Devlet İhmal Etmez!

Devlet yönetim sistematiğinin gereği;  devlet işlerinin nizam ve düzen çerçevesinde yürütülebilmesi için tüm kamu kurum ve kuruluşlarında,  hiyerarşi mutlaka olmalıdır! Yani modern yönetimde ki ast üst ilişkisi olarak tanımlanan!

Peki, çalışanlar arasında böyle bir hiyerarşi olması gerekirken,  devletin yapılan tüm işleri ve görevlerinde, kanun ve yasaya uygunluk olmalı mıdır? Yoksa makama gelen her kişi kendi düzenini veya kendi Mafya kanunları mı koymalıdır? Hangisini tercih ediyoruz?

Devlet olmanın manası nedir? Devlet; kanun, yasa, yönetmelik ve adalet demektir!  Devletin verdiği maaşı az bulan ve yan yollara sapanları, duyarız! Otobandan çıkarsanız elbette ki kaza yaparsınız! Aman dikkat! Trafikte kurallara uymak hayat kurtarır!

Peki, Devlet yönetiminde yasa, yönetmelik ve tüzüğe uymamanın cezası, ne veya neler olmalıdır? Bir bedeli mutlaka olacaktır?

Devletin tüm işlerinde ve bu işleri yapanlar; kanun ve kurallara kesinlikle uymalıdır! Devlette, kanun, yasa, düzen ve nizamın olmadığı durumlarda ise sisteme kaos hakim olur! Kaos, kargaşa demektir! Türk Devlet Aklı, kaosa izin vermeyecektir! Devlet, kimsenin babasının ÇİFTLİĞİ değildir!

Devlet adına bir kurumda, amir, memur veya müdür olabilirsiniz! Fakat devlet olduğunuzu zannetmeyin! Devletin makam ve görevleri sadece asil millete hizmet etmek için vardır! Devletin makamları, fantezi üretme yerleri değildir!  Aman Allah’ım, ne afralar ve ne tafralar!

Devlet; nasıl olsa görmüyor, duymuyor şeklinde kuruntulara kapılanlar tabii ki olacaktır!  Farkında olmadan haddini aşacaktır! Devlet böyle bir durumda sadece UYUR ROLÜ yapar!  Nereye kadar HADDİNİ aşacak diye,  sadece izler ve bekler!

Kadim Türk Devleti,  her gün 18 yaşındadır! Kadim Türk Devletinin beş bin yıllık, devlet yönetim kodları, tarihi, hafızası ve gelenekleri olduğunu hatırlatmak isterim! Türk Devleti bir ÇADIR Devleti ve MUZ Cumhuriyeti olmadığına göre!

Türk Devleti,  devlet ve millete yapılan hatayı ihmal etmez,  sadece mühlet verir! Vakti zamanı geldiğinde cezasın keser! Devlet, nizam, düzen, kanun ve adalet demektir!  

Devlet,  çok güzel ölü taklidi yapar! İhanet içinde onlalar,  zanneder ki; Devlet yok ve çöktü;  şımardıkça şımarır! Sonra üzerine bir ağırlık çöker!  Ve sonrası mı,  asla yoktur!

Devlet; adalet, yasa ve töre ile ayakta kalır! Devlet, acele etmez! Devlet, devlet ve millete karşı yapılan tüm ihmal ve hataları yarına bırakır fakat kimsenin yanına bırakmaz! Böylece bilinmelidir!

Türk Devlet yönetim kodları ve sistematiği; Töre, Kanun, Adalet ve Hakkaniyet değerleri üzerine bina edilmiştir!  Hakikat ve Adalet bir gün mutlaka tecelli edecektir!  Gerçeklerin her daim gün yüzüne çıkmak gibi bir özelliği vardır!

Kimsenin yaptığı hata ve ihaneti,   hiçbir şart ve şekilde yanına ve yarına kalmayacaktır! Devlet dediğimiz kurum, devlet ve milletin malına, özellikle de tüyü bitmemiş yetim hakkına tecavüz eden ve göz diken, inatla yolsuzluk yapan, haramzadelerden,  bir gün hesabını sorar ve cezasını da keser! 

Devlet ihmal etmez sadece tehir eder! Her seçim bir vazgeçiş olduğuna göre! Devlet kademesinde bulunurken seçtiğiniz ve bulunduğunuz yol çok önemlidir!

HARAM ve İHANET dolu İblis ve İblis çocuklarının yolunu mu? Yoksa ADALET – HAKKANİYET ve HELAL – Rahmani olan TEMİZLERİN yolu mu, seçiyoruz? Hangisi? Her Seçiş bir vazgeçiştir! Neleri seçiyor ve nelerden vazgeçiyoruz? Her seçişin tabii li bir BEDELİ – HESABI ve CEZASI da mutlaka olacaktır!

Basın & Medya Kimlerin Taşeronu!

İnsanlar arasındaki bilgi alışverişi ve haberleşme olayına iletişim diyoruz! Bilgi alışverişi için kullandıkları araçlara da iletişim ve kitle iletişim araçları denir!

İnsanlar,  çevrelerindeki olayları takip etmek ve yeni bilgiler edinmek, haberdar olabilmek için iletişim ve kitle iletişim araçlarını kullanır!  Teknolojinin gelişmesi ile iletişim ve kitle iletişim tabii ki kolay bir hale gelmiştir! 

Kamuoyu,  iletişim ve kitle iletişim araçları vasıtası ile tüm gelişmeleri izler! Hükümet ve devlet politikaları ve ülkenin karşı karşıya olduğu iç ve dış sorunlar hakkında bilgi sahibi olur! Ancak haberlere erişim imkânı tabii ki tek başına yeterli değildir!

Bir haber oluşurken, bazılarının ön plana çıkarılması veya bazılarının gözlerden kaçırılması, bazı bilgilerin saklanması veya görmezden gelinmesi, haberin kurgulanması, haberin edit ve re-dakte edilirken bunları yapan kişilerin,  politik, sosyal, siyasi, demografik, ekonomik ve kültürel ilgileri eşik bekçiliği faaliyetleri arasında sayılır!

Eşik bekçileri; Editör, yazı işleri personeli ve yayıncılar, haberin yazım ve sunumu ile ilgili yaptıkları seçimlerle kamuoyunda gerçekliğin şekillenmesi ve kamuoyu oluşmasında çok önemli bir etkiye sahiptir!

Eşik bekçileri,  medya tüketicisi kamuoyunu istenilen veya istedikleri yönde harekete geçirmek veya yönlendirmek için kimi zaman aşırı uç yöntemlere başvurduğuna şahit oluruz!

Haber medyasında içerik üreten insanların kişilik özellikleri, haberin oluşturulmasında önemli bir süzgeç işlevi görmektedir!

Medya çalışanlarının kültürü ve yetiştikleri coğrafya, ait oldukları din, mezhep ve etnik köken, aldıkları eğitim ve cinsiyetleri, mesleki tecrübe ve kişisel yetenekleri,  olayların siyak ve sibakını idrak dereceleri, mensubiyet ve meşrep gibi öznellikler haberin toplanmasından, haberin dokusu ve haberin kamuoyuna sunumuna kadar etki etmektedir!

Peki, Medya sektöründe,  kim yerli ve milli? Kimler de yabancı ve taşeron?  15 Temmuz hain darbe ve işgal kalkışma gecesinden itibaren, devletin tüm kademesinde ki değişimde olduğu gibi, medya sektörü de, yerli ve milli, beş bin yıllık Kadim Türk Devlet ve Anadolu kodlarına dönmektedir!

Son günlerde, yerli ve milli ahlakı bozan, sosyal barışı tehdit eden gelişmeler – olaylar ve bunların da medya aracılığı ile köpürtülmesini nasıl izah edeceğiz? Birileri sınırlarda başaramadıklarını, içeride sosyal dokuyu bozmak suretiyle erişmek istemektedir?

Anadolu, bir ve beraber olduğu sürece, hiçbir sinsi plan ve kirli hesapları tutmayacaktır! Hedefleri milli birlik ve beraberliği bozmak, kaos çıkarmak ve örselemektir! Başkaca bir yöntemleri kalmamıştır!

Küresel güçlerin,  ulusal ve yerelde ki kullanışlı işbirlikçi taşeron basın & medya çalışanları ya da tipi bizden fakat çipleri dışarıda olanlar, bu milletin soysal dokusu ve birliğini bozabilmek adına, her bir köşesi ve kademesinde cirit atmaktadır!  Acaba Neden?

15 Temmuz karanlık darbe ve işgal gecesinde şahit olduğumuz gibi, medya;   küresel işbirlikçilerin yancısı – taşeronu – borazanı ve yerli  –  milli olarak tasnif edebiliriz!

Şimdi diyeceksiniz ki medyanın yancısı ve yalancısı olduğu gibi yerli görünümlü yabancısı ve taşeronu da var mıdır?  Bazıları göbekten bağlı! Bazıları da ekonomik olarak! Bazı çalışanlar ise ikbal beklentisi zaviyesinden duygusal olarak bağlı!

Para, kadın, güç, makam ve mevki insanlar için motive eden bir etken olduğuna göre!   Peki, Yerel ve Ulusal Basın & Medya çalışanlarının MOTİVASYONU nedir?  

Allah; kimseyi, dünyalık üç – beş kuruş ve geçici makamlar uğruna;   Aziz DEVLET ve Asil MİLLETE, HAİNLİK ve İHANET konumuna düşürmesin! İHANETİN bedeli; bu dünya da ve öbür tarafta,   ehline malumdur!

Her şeyi affedin!  Haddini Aşanları; ASLA!

Halife Harun Reşid, Bermek olan veziri Cafer bin Yahya ile birlikte, Saray’ın bahçesinde gezerken, canı meyve çekiyor! Elmayı dalından koparmak için uzanıyor, ne var ki; orta boylu olduğu için, meyveye yetişemiyor! Veziri Yahya’ya diyor ki; Omzuma çık, o meyveyi kopar ve bana ver!

Vezir,  zayıf olduğu için, Halife’nin omzuna çıkıyor ve meyveyi koparıp, veriyor! Meyveyi yiyen Halife Harun Reşid, çok lezzetliymiş,  diyor! Bana bahçıvanı çağırın! Bu lezzetli meyveden dolayı onu ödüllendireceğim!

Az ileride duran ve olan – biteni hayretle seyreden bahçıvan geliyor!  Halife, ona; Sana bir ödül vereceğim, dile benden ne dilersen,  diyor!

Bahçıvan diyor ki; Sultanım, sizden bir tek isteğim olacak! Bana, benim Bermekî olmadığıma dair bir belge verir misiniz?

Halife şaşırıyor!  Herkes devlet kademesinde görev almak için bir Bermekî şeceresi uydururken, herkes Bermekî olmaya can atarken, sen niye Bermekî olmadığına dair belge istiyorsun ki?

Kaldı ki, sen bir Bermekisin! Bermeki olmaktan niye kaçınıyorsun? Belgeyi almakta ısrar eden bahçıvan diyor ki;  Evet, bir Bermekîyim!  Mademki, benden bir istekte bulunmamı istediniz!   Ben bu belgeyi istiyorum, başka da bir isteğim yok!

Halife Harun Reşid; Madem ısrar ediyorsun, istediğin belgeyi vereceğim sana, diyor ve daha sonra da, o belgeyi veriyor bahçıvana!

Aradan yıllar geçer!   Halife Harun Reşid, yattığı uykudan uyanır, gözleri açılır, kulakları duymaya başlar!   Civar ülkelerden gelen uyarıların ve halktan yükselen tepkilerin, hiç de yersiz olmadığını düşünmeye başlar!

Bermekîler; Halife Harun Reşid’in kendilerine beslediği büyük güven ve yakın ilgiyi istismar ederek, sadece Saray kademelerini değil, eyaletleri de kendi yandaşları ile yönetmeye başlarlar!

Devletin her kademesini bir ur gibi sarmışlar, en ücra yerlerine bile kendi adamlarını yerleştirmişlerdir!

Yattığı derin uykudan uyanan Halife, Bermekîlerin devlet içinde devlet kurmak için uğraştıklarını ülkenin her yanını ele geçirdiklerini ve kendisini devre dışı bıraktıklarını fark edince, derhal emir verir: Bermekîleri kılıçtan geçirin! Yaşlılarını da zindana atın!

Emir, yerine getirilir! Bermekiler öldürülür!  Peki, bahçıvana ne olur?  Halife’nin emri üzerine, görevliler bahçıvanın evine de giderler!  Ya kılıçtan geçirecekler, ya hapse atacaklardır! Fakat bahçıvan; hemen, Bermekî olmadığına dair, Halife imzalı belgeyi gösterir!

Gördüğünüz gibi, ben Bermekî değilim der ve kellesini kurtarır! Kılıçtan geçirme ve zindana atma operasyonu,  sona erince, Harun Reşid, son durumu öğrenmek için kurmaylarını çağırır ve sorar;  Emrimi yerine getirdiniz mi?

Kurmaylar der ki;  Listedeki herkes; ya kılıçtan geçirildi, ya zindana atıldı!  Sadece bir adam kaldı!  Fakat ona dokunamadık, çünkü elinde sizin imzaladığınız bir belge vardı! Halife; Hatırladım ben onu;  Onu bulun ve bana getirin, der!

Bahçıvan huzuruna getirilince, Harun Reşid sorar adama; O gün, Bermekî olmadığına dair, benden ısrarla belge istedin!  Ben de verdim!  Peki, bugünlerin geleceğini nereden anladın?

Bahçıvan der ki; Sultanım; hani, o elmayı koparmak isterken, vezir, sizin omzunuza basmıştı ya!  İşte o an dedim ki; eyvah, bizim sonumuz geldi!

Harun Reşid, araya girip;  Fakat ben söyledim omzuma basmasını, deyince, bahçıvan der ki; Fark etmez sultanım!  Sizin, Sultan olarak, vezirinizin omzunuza basmasını istemeniz bir âlicenaplıktır, büyüklüktür! Siz istemiş olsanız bile, vezirinizin omzunuza basması; hem şımarıklık, hem had bilmezlik, hem de küstahlıktır!

Sizin omzunuza basıp meyveyi koparmak yerine, pekâlâ beni çağırabilir ve benden isteyebilirdi!Bir adam, vezir de olsa, sultanının omzuna basacak kadar cüretkâr ve had bilmez olduysa, bunun sonu felâkettir! Ben, işte o gün bu felâketi gördüm ve sizden o belgeyi istedim!

Gerektiği zaman hadsize haddini bildirmek, kırk yetime kaftan giydirmekten üstündür!

Haddini aşarak yükselenler, bir gün hak ettikleri yere alçalmak zorunda kalır!

Ya haddini bil, ya da kendini bil. Yoksa önce haddini bildirirler, sonra kişiliğini söndürürler!

Her şeyi bilmene gerek yok haddini bil yeter! ( Hz. Mevlana)

Bir bak tarihe Türk’e başkaldıranların sonu ne olmuş! ( Bilge Kağan )

Hz Ali  (ra); Her şeyi affedin! Fakat vatanınıza, devletinize ve milletinize ihanet edenleri asla affetmeyin, buyurmaktadır!

Siyasete GÜVEN; İstikrar Demektir!

Siyaset, sosyal ve ekonomik gündemi çok yoğun! Takip etmekte, yorumlamakta ve karar vermekte zorlandığımız anlar olmaktadır!

Kim ya da kimler için game-over zili çalmaktadır? Birileri,   OUT olurken birileri de İN olacaktır!  Kabul etmesi çok zor olsa da; Doğanın kanunu böyledir!

Siyaset kurumu nereye evirilmektedir? Siyaset kurumuna güven kalmadığından kaynaklı,  siyasi ve ekonomik istikrar yok hükmündedir!

Ekonominin ateşi böyle devam edecek midir? Ya da bu ateş birilerini yakacak mıdır? Yakarsa sadece vatandaşlar mı yanacaktır? Erken bir seçimde karar vericilere neler olacaktır?

Geçtiğimiz günlerde;  sosyal, siyasi ve ekonomideki yangın ya da yoğun gündemi,  Ak Saçlı İhtiyar dostum ile konuşmaya ve yorumlamaya, çalıştık!

Ak Saçlı İhtiyar dostum;  Kadim Türk Devlet Aklı denetiminde,  2000’li yıllarda yaşadığımız siyaset ve iktidar değişimin temeli,  o günlerde kurulan iş adamları derneği, sermaye ve medyanın dizayn edilmesi, sivil toplum örgütleri vasıtası ile başlatıldığını vurguladı!

Devlet ile Milletin barışmasının temellerinin o günlerde atıldığını! Millet,  içeride bizden görünümlü hainler maharetiyle, Devletine küstürüldüğü için kucaklaşmanın zamanı gelmiştir! Barış, huzur ve kalkınma adına; Devlet, Milleti ile her daim bir ve beraber yürümesi gerekir!

Ak Saçlı İhtiyar dostum; 2000’li yılların başında, Siyasal İslam temsilcisi partideki çatırdama ve partiden ayrılanlar suretiyle yeni bir partinin kurulduğu günleri,  bir film şeridi gibi gözlerimin önüne serdi!

Ak Saçlı İhtiyar dostum; daha sonra günümüze kadar geldi! 2000’li yılların başında ülkemizde yaşanılan sosyal, siyasi ve ekonomik kriz aynen devam ediyor mu yoksa etmiyor mu, dedi?

Ak Saçlı İhtiyar dostum; Ülkemiz, bölgemiz,  vatandaşlar ve tüm mazlum milletler adına, hayırlara vesile olacak,  ne ve neler olmalı, sorularını ekledi ve gözlerden kaybolup gitti!

Bugün, ülkemizde yaşamakta olduğumuz sosyal ve ekonomik konjonktür,  2002 yılında yaşanılan ve Kasım genel seçimleri öncesinden bir farkı yoktur!

Ülke olarak, sağ ve salimen bir seçime gidilmeli, siyaset kurumuna güven yeniden tazelenmeli, ekonomik ve siyasi istikrar ivedi olarak sağlanmalıdır!

Siyasi istikrar, ekonomik istikrar ve ekonomi güvenliğini de beraberinde getirecektir! Tabii ki ulusal güvenliği de! Ekonomi güvenliği aynı zamanda ulusal güvenlik demektir!

İstikrar; Ehliyet – liyakat ve adaletin devletin her kademesinde içselleştiği, döviz kurları ve mutfaktaki ateşin söndüğü, bir dönemi de beraberinde getirecektir!

Ülkenin tüm enerjisi ve dinamikleri berhava olmaktadır! Bir an önce, tepe taklak aşağı veya kaosa doğru gidişe DUR denmelidir! Bunun da yolu ve yöntemi ehlince malumdur!

2023 – 2053 ve 2071 hedeflerindeki Büyük ve Güçlü Türkiye yolculuğuna; Selçuklu – Horasan geleneğinden gelen TÜRK bir LİDER  ve kadrolar ile ehliyet ve liyakat, adalet ve hakkaniyet temeli üzerine bina edilmesi ve toplumsal barışın da temin edilmesi suretiyle başlayacaktır!

Aksi halde, siyasi ve ekonomik istikrar ve sosyal barış tesis edilemez! Ekonomik istikrar ve ekonomik güvenlik olmayınca,  tabii ki ulusal güvenlik de sıkıntıya uğrayacaktır!

Peki, kaos ortamından kim veya kimler semirmektedir? Ya da bu topraklarda kim veya kimler ve neden kaotik bir ortamı talep etmektedir?

Türk Devlet Aklı böyle bir gidiş ve duruma ASLA müsaade etmeyecektir! Kaos ve kaotik bir durumdan birilerinin beslenmesine, devlet ve milletin sıkıntıya düşmesine, asla izin vermeyecektir!

Ali Baba ve KIRK HARAMİLER!

Ali Baba ile abisi Kasım, tüccar bir babanın çocuklarıdır! Babalarının ölümünden sonra açgözlü Kasım, zengin bir kadınla evlenir ve babasının işini ilerletmeye çalışır! Ali Baba ise fakir bir kadınla evlenerek odunculuk yapar! Bir gün, Ali Baba, ormanda yakacak odun toplayıp keserken,  kırk tane haraminin hazine ambarını ziyaret etmekte olduğunu duyar! Hazineler bir mağaradadır ve mağaranın ağzı sihir ile kapatılmıştır!

Mağara;  “Açıl Susam Açıl” dendiğinde açılmakta ve  “Kapan Susam Kapan” dendiğinde kapanmaktadır! Haramiler mağaradan ayrılırken, Ali Baba mağaraya girer ve ihtiyatlı bir şekilde bir çanta altın parayı alıp eve götürür!

Ali Baba ile karısı, altınları tartmak için yengelerinden terazi isterler! Kasım’ın karısı, Ali Baba ile karısının ne tarttıklarını anlamak için tartının altına bir miktar balmumu yapıştırır! Tartıyı geri aldıklarında tartıya altın bir madeni para yapıştığını görünce şoke olur ve kocasına anlatır! Kasım’ın ısrarlarıyla Ali Baba, mağarayı ona anlatır! Kasım yanına bir eşek alarak mağaraya gider, sihirli sözleri söyleyerek mağaraya girer! Ancak açgözlülüğü ve hazine heyecanı içinde olmasından ötürü mağaradan çıkış için sihirli sözleri unutur! Haramiler, Kasım’ı mağarada bulur ve öldürür! Abisi dönmeyince, Ali Baba mağaraya gider ve Kasım’ın vücudunun parçalandığını ve girmeye çalışanlara gözdağı olarak her bir parçanın mağaranın girişine konulduğunu görür!

Ali Baba, vücudu eve getirerek, Kasım’ın evindeki köle bir kız olan Morgiana’ya teslim ederek; Kasım’ın ölümünün doğal nedenlerle olduğunu gösterecek şekilde kızı görevlendirir! Önce, Morgiana, eczaneden bir ilaç alır ve ona Kasım’ın ağır hasta olduğunu söyler! Sonra, Baba Mustafa adında bir terziye ödeme yaparak gözlerini bağlar ve onu Kasım’ın evine götürür! Terzi, kimsenin şüphe duymaması için Kasım’ın vücudunun ayrılan parçalarını birbirine diker! Daha sonra kimse şüphelenmeden Kasım’a, Ali Baba ile ailesi cenaze düzenler!

Haramiler, vücudun gittiğini fark eder ve sırlarını bilen başka birinin daha olduğunu anlayınca onu bulmak için yola koyulurlar! Haramilerden biri kasabaya gider ve ölü bir adamın cesedini tekrar diktiğini söyleyen, Baba Mustafa’ya denk gelir! Baba Mustafa’dan kendisini ölünün evine götürmesini ister! Terzinin gözleri tekrar bağlanır ve evin yolunu adımlarıyla bulur! Harami evin kapısına bir işaret koyar böylece gece gelip evdeki herkese öldüreceklerdir!

Ancak Morgiana, haraminin yaptıklarını görür ve tüm komşularının kapısına aynı işareti koyar! Kırk haramiler gece geldiklerinde evi bulamaz ve haramilerin lideri öfkelenerek kapıya işareti koyan haramiyi öldürür! Ertesi gün bir başka harami Baba Mustafa’ya gider! Ancak bu sefer, Ali Baba’nın ön kapısındaki taş basamaktan bir parça kırar! Morgiana yine aynı şeyleri komşularının kapısına yaparak planın suya düşmesini sağlar! İkinci harami de başarısızlığından ötürü öldürülür! Haramilerin lideri bu defa kendisi gidip evi bulur ve evin her detayını aklında tutar!

Haramilerin başı, Ali Baba’nın konukseverliğine ihtiyaç duyan yağ tüccarı kılığına girer ve katırlarla otuz sekiz küp getirir! Küplerin biri yağ ile doludur, geri kalanlarında ise haramiler gizlenmiştir! Ali Baba, uyuduğunda haramiler onu öldürecektir! Morgiana, yine haramilerin planını fark eder ve haramilerin içlerinde saklandıkları küplere kızgın yağ döker! Liderleri, adamlarını uyandırmaya geldiğinde hepsinin ya ölü ya da kaçtığını görür! Ertesi sabah Morgiana, Ali Baba’ya küpteki hırsızları anlatır! Onları gömerler ve Ali Baba, Morgiana’yı azad eder!

Bir müddet sonra haramilerin lideri intikamlarını almak için Ali Baba’nın oğluyla arkadaşlık ederek kendini tüccar olarak tanıtır ve Ali Baba’nın evine akşam yemeğine davet edilir! Morgiana, haramiyi tanıyınca bir hançerle kılıç dansı yapar ve hançeri haraminin kalbine saplar! Ali Baba önce Morgiana’ya kızar ama haraminin kendisini öldürmeye çalıştığını öğrendiğinde kıza teşekkür ederek onu oğluyla evlendirir!

Ali Baba, tüm sırları; mağaradaki hazineleri ve hazinelere nasıl ulaşılacağını bilen tek kişidir, artık!

Kırk Haramiler, hikâyesinden bir hisse çıkaranlar, çıkaramayanlara paylaşması ve aktarması dileklerimizle! Hayat; her daim hisseler ile doludur! Tabii ki; Almak isteyene! Kör ve sağıra işittiremezsin!

Peki, günümüzde, çevremizde ya da devlet bürokrasisinde ki; Ali BABA, kim veya kimlerdir? Aç gözlü kardeşi Kasım, kim veya kimlerdir? Kırk Haramiler, kim veya kimlerdir?  Parçalara ayrılan Kasım’ın cesedini diken terzi Mustafa, kim veya kimlerdir? Morgania, kimdir?

Hazine nedir? Sır nedir? Sır ve hazine, kim veya kimler ile paylaşılabilir? SIR taşımak kolay bir mesele değildir! DEVLET ve MİLLETE ait SIRLAR çok mühimdir!  SIR ve BİLGİ, herkes ile paylaşılmaz! Her kişi, SIR ve BİLGİ taşıyamaz! Aman dikkat!

Yunanistan – Adalar ve Türkiye!

Geçtiğimiz günlerde; Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis; ABD ziyareti ve Kongrede yaptığı konuşmasında; Türkiye’nin Yunan hava sahasını sürekli ihlal ettiğini! Ankara’nın bölgede provokatif bir duruş sergilediğini!  Kıbrıs’ta iki devletli çözüme yanaşmadıklarını! Bu yüzden; bölgeye askeri teçhizat tedariki konusunda karar verirken, NATO’nun güneydoğu kanadındaki istikrarsızlık riskini göz önünde bulundurmanızı rica ediyorum, diyormuş!

Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan; Yunanistan Başbakanı Miçotakis’in, ABD Senatosu’nda yaptığı Türkiye’yi şikâyet eden ve Türkiye karşıtı konuşmasının ayakta alkışlanmasına sert tepki gösterdi! Artık benim için Miçotakis diye birisi yok! Kendisiyle bir görüşme yapmayı asla kabul etmiyorum, ifade ve vurgularının çok manidar ve dikkate değer olduğunu düşünüyorum!

Acaba; Yunanistan cürmü nedir ki; ABD kongresinde Türk Devletine karşı boyunu ve haddini aşan cümleler kurmaktadır!

Yunanistan; Kime veya kimlere güvenmektedir? Kim veya kimlerin GAZINA gelmektedir?   Başkalarının gazına ve ipine güvenen ülkelerin sonuna bakmalarını salık veririz!

Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Libya Ulusal Mutabakat Hükumeti arasında imzalanan, MEB ve diğer askeri anlaşmalar, Doğu Akdeniz’deki kirli hesapları bulunan devletlerin uykularını kaçırmıştır! Askeri alandaki tüm hamleler,  arama ve sondaj gemi yatırımlarını da bir kenara not edelim!

2022 yılı Ocak ayında; ABD yönetimi; İsrail – Güney Kıbrıs ve Yunanistan’ın Doğu Akdeniz’de İsrail doğal gazını Avrupa’ya taşınması planlanan East-Med boru hattı konusunda Atina’ya endişelerini ve bu projeye, desteği geri çektiğini bir nota ile ilettiği kaydedilmiştir! Acaba neden?

Türk Devleti; Ankara vizyonu ve Ankara kriterleri çerçevesinde, bölgesinde, hem oyun kurucu,  hem de tüm küresel ve emperyalist tüm kirli oyun ve sinsi tuzakları bozucu bir konumdadır!

Türk Devleti ayaklarının üzerine kalkmıştır! Uyutulan DEV, yüz yıllık uykusundan uyanmıştır!

Doğu Akdeniz’de, On binlerce kilometre ötelerden burada hesap yapanlara ne demeli? Ya da on binlerce kilometre ötelerden Doğu Akdeniz’e sınırı olan devletleri Türk Devletine karşı,  bölgenin barış ve huzurunu bozmaya yönelik, kışkırtma operasyonlarına neler demeli?

On binlerce kilometre ötelerdeki güçler,  birilerini gaza getirmek sureti ile bölgenin harabe ve kan gölüne çevrilmesine asla izin verilmemelidir!

Ukrayna’ya verilen gaz ve sonrasında yaşanılanları da bir kenara not etmek gerekir! Ukrayna ve benzerleri, birileri için iyi bir ders olmalıdır!

Yunanistan iki yüz yıl önce, dönemin emperyalist güçleri tarafından Osmanlı’ya kışkırtmaları neticesinde, devletini kurmuş olmanın verdiği şişkinlik ile bugün de aynı yöntemler ile başarıya erişebileceğini! 

Yunanistan; MEGALO İDEA hedeflerine kolay bir şekilde ulaşabileceğini hayal etmektedir!

Yunanistan; MEGALO İDEA PLANLARI YAPARKEN, BAZI BÖLGELERDEN OLMASIN! BÜYÜMEK İSTERKEN KÜÇÜLMESİN!

TOPRAKLARININ BİR KISMINI, ASIL SAHİPLERİNE DEVİR ETMESİN!

BULUNDUĞUN YERLERDE,  İKİ YÜZ YILLIK BİR EMANETÇİ OLDUĞUNU DA UNUTMAYASIN!

MEKANIN TAPUSU KİMDE ve SAHİBİ KİMDİR? Sadece hatırlatmak isterim! Mekânın sahibi; hem masada ve hem de sahaya inmiştir!

Yunanistan yönetimi,  ON İKİ ADA ve DİĞER BÖLGELERİNİ, BİR GECEDE TÜRK DEVLETİNİN SINIRLARINA DAHİL OLDUĞU ve HÂKİMİYETİNE GEÇEBİLECEĞİNİ DE, AKLINDAN ÇIKARMASIN! 

Hem de bir oldubitti ve çok güvendiği devletler maharetiyle!

Küresel güçler ve büyük devletler; 1. ve 2. Dünya savaş artığı, kendi oluşturdukları tüm sorunlu bölgelerde, yani Türkiye’nin sınır komşusu ülkelerde; BARIŞ ve HUZUR istiyor!

Küresel güçler ve büyük devletler için Barış ve Huzur;  PARA – KAR ve KAZANÇ demektir! Türk Devleti olmadan; BARIŞ ve HUZUR kurulamayacağına göre!

TÜRKLER, yirmi dört milyon kilometrekarelik tarih, coğrafya, sosyal, kültür ve devlet aklı olan tüm bölgelerde, gönül köprüsü ve gönül bağlarını yeniden kurmaktadır!  

Ya gelirler, Türk Devleti ile masaya oturur; Dünya ve bölgenin barış, huzur ve istikrarı adına kazan – kazan ilkesi çerçevesinde anlaşırlar! Veya sahada tüm kozlarını paylaşırlar!

Ya da yer ile yeksan olup tarihin tozlu raflarında hep birlikte yerlerini alırlar! Her seçim bir vazgeçiştir! Seçim ve karar sizin!

Seçim ve Değişim Çok Yakındır!

Son günlerde, siyaset kurumunun ısınmaya başladığına şahit olmaktayız! Peki, neden? Ya da birileri siyasetin ısınmasını mı talep ediyor?  

Yoksa kontrol ve denetimleri dışında, bir şeyler vuku bulduğu için engelleme, öteleme veya ön alma girişimlerinde mi bulunmaktalar? Başaramayacaklar!

Türk Devlet Aklı nezaretinde bir hareket ve operasyon olabilir mi? Türk Devleti, MUZ Cumhuriyeti olmadığını göre!

Hem beş bin yıllık kadim devlet geleneğinden dem vuracaksınız! Hem de tüm olay – olgu ve gelişmeler sıradan olacak,  öyle mi?

Türk Devletinin bekası ve devleti-ebed-müddet-devam ülküsü çerçevesinde, Anadolu kara parçası üzerinde; içeride ve dışarıda Türk Üçgeninin tesis edilmekte olduğunu, vurgulamaya çalışıyorum!

İçeride ve dışarıdaki;  ‘Pençe- Kilit’  ve diğer tüm operasyonları okumayan ve anlamayanlara duyurulur!

Tüm illegal yapı ve küresel kapılar kilitlenmiştir! Adım atamazlar! Kafalarını dahi çıkaramazlar! Devlet; her konum ve her duruma hâkimdir!

Anadolu coğrafyası; Anadolu kültürü ve Anadolu irfanı, Anadolu medeniyet temsilcileri, Horasan direniş ve diriliş erleri tarafından yönetilecektir! Başkaca bir tercihimiz kalmamıştır!

Anadolu – Selçuklu – Horasan geleneğinden gelen temsilciler maharetiyle yeniden bir kalkınma ve refah yolculuğu başlamak üzeredir! Küresel ekol temsilcilerinin tüm çırpınış ve engelleme girişimleri boşunadır!

Anadolu’nun idaresi ve devlet kademesinde,  küresel işbirlikçi sızıntı ve emperyalist ekol temsilcilerine hiçbir şart ve şekilde artık yer olmayacaktır! Eski devir kapanmış ve yeni bir TÜRK ASRI başlamak üzeredir!

Aksi halde bir yüz yılı daha kaybederiz! Peki, böyle bir vebali kim taşıyabilir? Ya da böyle bir lüksümüz var mıdır? Olmadığına göre!

Türk Devletinin beş bin yıllık kadim devlet yolculuğu, öylesine sıradan ve öylesine spontane midir? Olamayacağına göre!

Tüm dünya insanlığı; Türk Devleti ve Türk Milletini; Adalet Ehli ve adalet dağıtan,  Hakikat ehli ve hakikat dağıtan,  mazlum milletlerin de hamisi ve hadimi konumunu özlem ve hasretle bekleşmektedir! Türk; bir ırk, bir din ve bir mezhebi yaklaşım değildir! Türk, asla zulüm yapmaz!

Anadolu irfanı ve Anadolu kültürü, Anadolu medeniyeti ve tüm kadim Türk Devlet kodları ve değerlerini içselleştirmiş, 2023 – 2053 ve 2071 ülkü ve hedefleri çerçevesinde,  Kurucu İrade temsilcileri ile yeniden bir şahlanış hamlesi başlamak üzeredir!

Kadim Türk Devlet Aklının denetim ve kontrolünde,  Anadolu – Selçuklu ve Horasan geleneğinden gelen TÜRK bir lider ve kadrosuna;  Büyük ve Güçlü Türkiye hedefleri çerçevesinde;  ‘an garib zamanda’ sağ ve salimen bir genel seçim olacağını ve devlet yönetiminin de devir – tesliminin ufukta görülmekte olduğunu düşünüyorum!

Bir Devir Kapanır ve YENİ Bir DÖNEM Başlarken!

15 Temmuz hain darbe ve işgal kalkışmasından itibaren devlet yönetim sistematiğine, beş bin yıllık Kadim Türk Devlet Aklı tamamen hakim olduğunu, vurgulamaya çalışıyorum!

Türk Devleti bir çadır devleti ve bir Norveç veya İsveç olmadığına göre!   

Siyaset başka bir şeydir! Seçimle iktidara gelen hükümet başkaca bir şey! Devlet Aklı, Devlet ve Devlet yönetim sistematiği ise bambaşka bir şeydir!

Siyaset ve partiler;  seçimle iktidara gelir, meydanlarda vatandaşa verdiği vaatleri,  devletin imkânları çerçevesinde yerine getirebilir ya da getiremez!

Bir sonraki seçimde, vatandaş tercihini başka bir siyasi parti ve liderden yana kullanabilir! Demokrasi dediğimiz kurum ve olgunun güzelliği de buradan kaynaklanmaktadır!

Para ve kadın, makam ve mevki, güç ve iktidar; mayası ve cibilliyeti bozuk insanı değiştirebilir! Bazıları devlet ile kendini eşdeğer görme hülyalarına kapılabilir!

Devletin en üst düzey memurundan aşağıdakine kadar; makam ve mevki; buraların geçici olduğunu ve babasından miras kalmadığını,  kendisinden önce bu makamlarda kimlerin bulunduğunu, bu makamların vatandaşa sadece hizmet yerleri olduğunu, aklından çıkarmamalıdır!

Haksız ve haram yoldan elde ettiği tüm dünyalıkları, günü geldiğinde almasını da bilir! Haram ile yol alınamaz!

Tüyü bitmemiş yetim malına el uzatan haramzadelerin,  ellerini; devlet günü geldiğinde hem kırar ve hem de kesmesini bilir!

İnsan; et, sinir ve duygudan yaratılmıştır! Eskiler ne güzel ifade buyurmuş! Mağrurlanma padişahım, senden büyük Allah var!  Şahit olduklarımız karşısında, ne padişahı, adamlar başkaca bir şey olmuş!

Siyasi değişim nasıl olacaktır? Ya da değişimin vakti gelmiş midir Vakti gelmeden çiçek açmayacağına göre! Nasıl bir lider ve siyasi kadro devletin başına gelecektir? 

Hangi siyasi parti ve lider,  genel seçimde çoğunluğu göğüsleyebilecektir?

Kabul ve ön kabulleri yıkmak atomu parçalamaktan zordur! Yeni gelen bilgiyi kabul etmek kolay bir mesele değildir!

Devletin sahibi kimdir? Devlet, millet için değil midir? Devlet, birilerinin tapulu malı mıdır? Hükumet nedir? Devlet,  kimdir veya nedir?  Devlet ve hükümet aynı şey midir?

Hem beş bin yıllık bir devlet geleneği ve hem de Kadim Türk Devlet Aklından dem vuracağız! Hem de devletin başına gelmesi muhtemel kişi ve siyasi kadronun torba veya tombaladan çıkması bekleyeceğiz, öyle mi?  Peki, Türk Devleti ebed-müddet-devam ülküsü nasıl işleyecektir?

Yoksa önceki dönemde olduğu gibi küresel güçler destekli ekol temsilcilerinin gelmesini mi bekliyoruz? Türkiye’de küresel ekol temsilciler devri tamamen kapanmıştır!

Büyük ve Güçlü Türkiye hedefleri çerçevesinde mücadele edecek ve çalışacak;  2023 – 2053 ve 2071 vizyonuna katkı verecek; Selçuklu – Horasan geleneğinden gelen,  Kuvay-i Milliye Ruhu ve Kurucu İrade temsilcisi parti ve kadrolar;  genel bir seçimde, siyasi nöbet ve asil millete hizmet yarışının devir ve teslimi akabinde; YENİ BİR DÖNEM başlayacaktır!

Algıları yıkmak ve değiştirmek; atomu parçalamaktan daha zordur! Atom parçalandığı gibi ALGILAR da parçalanacak ve değişecektir!

Yoksa son dönemde tüm yaşadıklarımız öylesine sıradan işler,  olaylar ve olgular mıdır? Olamayacağına göre! Başkaca bir tercih ve başkaca bir ÇIKIŞ yolu kalmamıştır!

ATOM parçalanacak! ALGILAR yıkılacak! Ve DEĞİŞİM mutlaka tereyağından kıl çeker gibi KADİM bir AKIL kontrolünde vuku bulacaktır!

HER ŞEY DEĞİŞİR! Değişmeyen tek şey Değişimin taaa kendisidir! Değişime direnenler kaybeder! Değişime direnenler yok olur!

Değişime direnenler değişimin önünde duramaz! Değişimin önünde duracaklarını zannedenler sadece kendileri ve çevrelerine ZARAR verir!

Her iş vakti saati gelince vuku bulur! Bir iş veya olgunun vakti saati geldiğini bilmeyen cahil ve inatçı tipler;  sadece direnir ve kibirlenir! Direndikçe ve Kibirlendikçe de HATA üstüne HATA yaparlar!

Aziz Devlet ve Asil Millete karşı yapılan HATA ve İHANETİN bedeli ve cezası da ehlince malumdur!

Deep-Fake veya Derin Sahtekarlık!

İnsanların internette paylaştıkları, resim veya videolardan uygunsuz içerik yapılması ve sanal aleme yüklenme imkanları oluşmaktadır!

Ya da paylaşıma izin verilen videolardan kaynaklı kişiden para talebinde bulunabiliyor!

Sosyal medyada yapmış olduğumuz bir paylaşım ileride sorun olabilir! Böyle bir durum nasıl olacak diye, soru aklımıza takılabilir!

Peki, bu duruma düşmemek için neler yapmak gerekir? Teknolojinin işleri kolaylaştıran bir araç olduğu aşikar!

Yazılım sektörü ve eğlence anlayışının değişmesi,  kötü niyetli kişiler tarafından ne tür bir çıkmaza girdiğimizin de bir göstergesidir!

İnsanlar,  nasıl olsa ünlü değilim, benim sahte resim veya videom ile uğraşmazlar, şeklinde,  yanlış bir düşünceye kapılmaktadır!

Ünlü olmanıza gerek, yok! Sadece PARA kokusunu alsınlar yeter! Bir damla petrol için kaç kişinin öldüğünün anlamı olmayan BİR ZİHNİYET ve LUCİFER ÇOCUKLARI, PARA için ve İTİBAR SUİKASTI adına neler yapabilir, düşünmek gerekir!

İtibar suikastçıları hedefteki kişiyi itibarsızlaştırmak için bilinçli ve örgütlü hareket etmektedir!

Sosyal paylaşım sitelerine resim veya video yüklerken, paylaşım site sahipleri her yüklenen içerik için kare-kod uygulaması oluşturabilir!

Sosyal paylaşım siteleri sahte hesaplardan kaynaklı, dingonun ahırına dönmüş durumdadır! Her yer fake kişiler ve hesaplarla dolu! Hangisi sahte hangisi gerçek çok zor anlaşılmaktadır!

Devlet adamları ve siyasetçilerin kaos oluşturacak şekilde sahte videolarının denetimi, kare-kod tanıyan bir yazılım sayesinde, videoyu izlemek isteyen kullanıcının kendi telefonuyla videodaki kare-kodunu okutmak suretiyle,  videonun gerçek ya da sahte bir haber olup olmadığını öğrenilebilir! Peki, Deep-fake nedir?

Deep-fake, bir kişinin, surat ifadelerini gelişmiş bir yazılım kullanılarak görsel ve sesli içerik olarak manipüle edilme işlemi olarak tanımlanabilir!

Deep-fake, daha çok görsel – işitsel manipülasyonun bir bileşenidir! Bir yüz ifadesinin başka bir yüz ifadesine belli bir amaç doğrultusunda eklenmesi işlemidir!

Deep-fake,  teknoloji ses oluşturmayı mümkün kılar ve gerçek insanların asla söylemedikleri veya yapmadığı şeyleri söyleyip üretilmiş videolar!

İnsan ve olayları yanlış tanıtan resim ve video oluşturmak için kullanılabilecek çeşitli teknikler vardır!  Bu teknoloji, yapay zekâyı kullanarak derin öğrenme tekniğiyle video ve resimlerden insan yüzlerini tanımaktadır!

Deep-fake videoların sayısı her geçen gün artmakta ve buna bağlı olarak ortaya çıkan yalan – yanlış haber sayısı çoğalmaktadır! Peki, neden?  Çünkü hangi haberin doğru ya da yanlış olduğunu fark edemeyecek kadar kaliteli sonuçlar ortaya çıkmaktadır! Teknolojinin nimetleri ya da külfetleri!

Böyle bir durumla karşılaşan insanlar,  savcılığa suç duyurusunda bulunmaları gerekir! Savcılık araştırması sonucu deep-fake videolarını yapan suçluların IP numaralarından yer tespiti yapılıp haklarında TCK 134. maddesinde özel hayatın gizliliğini ihlal, TCK 136. Maddesinde kişisel verileri ele geçirme ve TCK 125. maddesinde hakaret suçlarından dava açılabilir!

Deep-fake videolardan eğlence ya da uygunsuz içerik üretmek,  insanların hayatlarını kâbusa çevirmektedir! Özel hayatın gizliliği ve kişisel verilerin güvenliği çok önemli bir konudur!

Mezkur konuda sosyal paylaşım sitelerine üye olan tüm kişiler,  dikkat etmeleri gerekir! Özellikle de siyasilerin daha dikkatli olmaları!

Çok yakın bir tarihte,  ülkemiz ve bölgenin geleceği adına, çok önemli genel bir seçim olduğunu da hatırlatmak isterim!

Aksi halde, hayatları kabusa dönebilir! Aksi halde, farkında olmadan tüm banka hesapları boşaltılabilir! Aksi halde, normal hayatlarında büyük bir sorun ile karşılaşabilir! Aman Dikkat!

Anadolu’yu ( İslam ve Türk ) Mayalayanların Temsilcileri Geliyor!

Anadolu İrfan Medeniyeti;  farklılıkları ayırıcı, yok edici ve parçalayıcı etken değil, bir zenginlik kabul eden; farklı ırk, dil, din, mezhep ve görüşlere sahip insanlara karşı hoşgörü içerisinde birlikte yaşamayı,  şefkat ve merhameti esas almak demektir!

Dünya ve dünya insanlığının barış ve huzur içinde yaşayabilmesi adına, mezkûr paradigmaya muhtaç konumdadır! Tüm küresel paradigmalar tükenmiş ve tıkanmıştır!

Hoca Ahmet Yesevi ve İmam Maturidi, Hz. Mevlana ve Yunus Emre, Hacı Bektaşi Veli ve Ahi Evran ve  tüm Horasan Direniş ve Diriliş erlerinin sergilemiş oldukları davranış ve kullandıkları hikmet dili ve irfan medeniyeti ile Anadolu’nun hem Türkleşmesi ve hem de İslamlaşma sürecine öncülük eden Anadoluyu mayalayanlar, öz ve aslını korumak sureti ile günümüze kadar taşınmıştır!

Tarih ve kültür,  dil ve din, coğrafya ve gönül bağları bölgelerdeki tüm mazlum milletler; Türk Devlet Aklı nezaretinde,  Kadim Türk Devlet Kodları ve Anadolu İrfan Medeniyeti; mezkur medeniyet kodlarının  temsilcileri;  Selçuklu-Horasan diriliş erlerini bekleşmektedir!

Anadolu İrfan medeniyeti haricinde ki tüm paradigmalar; insanlığa barış ve huzuru, getirememiştir! Diğerleri; yok etmek ve öldürmek, yakmak, yıkmak ve sömürü üzerine kurulmuştur!

Anadolu irfan medeniyeti ve bu medeniyetin temsilcisi diriliş ve direniş Horasan erleri, tüm dünya insanlığına barış ve huzur getirmek, ihya etmek ve nizamı âlem ülküsü üzerine bina edilmiştir!

Anadolu İrfan Medeniyeti; hayatı ve insanlığı; bilgi, hikmet ve ahlaki bir bütünlük içinde ele almaktır!

Türk;  Adalet ehli ve adalet dağıtan, Hakikat ehli ve hakkaniyet dağıtan, mazlum milletlerin de hamisi, demektir!

Hz. Mevlana; Adalet, bir şeyi layık olduğu yere koymaktır! Zulüm ise; Layık olmadığı yere koymak, diyor! Adalet kavramının en temel ilkelerinden Hakkaniyet, insanoğlunu yaşadığı hayat içerisinde dengede tutan bir kavramdır!

Adil olmak, öncelikle kendimize karşı hakkaniyetli olmak, kendi içimizde taşıdığımız adaletsizliğe karşı direnmek gerektiği, yaşantımız, düşüncelerimiz ve çevremiz ile olan ilişkilerimizde tutarlılık demektir!   

Başkalarından beklediğimiz doğru davranış ve hareketi, önce kendimiz gerçekleştirmeliyiz! Önce kendimiz, ehliyet ve liyakate, adalet ve hakkaniyete riayet etmeliyiz!  

Hakikat ve hakkaniyet; ehliyet ve liyakatin kaynağı ve dayanağıdır! Bunlara uyulmadan ne toplumda ve ne de iş hayatında; barış – huzur ve düzenli bir sistem kurulamaz!

Tarihte,  Türk Devlet idaresi altındaki;  yetmiş iki millet aynı çatı altında, barış ve huzur içinde Anadolu İrfan medeniyeti ve kültür değerleri öncülüğünde yaşamıştır!

Anadoluyu mayalayan,  aslı ve özünü korumak suretiyle günümüze kadar gelen, Selçuklu ve Horasan  kültür temsilcileri maharetiyle;  barış,  huzur ve refah dolu günlerin çok yakın olduğunu düşünüyorum!