Bir Devir Kapanırken!

Siyaset başka bir şeydir! Seçimle iktidara gelen hükümet başkaca bir şey!

Kadim Türk Devlet Aklı, Devlet ve Devlet yönetim sistematiği ise bambaşka bir şeydir!

Siyaset ve partiler;  seçimle iktidara gelir, meydanlarda vatandaşa verdiği vaatleri,  devletin imkânları çerçevesinde yerine getirebilir ya da getiremez!

Bir sonraki seçimde, vatandaş tercihini başka bir siyasi parti ve liderden yana kullanabilir! Demokrasi dediğimiz kurum ve olgunun güzelliği de buradan kaynaklanmaktadır!

Devletin en üst düzey memurundan aşağıdakine kadar; bulundukları makam – mevkilerin geçici olduğu ve babasından miras kalmadığını,  kendisinden önce bu makamlarda kimlerin bulunduğunu ve bu makamların vatandaşa sadece hizmet yerleri olduğunu, aklından çıkarmamalıdır!

Devlet; haksız ve haram yoldan elde edilen,  tüm dünyalıkları, günü geldiğinde almasını da bilir! Haram ile yol alınamaz!

Devlet; tüyü bitmemiş yetim malına el uzatan haramzadelerin,  ellerini; devlet günü geldiğinde hem kırar ve hem de kesmesini bilir!

Peki, Siyasi değişim nasıl olacaktır? Ya da siyasi değişimin vakti gelmiş midir?

Ya da nasıl bir lider ve siyasi kadro, seçim ile devletin başına gelecektir?

Peki, hangi siyasi parti veya lider,  genel seçimde çoğunluğu göğüsleyebilecektir?

Devletin sahibi kimdir? Devlet, birilerinin tapulu malı mıdır?

Hükumet nedir? Devlet,  kimdir veya nedir?  Devlet ve hükümet aynı şey midir?

Algıları yıkmak ve değiştirmek; atomu parçalamaktan daha zordur! Atom parçalandığı gibi ALGILAR da parçalanacak ve değişecektir!

ATOM parçalanacak! ALGILAR yıkılacak! DEĞİŞİM mutlaka, KADİM bir AKIL kontrolünde vuku bulacaktır!

HER ŞEY DEĞİŞİR! Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir! Değişime direnenler kaybeder! Değişime direnenler yok olur!

Her iş vakti saati gelince vuku bulur! Bir iş veya olgunun vakti saati geldiğini bilmeyen cahil ve inatçı tipler;  sadece direnir ve kibirlenir!

Direndikçe ve kibirlendikçe de,  HATA üstüne HATA yaparlar! Hata kişiye tabii ki İHANETE kadar sevk eder! İhanet edenlerin de sonu ehlince malumdur!

Büyük ve Güçlü Türkiye hedefleri çerçevesinde; Selçuklu – Horasan geleneğinden gelen,  Kuvay-i Milliye Ruhu ve Kurucu İrade temsilcisi; TÜRK bir LİDER öncülüğünde ki kadrolar;  siyasi nöbet ve millete hizmet yarışının devir ve teslimi akabinde; devlet bürokrasisinde ki RESTORASYON süreciyle;  YENİ BİR DÖNEM başlayacaktır!

Naylon Gazeteler ve Naylon Gazeteciler!

Basın İlan Kurumu, 2022 yılının ilk altı ayında, 44 ilde 484 gazeteyi planlı şekilde denetlemiştir! Yapılan denetimler sırasında; Gazete Cemiyet Başkanı ve Basın İlan Kurumu Genel Kurulu Üyelerinin sahibi bulundukları gazetelerde, mevzuata aykırı davranıldığı, tespit edilmiştir!

Denetimlerde;  Resmi İlan ve Reklam Yönetmeliği gereği, saat 17.00’dan önce baskıya girmemesi gereken gazetelerin basılmış olduğu, paketlenerek dağıtım için hazır bekletildiği, görüntülü olarak kayda alınmış!  Günde en az, 2 bin 400 adet basılması ve satması gereken gazetelerin, günlük, sadece 250 adet basıldığı!  Karşılaşılan manzara tek tek tutanakla kayıtlara geçirilmiş ve medyaya bu haber, KURUM tarafından; NAYLON GAZETE OPERASYONU olarak kamuoyuna lanse edilmiştir! 

Cumhurbaşkanlığına yakın kaynaklar da;  Genel kurul üyelerinin denetlenmesi neden şaşırtıcı olsun ki? Basın İlan Kurumu; kim olursa olsun, kadro şişiren, meslek etiğine aykırı ve hileli iş yapan gazeteleri,  dürüst ve ilkeli meslektaşlarımızı korumak adına,   kararlılıkla denetlemeyi sürdürecektir, şeklinde, sosyal medya platformlar da paylaşımda bulunmuştur!

Peki, Naylon gazete nedir, akademik ve uygulamada, nasıl ifade edilmektedir? Böyle bir denetim ve haberlere,  neden, naylon gazete operasyonu, denmiştir? Başka bir şekilde, neden ifade edilmemiştir? Kurum, burada ne gibi bir mesaj vermektedir? Sektörde, Naylon gazete var ise normal olarak, naylon gazeteciler de, var mıdır? Naylon gazetecilere de bir operasyon gelecek midir?

  • Naylon gazeteler; yayımlanış amacı,  yerel ya da genel seçimlerde ortaya çıkan, siyasi içerikli ilan ve reklamlardan elde edilecek gelirden pay almaktır! Genellikle yerel seçimlere birkaç ay kala ortaya çıkar! Söz konusu gazeteleri yayımlayanlar çoğu zaman 5187 numaralı Basın Kanunu’nun 7. Maddesi’nde yer alan beyanname verilmesi hükmüne ( Süreli yayınların çıkarılması için, kaydedilmek üzere yönetim yerinin bulunduğu yer Cumhuriyet Başsavcılığına bir beyanname verilmesi yeterlidir. Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından düzenlenen kayıtlar alenidir ) uymaz!  Söz konusu kişilerin amacı yayımladıkları gazetenin süreli yayın özelliğine sahip olmasından çok yerel seçimler bitmeden elde edilecek karı maksimum düzeye çıkartmaktır!
  • Naylon gazeteler; kamu hizmeti ve halka haber vermek gibi endişeleri yoktur!  İçeriklerinin büyük bir bölümünü siyasi reklamlar oluştururken, yayımladıkları haberlerde parti propagandası niteliği taşımaktadır! Söz konusu haberlerde, reklam ve ilanlarda olduğu gibi maddi karşılıklar doğrultusunda hazırlanmaktadır! Bu gazetelerde yer alan haberler haber yazım kurallarına uymamaktadır! Naylon gazeteyi çıkaran ya da çıkmasında rol oynayan kişilerin gazetecilik mesleğini icra etme kaygıları bulunmamaktadır!

Besleme basın ile Naylon gazete tanımlamaları genelde benzer özelliklere sahip gazeteler için kullanılmaktadır! Ancak naylon gazete ile besleme basının yayınlanış amaçları, içerikleri ve amaçları birbirilerinden çok farklıdır!

Yerel medyada gazetecilik mesleğinin kişisel çıkarlar için kullanılması veya para ve diğer çıkarlar karşılığında naylon gazeteler çıkarılmasının önlenmesi için meslek ilkeleri ve etik kuralların hassasiyetle ve kararlı biçimde uygulanması, sektöre emek veren ve sadece gazetecilik emek ve maaşı ile geçinen, Fikir işçilerinin görevi ve sorumluluğudur!

Sektörün geleceği adına,  NAYLON GAZETELER de olduğu gibi NAYLON GAZETECİLERİ de, sektörde barındırmamak gerekir!

Sektörün selameti  adına; Naylon Gazete operasyonunda olduğu gibi Naylon Gazeteci operasyonu da olacak mıdır?

  • Yerel medya;  ulusal basın kadar geniş çaplı olmayan, il, ilçe ve beldelerde günlük, haftalık ya da daha farklı aralıklarla çıkan, ulusal haberler yanında, bölge haberlerine daha fazla yer veren, yöresel gelişmeyi ve bölgenin sorunlarını ön planda tutmaya çalışan, Basın İlan kurumu kanunlarına göre, belli sayıda Basın personeli çalıştırmak zorunda olan, ticari bir işletme olan yayın mecrası, olarak tanımlanabilir!
  • Yerel medya, adından da anlaşılacağı üzere, bölgesindeki tüm gelişmeleri, yatırımları ve hizmetleri izleyici ve okuyucuları ile paylaşan, kamu ile kamuoyu arasında köprü vazifesi gören, sorumluluk ve tarafsızlık ilke sahibi olması gereken ticari kuruluşlardır!
  • Yerel medya, her ne kadar kamu adına iş yapıyor olmasına rağmen, resmi ilan ve işletme reklam gelirleri ile ayakta kalmaya ve varlığını da sürdürmeye çalışan ticari işletmelerdir! Resmi ilan ve ticari reklam gelirleri olmadan yerel medya kamu adına hizmetlerini tam ve sağlıklı olarak yerine getiremez!

Basın İlan Kurumunun kurulmasından ve resmi ilan dağıtımında yetkili olmasından sonra, basının aldığı resmi ilanlar; bir geçim kaynağından çok, maddi destek durumuna gelmiştir!

Resmi ilanlar ile bir gazetenin hayatını idame ettirmesine imkân yoktur! Resmi ilanların dağıtılmasının amacı, gazetelerin giderlerine bir nebze olsun destek olabilmektir! Gazeteler ve özellikle de YEREL Gazeteler,  GAZETECİLİK yapmak zorundadır!

  • Yerel medya; sadece BİK gelirlerine odaklı ve masa başı ajans habercilik yayın politikası ile ayakta kalamaz!
  • Gazetecilik yapmalı, sahada olmalı, firma tanıtım haber ve özel sektör reklamları ile BİK gelirlerinde ki; eksik ya da açığı kapatma yoluna gitmelidir! 
  • Reklam – Haber,  Haber – Reklam ilişkisi ve Advertorial Reklam Haberden bihaber çalışanlar ile sektör tabii ki; NAYLON bir durum ve konuma düşecektir!
  • Naylon bir sektör, doğal olarak, NAYLON çalışanlar tarafından temsil edilecektir!
  • Naylon bir sektör ve naylon çalışanlar ile sektörün nerelere gelmesini ya da KAMU adına ne gibi HAYIRLI İŞLERE; imza atması veya vesile olmasını bekliyoruz! Doğal olarak kocaman bir HİÇ!

1-) https://ahmetunver.com.tr/2018/09/02/yerel-medya-var-olmalidir/

2-) https://ahmetunver.com.tr/2022/02/16/yerel-medya-calisan-sorunlari/

3-) https://ahmetunver.com.tr/2020/11/05/basin-sivil-toplum-orumcek-agi/

4-) https://ahmetunver.com.tr/2022/02/09/konya-basininda-kartlar-kariliyormus/

5-) https://ahmetunver.com.tr/2022/04/10/basin-karti-ve-basin-calisani-sorunlari/

6-) https://ahmetunver.com.tr/2022/06/05/basin-medya-kimlerin-taseronu/

Muharrem Ayı ve Aşure!

Hicret; sözlükte terk etmek, ayrılmak, ilgisini kesmek, anlamına gelir! Hicretin başladığı tarih, Muharrem Ayının ilk günüdür! Hicret;  yanlış ve zulümden, iyiliğe, doğruluğa, Adalet ve hakikate göç etmek demektir!

Kavram olarak,  Dini sebeplerle bir yerden diğer bir yere göç etme ve özellikle Hz. Peygamberin Mekke’den Medine’ye göç etmesi anlatılmaktadır!

Hicret, sadece peygamberimizin hayatında vuku bulan bir olay değildir! Kuran-ı Kerim, önceki peygamberlerin ve onlara inananların da, hicret etmeye zorlandıklarını bildirir!

Kuran-ı Kerimde,  Hz. İbrahim;  Doğrusu ben Rabbimin emrettiği yere hicret ediyorum,  ifadesiyle hicret ettiği, bildirilmektedir!

Hz. Lut,  Hz. Şuayb, Hz. Musa ve daha birçok peygamberin de hicret ettiği, bildirilmektedir!

Muharrem; sözlükte, haram kılınan, yasaklanan,  kutsal olan, saygı duyulan, anlamlarında, savaşmanın haram kabul edildiği dört haram aydan biridir! Hac mevsimini savaşsız geçirmek için uygulanan bir barış geleneğidir.

Haram aylar; Zilkade, Zilhicce, Muharrem ve Recep aylarıdır! İlk üç ay ardışık,  Recep ise daha sonradan gelmektedir!  

Hz. Peygamber Risalet’ten önce ve Medine’ye hicretinden sonra bu günde bir kaç defa oruç tutmuş, Müslümanlara da tutmalarını emretmiş ve Ramazan orucunun farz kılınması ile birlikte bu orucu isteğe bırakmıştır. Muharrem ayının onuncu günü  “ aşure ” olarak adlandır ve kabul edilir! 

Aşure gününün hikmeti, Cenabı-ı Hak on peygamberine, on değişik ikram ve ihsanda bulunduğu için iman ehli zaviyesinden bugün çok önemlidir!

  • Hz. Musa’ya (a.s.) aşure gününde bir mucize ihsan etmiş denizi yararak Firavun ile ordusunu sulara gömmüştür! 
  • Hz. Nuh (a.s.) gemisini Cudi Dağı’nın üzerine aşure gününde demirlemiştir. 
  • Hz. Yunus (a.s.) balığın karnından aşure günü kurtulmuştur.
  • Hz. Âdem’in (a.s.) tövbesi aşure günü kabul edilmiştir. 
  • Hz. Yusuf (as) kardeşlerinin atmış olduğu kuyudan aşure günü çıkarılmıştır. 
  • Hz. İsa (as) o gün dünyaya gelmiş ve o gün Sema’ya yükseltilmiştir.
  • Hz. Davut (a.s) tövbesi o gün kabul edilmiştir.
  • Hz. İbrahim’in (a.s.) oğlu Hz. İsmail (as) doğmuştur.
  • Hz. Yakup (a.s.) oğlu Hz. Yusuf’un (as) hasretinden dolayı kapanan gözleri o gün görmeye başlamıştır. 
  • Hz. Eyyüp (a.s.) hastalığından o gün şifaya kavuşmuştur.

Nuh Aleyhi selamın gemisi karaya çıktığı gün, gemideki uzun yolculuktan sonra geride kalan çeşitli tahılları bir araya getirip pişirdiği ve günümüzde de halen şükür manasındaki yemek veya tatlıya verilen isim aşuredir!

Aşure; bir araya gelmez ve olmaz denilen tahıllar, öyle bir karışır ve kaynaşır ki çok enfes bir tatlı oluşur!  İman ettiğini iddia eden fakat ayrılık ve düşmanlık için bahaneler arayan İslam dünyası ne zaman aşure gibi olacaktır?

Ne zaman, bir buçuk milyar İslam âlemi, aşure gibi olabilecektir?

Ne zaman, birbirleri ile hem hal olacak, karışacak ve kaynaşabilecektir?

Ne zaman, bireysel çıkar ve egolarından sıyrılabilecektir?

Ne zaman, ırk ve mezhep ayrılıklarından vazgeçebilecektir?

Mademki, hayat ve dünya, zıddı ile kaimdir! Bir şey zıddı olmadan var olamaz ve değeri de anlaşılamaz!

Gece ve gündüz gibi! İyilik ve kötülük gibi! İnsan denen varlık, hem de iman ettiğini de iddia eden bir Müslüman, kendisi gibi olmayan ve düşünmeyeni neden yok etmeye çalışır?

Yüce Yaratıcı, insan ve dünya hayatı için zıtların birlikteliği ve gücünden kaynaklı bir nizam ve düzen kurmuştur! İnsan denen aciz ve zavallı varlık bu nizamı neden bozmaya çalışır?

Şehrimizde ki; bir DEVLET Üniversitesinde NELER Oluyor?

2015 ve 2018 yılları arasında, şehrimizde ki; bir DEVLET üniversitesinde vuku bulan; gelişmeler hakkında;  kamu görevi yapan bir gazeteci duyarlılığı çerçevesinde, almış olduğumuz duyumlara istinaden, köşe yazıları kaleme almıştım!

Mezkûr köşe yazılarımıza istinaden; BEŞLİ ÇETE olarak isimlendirilen, Akademisyen olduğu iddia edilen bir ekip tarafından, olmadık hakaret ve özellikle de, normal insana dahi yakıştıramadığım,  söz ve ifadelere muhatap olduğumuzu da hatırlatmak isterim!

Mezkûr köşe yazılarımıza istinaden; bulundukları MAKAMLARIN babalarından kaldığını zanneden; Ehliyetsiz –  Liyakatsiz – ÇAPSIZ –  MUHTERİS ve akademisyen olduğunu zanneden ZÜBÜK ve ASALAK TİPLER hakkında; idari soruşturma akabinde, SAVCILIK, gereğini yapmaya başlamıştır! 

Öncelikle ve özellikle; DEVLETİN en tepesinden gelen tüm ARACILAR ve BASKILARA rağmen, böyle idari bir araştırma ve soruşturmanın yapılmasında DİK bir DURUŞ sergileyen ve akabinde adli makamlara gönderilme sürecini başlatan şehrimizde ki DEVLET ÜNİVERSİTE YÖNETİMİNİ TEBRİK ederim!

Bulundukları makamlarda DEVLET MALINA zarar veren ve TÜYÜ BİTEMİŞ YETİM MALINA EL uzatan, ellerin mutlaka bir gün kırılabileceğini ve böyle işlere tevessül eden ve edecek olanlara da ders olması gerektiğini de bir kenara not edelim!

Yazımızın başında ifade ettiğim, akademisyen olduğunu zanneden ve insanlıktan bihaber BEŞLİ ÇETEYE neler olmuş ya da olmaktadır?

  • Beşli Çetenin bir üyesi; Üniversiteden ayrılmış ve başka bir şehirde ki kadrosunun bulunduğu kuruma gönderilmiştir!
  • Beşli Çetenin diğer üyesi hakkında; üniversite yönetimi tarafından başlatılan idari araştırma ve soruşturma akabinde, ZİMMET ve KAMU malına zarar vermekten kaynaklı yasal süreç başlatılmış ve vermiş olduğu zararın da maaşından TAZMİNİ yoluna gidilmiştir! Tazmin akabinde YARGI yolunun da açılabileceği duyumlarımız arasındadır!
  • Beşli Çetenin diğer üyesi hakkında; fakültede ki odasında savcılık gerekli yasal süreci başlatmış, tüm evrak ve bilgisayarına el konulmuş;  Üniversiteye giriş ve çıkışı yasal olarak engellenmiştir!
  • Beşli Çetenin diğer bir üyesi olan ağzından ne çıktığı, sosyal medya ve diğer mecralarda ne kaleme aldığından bihaber kişi hakkında;  TACİZ vb. suçlardan gerekli kovuşturma başlatılmış ve yasal süreç devam etmektedir!

Şimdi, bu yazıyı tekrardan kaleme almamızın, ana fikri ve vurucu konuya gelelim! Beşli ÇETE olarak ifade edilen kişiler, malum işleri yaparken; dönemin YÖNETİCİ konumunda ki kişi ve kişiler neler yapmıştır? İzleyici locasından tüm olay ve gelişmeleri SEYİR mi etmiştir? Gereği neden yapılmamıştır? İdari soruşturma başlatmak suretiyle, sonuçlar,  adli makamlara neden bildirilmemiştir? Yoksa her dönemde olduğu gibi yapanın yanına kar kalacağı mı düşünülmüştür!

BEŞLİ ÇETENİN YÖNETİCİSİ konumundaki kişi ile yapmış olduğumuz telefon görüşmesinde,  akademik kaydının bulunduğu ve uzun yıllar da yöneticilik yaptığı, DEVLET Üniversitesindeki kadrosundan, EMEKLİLİĞİNİ talep ettiğini, ifade etmiştir!  Peki, neden? Hayırlı olması dileklerimle!

Eskilerin ifadesi ile Bayram değil – Seyran değil, ENİŞTEM, şimdi beni NEDEN öpmüştür?

DEVLET ASLA İHMAL etmez! DEVLET sadece MÜHLET verir! Devlet YARINA bırakır fakat kimsenin yaptıklarını ASLA YANINA bırakmaz!

Tüyü bitmemiş YETİM malına uzanan eller ve bu elleri de görmezden gelenler, DEVLETİN CELAL yüzü ile bir gün, mutlaka karşı karşıya kalacaktır! Bizden hatırlatması!

İnsan denilen varlık HESAP ve SUAL ile sorumludur! Yapmış olduğu tüm fillerden dolayı, hesap vermeden ve sorguya çekilmeden, ne burada ve ne de diğer tarafta, bir adım dahi atamaz! Nereye bu gidiş böyle!

Yine aynı üniversitede çalışan, 4-D Kamu işçilerinin mağduriyetine istinaden kaleme almış olduğum yazıya istinaden, yerel siyaset ve başkaca yerlerden gelen baskılar üzerine, yönetime yanlış bilgiler aktaran ve İŞÇİLERİ MAĞDUR eden, Strateji Daire başkanlığında ki personelin büyük bir kısmı, üniversite yönetimi tarafından, yer değişikliğine maruz kalmıştır!

1-) https://ahmetunver.com.tr/2021/11/02/4-d-kamu-iscilerinin-magduriyeti/

2-) https://ahmetunver.com.tr/2022/06/12/devlet-asla-unutmaz/

Konya Necmettin Erbakan Üniversitesine;  Nasıl bir Rektör Atanmalı -2-

Konya Necmettin Erbakan ve Konya Teknik Üniversitesine, rektör atanması ile ilgili yazılarımıza istinaden, arayan ve soran dostlarımıza, öncelikle çok teşekkür ederim! Yazılarımıza matuf tabii ki;  takdir ve teşekkür aldığımız olduğu kadar, eleştirilere de muhatap oluyoruz!

Yaşadığı şehre âşık – sevdalı ve kamu adına gazetecilik yapan bir iletişim uzmanı ve köşe yazarı olarak; şehirdeki üniversitelerin; dünya ve ülke sıralamasındaki yeri,  bilim üretmedeki konumu, ulusal ve uluslararası arenadaki patent ve buluşları, ülke ve dünya ölçeğindeki başarılı öğrencileri zaviyesinden, kalem ve kelam oynatmaya çalışıyoruz! Peki, bunu da mı yapmayalım?   

Üniversiteleri; ülke ve toplum olarak günlük siyasetin dışında,  olması gereken özerk yapısı ve politika üstü kurumlar olarak muhafaza edemedik! Peki, neden? Sistemden karşılıklı olarak beslenenler, birbirini beslediği ve koruduğu için olabilir mi? Neden olmasın?

Bilim ve teknolojide gelişmiş dünya üniversiteleri,  üst düzey araştırmaların yapıldığı ve evrensel anlamda dünyanın her alanda ihtiyacı olan mesleki bilgilerin teorik ve pratik anlamda öğretildiği ve üretildiği yerlerdir!

Mezkûr yapıdaki üniversiteler;  bilgi, beceri ve beynini kullanan bilim insanları ile ilgilenir ve mümkün olduğunca da, kaliteli ve kapasiteli bilim insanlarını bünyelerinde tutmaya çalışır! Bizden değil ve bize benzemiyor diye; sevdalı olduğu üniversitesi, şehri ve ülkesine kimler küstürüldü? Başka şehir veya ülkelere gitmesine sebebiyet verdik? 

  • Üniversiteler; bilim insanı akademisyenlerin ne dinleri,  ne ırkları,  ne de yaşam tarzları ile ilgilenir! Sadece ve sadece ülkesi adına, ciddi projelerinin olup olmadığı ve başarılı işlerle uğraşıp uğraşmadıklarını bakmalıdır!
  • Üniversiteler; insanlığın bir sorununu çözmeye hizmet eder, yeni buluş ve yeni patentlere kapı aralar,  bu çalışmaların sonuçları, önce araştırmanın yapıldığı üniversiteye, şehre ve ülkeye de ekonomik katkı sağlamalı ve faydaya dönüşmelidir!
  • Üniversiteler;  evrensel ölçekte bilim ile ilgili bilgilerin öğretilmesi ve sahada uygulanabilir hale gelmesi için araştırma – geliştirme ve bilimin üretilen yerlerdir!
  • Üniversiteler; her türlü düşüncenin hür ve bağımsız olarak, kimseden çekinmeden ve korkmadan savunulduğu ve tartışıldığı yerlerdir!

Peki, uygulamaya gelince! İdare ve idareye yakın; kifayetsiz ve ehliyetsiz, çapsız ve yardakçıların kılıcı, idealist akademisyenlerin tepesinde her an sallanmakta mıdır?

  • Bir üniversiteye rektör adayı veya aday olacak akademisyenler;  öncelikle ve özellikle; üniversitesi,  ülkenin geleceğini emanet edileceği öğrencileri, şehri ve ülkesi adına;  kaygısı, dertleri ve projeleri olmalıdır!
  • Yoksa ehliyetsiz ve liyakatsiz, çapsız muhteris;  onun adamı, şunun yakını, bilmem kimin damadı, oğlu, kızı gelini veya şuraya yakın, buraya yakın, şu partinin veya bu ekolün adamı şeklinde uzayıp giden aracılar ve tavassut, yeterli midir?  Tabi ki tavassut önemli ve referans aranmalıdır! Fakat asıl olan ehliyet, liyakat, kifayet, erdem, ahlak ve adalet, olmalıdır!

Aksi halde, açık, şeffaf ve hesap verebilir yönetim ve kurumdaki aidiyeti, nasıl oluşturacaksınız? Eğer, böyle bir saik ile rektör ataması yapılacaksa, üniversite ve rektörden, ne bilim, ne akademik çalışma, ne de şehri ve ülkesine, fayda ve katkı beklemek hayal olmalıdır!

  • Böyle bir durumda; eş, dost ve tanıdıklar, üniversitenin her biriminde işe alınmaya – atanmaya ve nama yazılı ihaleler havada uçuşmaya başlayacaktır! Sorgusuz sualsiz harcamalar ardı ardına gelecektir!
  • Mezkûr Saiklerle atanmış kişi veya REKTÖR, kendisini, LA YÜS’EL görmeye başlar! Aklına esen tüm HARCAMALARA da, bir KILIF üretilir!
  • Yönetimlerin en büyük özelliği; AÇIK – ŞEFFAF ve HESAP VEREBİLİR olmaktır! Burada gözden kaçan HESAPLAR, bir gün başka bir yerde MUTLAKA açılır!
  • Konya merkez ilçelerinin, yıllık bütçesinin iki katı mali tablosu olan, bir üniversitenin başına, atama yapılması düşünülen rektör adayının;  üniversite, akademisyenler, ülkemizin geleceği göz bebeği öğrenciler,  şehri ve ülkesine;  fayda ve katma değer katmak ve üretebilmek adına;  bir diyeceği, bir sözü, bir derdi,  elle tutulur ve gözle görünür,  uygulanabilir projeleri,  mutlaka olmalıdır!

Bir Üniversiteyi yönetmek ya da REKTÖR olmak; Kuruluşundan kaynaklı, hafıza – gelenek ve derinliğin yok saymak!  Yönetimde ikircikli tavır ve tutum içerisinde bulunulmak ve kurumda ki;  kimseye güvenmemek! Yönetim olarak, herkesi, kötü ve potansiyel suçlu olarak tanımlamak! KAMPÜS YER sorununda ki; İLETİŞİM ve KRİZ YÖNETİMİNDEN kaynaklı, Hami üniversite yönetimi ile anlaşmazlık ve sorunların devam etmesi, demek değildir!

Bir Üniversiteyi yönetmek ya da REKTÖR olmak;  Cv’de Rektör yazması ve bulunduğu makamları da; ARAÇ veya BASAMAK olarak kullanmak suretiyle, başkaca MAKAM ve MEVKİLERE geçiş yapmak yerleri, asla değildir!  

Bir Üniversiteyi yönetmek ya da REKTÖR olmak; bulunduğu şehre ve şehrin tüm dinamiklerine TEPEDEN bakmak, görmezden gelmek ve yok saymak, değildir?

Bir Üniversiteyi yönetmek ya da REKTÖR olmak;  günde üç beş defa, Döner Sermaye müdürlüğünü aramak suretiyle, DÖNER durumunu takip etmek, değildir?

Konya Teknik Üniversite rektörlüğü adaylığı konusunda, daha önce yazmış olduğum potansiyel rektör adayı isimlere ilaveten;  Konya Teknik Üniversite, Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi,  Jeoloji Mühendisliği Bölümü; Muazzez Çelik Karakaya, yerel siyaset ve akademik camiada, derinden kulis çalışmalarına devam etmektedir! 

Selçuk Üniversitesi;  Beyşehir Ali Akkanat Turizm Fakültesi Dekanı ve Turizm Fakültesi Turizm Rehberliği Bölüm Başkanı, Abdullah Karaman hoca, yerel siyaset ve YÖK nezdinde,  derinden kulis çalışmalarını yürütmektedir!

Selçuk Üniversitesi;  Teknoloji Fakültesi, Bilgisayar Mühendisliği, Bilgisayar Yazılımı Bölümünden, Adem Alpaslan Altun hoca da adaylığını açıklayan isimler arasındadır!

1-)  https://ahmetunver.com.tr/2022/07/14/konya-necmettin-ve-teknik-universite-rektor-atamasi/

2-) https://ahmetunver.com.tr/2022/07/16/konya-teknik-universite-rektor-atamasi/

3-) https://ahmetunver.com.tr/2022/07/26/konya-necmettin-erbakan-ve-teknik-universiteye-nasil-bir-rektor-atanmali-1/

Konya Necmettin Erbakan Üniversitesine;  Nasıl bir Rektör Atanmalı -1-

Üniversite kavramı; Latince; bütün, hep, hepsi ve Fransızca;  toplum bütününe açık ve tüm bilgilerin öğretildiği kurum, olarak dilimize geçmiştir! Osmanlıca; külliye; küll, bütün, genel ve Arapça cami;  toplayan ve içeren ile anlam benzerliği vardır!

  • Üniversiteler; gerçekleri arayan, bilim üreten ve bilim yayan, en üst düzeyde araştırma ve eğitimin yapıldığı, içerisinde fakülte, yüksekokul, enstitü ve araştırma merkezlerini barındıran, ödüllendirme, derecelendirme ve diploma verme yetkisine sahip kurumlardır!
  • Üniversiteler; 2547 sayılı kanuna göre: Milli eğitim sistemi içinde, orta öğretime dayalı, en az dört yarıyılı kapsayan her kademedeki eğitim ve öğretimin tümü!  Bilimsel özerklik ve kamu tüzel kişiliğine sahip, yüksek düzeyde eğitim ve öğretim, bilimsel araştırma, yayın ve danışmanlık yapan yükseköğretim kurumudur!
  • Üniversiteler;  ne fonksiyonel ve ne de fiziksel olarak çağın gerisinde kalamaz! Topluma yön verir ve toplumda itici güç rolünü, üstlenir!  Bilgi ve teknolojide yaşanan gelişmeler, üniversite ve üniversite yönetimlerini de değişim ve değişmeye zorlar!  Eski ve eksi alışkanlıklar ile üniversite yönetilemez!

Üniversite yönetim ve yapıları, çağın gereksinimlerini karşılamak zorundadır! Aksi halde,  akademisyenler olarak; LİSE ÖĞRETMENİ ve Eğitim olarak da;   YÜKSEK LİSE düzeyinde kalır!

ÜNİVERSİTE REKTÖRÜ; Üniversite kurullarına başkanlık etmek! Yüksek Öğretim üst kuruluşların kararlarını uygulamak! Üniversite kurulların önerilerini incelemek,  karara bağlamak ve üniversiteye bağlı kuruluşlar arasında düzenli çalışmayı sağlamak! Üniversitenin yatırım programları, bütçe ve kadro ihtiyaçlarını, bağlı birimler ve üniversite yönetim kurulu ile senatonun görüş ve önerilerini aldıktan sonra, Yüksek Öğretim Kuruluna sunmak! Üniversite birimleri ve her düzeyde ki personele, kontrol, gözetim ve denetim görevini sürdürmek!  Kanun ve yönetmeliklerle kendisine verilen diğer görevleri de yapmaktır!

ÜNİVERSİTE REKTÖRÜ; mezkûr görev ve sorumluluklarına ilaveten; üniversite ve bağlı birimlerin öğretim kapasitesini rasyonel bir şekilde kullanılması ve geliştirilmesi, öğrencilere sosyal hizmetlerin sağlanması ve gerektiği zaman güvenlik önlemlerinin alınması! Eğitim ve öğretim, bilimsel araştırma ve yayın faaliyetlerinin planlanıp yürütülmesi! Bilimsel, idari gözetim ve denetim yapılması ve bu görevlerin alt birimlere aktarılması, takip ve kontrol edilmesi ve sonuçların alınmasında,  yasalara karşı birinci derecede yetkili ve sorumlu kişidir!

Yüksek Öğretim Reform Politika Belgesinde;  ‘tematik’, ‘sınırlı alanda uzmanlaşmış’ ya da ‘çok yönlü üniversite’ olmak üzere yeni üç tip üniversite modeline yer vermektedir! Devlet üniversitelerinde, üniversite konseyleri oluşturulacak! Üst yönetim, konsey ile rektörden oluşacak, konsey üniversiteye destek olan, hizmet eden, toplum ile üniversite arasında köprü kurabilecek kişiler arasından atanacak! Rektör dahil tüm atamalarda üniversitelerin misyon ve hedeflerine uygun olarak yürütülmesi için paydaş görüşlerinin alınması, temel prensiplerden biri olacak!

Yüksek Öğretimde çeşitlenen öğrenci profiline uygun talepleri karşılayabilecek, sosyal ve ekonomik gelişime katkı sağlayabilecek, piyasaların çeşitlenen iş gücüne cevap verebilecek, istihdamı arttırabilecek ve artan rekabete uyum sağlayabilecek bir üniversite hedef olacak, diyor!

Peki, Yüksek Öğretim Reform politika belgesinde, üç tip üniversite modeli ve özellikle de tematik üniversite ve alanda uzmanlaşmış üniversite teklifi çerçevesinde, üniversite yönetimleri ve yerel siyasetçilere, soralım!

  • Tematik üniversite yönünde kurulan üniversiteler; ehliyetsiz – liyakatsiz ve çapsız yönetimlerin,  ufuksuzluğu ve kurdukları yalaka kadro, çerçevesinde, ne hallere gelmiştir?
  • Tematik üniversite olarak köklü üniversiteden ayrılan tematik bölüm ve fakülteler, eski üniversitelerde, tekrardan neden açılmaktadır? Dertleri nedir?
  • Tematik üniversiteler, yereldeki güç – iktidar ve çıkar grupları ve siyasetin baskıları sonucunda, tematik üniversite, olmaktan neden çıkarılmaya çalışılır? Peki, hedefleri nedir?

Üniversite rektör adayı; bulunduğu şehir ve ülkenin, sosyal ve ekonomik gelişimine katkı sağlayabilecek ve piyasada çeşitlenen iş gücüne cevap verebilecek; plan, strateji ve hedefleri olmalıdır!  

Üniversite rektör adayı;  istihdamı artırabilecek ve artan rekabete uyum sağlayabilecek mezun öğrenciler yetiştirebilmek gibi bir dertleri olmalıdır! 

Üniversite rektör adayı;  mezun öğrencilerin hangi alanda ve nerelerde çalıştıkları konusunda bilgi ya da kaygıları olmalıdır!  Ya da mezun öğrenciler, alan dışında nerelerde ve neden çalışmaktadır?

Yüksek Öğretim Reform Politika belgesinde ki öneri, hedefler ve 2023 – 2053 ve 2071 vizyon çerçevesinde; Konya Necmettin Erbakan ve Konya Teknik Üniversitesine aday olmayı düşünen – planlayan – kulis yapan rektör adayı akademisyenlere ve özellikle de karar mercilerine etki edecek siyasilere sormak gerekir!

Konya gibi farklı dinamikleri, çıkar – menfaat – iktidar – güç – denge grupları olan kadim şehirde;  toplum ve sivil toplum, sanayi ve üniversite arasında köprüler kurabilecek,  Konya merkez ilçe belediyelerinin iki – üç katı bütçesi kadar, mali tablosu bulunan,  şehrimizin gözbebeği; Konya Necmettin Erbakan ve Konya Teknik Üniversitesine,  nasıl bir rektör atanmalıdır? 

Karar mercilerine etki eden veya edecek,  yerel siyasetçiler ve tüm etki ajanlarına; Kamu adına,  gazetecilik yapan bir iletişim uzmanı olarak, Nasıl bir REKTÖR ARIYORUZ,   sadece soruyorum!

Üniversite ve kampüs çevresinde,  akademisyenler ve tüm çalışanlar arasında; BARIŞI – HUZURU – ADALETİ – KURUMSAL AİDİYET ve KURUMSAL BAĞLILIK için mücadele edebilecek, bir rektör mü?

Ya da, Uysal ve söz dinleyen, yerel siyasetçilerin her dediğini EMİR telakki eden ve sorgulamayan, EMİR ERİ konumunda bir REKTÖR mü?

Yoksa Ülkesi, şehri, üniversitesi, akademisyenler ve öğrencilerini; dünya ile REKABET edebilecek bir konum ve duruma getirebilmek için ÇABALAYAN – KOŞTURAN – DERT edinen ve GAYRET eden, bir REKTÖR mü? Hangisi?

Her seçim, bir vazgeçiş olduğuna göre! Neyi seçtiğimiz ve nelerden de VAZGEÇTİĞİMİZ çok önemlidir!

1-) https://ahmetunver.com.tr/2022/07/14/konya-necmettin-ve-teknik-universite-rektor-atamasi/

2-) https://ahmetunver.com.tr/2022/07/16/konya-teknik-universite-rektor-atamasi/

TENMAK – NADİR TOPRAK Elementi ve Enerji de Bağımlılığın Azaltılması!

Bir önceki yazımızda vurguladığımız; Türkiye Cumhuriyeti Devleti; Milli Enerji ve Maden Politikaları çerçevesinde; Yerli enerji üretiminin artırılması ile enerji maliyetlerinin düşürülmesi ve enerji arz güvenliğinin sağlanması; kaliteli ve kesintisiz enerji temini gerçekleştirilerek ve ülkenin refah seviyesinin yükseltilmesi! Yıllardan beri, ülkenin kronik bir sorunu haline gelen, enerjide dışa bağımlılığın azaltılması ile arz güvenliğine bağlı risklerin minimize edilmesi öngörülmekte, olduğuna yönelik yatırım ve projeler hakkında bir yazı kaleme almıştık!

Türkiye Cumhuriyeti Devleti Cumhurbaşkanı, Sayın Recep Tayyip Erdoğan, geçtiğimiz günlerde,  Kabine Toplantısı sonrasında; Türkiye’nin nadir element sahalarından Eskişehir Beylikova’nın dünyanın Çin’den sonraki ikinci büyük rezerv alanı olduğunu! Burada ilk etapta, yıllık 1200 ton cevher işleyecek üretim tesisi kuracaklarını açıklaması,  Nadir Element nedir ve özellikle de Savunma Sanayi ve diğer alanlarda ki kullanımı gibi sorular ve cevaplar, kamuoyu tarafından hem merak edilmiş ve hem de araştırması trend topic bir konu olmuştur!  

Nadir toprak elementleri; lantanitlerle birlikte itriyum ve skandiyum elementlerinin oluşturduğu bir grubu kapsamaktadır! Lantanitler atom numaraları 57 den 71’e kadar olan ve kimyasal olarak benzer elementlerin oluşturduğu bir gruptur! Atom numarası 39 olan itriyum ve atom numarası 21 olan skandiyum da lantanitlerle benzer kimyasal özellikleri nadir toprak elementlerinin içine dâhil edilmiştir! Yerkabuğunda diğer minerallere oranla daha fazla bulunmadıklarından dolayı bu ismi almıştır!

Türk Devleti; Enerji, Nükleer ve Maden Araştırma Kurumu (TENMAK), 4 ve 57 Sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnameleri ile 2020 yılında kurulmuştur! Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’na bağlı Türkiye Atom Enerjisi Kurumu, Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü ve Nadir Toprak Elementleri Araştırma Enstitüsü’nü bünyesine alan Kurum; enerji, maden, iyonlaştırıcı radyasyon, parçacık hızlandırıcıları ve nükleer teknoloji alanlarında faaliyetlerini yürütmektedir!

Ülkemizin rekabet gücünü artırmak ve sürekli kılmak amacıyla faaliyet alanları kapsamında yeni ürünler üretmeyi, var olanları geliştirmeyi ve dünya lideri yapmayı görev kabul eden TENMAK; bilimsel araştırmalar yapmakta ve yaptırmakta, bu araştırmaları koordine etmekte, teşvik etmekte ve destek vermektedir!

Merkezi Ankara’da bulunan TENMAK bünyesinde, Nükleer Enerji Araştırma Enstitüsü, Bor Araştırma Enstitüsü, Nadir Toprak Elementleri Araştırma Enstitüsü, Temiz Enerji Araştırma Enstitüsü, Enerji Araştırma Enstitüsü Kurumun görevlerini yerine getirebilmesi için gerek duyulan koordinatörlükler, teknoloji transfer ofisleri, araştırma geliştirme merkezleri, eğitim ve bilgilendirme merkezleri ile diğer birimler bulunmaktadır!

İleri Teknolojinin Vazgeçilemez Stratejik Hammadde Kaynağı olan nadir toprak elementlerinin ülkemizde bilinen cevherleşme sahalarının bilimsel yöntemlerle incelenmesi! Cevherleşmelerin oluşum mekanizmalarının ortaya konulması! Jeolojik/jeodinamik modellerin geliştirilmesi ve bu bilgiler ışığında potansiyel olabilecek sahaların araştırılmasını sağlamak!

​Mevcut cevherleşme sahalarından temin edilecek örnek ve minerallerden ekonomik ve çevreye zarar vermeyen kimyasal yöntemlerle nadir toprak elementlerinin kazanılması ve zenginleştirilmesi üzerine bilimsel araştırma ve geliştirme çalışmaları yapmak!

Zenginleştirilecek olan nadir toprak elementlerinin metalürjik çalışmalarda kullanılmasına ve yüksek katma değerli yeni ürünlerin geliştirilmesine katkı sağlamak!

2023 ve sonraki ulusal hedefler kapsamında arttırılması planlanan ileri teknolojik faaliyetler için ihtiyaç duyulacak kritik öneme sahip hammadde kaynağının araştırılmasına ilaveten geleceğe yönelik üretim stratejilerinin oluşturulması ve rasyonel ekonomik politikalarının belirlenmesine destek vermek!

​Nadir toprak elementlerinin uluslararası politikalar üzerinde var olan stratejik gücü ve günümüzde sürekli değişen dış politika dengeleri göz önüne alınarak, ülkemizin gelecekte dışa bağımlı olmadan kendi hammadde ihtiyacını karşılayabilmesine bilimsel katkıda bulunmak, şeklinde ifade edebiliriz!!

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, Eskişehir’in dünyada tarihe geçen bir keşifle karşı karşıya olduğunu,  2011’de başlayan çalışmalarda, toplam 6 yıl içerisinde 125 bin 193 metre sondaj yapılmıştır!  59 bin 121 numune sahadan toplanmıştır!  Bunların analizleri yapılmış ve analizler sonucunda da 694 milyon ton nadir toprak elementi keşfi gerçekleştirilmiştir!  Bu keşifle dünyanın en büyük ikinci rezerv sahasıdır, şeklinde açıklamalarda bulundu!

Bakan Dönmez; Nadir elementlerin dünyada nadiren bulunmasından dolayı her zaman değerli olduğunu ve son derece değerli elementler!  Dünyanın her yerinde bulunmadığı için de bunlara erişim o kadar kolay değildir! Son derece stratejik ve teknolojik ürünlerde kullanılan;  Havacılık, savunma ve uzay sanayiin yanı sıra tıp sanayii olmak üzere birçok alanda az ya da çok miktarda olmakla birlikte kullanılan ürünler, olduğunu vurguladı!

Eskişehir ili Beylikova ilçesinde, 694 milyon ton nadir toprak elementi rezervi keşfedilmiştir!  17 farklı toprak elementinin bulunduğu rezerv, dünyada Çin’in 800 milyon tonluk rezervinin ardından ikinci en büyük rezerv olduğu!  Nadir toprak elementleri, fiber optikten uydu haberleşmesine, akıllı füzelerden yakıt hücrelerine kadar 20’den fazla alanda kullanılmaktadır! 

TÜRKİYE; Milli Enerji ve Maden Politikası!

Türkiye, geçtiğimiz 20 yılda, İktisadi İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) ülkeler arasında enerji talebinin en hızlı arttığı ülkedir!

Türkiye; elektrik ve doğalgaz talep artışında Çin’den sonra dünyada ikinci sırada gelmektedir!

Dünyada ispatlanmış petrol ve doğal gaz rezervlerinin yaklaşık % 60’ına komşu bir bölgede yer alan Türkiye, bölgesindeki en büyük doğal gaz ve elektrik pazarlarından biri haline gelmiştir!

Türkiye, enerji talebini karşılamakta yaklaşık % 74 oranında dışa bağımlıdır! Türkiye’nin enerji stratejisinin çok yönlü yapısı ve enerjide dışa bağımlılığı, bu alanda uluslararası ilişkilerin önemini artırmaktadır!

  • Türkiye; Enerji arz güvenliğini güçlendirmek için güzergâh ve kaynak çeşitlendirmesini sağlamak ana hedeflerinden biridir!
  • Bölgesel ve küresel enerji güvenliğine katkıda bulunmayı ve enerjide bölgesel ticaret merkezi olmayı hedeflemektedir!

Türkiye’nin enerji stratejisinin uluslararası boyutunu oluşturan temel unsurlar şunlardır!

  • Artan talep ve dışa bağımlılığı dikkate alarak, petrol ve doğal gazın tedarikinde güzergâh ve kaynak çeşitlendirmesini sağlamak!
  • Bölgesel ve küresel enerji güvenliğine katkıda bulunmak!
  • Enerjide bölgesel ticaret merkezi olmak!
  • Enerji zincirinin her aşamasında sürdürülebilir kalkınma bağlamında sosyal ve çevresel etkileri dikkate almak!
  • Yerli ve yenilenebilir enerjinin elektrik üretimindeki payını artırmak!
  • Nükleeri enerji sepetine dâhil etmek!

Türkiye, son on beş yıllık süreç içerisinde birçok alanda hızlı bir dönüşüm gerçekleştirmiştir! Enerji alanında hayata geçirilen projeler, konulan hedefler ve geliştirilen politikalar ile büyüme ve kalkınma noktasında bir üst lige çıkmayı hedeflemektedir!

Türk Devleti; bu doğrultuda, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından, 6 Nisan 2017 tarihinde;  “ Milli Enerji ve Maden Politikasını” ilerleyen döneme yönelik enerji vizyonu ortaya koyması açısından son derece önemlidir!

Türkiye; Enerjinin üretiminden tüketimine, dağıtımından iletimine birçok alanında ilerleme ve gelişmeyi amaç edinen bu politika ile içinde bulunduğu değişim ve dönüşümü istikrarlı bir şekilde devam ettirmeyi hedeflemektedir!

Türkiye; Milli Enerji ve Maden Politikası, bu amaçla gündeme gelmiş ve ortaya attığı stratejilerle,  küresel enerji piyasalarındaki konumunu sağlamlaştırmak adına programlanmıştır!

Bu stratejiler; arz güvenliği, yerlileştirme ve öngörülebilir piyasa başlıkları altında toplanmaktadır! Bu politikaların hayata geçirilmesi ile şu hususlara dikkat çekilmektedir!  

  • Enerji odaklı cari açığın düşürülmesi ve enerji sektörünün gelişmesine paralel olarak istihdam artışı sağlayarak güçlü bir ekonomik yapı oluşturulması sonucunda yüksek GSYH’ye ulaşılması amaçlanmaktadır!
  • Yerli enerji üretiminin artırılması ile enerji maliyetlerinin düşürülmesi ve enerji arz güvenliğinin sağlanmasıyla kaliteli ve kesintisiz enerji temini gerçekleştirilerek ülkenin refah seviyesinin yükseltilmesi hedeflenmektedir!
  • Türkiye’nin yıllardan beri kronik bir sorunu haline gelen enerjide dışa bağımlılığın azaltılması ile arz güvenliğine bağlı risklerin minimize edilmesi öngörülmektedir!  

Konya TEKNİK Üniversite REKTÖR Ataması!

Konya Teknik Üniversitesinin alt yapısını oluşturmak adına; Konya ili, Selçuklu İlçesi, Dikilitaş Mahallesindeki bazı taşınmazlar ve üzerindeki varlıkların, ” Selçuk Üniversitesi Sanayi Kampus Sahası ” olarak kullanılması ve tahsis nedeninin tapu siciline şerh edilmesi kaydıyla,  4046 sayılı kanunun 2/i maddesine istinaden, Bila-bedel Maliye Hazinesine devredilmesine ilişkin, Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun (ÖYK)  28 Aralık 2016 tarihli kararıyla, toplamda; beş adadan oluşan yaklaşık 900 Bin metrekare taşınmazların Selçuk Üniversitesi’ne tahsis işlemi gerçekleştirilmiştir!  Bu karar Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından 10.02.2017 tarihinde Selçuk üniversitesi rektörlüğüne bildirilmiştir!

2016 yılı Ocak ayı Konya İl Koordinasyon Kurulu Toplantısında, kente yeni bir üniversitenin kazandırılması ve adının da mutlaka Konya Teknik Üniversitesi olması vurgulanmıştır!  Selçuk Üniversitesinde; Doksan bin öğrencinin yaklaşık Yirmi bini teknik fakültelerde okuyan öğrenci olduğu,  bu proje sayesinde, Konya sanayisinin ihtiyacı olan bilimsel birikimi sanayinin ayağına götürmek planlanmıştır!

Üniversite Sanayi işbirliği çerçevesinde,  Selçuk Üniversitesi bünyesinde devam eden yaklaşık Yirmi bin öğrencisi bulunan;  Mühendislik Fakültesi, Mimarlık Fakültesi ve Teknik Bilimler Meslek Yüksekokulu, 8 Mayıs 2018 tarih ve 30425 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 7141 sayılı kanunun yedinci maddesiyle 2809 sayılı kanuna eklenen Ek Madde – 179 ile kuruluşu tamamlanmış olan Konya Teknik Üniversitesine devir olmuştur!

Konya Teknik Üniversitesi kurucu rektörü Prof. Dr. Babür Özçelik; hem dünya standartlarında eğitim verecek bir üniversite ve hem de öğrencinin refahını sağlayacak bir kampüs arazisi belirlemek için çalışmalarının olduğunu!  İlk olarak, Organize Sanayi bölgesinde olabileceğini, ikinci olarak da Meram Dutlu kırı mevkiinde bir yere baktıklarını!

Özelleştirme İdaresi tarafından TEKNİK ÜNİVERSİTE KAMPÜS ALANI olarak daha önceden Selçuk Üniversitesine devri yapılan,  Organize Sanayi bölgesindeki arazide su çıktığı ve zeminin de sağlam olmadığı yönündeki raporlar çerçevesinde, başka bir yer konusunda beş kişilik bir komisyon kurduklarını, rektörlük ataması yapıldıktan sonraki süreçte ve üniversite KAMPÜS yer sorularına yönelik,  kamuoyundaki sorulara cevaplar niteliğinde açıklamalarda bulunmuştur!

Hafızalarımızı tazelemek adına, yapmış olduğum mezkûr açıklamalardan sonra, Konya Teknik Üniversitesine, Eylül ayında yapılması planlanan rektörlük atamasına matuf, yerel siyaset ve akademik kulislerde, neler konuşulduğunu, kamuoyunu bilgilendirmek babından bir yazı kaleme almak üzerimize bir borç olmuştur!

Konya Teknik Üniversitesi rektörü Babür Özçelik,  kurucu rektörlük akabinde, ikinci dönemde de yeniden atanabilmek için Ankara ve yerel siyasette kulis çalışmalarını yürütmektedir! Babür hoca, Konyalı olmaması ve yerel dinamikleri de bilememesinden,  yerel dinamikleri de çok iyi bilen ve okuyan bir EKİP KURAMADIĞINDAN; kurucu rektörlük sürecinde, almış olduğu bazı karar ve uygulamalarından kaynaklı, üniversite akademik çevresinde eleştirilmektedir! Üniversite bünyesinde ki akademik camia, mezkûr karar ve uygulamalardan kaynaklı, hem çok rahatsız ve hem de huzursuz bir durumdadır!

Babür hoca; Özellikle ve öncelikle; Organize sanayi bölgesindeki, beş parselden oluşan arsanın, sadece bir parselinin ( tahmini 200 bin metre kare ) üniversite bünyesinde kalması ve diğer dört parselinin de  ( tahmini 700 bin metre kare )  yerel yönetime, bir AVM karşılığında devir edilmesi!

Selçuk Üniversitesi rektörlük binasının kampüs içine taşınması akabinde, merkezde ki tarihi binasının Konya Teknik Üniversitesine tahsis edilmesi ve bu binanın da yine yerel yönetime terk edilmesinden kaynaklı, üniversite bünyesindeki akademisyenler arasında, çok ağır ve ciddi eleştirilere maruz kalmaktadır!

Babür hocanın dört yıllık kurucu rektörlük sürecinde;  Konya Necmettin Erbakan Üniversitesinde olduğu gibi Bila-bedel devri yapılan, Organize Sanayi bölgesinde ki arsaya, üniversite sanayi işbirliği çerçevesinde, öğrencilerin de sanayi ile kolay bir şekilde erişim ve iletişim sağlayabileceği,  yeni ve çok modern bir Kampüs inşası yapılabileceği de akademik camiadaki eleştiriler arasındadır!

Konya Teknik Üniversite rektörlük adaylığı konusunda, siyaset ve akademik çevrelerdeki kulis bilgileri çerçevesinde ismi geçen akademisyenler şu şekildedir!

  1. Karamanoğlu Mehmet Bey Üniversitesi Rektör yardımcısı,  İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı Bölümü; Murat ERTEKİN
  2. Selçuk Üniversitesi Fen Fakültesi,  Eski Rektör Yardımcısı, Kimya Bölümü;  Mustafa ERSÖZ
  3. Selçuk Üniversitesi Fen Fakültesi,  Kimya Bölümü;  Ahmet KOÇAK
  4. Konya Teknik Üniversite, Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi,  Harita Mühendisliği; Ferruh YILDIZ
  5. Konya Teknik Üniversite,  Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi,  Kimya Mühendisliği;  Mahmut KUŞ
  6. Konya Teknik Üniversite,  Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi, İnşaat Mühendisliği; Mustafa YILDIZ
  7. Konya Teknik Üniversite,  Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi, Endüstri Mühendisliği; Ahmet PEKER
  8. Konya Teknik Üniversite, Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi,  Harita Mühendisliği; Fatih İŞCAN
  9. Konya Teknik Üniversite,  Teknik Bilimler Meslek Yüksekokulu,  Mimarlık ve Şehir Planlama; Ayhan GÖKTEPE
  10. Konya Teknik Üniversite, Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi, İnşaat Mühendisliği; Murat OLGUN
  11. Selçuk Üniversitesi Fen Fakültesi öğretim üyesi ve halen Silifke – Taşucu Meslek Yüksek Okulu müdürü, aslen Mersin GÜLNAR ilçesinden,  Yusuf CEYLAN hocanın aday olduğu ve Ankara’da siyasi çevreler ve özellikle de; Cumhurbaşkanlığı makamı nezdinde, kulis çalışmaları yaptığı da duyumlarımız arasındadır!

Konya Teknik Üniversitesi rektörlük adaylığı çerçevesinde, Babür hocanın kurucu rektörlük sürecinde, kampüs alanı ve diğer konularda; yerel siyasetin yönlendirmesi ve yerel dinamiklerin de kendileri ve çevrelerinin menfaatleri çerçevesinde ki sufleleri ile almış olduğu bazı karar ve uygulamalar zaviyesinden;  tekrardan atanmaması adına; bir siyasi ekole angaje ekip veya arkadaş grubunun,  toptan ve toplu bir şekilde aday olacağı ve bu ekipten bir kişinin de ismi;  güçlü, sürpriz ve kesin olarak, akademik kulislerde konuşulmaktadır!

Konya NECMETTİN ERBAKAN Üniversitesi REKTÖR Adayları!

Şehrimizde;  iki DEVLET Üniversitesinde, Eylül ve Ekim aylarında, ataması yapılacak yeni Rektörlük seçimine matuf;  derinden bir kulis, rekabet ve yarış bulunmaktadır! Öncelikle ve özellikle, medeni cesaret gösterip aday olacak akademisyenleri tebrik eder, başarılar dilerim!

Konya Teknik Üniversitesi, rektörlük seçimi ve adaylar ile ilgili bir sonraki yazının konusu olmak üzere, Konya Necmettin Erbakan Üniversitesine, akademik camia ve siyasi çevrelerde, rektör adaylığı konusunda ki kulis bilgileri ve duyumları, kamuoyu ile paylaşmak isterim!

  • Konya Necmettin Erbakan Üniversitesinde, halen aktif rektörlük makamında bulunan, Cem Zorlu hoca kesin aday! Cem Hoca, siyasetten gelmenin vermiş olduğu tecrübe ile hem siyasi camia ve hem de Cumhurbaşkanlığı makamında ki, Ereğlili hemşerileri ve akrabalık ilişkileri maharetiyle, kulis çalışmalarını seri bir şekilde yürütmektedir!
  • Önceki yönetimde, rektör yardımcılığı görevinde bulunan ve halen Konya Sivil Toplum Platformu başkanlığını da deruhte eden, Önder Kutlu hocanın adı, yerel siyaset ve akademik camiada ki kulislerde konuşulmaktadır!
  • Yine önceki yönetimde, Genel sekreterlik ve dekanlık görevlerinde bulunan, halen aktif olarak rektör yardımcısı,  Konyalı Zekeriya Mızırak hocanın da ismi kulislerde geçmektedir!
  • Meram Tıp Fakültesi Dekanı Metin Doğan hoca da derinden kulis çalışmalarını yürütmektedir! Önder Kutlu ve Metin Doğan hocanın AK Örenli olduklarını da bir kenara not edelim!
  • Selçuk Üniversitesinde bir önceki yönetimde rektör yardımcısı olarak görev yapan ve halen Necmettin Erbakan Üniversitesi Göz polikliniğinde ki; Konyalı Mehmet Okka hocanın ismi de kulislerde konuşulmaktadır!
  • Önceki yönetimde Meram Tıp Fakültesi hastanesinde başarılı bir Başhekimlik dönemi ve halen Sağlık Bakanlığı, Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlük görevini aktif olarak yürütmekte olan, Karamanlı Ahmet Tekin hocanın ismi,  güçlü adaylar arasında, kulislerde konuşulmaktadır!
  • Konya İl Sağlık Müdürü Mehmet Koç, aile çevresi ve siyasi kulislerde konuşulmaktadır! İkinci dönem İl Sağlık Müdürü olarak, atanmaması için yerelde ki bazı siyasi aktörler çok uğraşmasına rağmen, ataması gerçekleşmiştir!  Mehmet Koç müdürün abisi HALİL KOÇ; HSK ( Hâkim ve Savcılar Kurulu )  Birinci Daire Başkanı, olduğunu hatırlatmak isterim!

Üniversitede bulunan akademik çevre ve tüm çalışanların kuruma bağlılığı, aidiyeti ve kurumun da başarısı çerçevesinden, akademik camiada neler konuşulmaktadır!

Üniversite;  aklı,  fikri ve vicdanı hür bireyler ve araştırma – geliştirme,  bilim ve teknolojinin filizlendiği ve geliştiği kurumlardır! 

Şimdi, bir üniversite düşünelim ve akademisyenlerin büyük bir kısmı; REKTÖR ve REKTÖR YARDIMCILARI,  GENEL SEKRETER ve Üniversite YÖNETİM KADROSU ile hem kendi ve hem de fakültedeki sorunlarını görüşebilmek ve başkaca konuları da istişare edebilmek için RANDEVU sırasında AYLARCA beklesinler! 

Bir Üniversiteyi yönetmeköyle süslü laflar ve içi dolmamış SLOGANLAR ile olmaz! Öncelikle, kuruma alınan personelde; onun – bunun yakını değil,  EHLİYET ve LİYAKAT aranmalı, kurum içerisinde tüm personele; ADALET terazisi işletilmelidir!

Akabinde AÇIK – ŞEFFAF İLETİŞİM ve sonra da HESAP VEREBİLİRLİK olmalıdır! Aksi halde Üniversite ve Kampus içerisinde, Kurumsal Aidiyet, Kurumsal Barış ve Kurumsal Huzuru sağlayamazsınız!

Bir Üniversite düşünelim; akademik camiada, isminin başında koca koca unvan bulunan kişiler, üniversitesi ve fakültesine, AİDİYET ve BAĞLILIK hissetmesin! Akademik camiada bunun tek müsebbibi olarak da ÜNİVERSİTE YÖNETİMİNİ işaret etinler!  Peki, neden?

Bir Üniversite düşünelim; üniversite üst yönetimi ve dekanlık veya diğer bölüm başkanlıkları arasında, kişisel siyasi ve başkaca, GÜÇ ve İKTİDAR bağlantılarından kaynaklı,  İLETİŞİM SORUNLARI – İLETİŞİM KAZALARI ve İLETİŞİM KRİZLERİ,  akademik camiada konuşulsun!

Bir üniversite düşünelim; Üniversite Yönetimi hakkında, ŞÜYUU, VUKUUNDAN BETER İŞLER ve DEDİKODULAR; AYYUKA ÇIKMIŞ OLSUN! ESKİLERİN ifadesi ile ATEŞ OLMAYAN YERDEN DUMAN ÇIKMAZ! Açık ve şeffaf iletişim başka bir şey, dedikodu ise başkaca bir şeydir! Doğa boşluğu kabul etmeyeceğine göre!

Açık ve şeffaf iletişim ve hesap verebilirliğin olmadığı, kurum ve durumlarda, DEDİKODU; hem kuruma ve hem de duruma HÂKİM olacaktır! Peki, bu KRİZİ nasıl yönetebileceksiniz? Ya da yok mu sayacaksınız?! Yoksa Görmedim, Duymadım ve İşitmedim şeklinde; ÜÇ MAYMUNU mu oynayacaksınız? Peki, nereye ve ne zamana kadar?

Şirket ve Kurumlarda; SONUÇ ve BAŞARIYI getiren şey; Sistem ve Süreçler değil, Bilgisayar ve Makineler değil, şirket ve kurumlarda ki; İNSANLAR ve Onların DAVRANIŞLARIDIR!