Cumhur, İttifak ve Beka!.

Bugün, bazı kavramları kabaca izah edelim! Millet olarak okumayan ve araştırmayan bir duruma geldik!  Bundan dolayı da çok kolay bir şekilde bir o yana bir bu yana savruluyoruz! Varlık, duruş, karakter ve konumu sağlam olan  bireyi kim, nasıl ve ne şekilde yerinden oynatabilir?! Tabii ki hiçbir şey! Küresel ve emperyalist güçler tarafından yığınlar çok kolay bir şekilde sokak hareketleri ile yönlendirilmektedir. Neden? Dün, Irak, Mısır, Libya, Suriye ve başkaca bölgelerde olduğu gibi! Bugün de Avrupa ve Venezuela’da  yaşananlar gibi! Küresel ve emperyalist akıl, hedefleri ve ulusal çıkarları doğrultusunda her türlü büyük  plan, hesap  ve yüz yıllık oyunu oynamaktan çekinmeyecektir! Dünyanın yönetim sistematiği ve kuralı budur! Anlamadığımız ve taktik strateji geliştiremediğimiz için sorun yaşamaktayız! Millet olarak, okumadığımız için bilim, teknik, sanat ve insanlık  adına hiçbir şey üretemiyoruz! Sadece tüketen bir konuma getirildik! Neden ve niçin?!  İlim Çin’de de olsa, öğrenin, diyen bir dine mensup  ve Peygamberine inanan, Müslüman olduğunu da iddia eden bizlerin haline bakar mısınız! Okumak, araştırmak ve akletmekten ziyade, dedikodu, söylem  ve söylentilerle  ömrümüzü tüketiyoruz! İslam’ın ilk emri de hani oku, diyordu! Kim okuyor?’ Kim araştırıyor?!  Kim yazıyor ve neyi, neden okuyoruz?! Okuduğunu ve  araştırdığını da iddia ve zanneden akademisyen gruba ne demeli, bilemiyorum! Bazı akademisyenler kim ve ne adına, neden ve niçin  yazıyor?  Bilgisi olan var mıdır?!  Vatan, Millet, Sakarya  ve Kızıl Elma  dediğinizi de duyar gibiyim!
 
İbrahim, İbranice, baba anlamına gelen “eb” ve cumhur demek olan “reham” kelimelerinden meydana gelmiştir.  Arapça bir kelime olan cumhur sözlükte, herhangi bir şeyin en büyük kısmı, bir topluluğun çoğunluğu, önde gelenleri,  anlamına gelir. Ebu-l cumhur ise; Cumhurun Babası demektir!  Hz. Peygamber efendimizin Atası Hz. İbrahim aleyhisselamdır! Hz. İbrahim  peygamberin bir diğer vasfı da Halilurrahman olmasıdır! Halil, isminin anlamı ise, hükümdar çocuğu, kaya, demir,  sert demir, dost, sadık, samimi, samimi dost ve  buradaki anlamı ile Allah’ın dostu, şeklinde ifade edebiliriz! Sonsuz Kudret Sahibi Yüce Allah Kuranı Kerimde; Gerçekten Allah, Adem’i, Nuh’u, İbrahim ve İmran soyunu alemler üzerine seçkin kıldı.(3/33) Ey Kitap ehli! İbrahim hakkında niçin tartışıyorsunuz? Oysa, Tevrat ve İncil de ondan sonra indirilmiştir. Siz hiç düşünmüyor musunuz? (3/65 ) İbrahim, ne Yahudi, ne de Hristiyan, fakat o, Allah’ı bir tanıyan, dosdoğru bir  Mümin ve Müslümandı, asla müşriklerden de değildi. (3/67) Doğrusu onların İbrahim’e en yakın olanı, ona uyanlar, Peygamberler ve iman edenlerdir. Allah da müminlerin dostudur.( 3/68) De ki: Rabbım, beni doğru yola iletti. Dosdoğru dine, Allah’ı birleyen İbrahim’in dinine. O, ortak koşanlardan değildi (6/161 ) İşte bugün sizin dininizi kemale erdirdim ve üzerinizdeki nimetimi tamamladım. Sizin için din olarak da İslamı seçtim.( 5/3 ), buyurmaktadır!
 
Cumhur; Çoğunluk, ekseriyet, umumi anlamlarına gelen bir terimdir. Genellikle İslam bilginlerinin büyük bir çoğunluğu ve genel temayülü yansıtmak için, cumhuru ulema terimi kullanılır. Cumhur; halk, topluluk, kalabalık, halk topluluğu,  heyet, takım,  aynı kararı veya hükmü kabul edenler, demektir. Cumhur; Edebiyatta ise Mevlevi ve Bektaşi dergahları dışındaki tekkelerde, tekke de bulunan herkesin iştirak ederek söylediği, topluca okunan ilahilere, makamla veya topluca okunması için yazılmış, dini ve tasavvufi konulu manzumlar denmektedir. Bu yönü ile Cumhur, Dini Tasavvufi Halk Şiirinin nazım türlerinden de  biridir. 
 
Millet;  Çoğunlukla aynı topraklar üzerinde yaşayan, aralarında din, dil, tarih, duygu, ülkü, kültür, örf, gelenek ve görenek birliği olan insan topluluğu ve benzer özellikleri olan topluluk, demektir.  Osmanlı döneminde millet sözcüğü,  bir ırkın mensupları için değil bir dinin mensupları için kullanılırdı. İslam milletinden veya Hristiyan milletinden gibi! Yani, bir Türk ile bir Kürt Müslüman olmaları nedeni ile aynı milletten oluyordu! Dolayısıyla Millet dini bir terimdir. Her dinden olanları bir arada yaşatıp onları idare etmektir.  Cumhur ise o milleti yöneten ulus ve otoritedir. Yani Cumhur, seçilmiş ve yöneten konumundaki  bir ulustur,  bir ırktır!
 
İttifak; Devlet ve  milletlerin, çıkarlarını korumak amacıyla bir araya gelmek demektir! Kavram olarak; anlaşma, uyuşma, bağlaşma, şeklinde de ifade edebiliriz! Uyuşma, birlikte hareket etmek üzere anlaşmak ve  sözleşmek!  Birlikte hareket etmek üzere anlaşmak, bağlaşmak, anlaşma, bağlaşım, birleşmek, birlik ve oy birliği, olarak da izah edebiliriz!
 
Beka, Devamlılık, evvelki hal üzere kalma, sonsuzluk, kalıcılık, ölmezlik, daim ve sabit olma hali! Devletin bekası ve devletin varlığı ile doğrudan alakalı ve egemenliğin en hassas çizgilerini belirlemek için kullanılan bir terimdir. Sosyal ve kültürel yozlaşma, çevresel kirlenme, ahlaki çöküntü gibi konular asla devletin bekasına zarar vermesi beklenmeyen olaylar olarak algılanmaktadır.
 
MHP Lideri Devlet Bahçeli; Yeni 15 Temmuzların yaşanmaması için ön almak zorundayız; bizim meselemiz vatan, millet ve  mili bekadır! Hiçbir başarıya çiçeklerle bezenmiş yollardan gidilmeyecektir! Dava adamı, inanç ve iman adamıdır! Türkiye’nin aciliyet gerektiren sorunları vardır ve doğru siyasetin yapılması da tarihi önemdedir! Halkın yanında olmak doğru tutumdur; çıkarlarımızın akıntısına kapılmadık; Asla taviz vermeyeceğiz, asla vazgeçmeyeceğiz! 31 Mart mahalli seçimleri Türk Devleti ve Türk Milleti için  hayati önem taşımaktadır! Türkiye’nin önünü kesmek isteyenler hazırlık yapıyor! 31 Mart yerel seçimlerinde, Cumhur İttifakı Türkiye’ye tuzak kuranları şaşkına çevirecektir! 31 Mart 2019’da düşman sevindirmeyin ve gevşeklik göstermeyin; Beka uğruna her fedakarlığı yapacağımızı da aklınızdan çıkarmayın! Başaramazsak gök girsin kızıl çıksın, çalışacağız ve ant olsun başaracağız! Zaman milliyetçi ülkücü hareketindir ve zemin ise tüm Türkiyedir! Emperyalist iştah kabarmış, güney sınırlarımızda tehlikeli bir kumar oynanmaktadır, vurgu ve ifadelerinin Cumhur ve İttifak, Millet ve Yönetim, Varlık ve Yokluk, Beka ve Milli, İstikrar ve Seçim kavramları çerçevesinde, yeniden bir  kez daha, fert fert  tefekkür ve tezekkür edilmesi gerektiği kanaatindeyim! 

MESA – ARAP NATO’SU!

Dünyamız her doğan yeni güne büyük bir kavga ve kaos ile uyanmaktadır! Neden? Bugün,  Dünya küresel güçleri ve emperyalist devletler paylaşım masasında artık anlaşma sağlayamamaktadır!  Tabii ki bu durum da dünyamız için kara ve karanlık günlere sebebiyet vermektedir! Venezuela ve Avrupa’daki sarı yeleklilerde olduğu gibi! Daha sayamadığımız dünyanın başka bölgelerinde de cereyan eden ve can yakan  gelişmeler gibi! Birinci ve ikinci dünya savaşları akabinde anlaşan egemen devlet ve küresel güçler bugün neden kavga etmektedir? Neyi bölüşemiyorlar? Yoksa dünya üzerinde kurulmuş olan  birinci ve ikinci dünya savaşları akabinde ki paylaşım sistematiği artık yürütülemiyor mudur? Dünyamız yeni bir sistematiğin eşiğinde midir? Bu iki güçten birisi tasfiye mi edilecektir?! Neden olmasın?!  Dünyamızın huzur ve selameti adına doğru olan böylesi midir? Bilemiyoruz! Yeni masa neden kurulamamaktadır? Kim veya kimler bu masayı dağıtmaktadır?! Neden ve niçin? Küresel güçler ve emperyalist devletler neyin kavgasını vermektedir?  Onlar da  yüz yıllık veya üç yüz yıllık kendi konum ve duruşları adına varlık ve beka savaşı mı veriyor?! Bölge hakları bu kavganın neresinde bulunmaktadır? Bölge halkları bu kavgadan haberdar mıdır? Yoksa bölge halkları günlük iaşe, ekmek kavgası, tele vole, papa razzi ve dünyalıklar ile meşgul mü edilmektedir? Ne buyurdunuz?!

1950’li tarihe geldiğimizde, CENTO diğer adıyla Merkezi Antlaşma Teşkilatı, Orta doğu’da güvenlik sağlamayı ve Sovyetlerin Orta doğu’ya nüfuz etmesini engellemeyi hedef alan bir siyasi birlik olarak kurulmuştur. Irak ve Türkiye arasında imzalanan CENTO’NUN başlangıcı olan Bağdat Paktı’na Pakistan, İran ve İngiltere de sonradan dahil olmuştur. 1958 yılında Irak’taki devim ile mevcut rejim yıkılmış ve Irak pakttan 1959 yılında ayrılmıştır. Irak’ta bu devrim neden yapılmıştır? Merkezi Bağdat’ta bulunan teşkilat, Irak’ın pakttan ayrılmasından sonra Ankara’ya taşınmıştır. Şah rejiminin çöküşü ile birlikte 12 Mart 1979’da Pakistan ve ardından bir gün sonra İran, teşkilattan ayrıldığını açıklamıştır. Şah rejimi neden çöktürülmüştür?!  İran ve Pakistan’ın teşkilattan ayrılmasının ardından, CENTO Daimi Komitesi Eylül 1979 tarihinde teşkilatı feshetmiştir!

Sovyetler Birliğinin 25 Aralık 1991 tarihinde dağılması ve Var-şova Paktının çökmesi karşısında, NATO’nun da tasfiyesi gerekmiştir!  Ancak ABD, NATO üzerinden hem batılı devletleri,  hem de Orta doğu, Asya ve Afrika  bölgesinde hegemonyasını sürdürmek istemektedir! Peki, tek kutuplu bir dünyada ne olmasını bekliyorduk! Almanya, İngiltere ve Fransa, Amerika’nın bu hegemonya planlarına karşı duruşu NATO ittifakının Orta doğu bölgesinde üstünlük sağlamasına da engel olmuştur! Orta doğu’da Türkiye ve İran gibi tarihi olan devletlerin etkinliğinin önlenmesi ve ortadan kaldırılması  hedef olarak belirlenmiş, bu doğrultuda Arap NATO’su, Middle East Strategic Alliance – MESA veya Orta Doğu Stratejik İttifakı,  Amerika’nın binlerce tır dolusu silahı bölgeye getirip, yün binle ifade edilen vekalet ordularına dağıtmasıyla gerçekleştirilmeye çalışılmıştır. Peki, ABD,  bu hareket ile bölgemizde başarılı olabilir mi? Karşılarında eski Türk devleti var mıdır? Türk devletinde iki bin yıllık Devlet ve Millet Aklı yeniden çok güçlü bir şekilde neşv-ü nema bulmakta mıdır? Eski Türkiyeyi özleyen güçler ne yapacakları şaşırmıştır! Çünkü eski Türkiye’de devletin her biriminde, tipi bizden fakat çipi onlardan olan, çok kullanışlı aparatları bulunuyordu! Artık Türk devletinin hiçbir yerinde yoklar; sorun da kürsel güçler ve emperyalist devletler zaviyesinden tam da burasıdır!

Geçmiş dönemde bölgemizin huzur ve selameti zaviyesinden başarılı olan CENTO deneyiminden yararlanılarak,  bugün yeni bir CENTO yapılanması, bölgenin yeniden barışı ve kalkınması için acil bir şekilde devreye sokulmalıdır! Böyle bir yapılanmanın ön koşulları, son gelişmelerle bölgemizde spontane olarak oluşmaktadır. Suriye’nin toprak bütünlüğü adına Türkiye, Rusya ve İran arasında As-tana ve  başka yerdeki  görüşmeler bunun bir göstergesidir! Orta doğu ve Asya bölgesindeki  komşu devletler, bölgenin huzur ve barışı için bir araya gelmek suretiyle kurulacak olan birliktelik veya hareket, emperyalist, hegemonya ve küresel güçlerin bu bölgeye girmesine ve at koşturmasına engel teşkil edecektir! Bam teli dediğimiz yer burasıdır! Küresel ve emperyalist güçler, bölge devletleri ve halklarının bir araya gelmemesi için etnik, dini, mezhebi ve her türlü farklılıklar üzerinden kavga ve kaos planlarını her daim canlı tutulmaktadır! Varlık sebepleri buna bağlıdır! Aksi halde YOKLAR! Yüz yıllardır da bu taktik ile bölgemizde başarıya ulaşmışlardır! Artık yeter! Bugün gelinen noktada,  ABD, İsrail’i korumak ve kollamak üzere,  İsrail’e komşu olan Güney Arap ülkelerini bir araya getiren Arap NATO’sunu kurmak için alt yapı çalışmaları yapmaktadır! Türk Devleti ve İran’ı karşısına alan ABD öncülüğündeki bir ARAP NATO’su hayata geçemez ve başarılı olamaz! Peki küresel güçler neler yapmaktadır?! Bu iki tarihsel kökleri ve devlet geleneği olan halkları kapıştırmak ve bölgemizin de kan gölüne dönmesi için her yolu denemektedir!

MHP Lideri Devlet Bahçeli; Suriye’nin kuzeyini kapsamına alan olaylara her gün yenisi eklenmektedir. Emperyalist iştah kabarmış, güney sınırlarımızda tehlikeli bir kumar oynanmaktadır. Terör örgütlerini Kürtlerle ilişkilendirmek vahim bir suçtur. İnanıyorum ki Kürt kardeşlerimiz Trump’ın tuzağına düşmeyecektir. Temennim 30 km’lik güvenli alan, hakimiyetimiz altında bulunmasıdır. ABD, YPG / PKK’yı himaye altına almak, bu terör örgütlerini Kürt kardeşlerimizin temsilcisi saymak adına karanlık bir kampanyayı tedavüle sokmuştur, vurgu ve ifadelerinin bölgemizde oynanan yüz yıllık büyük oyun ve  sinsi planı görmek, anlamak, anlamlandırmak ve taktik stratejiler geliştirebilmek, ülkemiz ve bölgemizin de huzur ve barışı adına çok manidar olduğunu düşünüyorum! 

Dünya Başarılı Üniversite Sıralaması!

Geçtiğimiz günlerde, dünyada ki tüm üniversiteleri  başarı sıralamasına göre değerlendiren  bir  kuruluş liste yayınladı. Listeye kabaca baktığımızda, şehrimizdeki üniversitelerden Selçuk Üniversitesini, Türkiye sıralamasındaki listede  başlarda göremiyoruz! Bununla idare edeceğiz artık! Yine de Selçuk Üniversitesi rektörü ve yöneticilerini tebrik eder, başarılar dilerim. Bir sonraki başarı sıralamasında ülkemiz ve şehrimizdeki üniversiteleri daha üst sıralarda görmeyi de ümit ederiz! Neden olmasın!  Türkiye’deki devlet ve vakıf üniversiteleri ilk 500 içinde neden yoklar? Üniversite rektör, yönetici ve akademisyenlerinin bu konuda bir kaygısı var mıdır?!  Değerlendirme kuruluşları tarafından her yıl yayınlanan üniversite başarı sıralaması,  2004 yılında ilk kez 3.000 üniversiteye yer verilmiş ve bu üniversiteler arasından, En İyi 400, liste oluşmuştur. Günümüzde bu liste dünya üzerindeki 12 bin üniversite arasından başarılı üniversite sıralama listesi olarak yayınlanmaktadır. Peki bu liste oluşturulurken hangi kriterler dikkate alınmaktadır?  
 
Üniversite değerlendirme kriterlerini her  kurum kendisi belirlemektedir. Değerlendirme kriterlerini genel itibari ile; Akademik itibar, Mezunların istihdam edilebilirliği, Fakülte – öğrenci oranı,  Fakülte başı atıf oranı,  Uluslararası Öğrenci Oranı, Uluslararası Akademik Kadro, şeklinde sıralayabiliriz! Bir başka değerlendirme kuruluşunun üniversite başarı sıralamasını yedi farklı kriteri dikkate almaktadır. Peki, nedir bunlar? Eğitimin kalitesi: Uluslararası ödül ya da madalya kazanmış mezunların sayısının üniversitenin mezun sayısına oranı. Mezunların İstihdam Edilmesi: Dünyadaki önemli firmaların CEO pozisyonlarında bulunan üniversite mezunlarının toplam mezun sayısına oranı. Öğretim Kadrosunun Kalitesi: Üniversite öğretim üyelerinden uluslararası ödül ya da madalya kazanmış olanların sayısı. Araştırma Sayısı: Araştırma yazılarının sayfa sayısı toplamı. Araştırmaların Kalitesi: Önde gelen bilimsel dergilerde yayınlanan makalelerin sayısı. Etki: Yüksek derecede etkili dergilerde yayınlanan makale sayısı. Referans Sayısı: Üniversite öğretim üyelerinin atıf yapılan makale sayısı.
 
Peki,  Türkiye’deki üniversitelerimizde sorun nerede? Neden üniversite başarı listelerinin  hep sonlarındayız? Neredeyse ilk 500’de üniversitemiz yok! Üniversite yönetimlerine sormalı, bu bir başarı mıdır? Bununla avunmalı mıyız! Yoksa, daha ne olsun  mu demeliyiz?! Araştırma ve geliştirmeye biraz daha önem vermeli miyiz?! Hem de, Konya Teknik Üniversite için yer tartışmaları yapmakta olduğumuz şu günlerde! Teknik Üniversite, Dutlu Kırı mevkisinde mi olsun! Yoksa, Birlik Parkı civarı veya Bey hekim hastanesinin üst kısmında,  yeni çevre yolundaki dağlarda mı olsun?!  Neden olmasın?! Gedavet rüzgarları eşliğinde bir eğitim! Çok da harika olur! Hani Üniversite – Sanayi işbirliğinden dem vuruyorduk! Beyler! Bilimsel araştırma ve geliştirmeyi konuşmuyoruz, dikkatinizi çekerim!  Biz neleri tartışıyoruz, elin oğlu nelerle uğraşıyor!  Elin oğlu Ay’a ayak bastığının Ellinci yılında MARS’A çıkmak için çalışmalar yürütmekte ve Uzay Komutanlığını da  kurmaktadır! Üniversite yönetimleri bilimsel araştırma, geliştirme ve bilimsel üretim için akademisyenleri teşvik mi ediyor, yoksa engel çıkarmak için her yolu denemekte midir? Ne buyurdunuz?!  Toplum, üniversiteye giren öğrencilere meslek okullarında öğretilebilecek asgari bilgilerin acil olarak verilmesini,   bir an önce hayata atılmasını ve iş sahibi olmasını mı beklemektedir!
 
Türkiye, OECD eğitim endeksinde sondan dördüncü sırada olması, ülkemizdeki üniversite mezunu genç işsizliğini de tetikliyor mu? Ülkemizde ne kadar üniversite mezunu genç  işsiz bulunmaktadır? Üniversite yöneticilerine sormak gerekir?  Mezunlarımızdan ne kadarı işsiz!  Hiç de umurlarında olduğunu sanmıyorum! Türkiye’den  başka ülkelerdeki üniversitelere ehliyet ve liyakat sahibi  akademisyen göçü, neden olmaktadır? Yetkililer, özellikle de üniversite rektör ve yönetimleri  bu konuda  önlem almak gibi bir  dertleri var mıdır? Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip  Erdoğan akademik yıl açılış töreninde, Türkiye’nin yarınları bugünlerinden çok daha güçlü olacak ve Türkiye’nin ilk 500 içerisine çok daha fazla üniversite ile gireceğini ifade ve ümit etmektedir! Peki üniversite yönetimleri bu konuda bir  gayret ve çalışma içinde midir? Hiç sanmıyorum! Günü gün etmek varken; nereden çıktı bu bilimsel çalışma, araştırma, geliştirme, üniversite – sanayi işbirliği   ve dünya üniversite başarı sıralaması!
 
Üniversitelerin varlık nedeni bilimle uğraşmak ve bilim öğrenmiş insanlar yetiştirmek, ülkesini de dünya ile rekabet edebilecek bir konuma getirmektir! Hiç kuşkusuz üniversitede okuyan herkes bilim insanı olamaz! Fakat üniversite bitirmiş kişilerin okudukları dalla ilgili bilimsel çerçeveyi bilmesi ve hayata  uyarlaması da beklenmelidir! Ülkemizde,  ne ortaöğretimde ne de yüksek öğretimde analitik düşünmeye ve çözümlemeye yönelik eğitim verilmektedir!  Benzer sorunlar üniversitelerdeki akademisyen  hocaların çoğu için de geçerlidir! Hoca dersi anlatıyor ve gidiyor! Tez, anti tez, sentez, analiz, analitik düşünme ve sorgulamak gibi işlerle uğraşmıyor, tabii ki öğrenciler de anlatılanları ezberliyor, sadece sınıf geçiyor ve yüksek bir lise  diploma sahibi oluyor!  Nasıl? Daha ne bekliyorduk?!  Üniversite öğretim üyelerinin çoğu kitap ve makale yazmamayı da tercih ediyor! Neden? Üniversite rektör ve yönetime  bir akademisyenin yakın olması akademik kadro, unvan alması ve diğer başkaca başarılar  için de yeterli görülmektedir! 

Teknik Üniversite üzerinden RANT devşirmek!

Bir önceki köşe yazımızda, Konya Teknik Üniversitesinde YER sorunu başlıklı bir yazı kaleme almıştık! Konuyu hatırlamayan ve yazımızı da okumamış olan dostlar için kabaca hatırlatma babından özetleyelim! Konya Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Babür Özçelik, üniversitenin  yer belirsizliği konsepti çerçevesinde, yeni bir kampus arazisi belirlemek için ilk olarak Organize Sanayi bölgesin ve ikinci olarak da Meram Dutlu Kırı mevkisinde bir yere  baktıklarını ifade etmiştir! Organize Sanayi bölgesindeki Özelleştirme İdaresi başkanlığından devir olunan  arazide su çıktığını ve zeminin de sağlam olmadığı yönündeki raporlar ve gerekçeler çerçevesinde başka bir yer için komisyon kurduklarını da ifade etmiştir! Ne diyelim! Kolay gelsin! Allah yar ve yardımcıları olsun! Tabii ki Niyet hayır ise akıbet de hayır olacaktır!

İki yıl önce,Teknik üniversitenin Konya ve Konya Sanayisinin acil ve ivedi ihtiyacı olduğunu vurgulayan bir yazı dizisi de kaleme almıştık! Selçuk Üniversitesi yönetimi de bu yönde çalışmalar yürütmüş ve Teknik Üniversitenin alt yapısını oluşturmak için Organize Sanayi bölgesinde sanayiye yakın bir arsayı Özelleştirme idaresinden bila bedel olarak şehrimize kazandırmıştır! Emeği geçenlere teşekkürü bir borç biliriz! Konya Teknik Üniversitenin kurulması ile birlikte Selçuk Üniversite bünyesindeki iki mühendislik fakültesi ve bir teknik meslek yüksek okulu Teknik üniversiteye de devir olmuştur. Konya Teknik Üniversite yönetimi, Organize Sanayi bölgesi ve Sanayi esnafına da yakın olmayan sosyal içerikli bir üniversite  mi tasavvur  etmektedir?! Hiç zannetmiyorum! Konya Necmettin Erbakan Üniversitesi de teknik olarak hayal edilirken bugün nerelere gelmiştir! Şayet böyle bir yol izlenecek ise Selçuk üniversitesinden devir alınmış olan Mühendislik  fakülteleri ve Teknik Meslek Yüksek Okulu, Selçuk üniversitesine geri devir edilmek suretiyle, Teknik Üniversite yönetimi istedikleri ve planladıkları şekilde yoluna devam edebilir! Ne diyorsunuz?!

Günümüz artık Endüstri 4,0 konuşmakta olduğumuza göre, Sanayi, Teknik,  Teknik üniversite, Mühendislik, Teknik eleman, Organize sanayi, Yapay zekâ ve Robotlardan  dem vuruyoruz; Sanayi ve Sanayi devriminin gelişimini kabaca incelemeye çalışalım! Sanayi devrimi 1,0 su ve buhar gücünü kullanarak mekanik üretim sistemleri ile ortaya çıkmıştır!  İkinci sanayi devrimi 2,0 ile elektrik gücünün yardımı ile seri üretime geçmiştir! Üçüncü sanayi devrimi 3,0 ise dijital devrim, elektroniklerin kullanımı ve Bilgi Teknolojilerinin gelişmesiyle üretim daha da otomatikleşmiştir! Sürekli gelişen sanayi artık 4,0 yani dördüncü evrede! Peki, 4. Sanayi Devrimi nedir?  Türk Devleti, Organize Sanayileri, Teknik üniversiteler, Mühendislik Fakültedeki akademisyen ve yöneticileri Endüstri dördüncü evrenin neresindedir? Endüstri 4,0 bize kazandıracakları nelerdir? Konu hakkında bir beyanat duydunuz mu?!

Endüstri 4,0 Robotların üretimi tamamen devralması, yapay zekânın gelişimi, üç boyutlu yazıcılarla, üretimin fabrikalardan evlere inmesi, devasa miktarda ki bilgi yığınını veri analizleriyle ayıklanıp değerlendirilmesi ve daha birçok yenilik olarak  ifade edebiliriz!. Türkiye, dünyanın önde gelen sanayi ve üretim merkezlerinden biri olduğuna göre üretim merkezi yerine, inovasyon merkezi olarak, gelişen global pazarda kendine yer bulması gerekmektedir. 2. ve 3. Sanayi Devrimi arasında bir evrede bulunan Türkiye, On –  On beş yıl içinde tamamen Endüstri 4,0’a gireceğini düşündüğümüzde, gelişen teknolojiyi yakalayıp, dünya ile rekabet edebilecek konuma acilen geçmelidir. Bu anlamda Türk Devleti ve Teknik Üniversitelerdeki tüm akademisyen ve yetişmekte olan teknik elemanları, gelişen teknolojiye ayak uyduracak Endüstri 4,0 mühendislere çok acil olarak ihtiyacı vardır!

Şimdi soralım! Organize Sanayi bölgesinde bulunmayan bir Teknik Üniversite, Konya Sanayisinin ihtiyacı olan bilimsel alt yapı, Endüstri 4,0, Sanayi devrimi ve bilimsel birikimi sanayicinin ayağına nasıl götürecektir? Organize Sanayi bölgesinde olamayan bir Teknik Üniversite, kime, kimlere ve neye hizmet edecektir? Konya Teknik Üniversite yönetimi, YER konusunda, Meram  Dutlu Kırı ve Birlik Parkı civarındaki  bölgede arsa çalışmaları neden ve niçin yürütmektedir? Rektör hocayı bu konuda yanlış yönlendirmeye ve baskı altına almaya çalışan kim veya kimlerdir?! Neden ve Niçin?!  Sadece soruyum! Şayet, Organize Sanayi bölgesindeki Özelleştirme İdaresi tarafından verilen arsanın Zemin Etüdü sağlam değil ve su çıkmaktadır, milyon dolar değerindeki fabrikalar, ithal edilen devasa makineler ve yatırımlar, kamu binaları halen bu bölgeye neden ve hangi maksatla yapılmaktadır?! Çok zengin bir ülke olduğumuz için olabilir mi?! Yoksa Organize Sanayi bölgesindeki Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından Teknik Üniversitenin alt yapısı olması için tevdi edilen arsa üzerinde başkaca  bir tasarruf   ve başkaca  bir hedefe kurban edilmek mi istenmektedir?! Bilemiyoruz!  Burnumuza sanki derince bir yerden  RANT kokusu gelmektedir! NE buyurdunuz?!

Belediye Başkan Adayları Hayırlı Olsun!..

Yarın, Konya merkez ve taşra  ilçe belediye başkan adayları için büyük gün! 18 Ocak 2019 tarihi itibari ile 31 Mart 2019 yerel seçimlerinde, AK Parti ve Cumhur İttifakının Konya 31 ilçe belediye başkan adayları, AK Parti Çanakkale Milletvekili ve TBMM AK Parti Grup Başkan vekili Bülent Turan tarafından yoğun katılım, sevinen ve üzülenlerin de bolca olduğu, coşkulu bir tören ile açıklanacak! Belediye başkan adayı olarak açıklanacak olan tüm dost ve ağabeylerimize şimdiden hayırlı olmasını dilerim. Allah, başkan adayı ve seçilmeleri halindeki tüm başkanlara bu asil millete hayırlı hizmetlerde bulunabilmeyi nasip eylesin! İnsan için mesele gök kubbede hoş bir seda bırakabilmektir!  Tabii ki İyi bir birey ve insan olana! Mal da yalan, Güç de yalan, İktidar ve  Mülk de yalan!  Hani bunun ilk sahibi; Gel biraz da sen oyalan! Kimler geldi, kimler geçti ve gitti! Bu makamları babalarından miras kaldığını zanneden bir o kadar  ekabir ve  egosu şişkin  başkan, gelip, geçti ve gitti! Tabii her fani gibi!

Geçtiğimiz günlerde, AK Parti İlçe belediye başkan adayları açıklanıyor başlıklı bir yazı kaleme almıştım.  Yazımızda, Konya merkezdeki üç ve 28 taşra ilçelerinde,  Üç veya Altı arasındaki belediye başkanlıklarının Cumhur İttifakı olarak açıklanabileceğini de yazımızda ifade etmiştik! Tabii ki bu yazımıza istinaden kırılan veya küsecek AK Partili dostlarımızın olabileceğini de vurgulamıştık! Şimdi üç veya altı arasında bir belediye başkanlığı neden Cumhur İttifakına verilsin,  böyle bir yargı, bir kanaat ve öngörüye nereden vardın şeklinde soru yönelten dostlarımızla birlikte bir  matematik yapalım! 2014 yerel seçimlerinde Konya genelinde AK Partinin toplam aldığı oy 774 bin! Peki, daha ortalarda Cumhur İttifakı yok ve 15 Temmuz hain darbe kalkışması olmamış,  Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Operasyonları yapılmamış, MHP‘nin bu seçimlerde Konya genelinde almış olduğu toplam oy 222 bin! Yani Konya genelinde AK Parti %64 ve MHP’de neredeyse %19 bir  oy  oranı almış! Şimdi siyaseti çok iyi bilen ve okuyan dostlarımıza soralım! Bu sonuçlara göre Cumhur İttifakına kaç adet  belediye başkanlığını vermeyi düşünüyorsunuz?! Sadece soruyorum! Ben söyleyeyim! Ereğli belediyesi eş değerinde en az  BEŞ  adet belediye başkanlığını! Çok dediğinizi de duyar gibiyim!  Tamam, peki o zaman! Ereğli biraz büyük! Ölçeği küçültelim!. Akören, Emirgazi ve Doğanhisar denginde SEKİZ adet belediye için  ne dersiniz?! Olmaz, olamaz dediğini de duyar gibiyim!  Ben de aynen sizin gibi düşünüyorum!…

Yine mezkûr tarihli yazımızda bir başka konuya daha değinmiştim! Nedir o konu? Konya Merkez ilçelerinden bir veya ikisine birden, aday adayı dahi olmamış, bir başkan adayı dışarıdan açıklanabilir, şeklinde bir ifade de bulunmuştum! Aynı kanaati, öngörü ve iddiamı halen de  sürdürmekteyim!  İtirazı olan arkadaşlara da açıklama sonrası bir daha istişare edelim ve görüşelim diyorum! Tabii ki bu ifadelerimize bazı dostlarımızın kırılması ve hatta böyle bir siyaset okuması mı olur,  böyle gazetecilik mi olur, bu nasıl  bir köşe yazarlığı,  nereden çıkarıyorsun böyle hayali  ve afaki sözleri şeklindeki serzeniş ve sözlü ikazlarına da şahit olduk!  Siyaseti bizlerden çok daha iyi bilen ve siyasetin içindeki dostlarımıza şimdi soralım! Siyasette yirmi dört saat uzun bir zaman mıdır? Tabii ki hem de çok uzun bir zaman dilimidir!  1999 mahalli seçimlerinde son ana kadar beklenen ve bilinen Konya Büyük Şehir Belediye Başkan adayı kimdi ve kim açıklandı?!  Tekrardan bir daha soralım! 2004 mahalli seçimlerinin canlı şahitlerine bir kez daha soralım! Son dakikaya kadar, 2004 mahalli seçimlerindeki Konya Büyük Şehir Belediye Başkan adayı kimdi ve kim açıklandı! Kulu makasında neler oldu?! Kulu makasında neler yaşandığının canlı şahitleri bir konuşabilseler!  Tekrar tekrar bir kez daha soralım! 2014 mahalli seçimlerinde, Meram Belediye Başkan adayı son dakikaya kadar kimdi,  son dakikada neler oldu ve kim açıklandı! Beyler! Yapmayın Allah aşkına! Siyaset yapıyorsunuz!  Siyasetin bir dünya parametresi, artıları, eksileri ve dengeleri vardır! Siyasette hiçbir zaman iki artı iki, dört etmez; bazen beş ve bazen de üç eder! Ne diyorsunuz?

Ak Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, TBMM  AK Parti Grup toplantısında; 31 Mart 2019 mahalli seçim hazırlıkları tüm hızıyla sürüyor. Belediye başkanlarımızdan yeniden aday olanlar ile ilk defa aday olan arkadaşlarımıza seçim yarışında başarılar diliyorum. Bu büyük hizmet bayrağını yeni arkadaşlarımıza devredecek arkadaşlara şehirlerimize yaptıkları katkı nedeniyle teşekkür ediyorum. Adayların açıklanma sürecinde parti içindeki yarış, bir demokrasi yarışıdır! Tüm teşkilatımız, açıklanan adaylarımızın etrafında kenetlenmeye davet ediyorum! Daha önce ifade ettiğim gibi, kendisi veya istediği biri aday olmadığı için partimize tavır alan kişi bizim gözümüzde hiçbir zaman AK Partili olmamış ve olamamış demektir! Bunların hepsini günü geldiğinde değerlendirmek için bir kenara koyuyoruz, kimse kusura bakmasın! Meselemiz sen ben kavgası değil, davaya ve ülkeye hizmet olduğu sürece görev herkese düşebilir ve düşüyor!. Önemli olan imtihan dönemlerini başarıyla geçebilmektir, ifadeleri ve vurgularının da yine bir seçim öncesi dönemde  dikkate değer ve manidar olduğunu da düşünüyorum. 

AK Parti İlçe Başkan Adayları Açıklanıyor!..

31 Mart mahalli seçim tarihine doğru gün saymaya ve adaylar da açıklanmaya başladığı için kamuoyunda seçim atmosferi  tam olarak hissedilmeye başlanmıştır. Konya ilçe başkan adayları, bir aksilik olmadığı takdirde, 18 Ocak tarihinde AK Parti Grup Başkan Vekili ve Çanakkale Milletvekili Bülent Turan bey tarafından Konya’da açıklanacaktır. 31 İlçe başkan adaylığı noktasında, AK Partili dostlar bize küsecek ve kızacak olsa da, 3 ile 6 arasındaki  bir ilçenin Cumhur ittifakı olarak açıklanacağını da düşünüyorum! Adaylar konusunda, merkez ilçelerin bir veya ikisine birden, yereldeki güç, denge, çıkar ve paylaşım gruplarına rağmen, dışarıdan aday adayı dahi olmamış,  bireylerin aday olarak açıklanabileceği kanaatini taşımaktayım!

Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti genel merkezinde Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısında,  adaylıkları kesinleşen ve  başkan adayı olarak açıklanacak bireylere, İl başkanlarının huzurunda,  seçim meydanları ve daha sonraki süreçte,  iletişim ve davranışlarına yönelik,  ibretlik ve ders mahiyetinde uyarı ve ikazlarda bulunmuştur!  Sayın Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel başkanı  Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın  açıklamalarına kabaca değinmeye çalışalım!

Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Aday belirleme sürecinde yaşananlar geçmişte kalmıştır; Dava adamlığı bunu gerektirir. Eğer benim istediğim olursa ‘eyvallah’, olmazsa ‘yallah’ derseniz, kusura bakmayın, bu AK Partili değildir. Artık enerjimizi milletimizin gönlünü kazanmaya vermemiz gerekiyor. Ehliyet ve liyakatte arananlar bellidir.  Başkan adayları açıklandıktan sonra ki  süreç ‘eyvallah’ şeklinde devam mi edecektir? Yoksa ‘Yallah’ deyip, köylü köyüne ve yolcu yoluna özelinde,  kendisi ve önerdiği adamı aday yapılmadığı için parti ve seçim meydanlarından kaçılacak mıdır? Sahada yapmış olduğumuz gözemler çerçevesindeki bu süreç aynen ‘Yallah’ ve köylü köyüne formatında devam edeceği kanaatindeyim!

Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Sayın  Recep Tayyip Erdoğan, kimsenin AK Parti’ye oy vermek gibi bir mecburiyeti yoktur. Halkımızı oy vermeye, vizyonumuzla ve  projelerimizle bir ikna edeceğiz. İnsanlara değerli olduklarını göstermek için doğrudan iletişime geçin! Milletimizin bize görev verdiği emanetçileriz; çalmadık kapı ve almadık gönül bırakmayacağız! İnsanın eli, gözü, kulağı ve  dili sanal ortamda gerçekleşmez. İnsanoğlunun gülücüğü, bakışı ve ifade tarzında  kullandığı kelime tüm gönülleri buraya çeker. Peki başkan adaylığı kesinleştiği ve özellikle de başkan seçildikten sonraki süreçte vatandaştan kaçan, vatandaş ile tokalaşmayı boş verin, vatandaşa randevu vermekten korkan  ve  hatta göz göze gelmekten kaçan ve kaçınan  kişilerle karşılaşıyor muyuz?! Ne buyurdunuz?! Yorum Yok! Yorum çok değerli okuyucu ve Konya seçmenine aittir!

Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Hayatını davasına adamış abide isimler biliyoruz, bunların büyük bir kısmı ahrete intikal etmiştir!  Onların bu gayretlerinin semeresi olarak buralardayız! Temas ettiği herkese samimiyetle davasını anlatan gönül erlerimiz  var! Bugünlere samimi ve akıllı mücadeleyle geldik! Siyasetin teknik araçları farklılaşmış olabilir, Bayrak asmak için direklere çıkmaya gerek de olmayabilir; Hala her şey insanla başlıyor ve insanda bitiyor! Bugün sadece bayrak asmak için partiden beslenen, her yıl neredeyse bir seçim olsa da, böylelikle kese ve kasamızı doldursak diye bekleşen, bu şekilde patide bulunan ve partiye selam veren kişiler biliyor ve şahit oluyoruz, Sayın Cumhurbaşkanım!

Sayın Cumhurbaşkanım! Belediye başkanı olduktan sonra vatandaşa selam vermeyi ve randevu vermeyi boş verin, vatandaşın işini savsaklamak için her yola başvuran başkanlar biliyoruz! Bir  iş adamı vatandaşımız,  ekonomik sıkıntılarından kaynaklı, dedelerinden kalma  ve yıllardır kullandıkları ticari bir arsayı  çözüme kavuşturamadıkları için psikolojik stres ve sıkıntıdan ebedi aleme göç edenleri biliyoruz! Sayın Cumhurbaşkanım! Yine aynen böyle bir işyerine çalışma ruhsatı verilmediği için,  bugün ekonomideki sıkıntı, daralma ve parasal sorunlardan kaynaklı, değişik iş kollarındaki fabrikalarında binlerle ifade edebileceğimiz çalışan istihdam eden bir firma konkordato ilan etmek zorunda olan iş adamlarını biliyoruz! Sayın Cumhurbaşkanım! Hangi çözüm, Hangi iletişim ve  Hangi çözüm kaynaklı ve vatandaş odaklı belediye başkanlıklarından dem vuruyorsunuz?! Bu konuda da maalesef yorum yapamıyorum!

Bugün belediye başkan adayı ve özellikle de başkan olarak seçilen bireylere, Mağrurlanma başkanım senden  Büyük Allah var, diyecek adamlara ne kadar da çok ihtiyacımız olan bir dönemdeyiz! Muhafazakar camiada ve özellikle de Adalet konusu gündeme geldiğinde, Hz. Ömer (r.a.) ve Adaletli hükümdar Nuşirevan kıssasını bilmeyen ve duymayanımız yoktur!  Günümüzdeki belediye başkanlarına hitaben; Hz. Ömer (r.a.) döneminde, halkına zulmeden bir valisine karşı göndermiş olduğu mektubunda; Bilesin ki!  Ben Nuşirevan’dan daha az ADİL değilim, diyen bir Halife ve Cumhurbaşkanı mı olması gerekiyor?! Timur İmparatorluğu’nun kurucusu Türk hükümdarı Timurlenk; Ülkeler kılıçla alınır fakat  ancak ADALETLE  korunur, buyurmaktadır 

Cumhur İttifakına Neden Saldırılıyor?

31 Mart mahalli seçim tarihi yaklaştıkça, içeride kurulmuş ve sağlama alınmış bulunan, Türk Üçgenine yönelik saldırılara şahit olmaktayız! Peki, Neden?  İçerideki bu birliktelik, küresel, emperyalist ve bölgesel güçler tarafından sınırlarımızda yürütülmekte olan kukla devletçikler kurma girişimlerine karşı Yerli, Milli ve Vakur bir duruştur! Türk devletinin kurulduğu tarihten itibaren içeride birlik sağlanmaması adına  içeriden ve dışarıdan her türlü saldırı, girişim ve beyanatları görmekteyiz! Ülkemizde, 1960 ihtilalı ile başlayan ve 2000’li yıllara kadar devam eden  kaotik  süreç, içeride siyasi birliktelik sağlama alınmış olsa idi, tüm bu yaşananların  gerçekleşme ihtimali yok denecek kadar azdır! İçerideki  milli birlik, milli şuur ve milli duruş çok önemlidir! Aksi halde siyasi istikrarsızlık akabinde sosyal ve ekonomik istikrarsızlığı da tetikleyecektir! Gerisi zaten küresel ve emperyalist güçlerin tam da arzu ettiği bir  ortam! Türk devletinin sınırları içerisinde ülkemiz çıkarları adına her türlü kavgayı  kendi içimizde verebiliriz! Fakat beka ve varlığımıza yönelik saldırılarda, seksen milyon tek yürek ve tek yumruk olmasını da bilmeliyiz! Aksi halde bölgemizdeki parçalanan  devlet, millet ve ülkeler gibi olabiliriz!

ABD’nin derin Dışişleri Bakanlarından Condoleezza Rice, Ulusal Güvenlik Danışmanı olduğu 2003 yılında, Washington Post Gazetesi’ne yazdığı makalede, Ortadoğu  ve bölgemizde, küresel ve emperyalist güçler tarafından yürütmekte oldukları  büyük oyun ve planı; Fas’tan Basra Körfezi’ne kadar Ortadoğu’da bulunan  YİRMİ İKİ devletin rejimleri, sınırları ve haritaları değişecek, Türkiye de bunların içinde, diyordu!. Ne diyormuş! Ortadoğu bölgesindeki Yirmi iki ülkenin rejimleri, sınırları ve haritaları değişecekmiş!

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan; Cumhur İttifakında kimse kalkıp da çizdiğimiz çizginin dışına çıkamaz. Cumhur İttifakı’nın gereği ne ise tüm arkadaşlarımız ve teşkilatlarımız buna uymalıdır. Uymayanlar olursa kusura bakmasınlar, kendilerini istirahata davet ederiz. Bu uzun bir yolculuk ve bu uzun yolculukta birbirimizi kıramayız ve birbirimizle dayanışma içerisinde olacağız. Cumhur İttifakının asıl gayesi seçim kazanmak değil, ülkemizin istikbal ve istiklalini garantiye almaktır. Bu ittifak özünde ortak dertlerin ve ortak hassasiyetlerin neşv- ü nema verdiği milli mutabakat ittifakıdır, vurgularının çok manidar olduğu kanaatindeyim.

MHP Lideri Devlet Bahçeli, Cumhur İttifakı hakkında,  parti teşkilatına göndermiş olduğu seçim genelgesinde; MHP, 4 Mayıs 2018 tarihinde imza altına alınan Cumhur İttifakı Protokolü’ne sadık ve bağlıdır. Bu ittifak sıradan bir birliktelik ve siyasi dürtülere teslim olmuş bir yapı, küçük hesaplara tamah eden kaygan ve kaypak bir ortaklık değildir. Cumhur İttifakı’nın saygınlığını zedeleyecek her türlü söz ve davranıştan kaçınılacaktır. Partimizi karalamaya, siyasi tutumunu sulandırmaya ve adaylarımızı yıpratmaya kasten teşebbüs edenler hakkında adli ve hukuki müracaatlar hızlı şekilde gerçekleştirilecektir, ifadeleri de çok dikkati caliptir.

Bugün, dünya ve özellikle de bölgemiz üzerinde, yüz yıl önce olduğu gibi  yeni bir sistematik,  yeni bir dizayn ve  yeni bir paylaşım  masası kurulmaktadır! Dün, Sykes – Picot üzerinden kurmuş oldukları  paylaşım masasında anlaşan tüm küresel ve emperyalist güçler, bugün kavga etmektedir!  Neden?  Paylaşım kavgasının tam da merkez üssü Türkiye’dir! Türk devleti olmadan masa kurulamamaktadır! Türk Devletine, son dönemdeki devlet yetkililerinin ziyaretçi akınının sebebi hikmeti nedir? Son günlerde içeriden birileri tarafından  saçma sapan ve akla ziyan  açıklamalar   neyin nesidir? Tüm bu gelişmeler çerçevesinde, daha önceki yazılarımızda vurguladığımız Türk Üçgeni ve daha sonradan vücut bulan Cumhur İttifakını zedelemek ve parçalamak için içeriden ve dışarıdan  yapılan yazılı ve sözlü açıklamalara ne demeli? Laf ola beri gele türünden beyanatlar mıdır? Yoksa  çok derin ve sinsi bir gayeleri  ve hedefleri de var mıdır? Tabii ki vardır! Küresel güçler ve işbirlikçileri hiçbir şeyi boş yere yapmamaktadır! Yapılamakta  olan her şey, yüz yıllık büyük bir plan, bir oyun  ve büyük bir hesabın dışa vurumudur!

 

Konya Teknik Üniversitesinde YER Sorunu!

Geçtiğimiz günlerde, Konya Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Babür Özçelik, yerel bir gazeteye, üniversitenin  yer belirsizliği konsepti çerçevesinde vermiş olduğu bir demecinde,  eğitim devam ederken, hem dünya standartlarında eğitim verecek bir üniversite, hem de öğrencinin refahını sağlayacak bir kampus arazisi belirlemek için çalışmalarının olduğunu vurgulamıştır! Rektör hoca, Konya Teknik Üniversitenin ilk olarak Organize Sanayi bölgesinde olabileceğini, ikinci olarak da Meram Dutlu kırı mevkisinde bir yere  baktıklarını da ifade etmiştir! Organize Sanayi bölgesindeki arazide su çıktığını ve zeminin de sağlam olmadığı yönündeki raporlar çerçevesinde başka bir yer konusunda beş kişilik bir komisyon kurduklarını da ifadelerine eklemiştir! 
 
2016 yılı Ocak ayı Konya  İl Koordinasyon Kurulu Toplantısında, Selçuk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Şahin, kente yeni bir üniversitenin kazandırılması için öneri sunduklarını ve adının da  mutlaka Konya Teknik Üniversitesi olacağını vurgulamıştır!  Rektör Mustafa Şahin, Doksan  bin öğrencinin yaklaşık  Yirmi bini teknik fakültelerde okuyan öğrenci olduğu,  bu proje sayesinde Konya sanayisinin ihtiyacı olan bilimsel alt yapıyı Selçuk Üniversitesinin birikimi ile buluşturmayı amaçladıklarını ve   Konya sanayisinin ihtiyacı olan bilimsel birikimi sanayinin ayağına götürmeyi planlıyoruz, şeklinde vurgularda bulunmuştur.
 
16 Mayıs 2017 tarihli köşe yazımızda,  Üniversite Sanayi işbirliği çerçevesinde, Konya Teknik Üniversitenin alt yapısını oluşturabilmek adına, Organize Sanayi bölgesinde bir arsa tahsisi,  Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatları doğrultusunda, Selçuk Üniversitesi bünyesinde Sanayi Kampus Alanının kurulabilmesi için şehrimizdeki tüm siyasiler,  Konya Valiliği, Konya Büyükşehir Belediye Başkanı ve diğer paydaşların çok önemli destekleri olmuştur.  Şehirlerin gelişiminde, Üniversite  Sanayi işbirliğinin önemi gerçekten çok büyüktür. Selçuk Üniversitesi Sanayi Kampus alanı ve tahsis edilen arsa,  Konya Teknik Üniversitesinin alt yapısına matuf olarak hayata geçecektir; başkaca bir saik kesinlikle yoktur!  Konya Sanayisinin bilimsel altyapısını oluşturmak ve üniversite sanayi işbirliğini geliştirebilmek adına, sanayi bölgesi içerisinde yeni bir kampus oluşturulması ve bu yeni kampusta,  halen eğitimlerine  Selçuk Üniversitesi bünyesinde devam eden yaklaşık Yirmi bin öğrencisi bulunan Mühendislik Fakültesi, Mimarlık Fakültesi ve Teknik Bilimler Meslek Yüksekokulu, 8 Mayıs 2018 tarih ve 30425 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmış olan 7141 sayılı kanunun yedinci maddesiyle 2809 sayılı kanuna eklenen Ek Madde – 179 ile kuruluşu tamamlanmış olan Konya Teknik Üniversitesine de devir olmuştur.
 
Konya Teknik Üniversitesinin alt yapısını oluşturmak adına, Konya ili, Selçuklu İlçesi, Dikilitaş Mahallesindeki bazı taşınmazlar ve üzerindeki varlıkların ”Selçuk Üniversitesi Sanayi Kampus Sahası” olarak kullanılması ve tahsis nedeninin tapu siciline şerh edilmesi kaydıyla 4046 sayılı kanunun 2/i maddesine istinaden, bila bedel Maliye Hazinesine devredilmesine ilişkin Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun (ÖYK)  28 Aralık 2016 tarihli kararıyla, toplamda  Beş adadan oluşan yaklaşık 900 Bin metrekare taşınmazların Selçuk Üniversitesi’ne tahsis işlemi gerçekleştirilmiştir. Bu karar Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından 10.02.2017 tarihinde Selçuk üniversitesi rektörlüğüne de bildirilmiştir.
 
Tüm bu gelişmeler ve mezkur açıklamalar muvacehesinde, konunun tarafları ve  yetkililere  de şimdi sormak gerekir? Özelleştirme İdaresi Başkanlığının  28 Aralık 2016 tarihli kararıyla,  Organize Sanayi bölgesindeki mezkur arsayı hangi amaçla Selçuk Üniversitesine devir etmiştir?  Özelleştirme İdaresi tarafından Selçuk Üniversitesine devir edilen mezkur  arsa, Konya Teknik Üniversitenin alt yapısı olması maksatla verildi ise  Konya Teknik Üniversitesine devri neden yapılamamaktadır? Konya Teknik Üniversitenin kurulmasına yönelik çalışmalar yürütülürken,  Konya Necmettin Erbakan Üniversitesinde olduğu gibi bir YOL kazasına mahal verilmemesi konusunda da tüm  yetkilileri uyarmıştık! Teknik Üniversite olarak çıkılan hedef,  sosyal bir üniversiteye doğru mu evirilmektedir? Yani aynı sonuca mı çıkıyoruz? Teknik Üniversite konusunda,  Eyvah ki yine Konya  hüsran ve yine Konya kara günlere mi kaldı?! Organize Sanayi bölgesinde olmayan bir Teknik Üniversite, Konya Sanayisinin ihtiyacı olan bilimsel alt yapı ve bilimsel birikimi sanayicinin ayağına nasıl götürebilecektir? Organize Sanayi bölgesinde olmayan bir Teknik Üniversite kime, kimlere  ve neye hizmet edecektir? Teknik Üniversite için YER  konusunda, Meram veya bir başka  bölgedeki arsa çalışmaları neden yürütülmektedir? Mademki; Bu bölgenin Zemin Etüdü sağlam değil ve su çıkmaktadır, milyon dolar değerindeki fabrikalar ve kamu binaları halen bu bölgeye neden yapılmaktadır?! Derinden bir yerlerden  RANT kokusu, RANT  dağıtımı ve RANT paylaşımı geliyor gibi?! NE diyorsunuz?!
 

Yeniden Merhaba…

2013 yılı Mart ayında yayın hayatına yeniden başlama sürecinde çok büyük emeğimiz ve katkımız bulunan fakat gazetecilik serencamı şehrimizdeki eski bir yayın kuruluşlu Anadolu’da Bugün gazetesindeki haber ve köşe yazılarımıza, Memleket  gazetesindeki üç yıllık Yazı İşleri ve Köşe yazarlığı ayrılığımızdan sonra, çok değerli dost ve okuyucularımızla yeniden buluşuyoruz. Yerelde gazetecilik çok zor ve biraz da meşakkatlidir! Yereldeki gazeteci ve gazeteciliğin kıymetini bilmeyenlere de buradan duyurulur! Bir yerden ve özellikle de acı ve tatlı ile anıları paylaşmakta olduğunuz dostlardan  ve kurumdan ayrılmak zordur! Hem de yerel çerçevede bu süreçleri suhuletle ve dostane bir şekilde, insani çerçevede, kırmadan ve dökmeden yönetebilmek ise çok daha zor ve biraz da sıkıntılıdır!  Hayat zaten bu değil midir?!  İnsan için imtihan dediğiniz şey  başkaca ne  olabilir ki?! Eğer Hayat imtihandan ibaret ise! Değilse, hayat birilerine göre,  bir elinde cımbız, bir elinde ayna çal çal oyna!  Bu süreçte beğeni, destek ve yorumları ile bizleri onurlandıran ve gazeteci, iletişimci ve köşe yazarının da yazı yazmasına ve kalem oynatmasına da vesile olan herkese teşekkürü bir borç bilirim. Bugün, şair Metin Başol’un bir şiiri ile tüm dost ve okurlarımıza ‘Yeniden Merhaba’ demek istiyorum! MERHABA!

Sabaha… Aydınlığa…

Yepyeni bir Güne…        

Dostlara…

Dostluklara..

Yepyeni Umutlarla, Hayata Merhaba…

Yine, yeniden, yepyeni güzellikleriyle,

Merhaba Hayat..

Merhaba, merhaba…

Her sabah yeniden doğan güneş,

İçimdeki hiç sönmeyen ateş,

Merhaba fırından yeni çıkan sıcacık ekmek,

Merhaba bakkal amca,

Yolda okula koşan çocuklar,

İşe yetişme telaşındaki…

Durakta bekleşen insanlar,

Simitçi çocuk telaşlı,

Gazete satan delikanlı,

Yaşlı teyze,

Konu komşu merhaba!.

Merhaba ağaçta açan çiçek,

Başaktaki tomurcuk,

Bir günlük koca bir ömürlerine kanat açan kelebekler,

Özgürce kanat çırpan güvercinler,

Yağan yağmur, esen rüzgâr,

Masmavi gökyüzü, bembeyaz bulutlar,

Merhaba yaşama Sevincim,

İkinci baharım,  Merhaba…

Uzatma dakikalarım,

İkinci Şansım,

Yepyeni Aşkım,

Merhaba..  Merhaba…

Yeniden Merhaba…                                                                                                                              

 

 

Yeni bir Takvim Yılına Girerken!

Günler, haftalar geçip gidiyor derken, yarından itibaren takvimler yeni bir yılı göstermeye başlayacak! İnsanoğlu ömründen bir gün ve bir yıl daha eksilmiş, tükenmiş ve yaşlanmış olacağız! Ömür sermayemiz her gün tükenmektedir! Tabii ki nerede ve nasıl harcadığımız çok önemli! Sonsuz Kudret Sahibi Yüce Allah,  tüm insanlara, dünyada vermiş olduğu sayılı ömrü, dünyalık makam, mevki, para ve mal biriktirmek için mi vermiştir! Peki, Müslüman olduğunu iddia eden bizlere neler demeli?  Dünyalık makam, mevki ve üç kuruş için neredeyse birbirimizi tüketmekte ve yemekteyiz! Hani zenginlik, infak ile birlikte daha güzeldi? İnfak olmadan nasıl zengin olabileceğiz? İnfak ve ihsan olmadan hakiki manada nasıl Müslüman ve İman ehli olabileceğiz?  Her Cuma hutbede imamlar,  cami cemaatine hitaben, ihsan ve infak ayetlerini boşuna mı okumaktadır? Ne zaman akledeceğiz? Akletmeden cennete nasıl gireceğiz! Akletmeden hakiki manada Müslüman ve Mümin de olamayız!

Yüce Allah yarattığı her insana belli bir ömür takdir etmiştir. Akıl nimetiyle donattığı insanı ergenlik çağından itibaren ölünceye kadar tüm yaptıklarından da sorumlu tutmuştur. Bununla birlikte insanı yalnız bırakmamış, onun aklına ve gönlüne rehberlik etmek üzere de Peygamber ve Kitap göndermiştir. İşte bu noktada insana ve iman ehline düşen görev hayatın her bir anını, akletmek,  tefekkür ve tezekkür etmek, düşünmek ve değerlendirmek zorundadır!  Aksi halde ziyandadır! Aksi halde hüsrandadır; Hem burada hem de öbür tarafta!

Sonsuz Kudret Sahibi Yüce Allah, özellikle Müslüman ve İman ettiğini iddia eden biz kullarına, dünya denen mekânda ömrümüzü nasıl ve nerede harcadığımızı her an sorgulayabilmek adına; Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve herkes, yarın için önceden ne göndermiş olduğuna baksın. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz ki Allah yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır, buyurmaktadır!  

Dünyamız her gün yeni bir kaos, yeni bir sıkıntı,  yeni bir sorun, yeni bir savaş hazırlığı ve kara güne uyanmaktadır! Neden?  Emperyalist ve küresel güçler, hegemonya konumlarının devamlılığı adına, İslam coğrafyasında fink atmaktadır! Bu güçler, varlıklarının sürdürülebilir olması için mutlaka Orta Doğu, Afrika, Asya, Akdeniz ve Karadeniz de olmak zorundalar!  Aksi halde batarlar! Aksi halde tükenirler! Aksi halde Yok olurlar! Peki, küresel güçler, tüm bu hesap ve planlarını bu bölge üzerinde yaparken, İslam dünyasında yaşayan bizler neler yapıyoruz? Sadece film gibi izlemekle mi yetiniyoruz? Yoksa bir aksiyonda bulunuyor muyuz? Tabi ki hayır! İslam dünyasındaki her bir kişi, sadece dünyalık makam, mevki, rahatı, konumu, rant, iktidar ve gücünü korumak, çok para biriktirmek ve saymakla ömrünü tüketmektedir! Ne ala memleket!  Daha ne olsun ki? Ne bekliyordunuz ki? Yerel ölçekte bir ilçe belediye başkan adaylığı için dahi anlaşamayan ve uzlaşamayan,  kişilere, akla ve zihniyete ne denir? Adamlar yüz yıllık bir plan ile bu bölgede yirmi iki ülkenin siyasi ve fiziki sınırları değişecek diyor,  bu konuda paylaşım adına birlik sağlıyor ve anlaşıyor, bizler halen birbirimizle uğraşmakla ve birbirimizin paçasından çekiştirmekle,  güç ve iktidarımız aman elimizden gitmesin,  kaybolmasın derdindeyiz! Beyler! Durmak yok! Aynen bu minval üzere devam ediniz! Ne diyelim! Allah,  biraz Akıl, biraz Fikir,  biraz MİLLİ BİLİNÇ ve ŞUUR, biraz da VATAN ve MİLLET SEVGİSİ, biraz Feraset ve biraz Basiret versin! ÂMİN!

2019 yeni takvim yılının,  dünya üzerindeki her bir bireye ve özellikle de kaos ve kan gölüne dönmüş olan tüm İslam alemine, Barış, Huzur, Selamet, Esenlik, Kardeşlik, Birlik, Dirlik ve biraz da AKIL ve FİKİR getirmesini ve vermesini, Sonsuz Kudret sahibi Yüce Allah’tan niyaz ederim!

Hz. Mevlana ne diyor! Düne ait ne varsa söylenmiş yada söylenememiş, bıraktım hepsini orada..  Çünkü şimdi yeni şeyler söylemek lazım! Her gün bir yerden göçmek,  Ne iyi, Her gün bir yere, Konmak ne güzel Bulanmadan, donmadan, Akmak ne hoş! Dünle beraber, Gitti cancağızım, Ne kadar söz ve iş varsa, Düne ait; Şimdi yeni şeyler, SÖYLEMEK ve YAPMAK lazım!