24 Haziran, Sadece,  bir Seçim Değildir!

Öncelikle geçmiş Ramazan Bayramınızı Tebrik ederim.  Allah, daha nice Bayramlara tüm sevdiklerimizle birlikte sağlık ve sıhhat içinde eriştirmesi dileklerimle! Bayram münasebeti ile sıla-i rahim için memleketlerine giden,  rahmeti rahmana kavuşan tüm eş, dost, anne ve baba için dualar eden, hayatta ki akraba-ü taallukatlarını da ziyaret eden ve hayır dualar alan herkesin ziyaretlerinin Sonsuz Kudret Sahibi Yüce Allah indinde kabul olmasını ve her birimizin hanelerine de hasenat olarak kaydedilmesini dilerim.  Bu Bayram yine kazalar ve acı haberlerle üzüldük!  Bu kazalarda rahmeti rahmana kavuşanlara Allah’tan Rahmet, yaralılara acil şifalar ve yakınlarına da sabr-ı cemil niyaz dilerim.

Ramazan Bayramı vesilesi ile bir günlük mola verir gibi olduğumuz siyaset gündemi hız kesmeden devam ediyor.  Cumhur ve Millet İttifakı, milletvekili adayları sahalarda vatandaşlarımız ve esnaf ziyaretlerine devam ediyor!  Peki, 24 Haziran seçimlerini önemli kılan nedir? 24 Haziran seçimlerini bugüne kadar yapılan seçimlerden ayıran özellikler nelerdir? Kabaca izah etmeye çalışalım!  24 Haziran, ülkemiz için bir kader seçimidir! 24 Haziran, devletimiz için bir milat seçimidir! 24 Haziran, milletimiz için bir şahlanma ve beka seçimidir! 24 Haziran, tüm mazlum milletlerin umudu olan Türk Milleti için bir varlık ve yokluk seçimidir! 24 Haziran, küresel güçlerin bölgemizdeki yüz yıllık tüm hesap ve planlarının berhava edileceği bir seçimdir! 24 Haziran, küresel güçler tarafından tüm sınır bölgemizdeki kurulmakta olan koridor ve kukla devletçiklerin yok ve imha edileceği bir seçimdir! 24 Haziran, iki yüz yıldan beridir uyutulan ve uyuşturulan Türk Devleti ve Türk milletinin artık ayağa kalkacağı ve bir DEVİN uyanacağı seçimdir! 24 Haziran, içeride kurulmuş olan yüz yıllık vesayet odaklarının tasfiye edileceği bir seçimdir! 24 Haziran, bu millete bir daha dışarıdan ve içeriden işbirlikçiler maharetiyle darbe ve balans ayarı vermeye kalkışılamayacağının tescilleneceği bir seçimdir! 24 Haziran,  2023 – 2053 ve 2071 hedefleri doğrultusundaki Yeni ve Güçlü Türkiye’nin ayak seslerinin seçimidir! Onun için 24 Haziran sadece bir seçim değildir! Her seçişin bir VAZGEÇİŞ olduğu bir dünyada yaşadığımız göre, 24 Haziran daha önceki seçimler gibi öylesine ve sıradan bir seçim hiç değildir!

24 Haziran seçimlerine bugün itibari ile altı gün kaldı.  Cumhurbaşkanlığı Hükumet sistemine geçilecek olan 24 Haziran seçimlerini bir sorun, bir sıkıntı ve herhangi bir yol kazası olmadan inşallah gününde gerçekleştiririz! Nasıl yani! Şimdi ne demek istiyorsun diyen dostlarımız olacaktır!  Nereden çıktı bu ifadeler dediğinizi de duyar gibiyim!  Geçtiğimiz günlerde, Şanlı Urfa AK Parti milletvekili adayı Suruç ilçemizde esnaf ziyaretindeki menfur terör saldırı olayını duymayanımız yoktur!  Bu saldırıda ölenlere Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar, tüm yakınları ve sevenlerine de sabırlar dilerim. Türk Devleti ve Türk milleti için kader ve milat olarak addettiğimiz bir seçim öncesi böylesi menfur bir saldırıyı sıradan bir terör saldırısı deyip geçecek miyiz? Daha önceki öğretmen, asker, subay ve diğer terör saldırılarında olduğu gibi! 6 – 7 Ekim olayları, Hendek olayları  ve daha sayamadığımız tüm terör saldırılarda olduğu gibi, öyle mi?!   Terör örgütleri ve bunların her türlü destekçisi olan tüm güçlerin Türk Devleti ve Türk Milleti üzerindeki yüz yıllı hesaplarını da mı görmezden geleceğiz! Artık, Yeter! Artık, bu numaralarınızı yutmayacağız! Artık, Uyanık olacağız! Artık, Türk Milleti Bir ve Beraber olacağız!

24 Haziran seçimleri asil Türk milleti ve Türk Devleti için bir kader ve milat olduğunu vurguladık! Yaşı müsait olan dostlarımız hatırlayacaktır ve hafızalarımızı da bir tazeleyelim! 1960 ve 1970’li yıllarda neler olmuştu?   1970 ve 1980 arasındaki çalkantılı siyasi ve ekonomik krizleri hatırlıyor muyuz?! Peki, Rahmetli Özal’ın Cumhurbaşkanı olması  akabinde yaşananlar, 1991 yılındaki seçimler ile başlayan ve  Kasım 2002 seçimlerine kadar devam eden koalisyonlar dönemi, kaybettiğimiz on yıllar ve ekonomik değere,  ne dersiniz?! Kontrol edilebilir, yönetilebilir, söz dinleyen ve uysal bir Türkiye olmamız için küresel güçler ve işbirlikçiler her bir koldan saldırıya geçmişlerdir! 24 Haziran seçimleri ile tüm bu güçler devlet yönetim sistemimizdeki tozlu raflarda artık yerlerini alacaklardır! 15 Temmuz hain darbe ve işgal kalkışmasında başarılı olamayan küresel güçler ve işbirlikçiler son bir hamle ile 24 Haziran seçimleri öncesinde tüm kozlarını ve kullanışlı aparatlarını da sahaya sürmüşlerdir! Neden? Peki,  Başarabilirler mi? Mümkün değildir! Artık, OK yaydan çıkmıştır! Artık, Gemi rotasını almıştır! Artık,  Türk Milleti ve Devleti, iki bin yıllık tarihi kadim medeniyet ve devlet geleneği kodlarına dönmektedir! MHP Lideri Sayın Devlet Bahçelinin ifadelerinde vurguladığı gibi, bir daha bu devlet ve millete karşı bir darbe veya başka türlü dahi olsa bir kalkışmaya cür’et edenlerin hiçbirisi SAĞ bırakılmayacaktır!  Umarım anlaşılmıştır!  Asil Türk milleti 25 Haziran sabahı, Dünyaya,  özellikle tüm küresel güçler ve işbirlikçilerine, Cumhurbaşkanlığı Hükumet sistemine, Türk Devlet yönetim sistemi, geçmiştir şeklinde yüksek perdeden ve gür bir seda ile seslenecektir! Anlamayan ve idrak sorunu yaşamakta olanlar için böylece de bilinmelidir!

Ramazan, Rahmet ve Kardeşliktir!

Ramazan ayının gölgesi üzerimize düşmeye başladığı günlerde,  dost meclislerindeki bu ramazan havalar çok sıcak olacak;  orucumu nasıl tutacağım, günler nasıl geçecek, şeker ve tansiyonum var, ne yapsam ve nasıl olacak ile başlayan sohbetleri çok duyarız.   Ramazan ayı,  başı rahmet, ortası mağfiret ve sonu da iman ehli için cehennem azabından kurtuluştur! Müminler olarak, Rahmet, Mağfiret ve Cehennem azabından kurtulanlardan olabilmek dileklerimle! Tüm müminler olarak böyle iman eder ve böylece de amel ederiz!  Ramazan ayında, halis bir niyette ki kullarına da Allah bir kolaylık sağlıyor! Farz bir ibadet olan Ramazan orucunu tutmamak için her yola ve bahaneler arkasına sığınanları da çarşı, pazar ve sokaklarda görüyoruz! Allah, akıl ve feraset versin!  İnsan için AKIL neden vardır?! Allah, Akıl sahiplerine de her daim ne zaman akledeceksiniz şeklinde ikazlarda bulunmaktadır! Ramazan ayında, Sonsuz Kudret sahibi Yüce Allah; tutmuş olduğumuz oruçları,  kılmış olduğumuz teravihleri, Kur’an tilavetlerini, tüm ibadetleri, sadaka ve fitrelerimizi Allah Kabul eylesin. Amin!   Yüce Allah; Daha nice Ramazan aylarına da sevdiklerimizle birlikte sağlıklı bir şekilde erişebilmeyi ve Ramazan ayının tüm manevi havasından ziyadesi ile istifade edebilmeyi cümlemize nasip eylesin.  Amin!

Ramazan ayının çok önemli bir özelliği, dostlar ve kurumlar arasında ki iftar ve sahur ikramlarıdır. Aynı gün birden fazla iftar ve sahur davetlerinin olması ve dostların birbirlerine nazlandıklarına da şahit olmaktayız. Ben de bu Ramazan ayında ki dost ve ihtiyaç sahiplerine olan  ikramdan kaynaklı sevaba nail olmak istemiştim, şeklindeki serzenişleri çokça duyarız!  Gönül birlikte olmak istemesine rağmen,  aynı güne kesişen davetlerin fazlalığından kaynaklı hepsine de katılmak tabii ki mümkün değildir. Yılın 365 günü, yardım ve ikramlarda bulunan tüm kişi, firma ve kurumlarımız, bu mübarek ayda daha fazla bir ikramda bulunma ve hediyeleşmek için neredeyse birbirleri ile yarışır konumda olmalarıdır. Mübarek Ramazan ayında,  sadece ALLAH RIZASINI kazanma yarışına katılan kişi ve kurumlarımızın yapmış oldukları tüm ikram ve yardımları da Allah dergahı izzetinde kabul eylesin, mizanlarına hasenat olarak koysun.  Amin!

Ramazan ayının son günleri yani cehennemden kurtuluş vakitlerini idrak ediyoruz!  Maddi bayrama eriştiğimiz gibi Cennet Bayramı olan Beratını da alanlardan olabilmek ümidiyle! Bugün Arefe!  Bayramdan önce ki güne verilen mübarek isimdir. Bu gün özellikle Bayram günü, eş ve dost ziyaretlerinde yapılacak olan ikramlar için alışverişler yapılır ve evlerimizde de tatlı bir telaş vardır; Sarma, tatlı, börek vb. hazırlıklar gibi!  Bu günün en büyük özelliği, çocuklar ve gençlerimiz için çok manidar gördüğüm, gelenek haline de gelmiş bulunan, Kabir ziyaretleridir. Ahirete intikal etmiş olan, Anne, baba ve tüm akraba-ü taallukatımız için Dualar edilir, Sonsuz Kudret Sahibi Allah’tan Ramazan ayı hürmetine varsa günahlarının AF ve mağfiret olunması için yalvarılır, yakarılır ve Dualar edilir.  Dünya hayatının geçici olduğu, bir gün her yaşayan fani gibi bizlerin de bu fani hayatı terk edeceği tefekkürü ile bireysel olarak dersler çıkarılmaya çalışılır. Kul için Dünya hayatındaki her şey ama her şey sadece bir uyanma, bir tefekkür ve bir tezekkür vesilesi olduğunu da buyurmaktadır, Sonsuz Kudret Sahibi Hz. Allah.

Bu Ramazan ve her Ramazanı,  son Ramazan ayımız olarak idrak edebilmeyi,  Ramazan ayını her bir manası ile de huzur ve huşu içinde idrak ettiği, rahmetinden ve bereketinden ziyadesi ile müstefit olduğu  kullarından eylemesini dilerim. Daha nice Ramazan aylarına da Sağlıklı bir şekilde erişebilmeyi nasip eylesin. Ramazan Bayramımız Mübarek olsun. Hayırlı, Sağlıklı ve sevdiklerimizle birlikte Huzurlu ve Mutlu  Bayramlar!  ÂMİN!

 

24 Haziran Seçimleri Ne getirecek?  

24 Haziran seçimleri,  siyasi partiler ve devletimizin de yönetimi sistemi zaviyesinden yeni bir dönemin başlangıcı ve yürütme olarak da bir milat olduğunu sürekli olarak vurgulamaya ve hatırlatmaya çalışıyoruz. Bu yeni sistemde, Başbakanlık ve Başbakanlığa bağlı tüm kurum ve kuruluşlar tamamen Cumhurbaşkanına bağlanacaktır. Yeni sistemle, daha güçlü bir hükumet ve yürütme sistemi ile karşı karşıya kalınacaktır.  Devletimizin işleyişi ve işlerin yürütülmesi açısından oligarşik bürokrasinin sultasından kurtulmuş olunacak, daha hızlı ve seri bir döneme de geçiş sağlanmış olacaktır. Yüz yıllık Cumhuriyet tarihimizdeki bürokratik oligarşi ve vesayet sistemi de bu yeni sistem ile son bulacaktır.  Türkiye’de kurulan hükumetlerin ömrü ortalama 1,5 yıl olmuştur.  Neden? Başka bir deyişle, 95 yıllık Cumhuriyet tarihimizde 65. Hükumet kurulmuştur. ABD üç yüz yıllık siyasi tarihinde 45. Başkanını daha yeni seçerken!  Parlamenter siyaset geçmişimiz zayıf koalisyonlarla doludur. Bu yeni sistem bu zayıf koalisyon dönemlerine de son verecektir.

Peki, nedir bu Cumhurbaşkanlığı Hükumet sistemi? Artıları ve eksileri nelerdir?  Neler getirecek ve neleri de götürecektir? Cumhurbaşkanlığı Hükumet Sistemi, tıpkı parlamenter sistem gibi demokratik bir hükumet modelidir.  Bu sistemde Cumhurbaşkanı doğrudan halka karşı sorumludur; Halk, Cumhurbaşkanı ve Meclis’i kendisi seçer.  Halkın siyasetin merkezinde olduğu bir sistemdir; Halk, hükumeti doğrudan kurar ve ona doğrudan müdahale eder. Cumhurbaşkanlığı Hükumet Sistemindeki en mühim unsur millettir; Dolayısıyla Cumhurbaşkanlığı Hükumet Sistemi için aynı zamanda “Millet Hükumet” sistemi de denilebilir.

Cumhurbaşkanlığı Hükumet Sisteminde, Parlamenter sitemde karşımıza çıkan, sistemi tıkayan ve sistemin çalışmasına engel olan arızalar, engeller ve inkıtalar bir daha yaşanmayacaktır. Parlamenter sistemi tıkayan, çalışmasına engel olan ve sıkıntıya sokan arızalar nelerdir?  Halk iradesi; 2007 yılında, Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesini öngören Anayasa değişikliği yüzde 67 oranında destek alarak kabul edildi. İcra makamının Cumhurbaşkanlığına geçmesiyle, yürütme içinde çift başlılık ortaya çıkmıştır.  Bu duruma bağlı olarak, 16 Nisan referandumu ile Anayasanın, halkın ortaya koyduğu iradeye uygun hale getirilmesi ihtiyacı doğmuştur.  Vesayetin sonu; Cumhurbaşkanlığı Hükumet Sistem’inin en önemli avantajı, siyaset dışı yollarla iktidar olma yoluna son vermesidir. Yürütmenin zayıflatıldığı dönemlerde etkili olan siyaset dışı güçlerin Cumhurbaşkanlığı Hükumet Sisteminde kendisini göstermesi mümkün olamaz. İstikrar; Cumhurbaşkanlığı Hükumet Sisteminde yürütme organı Meclis’teki dengelerden etkilenmediği için siyasi istikrarsızlığın önüne geçilir. Böylece Türkiye’de geçmiş yıllarda olduğu gibi yönetim kargaşası yaşanma tehlikesi bertaraf edilir.  Kuvvetler ayrılığı; Doğrudan halk tarafından seçilen Cumhurbaşkanı ve ona bağlı yürütme organı Meclis içinden çıkmaz. Dolayısıyla parlamenter sistemde iç içe geçmiş olan yasama, yürütme ve yargı kuvvetleri Cumhurbaşkanlığı Hükumet Sisteminde erkler birbirinden tam olarak ayrılır. Hiçbir kuvvet ve erk birbirine üstünlük kuramaz, kuvvetler birbirine karşı bağımsızlığını elde eder. Daha etkin bir sistem; Meclis dengelerine bağlı hükumetlerin bürokrasiye egemen olmakta zorlandığı parlamenter sistemin aksine, karar alma mekanizmaları çok daha süratli ve isabetli çalışır. İyi bir yönetimle birlikte hızlı ve kolay karar alabilmek, ülkenin çok daha güçlü şekilde gelişmesi ve kalkınması sağlar. Parlamenter sistemde, çift başlı bir yönetim vardır; Cumhurbaşkanı yürütme yetkisini başbakan ve bakanlar ile birlikte paylaşmaktadır. Bu da yetki kargaşasına yol açmaktadır.

24 Haziran seçimleri ile birlikte yüz yıllık Cumhuriyet tarihinde karşımıza çıkan, sistemden kaynaklı sıkıntılar ve arızalar bir daha yaşanmaması adına, içeride güçlü bir irade ile önlem ve tedbirler alınmaktadır. 15 Temmuz hain darbe ve işgal kalkışması bu sistem değişikliği için elbette ki itici güç olmuştur! Bugüne kadar bu sistemin işleyişinden beslenen dâhili ve harici güçler sistem değişikliği ile ilgili yapılması düşünülen her bir değişiklik çıkışını engelleyebilmek adına çok sert tepkiler vermiştir. Neden?  Güçlü bir yürütme için sistem değişiklik teklifini ilk defa rahmetli Özal döneminde görmekteyiz. Daha sonra, Demirel, Erbakan ve yürütme açısından sıkıntı yaşayan tüm hükumetler döneminde karşımıza çıkmaktadır. Bugün AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve MHP Lideri Devlet Bahçeli arasında devletimizin bekası ve milletimizin de birliği adına sistem değişikliği konusunda sağlıklı bir dayanışma ve birliktelik görüyoruz. Devletimizi bekası ve Milletimizin de birlikteliği için bu bir ve beraber hareket etmenin Hayırlara vesile olmasını da dilerim! Siyaset tarihimizde köklü bir değişiklik için siyasi parti liderleri arasındaki böyle bir dayanışma ilk defa oluyor desek abartmış olmayız! 25 Haziran sabahı, Türk Devleti ve Türk Milleti üzerinde hesabı olan tüm dâhili taşeron işbirlikçiler ve harici küresel güçlere  karşı  asil  Türk Milleti Cumhurbaşkanlığı Hükumet sistemine geçtik şeklinde GÜR ve GÜÇLÜ bir SEDA ile cevap verilecektir diye düşünüyorum.

MHP ve Lideri Devlet Bey Nereye Koşuyor?!

Türkiye Cumhuriyeti siyaset tarihi ve özellikle de 27 Mayıs darbesinden sonraki süreçte, MHP ve onun ekolünden gelmekte olan siyasi partinin ülkemizdeki siyaset ser-encamına kabaca bir baktığımızda, her daim zor dönemlerde bu hareket karşımıza çıkmaktadır. MHP ve bu ekolü temsil eden hareketin ülküsü ve hedefini,  halk olarak bazı dönemlerde anlamakta da zorluklar çektiğimiz olmuştur. MHP Lideri Devlet Bahçelinin partisinin liderliğine geçtiği tarihten itibaren, siyasi hareket sokaklarda hiçbir zaman olmamıştır. Devlet bey, sokak siyasetinin terk edilmesinde çok büyük başarılara da imza atmıştır. Devlet bey, maşeri vicdanda MHP camiası üzerindeki olumsuz algıyı da bir bir dağıtmıştır.  MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeliyi bu ve daha sayamadığımız başkaca başarıları ve ismi ile müsemma ‘DEVLET’ gibi duruşundan dolayı ne kadar tebrik etsek azdır diye düşünüyorum.

MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeliyi kamuoyu önünde, 1997 yılındaki partisinin liderlik yarışında ilk defa görüyoruz.  Devlet beyi, MHP camiasındaki dostlarımız Rahmetli Başbuğ Alpaslan Türkeş’in danışmanlığını yaptığı dönemden bil itibar tanıması ve bilmesi tabii ki doğaldır. MHP liderliği için başbuğun irtihalinden sonraki dönemde, kamuoyunda parlatılan tüm isimlere rağmen, delegenin büyük bir çoğunluğunun teveccühleri ile Devlet Bey ilk defa 1997 yılında MHP camiasının genel başkanı olmuş ve halen de liderliğe devam etmektedir. 1999 seçimlerinde Devlet Bey ve partisi MHP büyük bir başarı elde etmiştir.  Ülkemizin bir önceki siyasi dönemde yaşamış olduğu çok ağır siyasi, ekonomik ve sosyal krizler bu seçimde Devlet bey ve partisinin başarısında elbette ki katkısı olmuştur. MHP, aynı dönemde kurulması planlanan hükümetin vazgeçilmez bir üyesi ve anahtar partisi konumuna da gelmiştir.

Türkiye’nin siyasi ve ekonomi tarihi krizler ve inkıtalarla doludur. Yine ülkemizin yaşadığı ağır sosyal, ekonomik ve siyasi krizler; 2002 yılında Devlet bey Başbakan yardımcılığı makamında bulunduğu ve seçimlere de ‘on sekiz ay’ gibi bir zaman dilimi olmasına rağmen,  erken seçim çıkışı yapmıştır! Neden? Bu seçimde yeni kurulmuş olan AK Partinin önünü açmış, kendi partisi dâhil, iktidar ortağı olan ve Meclisteki tüm siyasi partiler de TBMM dışında kalmıştır. Bir parti lideri neden böyle bir çıkış yapar?!  AK Parti, 3 Kasım 2002 yılındaki erken seçim ile elde etmiş olduğu ve devamındaki tüm seçimlerdeki başarısı ile birlikte, on altı yıldır ülkemizi çok büyük bir siyasi ve ekonomik krizlere duçar olmadan istikrarlı bir şekilde yönetmektedir.  Bu siyasi hareket ile ülkemizde olmaz ve yapılamaz denilen çok büyük dönüşüm ve değişimler olmuş ve yapılmıştır. Bu dönemde, kalkınma hamlelerine çok büyük önem verilmiştir. Toplumda büyük bir oranda sosyal barış sağlanmıştır.  Ülkemiz, Dünya ile her alanda rekabet edebilen bir Türkiye konumuna gelmiştir. Tüm bu başarılarda, emeği geçen herkese teşekkür eder ve başarılar dilerim.

15 Temmuz hain darbe ve işgal kalkışmasının olduğu geceden itibaren MHP Lideri Devlet beyin duruşu, siyasi açıklamaları ve kamuoyunun taleplerini çok net okumasını, vatandaşlar olarak algılanmakta gerçekten zorluklar yaşanmaktadır. Neler oluyordu? Devlet bey ne yapıyordu? Devlet bey neyi ve neleri hedefliyordu? Sonraki süreçte, ortada hiçbir şey yokken Devlet beyin, Cumhurbaşkanlığı hükumet sistemi için acil ve ivedi olarak referanduma gidilmesi gerekir teklifine ne dersiniz? 16 Nisan referandumunda Cumhurbaşkanlığı hükumet sistemi vatandaşlarımız tarafından oy çokluğu ile onaylanmış ve kabul görmüştür. Devlet bey,  bu sistemin yürürlüğe gireceği tarih olan, 2019 seçimlerine ‘on sekiz ay’ gibi bir zaman dilimi olmasına rağmen, yine bir erken seçim için çıkışına ne demeli? Neler oluyordu? Devlet beyin ‘on sekiz ay’ konusunda bir takıntıları mı vardır?! Tabii ki olamaz!  Devlet ve Milletimiz yine bir büyük sıkıntı ile karşı karşıya kalıyor ve Devlet Bey öngörüsü ve siyasi dehası ile tedbir mi alıyordu? Bilemiyoruz! Siyaset tarihimiz bunları da yazacaktır! Devlet bey ismi ile müsemma olduğu şekilde, Devletimizin bekası ve Milletimizin de birliği için risk alıyor, milli ve yerli bir duruş sergiliyor, Devleti ve Milletine sahip çıkıyordu. Devlet bey aynı duruş ve çıkışları daha önceleri perde arkasından ve geri planda zaten yapıyordu. Şimdi ise aleni olarak ve artık gizlenme ihtiyacı hissetmeden DEVLET olarak yapıyor, kamuoyu tarafından anlaşılmayan sadece budur!

MHP lideri ve partisinin maruz kaldığı siyasi saldırı ve ayak oyunlarını bilmeyenimiz yoktur. Buradan bir kez daha tekrar etmekle moralimizi bozmak istemem! Devlet bey, Partisine karşı içeriden ve dışarından yapılan tüm saldırılara rağmen, kararlı ve dik durmuş, MHP kalesini küresel güçler ve taşeron, işbirlikçilere telim etmemiştir. Devlet bey ve ekibini, Tebrik eder ve Başarılar dilerim.  Partisinin içinden yeni bir siyasi oluşum çıkmış, güya partisi de oyları ve sevenleri ile birlikte ikiye bölünmüştü! Hakikat böyle mi? Gerçekten, Devlet bey ve partisinin oyları yok hükmünde ve yerlerde mi sürünüyordu? Realite böyle midir? Tüm siyasi araştırma şirketleri tarafından yapılamakta olan anketlere ne dersiniz? Yok, efendim MHP’nin Türkiye geneli oy oranı ‘’Yüzde 4 – 5’’ arasında bulunuyormuş! Yok, efendim, MHP ‘’CUMHUR İTTİFAKI’’ olmasa ‘’VEKİL’’ dahi çıkaramazmış! Yok, daha neler! Beyler aklınızı peynir ekmekle yemeyin! Aklınızı başınıza alın ve bir kez daha düşünün!  Karşınızda siyasi bir deha bulunmaktadır; İsmi de ‘DEVLET’ ile müsemma olan ‘DEVLETİNE âşık DEVLET Bey’ duruyor! Doğudaki Kürt kardeşlerimizden MHP oy alamaz diyenlere ve araştırma şirketlerinin rakamlarında Doğu bölgemizde yok hükmünde göstermeye çalıştıkları MHP’de neler oluyor?  Peki, son günlerdeki Doğudaki Aşiret liderleri ve Kürt kardeşlerimiz tarafından yapılan açıklamalar ve MHP’ye de toplu haldeki katılımlarını nereye koyacak ve nasıl izah edeceksiniz? Hangi araştırmaya ve siyasi ankete dâhil edeceksiniz? Peki, Devlet Bey, 24 Haziran seçimleri öncesinde MHP’nin meydan mitingleri değil de beş çok önemli ilimizde (  SİVAS, KAYSERİ, KONYA, BURSA ve İZMİR ) bölge toplantısı yapması ve buralara da otuz ilden katılımcıların gelecek olmasını hangi siyasi literatüre koyacak, nasıl izah edecek ve hangi zaviyeden okumalıyız? Bölge toplantısı yapılacak olan bu ‘BEŞ İL’ sıradan ve öylesine mi seçilmiştir? Bu beş ilin kadim medeniyet tarihimizden gelen, bugüne ve geleceğe yönelik taşıdığı ‘ Maddi ve Manevi’ özellikleri nelerdir? Ehlince tabii ki tüm bunlar malumdur!  Beyler, bırakın bu ‘TOPLUM MÜHENDİSLİĞİ ve ALGI OPERASYONLARINI!’ Karşımızda; Gelecek dönemin anahtarı olan, İki partili sisteminin olmaz ise olmazı, MERKEZ bir Parti konumuna doğru ilerlemekte ve yükselmekte olan, ‘Demokrat – Milliyetçi – Muhafazakâr’ bir ‘MHP ve LİDERİ DEVLET BAHÇELİ’ bulunmaktadır!

Türk Milletinin 24 Haziran İmtihanı -8-

24 Haziran seçimleri ülkemizde, devletimizin yönetim sistemi, özellikle de yasama ve yürütme konumundan yeni bir dönem, yeni bir sistem! 24 Haziran, Cumhurbaşkanlığı hükumet sisteminin yürürlüğe gireceği tarih olması münasebetiyle, başbakanlık ve başbakanlığa bağlı tüm kurum ve kuruluşlar da cumhurbaşkanlığına bağlanmış olacak! Yasama da artık devletin işleyişi zaviyesinden yürütmenin işlerini kolaylaştırıcı, yasa ve kanunlar çıkarmak için çalışacaklar. Yeni dönem veya sistemi,   çarkların veya erklerin bir birlerine karşıt veya karşı rakip olarak durduğu, konumlandığı yüz yıllık  bir dönemin bitişi!. Tüm erklerinde bir birlerini destekleyen, devletimizin işleyişi ve vatandaşlarımızın da işlerinin çok rahat ve kolay bir şekilde yürütülmesi adına eksik taraflarını tamamlayan ve işlerin de seri bir şekilde yürütüleceği bir dönem veya bir milat olarak da tanımlayabiliriz. Şimdiden bu yeni dönemin daha güçlü bir yürütme ve yasama erki ile devletimize, ülkemize, vatandaşlarımıza ve bölgemize de hayırlar getirmesini dilerim.

Geçtiğimiz hafta sonu,  Konya ve Mevlana sevdalısı,  AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Kılıçaslan şehir meydanında yüz binlerle ifade edeceğimiz Erdoğan muhabbetli  Konyalılarla buluştu ve hasret giderdi.  Sayın Cumhurbaşkanımızın bu yaşına rağmen, ülkemiz ve bölgemizin de bulunduğu ateş çemberi ortamındaki performansı ve enerjisinin de artarak daim olmasını Sonsuz Kudret Sahibi Yüce Allah’tan dilerim. Büyük Konya buluşması, Vakit Türkiye Vakti, Vakit Konya Vakti veya Büyük Konya mitingine, Konya şehir merkezi ve otuz bir ilçemizden, havanın sıcaklığı ve oruçlu olduklarına da aldırmadan gelmek suretiyle, meydanları hınca hınç dolduran, bir an dahi olsun enerji ve coşkuları bitmeyen ve tükenmeyen, tüm Konyalı hemşehrilerime, buradan bir kez daha teşekkür ederim. Vatan,  Bayrak, İstikbal, İstiklal, Ezan, Devlet, Millet, aşk ve muhabbetlerinin de 15 Temmuz hain karanlık gecede olduğu  gibi erdemli, iradeli, kararlı ve cesur duruşlarının da  her daim artarak devam etmesini, güçlenmesini ve kaim olmasını  da  dilerim.

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın Büyük Konya buluşmasındaki konuşmaları, yatırım müjdeleri ve diğer detayları, ulusal, yerel basın ve görsel medyadan izlemiş veya dinlemişsinizdir. Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın Konyalılara hitaplarında ki satır aralarında kullanmış oldukları bir kaç cümleyi sizlerle paylaşmak ve bu ifadelerinin de arka planını birlikte okumaya çalışalım. AK Parti 27. Dönem Konya Milletvekili aday listelerinin açıklanması akabinde,  şehrimizdeki fısıltı gazetesi ve siyasi kulislerde, listedeki bazı isimler üzerinden bir kara propaganda ve algı operasyonlarına şahit olduk. Vay efendim, şu isim nasıl aday yapılır! Vay efendim,  şu isim nasıl bu listenin başına veya ortasına yazılır! Şu şu isimler listede nasıl olmaz! Şu isim listede olduğu için oylarımız Cumhurbaşkanlığı seçiminde Recep Tayyip Erdoğan’a fakat TBMM seçimlerinde ise bir başka partiye tercihimizi kullanacağız şeklinde ki algı operasyonları ve kara propagandayı da duymayanımız kalmamıştır! Bu vb. açıklama ve gelişmeler normal midir? Siyasette bunlar sıradan şeyler midir? Siyasette ve özellikle de insanın olduğu her yerde böyle gelişmeler doğaldır ve elbette ki olabilir! Önemli olan bu gelişmeler, algı operasyonları ve kara propagandaya muhatap olan ismin ve bir davanın da lideri konumundaki bireyin dik ve kararlı duruşu ve tüm bu negatif gibi duran gelişmelere yönelik olan açıklamaları çok önemlidir, diye düşünüyorum!

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti iktidarları döneminde, Konya’ya yapılan katrilyonluk yatırımlar ve Konyalıların hizmetine açılan tüm tesisleri neredeyse bir bir sıraladı. Sayın Cumhurbaşkanımızın meydan hitaplarına ‘Tahir Başkan’ vurguları ile başlamaları ve konuşmasına aynen bu şekilde devam etmelerinin de çok dikkate değer olduğunu düşünüyorum. Tahir Başkan,  aday adaylık sürecinde istifasını vermiş ve Selçuklu Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay, Konya Büyük şehir belediye başkanı olarak büyük şehir meclisinden seçilmişti.  Sayın Cumhurbaşkanı, Tahir Başkan döneminde Konya şehir merkezine yapılan, yollar, köprüler, alt geçitler, parklar, bahçeler, daha aklımıza gelmeyen ve burada sayamadığımız birçok yatırımları, hizmetleri, çalışmaları ve başarılarından dem vurdular. Sayın Cumhurbaşkanımız Konya’daki birkaç isim ve otuz sekiz ilimizde aynı şekildeki adaylar üzerinden yürütülmeye çalışılan tüm kara propaganda ve algı operasyonlarına, AK Parti davasının merkezi,  yürütücü ve yüklenicisi konumunda bulunan, kadim Anadolu medeniyetimizin de kurucusu, nüvesi ve mayasını teşkil eden Konya’dan gür bir seda ile cevap verdiği ve tüm bunları da yok hükmüne getirdiği kanaatindeyim.  Şimdi sormak gerekir; Tüm bu algı operasyonları ve kara propagandaya sarılanlara, ne yapacaksınız, Ne diyeceksiniz? Bir cevabınız var mıdır? Davanın sahibi ve lideri tüm bu gelişmeleri çöpe atmış ve yok hükmüne getirmiştir! Var mı bir diyeceğiniz?!

Türk Milletinin 24 Haziran İmtihanı -7-

24 Haziran erken seçimleri, ülkemizdeki yürütme ve yasama açısından yeni bir dönem ve milat olduğunu vurgulamıştık. Anlamayan ve anlamamakta da ısrar edenler için tekrarda Ahsen vardır kaidesi gereğince bir daha anlatmaya ve izah etmeye çalışalım! 24 Haziran seçimleri, normal seçim takvimine 18 ay gibi bir zaman olmasına rağmen neden erkene alınmıştır? Seçimin erken alınmasında devletimizin bekası ve milletimizin de birliği adına içeriden ve dışarıdan başkaca tehditler ve sıkıntılar var mıdır? Bu tehditler nelerdir? Seçim takviminin açıklanması ile birlikte içeride ve dışarıda cereyan eden gelişmeler ve işbirlikçi siyasiler tarafından yapılan açıklamalar normal midir?  Tüm bu gelişmeler neden olmaktadır? Tüm bu yaşanan gelişmeler ve siyasi açıklamalar kendi seyrinde mi olmaktadır?  Arka planı da var mıdır? Yüz yıllardır anlamakta, çözüm üretmekte ve aksiyon geliştirmekte zorlandığımız için bu tür gelişmelerde çok büyük değerlerimizi kaybettik, gelişmemizi, kalkınmamızı geciktirdik ve günümüzde halen kaybetmeye devam ediyoruz! Artık yeter demenin vaktidir! Artık yeter! Artık, Devlet yönetim sisteminde yeni bir dönem ve sürecin başlamasının şimdi tam vaktidir.  Tekrarı olmayacaktır, Vakit şimdi!

Küresel güçler ve finans çevrelerinin çıkarları zaviyesinden Türkiye Cumhuriyeti Devleti ne kadar kullanışlı, ne kadar söz dinleyen ve ne kadar da kontrol edilebilir bir konumda olması çok elzem ve önemlidir. Bu durumdan küresel güçlerin çıkarları açından bir milim kayma olduğu zamanlarda nelerle karşılaştığımız tarih sayfalarımızda doludur; Darbeler, muhtıralar, post modern darbeler, ekonomik ve sosyal krizler! Sosyal, Siyasi ve ekonomi tarihimizdeki tüm bu darbeler ve krizler neden olmaktadır? Bu darbelerde kaybedilen beşeri ve ekonomik değerlerle ülkemiz kalkınmış ve gelişmiş ülkeler sınıfında olabilirdi! Muasır medeniyet seviyesi, sosyal ve bireysel olarak da daha müreffeh bir toplum olabilirdik! Türk Devleti ve asil Türk milletinin kalkınmış ve gelişmiş olması kimleri rahatsız etmektedir?  Neden? Mazlum milletlerin umudu konumunda olan asil Türk milletinin uyanmaması,  gelişmesi ve kalkınmasını da tamamlamış güçlü bir devlet olmaması için küresel güçler ve işbirlikçiler tarafından ne gerekiyorsa yüz yıllardır yapılmaktadır! Artık yeter! Artık, Türk Devleti ve asil Türk Milletinin ayağa kalkma ve mazlum milletlerin umudu adına büyük ve güçlü bir devlet olma vaktidir!

24 Haziran erken seçim tarihinin açıklanması, aday adaylığı süreci, sonra da adayların açıklanması ve YSK’ ya da listelerin tesliminden sonraki süreçte, kara bir propaganda ve algı operasyonlarına şahit olmaktayız.  Tüm bu kara propaganda ve algı operasyonlarını içeriden kimler yapmaktadır? Kara propaganda ve algı operasyonlarına da dışarıdan destek olan küresel ve başkaca güçler var mıdır? Hadi canım dediğinizi de duyar gibiyim!  Çok da abarttın, olur, mu böyle şeyler! Türkiye’nin seçimlerine dışarıdan neden karışsınlar ve adamların işleri yok mu dediğinizi de işitir gibiyim!  Algı operasyonları ve kara propaganda bu ülkenin bin yıllık tarihinde ve günümüzde de her saniye olmaktadır!  Neden? Yüz yıl önce bu toplumu da böyle kandırmadılar mı?  Kocaman imparatorluğumuzu da bu şekildeki kara propaganda operasyonları ile yıkıp ve parça parça ettiler!  Milyonlarca insanımızı da böyle zamanlarda kaybettik?  Artık Yeter! Artık,  Bölgemiz ve ülkemizde Barış, huzur ve Selamet vaktidir!

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan; Türkiye yeni bir seçimle birlikte yeni bir yönetim sistemine geçmenin arifesindedir. Hedefimiz önümüzdeki dönemde ülkemizi yasamasıyla, yürütmesiyle ve yargısıyla her alanda daha da ileriye götürmektir. Cumhurbaşkanlığı Hükumet Sistemi ülkemizin 200 yılı bulan yönetim sistemi arayışlarının zirvesidir. 1920’de açılan Büyük Millet Meclisi ve Cumhuriyetimizin kuruluşu milli iradenin en büyük şahlanışıydı. Cumhurbaşkanlığı Hükumet Sistemi, dünyanın ve bölgemizin içinden geçtiği büyük dönüşümden ülkemizin hedeflerine ulaşarak çıkması bakımından büyük bir imkandır. Gelin Türkiyeyi 2023 hedeflerine hep birlikte ulaştıralım. Gelin çocuklarımıza 2053 ve 2071 vizyonlarını hayata geçirebilecekleri bir zemini hep birlikte kuralım. Bunun için biz 24 Haziran seçimlerinde milletimize güçlü Meclis, güçlü Hükumet ve güçlü Türkiye sözü veriyoruz, vurgularının da çok manidar ve dikkate değer olduğu kanaatindeyim. 

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın şahsına karşı vatandaşlarımız tarafından olan güveni ve muhabbeti  sindiremeyen ve bitiremeyen küresel güçler ve içimizdeki işbirlikçiler..  Cumhurbaşkanlığı hükumet sistemi için Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a oyları verebileceği, fakat TBMM seçimlerinde ise başka bir partiye tercihlerini kullanabilecekleri noktasındaki dedi kodu, sufle ve fısıltı gazetelerinin de hezeyanlarına şahit olmaktayız! Neden ve Nasıl? Kim veya kimler yapmaktadır? Böyle bir durum kim veya kimlerin işine gelmektedir? Bağımsız bir Türkiye’den kimler rahatsız olmaktadır? Güçlü bir Türkiye’den kimler sıkıntı duymaktadır?  Vakit, Türkiye vaktidir! Vakit, Bağımsız,  kalkınmış, gelişmiş ve güçlü bir Türkiye vaktidir! Vakit, Devleti ve Milleti ile bütünleşmiş, bir ve beraber Çanakkale’de, Kurtuluş Savaşında ve Yeni kapı’da olduğu gibi kenetlenmiş ve büyük Türkiye vaktidir! Küresel güçler ve işbirlikçiler, patlasalar ve çatlasalar da Bağımsız ve güçlü ve 2023 – 2053 ve 23071 hedefleri doğrultusundaki Türkiye’nin önüne geçemeyecek, durduramayacaktır! Vakit, BİRLİK, BERABERLİK ve KARDEŞLİK vaktidir! Vakit, Ayrılık ve Gayrilik vakti hiç değildir!

Türk Milletinin 24 Haziran İmtihanı -6-

Devlet ve Milletlerin tarihinde  milat, yol  ayrımı ve makas değiştirme dönemleri vardır. Türk milletinin iki bin yıllık tarihinde bunun çok örnekleri vardır. Türk milleti on altı devlet kurup bir yenisini de böyle zor ve sıkıntılı dönemlerden geçerek kurmuştur. Artık bir daha yeni bir devlet kurmayacağız! Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Türk milletinin tarihinden gelen kadim medeniyet ülküsü ‘Devlet-i ebed – müddet’  payidar olması için ne gerekiyorsa yapılacaktır. Ya var olunacaktır, ya yok olacağız, ya da öleceğiz! Başka çaremiz yoktur! Başka çıkışımız, tercihimiz ve seçimimiz de yoktur!  Bundan taviz ve dönüş kesinlikle yoktur! Küresel güçler ve işbirlikçiler, bölgemizdeki yüz yıllık hesap ve oyunları zaviyesinden bu durumu anlamakta zorlanmaktadır! Yüz yıllardır bu asil milleti uyutup ve uyuşturduklarını zannedenler, 15 Temmuz hain darbe işgal ve teslim kalkışmasında bu asil milletin küllerinden yeniden doğuşunu ve uyutulan devin uyanışı ile yüz yüze gelmişlerdir. Hesap ve planlarında olmayan bir durum! Son dönemlerde yaşadıklarımız tüm bunların artçı saldırılarıdır! Gelecekler! Gelmeye de devam edecekler! Ellerinde ne kadar enstrümanları varsa, teslim alabilmek veya olmadı denetim altına alabilmek için gelecekler! Dünya hegemonyal konumları için yine gelecekler!  Teslim olmayacağız, yüz yıl önce olduğu gibi!

Küresel ve büyük güçler, ikinci dünya savaşı döneminde dünya ticareti ve para konusunda bir anlaşmaya vardılar. Artık para ve ticareti de kontrol altına almak istiyorlardı.  Onlara danışmadan ve sormadan uluslar arası ticareti de yapamazdınız!  Para ve ekonomik çıkarları üzerinden yeni bir dünya savaşının çıkmaması için ne gerekiyorsa bu anlaşmaya yazdılar. Çıkarların uyumu çerçevesinde burada bir anlaşma sağlanmıştı. Küresel güçler ve bu anlaşmaya imza atan devletlerin çıkarları her şeyin üzerindeydi! Diğer dünya devletleri mi? Bizimle beraber çalışmak zorundadır! Çıkarlar tersine döndüğü zaman ne olacaktı?  Demek ki Savaş kaçınılmazdı! Dünya halkları Savaşı beklemek zorunda ve savaş kapılarında!  Dünya halkları da böyle bir durum ve felaket ile korkutuluyordu! Neredeyse bir asır önce anlaşmaya vardıklarında 44 ülke ile yola çıkanlar,  yeni bir güç ve devlet ortaya çıkınca ne olacaktı? Bize sormadan danışmadan hiçbir devlet dünya ölçeğinde ve bölgesinde güç olamazdı?  Bizim kurmuş olduğumuz sistemin dışında nasıl güç olabilirdiniz? Yani Dünya 5’’ten küçüktü! Öyle değil mi? Bir tarafta dünyanın 190 ülkesi diğer tarafta ise beş küresel devlet! Dengeye bakar mısınız?  Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, tüm bu yaşananlara karşılık  ‘Dünya Beş’ten Büyüktür’ şeklinde  bu beşlinin yüzlerine karşı neden söylemektedir?! 190 dünya devleti,  beş küresel büyük devlet edemiyordu! Düzen bu, yerseniz! Kabul ederseniz! Aksi halde silahlarımızla veya ekonomik saldırılarla tepenize bineriz mi demek istiyorlardı! Başka ne diyebilirler! Çünkü çıkarlarına aykırı olarak hareket edenler bulunuyordu!

Küresel güçlerin ikinci dünya savaşı döneminde kendi aralarında varmış oldukları ekonomik ve para anlaşmasına kabaca bir bakalım. İkinci Dünya Savaşı sonralarına doğru müttefik ülkelerin ABD’nin  Bretton Woods kasabasında toplanarak kararlaştırdıkları uluslararası ticaret ve finans düzenine Bretton Woods sistemi denir. Burada ilk defa bu kadar geniş kapsamlı bir ekonomik ve siyasi bir işbirliğinin temellerinin atılmıştır. Bu bağlamda Amerika’nın en büyük isteği ülkeler arasındaki ticari sınırlamaların azaltılması, gümrük bariyerlerinin kaldırılması ve cari işlemler dengelerinde sorun yaşayan ülkelere parasal fon sağlayacak uluslararası kuruluşlar, IMF ve Dünya Bankası  kurulması!. Bretton Woods düzenin en önemli kaygısı tekrar Birinci ve İkinci Dünya savaşları gibi felaketlere tanık olmamak üzerine kuruluydu; ABD ve müttefik devletlere göre bu sorunun çözümü Liberal bir ticaret politikasına dayanıyordu. Çıkarların Uyumu (Harmony of Interest) tezine göre eğer devletler ortak ekonomik çıkarlar ile birbirlerine adapte olurlarsa bu durum, Dünya savaşı çıkma olasılığını düşürecekti.

MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli 27. Dönem Milletvekili Aday tanıtım toplantısında yapmış oldukları konuşmalarında; Cumhurbaşkanı ve Milletvekili Genel Seçimlerinin normal tarihi 3 Kasım 2019 olarak açıklanmıştı.  Ancak, Türkiye çok tehlikeli bir sürece girmiştir. Küresel ve bölgesel ayak oyunları fazlalaşmıştır. 3 Kasım 2019 yüksek bir belirsizliğin markajında bulunuyordu. 16 Nisan referandumunda milletimiz tarafından tescil edilmiş Cumhurbaşkanlığı Hükumet Sisteminin bir an önce uygulamaya geçilmesi elzemdi. İşte görüyorsunuz, son günlerde döviz üzerinde çok ciddi ve fahiş bir oyun vardır. Spekülatörler, ederi ve gideri bir dolar olan namussuzlar döviz kurunu suni şekilde yükselterek 24 Haziran üzerine ambargo koymaya çalışıyorlar. Üstelik dövizin inmesini OHAL’in kalkmasına bağlayan şuursuzlar, Türkiye karşıtlarına el sallayan çapulcular türemiştir. Bu karanlık senaryolar hep aynı mahfillerin işidir. Tezgah bildik, figüranlar tanıdık, iç ve dış düşmanlar karşımızdadır. Ekonomik çöküntüden, döviz kurunun tırmanmasından memnuniyet duyup bunu siyasi ranta çevirme hazırlığı içinde olan kim varsa, buradan açık olarak söylüyorum, alayı vatan hainidir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti dövizle kurulmadı, dövizle yıkılmaz ve yıkmaya da kimsenin gücü yetmez. Türk milleti, inen çıkan dolarla var olmadı, onsuz da bir şey kaybetmez. Türk milleti, 24 Haziran tarihinde oyunları boşa çıkaracak, bunların heveslerini kursaklarında bırakacaktır, şeklinde yapmış oldukları vurgu ve sözlerinin,  devlet ve millet olarak son yıllarda ve özellikle de son günlerde yaşamakta olduğumuz ekonomik saldırıların da normal, sıradan, hayatın ve ekonominin kendi seyrinde olmadığı zaviyesinden çok manidar olduğunu düşünüyorum.

 

Türk Milletinin 24 Haziran İmtihanı -5-

24 Haziran Erken seçimleri ülkemiz için yeni bir dönemin başlangıcı! Bir Milat ve Yönetim olarak Yeni bir Sistem!  Bu yeni dönem ve sistemden memnun olmayan içerideki ve dışarıdaki güçler koro halinde bağırmaktalar! Neden bağırıyorsunuz? Size ne oluyor? Bu ülkenin gerçek sahibi olan asil Anadolu insanımız Türk Milleti değil mi?  Yüz yıllardır borularınızın ötmekte olduğu devlet yönetimi ve millet elinizden mi kayıyor?  Bu asil Millet yeni bir dönemin başlaması için ortak irade ile karar veriyor ve bu yeni dönemden menfaatleri ve çıkarları kesilecek olan tüm kesimden çok sıkıntılı ve rahatsız! Ne yapalım? Acı reçeteyi içmekten vazgeçelim mi? Beyefendiler rahatsız olacaklar, çıkarları zarar görecek ve keyifleri de kaçacak diye! Ne diyorsunuz?

21 Mayıs tarihi itibari ile 24 Haziran erken seçime girecek olan partilerimizin adayları Yüksek Seçim Kuruluna teslim edildi.  Aday adaylık sürecinde sahada koşturan bu ülke sevdalısı tüm dostlarımızı da tebrik eder, başarılar dilerim. Listelere giren tüm adaylara da şimdiden Hayırlı olmasını Yüce Allah’tan niyaz ederim. Siyaset bir tercih meselesidir! Makamlar ve bazı maddi kazançlar ise sadece nasip işidir! Siz sebeplere tevessül edersiniz fakat hakkınızda Hayırlı olamayabileceği ve Sonsuz Kudret Sahibi Yüce Allah bizleri de çok sevdiği için nasip etmemiş olabilir! Ne diyorsunuz?  Sizin hayır sandığınız şeylerde şer; Şer sandığınız şeylerde ise hayır vardır, ALLAH (C.C) bilir, fakat siz bilmezsiniz, kaidesi gereğince! Bireyin hayat düsturu bu değerler olmalı değil midir? Yoksa rastgele ve dek gele şeklinde midir? Ne buyurdunuz?

Aday listelerinin Yüksek Seçim Kuruluna tesliminden sonraki süreçte siyasi partilerde aday adaylarından kişisel memnuniyetsizliklerden kaynaklı, aykırı, duygu yüklü ve uç sesler duyar olduk! Normal midir? Tabii ki normaldir!  İnsan yaratılış gereği acizdir ve etten, kemikten yaratılmış, duyguları olan zavallı bir varlıktır! İnsan bazen bu duygularının esiri olabilir! Hayat duygularımızı kontrol edebildiğimiz derecede başarı ve huzur getirecektir! Birey için önemli olan zaten iç huzura ermek değil midir?  Makamlar geçici değil midir? Hangi makam baki kalmıştır, sade insan olmaktan başkaca!  Seçime girecek partilerden sadece AK Parti aday adayları ve toplumun bazı kesimlerinden gelen karşı sesleri de kabaca incelemeye çalışalım!

Listelerin açıklanması akabinde bireysel kırgınlıklar,  istifalar, duygu yüklü konuşmalar ve üyesi olduğu siyasi partiye,  inandığı, güvendiği liderine de yakışık almayan ifadelere şahit olduk! Tabii ki doğaldır ve olacaktır! İnsanın olduğu yerde, her şey ama her şey normaldir ve böyle gelişmeler ve açıklamalar olabilir! Neymiş efendim, şu aday benden daha kalitesiz!  Neymiş efendim; Şu isim listede olduğu için ben partime oy vermeyeceğim!  Genel merkez yönetim sesimizi duymuyor! Artık zamanı geldi! Cumhurbaşkanlığı seçiminde inandığı liderine vereceğini fakat TBMM milletvekili seçimleri için bir başka siyasi patiye oy kullanacağını beyan eden ifadelere şahit olduk! Beyler ne yapıyorsunuz? Ne yaptığımızın bilincinde ve sonuçlarının da farkında mıyız? Yüz yıl önce aynı kaygılar, bireysel ve insan olmaktan kaynaklı aciz ve duygu yüklü bakış açımızla bir devi küresel güçler ve işbirlikçiler mahareti ile hain bir darbe sonucu indirdik! Sonuç! Hüsran! Kan ve gözyaşı! Talan ve yağma! Milyonlara insanımızın canına mal oldu! Milyonlarca kilometrekarelik vatan toprağımızı kaybettik ve bu topraklarda kan ve sömürü halen devam ediyor! Peki, bu vebali ve sorumluluğu da taşıyabilir miyiz?  Taşıyabilirim diyenler çıksın meydana!

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın bir kaç yıl önce, yine böyle gelişmeler ve dedikodular karşısında,   AK Parti grup toplantısında yapmış oldukları veciz bir konuşmaları hatırıma geldi, konumun ehemmiyetine binaen siz çok değerli okuyucularımla paylaşmak istedim.  Sayın Cumhurbaşkanımız;  “Af edersiniz, yazılı veya görsel medyanın fiskos gazetelerinden veya kulislerden duyduğu şeylerle, ortaya çıkanlarla bu ülkeyi yönetebilir miyiz? Onun şurada medya mensubu varmış. Bunun burada bir tanıdığı, bağlantısı varmış. O, onunla görüşüyormuş. Bu bununla görüşüyormuş… Bu nedir Allah aşkına?!
BEYLER, ÜLKE YÖNETİYORUZ, ÜLKE… DEVLET ve MİLLET YÖNETİYORUZ, DEVLET ve MİLLET..  ÇOCUK OYUNCAĞI DEĞİL…’’

 

Türk Milletinin 24 Haziran İmtihanı -4-

24 Haziran erken seçimlerinin ülkemiz,  özellikle de mazlum milletler ve gömül coğrafyamız çerçevesinden çok manidar olduğunu sürekli olarak hatırlatmaya ve vurgulamaya çalıyoruz. Neden? 24 Haziran seçimlerinin başarı ile geçilmesinin akabinde devlet yönetim sistemi açısından yeni bir tarih ve milat olacağını da! Yönetim ve Yürütme olarak Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemine geçilecektir!  Erklerin çatışma ve kavgalarından kaybettiğimiz yıllar ve değerler çerçevesinden tüm bu gelişmelere baktığımızda, devletin bekası ve milletimizin birliği için erklerin kavga ve çatışma kültürü ve mantalitesinden kurtulacaktır. Nasıl olacak dediğinizi de duyar gibiyim! Devlet yönetim sistemimiz bina edilirken, asil Türk milleti,  bir daha Dünya siyasetine yön ve karar verici olarak çıkmaması için tüm kurum ve kuruluşları ile devlet yönetim sistemimiz çatışma ve kavgadan besleniyordu! Varlık sebepleri sadece kavga ve çatışma diyebiliriz!  Kavga ve çatışma ile yüz yıllardır enerjimizi ve değerlerimizi içeride tükettik! Artık YETER!

Bölgemizde, mazlum milletler ve özellikle de gönül coğrafyamızda her gün,  neredeyse her dakika,  kötü bir haber, bir zulüm ve katliam görüntüleri ile sarsılıyoruz! Dünyaya ve tüm insanlığa yüz yıllarca Adalet ve Hakkaniyet dağıtmış ve timsali olmuş asil bir Milletin fertleri ve mensupları olarak elimiz ve kolumuz bağlı bir şekilde durmaktan dolayı da tabii ki kahroluyoruz! Güç, güçlü olmak ve bir, beraber ve bütün olabilmek işte tam da böyle zamanlar için çok gerekli ve çok manidardır! Dünya yönetim sistemi sadece güç ve güçlüden yana bir konumdadır! Neden, Dünya 5’ten Büyük dediğinizi de duyar gibiyim! Dünya 5’ten büyük olduğunu gösterebilmek için öncelikle tabii ki güçlü olmalısınız ve bu güç ile birlikte de öncelikle iradeniz, insanlık onuru için erdeminiz ve tabii ki sonra da tüm bu değerleri de harekete geçirecek cesaretiniz olmalıdır! Türk milletinde bu değerler sistematiği her daim vardır!  Yüz yıllardır bu asil milleti biraz uyuttular, biraz uyuşturdular sadece o kadar! Türk milletinin derinliklerindeki bu değerleri yok ettiklerini zanneden küresel güçler ve işbirlikçilerin son dönemlerde ve şu günlerdeki saldırıların neyin nesidir?  Sıradan ve normal gelişmeler midir? Yoksa yüz yıllık planlı ve hesaplı olaylar ve gelişmeler zinciri midir?  15 Temmuz hain ve karanlık işgal gecesinde, yüz yıllardır, küresel ve işbirlikçiler maharetiyle uyutulan ve uyuşturulan asil TÜRK Milleti DEVİ UYANDI! Zalim ve zulmeden güçlere, günaydın ve geçmiş olsun demekten başka bir şey diyemiyoruz!

Türkün, Türk milletinin ve Türklerin kurmuş olduğu devletlerin, Dünya milletleri ve tüm insanlık için Adaleti dağıtmak ve Hakkaniyeti de temsil etmekten başkaca bir ilkesi, duruşu ve mefkuresi olmamıştır.  Peki, nedir bu Türk milletinin Adalet ve Hakkaniyet ideali? Adalet ve Hakkaniyet;  Hak sahibine hakkını vermek, haksızlıktan kaçınmak, haksızlığı düzeltmek ve ölçülü hareket etmek manasına gelir. Adaletin ve Hakkaniyetin zıddı, zulüm, işkence, yıkım ve insafsızlıktır.  Türkler tarihin hiçbir anında bu kelimeler ve kavramlarla anılmamıştır! Türk milleti tarihin hiçbir anı ve hiçbir konuda emperyalist bir zihniyet taşımamış, kılıçlarını çekip zulüm ve baskı ile insanlık şeref ve haysiyetini lekelememiştir. Girdikleri yerleri harabeye çevirmemiş, fethettikleri ülkelerin kültür varlık ve kaynaklarını yakıp, yıkıp ve kurutmamıştır. William Pih; Türkler hiçbir zaman Adaletsizlik ve Hakkaniyetsizlik yapmamışlar, fakat bunun hep kurbanı olmuşlardır, der. Kaş garlı Mahmut; Türkler ile beraber olan kavimler aziz oldu. Böyle kavimler, Türkler tarafından her arzularına eriştirilmiş. Türkler himayelerine aldıkları milletleri de kötülerin şerrinden korudu, der.

Nemrut’un askerleri, İbrahim    Peygamber’i mancınıkla ateşin tam orta yerine atacaklar ve bu sırada bir karınca ağzında bir damla su ile telaşla ateşe doğru gidiyormuş.  Başka bir karınca onun bu telaşını görüp sormuş;  Acele ile nereye gidiyorsun? Karınca:  Haberin yok mu? Nemrut, İbrahim Peygamber’i ateşe atacakmış, su götürüyorum.  Diğer karınca kahkahalarla gülerek demiş ki; Ne kadar büyük  bir ateş, senin bir damla suyun ateşe ne yapabilir ki?  Bir damla su taşıyan karınca; Olsun, hiç olmazsa HANGİ TARAFTAN olduğum anlaşılır, der.

24 Haziran erken seçimlerinin ülkemiz, milletimiz, bölgemiz, mazlum milletler ve gönül coğrafyamızdaki zulüm ve katliamlara Dur diyebilmek için çok önemli olduğunu, dilimiz döndüğü, kelimelerin kifayet ettiği ve kalemimizi de oynatabildiğimiz kadar hatırlatmaya çalışıyoruz. Bu seçimlerle devlet yönetim sistemi açısından yeni bir dönem ve Milat olduğunu da vurguluyoruz!  24 Haziran erken seçimlerinin Türk Milleti ve Türkiye’nin seçimi olduğunu! 24 Haziran erken seçimleri yüz yıllardır sömürü ve zulüm altında inim inim inleyen tüm mazlum milletler ve insanlık için de bir KADER seçimidir! Hangi taraftayız! Tarafımız belli olsun! Bitaraf olan bertaraf olur!

 

Türk Milletinin 24 Haziran İmtihanı -3-

24 Haziran erken seçimlerinin ülkemiz ve özellikle de bölgemize huzur, barış ve selametin gelebilmesi, bir damla petrol için masum insanların ölmediği ve oluk oluk kanın da akmadığı, yeni bir döneme girilebilmesi çerçevesinden çok manidar olduğunu, yazılarımızda sürekli olarak vurgulamaya çalışıyoruz. Küresel güçler ve küresel finans çevreleri zaviyesinden bölgemizdeki çıkarları her şeyin ama her şeyin üstündedir!  İnsanlık Onuru ve değerler sistemi nafiledir! Dünyaya insanlık, adalet ve bazı değerleri muasır medeniyet ilkeleri açısından pazarlamaya ve dayatmaya çalışanların samimiyet ve insanlıktan ne kadar uzak olduğunu da böyle zamanlarda ancak test edebiliyor ve görebiliyoruz! Dünyaya ve tüm insanlığa, Adalet ve Hakkaniyetin yeryüzündeki yegane temsilci sadece asil TÜRK milleti olmuştur. Tarihin tozlu sayfaları bunların canlı örnekleri ile doludur. Asil TÜRK Milleti, Tarihin her evresinde, mazlum milletlerin hem koruyucusu ve hem de hamisi olma özelliğini de devam ettirmiştir. Bunun için illa ki küresel bir güç ve güçlü konumda olmanıza da gerek yoktur.  Birey ve devlet lideri olarak, sadece durduğunuz ve bulunduğunuz yeri, söylem ve eylemlerinizi insanlık onuru adına sorgulamanız ve kontrol etmeniz yeterli olacaktır!  İmanı bir test değil midir; Bir kötülük gördüğümüzde düzeltebilmek için ‘eylem ile söz ile ve kalben buğz’  edebilmek! Sonsuz kudret sahibi Yüce Allah, biz kullarını bir kötülük karşısında eylem, söz ve imanın da en zayıf hali olan buğz konumunda müdahale edebilen, eylem geliştirebilen ve imanı imtihanı da geçebilen kullarından eylesin! AMİN!

Küresel güçler ve küresel finans çevrelerinin dünyamızdaki insanlık onuru ve değerler diye bir dertlerinin olmadığını da günümüzde ve gözümüzün önünde film izler gibi cereyan etmekte olan katliam ve zulümler karşısındaki suskunlukları ve gelişmelere şöyle bir baktığımızda anlayabiliyoruz. Böyle zamanlarda, her birey ve devlet adamı sadece cibilliyetini icra edecektir; Farklı bir şey ve davranış beklemek aptallıktır, ahmaklıktır ve sadece safdilliktir! Cibilliyeti belli olanlardan farklı bir duruş ve eylem sergileyecekler ümidi içinde olduğumuz ve beklediğimizden dolayı da her daim kaybediyoruz!

Son günlerde, Dünya geneli, bölgemiz ve ülkemizdeki olaylar ve gelişmelere kabaca bir bakalım. Fransa’da kendisinin aydın oluğunu iddia edenler ve eski Cumhurbaşkanının da dâhil olduğu bir güruh, İnsanlığın kurtuluşu ve tek ümidi son din İslam ve Kuranı Kerimdeki bazı ayetlerin kaldırılması gerektiğine dair zırvalarına şahit olduk! Normal midir? Tabii ki!  Endonezya’da meydana gelen DAEŞ saldırılarına neler demeli? Hem de baba ve oğul bir aile tarafından tertiplenmiş! İnanabildiniz mi? Tam bir tiyatro; Hem de küresel! DAEŞ ne zaman hortladı ta oralarda?  DAEŞ ile savaşması için Suriye bölgesinde dünya devletleri olarak koalisyon orduları kurmadınız mı? ABD’nin İsrail’deki elçilik binasını İsrail’in kuruluş yıl dönümünde, bir bayram şenliği edasında taşıma kararı alması ve uygulaması da mı rastlantıdır? Hiçbir plan, hesap ve büyük oyun yok mudur?  Amma da büyüttün! Tam bir paranoyak ve komplo teorisyeni oldun dediğinizi de duyar gibiyim! INTEL’in CEO’su Andrew Grove’in ‘Yalnızca Paranoyaklar Ayakta ve Hayatta Kalabilir’, kitabı ve ifadesinde olduğu gibi!  Aynı gün ve saatlerde Filistinli kardeşlerimizin vatan toprağındaki tüm bu gelişmelere imanı bir duruşla tepki göstermeleri ve İsrail askerlerinin de gerçek mermilerle savaş açması, katliamlar yapması normal ve sıradan mıdır?  Ülkemizi yönetim ve denetim altına alabilmek için her yolu deneyen ve başarı elde edemeyenler,  15 Temmuz karanlık gecesini yaşatanlar, son günlerde ekonomi ve özellikle de döviz kurları üzerinden SALDIRIYA ve HAREKETE geçmişlerdir! Peki tamam anladık, tüm bu olaylar, katliamlar, sıradan, normal ve spontane gelişmeler midir? Hiç sanmıyorum! Öyle olduğunu düşündüğümüz ve değerlendirdiğimiz için yüz yıllarımızı, milyonlarca insanımızı ve milyarlarca dolar ekonomik değerlerimizi kaybettik! Gelecek bir yüz yılı daha kaybetmeye ne TÜRK DEVLETİ, ne TÜRK MİLETİ ve ne de TÜRK – İSLAM DÜNYASI olarak, ne lüksümüz ve ne de mecalimiz vardır!

24 Haziran erken seçimleri ülkemiz ve bölgemiz adına yeni bir DÖNEM ve MİLAT olduğunu da sürekli olarak vurgulamaya ve hatırlatmaya çalışıyoruz. Eskilerin ifadeleri ile Güzel olan şeyleri, yüz seksen defa tekrar etsen de güzeldir, kaidesi gereğince, biz de dilimiz döndüğü ve kalemimiz de el verdiği kadar tekrar tekrar hatırlatmaya çalışıyoruz! Türkiye Cumhuriyeti Devleti kuvvetler ayrılığı ilkesi çerçevesinde ve bu kuvvetlerin kavgalarından kaybettiğimiz yıllar ve değerler örneklikleri de dikkate alarak, daha güçlü yasama, daha güçlü yürütme ve daha bağımsız bir yargı dönemine geçilecektir. Her bir KUVVET TÜRK Devletinin kalkınması, İstikbal, İstiklali ve Milletimizin de Birliği, Beraberliği adına YEK VUCUT olarak sadece görevlerini yapacaktır! Başkaca bir seçeneğimiz yoktur! Başkaca bir seçimimiz de yoktur! Küresel güçler ve finans çevreleri kontrol ve denetimleri altına alabilecekleri, yönetebilecekleri veya teslim alabilecekleri bir TÜRKİYE için her bir koldan ve yönden saldırıya geçmişlerdir. Karar, tercih ve SEÇİM bizimdir, asil TRÜK MİLLETİNİNDİR!