Yeni kapı RUHUNA darbe hazırlıkları mı?

15 Temmuz hain darbe ve işgal girişimi, bu ülkenin tapusunu ve yönetimini,  içimizden ve bizden görünümlüler vasıtası ile bir başka ülkeye teslim etme hareketidir.  Toplum olarak bu girişimi sonraki süreçte tam ve net olarak algılayamasak da…  Bu asil millet bu harekete gereken cevabını o gece meydanlara inerek vermiştir. 15 Temmuz hain darbe ve işgal girişiminde başarılı olamayan dış güçler ve içerideki taşeronları, boş durmuyorlar.  Türkiye ve bölge üzerinde hesabı olan tüm emperyalistler, içerideki taşeronlarını tekrar meydanlara indirmeye, içeride bir kaos ortamı için tüm çalışmalarını hızlandırdılar. Bizler net olarak göremesek ve idrak edemesek de…

15 Temmuz hain darbe işgal girişimi sonrası, toplumun tüm katmanları ve ülkemizde oluşan birlik, beraberlik ve kardeşlik ruhu,  ülkemiz ve bölgemiz üzerinde emelleri olan emperyalist güçleri ve onların içimizdeki işbirlikçilerini çok rahatsız etmişe benziyor. 15 Temmuz hain darbe ve işgal girişiminde, hiçbir korkuya, kaygıya ve bana ne olur endişelere mahal vermeksizin, tankların önüne yatan, mermilere canını siper eden ve meydanları dolduran bu asil millet,  bu asil ve dik duruşu anlaşılan çok rahatsızlık vermiş. Cumhurbaşkanı, Başbakanı, Devleti, milleti, muhalefeti ve tüm farklılıkları ile şahlanan Yenikapı ruhu ise birilerinin uykularının kaçmasına sebebiyet vermiş…  Ne umuyorlardı da ne olmuştu? Neler olmasını beklemişlerdi?  Yenikapı’da şahlanan;  ‘ Birlik, beraberlik, kardeşlik ve hep birlikte Türkiye ruhu’ Ülkemiz ve milletimiz üzerinde hesabı olanların planladıkları gibi gitmeyen bir şeyler olmakta ve hesapları tersine dönmekteydi. Hemen devreye girmeleri gerekiyordu; Başka bir planlarını, bekletilmekte olan B, C, D veya her ne planları varsa devreye sokmaları gereken…

15 Temmuz hain darbe ve işgal girişimi sonrası kamu kurumlarından devletine ihanet edenlere yönelik olan el çektirmeler ve özellikle de terörün finansmanı noktasındaki iş adamlarına yapılan operasyonların yetersizliğinden dem vurmuştuk. Kamu kurumları ve iş dünyasındaki kriptolar üzerinden kendilerini koruma, kollama ve kendilerinden olanlara, bir perdeleme ve cambaza bak oyunları olduğunu da vurgulamıştık. Bu süreçte masum insanlarımızın da canı yanmıştır. Toplumda bir kaos ortamı oluşması için her türlü girişimde bulunmuşlardır. Toplumda devletine karşı olan güveni zedelemeye ve yıkmaya yönelik girişimler de halen devam etmektedir. Karşımızda dünyanın en süper istihbarat örgütleri tarafından eğitilmiş, yetiştirilmiş ve bu ülkenin kalbine yerleştirilmiş bir kadro ile karşı karşıya olduğumuzu da sürekli olarak ifade etmeye çalışıyoruz. Bu kadrolar ile normal dönemdeki bir çalışma ve operasyonlar yapamayız. Çok farklı ve değişik taktikler üzerinden gitmemiz gerektiğini de düşünüyorum. Savaş durumunda ve savaş meydanında olduğu gibi…

15 Temmuz hain darbe ve işgal girişiminin ertesinde tüm kamu kurumları, tüm iş dünyasında ve tüm teşkilatlarda bir aymazlık, bir vurdumduymazlık gözlemliyoruz. Yaşanan durumun vahametini herhalde millet olarak tam idrak edemedik. Teşkilatlar;  Halen benim adamımı şu işe, şu kadroya yerleştirme derdindeler… Teşkilatlar; Benim adamım şu ihaleyi kazanmalı, almalı vb. kaygılar peşindeler. Darbe ve işgal başarılı olsaydı, hangi devlette, hangi ihale ve hangi adamınızı bir yerlere yerleştirecektiniz?  Sadece biraz bunu tefekkür etmeye çalışalım…

Emperyalistler ve işbirlikçilerinin; Osmanlı’yı parçalamak ve ülkesindeki yer altı, yerüstü kaynaklarına ulaşabilmek adına 100 yıllık, 200 yıllık planlar yapmakta olduklarını biliyoruz. Bu sil millet ve bölgesi üzerinde hesabı olanlar, bir girişimleri ile geri çekileceklerini mi zannediyoruz?  Tekrar tekrar gelecekler… Bizim birliğimizi ve dirliğimiz deneyecekler… Bu birlik ve beraberlik ruhuna zarar veremeyeceklerini görecekleri gün ve ana kadar… Bu ülkede, emperyalistler ve içerideki taşeronları;  70’li, 80’li ve 90’lı yıllarda olduğu gibi Sağ-Sol, Alevi-Sünni, Türk- Kürt, Laik- Anti laik vb. bir kaos planları ve o günlere özlem duyan bir kadro ile karşı karşıyayız…  İnadına Birlik… İnadına Beraberlik… İnadına Dirlik… İnadına İrilik… İnadına Kardeşlik ve İnadına hep birlikte Türkiye olmaya devam etmeliyiz. Başka çaremiz yok… Başka bir yolumuz yok… Başka bir Devletimiz yok… Başka gidecek bir yerimiz yok… Bunu bizler anlayıncaya ve idrak edinceye kadar; Gelecekler, gelmeye ve de test etmeye devam edecekler…

Tam DEVLET Adamı!

Geçtiğimiz günlerde; Dostlarım; MHP Konya Büyükşehir Belediyesi Meclis Üyesi Hüseyin Korkmaz, MHP Selçuklu Belediyesi Meclis Üyesi Hüsnü Öztürk ve sanayici Mustafa İbalı ile MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli’ye bir nezaket ziyaretinde bulunduk. Ziyarette; 15 Temmuz hain darbe ve işgal girişimine karşı, MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin ‘ DİK ‘ duruşlarını, Devletinin ve Milletinin yanında bulunmaları hasebiyle bir Teşekkür plaketi takdimimiz oldu. MHP Lideri Devlet Bahçeli’yi ziyaretimizde, 15 Temmuz hain darbe ve işgal girişimi, daha sonraki süreçte ülkemizde yaşadıklarımızla ilgili olarak sohbet etmek imkânımız oldu.

Sohbetimizde, MHP Lideri Bahçeli, 15 Temmuz hain darbe ve işgal girişimine yönelik olarak; ’’15 Temmuz hain darbe ve işgal girişimi, yeni bir istila denemesi, yeni bir kıyım ve yıkım hamlesidir. Mondros Mütarekesi ile çerçevesi çizilen ve Sevr’de ülkemize dayatılan imha planları bu gün yeniden gün yüzüne çıkarılmıştır.  Zalimler, hainler, emperyalizmin uşakları, işbirlikçileri ve maşaları bu defa karşımıza Türk askeri kılığına girerek, milletin ve devletin silahını, yine devletine ve milletine çevirdiler. Milletin imkânlarını kullanarak, yine milletimize ve devletimize öldürücü bir darbe vurmak istediler. 15 Temmuz, 627 yıl önce Kosova’da mağlup olanların, 15 Temmuz, 620 yıl önce Niğbolu’da ezilenlerin, 15 Temmuz, 572 yıl önce Varna’da, 563 yıl önce İstanbul’da, 490 yıl önce Mohaç’ta döktükleri kanda boğulduklarını sandığımız emperyalistlerin taşeronları ve işbirlikçileri üzerinden yeniden bir kalkışmasıdır’’ ifadelerine vurgu yaptı.

MHP Lideri Devlet Bahçeli, Yenikapı’da şahlanan birlik ve beraberlik ruhunun önemine binaen; ‘’ 15 Temmuz hain darbe ve işgal girişimine karşılık, Yenikapı’da şahlanan birlik ve beraberlik ruhunun devam ettirilmesi gerektiğini; Türkiye olarak, ayrımız ve gayrımız yoktur. Müştereklerimiz farklılıklarımızdan daha fazladır.  Birlik ve beraberliğimizi kararlı bir şekilde korumalıyız. Kutuplaşma ve cepheleşmelere kesinlikle izin vermemeliyiz. Mazlum milletlerin umudu bizimle beraberdir.  Yenikapı’da bu topraklarda yaşayan tüm farklılıklarımız ile birlikte şahlanan; vatanım, bayrağım, milletim, demokrasim, şehitlerim, kardeşliğim ve mukaddesatım, duruşu ve ruhu devam ettirilmelidir.  Bu duruş ve ruh devam ettiği müddetçe hiçbir hain bu asil millete yaklaşamaz, ihaneti dahi aklından geçiremez’’ şeklinde konuştu.

MHP Lideri Devlet Bahçeli, 15 Temmuz hain darbe işgal girişiminde bulunan kamu personeli ve terörün finansmanı noktasındaki iş adamlarına yönelik olarak yapılan operasyonlar ve görevden el çektirmeler hakkında; ‘’ Yurtta sulh konseyi kimlerdir. Acilen ve ivedilikle tespit edilmelidir.  Yurtta sulh konseyinin tepe yöneticileri kimlerden oluşmaktadır. Piramidin üst kısmı dururken, taban ile uğraşılmaktadır. Taban çok geniş ve muğlaktır. Piramidin tepesine ulaşmak ve aşağıya doğru inmek daha kolaydır. Üzüm salkımında olduğu gibi, salkımın ucunu, dalını koparırsanız aşağıya doğru inmeniz daha kolay ve zahmetsiz olacaktır. Kamu kurumlarındaki yöneticiler, özellikle kripto idareciler üzerinden devletimiz meşgul edilmektedir. Devletimiz normal ve rutin işlerini yapamaz hale getirilmeye çalışılmaktadır. Bu süreçte masum insanlarımızın da canı yanmaktadır. Daha dikkatli ve adaletli olunması gerekir’’ şeklinde uyarılar ve ikazlarda bulundu.

MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli, TSK’miz başkanlığında yürütülmekte olan, Fırat Kalkanı ve Cerablus operasyonlarına istinadan;’’ Fırat Kalkanı tam zamanında ve yerinde bir harekâttır. ABD ve emperyalist ülkelerin Suriye sınırımızda bir PKK devleti kurma girişimleri halen devam etmektedir. Sınırımızda yeni bir kukla devletin kurumasına asla izin verilmemelidir. Türkiye olarak, hiçbir ülkenin toprağında gözümüz de yoktur. Suriye ile olan 900 km’lik sınırımızda, emperyalistler, müttefik görünümlü düşmanlarımız ve kurmuş oldukları terör örgütleri üzerinden operasyon yapılmasına kesinlikle izin verilmeyecektir. Türkiye olarak, sadece sınırımızda bir oldubittiye karşı aksiyoner durumdayız. Artık ülke olarak reaksiyoner konumdan aksiyoner ve proaktif konumdayız. Ülkemiz ve bölgemiz şartları, ülkemizin birliği ve dirliği adına nelerin yapılmasını gerektiriyorsa onlar kesinlikle yapılacaktır’’ ifadelerine vurgu yaptı.

MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli’ye bizlere çok değerli vakitlerini ayırdıkları, 15 Temmuz hain darbe ve işgal girişimine karşı ‘dik’ duruşları, ülkemizin ve bölgemizin hain darbe sonrası süreçteki yaşadıklarımıza istinaden vakur duruşları ve sohbetleri için çok teşekkür ederim. MHP Lideri Sayın Devlet beyi, devletinin ve milletinin yanında, adı gibi ‘devlet’  olarak müsemma olduğunu da müşahede etmiş oldum.

Neler olması gerekiyor!

15 Temmuz,  hain darbe ve işgal girişimi sonrası, ülkemizde;  ekonomik, sosyal ve kültürel olarak yaşanılanları hep birlikte izliyor ve gözlemliyoruz. Hain darbe ve işgal girişiminde başarılı olamayan emperyalist güçler,  içimizdeki taşeronları ve işbirlikçileri üzerinden, terör ve ekonomi üzerinden gelmekteler. Hain darbe ve işgal girişimine destek olan, BYLOCK programını kullanan, kamu kurum ve kuruluşlarındaki memurlar ve iş dünyasındaki finansörlerine yönelik olan operasyonlar da devam etmektedir. Memuriyetten el çektirme ve iş adamlarına yönelik olan operasyonlarda kripto hainler tarafından bir perdeleme ve cambaza bak girişimleri olduğunu da sürekli olarak vurgulamaya çalışıyoruz. Görevden el çektirilen, üst düzey üniversite hocaları, Kasım ayında geri dönüyoruz, gücünü ve özgüvenini halen nereden ve kimlerden alıyorlar? Kamu kurumlarında ve iş dünyasındaki kendilerinden olanları korumak ve kollamak adına, , siyaset ve iş dünyası tarafından korumasız olan masum bireyler, şikâyet mekanizması ve iftira kampanyalarına maruz kalmaktadır. Bu süreçte masum insanların da canı yanmaktadır.

Emperyalistler, dâhili ve harici tüm güçler,  sosyal olarak, fitne ve iç savaş senaryolarını devreye sokmak suretiyle, bu milletin birlik ve beraberliğine, Çanakkale ve Kurtuluş savaşındaki kardeşlik ruhuna da darbe vurmaya çalıştılar.  Cumhurbaşkanımızın liderliğinde, devleti, milleti, muhalefeti ve tüm farklılıklarını bu toprakların zenginliği kabul eden bu asil millet, Yenikapı’da şahlanan birlik ruhu ile bu girişimlerinin de cevaplarını almış oldular. Her gün bir canımızı ve ana kuzularımızı kaybediyoruz. Bu asil milletin; birlik, beraberlik, kardeşlik ve hep birlikte Türkiye ruhuna, bu saldırıları ile darbe vurmaya çalışıyorlar. Bu asil milletin bir defa ölürken, bin defa dirildiğini görmelerine ve şahit olmalarına rağmen… Taşeronları ve işbirlikçileri üzerinden; Saldırılarına devam edecekler… Gelmeye de devam edecekler… Canlarımızı yakacaklar… Ana kuzularımızı kaybetmeye devam edeceğiz… Bu asil millet, 100 yıllardır beklemekte ve bekletilmekte olan, mazlum milletlerin umudu ve lideri olmak davasından, şuurundan vazgeçene kadar… Kervan artık yola çıkmıştır… Bu yoldan ve davadan asla dönülmeyecektir. Başarılı olmaları, sonuca ulaşmaları mümkün değildir; Bizler; bölge halkları olarak,  BİR olmaya, BEBABER olmaya, İRİ olmaya ve DİRİ olmaya devam ettiğimiz müddetçe… 100 yıllardır bölge halkları; kanının, canının, namusunun ve vatanının çiğnenmesinden bıkmış, bezmiş ve ‘YETER Artık’ noktasına, emperyalistler ve taşeron örgütleri tarafından, getirilmiş ve gelmiştir. 

Emperyalistler, dâhili ve harici tüm güçler, Bankalar ve finans kurumları üzerinden ‘EKONOMİK’ KRİZ, KAOS ve SIKINTI çıkarmak, Esnaf ve tüccarlarımız, gerçekten çok sıkıntılı bir süreç ile karşı karşıya bırakmak durumundalar.  Esnaf ve tüccarımızı ‘ZOR’ durumda bırakmaya, Ekonomiyi, finans sektöründeki işbirlikçileri üzerinden  ‘KİLİTLEMEYE’ çalışıyorlar…  2016 yılı başından itibaren iflas ertelemelerde % 500’e varan bir artış olmuştur. Bu firmalar kimlere aittir? Bu firmalar hain darbe ve işgal girişimine destek olan finansör iş adamları olabilir mi? Firmaların içi planlı olarak çok önceden boşaltılmış mıdır? Konya Organize sanayi bölgesindeki hain darbe ve işgale destek olan finansör iş adamları, firmalarının içini boşaltma işleminden sonra kredilerle işlerini ne zamandan beri yürütmeye çalışmışlardır? OHAL kapsamından sonra, hesaplarına el konulmayan ve firmalarına kayyum atanmayan,  hain darbe ve işgal girişimine destek olan kripto finansör iş adamları, özellikle 2 – 3 ay sonra,  iflas ertelemelerle ekonomiyi ve ticareti tekrar krize ve kaosa sokma planları devam etmekte midir? Bir İletişimci olarak kamu adına sadece soruyorum?

Şehrimizdeki TİCARET, özellikle bazı SEKTÖRLER, (Ayakkabı, Tekstil, Metal vb.) 1 -2 yıl vadeli ÇEK ile dönmektedir.  Büsan vb. Sanayilerde  ÇEKLE TİCARET DURMA noktasına getirilebilir. Bankalar, birkaç gün gecikmeli ödenen kredi kartlarını kapatıyorlar ve teminat olarak dahi müşteri ‘çeklerini ‘ kabul etmiyorlar. Esnaf ve tüccarlarımızın bankalara olan kredi vb. borçlarına yönelik olarak, Devletimiz, BDDK ile görüşme ve anlaşmalar çerçevesinde, borç erteleme veya yeniden yapılandırma vb. çözümler getirilmelidir. Sayın Başbakanımız da konunun ehemmiyetine binaen geçtiğimiz günlerde, banka ve finans kurumlarının yöneticilerine yönelik olarak,  dikkat çeken uyarı ve ikazlarda bulunmuştur.

Emperyalistler, dâhili ve harici tüm güçler, taşeronlar ve işbirlikçilerinin tüm hesapları ve girişimlerine karşılık, günlük siyaset ve günlük dedikodulardan arınmış, soyutlanmış olarak,  şehrimiz ve ülkemiz adına, 2023, 2053 ve 2071 hedefleri doğrultusunda, neler olması, neler yapmamız noktasında,  fikir teatileri ve güç birliği yapmamız gerektiğini düşünüyorum. Devlet kademelerinde ve kamuoyundaki yolsuzluk vb. dedikodularla günümüzü, enerjimizi, değerlerimizi yitiriyor ve bitiriyoruz. Devlet yönetiminin evrensel kuralları ve değerleri olan; Adalet, Şeffaflık ve Hesap Verebilirlik, tüm kurumlarımız ve tüm bireyler için acilen cari hale getirilmelidir. Tüm kamu kurumları ve iş dünyası için zikretmeye çalıştığımız bu kurallar, vazgeçilemez ve değiştirilemez kanunlar manzumesi haline acilen ve ivedilikle getirilmelidir.  Eğitim sistemimizdeki aksaklıklar, insani ve kadim medeniyet değerlerimiz, yeniden okullarımızda, anaokullarından başlamak kayıt ve şartı ile en başa gelmelidir. Hata yapanın kim olursa olsun yanına kar kalmayacağı bir sistem, evrensel değerler ve nizam getirmeliyiz. 15 Temmuz hain darbe ve işgal girişiminin, devletimizin tüm kurum ve kuruluşları ile yeniden yapılanması için bir Milat olduğunu yazılarımızda ifade etmeye çalışıyoruz. Hiçbir bireyin, kamu malına, el süremeyeceği, göz dikemeyeceği, talan edemeyeceği ve çalıp – çırpmayı, aklının ucundan dahi geçiremeyeceği bir düzen, bir sistem ve yapılanma ivedilikle getirmeliyiz. Aksi halde günlük dedikodularla, kim ne çalmış – ne götürmüş, kime usulsüz kredi ve ihale verilmiş, kim kimi kayırmış vb. ‘gıyl-ü gıyşla’ ülke ve şehir olarak, ömrümüzü ve değerlerimizi bitirmeye, yitirmeye ve yozlaşmaya devam ederiz. Bu dünyada hesap vermeyeceğini zanneden, hesaptan kaçan tüm bireyler olarak bizler, yarın Mahkeme-i Kübra’dan da kaçacağımızı mı zannediyoruz?

Normal olan her Doğum; Sancılı olur!

15 Temmuz hain başarısız darbe ve işgal girişimi sonrası, devletimiz ve milletimiz adına, ülkemiz içinde ve dışarıda çok güzel gelişmeler olmaktadır. Devletimiz, milleti ile bir ve beraber olduğunu tüm dünyaya ilan etmektedir. Bir, beraber ve hep birlikte Türkiye olmamız gerektiğini, millet olarak daha yeni anlayabildik. Hain darbe ve işgal girişimi sonrasında, kamu ve özel sektörde, devletine ve milletine ihanet edenlereve terörün finansmanı noktasında bulunan iş adamlarına yönelik olan operasyonlar devam etmektedir.Birileri bu yapılanlardan ve olanlardan ne kadar rahatsızlık duysa da… Elbette ki sıkıntılar yaşanacak, sorunlar olacak, canımız yanacak… Ekonomik ve sosyal krizler üretmek adına, buradaki elemanları ile üzerimize gelmeye de devam edecekler. Doğrudan gelemezler… Artık savaşlar, örtülü olarak, kurmuş oldukları taşeron örgütleri ve işbirlikçileri üzerinden yürütülmektedir. Bölge halkları olarak bunları yeni anlayabilsek de…

Bir doğum olayının gerçekleşmesi adına, sıkıntıların olması kadar doğal bir şey yoktur. Bu ülke, bu asil millet ve ümidini bu asil millete bağlamış olan, mazlum milletler adına gerçekleşmesi zaruri ve gecikmiş, geciktirilmiş bir doğum… Artık zamanı gelmiştir… Doğum olmadan önce tabii ki sıkıntılar olacak… Bu doğumun gerçekleşmemesi adına, dâhili ve harici tüm işbirlikçiler ve taşeron örgütler üzerinden, örtülü olarak, her türlü terör olayları ve girişimler olmaya devam edecek. 100 yıllardır enerjimizi iç sorunlarla boğuşarak ve kendimize harcadık, harcattılar. Doğumun olması demek, birilerinin bu bölge ve ülkemiz adına, her türlü plan, oyun ve haritalarının berhava olması demektir. Bu realiteyi, bölge halkları ile bir ve beraber olmamızı istemeyen, bütün emperyalist güçler ve taşeron örgütleri, çok iyi bilmekteler ve farkındalar…Onun için taşeron örgütleri üzerinden geliyorlar. Her gün bir ilimizde patlamalar oluyor, her gün şehitler veriyoruz; Ana Kuzularımızı kaybediyoruz, Canlarımız gidiyor, canımız yanıyor ve biraz daha yanacağa benziyor…

15 Temmuz başarısız hain darbe ve işgal girişimi sonrasında, çevremizde, yanı başımızda,devletine ve milletine ihanet edenlere yönelik, kamudan el çektirmeler ve iş adamlarına yönelik operasyonların olması kadar normal bir şey olamaz. Ya bu acıya katlanacağız, ya da yok olup gideceğiz. Acı çekmeden rahat, zahmet olmadan rahmet gerçekleşmiyor, maalesef… Vücuttaki pisliğin temizlenmesi ve vücudun tamamına virüsün temerküz etmemesi ve sağlığımıza tekrardan kavuşmak ve hayatiyetimizi kurtarmak adına, millet olarak, bu acılara katlanmamız gerekiyor.Vücuttaki yaranın, pisliğin, virüsün üzerine bastırmamız gerekiyor; virüsün ve pisliğin temizlenmesi, vücudumuzdan tamamen atılabilmesi adına, gerekirse yaramızdan kırmızı kan dahi gelmelidir. Birey için olan bu acı gerçekler, devletler için de geçerlidir.  Başka türlü virüsten, hastalıktan kurtulamayız; Devlet ve millet olarak varlığımızı ve hayatiyetimizi idame ettiremeyiz.Türkiye Cumhuriyeti devletindeki yaşayan bireyler olarak bizler; Devleti ve milleti ile çok yaşamak istiyorsa, bir kez öldüğümüzde,  bin kez doğacağız, bin defa dirileceğiz; Hiçbir güç ve devlet böyle bir milletle uğraşmak istemez. 15 Temmuz’da bir defa öldük fakat bin defa doğduk ve bin defa dirildik.  Devlet ve millet olarak, ölmek ve yok olmak istemiyorsak,  bin kez doğmaya, bin defa dirilmeye devam edeceğiz. Senin üzerinde ve topraklarında hesap yapanlar senin bu darbelerle, patlamalarla öldüremeyeceğini ve seni bu topraklardan atamayacağını, silemeyeceğini, anlamalı, artık…

Ağustos ayı, bizim millet olarak, tarihimizde, hep yeni keşifler, yeni fetihler ve yeni zaferlerle doludur. Malazgirt Savaşı, 26 Ağustos 1071’de, Malazgirt ovasında meydana gelmiş, Selçuklu Sultanı Alparslan ve Doğu Roma İmparatoru Romen Diyojen arasında gerçekleşmiş, Anadolu’nunTürklere‘Yeni Yurt – Yeni Vatan’ olmasını sağlamış, bir meydan savaşıdır.Mercidabık zaferi; Dini, siyasi, askeri, iktisadi pek çok faydalar sağlamıştır. Bu zafer ile Hilafet Osmanlı Hanedanına geçmiştir.Güneydoğu Anadolu’nun zapt edilmesiyle, ‘Anadolu Türk birliği’ tamamlanmıştır.Çaldıran Zaferi, Osmanlı Devleti ve İran’da egemen olan Saferiler arasında, 23 Ağustos 1514′te Çaldıran ovasında yapılan meydan savaşıdır. Yavuz Sultan Selim, babası II. Bayezid ve kardeşleriyle taht mücadelesi vererek tahta çıktığında, Osmanlı Devleti içeride sıkıntılı bir dönem yaşıyordu. Bu bunalımlı ve sıkıntılı dönemin en büyük nedeni, doğudaki Şii-Safevi Devleti idi. Bu devletin ortadan kalkmasıyla huzur sağlanmış, Türkistan yolu Osmanlılara açılmış ve Yavuz Sultan Selim’in en büyük amacı doğudaki tüm Türk İslam devletlerini tek bir çatı altında birleştirmekti.

Geçtiğimiz günlerde bu asil millet ve devlet, dünya emperyalistlerine ölmediğini, hasta adam olmadığını perçinlemek ve göstermek adına, Ağustos ayında yine yapacaklarını yaptı. Bölgesinde ve topraklarında ameliyat yapmak isteyenlere, güneyimizde ‘kukla’ bir devlet kurulmasına izin vermemek adına ‘ Fırat Kalkanı ‘ harekâtını yaptı. Harekâtın adı neden Fırat Kalkanı ki? Buradan kimlere ve nerelere ne gibi mesajlar verilmek istenmektedir? Tarihte medeniyetler hep ‘Fırat ve Dicle’ kurulmasının bir sebebi olabilir mi? Vad edilmiş topraklar (Arzı Mevud) hesabı içinde olanlara da bir gönderme mi var? Yine tarihte bizlere Orta doğu’nun kapılarını açan ve Hilafetin Osmanlı’ya geçmesini sağlayan, ülkesinde ve bölgesinde fitne ve iç savaş tohumları ekenlere karşı zaferler kazanan, Yavuz Sultan Selim Han’ın adının verildiği İstanbul Boğazının incisi ve gerdanlığı konumundaki 3. köprünün açılışı gerçekleşmiştir. Emeği geçen tüm yetkilileri tebrik ederim. Bu ülke ve asil millet küllerinden yeniden ve tekrar doğuyor. Dâhili ve harici hainler ve düşmanlarımız, bu yaşananlar ve gelişmelerden, elbette ki rahatsızlık duyuyorlar, duymaya da devam edecekler. Millet olarak, içeride ve dışarıda canımız yanıyor, biraz daha yanacak, yakmaya da devam edecekler. Devlet ve Millet olarak;  Bir olur, Beraber olur,İri olur, Diri olur ve hep birlikte TÜRKİYE olmaya devam edersek, yapabilecekleri HİÇ BİR ŞEY yoktur. 15 Temmuz hain darbe ve işgal girişimi sonrasında, Yeniden Dirilen ve Şahlanan, Yenikapı ruhu tüm emperyalistleri ve taşeronlarını çıldırmıştır. Ne yapacaklarını bilememekteler… Onun için her yönden ve her koldan saldırmaktalar. Sadece oyalayabilirler. Geldikleri gibi elleri bomboş olarak dönüp gitmeye mahkûm olacaklardır.

İşbirlikçiler üzerinden; Rövanşını Almaya Çalışıyorlar!

15 Temmuz Gecesinin;  İşbirlikçiler üzerinden; Rövanşını Almaya Çalışıyorlar!

15 Temmuz hain darbe ve işgal girişimi sonrası, tüm kamu kurum ve kuruluşlarında, iş âleminde, özellikle emniyet teşkilatında, yargıda, üniversitelerde ve belediyelerde, devletine ve milletine ihanet edenlere yönelik, hain el çektirme operasyonları devam etmektedir. Tüm kamu kurum ve kuruluşları ve iş âlemindeki hain el çektirme işlemi bir an önce bitirilmelidir. Devlet normal rutin işlerine acilen dönmelidir. Tüm kamu kurum ve kuruluşlarındaki masum insanlar ve çalışanlar ‘istim‘ üzerinde beklemektedir.  Kripto elemanlarını korumak ve perdelemek adına çok değişik girişimlerde ve atraksiyonlarda bulunmaktalar. Ekonomi acilen rayına oturmalıdır. Bir iletişimci olarak, kamuoyunda, iş âlemindeki gözlemlerimiz, izlenimlerimiz ve tespitlerimizi, kamuoyu ve yetkililerle paylaşmak, sesli olarak düşünmek gerektiği kanaatindeyim.

Karşımızda, dünyanın en iyi istihbarat örgütleri ve devletleri tarafından eğitilmiş, yetiştirilmiş, bu ülkenin ve milletin kalbine yerleştirilmiş bir kadro ile karşı karşıyayız. Bunlar da plan, taktik ve oyun bitmez. Aklımızın alamayacağı tür ve çeşitlilikte planlarını devreye sokmak, Erdoğan ’sız bir Türkiye adına, anlaşma yapamayacakları hiçbir kurum, devlet, örgüt ve birey yoktur. AK Parti teşkilatlarındaki AKP’liler de aynı konumdadır.AK Parti teşkilatlarınınormal şekilde görevden almalar, genel merkez teşkilat yönetiminde, partiye zarar vereceğine yönelik bir kaygı taşınıyorsa; Acilen Olağanüstü kongreye gidilmelidir. AK Parti teşkilatları ve AK Partili belediyelerdeki AKP’lilerdentemizlenmediği, taşeron ve işbirlikçilerden arınmadığı müddetçe, 15 Temmuz başarısız hain darbe ve işgal girişimine karşılık, değişik türdeki darbelerin sonu gelmeyecektir, diye düşünüyorum.

Sayın Cumhurbaşkanım, Başkomutanım ve tüm karar veren makamlardan RİCA ediyorum! 15 Temmuz hain darbe ve işgal girişiminde başarılı olamayan; Dâhili ve harici hainler, taşeronlar ve işbirlikçileri; Son günlerde, doğu bölgemizde  ‘TERÖR’ üzerinden gelmekteler. Beklemeye aldıkları, kullanılmaya müsait olan tüm bireylerini ve örgütlerini; PKK, PYD, PYJ, DAİŞ vb. her ne var ise sahaya sürdüler. 7 Ağustosta Şahlanan; BİRLİK, BERABERLİK, KARDEŞLİK ve hep birlikte TÜRKİYE ruhumuza darbe vurmaya çalışıyorlar. Tüm Türkiye’de uyuyan hücrelerini devreye sokma durumları dahi olabilir. Devlet olarak OHAL kapsamı çerçevesinde bu bölgede istikrar ve sükûnetin gelmesi adına her türlü girişimler, tedbirler acilen alınmalı ve uygulamaya geçilmelidir. Tüm Türkiye’de ve bölgede Devletimizin gücü ve varlığı hissedilmelidir. Bölgenin sükûnete ve huzura erdirilmesi adına; ‘ Sıkıyönetim ‘ ilan edilmeli diye düşünüyorum.

Bankalar ve finans kurumları üzerinden ‘EKONOMİK’ kaos ve sıkıntı çıkarmak peşindeler… Esnaf ve tüccarımızı ‘ZOR’ durumda bırakmaya, ekonomiyi ‘KİLİTLEMEYE’ çalışıyorlar… Bankalar ve finans kurum yöneticileri tarafından; Esnaf ve tüccarlarımıza, finans noktasında olmadık bahaneler ve sorunlar ileri sürülmektedir. Esnaf ve tüccarımızın bankalara olan kredi vb. borçlarına yönelik olarak, Devletimiz,  BDDK ile görüşme ve anlaşmalar çerçevesinde, borç erteleme veya yeniden yapılandırma vb. çözümler getirilmelidir. Esnaf ve tüccarı,  ekonomik olarak bitirmeye ve sokağa dökmeye yönelik girimler devam etmektedir. Esnaf ve tüccar, toplumumuzun ve ülkemizin sosyolojik olarak orta direği,  gerçekten çok sıkıntılı bir süreç ile karşı karşıyadır. 

7 Ağustos tarihinde Yenikapı’da Şahlanan; BİRLİK, BERABERLİK, KARDEŞLİK ve Hep birlikte TÜRKİYE ruhumuza, fitne ve her türlü girişimlerle darbe vurmaya çalışmaktalar. TÜM Kamu Kurum ve Kuruluşlarındaki Kripto hainler ve işbirlikçileri; Kendilerinden olanları koruma ve kollama adına, Masum insanları şikâyet ve iftiralarla başka hesaplar peşindeler. Kriptolarını korumak ve kollamak adına; ” CAMBAZA BAK ve PERDELEME ” operasyonları, artarak devam etmekte ve düzenlenmektedir. Kripto hainler üzerinden; ‘FİTNE ve İÇ SAVAŞ’ peşindeler… Masum insanların hem kendileri ve hem de aile çevrelerinin bu süreçte çok canı yanmaktadır.

Tüm Kamu Kurum ve Kuruluşlarımızdaki kripto hainler ve işbirlikçileri; Hesaplarına EL Konulan ‘ESNAF ve TÜCCAR’ çalışanlarını SOKAĞA dökme girişimleri ve operasyonları peşindeler… El konulan hesap sahibi firmalara; Outsourcing veren, taşeron iş yapan küçük işletmeler de ZOR durumda bırakılmak istenmektedir. İşletmeler KEYFİ olarak kapatılmak suretiyle; vatandaşlarımız, ÇALIŞANLAR ve küçük işletmeler ‘MAĞDUR’ edilmeye çalışılmaktadır. Bu yöntemle Tüm Türkiye’de SOSYAL PATLAMA peşindeler… Kamuoyunu, Özellikle de ‘Küçük İşletmeleri, Çalışanları ve Ailelerini’ Rahatlatacak ‘TEDBİR ve ÖNLEMLER’ ACİLEN alınmalıdır.

Sonsuz Kudret Sahibi Yüce Allah, biz inanlara, düşmanlarımıza ve düşman görünümlülere karşı, Enfalsuresinde ’ Ve Ey Müslümanlar! Onlara karşı ( düşmanlarınıza karşı ) gücünüzün yettiği her kuvvetten ve bağlı atlardan hazırlayınız. Bununla Allah Teâlâ’nın düşmanını, sizin düşmanınızı ve onlardan başkalarını ki bunları siz bilmezsiniz, Allah Teâlâ bilir, korkutursunuz. Gücünüzün yettiği her kuvvetten, kuvvet tabiri ise bugünkü bütün harp vasıtalarına şamildir; topları, tüfekleri, uçakları, otomobilleri, zırhlıları, tankları, atomları, her türlü harp vasıtalarından saldırıyı sağlayacak, düşmanı dehşete düşürecek,  nakil vasıtalarından hazırlayınız, bu hususta kusur ve ihmal göstermeyiniz. Bu kuvvet ile ve bu harp vasıtalarıyla, Allah Teâlâ’nın düşmanını ve sizin düşmanınızı, korkutmuş olursunuz. Ve onlardan başkalarını da korkutmuş olursunuz ki, bunlarda münafıklardan, İslâmiyet’e karşı gizlice düşmanlıkta bulunan dinsizlerden veya Yahudi’ler ile Mecusilerden ibarettir. Müslümanlıkta boş durmak, medenî vasıtalardan mahrum olmak, düşmanlara karşı miskince bir vaziyete düşmek kesinlikle yasaktır. Bu ayeti kerime de ise bunları hazırlayın, bilâkis ‘gücünüzün yettiği kadar kuvvet, plan, taktik ne gerekirse hazırlayınız’şeklinde ikaz ve uyarılarda bulunuyor.

Büyük Resmi görmemizi, birileri engelliyor!

15 Temmuz hain darbe ve işgal girişimi sonrası, kamu kurumlarında ve kamuoyunda yaşadıklarımıza kabaca bir bakmak gerektiği kanaatindeyim.  15 Temmuz hain darbe ve işgal girişimini, Sayın Cumhurbaşkanımız, Başkomutanımızın kararlılığı ve bu asil millet dik duruşu ile püskürtmüştür. Bu asil millet,  bir daha Anadolu toprağı üzerinde, ne bir Başbakan’ın ne de bir bakanın asılmasına,  ne seyirci olacak ne de izin verecektir.  Artık bu ülkede, darbe ve işgal girişiminde bulunanların ve bulunacakların,dâhili ve harici hainlerin,  bu girişimi bir kez daha düşünmeleri gerektiği kanaatindeyim.  Eski Türkiye mantalitesi ile dünya ile rekabet edemeyiz, bir yerlere varamayız… Yeni Türkiye’yi hep birlikte inşa etmeliyiz.

15 Temmuz han darbe ve işgal girişimi sonrasında,  tüm kamu kurum ve kuruluşlarında, hain el çektirmesi devam etmektedir.  Bu konuda devletimizi birilerinin oyaladığını düşünüyorum.  Hain girişime taşeronluk yapan, tüm kurum ve kuruluşun, dernek, vakıf, iş adamı örgütlerinin, memur sendika üye kayıtları sanki devletin kayıtlarında yokmuş gibi birileri bu asil milletin aklı ile dalga geçmektedir.   Yok, efendim; kamu çalışanlarının,  Basın İlan Kurumu üzerinden, gazete aboneliğinin kontrolü mü dersiniz… Yok, efendim; oğlu – kızı, hangi okula, hangi dershaneye gitmişmiş…  BDDK üzerinden de hangi bankalar da hesabı bulunmaktadır… Annesi, babası vb. bu derneklerle irtibatı var mıdır, yok mudur? Bir gazeteci refleksi ve iletişimci olarak sormadan edemiyorum; Acaba devletin, dernekler, vakıflar, sendikalar, bankalarvb. yönetici, üyeliklerle ve arşivlerle ilgili tüm bu kayıtları silinmiş midir? Birileri acaba dijital darbeyi çok öncelerden mi yapmıştır? Tüm kamu kurum ve kuruluşlarında, hain ve taşeronlarla hiçbir alakası ve ilgisi bulunmayan, masum,ilgili ilgisiz her birey, köşe başını tutmuş bulunan kripto hainler tarafından,  şikayet ve iftiralara maruz kalmaktadır. Bu sistem ve yöntemlerle, hain darbe ve işgal girişiminde vasıl olamadıkları hedeflerine, tüm kamu kurum kuruluşlarımızda ve kamuoyunda ‘ fitne ve iş savaş ‘ denemesi ve hazırlıkları mı yapılmaktadır? Vay halimize…  Ülke ve birey olarak çok daha fazla uyanık ve birlik olmamız gereken bir dönemdeyiz…

Sayın Başbakanımız, zikretmeye çalıştığım konuya, geçtiğimiz günlerde noktayı koymuş ve özellikle vurgu yapmıştır.  17/25 Aralık kalkışmaları sonrasında, zikredilen örgütlerle irtibatı devam eden; tüm iş adamları dernekleri, tüm kamu kurum ve kuruluşlarında çalışanlar gözden geçirilmelidir.  Konunun özeti de bu değil midir? Köşe başlarındaki kripto hainler bu milletin aklı ile dalga mı geçmektedir?  Devlet,  normal rutin işleyişini yapamaz hale mi getirilmek istenmektedir?  Devlet dairelerinin tamamı kilitlenmiş durumdadır. Tüm kamu kurum ve kuruluşlarında ve ki,  iş âlemindeki  ‘Kripto hainler’ çok güzel bir  ‘Cambaza bak ‘oyununu sergilemektedir. Bizler de yazılı ve görsel medyadanbize sunulanları sadece izlemekteyiz… Birileri de, bu süreçte büyük resmi görmemizi engellemekle meşguller. Neden acaba? Büyük resmi görmemizi neden istemiyorlar? Neleri kaçırıyorlar, neleri saklamaktadırlar?Bir İletişimci olarak sadece soruyorum…

Sonsuz Kudret Sahibi Yüce Allah, Kutsal Kitabımızda inananlara, kendisini Mümin olarak tanımlayanlara yönelik, Enfal suresi 73.  Ayeti kerimede  ‘ Ve o kimseler ki, kâfir bulunmuşlardır, onların bazıları bazılarının yardımcılarıdır. Eğer inananlar olarak bunu yapmazsanız, yeryüzünde bir fitne ve pek büyük bir fesat olur.  Kâfir, lügatte kelime manası olarak; ‘ doğruların üzerini örten, doğruyu inkâr eden, doğruları gizleyen’ manasına gelmektedir.  Küfür içinde bulunanlar da, bilhassa sizin karşınızda, birbirlerinin velileri, yardımcıları ve destekçileridir. Eğer siz aynı şekilde birbirinize arka çıkmaz ve destek olmazsanız, yeryüzünde ne getirip götüreceğini kestiremeyeceğiniz,  bir fitne, kargaşa ve çok büyük bir bozgunculuk patlak verir.  Kureyş müşrikleri ile Yahudiler ve Hristiyanlar arasında öteden beri düşmanlık var iken Müslümanlara karşı birleşerek savaşa atılmışlardır. Binâenaleyh Müslümanlar için lâzımdır ki, uyanık bulunsunlar, düşmanlarını tanısınlar, Cenâb-ı Hakk’ın emirlerine tamamen riayet etsinler. Ey Müslümanlar! Böyle memur olduğunuz vazifeleri yapmazsanız kesinkes biliniz ki yeryüzünde büyük bir fitne, İmanın zaafa uğraması, küfr ve pek büyük bir fesat,  dünyevî bir fenalık, uhrevî bir sorumluluk yüz göstermiş olur..Müslümanlar arasında iftiralar meydana gelir, kuvvetleri azalır; düşmanları cesaret bulurlar ve üzerlerine atılırlar. Artık böyle bir fitnenin ve fesadın ortaya çıkmasına meydan vermemek için Müslümanların pek uyanık bulunmaları lâzımdır. Müslümanlar, bu sayede kuvvet bulurlar, adetleri, şevketleri artar, aralarında büyük bir tesanüt vücuda gelir, düşmanlarının şerlerinden emin olurlar, insaniyet ve İslam âlemine de pek güzel bir surette hizmet etmiş bulunurlar’’, ikaz ve uyarılarda bulunmaktadır.

BAŞ KOMUTANIMDAN RİCA EDİYORUM!

Hafta sonu, İstanbul Yenikapıve Türkiye’nin 81 vilayetindeki meydanlarda, bu asil millet,  tüm farklılıkları ile birlikte, tüm Dünya Milletlerine Demokrasi dersi verdi. Cumhuriyet tarihimizde ilk kez Cumhurbaşkanımız ve Başkomutanımızın liderliğinde, tüm milletimiz, hükümet yetkileri, ana muhalefet ve muhalefet parti lider ve yöneticileri, ülkesini ve milletini seven tüm gönüllüler bir araya gelerek “Demokrasi ve Şehitlere Saygı” mitingi düzenlendi. Emeği geçen tüm liderlere ve meydanları dolduran ve gönlü, kalbi meydanlarda olan vatandaşlarımıza çok teşekkür ederim.  15 Temmuz,  Darbe ve İşgal kalkışması, içerideki taşeronların ihaneti, tüm Türkiye’yi birleştirdi.

15 Temmuz,  hain darbe ve işgal hareketinin bu asil millet ve devletin yeniden yapılanması için bir ‘Milat’ olduğunu da daha önceki yazılarımda vurgulamıştım. Bu fırsatı, millet ve devlet olarakçok iyi değerlendirebilirsekönümüz açıktır.  İmparatorluk yıllarına ve dünyaya örnek olmuş medeniyetimiz ile yeniden dünyanın güçlü devletler sıralamasına dönmemiz için hiçbir engel yoktur. Sadece uyanık olmamız, içerideki birlik ve beraberliğimizi muhafaza etmemiz yeterlidir. Sadece ve sadece, Başkomutanımızın, 15 Temmuz hain işgal ve darbe gecesi, meydanlara çıkmamızı emrettiğinde olduğu gibi, bir ve beraber olmamız, iri olmamız, diri olmamız, kardeş olmamız ve hep birlikte Türkiye olduğumuzu, Anadolu toprağında yaşayanlar olarak idrak etmemiz yeterlidir;  Korkuları bu birliktelik ruhudur…

15 Temmuz,  hain darbe ve işgal girişimi sonrasında, tüm kamu kurum ve kuruluşlarında bir temizlik ve görevden el çektirmeler başladı. Olması gereken de buydu zaten…Kamu kurum ve kuruluşlarında köşe başını tutmuş kriptohainler ve dış ülkelerin taşeronları halen görevlerinde durmaktadır. Halen birbirlerini koruma ve kollama görevlerine devam etmektedir.  Bu yangın meydanında, kripto hain köşe başındakiler vasıtası ile olan yine gariban Anadolu evlatlarına olmaktadır. Vatanına ve milletine hainlik ve ihanet noktasında olan çalışanlar derhal el çektirilmelidir. Görevden el çektirilenlere iş başını kimler yaptırdı? Yoksa bu çalışanlar uzaydan mı geldi?  İş başı yaparken, referans olan – aracılık eden,  İL – İlçe teşkilat başkanı ve yöneticileri, belediye başkanı ve yöneticileri, oda başkanı ve yöneticileri, kurum başkanı, daire başkanı, şube müdürü hiç olmadı mı? Yapmayın Allah aşkına…

Sayın Başkomutanım,  bu yangın meydanındakisüreçtesizden sadece Ricadiyorum. Bu asil milletin evlatları sizi gerçekten çok seviyor.. Allah için seviyor… Hasbi olduğunuza inandığı için çok seviyor… Birileri gibi hesabı olmadığınız için seviyor… Tüm Kamu kurum ve kuruluşlarındaki kripto hainler halen iş başındadır; Projeksiyon yapmakla meşgul durumdalar… BİMER,CİMER ve sosyal medya ağları üzerinden, her türlü girişimler, saldırılar, iftiralarla devletimizi, milletimizi vetüm kurumlarımızı meşgul etmekteler…  Bu asil milletin öz evlatları arasına ‘Fitne tohumları’ ekmek isteyenlere ve ‘ İÇ Savaş’ çıkması için her türlü girişimde bulunan, dâhili ve harici hainlere,  özellikle de kamu kurumlarındaki kripto hainlere fırsat vermeyin. Dâhili ve harici düşmanlarımız, bu asil Anadolu toprağında İÇ savaş çıkması için bekleşmekteler; Libya’da, Suriye’de, Mısır’da, Yemen’de, Sudan, Irak’ta ve sayamadığım başka mazlum milletlerin inlediği her yerde olduğu gibi… Emperyalist güçler, Son Kale olan Anadolu’yu içeridenyıkmak ve İçimizdeki Hainlerini de kullanmaya devam ediyorlar, etmeye de devam edecekler…

Sayın Başkomutanım, 15 Temmuz hain darbe ve işgal girişimi sonrasında, vatanına ve milletine hainlik konumunda bulunanlara yönelik, tüm kamu kurum ve kuruluşlarında, belediyelerde, parti teşkilatlarında, odalarda, vakıflarda vb. görevden el çektirme ve temizlik harekâtının, daha kapsamlı ve yerinde olabilmesi adına…  OHAL kapsamı çerçevesinde,  güvendiğiniz ve tam yetkiyle donatılmış  ‘ OHAL yetkilisi’, 81 ilimize ayrı ayrı atanmalı, görevlendirilmelidir… OHAL yetkilisi başkanlığında, 81 ilimizdeki Tüm kamu ve kurum kuruluşlarında, yerinde bir hain el çektirmesi ve temizliği,  aynı anda yerinde bir görevlendirme ve atama operasyonlarına başlanmalıdır,  sesli olarak düşünüyor ve sizden rica ediyorum.

15 Temmuz, Bir İşgal Girişimidir…

15 Temmuz; Karanlık ve uzun gece vb. geceleri ve günleri, Sonsuz Kudret Sahibi Yüce Allah,  bu Asil Millete ve Devlete bir daha yaşatmasın.  15 Temmuz gecesi yaşadıklarımızın Çanakkale’de, İstiklal harbinde yaşadıklarımızdan ne farkı var ki? 15 Temmuz gecesi gibi bir geceyi, bu asil milletin evlatlarının ve şehit kanları ile sulanmış mübarek vatan toprağı olarak bildiğimiz ‘Anadolu’ kara parçasında yaşayan bizlerin, bu ülkede yaşayan her bireyin, bir daha bu vb. kalkışma ve operasyonları yaşamamak adına çok daha dikkatli ve uyanık olmamız gerektiği kanaatindeyim. 15 Temmuz gecesi, Sayın Cumhurbaşkanımız ve Başkomutanımızın ‘kararlılığı –  dik duruşu’ ve bu asil milletin İradesine sahip çıkması ve meydanlara inmesi ile akamete uğramıştır. Sıkıntı geçmiş midir? Her şey bitmiş midir? Artık, bu asil milletin evlatları ve şehit kanları ile sulanmış ‘ Anadolu’ bir daha böyle bir durum ile karşılaşma ihtimalleri yok mudur?  Artık rehavete kapılma vakti midir? Daha nice sorular ve sorular…

Geçtiğimiz günlerde, kaleme aldığım köşe yazımda, 15 Temmuz darbe kalkışmasının, bu ülkenin bütün ‘ kurum ve kuruluşları ‘ ile yenden yapılanması için bir ‘ Milat ‘ olduğunu ifade etmiştim. Bu cümlelerimi tekrar tekrar yine ifade etmek ve vurgulamak isterim;  15 Temmuz darbe girişimi veya işgal hareketi, Devlet yönetim sistemimiz ve bütün kamu kurum ve kuruluşlarımızın yeniden yazılması ve kurgulanması için bir ‘ Milat’tır.  Sayın Cumhurbaşkanımız ve Başkomutanımız Recep Tayyip Erdoğan; ‘’ 15 Temmuz bir ‘İşgal’ girişimidir,  15 Temmuz bizim devlet ve millet olarak yeniden yapılanmamız için bir Milattır’’ ifadelerinde olduğu gibi…

15 Temmuz Darbe – İşgal kalkışması, Başkomutanımızın ‘ DİK ‘ duruşu ve bu Asil Milletin ‘İradesine ve Demokrasiye sahip’ çıkması,  meydanlara inmesi ile hedeflerine ulaşamayanlar, istedikleri sonucu elde edemeyen, dâhili ve harici bedbahtlar… Ülkemiz ve bölge üzerinde hesabı olan,  müttefikimiz görünümlü emperyalist güçler ve içerideki bizden görünen taşeronları vasıtası ile yöntem ve aks değiştirmek suretiyle, bu asil milletin bütün bireylerinin arasına ‘Nifak ve İç Savaş’  tohumları ekilmeye çalışılmaktadır. Ülke ve Millet olarak, çok daha fazla dikkatli ve uyanık olmamızı gereken bir süreçten ve dönemden geçmekteyiz. Merhum milli şairimizin; ‘’ Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez;  Toplu vurdukça yürekler- sineler,  onu top bile sindiremez” dizlerinde vurguladığı gibi… Sonsuz Kudret Sahibi Yüce Allah, biz inananlara ve Müminlere hitaben Kutsal Kitabımız ’da;’’ Hep birlikte Allah’ın ipine (Kur’an’a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani sizler birbirinize düşmanlar idiniz de o, kalplerinizi birleştirmişti. İşte onun bu nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında idiniz de o sizi oradan kurtarmıştı. İşte Allah size ayetlerini böyle apaçık bildiriyor ki doğru yola eresiniz. Allah’a ve Resul’üne itaat edin ve birbirinizle çekişmeyin. Sonra gevşersiniz,  Gücünüz ve Devletiniz elden gider. Sabırlı olun. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir’’ ayetlerindeki ikazlarda olduğu gibi..

15 Temmuz Darbe ve İşgal kalkışmasında, başarı elde edemeyen ve hedeflerine ulaşamayan, 100 yıl önceki yedi düvel, bugün yedi düvel tarafından kurulan ve idare edilen bütün yapılar,  dâhili ve harici güçler.. Bu asil milletin bütün fertlerinin arasına da ‘nifak ve iç savaş ‘ tohumlarını da ekemeyen müttefiklerimiz ve taşeronları.. Burada da istediklerine elde edemeyenler; Kenarda ve köşede beklemeye aldıkları, kullanışlı bireyleri ve örgütleri her zaman hazır ve nazır olan; PKK, YPG, YPJ, DAİŞ vb. örgütleri üzerinden tekrar gelmeye kalkışacaklar. 1071’de,  Çanakkale’de, İstiklal Harbinde olduğu gibi bu asil vatanın bütün fertleri ve evlatları,  bütün farklılıkları bir kenara koymak sureti ile bir ve beraber olmaya devam ettiği sürece, başarıya ulaşmaları mümkün değildir.  Bütün kalkışmaları ve girişimleri ‘ Akamete’ uğramaya mahkûmdur. Sayın Başkomutanımızın da vurguladığı gibi, Bu Asil Milletin tüm grupları ve bireyleri olarak; ‘BİR olalım, İRİ olalım, DİRİ olalım’ yeter… Yeter ve artar… Bütün çabalama ve kaos planları için… 

Darbe Başarılı Olsaydı…

15 Temmuz Uzun ve Karanlık geceyi,  Bu Asil Devletin ve Milletin kendi öz kaynakları ile satın aldığı silahı, tankı,  uçağı ve askeri ile kendi içinden çıkmış olduğu milletine doğrultan, kendi içimizden olarak bildiğimiz,  taşeronlarla karşı karşıya kaldık.  Allah bu asil milleti böyle bir durum ile bir daha imtihan etmesin. Allah bu asil milletin bütün fertlerine ‘Uyanık olmayı, Basiret sahibi’ olmayı nasip eylesin. Ülkesine,  Devletine ve Milletine karşı ‘Hainlik ve İhanet ‘ noktasında bulundurmasın… Hainlik ve İhanet zihniyetinde ve fiiliyatında bulunanlara karşı da Uyanık olmamızı da nasip eylesin.  Eskilerin ifadesi ile Sonsuz Kudret Sahibi Yüce Allah bizleri ‘ Ne Hainlik içinde olmayı, Ne Hainlerin yanında olmayı, Ne Hainleri zihnen ve fikren Destekleyen olmayı, Ne de Hainleri Lojistik olarak destek noktasında bulunmaktan’ bizleri muhafaza eylesin. Bizleri bu vb. zihniyet ve fiiliyatta bulunanlara karşı her türlü durumda ‘ Karşılarında ‘ bulunma ‘ Akıl, Gönül ve Zihin ‘ uyanıklığında bulunmamızı nasip eylesin.  15 Temmuz hain darbe girişiminin,  bu ülke ve bölge üzerinde hesabı olan bütün emperyalist güçlerin, zihnen ve fikren dışarıdan destekleyen, içerideki taşeronlar vasıtası ile yapılan bu kalkışma başarılı olsaydı, formatında bir ‘simülasyon’ yapalım. Ülke, bölge, millet ve birey olarak neden daha fazla uyanık olmamız gerektiğini anlamaya ve anlamlandırmaya çalışalım.

15 Temmuz gecesi; TSK sabaha karşı 03.00 gibi yönetime el koymuştur… Gözaltılar devam etmektedir… Sabah 06.00’dan itibaren sokağa çıkma yasağı ilan edilmiştir…  Asker tarafından ele geçirilen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve hükümet üyelerinin nerede olduğu bilinmemektedir. . Tayyip Erdoğan’ın da öldürüldüğü tahmin edilmektedir.

16 Temmuz sabahı; Ülkede TRT haricinde hiçbir televizyon, radyo, internet ve iletişim kanalları kapanmıştır. Sokağa çıkan halk askerlerle çatışmaktadır.. Başkentte yüzlerce tank sokaklarda… Kan dökülmeye devam etmektedir. Müttefikimiz olan Amerika, Türkiye’de yeni askeri yönetimi tanıdığını ve istikrarlı bir Türkiye tavsiyelerinde bulunmuştur..  Ordumuzda bir kısım subaylar darbeye karşı oldukları açıkladılar.  TSK içinde çatışmalar devam etmektedir.

17 Temmuz sabahı; Askerler çatışmaya devam etmektedir. Başkent darbeye direnen bazı şehirlerimiz darbeci askerler tarafından ağır bombardıman altındadır. Ülke genelinde ölü sayısı artmaktadır. İŞİD Türkiye’ye bazı askeri unsurlarını sevk edeceğini açıklamıştır.  PKK Doğu illerimizde kendisinin güvenliği sağlayacağınız ilan etti.

18 Temmuz sabahı; Bombardıman ülke genelinde hız kesmeden devam etmektedir. Ülke genelinde ölü sayısı bilinmemektedir. Ölü sayısı ‘Yüz binler’ olarak tahmin ediliyor. Askeri yönetim direnenlerin üzerine bomba yağdırmaya devam etmektedir.

19 Temmuz sabahı; BM, İstanbul ve Boğazların güvenliğini sağlayacağını duyurdu. Askeri operasyon kapıda… Rusya, Karadeniz Ülkeleri dışında hiç kimsenin İstanbul’da güvenlikten sorumlu olmadığını ifade etti.

20 Temmuz sabahı; Amerika, rejimden yana tavır koyacağını, içeriye sızan İŞİD unsurlarını temizlemek için bombardımana katılacağını söyledi..  PKK güçlerinin silahlandırılması ile Doğu İllerimizde İŞİD’çi avı başlamıştır.

21 Temmuz sabahı; Ermenistan Ağrı ili sınırımıza asker yığmaya başladı. Kıbrıs Rum yönetimi, Kıbrıs Rum toprağıdır ve gereken yapılacaktır dedi..  BM askerleri İstanbul’da… Bir kısım tarihi eserlerin korunması amacı ile’ Saraylarımız’ boşaltılıyor. Yeni adreslerinin ‘British Museum’ olduğu açıklandı.

22 Temmuz sabahı; Ermenistan, Ermeniler eski topraklarına kavuşacak, vatandaşlarımızın sakin olmalarını ifade etti. Ülke genelinde bombardıman devam etmektedir. Askeri rejime, Fransa, Almanya vb. ülkelerden yardım gelmeye devam ediyor.. Putin, Türkiye’de istikrar bir an önce sağlanmalıdır dedi…

23 Temmuz sabahı; İran Şİİ milisleri Türkiye topraklarında… Dünyanın her bir tarafından askeri ‘ Cihadistler’ Türkiye topraklarına gelmeye başladı.

24 Temmuz sabahı; Ülke genelinde ‘ İÇ SAVAŞ ‘ devam etmektedir. Artık daha fazla devam edemeyeceğim… İçim karardı… Ekonomik durumu ise hiç anlatmaya gerek yok… Dolar patlamış, faizler fırlamış… Her dönem olduğu gibi devletin sırtında ki tefeciler meydana inmiş… Yukarıda izah etmeye çalıştıklarımın, bölgemizde hiç bir ülkede yaşanmamıştır, yaşanma ihtimali de bulunmamaktadır. Bunların hiçbirisi olmamıştır. İzah etmeye çalıştığımız bu sahneler ve görüntüler bir Amerikan film sahnesinden alıntıdır, demeyi çok isterdim. Bölgemizde hangi ülke bu durumda değildir;  Irak, Libya, Afganistan, Suriye, Mısır ve daha niceleri…  Hedeflerine engel olarak gördükleri hangi ülke ve lider bu durumda değildir. Emperyalist ülkelerin tek bir hedefi vardır; 100 yıllardır devam eden Sömürülerinin inkıtaa uğramadan artarak devam etmesidir.  Sömürülerine engel olarak gördükleri bütün ülkeleri ve liderleri ortadan kaldırmak için her türlü girişimde bulunmaktan çekinmezler…  Lütfen biraz daha fazla uyanık olalım… Ülkemize sahip çıkalım..  Bu asil milletin dünya üzerinde gidebileceği bir başka ‘ kara parçası ve vatan ‘ toprağı bulunmamaktadır. Bütün bu olanlar bir kişi ve parti meselesi değildir.  Sadece ve sadece ve bu ülkenin parçalanması ve senin de ‘ İÇ SAVAŞA ‘  doğru sürüklenmendir. Gerisi onlar için hikâyeden ibarettir. Oyunu bozacak olan sensin… Aynı  Çanakkale’de olduğu gibi…  Aynı 1453’de olduğu gibi… Aynı 1071’de olduğu gibi…

Devletimizin Yeniden Yapılanması için Bu Darbe Kalkışması bir FIRSATTIR

15 Temmuz karanlık gecesi, bu ülkeyi karanlık dehlizlere ve manda mantığına sürüklemek isteyenlerin gecesidir. Halk, demokrasi ve milli iradesine sahip çıkmakla bu hareketin önüne geçmiştir. Bizim gibi ülkelerde yönetimi doğrudan veya dolaylı olarak ele geçirmeye çalışan ‘emperyalist güçler’ içerideki taşeronları vasıtası ile sürekli olarak bu vb. kalkışmalarda bulunmuştur. 100 yıllık tarihimiz ve bölgemizdeki ülkelerin tarihlerine kabaca incelediğimizde ne demek istediğimiz net bir şekilde anlaşılacaktır. 1960 askeri darbesine yönetime el koyanlar Başbakanı ve arkadaşlarını asmadan önce ‘ ASTIK ‘ senaryosu ile Halka ve Milli İradeye bir yoklama çekmişlerdir. Halktan, Milli iradesine, Başbakanına ve arkadaşlarına yönelik bir ‘sahip olmak karşı darbesi görülemeyince’ daha sonra Başbakanı ve arkadaşlarını asmışlardır. Bu ülke ve asil millet bir daha böyle bir durum ve kalkışma operasyonları ile karşı karşıya kalmaması adına, devlet yönetim sistemimizin yeniden tasarlanması gerektiği kanaatindeyim.

15 Temmuz Darbe kalkışmasına yönelik olarak, 20 Temmuz tarihinde Cumhurbaşkanımız Başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu ve Milli Güvenlik Kurulunda toplantısında ülkemizin tüm bölgesinde ‘3 ay süre ile Olağanüstü Hal’ ilan edilmiştir.  Bu asil milletimize ve devletimize bu günleri yaşatanları kınamakla birlikte yüce milletimizin engin ferasetine ve takdirine bırakıyorum. Bu zihniyette olanlara en güzel cevabı her zaman ‘ Milletimiz ‘ vermiştir.  Anayasamızın Olağanüstü Hal ilanı ile ilgili hükümlerini kabaca incelediğimizde; Madde 119; Tabii afet, tehlikeli salgın hastalıklar veya ağır ekonomik bunalım hallerinde, Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu, yurdun bir veya birden fazla bölgesinde veya bütününde süresi altı ayı geçmemek üzere olağanüstü hal ilan edebilir. Madde 120; Anayasa ile kurulan hür demokrasi düzenini veya temel hak ve hürriyetleri ortadan kaldırmaya yönelik yaygın şiddet hareketlerine ait ciddi belirtilerin ortaya çıkması veya şiddet olayları sebebiyle kamu düzeninin ciddi şekilde bozulması hallerinde… Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu, Milli Güvenlik Kurulunun da görüşünü aldıktan sonra yurdun bir veya birden fazla bölgesinde veya bütününde, süresi altı ayı geçmemek üzere olağanüstü hal ilan edebilir. Madde 121; Anayasanın 119 ve 120’nci maddeleri uyarınca olağanüstü hal ilanına karar verilmesi durumunda, bu karar Resmi Gazetede yayımlanır ve hemen Türkiye Büyük Millet Meclisinin onayına sunulur. Türkiye Büyük Millet Meclisi tatilde ise derhal toplantıya çağrılır. Meclis, olağanüstü hal süresini değiştirebilir, Bakanlar Kurulunun istemi üzerine, her defasında dört ayı geçmemek üzere, süreyi uzatabilir veya olağanüstü hali kaldırabilir. 

Devlet, Vatan, Birey ve Millet kavramlarını,  evrensel hukuk ve bireyin üstünlüğü çerçevesinde incelediğimizde… Devlet; Sınırları belli bir toprak parçası üzerinde teşkilatlanmış, bağımsız bir hükümete sahip olan toplumun temsilcisidir. O, toplumu idare eder; iç ve dış tehlikelere karşı güvenliği sağlar, hukuki niteliği ilgili kanunlar koyar, onları uygular, yasaklar ve emirler çıkarır. Böylelikle sosyal düzeni sağlar. Öteki devletlere karşı toplumu temsil eder. Devlet, egemen ve etkili bir iktidar demektir. Ama aynı zamanda meşru bir iktidardır. Kurumlara dayanan ve müesseseleşen iktidar hukuk iktidarıdır. Devlet, amacı toplumsal düzenin, adaletin ve toplumun iyiliğinin sağlanması olan; belli bir toprak parçası (Ülke) üzerinde yerleşmiş bir insan topluluğuna (HALK) dayanan ve bu topraklar üzerinde bulunan her şey üzerinde nihai meşru kontrole (Otorite)  sahip, siyasal bir örgütle (Hükümet) donanmış sosyal bir organizasyondur. Vatan, bir kimsenin doğup büyüdüğü; bir milletin hâkim olarak üzerinde yaşadığı, barındığı, gerekirse uğrunda canını vereceği toprak. Bir kimsenin yerleştiği yere de vatan denir.

15 Temmuz Darbe kalkışmasına yönelik olarak, Milletimizin Milli iradesine sahip çıkmak adına meydanlara inmesi, son günlerde yaşadıklarımız ve bu asil milletimize ve devletimize karşı ‘ içerideki taşeronlar ve dış destekli ‘ bir daha böyle bir kalkışma ve girişimlerine maruz kalmamak adına… Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan Başkanlığında toplanan Bakanlar ve Milli Güvenlik Kurulunda ‘3 Ay süre ile Tüm Ülkede Olağanüstü HAL İlan edilmesini’,Cumhurbaşkanımız ve Başkomutanımız başkanlığında oluşturulacak bir ‘ KOMİSYON ‘ başkanlığında,  Devlet yönetim sistemini yeniden kurgulamak adına bir Milat kabul etmeliyiz.  Devletimizin; Yönetim, Sevk, İdare, Personel alımı ve Devlet Kurumlarının ‘ TÜM HARCAMA ‘ sistemlerinin yeniden gözden geçirildiği, kurgulandığı,  Yeni bir Sistem için Yeniden ve Sil Baştan bir Milat kabul etmeliyiz. Devlet, Vatan sınırları içinde yaşayan ‘herkes ve her şeye’ Adalet ilkesi çerçevesinde yeniden dizayn edilmelidir. Devlet yönetim sistemimizin bütün kişi ve kurumları için  ‘ ŞEFFAFLIK ve HESAP VEREBİLİRLİK’ prensipleri doğrultusunda Yeniden yazılmalıdır.  Bu vatan toprağında yaşayan bizlerin gidebileceği bir başka ‘ toprak ‘ parçası dünya üzerinde yoktur. Bu gerçekler çerçevesinde son günlerde yaşadıklarımızı ‘bir İkinci Kurtuluş Savaşı, bir Yeniden Doğuş veMilli bir DEVLET meydana gelmesi için çok iyi bir FIRSAT olarak değerlendirmeliyiz, diye düşünüyorum. Aksi halde yaşadıklarımız bir tekrarı olmayacaktır. Bu asil millet ve devlet tarih sahnesinden silinmek ve yok olmakla karşı karşıya kalmaması için hiçbir sebep göremiyorum.