelik gönül coğrafyasında, Adalet ve Hakkaniyetin temsilcisi,  mazlum milletlerinde hamiliği ile nam salmıştır!. Dünya üzerinde böyle bir devlet ve millet de yoktur! Dünyamız, emperyalist ve sömürge hedefleri doğrultusunda,  küresel ve emperyalist güçlerin hırslarının kurbanı olmaktadır!  Türk Milleti, tarihin hiçbir döneminde emperyalist de olmamıştır!. Türk Devleti, bugün hiçbir eksene ait değildir! Dün olduğu gibi bugün de, dünya üzerinde, Türk Devletinin kendisi bir merkez ve eksendir!  Sadece iki yüz yıllık bir ara ve inkıta vermiştik! Yani bugün itibari ile, reklam arası bitmiştir! Anlayana tabii ki!. Tarih, Coğrafya, Medeniyet ve Türk Devlet Aklı, 2023 – 2053 ve 2071 vizyonu çerçevesinde ve Türk Devleti ebed müddet devam ülküsü bunları emretmektedir!

Türk Devlet Aklı!.

Köşe yazılarımız ve bazı dost meclisindeki sohbetlerinde, sürekli olarak vurguladığım ve hatta bazen tekrara düştüğüm bir kavram, bazı dostlarımız tarafından anlaşılmadığı, yanlış anlaşıldığı veya başkaca yerlere çekilebileceği düşünce ve kaygısı ile, kabaca Derin Devlet ve Türk Devlet Aklı kavramları üzerinde durmak gerektiği kanaati hasıl oldu!

. Derin devlet nedir? Türk Devlet Aklı nedir?  Ya da derin devlet diye bir devlet var mıdır?!  Kadim Türk Devlet hafızası ve geleneği nedir? Böyle bir şey ve durum gerçekten var mıdır? Devlet Aklı da neymiş?! Halüsinasyon görüyorsun!  Yoksa bazı dostlarımızın ifade buyurdukları gibi belki de hayal görüyoruz! Neden olmasın! Olabilir mi?!  Hiç sanmıyorum! Veya gelişmeleri çok mu abartıyoruz! Ya da gerçekten konu ve gelişmelere bizler mi çok farklı anlam yüklemeye çalışıyoruz! Artık bilemiyorum! Herkes nasibi ve idrakince anlayacak ve amel edecektir! İstediğiniz kadar konuşun ya da tekrar tekrar yazın! 

Hz. Mevlana; “ Sen ne söylersen söyle, söylediğin, karşındakinin anladığı kadardır” der. Bu sözün farklı bir versiyonu da; “ Sen ne söylersen söyle, bildiğin, karşındakinin anladığı kadardır” diyor!. Allah;  idrak, feraset ve fehim genişliği versin!

15 Temmuz hain karanlık geceyi baz aldığımız takdirde, devlet yönetim kademesi, devletin işleyişi, devletin refleksi ve reaksiyonu, hatta aksiyoner ve pro-aktif bir konum ve duruma geçişini nasıl okumalıyız?  Bu tarihin hemen akabinde, sınırlarımızdaki küresel sinsi oyun ve hesaplara yönelik,  başlatılan Fırat Kalkanı harekatı ve diğer harekatları  nasıl değerlendirmeliyiz?!   

Peki, Barış Pınarı harekatının başarıya ulaşması akabinde derin  ABD’li yetkililerin koşa koşa Türkiye’ye gelmesi ve  anlaşma imzalamasını nereye koymalıyız?! Rusya ile varılan anlaşma kolay  işler midir?! Yüz yıldır bölgemizde ve ülkemizde olan gelişmelerde masaya oturmayı bırakın, toplantı odasına dahi alınmıyorduk!

Yüz yıl önce Osmanlıyı parçalayan, bölgemizi de tarumar eden Avrupalı liderler ise görüşmek için neredeyse kapımızda randevu için beklemektedir! Hem de Türk Devleti ile görüşmek için vereceğimiz tarih ve yer için! Bugün ise bölgemizdeki tüm gelişmeler ve dizayn için masayı artık Türk Devleti kurmaktadır! Tüm bunlar, Türk Devlet tarihinde sıradan şeyler midir?!   

Yirmi dört milyon kilometre karelik tarih ve gönül coğrafyamıza Türk milleti olmadan girilemeyeceği ve gidilemeyeceğini tüm küresel ve emperyalist güçler idrak etmiştir! Peki, devamındaki  başarıları?! Tüm bu gelişmeler de öylesine ve spontane şeyler midir?!  Tabii ki değil!  Peki, daha önce neden olmuyordu?! Ya da daha önceden neden ağır aksak işliyordu?!  15 Temmuz hain karanlık geceden itibaren,  devlet yönetimindeki, bagaj ve sızıntılar tek tek temizlendiği için olabilir mi?!

Derin Devlet ile Devlet Aklı başkaca şeyler ve çok farklı kavramlar olduğunu ifade etmiştik!  Devlet Aklı ile Derin Devlet kavramlarının birbiri ile karıştırılmaması gerektiğini de vurgulamıştık! Derin Devlet, devlet içerisinde aktörleri, klikleri ve etkinlikleri dönemsel olarak değişen, tek parça olmayan, çeşitli kanatları olan ve çoğu kez istihbarat, iş adamı, mafya, siyasetçi ve bürokratların bir araya gelerek oluşturduğu devlet içindeki güç odaklarıdır!  Bu güç odakları dönemsel olarak belli küresel ve emperyalist güçlere yakın olmaktadır! Bu ekiplerin güçleri ve yapılar içinde öne çıkan kişiler dönemsel olarak da değişmektedir!  

Peki, Devletin içindeki milli bilinç, milli ruh, yerli ve milli bağımsız politikalar üreten milli bir kanat var mıdır?  Veya olmalı mıdır?!  Bu damar kim veya kimlerden oluşmakta ve ne adına hareket etmektedir? Bu milli damarı vatandaş olarak  tanıyabilir veya görebilir miyiz?! Tabii ki hayır?! Aktörleri kim veya  kimlerdir?! Bilemiyoruz!  Devlet Aklı, Derin Devletin çok ötesinde,  Milli Stratejik bir Üst Akıldır! Tek bir hedefi ve ülküsü vardır! Türk Devleti ebed müddet devam ilkesi ile hareket edilmesi! Devletin varlığı, bekası ve Milletin birliğidir!

Devlet Aklı, iki bin üç yüz yıllık bir devlet geleneği ve hafızası olan Türk Devletinde, devlet kademesinde hiçbir beklentisi olmayan ve varlığını bu hedef çerçevesinde sürdüren,  AK Sakallılar olarak tarif edebileceğimiz Milli stratejik bir üst zekadır!

Devlet aklı, vatandaşı düşünemez! Devlet Aklı için asli ve kutsal olan Devlet ve Devletin varlığı ve bekasıdır! Ve bu varlık ve beka uğruna, vatandaşlar,  büyük stratejiye göre, sosyal ve ekonomik olarak sıkıntı çekeceklerse çeker ve ölmeleri gerekiyorsa da ölür! Bugün yaşamakta olduğumuz sosyal ve ekonomik sıkıntılar gibi! Devlet Aklında duygusallığa kesinlikle yer yoktur! Aksi halde bu coğrafyada var olamazsınız! Coğrafya, bir kader olduğuna göre! Devlet Aklı da tabii ki coğrafya, tarih, kültür ve medeniyet aklı ile birlikte hareket etmektedir!

Türk Devletinin Önü Açıktır!.

Türk Devleti, küresel ve emperyalist güçlerin bölgemizde ve sınırlarımızda kukla, koridor ve  terör devletçikleri kurabilmek için yüz yıllık kirli plan ve sinsi hesapları çerçevesinde,  lojistik ve her  türlü destek verdikleri terör örgütlerine karşı,  kırk yıldan fazladır enerjisini terör belasına odaklamıştır!. Terör belası için kırk yılda devlet bütçesinden harcanan rakam  bir trilyon doları geçmiştir!. Terör belasına devletin bekası ve milleti birliği adına neredeyse ellin bin vatan evladını da şehit verdik! Allah Rahmet eylesin!.  Dağılan ve parçalanan aileler de cabası!. Artık yeter!. Devletin tek bir kör kuruşu dahi terör için harcanmamalıdır!  Bundan sonra da harcanmayacaktır! Her bir kuruş devletin kalkınması ve millete hizmet için harcanacaktır!  Türk Devleti, dünya ile rekabette ve ekonomik kalkınma da artık ivme kazanacaktır! Artık, bagaj ve engellerinden  kurtulan bir Türk Devleti var!. Hani birkaç yıldır ağlayan, öldük, battık ve bittik diye sızlanan iş adamlarımız, Suriye Anayasasının hazırlanmasından sonraki süreçte, Suriye  ve Irak’ın yeniden yapılandırılmasında Türk iş adamlarının çok büyük katkıları olacaktır!.   15 Temmuz hain darbe kalkışmasından sonraki süreçte, devletin içindeki sızıntı, engel ve bagajlarını bir bir atan ve kurtulan Türk Devleti, yerli ve milli politikalar üretmiş, bağımsızlık ve istiklal mücadelesine daha fazla ehemmiyet vermiştir! Aksi halde böyle operasyonları yapmanız mümkün değildir! Çünkü devletin tüm  kılcalına kadar küresel ağababaları adına  yerli işbirlikçiler nüfuz ediyordu!.

Daha dün,  harekatlar başladığında, dışarıdaki ve içimizdeki işbirlikçiler, başka bir ülkenin vatan toprağında ne işimiz var diye kara propaganda yapıyordu! Aynı koro, Türk devleti tarafından başlatılan harekatın meşruluğu resmen tasdik edince ne yapacaklarını şaşırdılar! 15 Temmuz hain darbe kalkışmasından bil-itibar sürekli olarak Türk Devleti ebed müddet devam ülküsü çerçevesinde Türk Devlet Aklından dem vuruyoruz! Türk Devlet Aklı da ne imiş? Böyle bir şey var mıdır?! Hatta  bu süreçte hayal kuruyorsun, diye serzenişte bulunan dostlarımıza  şahit olduk!. Peki, ABD ve Rusya ile varılan Suriye mutabakatında gerçekten Devlet Aklı var  mıdır, yok mudur?! Ya da spontane gelişen öylesine olaylar zinciri midir?! Dünya üzerinde Devlet geleneği olan tek millet, Türk Milleti olduğuna göre! Dünya üzerinde  iki bin üç yüz yıllık bir Devlet geleneği ve hafızası olan  başka bir millet var mıdır?! Olmadığına göre! Tabii ki, Türk Devlet Aklı diye bir şey mutlaka vardır! Türk Devleti ebed müddet devam ülküsü çerçevesinde önder ve rehberlik etmektedir! Kim veya kimler diye bir soru hemen aklımıza gelebilir?! Tabii ki AK Sakallılar!.

Türk Devletinin başlatmış olduğu Barış Pınarları harekatının 9. Gününde ABD başkan yardımcısı ve ekibi, operasyonun durdurulması yönünde bir teklif ile Türkiye gelmişti!. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve çalışma ekibi ile yapılan görüşmeler neticesinde harekâta 120 saatlik bir mola verildi! Tabii ki Türk Devletinin bu operasyondaki haklılığı ve harekâtın meşruluğu ABD’li yetkililer tarafından resmen tasdik edilmiştir! Cumhurbaşkanımız, daha sonra harekât ve Suriye konusunu görüşmek üzere Rusya lideri Putin ile görüştü!  Görüşmede; Türkiye ile Rusya Federasyonu Arasında Mutabakat Muhtırası belgesinin 4. Maddesinde,  ” Her iki taraf Adana Anlaşması’nın önemini teyit eder. Rusya Federasyonu mevcut koşullarda Adana Anlaşması’nın uygulanmasını kolaylaştıracaktır ” ifadesi yer almaktadır!. Peki nedir bu Adana Anlaşması?.  Türk Devleti ve Suriye aarsında 1998’de imzalanan 5 maddelik Adana Mutabakatı;

1-  Suriye, mütekabiliyet ilkesi uyarınca, kendi topraklarından doğan ve Türkiye’nin güvenliği ile istikrarını tehlikeye atan hiçbir faaliyete izin vermeyecek. Suriye, PKK’nın topraklarında silah arzı, lojistik malzeme, finansal destek ve propaganda aktivitelerine müsaade etmeyecek.

2- Suriye, PKK’yı terör örgütü olarak tanıdı. Suriye, diğer terör örgütlerinin yanı sıra PKK’nın ve uzantılarının tüm faaliyetlerini yasakladı.

3- Suriye, PKK’nın topraklarında kamplar ve eğitim ya da himaye amaçlı tesisler kurmasına, ticari faaliyetler yapmasına izin vermeyecek.

4- Suriye, PKK üyelerinin, ülkesini üçüncü ülkelere geçiş için kullanmasına izin vermeyecek.

5- Suriye, PKK elebaşının Suriye topraklarına girmesine engel olmak için her türlü tedbiri alacak ve sınır noktalarındaki tüm yetkililere bu yönde direktif verecek.

Mutabakatın yükümlülükler ile ilgili kısmında “Suriye tarafı, yukarıdaki maddelerde belirtilen gerekli tedbirlerin uygulanması ve somut sonuçlara ulaşılması için söz verir” ifadesi yer almıştır.  AK Parti döneminde 2010 tarihinde yeniden imzalanan ve 2011 yılında TBMM’de kabul edilerek yürürlüğe giren anlaşma ile Türkiye ve Suriye, Adana mutabakatını geliştirmiş, terör örgütlerine karşı ortak mücadele de kapsamlı bir çerçeve oluşturmuştur! Peki, kim veya kimler bu anlaşmanın bozulması ve akamete uğraması  yönünde, içeriden ve dışarıdan operasyonlarda bulunmuştur?!.  Ehlince malum olduğu üzere, bizlere müphem bir konudur!

15 Temmuz hain darbe kalkışmasından sonraki süreçte, Devlet Aklının denetiminde yürütülen yerli ve bağımsız politikalar, bölgemizde ve sınırlarımızdaki terör belası ve kukla devletçiklere karşı başlatılan tüm operasyon ve harekatlar,  Türk Devletinin sınırlarımızdaki meşru müdafaa çerçevesindeki haklılığı ve varılan mutabakatlardan sonra,  ulusal ve  iç güvenlik sorunlar, büyük bir oranda çözüme kavuşmuştur!. Ekonomik olarak da enerjimizi tüketen tüm engel ve bagajlardan kurtulmak sureti ile Türk Devleti dünyanın en büyük ekonomisinden biri olmak yolunda sağlam ve güvenli bir şekilde yürümeye devam edecektir! Darısı elbette ki yatırımcı iş adamlarımıza düşmektedir!. Çünkü yirmi dört milyon kilometrekarelik gönül coğrafyamızda küresel ve emperyalist güçler silah ve işgal ile barış ve huzuru temin edilmedi ve yüz yıldır da edilememiştir! Jeo-politik ve jeo-kültürel arenada, Tarih, Kültür, Medeniyet,  Coğrafya ve Devlet Aklı böyle bir şeydir!.  Bu akıl da Ancak ve ancak Türk Devleti ve Türk Milletinde bulunmaktadır!.

Türkiye’nin Yeniden Doğuşu ve Yükselişi!..

Türk Devleti, sınırlarımızda, küresel ve emperyalist güçler  destekli ve denetimlerinde  bir terör devleti kurma operasyonlarına yönelik olarak, 15 Temmuz hain darbe kalkışmasından sonraki süreçte ve  Türk Devlet Aklının devreye girmesi ile başlatmış olduğu, Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Pençe ve Kıran harekatları,  son olarak da Barış Pınarı harekatı ile  yüz yıllık küresel  kirli plan ve sinsi oyunları, aparat ve   oyuncakları ile birlikte çöplüğe süpürmüştür!. Bu harekata katılan kahraman ordumuzun her bir neferine ve duaları ile de her daim destek olan ve küllenen milli ruhu yeniden şahlanan asil Türk Milletini tebrik ederim! Harekatta ki şehitlerimize Allah’tan rahmet, yaralı asker ve vatandaşlarımıza da şifalar dilerim!. Türk Milletinin başı sağ olsun! Türk Devleti ebed müddet devam,  baki ve sağ olsun!.

Türk Devleti, sınırlarımızdan gelen, ulusal ve iç güvenliğe yönelik tüm terör tehditlere karşı,  Cumhurbaşkanımız Sayın  Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatı ile 9 Ekim tarihinde Barış Pınarı harekatını başlatmıştır!. Harekatın başlaması ile birlikte  dışarından ve içeriden olmadık ifade ve hezeyan dolu açıklamalara hep birlikte şahit olduk!. Dışarıdakileri tamam anladık! İçerideki yerli işbirlikçilere neler demeli?! Harekat başlayınca yerli işbirlikçi koro, hep bir ağızdan ‘öldük, bittik, ne işimiz var başka bir ülkenin vatan toprağında,  ekonomimiz zaten kötü şimdi de dibi göreceğiz ve çöktük’  gibi ifadeler ile vatandaşlarımızın moral ve motivasyonu bozmaya çalıştılar! Bu tiplere ne yaparsanız yapın kesinlikle yaranamazsınız! Çünkü adam adı üstünde yerli işbirlikçi! Yani aklı olmayan, aklını kullanmayan ve talimatla iş yapan zavallı! Tabii ki, Devletini, Vatanını ve Milletini düşünecek hali yok!  Peki, ABD’li yetkililer  Barış Pınarı harekatının durdurulması talepleri  ile Türkiye’ye gelince, Türk Devletinin de güvenli bölge kurulması  ve diğer tüm şartlarını kabul ettiren anlaşmayı da  ABD’li yetkililer tarafından  imzalaması akabinde yine aynı korodan çıkan aykırı seslere ne demeli?! Harekat başlatırsınız karşısına geçerler! Anlaşma yaparsınız yine karşıya geçerler! Adamlar da bir denge ve doğru algısı olmadığı için! Ne demişler! İt ürüyecek ve kervan da yürüyecektir!

Barış Pınarı harekatının başlaması ile yüz yıl önce bölgeyi parça parça eden ve halen de emperyalist hedefleri çerçevesinde sömüren Avrupa’nın lokomotif ülkelerinden gelen açıklamalara bir bakalım!. Fransa Ulusal Meclisinde yer alan sekiz  siyasi gruptan elli dokuz vekil, Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’a, Ankara’ya yönelik yaptırımların başlatılması, Türkiye’nin NATO üyeliğinin askıya alınması için harekete geçme çağrısı ve “Kürt müttefiklerine” de yardım edilmesi için her türlü çabayı göstermesini istiyormuş!.  Neymiş efendim! NATO üyesi ve neredeyse bir asırdır da AB kapısında bekletilen Türk Devleti müttefikleri değilmiş! Kürtler müttefikleri imiş! Böyle bir devlet mi var ki?! İngilizlere ne demeli!  İngiltere merkezli Morning Star ve Daily Mail gazeteleri, skandal  bir habere imza atıyor!. Türkiyeyi ve Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan’ı hedef alan gazeteler, terör örgütü PKK / YPG’ ye karşı gerçekleştirilen operasyonu çarpıtarak Türkiye’nin kimyasal silah kullandığını ve hedefin de Kürtler olduğu yalanını manşete taşıyor!. Kendilerinin yaptıklarını başkası yapmış gibi yüz yıllardır pazarlamaya ve satmaya alıştıkları için! Artık tutmuyor! Dünya Halkları uyandı! Yemiyorlar! Başka numaranız yok mudur?!

Dışarıdan ve içeriden Barış Pınarı harekâtı ve Türk Devletine karşı haksız eleştiri ve kara propagandaya rağmen bazen doğruları ifade edebilen, hak ve doğrunun yanında yer alabilen bireyler de bulunmaktadır! ABD merkezli Hudson Enstitüsünün Kıdemli Orta Doğu Uzmanı Doran;   PKK bir terör örgütüdür ve ABD Dışişleri Bakanlığı’nın terör örgütleri listesindedir! ABD; Türkiye’yi Kürtler ve Türkler arasında bölmek istiyor!. Biz, PKK ile müttefiklik ilişkisi kurarak, Türkiye ile çatışma sürecine girmiş olduk!.  Burada odaklanmamız gereken bu durumun nasıl sonuçlanmasını istediğimizdir. Şunu kabul etmek gerekir ki; biz kuzey doğu Suriye’de bu felaket durumun oluşmasına neden olduk! Çünkü PKK ile ittifak ilişkisine girdik; YPG yani sahadaki Kürt güçleri aslında! Şunu kabul etmemiz gerekir ki biz kendimize yalan söyledik, diyor!.

Türk Devletinin Barış Pınarı harekatı akabinde belirli merkezlerden yükselen seslere şahit olduğumuzu ifade etmiştik!. Bunlardan bir diğeri de derin ABD!  Derin ADB, eğitip donattığı ve binlerce tır  silah ile desteklediği terör örgütleri için Türk Devleti ile anlaşmak ve onları kurtarmak adına, belki  bunları bir daha kullanabilirim düşüncesi ile,  koşa koşa Türkiye’ye geldi!. Türk Devleti ve ABD ile yapılan anlaşma kabaca şöyledir! Türkiye’nin kontrolünde PKK / PYD’ den temizlenmiş, 32 km. derinlikte bir güvenli bölge oluşması karara bağlanmıştır!. Türkiye’nin NATO ile bağları vurgulanmış ve Suriye’deki güvenli bölge konusunda Türkiye’nin istekleri ABD tarafından resmen kabul edilmiş olmasıdır!.

New York Times gazetesinde,  2009 yılındaki bir makalesinde,  Ortadoğu uzmanı İngiliz yazar Patrick Seale; Türkiye’nin Doğuşu ve Yükselişi, başlığıyla yer alan yazıda, Amerika’nın Irak savaşındaki başarısızlığı, Türkiye’yi, Orta Doğu’dan Balkanlara, Kafkaslara ve Orta Asya’ya kadar uzanan geniş bir coğrafyada bağımsız bir aktör olarak öne çıkma yönünde harekete geçirmiştir!  Türkiye’nin Rusya ve Orta Asya’daki petrol ve doğal gaz üreticileriyle, enerjiye aç Avrupa pazarlarını birleştiren enerji merkezi bölgesinde,  belirleyici bir rol oynadığı ve bunun Türk diplomasisini destekleyen önemli bir unsur olduğu! Yazının sonuç paragrafında;  Öyle veya böyle, güç kazanan bir Türkiye, Orta Doğu’da oynanan iktidar oyununda, olumlu ve çatışmalardan kaçınan bir üslupla kuralları yeniden yazıyor!. Türkiye, çalkantılı ve her an tutuşmaya hazır Orta Doğu’daki ışık veren çok az bölgeden biri,  ifadelerine yer vermiştir!.

Türk Devleti, tarihi, kültürel, dini, sosyal, medeniyeti, coğrafya ve Devlet Aklı ile yirmi dört milyon kilometrekarelik bölgede, barış, huzur ve güvenliğin öncüsü ve lideridir!  Balkanlar, Orta doğu, Afrika ve Avrasya bölgesindeki kaotik durum ve sömürü, Türk Devlet Aklı ve kadim Türk Devlet medeniyeti, hafızası ve geleneği ile ancak son bulabilir!. Aksi halde dünya insanlığı barış, huzur ve güven içinde yaşayamaz! Küresel ve Emperyalist güçler, dünya insanlığı adına,  barış, huzur ve güvenliğin silah ve sömürü ile gelmeyeceğini ve yürümeyeceğini idrak ettikleri için mecburiyetten Türk Devleti ile anlaşmak ve görüşmek için gelecekler! Başkaca bir tercih ve seçimleri kalmamıştır!.

Dünya’nın Yeni Denge Merkezi Suriye ve Barış Pınarı Harekatı!.

Dünya sistematiği zaviyesinden yeni bir  düzen ve dizayn döneminin eşiğinde  olduğumuzu sürekli olarak vurgulamaya çalışıyoruz!.  Küresel ve Emperyalist  güçler arasında, yeni dünya  düzeni, dizaynı ve sistematiği yönünde  uzun bir dönemdir anlaşma sağlanamadığı için örtülü  savaşlara, sosyal ve ekonomik  olarak da kaotik bir döneme şahitlik ediyoruz!. Neden?!.  Vekalet orduları üzerinden yürütülen bu savaşta  taraflar birbirlerine kısmen zarar vermiştir!.  Taraflar karşılıklı olarak birbirlerine tabiri caiz ise el ense çekmiştir!.  Fakat sonuca  taalluk eden  hiçbir ilerleme olamamıştır!.  Yani insanlığın barışı, huzuru ve güvenliği adına hiçbir  gelişme sağlanamamıştır!. Peki, Dünya ve insanlık ne zamana kadar böyle kaotik  bir dönem ve istim üzerinde  yaşamaya devam edecektir?!  Kaotik dönemin sonu gelmeyecek midir?!  İkinci dünya savaşı akabinde kurulan  ve savaşların olmadığı soğuk savaş  yılları gibi  bir dönem olacak mıdır?! Barış Pınarı harekâtı,  Devlet Aklı ve Türk Devleti öncülüğü ve liderliğinde, soğuk savaşın iki kutbu lider ülkeleri ile birlikte yeni bir döneme ve sistematiğe şahitlik edecektir, şeklinde düşünüyorum! Tabii ki bazı  küresel güçler ve  devletlerin de tasfiyesine!.

Yeni dünya düzeni, dizaynı ve sistematiği açısından Türk Devleti olmadan bir gelişmenin olamayacağını da yazılarımızda ifade etmeye çalışıyoruz!. Türk Devleti küresel ve emperyalist güçler arasında,  yeni dünya düzeni, dizaynı ve sistematiğinin sıklet ve denge merkezi olduğunu da vurgulamıştık!.  Çünkü Kadim Türk Devlet hafızası ve geleneği, Devlet Aklı, tarih, kültür, medeniyet ve coğrafya aklı ancak Türk Devletine bölge için böyle bir görev ve rol vermektedir! Küresel ve emperyalist güçler arasında, Türk Devleti üzerindeki gel git ve   senaryolara şahit  olduk!.  Neden?  Çünkü sıklet ve denge Türk Devletidir!. Taraflar arasındaki tercih noktasında,  Türk Devletine karşı  tazyik ve başkaca operasyonları da hep birlikte yaşadık!. Çünkü Dünyanın yeni dizayn ve sistematiğinin merkezi Orta Doğu, Afrika  ve Avrasya bölgesidir!. Bu bölgelerin anahtarı, kilidi  ve denge ülkesi de dünya üzerinde Türk Devleti ve Türk Milletinden başkası değildir!. Şimdi sınırlarımızda,  Türk ordusu tarafından  Suriye’deki  terör  örgütlerine yönelik Barış Pınarı harekatına  bir de bu zaviyeden bakmakta fayda olacağını düşünüyorum!.  Çünkü iki binli yılların başlarında başlatılan  yeni dünya düzeni, dizayn ve sistematiği Suriye’de  çökmüş, kör düğüm olmuş ve tıkanmıştır!.

ABD Başkanı Donald Trump’ın en güvendiği isimlerden  Beyaz Saray Politika Danışmanı Stephen Miller; Derin devlet teorisini, Hükumet politikalarını etkilemek ve çıkarlarını korumak için özellikle seçilmemiş hükumet görevlileri, medya, iş adamları, istihbarat birimleri ve suikast timlerinin aynı masada oturması, olduğunu ve buna karşı savunmasız olmadıklarını da,  yakında göstereceklerini ifade ediyor!..  Yani; Yeni dünya   düzeni  ve sistematiğinin önündeki tüm küresel  güçler ve finans çevrelerine güç ve gövde gösterisi yapıyor!.  Aslında Miller, daha önceki yazılarımızda ifade ettiğimiz, dünyanın barışı, güveni  ve huzuru  adına tesis edilen   dünya üçgenini kabaca tarif ediyor!.  Tabii ki ehlince malum olan üçgeni! Bu üçgenin köşeleri de; ABD Başkanı Trump,  Rusya Devlet Başkanı Putin ve Türk Cumhuriyeti Devleti Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan’dan başkası değildir!

Türk Devleti, Suriye ve Irak  sınırlarındaki terör örgütlerine yönelik olarak başlatmış olduğu  Barış Pınarı harekatı akabinde belirli merkezlerden gelen kara propaganda ve hezeyan dolu açıklamalara müşahit olduk!.  Peki, neden?! Hani bu adamlar Türk Devletinin müttefiki idi?! Hani biz NATO’nun ikinci büyük ordusuna sahip çok önemli bir müttefiki idik!. Hani, bu teşkilatlara üye bir devlet saldırı altında olduğu zaman hep birlikte savunma yapılacaktı?!  Demek ki mevzu başka! Dert başka! İnsanlık başkaca bir şey! Ulusal çıkarlar  ise bambaşka bir şey!. İnsanlık ve müttefiklik ruhuna aykırı hezeyan  dolu açıklamalar  neden yapılıyormuş?! Çünkü, varlık ve yokluk, ulusal çıkarlar her şeyin üzerindedir!.

Pek, bu kadar kara propaganda yapan müttefiklerimize rağmen bazıları ise haklı olduğumuzu,  BM’nin 51. Maddesi çerçevesindeki meşru haklarımızı kullandığımızı ve hakkımızı da teslim eden karşı yönde açıklamalar yapıyor? Neden?!  Çünkü Türk Devletinin başlatmış olduğu Barış Pınarı harekatı dünyanın yeni düzeni,  dizayn ve sistematiğinin işaret fişeğidir! Yeni dünya düzeni Suriye’de kör düğüm olmuş ve kilitlenmiştir!. Peki, bu kilidi Türk Devletinden başka kim veya kimler  açabilir?! Tabii ki hiç kimse ve hiçbir devlet! Dünyanın yeni düzen ve sistematiği yüz yıl önce olduğu gibi bu bölgede kurulacaktır! Hem de Türk Devleti öncülüğünde!. Sadece ve sadece başrol ve yardımcı oyuncular değişmektedir! Birileri ise sadece yer kapmak ve masanın kenarında rol çalmaya çalışıyor! Yani yok saymayın ve süpürmeyin, diyorlar! Peki, nedir bu açıklamalar! Avrupa’da bir ülkenin dış işleri bakanı; Gerçekçi olalım, insanları kandırmayalım, Avrupa’nın gücü ve ordusu mu var ki!  Avrupalı bir başka dış işleri bakanı; Türkleri durdurmaya gücümüz yetmez, diyor!

ABD Başkanı Donald Trump; Türk Devletinin başlatmış olduğu Barış Pınarı harekatı değerlendirmesinde; Sonu olmayan savaşlar sona ermeli! İnsanlar gerçekten NATO üyesi olan Türkiye ile savaşa girmemiz gerektiğini mi düşünüyorlar? Sonsuz savaşlar bitecek, diyor!.

Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip  Erdoğan; Suriye meselesi;  Kuzey Afrika ve Orta Doğu’nun yeniden dizayn edilmesinin ürünüdür, diyor!.

Barış Pınarı Harekatı ve Kara Propaganda!.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, BM’nin 51. maddesinden kaynaklanan meşru hakları çerçevesinde, sınırlarımızdaki terör  örgütlerinden gelen tehditlere yönelik olarak  sınır bölgesine bir savaşı değil, bir harekatı başlatmıştır!. Öncelikle Türk ordumuzun Allah yar ve yardımcısı olsun!. Harekatta ki  tüm şehitlerimize Allah rahmet eylesin!.  Yaralı asker ve vatandaşlarımıza da acil şifalar versin!. Allah ailelerine sabırlar versin! Türk Milletinin başı sağ olsun!. BM 51. maddesi, üyelerden birinin silahlı saldırıya hedef olması,  bireysel ve ortak savunma hakkının meşruiyetini vurguluyor!. Peki, bu maddeye rağmen  BM üyeleri nerededir?! Türk Devletinin yanında, bugün değil de ne zaman yer alacaklardır?! Veya NATO üyeleri nerededir?! Üyesi olan Türk Devleti silahlı bir saldırıya hedef olmakta iken çatı kuruluş bu saldırıları görmezden gelmeye devam edecek midir?!  Yoksa ulusal çıkarları böyle bir duruşa izin vermiyor mudur?! Peki, Türk Devletinin ulusal çıkarları ve ulusal güvenliği ne olacaktır?!  Ya da sınır ötesinden gelen ve sivilleri hedef alan havan topları müttefiklerimiz tarafından Türkiye’nin barış pınarları harekâtındaki haklılığını ispatlamaya yetmiyor mudur?

Türk Devleti, 15 Temmuz hain kalkışma gecesinden itibaren devlet kademesindeki tüm sızıntı ve açıkları bir bir kapatmıştır!. Daha önceden Türk Devleti bir karar alma aşamasında iken dahi dış güçler, içimizdeki işbirlikçileri mahareti ile bunlardan anında haberdar oluyordu!. Şimdi ise Türk Devleti ve Türk Devlet Aklının yaptığı hiçbir çalışma ve aldığı karar artık belirli merkezlere uçmuyor ve erişemiyor! Hal böyle olunca da Türk Devleti,  Varlık ve Bekasına yönelik içeriden ve dışarıdan gelebilecek her türlü tehditlere karşı anında tepkisini ortaya koymaktadır!. Aksi halde Anadolu’da barınamayız! Aksi halde  Anadolu coğrafyasındaki Varlık ve Bekamız  sıkıntıya girer!.

Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatları doğrultusunda, geçtiğimiz günlerde başlayan Barış Pınarları Harekatı akabinde belirli merkezler ve içimizdeki işbirlikçilerden harekatın yanlış olduğuna ve sivillerin de öldürüldüğüne dair kara propaganda  ve tehditler duymaya başladık!.  Tabii ki herkes cibilliyetini icra edecektir! Eskilerin ifadesi ile İt ürüyecek ve kervan da yoluna salimen devam edecektir! Türk Devleti, Kadim Türk devlet geleneği ve Türk Devlet Aklının devreye girmesi ile birlikte,  Anadolu’daki bin yıllık Varlık ve Bekasına yönelik olan tüm tehditlere karşı her an teyakkuz halinde olacak ve gerekli tüm aksiyonları da yerine getirecektir! Tüm dünyanın  ve özellikle de işbirlikçilerin bunu artık idrak etmesi gerekmektedir!. Karşılarında eski Türkiye yok! Yeni Türk Devleti, Kadim Türk Devlet geleneği ve Türk Devlet Aklı vardır!

Daha önceki  yazılarımızda, yeni dünya sistematiği ve yeni dünya düzeni çerçevesinde,  içeride ve dışarıda bir Türk Üçgenin tesis edildiğinden, bu üçgenin  en önemli  ve baş aktörünün de  Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan olduğunu  sürekli olarak vurgulamıştım!.  Barış Pınarları Harekatı akabinde, dünyadan gelen açıklamalar, BM’nin Avrupa devletleri tarafından acilen toplantıya çağrılması ve  ret edilmesi,  ABD Başkanı Trump ve  Rusya lideri Putin’in açıklamalarına kabaca baktığımızda ne demek istediğimiz idrak edilecektir, diye düşünüyorum!.

Geçtiğimiz günlerde bir TV programına katılan İç İşleri Bakanı Süleyman Soylu; Bir gazetecinin,  Harekata Amerika izin vermese yapmayacak mıydık,  sorusu üzerine,  Türkiye bu iş için gözünü kararttı!. Türkiye bunu yapmak zorunda! Eğer bunu yapmazsak bizden sonra gelecek nesiller buradan daha büyük bir belayla karşı karşıya kalacak!. Dün daha PKK terör örgütü içimizdeydi. Bugün tam da alt koridorumuzda devlet kurmak istiyor!. Uluslararası toplumun bir kısmı ve müttefiklerimiz tarafından destekleniyor!. ‘PKK’ dediler, tutmadı!. ‘PYD’ dediler, tutmadı!. ‘SDG’ dediler, tutmadı!.  Her gün yeni bir kılıf ve yeni bir elbise bunlara giydirmeye çalışıyorlar!.  Bir kere dünya şunu kabul etmeli!. Bu meseleler eğer kaynaklarında çözülmezse,  Sudan Sudan’da, Afganistan Afganistan’da, Pakistan Pakistan’da çözülmezse, bütün dünya 21. asrı göç meselesiyle uğraşmakla geçirecektir!. Bunu artık tutabilmek mümkün olmayacaktır!. İnsanlar neden gelsinler? İnsanlar, ölüme koşuyorlar. Bunu yapmamız gerekiyor. Güvenli bölge tam da bu mesele!. Sorunların kaynağında düzeltilmesi gerekiyor”  şeklinde konuştu!.

Peki, Propaganda ve kara propaganda nedir?! Kabaca izah etmeye çalışalım!. Propaganda çok sayıda insanın duygu, düşünce ve davranışlarını etkilemek amacını taşıyan önceden planlanmış mesajlar bütünüdür. Propaganda tarafsız bilgi sağlama yerine, en temelde kendi kitlesini ve diğer ülke halklarını etkileyecek bilgi sunar!. Mesaj doğru olsa da yönlü olabilir ve olayın tümünü dengeli bir şekilde sunmayabilir!. Propaganda savaşta çok güçlü bir silahtır!. Propaganda bir bakıma psikolojik savaş yöntemlerinden biridir!. Kara propaganda ise, yalan, yanlış ve abartılı bilgiler kullanmak sureti ile duyguları istismar etmek ve kitlelerin bir çıkar grubunun arzu ettiği gibi düşünmesini ve davranmasını sağlayacak iletişim faaliyetleridir!. Bush yönetiminin Irak Savaşı öncesinde Saddam Hüseyin‘in kimyasal silah ürettiği ve bütün dünyayı tehdit ettiği fikrini yayması, daha sonra İngiltere Devlet başkanının da açıkladığı gibi  aslı  astarı olmayan koca bir yalan ve   kara propagandadır!. Nazilerin iktidarı ele geçirmesinin ardından, 1933’te, Hitler’in Joseph Goebbels‘in başkanlığında “Kamuoyu Aydınlanma ve Propaganda Devlet Bakanlığı’nı” kurması da tarihteki en büyük ve en ölümcül propaganda çalışmalarından birine örnektir!. Soğuk Savaş sırasındaki filmler, televizyon ve radyo programları ile kendi halklarını ve diğer ülkeleri etkilemeleri tarihteki en meşhur propaganda savaşları arasında yer alır!. Bu dönemdeki George Orwell’in Hayvan Çiftliği ve 1984 isimli romanları açık olarak propaganda ve kara propaganda amaçlı kullanılmıştır. 

Dünya insanlığı, barış, güvenlik ve huzur adına bir kaosa doğru sürüklenmektedir! Günümüzde ise küresel ve emperyalist güçler, vekalet orduları ve savaşları üzerinden yeni bir dizayn operasyonuna girişmiştir! Fakat tutmadı, tutmaz da!.  Çünkü bölgenin dokusunu ve ruhunu anlamayanlar,  bölgenin sorunlarına çözüm üretemez!. Bölgeyi tanımayanlar on bin kilometre öteden barışı, güveni  ve huzuru getiremez!. Silahların gölgesinde barış, güven ve huzur tesis edilemiyor!. Dünyanın iki süper devleti, Türk Devleti öncülüğünde, yirmi dört milyon kilometrekarelik alandaki Türk Milletinin tarihi gönül bağları, stratejik Türk Devlet Aklı,  tarihi, kültürel  ve coğrafya aklı ile ancak barış ve huzurun  tesis edilebileceğini  anlamıştır!.   Barış Pınarları harekatına bir de bu zaviyeden bakmakta faya olacağını düşünüyorum!. Avrasya ve Orta Doğudaki kan ve kaos,   bölge insanlarının huzur ve güvenliği,  dünyanın da barışı için başkaca  bir çözüm yolu  kesinlikle yoktur!.  Aksi halde Dünya YANMAYA devam edecektir!.

Oyun Bozan Türk Devlet Aklı!.

Çarşamba günü saat 16.00 itibari ile Barış Pınarı harekatı, Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatı ile başlamış oldu!. Allah ordumuzu muzaffer eylesin!. Bir tek askerimizin tırnağına taş değmesin!. Harekata katılan tüm üst kademe komutan ve askerlerimize Allah feraset ve basiret versin!.  Allah ordumuzun yar ve yardımcısı olsun!. Türk Milleti tarihte olduğu gibi hiçbir dönemde işgalci olmamıştır! Tarih, Türkleri hiçbir zaman zalim ve zulmeden olarak da yazmamıştır!. Bundan sonra da yazamayacaktır!.  Çünkü Türk;  Adalet dağıtan, Hakikat ehli ve mazlum milletlerin de hamisi, demektir!  

Peki, Türk Devleti ve Türk Ordusu, Suriye ve Irak sınırımız  ve belirli bir kilometrelik  içerideki alanda ne işi mi vardır?! Hani içeriden ve dışarıdan bazı aklı evveller,  Ne işimiz var bir başka ülkenin vatan toprağında, şeklinde, hezeyanlar  savurmaya başladı!. Şimdi soralım! Türk Devleti ve Türk ordusunun ne iş mi  vardır bir başka ülkenin vatan toprağında?! On bin kilometre mesafesi olan devletlerin ulusal güvenliği ve çıkarları da bizim sınırlarımız ve bu bölgeden başlıyorsa! Adamlar ulusal güvenlikle ilgili sorunlarını kapılarına gelmeden bu bölgelerde kurutmaya ve yok etmeye çalışıyorsa! Adamlar kendileri gelemediği ve Türk ordusunun da karşısına çıkamadığı için alfabede ki tüm harflerden müteşekkil sınırlarımızda kurdukları terör örgütleri ile hem kukla devletçik peşinde, hem sınırlarımızda cirit atıyor, hem de bölge halkının barış ve huzurunu bozmaktadır!   Peki, Türk Devleti ve Türk milletinin ulusal ve iç güvenliği nereden başlamaktadır?! İçeriden ve dışarıdan hezeyanlar savuran arkadaşlar bu soruya da  bir cevap verebilir mi?! Hiç sanmıyorum!.

Türk Devleti ve Türk Milleti, kendisine  kurulan tüm oyun ve  tuzaklardan  asla gözünü ayırmamalıdır!. Her an teyakkuz halinde olmalıdır! Türk Devleti ve Türk Milletini savaşa sokup parçalamak için oyun ve tuzak kuranlar,  her gün yeni   bir  plan peşindedir!. Çünkü, küresel ve emperyalist güçlerin Avrasya’daki çıkarları için  engel olarak gördükleri  hedef Türk Devletidir!. Avrasya ve Orta doğu bölgesinde, kadim devlet,  medeniyet  geleneği ve tüm gönül bağları ile karşılarına çıkma potansiyeli geliştiren Türk Devletinden başka hiçbir güç zaten kalmamıştır!. Böyle bir ortamda ise vatandaşlarımızın büyük bir bölümü günlük oyun ve oynaştadır! Makam, mevki,  siyaset, iktidar, para, kadın ve güç sevdasındadır! Ne diyelim! Allah akıl, fikir ve feraset versin!

Küresel ve emperyalist güçlerin tek hedefi,  Türk Devleti ve Türk Milletinin birlik,  beraberlik ruhu ve gücünün bozulmasıdır!  Bu birliktelik bozulursa gerisi zaten çok kolaydır!  Türk Devleti ve Türk Milleti, içeriden ve dışarıdan çok büyük bir ihanet altındadır!.  Bazıları görmese, göremese ve anlayamasa da! Yani, tehlike çok büyüktür!. Türk Devleti beka ve varlık adına tam uçurumun kenarında derken;  Ah vah mı etmeliyiz! Peki, böyle bir durum ve şartlar altında neler  yapmalıyız?! Elimiz kolumuz bağlı başımıza gelecek sonuca rıza göstermeli ve  beklemeli miyiz?!  

Tarihin hiçbir döneminde Türkler böyle yapmamıştır! Kanlarının son damlasına kadar vatan ve kutsal değerler uğruna canını feda etmiştir! Tabii ki Aklın gereği olarak tedbir ve önlem almalıyız!  Sadece tedbir mi almalıyız?! Aksiyona da geçmeli miyiz? Elbette ki Beka ve Varlık adına her türlü önlem ve tedbir alınacak, daha sonra da aksiyona geçilecektir! Kadim Türk Devlet geleneği ve Türk Devlet Aklı, böyle yapmayı emreder ve gerekli kılar! 15 Temmuz hain  karanlık  kalkışma gecesi  zuhur eden Türk Devlet Aklında olduğu gibi!.

Geçtiğimiz günlerde, bir gazeteci ağabeyimiz, MHP Lideri Devlet Bahçeli ile yapmış olduğu röportajında ki çok önemli gördüğüm birkaç cümlesini sizlerle paylaşmak, bugünlerde de sağlık sorunları ve ABD’de yaşayan firari birinin uluslar arası düzeyde tartışmaya sebebiyet veren herzeleri ile gündeme çok sık gelmeye başlayan, Devlet Bey’in siyasi deha ve Devlet Adamlığı zaviyesinden değerlendirmeyi ve daha fazla tefekkür etmek gerektiğini düşünüyorum!  

Gazeteci ağabeyimiz; Gördüğüm şu ki Sayın Bahçeli tam bir devlet adamı! Her zaman olduğu gibi  “ tuzak kuran değil, oyunbozan kişi!. Peki oyunbozan ne demektir?!. Oyunbozan siyaset, perdenin arkasını görmektir!. Mevcudu görmek değil, onun arkasındaki gerçeği fark etmektir!

Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan; ” Bu millet Çanakkale ve Kurtuluş Savaşında olduğu gibi Türk’ü, Kürdü, Laz’ı, Çerkez’i, Arab’ı Boşnak’ı Roman’ı olmak üzere seksen bir milyon tek yumruk olarak FETÖ’nün işgal ordusunu hezimete uğratmıştır. Bu millet ölüm kusan silahlara, tanklara ve uçaklara rağmen bağımsızlığından zerre kadar taviz vermemiştir!. Bugün artık uluslar arası ilişkilerde, ekonomide, diplomaside ve savunma sanayisinde yükselen bir Türkiye gerçeğini kabul ediyor. Bugün güçlü demokrasisi ile bölgesine ilham olan din, dil, ırk ayrımı yapmadan tüm mazlumlara kucak açan güçlü bir Türk Devleti var!.

Bugün artık bölgesel ve küresel senaryolara figüranlık yapmak yerine oyun kuran ve tuzak bozan bir Türkiye var!. Geldiğimiz nokta itibariye, bölgemizde  Türkiye’nin olurunun alınmadığı, Türkiye’nin rızasının gözetilmediği hiçbir girişimin başarı şansı yoktur!. Türkiye’nin hassasiyetleri hesaba katılmadan atılacak tüm adımlar er ya da geç akim kalmaya mahkumdur ” şeklindeki ifade ve vurgularının, Fırat’ın doğunu ve batısına yönelik, Barış Pınarları harekatının başladığı  şu günlerde ve sınır komşumuz Irak’ın da karıştırıldığı bir dönemde, çok manidar ve dikkate değer olduğunu düşünüyorum!.