Güven, bireysel ve toplumsal sağlıklı bir ilişkinin en önemli unsurudur! Güven, yalnızca bir duygudan ibaret değildir! Güven; dürüstlük, açıklık, şeffaflık, tutarlılık, sadakat, yakınlık, bağlılık ve tahmin edilebilirlik gibi kavramdan oluşan çok kapsamlı bir olgudur!
Bireysel ve toplumsal güvenin olmadığı durum, kurum ve toplumda kaos olur! Tam da bugün yaşamakta olduğumuz ekonomik kriz gibi! Kişi, fiziksel ve duygusal olarak güvenmediği birini hayatına almak istemez! Güven, birine herhangi bir kaygı, kuşku ve tereddüt duymadan bağlanmak ve inanmaktır!
Size karşı dürüst, yakın ve destekleyici olduğuna inandığınız kişiye güvenirsiniz! Bu inancı oluşturan şey; kişinin tavır, davranış ve kişiliğiyle verdiği taahhüt ve o kişiye güvenmek sizin yaptığınız bir seçimdir!
Güven duygusu, kendimiz, karşı taraf ve ilişkiler hakkında olumlu düşünce ve duyguların oluşmasını sağlar! Güven, ilişkilerdeki sorun ve çatışmaların çözümünü kolaylaştırır! Güven ile güvensizlik arasındaki ince çizgiyi bir kere geçtikten sonra geri dönülemez! Yalan, aldatma, dürüst olmama ve tutarsız davranışlar, güveni geri dönülmez çizginin ötesine geçirir!
Sosyal barış, huzur, istikrar ve adaletin tesisi için hem emin ve güvenilir olmaktan dem vuracağız, hem de rotasız ve belirsiz bir minvalde, emanet ve güveni zedeleyen sözler ve davranışlar sergileyeceğiz! Böyle bir durumda, ya aklımızı oynatmış olmalı ya da başkaca bir hesap veya plana hizmet ediyoruz, demektir!
Peki, bu hesap veya plan ne olabilir ki? Yoksa Kadim bir AKIL tarafından bilinçli bir şekilde konsolidasyonun tam olarak gerçekleşmesi adına mı yapılmaktadır? Sadece soruyorum!
Son günlerdeki döviz fiyatlarını tüm vatandaşlar, belirsizlikten kaynaklı, güvenlik endişeleri içinde izliyor! Neden acaba? Döviz olarak sermayesi veya borcu olmayanların da bu kaygıları taşıması, güvenlik duygusu ve kavramın yapısına işaret ediyor! Neredeyse tüm devlet ve toplumların dışa bağımlı hale geldiği bir sistemde, döviz fiyatı temel ihtiyaçlar dâhil bütün ürünlerin fiyatını belirleyen asli unsura dönüşmüş durumdadır!
Döviz kurlarındaki yükseliş ve yansıması, temel ihtiyaçların fiyatlarının anormal olarak yükselmesi, geleceğe yönelik bir güven problemine şahit olmaktayız! Peki, neden? Çözümü nedir diye bir soru aklımıza gelebilir!
Siyaset kurumu ve ekonomiye olan güveni, Büyük ve Güçlü Türk Devleti hedefleri çerçevesinde, kuruluş ve diriliş dönemlerinde olduğu gibi Kurucu İrade ve Diriliş Erleri, güven veren ve güveni de inşa eden yeni yüzler ile yeniden ihya etmek gerekir, diye düşünüyorum! Sosyal, siyasi ve ekonomik istikrar, ulusal güvenliği de beraberinde getirecektir!
Ekonomi güvenliği, ulusal güvenlik tartışmalarının temel konularından biri haline gelmiştir. Ekonomi güvenliği aynı zamanda ulusal güvenlik demektir! Günümüz dünyasında tehdidin nereden geldiği ve düşmanın kim olduğunun net olmaması, güvenlik tanımının muğlâklaşması, ekonomik güvenlik alanında da hissedilmektedir! Ekonomi güvenliği konusunda sözün fazlasını konunun uzmanı ve ehline bırakmak evla olacaktır!
Soğuk Savaşın bitişinden itibaren siyasi ve askeri güvenlik ile ekonomi güvenlik konularının birbiriyle örtüşmeye başladığından bahsedilir! Yeni güvenlik tehditleri olarak sunulan konuların önemli bir bölümü ekonomik güvenlik konuları olarak görülebilir!
Güven ruh gibidir, terk ettiği bedene asla geri dönmez! Güven, tek kullanımlıktır! Özgüven, insanı bazen uçuruma itebilir! Hiçbir şey güvenden daha önemli değildir! Panzehire güvenilerek, zehir içilmez! Güven duygusu bir kere kaybedilir ve sonrası hep şüphedir!
Şimdi güven, ekonomi ve ulusal güvenlik konusunda neden böyle bir yazı yazdığımızı soran ya da eleştiren arkadaşlara, sözün fazlası; ahmak, aptal ve sefihlere söylenir, diyeceğim ve burada duracağım! Anlayana! Anlamak isteyene!
Basireti ve feraseti kapanmış; ahmak ve ruhunu kiraya vermiş olanlar tabii ki anlayamaz! Zaten anlamasını da beklemiyoruz! Bir davanın başarılı olabilmesi için eskilerin ifadesi ile samimi olarak inanmış üç – beş adam yeterlidir! Bir köşe yazarı için de mezkûr durum geçerlidir!