CRISPR – GEN Teknolojisi!

İnsanlık tarihi, Hak ve Batıl savaşı olduğunu ifade etmiştik! Hak ve Batıl temsilcileri her daim var olacaktır! Hak temsilcilerinin hedefi,  insanlığı ve dünyayı imar etmek, var etmek, ihya etmek ve inşa etmektir! Batıl temsilcileri de yıkmak, yakmak ve yok etmektir!  Batıl temsilcileri yani Lucifer çocukları, güçlü olduğu her dönemde insanlığa olmadık zulümler yapmıştır! Çünkü yeryüzünde Tanrıcılık oynamaya kalkmışlardır! Bugün de aynı düzen ve sistem devam etmektedir! Yenidünya düzeni ya da sistematiği adına neler yaptıkları ve yapacaklarına şahit olmaktayız!

Musa (as) döneminde, güç sahibi Firavunlar doğan tüm erkek çocukların öldürülmesi! Nemrut tarafından, İbrahim ( as) ateşe atılması!  Hz. Peygamber efendimizin gördüğü tüm eziyetler! Peki, tüm bunlar neden ve niçin yaşanmıştır? Hak davayı durdurmak ve batılın yeryüzüne hâkim olması! Ya da yeryüzünde TANRI olmak için!

Sonsuz Kudret ve Hikmet sahibi Yüce Allah tarafından Peygamberler vasıtası desteklenen ve İlim ile mücehhez olan Hak davanın temsilcileri, insanlık adına her daim ihya ve inşa, önder ve öncü olmuştur! Yeni gelen bilgi, eskiyi – yanlışı,  çürütmüş ve yok etmiştir!

Hak dava temsilcilerinin ne zaman ki Sonsuz Kudret ile bağı koptu,  Lucifer çocukları tarafından dünyada iken kıyametleri kopmaya başlamıştır! Ya da, aklımızı başımıza almak, dünyalıklardan kendimizi arındırmak ve HAK yola tekrar dönebilmek için Rahmani bir uyarı ve cezalandırma şekli olabilir mi? Bağı kopana rahmet, vahiy ve ilim gelmez! İlim gelmeyince de keşifler olamaz!

Lucifer çocuklarının bulduğu icatlar, insanlığa ne kadar hayrı ve faydası olacaktır? Niyetlerinin yeryüzünde tanrıcılık olduğunu ifade etmiştik! Kendilerine biat etmeyen ve teslim olmayan yok edilmek zorundadır! Atom bombasında olduğu gibi! Aradıkları ya da hedefledikleri şey,  tam teslimiyet bir kölelik sistemidir!

Bugün de Lucifer çocuklarının başka bir icadı,  CRISPR Gen teknolojisini tartışmaktayız! İnsandan hayvan olur mu? Ya da hayvandan insan olur mu? Yoksa en saf hali ile kanser ve tüm hastalıkların mezkûr teknoloji ile çaresi mi bulundu? Hangisi? Seç, beğen, al ve kullan!

Üzerinde çok durulması gereken bilinmezliklerin başında gelen konulardan biri CRISPR Gen teknolojisidir! Doğal kaynaklardan insan ırkının devamlılığına kadar birçok faydası olabilir! Fakat bilinmezliğin getirdiği birçok risk ve tehlike vardır! Konu sağlık olunca, bileşenleri ve etkileşimleri daha iyi anlamak ve takip etmek önemli hale geliyor!

Genom düzenleme araştırmalarının önemli bir yüzdesi genetik hastalıkların ortadan kaldırılmasına odaklanmaktadır! Bununla birlikte, CRISPR gibi araçlarla, daha bulaşıcı hale getirmek için bir patojenin DNA’sını değiştirmek mümkün olabilir! Diğer potansiyel kullanımlar arasında “katil sivrisinekler” ve hatta insanların DNA’sına sızan virüs oluşturulması olabilir! Neymiş efendim! Üretilmiş Katil sivrisinekler!

Biyolojik savaş bir tehdit olmaya devam ediyor ve CRISPR genom düzenleme teknolojisinin tırmanabileceği bir tehdit olarak gözükebilir! Dr. Millett bu durumu şöyle özetliyor: Genom düzenleme teknolojileri, bir şeyler yapmanıza olanak tanır, bu nedenle bunun olumlu ya da olumsuz bir şey olup olmadığını belirleyen kullanıcının amacıdır, diyor! Neymiş efendim! Kullanıcının amacı çok önemliymiş!

Genom üzerinde değişiklik yapabilme, DNA dizilimini düzenleme ve değiştirme imkânı sunan CRISPR-Cas9 teknolojisi bilim dünyası tarafından büyük ilgi görüyor! Bilim insanları kanserden HIV hastalığına kadar tedavisi bulunamayan birçok hastalıkta CRISPR-Cas9 teknolojisi ile tedavinin mümkün olabileceğine inanıyor!

Gen sürücü teknolojisi ile evrimsel rotayı değiştirmek mümkündür! Imperial College London’da genetik bilimci olan Andrea Crisanti, bu teknolojinin gücünü şöyle anlatıyor:  Eğer isterseniz, bu teknolojiyi kullanarak nesillerin tükenmesine bile neden olabilirsiniz! Neymiş fendim! Nesillerin tükenmesine sebep olabilirmiş! Firavundan bir farkı var mıdır?

Dünya yaratıldığı günden bugüne HAK ve Batıl savaşı devam etmektedir! Hak davasının sahipleri her dönemde yeni BİLGİ ile Lucifer çocuklarının kirli ve sinsi hesaplarını bozmuştur! Hak gelince tabii ki Batıl zail olacaktır! Dünya ancak Hak ile ayakta durur; Zulüm var ise yok edilir!

Sonsuz Kudret ve Sonsuz Bilgi ile bağı kopan ve İslam olduğunu iddia edenler, Bilim ve Fenden uzaklaştıkça başına olmadık şeyler gelmektedir!  Müslüman’ın tespih çekmekten İlim, Bilim ve Fenne zamanı kalmıyor! Neden acaba? Peki, Cebir ilminin kurucusu Câbir bin Hayyan kimdir? Ya da Hekimlik ilminin kurucusu kabul edilen İbn-i Sina kimdir?

Sonsuz Kudret ve Sonsuz Bilgi ile bağı kopanlar, tez iddia edemez konumda ve sürekli anti tez geliştirmeye çalışmaktadır! Peki, neden? Lucifer çocukları ise hem tez, hem anti tez ve hem de sentezleri ile karşımızdalar! On sekiz bin âleme rahmet olarak gönderilen peygamberin bağlıları neler ile meşguldür? Makam, mevki, para, pul, ihale ve kadın peşindeler!

Sonsuz Kudret ve Hikmet sahibi Yüce Allah; Ben gizli bir hazine idim; bilinmek istedim ve mahlukatı yarattım, buyurmaktadır! İman etmeyen ve hakiki iman ile müşerref olmayan bilemez, göremez, duyamaz ve insanlığın hayrına sonsuz ilmi de keşif edemez!

1 – 12 Kasım Glasgow İklim Toplantısı!

Geçtiğimiz günlerde, Birleşmiş Milletler (BM) bünyesindeki Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli (IPCC), 66 ülkeden 234 bilim insanının 5 yıllık çalışmayla hazırladığı altıncı raporu,  İsviçre’nin Cenevre kentindeki merkezinde açıklandı!  IPCC raporuna göre, küresel ısınma kesinlikle ” insan kaynaklı ve eşi görülmemiş ” bir düzeyde kötüleşti, diyormuş!

BM Genel Sekreteri António Guterres, raporu insanlık için “kırmızı bir alarm” olarak niteleyerek;  bu krize dayanışma ve cesaretle yanıt verirsek, kapsayıcı ve yeşil ekonomiler, daha temiz hava ve daha iyi sağlık herkes için mümkündür! Ülkeler fosil yakıtların yeni keşif ve üretimine son vermesi, sübvansiyonlarını da fosil yakıtlardan yenilenebilir kaynaklara kaydırmaları gerektiği!  Şimdi güçlerimizi birleştirirsek, iklim felaketini önleyebiliriz! COP26’nın başarılı olmasını sağlamak için hükümet liderlerine ve tüm paydaşlara güveniyorum, diyormuş!

Neymiş efendim! Küresel ısınma ve iklim krizi tamamen İNSAN kaynaklı imiş! Peki, son günlerde, dünyanın dört bir bölgesi ve ülkemizde meydana gelen; sel, dolu ve yangınlar da mı İnsan kaynaklıdır! Yenidünya düzeni çerçevesinde dünya insanlığı nereye sevk edilmektedir? İklim bir savaş sebebi midir? Yoksa yenidünya düzeni iklim savaşı akabinde mi kurulacaktır?

Geçtiğimiz yıl Kasım ayında yapılması planlanan Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği 26’ncı Taraflar Konferansı (COP26) koronavirüs salgını sebebiyle bu yıl 1-12 Kasım 2021 tarihlerinde İskoçya’nın Glasgow şehrinde gerçekleştirilecek!

Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC) bünyesinde düzenlenen COP zirveleri 21 Mart 1994’ten bu yana yapılıyor!  Zirvede iklim değişikliği ve ülkelerin bununla nasıl mücadele edeceği tartışılıyor!

COP26’yı geçmişteki zirvelerden ayıran nokta, Paris İklim Anlaşmasının imzalandığı 2015’ten bu yana kaydedilen gelişmenin değerlendirileceği ve ülkelerin iklim taahhütlerini sunacağı ilk zirve olmasıdır!

Türkiye, Paris anlaşmasına taraf olmadığı için Cop26 konferans kuralları gereği “gözlemci” devlet olarak katılım yapacağı ve bazı haklardan mahrum bırakılacağı, ifade ediliyor! 

Paris Antlaşması, iklim değişikliğine uyum kapasitesini kuvvetlendiren, direngenliği artıran ve antlaşmanın küresel sıcaklık hedefleri ( küresel ısınmayı 2 oC altına çekmek ya da 1.5 oC’de tutmak ya da sınırlandırmak ) kapsamında iklim değişikliğinden etkilenebilirliği azaltan, uyum konusunda bir küresel düzenek oluşturmuştur!

Tüm taraflar Ulusal Uyum Planlarının düzenlenmesi ve yürütülmesini içeren uyum konusuyla yakın bir şekilde bağlantılı olmalıdır. Taraflar bu kapsamda, önceliklerini, gereksinimlerini, plan ve eylemlerini tanımlayan uyum bildirimleri sunmak ve bunları periyodik olarak güncellemek zorunda olacaktır.

Kasım ayında İskoçya’da yapılacak 26. Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı (COP),  Türkçeye “Taraflar Konferansı” olarak çevrilebilecek “Conference of the Parties” ifadesinin kısaltmasıdır!  

Küresel sera gazı emisyonunda büyük bir dengesizlik göze çarpıyor! 2020 verilerine göre kömür, doğalgaz, benzin ve diğer fosil yakıtların kullanımıyla,  endüstriyel ve geri dönüştürülemeyen atıkların yakılmasıyla oluşan toplam emisyonların yüzde 28’i Çin’den, yüzde 15’i ABD’den, yüzde 7’si Hindistan’dan, yüzde 5’i Rusya’dan kaynaklanıyor! Listede aşağıya doğru gittiğimizde yüzde 3 ile Japonya,  yüzde 2 ile Almanya, İran, Suudi Arabistan, Güney Kore, Endonezya ve Kanada yer alıyor! Türkiye ise küresel emisyonun yüzde 1’ine yol açarak Brezilya, Güney Afrika, Birleşik Krallık, Meksika ve Avustralya ile aynı dilimde yer alıyor!

Neymiş efendim! Daha temiz ve daha sağlıklı bir dünya herkes içindir diyenlerin aklının kenarında – köşesinde neler vardır? Kirli plan ve sinsi hesapları nedir? İklim krizinden dem vuranlar dünyamızı daha çok kirletiyormuş!

Glasgow Anlaşması; inisiyatifi hükümetler ve uluslararası kurumlardan geri almak ve iklim adalet hareketi için eylem ve işbirliği için alternatif bir araç oluşturmaktır!  1997’deki Kyoto Protokolü gibi BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC) çerçevesinde uluslar arası anlaşmalar için zorlamaya çok büyük bir odaklanmaya sahiptir!

Bir litre fosil yakıt ve petrol için dünyayı yakanlar, milyonlarca insanın ölmesi ya da sakat kalmasına sebep olanlar,  sanayi devrimi ile kalkınmaları,  refaha erişmeleri için gerekli olan enerjiye çökebilmek için her yolu deneyen LUCİFER çocukları, bugün de başkaca sinsi bir plan ve kirli hesap peşindeler!

Dünya yaratıldığı günden bugüne HAK ve Batıl savaşı devam etmektedir! Hak davasının sahipleri her dönemde yeni BİLGİ ile Lucifer çocuklarının kirli ve sinsi hesaplarını bozmuştur! Hak gelince tabii ki Batıl zail olacaktır!

Bugün,  Sonsuz Kudret ve Sonsuz Bilgi ile bağı kopan ve İlim, Bilim ve Fenden uzaklaşan ve İslam olduğunu iddia edenlerin başına olmadık şeyler gelmektedir!  Neden acaba?

Sonsuz Kudret ve Sonsuz Bilgi ile bağı kopanlar, tez iddia edemez ve sürekli anti-tez geliştirmeye çalışmaktadır! Lucifer çocukları; hem tez, hem anti-tez ve hem de sentezleri ile karşımızdalar! Peki, On sekiz bin âleme rahmet olarak gönderilen peygamberin bağlıları neler ile meşguldür? Yoksa, makam, mevki, para, pul, ihale, rant ve kadın peşinde midir? İlim, Bilim ve Fen nereden çıktı dediğinizi de duyar gibiyim!

AB Sınırda Karbon Düzenlemesi ve Konya Sanayi!

Avrupa Birliğinin Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması, AB’nin tüm politikalarında merkeze aldığı Avrupa Yeşil Mutabakatı çerçevesinde, 2030 yılında AB’nin karbon nötr olması hedefine ulaşması için üzerinde çalıştığı araçlardan biridir!

Dünyada ve ülkemizde son günlerde yaşanan yangın ve başkaca gelişmelere mezkûr çerçevede bakmak, ülkemiz ve yenidünya sistematiği zaviyesinden daha faydalı olacaktır! Toplum olarak sürü psikolojisi ile hareket ediyor, gündemi ve geleceği okumak yönünde öngörü ve strateji geliştirme noktasından eksik kalıyoruz! Neden acaba?

AB yatırımcısının karbon düzenlemesi zayıf olan ülkelere yönelmesini önlemek ve AB içinde kalan yatırımcısını haksız rekabetten korumak için “ karbon kaçağı riski olan ” ürünlerin AB pazarına ihraç edilirken içerdiği karbon yoğunluğuna göre vergilendirmesi öngörülüyor!

Avrupa Birliği’nin 2030 yılı itibariyle karbon-nötr bir kıta olma yönündeki hedefine giden yolda, iklim değişikliğinin önümüzdeki yıllarda AB’nin tüm politikalarına nüfuz etmesini öngören Avrupa Yeşil Mutabakatı, 11 Aralık 2019 tarihinde açıklanmıştır!

Avrupa Yeşil Mutabakatı belgesinde, seçili sektörler için  ( çelik, çimento, alüminyum )  ithalat fiyatının, eşyanın karbon içeriği dikkate alınarak belirlenmesine ilişkin, Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizmasına dair önerinin 2021 yılı ikinci çeyreğinde sunulması öngörülmektedir!

Söz konusu önlemin ne şekilde tasarlandığı, uygulama usul ve esasları, eşyanın karbon içeriğini daha doğru yansıtacak şekilde ithal fiyatının belirlenmesini temin edeceği belirtilmektedir!

AB, söz konusu mekanizmanın içeriğinin belirlenmesi ve bundan etkilenebilecek tüm paydaşlarla birlikte etkilerinin ele alınabilmesi adına 4 Mart 2020 – 1 Nisan 2020 tarihleri arasında “ geri bildirim süreci ” yürütmüş bulunmaktadır!

Ülkemizin ihracat hacmi bazında en büyük “müşterisi” Avrupa Birliğidir! Birlik, enerji yoğun ürünleri üreten ( çelik, çimento, alüminyum ) ülke ve ihracatçı firmalara, Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması çerçevesinde  ek vergiler gündemdedir!  Yapılan araştırmalarda uygulamanın yürürlüğe girmesi ile ülkemiz ihracatçısına yılda 2 milyar ABD doları dolayında ek yük getirebileceği  öngörülüyor!

Avrupa Birliği’nin Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizmasına yönelik tek başına yeterli olmasa da çatı üzeri güneş enerji santralleri ( Çatı GES ) sanayicilerimiz için öncü bir kalkan niteliğinde olacaktır!

Çatı GES uygulaması, yatırımcısına sağladığı enerjide bağımsızlık, elektrik fiyat artışlarından etkilenmemesi ve amortisman gibi faydalarının yanında, “ karbonsuzlaşmaya ilk adım ”  faydası da tartışılmaz hale gelmiştir!  

Avrupa Birliği’nin Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması çerçevesinde, ihracatçı firmalar, atık yönetimi, su tasarrufu, üretim ve enerji tüketiminde verimlilik ile dijital dönüşüm gibi alanlarda da hızla adımlar atılması gerekmektedir!

Avrupa Birliği’nin Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması çerçevesinde, Avrupa’ya ihracat yapan şehirlerin başında gelmekte olan Konya, ihracatçı firma yöneticilerine yönelik, şehrimizdeki Sivil Toplum kuruluş başkan ve yöneticileri neler yapmaktadır?

Avrupa Birliği’nin Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması çerçevesinde, şehrimizdeki Sivil Toplum kuruluş başkan ve yöneticileri, yasanın yürürlüğe girmesi ile birlikte, ihracatçı firmaların çok büyük bir maliyet ile karşılaşmamaları adına bilgilendirme toplantıları yapmakta mıdır?

Avrupa Birliği’nin Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması çerçevesinde, şehrimizdeki Sivil Toplum Kuruluş başkan ve yöneticileri tarafından yasa ve uygulama görmezden gelinmekte ve yok mu kabul edilmektedir?

Avrupa Birliği’nin Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması çerçevesinde, şehrimizdeki üniversite yönetimleri, sanayici ve ihracatçı firmaları bilgilendirme ve yönlendirilmesi adına neler yapmaktadır?

Ya da şehrimizdeki Sivil Toplum kuruluşları, üniversite yönetimleri ve ihracat yapan firmalar, Avrupa Birliğinin Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizma uygulaması geri dönülemez ve çözülemez boyutlara gelince bilgilendirme ve eylem planı yaparız şeklinde bir mantık ile mi hareket edilmektedir?

YÖK Üniversite İhtisaslaşma Projesi ve Selçuk Üniversitesi!

18 Ekim 2016 tarihinde, Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde gerçekleştirilen Yüksek Öğretim Akademik yılı açılış töreninde, Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Yüksek Öğretim Kurulu Başkanlığı tarafından başlatılan, Üniversitelerin Misyon Farklılaşması ve İhtisaslaşma Projesini açıklamıştır!

Üniversitelerin Misyon Farklılaşması ve İhtisaslaşma Projesi kapsamında Türkiye’deki bazı devlet üniversitelerinin araştırma üniversitesi olarak belirlenmesi, yükseköğretimde altyapı ve insan kaynaklarının verimli şekilde kullanılmasına katkı sağlayacağı ve üniversitelerin uluslararası görünürlüğünü artıracağı öngörülmüştür!  Türkiye’de 74 Vakıf Üniversitesi ve 133 kamu üniversitesi olmak üzere,  207 üniversite vardır!   

Dünyadaki gelişim ve dönüşümler, geleneksel yapılanmayı değiştiriyor! Yüksek Öğretim ve üniversitelerin yapılanması bu değişimden etkilenmektedir!  Bölgesel Kalkınma Odaklı Üniversitelerin Misyon Farklılaşması ve İhtisaslaşma Projesi kapsamında, üniversitelerin rolü ve bölgesinde uzun vadeli inovasyon potansiyelini ortaya koymaktır!

İnovasyon, 1980’lerde, yaratıcı bir fikrin ekonomik ve sosyal bir katma değere dönüştürülecek şekilde ticarileştirilmesi olarak ifade edilen bir kavramdır! İnovasyon Sistemleri, ulusal ya da bölgesel bir ekonomide inovasyon yaratma ve destekleme kabiliyetine sahip üniversiteler, araştırma enstitüleri, firmalar, organizasyonlar ve kamu kurumları gibi aktörlerin bireysel performanslarının yanı sıra bu aktörleri bir sistemin parçası olarak etkileşimleri üzerine kurulmuştur!

YÖK, Üniversitelerin Misyon Farklılaşması ve İhtisaslaşma Projesi kapsamında, Araştırma Üniversitesi nedir, kabaca izah etmeye çalışalım!

Araştırma Üniversitesi; Ülkemizin öncelikli hedef ve alanları kapsamında disiplinler ve kurumlar arası işbirliği ile nitelikli bilgi üreten, araştırma yetkinliği yüksek doktoralı insan kaynağı yetiştiren, uluslararası sıralandırma sistemlerinde görünürlüğünü ve bilinirliği bulunan!   Araştırma misyonu ve stratejik yol haritasını belirlemiş ve üniversitenin çalışma disiplinini bu plana uygun biçimde yürütebilen, mükemmeliyeti yalnızca araştırma başlığında değil, eğitim ve bilginin üretimi, aktarımı ve paylaşımında da hedefleyen!  Üniversite öğretim üyesi, öğrencisini ders dışında da araştırma faaliyetlerine dâhil ederek eğitimin kapsamını ve katkısını arttırmaya gayret ettiği! Öğrencilerinin araştırma kültürünün içinde öğrenerek, bilgilerini geliştirdiği ve akademik araştırmanın işleyişine hâkimiyet kazandığı!  Gerçekleştirdiği araştırma faaliyetleri ve ürettiklerinin değer bulmasıyla bütçesini geliştirdiği, verimli araştırmalarla var olan araştırma fonlarından daha fazla pay alan ve oluşturduğu toplumsal değerle parçası olduğu toplumun yarınlarında pay sahibi olmaya çalışan! Güçlü araştırmacılar yetiştiren, dünya bilimine ve ülkenin kalkınmasına katkı sunan doktora programları olan!  İnsanlığın ortak değerlerine ülkesinin geçmişi ve geleceği ile ihtiyaçlarını dikkate alarak katkı sunan bir kurumdur!

YÖK, Üniversitelerin Misyon Farklılaşması ve İhtisaslaşma projesi kapsamında;  “Kimya” alanında İTÜ, İzmir Yüksek Teknoloji, Ege, Ankara, Selçuk, ODTÜ, Gazi ve Gebze Teknik Üniversitesi! “İlaç” sektöründe Ankara, Hacettepe, Ege, Erciyes, İstanbul ve İstanbul Cerrahpaşa Üniversitesi!  “Tıbbi cihaz” alanında Boğaziçi, Hacettepe, Gazi, İstanbul, İstanbul Cerrahpaşa Üniversitesi!  “Elektronik” alanında Boğaziçi, ODTÜ, Yıldız Teknik, Gebze Teknik ve İzmir İleri teknoloji Üniversitesi!  “Otomotiv ve raylı sistemler” alanında Yıldız Teknik, Gebze Teknik, İTÜ, Çukurova, Boğaziçi, ODTÜ ve Uludağ Üniversitesi! “Makine elektrikli teçhizat” alanında Yıldız Teknik, Gazi, İTÜ, Çukurova, ODTÜ, Selçuk, İstanbul Cerrahpaşa, Erciyes, Boğaziçi Üniversitesi“Gıda arz güvenliği” alanında Ankara, Erciyes, Çukurova, Ege, Uludağ, Hacettepe, Selçuk ile İstanbul üniversitelerini ihtisaslaşmaları planlamaya alınmıştır!

2016 yılında YÖK tarafından yürürlüğe konulan, şehir, bölge ve ülkenin kalkınması adına,  Üniversitelerin Misyon Farklılaşması ve İhtisaslaşma Projesi kapsamında, Makine Elektrikli Teçhizat ve Gıda Arz Güvenliği alanında ihtisaslaşması plan dâhilindeki Selçuk Üniversitesi tüm yönetim kademesi ve akademisyenler mezkûr çerçevede bir proje ve dertleri var mıdır?  

Şehirdeki sivil toplum örgütleri ile birlikte, sinerji oluşturabilmek adına,  Makine Elektrikli Teçhizat ve Gıda Arz Güvenliği yapan sanayi kuruluşlarında bir çalışma başlatılmış mıdır?

Üniversite yönetimi, şehirdeki,  Makine Elektrikli Teçhizat ve Gıda Arz Güvenliği sanayi kuruluşlarından mezkur alanlarla ilgili envanter çıkarılmış mıdır? Böyle bir envanter hazırlanmış ise firmalar ile üniversite sanayi işbirliği çerçevesinde ne gibi çalışmalar yürütülmüştür?

Yoksa YÖK tarafından hazırlanan plan ve çerçeve, YÖK binası ve üniversitenin raflarında mı kalmıştır?  

Makine Elektrikli Teçhizat ve Gıda Arz Güvenliği üreten firmalardaki uygulama ve üretim becerisi, üniversitedeki akademik bilgi ile harmanlanıp ülkeye katma değer üretme yolunda ne gibi çalışmalar yapılmıştır?  

Üniversitelerin Misyon Farklılaşması ve İhtisaslaşma Projesi kapsamında,  Makine Elektrikli Teçhizat ve Gıda Arz Güvenliği alanında uzman olduğunu iddia eden ve isimlerinin başına koca koca unvan eklemiş akademisyenler, kendi uzmanlık alanında ki bir firmaya ziyarette bulunmuş ve neler yaptıkları konusunda sohbet etmiş midir?

Fildişi kulede oturmak ve dedikodu üretmek varken,  ihtisaslaşmak, araştırma, geliştirme ve çalışmak da neymiş? Araştırma ve geliştirme, üniversite sanayi işbirliği ve şehir –  ülke kalkınma programı da nereden çıktı?

Dünya Üniversite Etki Sıralaması ve Konya Üniversiteleri!.

Times Higher Education, dünya genelindeki üniversitelerin etki sıralamasını belirleyen, Impact Rankings / Etki Sıralaması – 2021 listesi geçtiğimiz günlerde açıklandı! Listenin zirvesinde İngiltere’den bir üniversite yer alırken, Türkiye’den hiçbir üniversite ilk 100’e giremedi! Neden acaba?!

THE Impact / Üniversite Etki Sıralaması,  üniversiteleri sosyal ve ekonomik etkileri bazında sıralayarak sürdürülebilirliğe yaptıkları katkı üzerinden değerlendiriyor! Bu katkıyı  da Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerini temel alarak ölçüyor!

Sürdürülebilirlik konusunda bilgi üretmeyi ve yaymayı, farkındalık yaratmayı, disiplinli ve disiplinler ötesi ortama katkıda bulunmayı amaçlayan bu bağlamda akademik olarak sürdürülebilir kalkınmayı hedef alırken tüm katılımcı ve paydaşlar arasında sürdürülebilir yaşam tarzı oluşturacak bir üniversite modelinin geliştirilmesi hedefleniyor!

Times Higher Education, dünya genelindeki üniversiteleri Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri kapsamında değerlendirerek bir liste oluşturmaktadır! 94 ülkeden 1.115 üniversitenin bulunduğu Üniversitelerin Etki Sıralaması  / Impact Rankings – 2021 olarak adlandırılan listenin oluşturulmasında dört ana başlık;   Araştırma, Yönetim, Sosyal Yardım ve Öğretim baz alınmıştır!

Impact Rankings / Üniversitelerin Etki Sıralaması – 2021 Dünya listesindeki ilk 10 üniversite;  Manchester Üniversitesi,  Sidney Üniversitesi,  RMIT Üniversitesi,  La Trobe Üniversitesi,  Queen’s Üniversitesi,  Aalborg Üniversitesi,  Wollongong Üniversitesi,  Cork Üniversitesi,  Arizona Eyalet Üniversitesi,  Auckland Üniversitesidir!

Impact Rankings / Üniversitelerin Etki Sıralaması – 2021  Türkiye listesinde ki 37 üniversite; Aldullah Gül Üniv., Bahçeşehir Üniv., Hacettepe Üniv., Koç Üniv., ODTÜ, Özyeğin Üniv., Ankara Üniv., Boğaziçi Üniv., Erciyes Üniv., İstanbul Bilgi Üniv., Atatürk Üniv., Atılım Üniv., Çukurova Üniv., Ege Üniv., Gazi Üniv., Gaziantep Üniv., İstanbul Aydın Üniv., İstanbul Gelişim Üniv., İzmir Ekonomi Üniv., Kadir Has Üniv., Sabancı Üniv., Tokat Gaziosmanpaşa Üniv., Yeditepe Üniv., Anadolu Üniv., Beykent Üniv., Eskişehir Osmangazi Üniv., Haliç Üniv., İstanbul Medipol Üniv., İstanbul Teknik Üniv., İstinye Üniv., İzmir Teknoloji Üniv., Karabük Üniv., Marmara Üniv., Yakın Doğu Üniv., Ondokuz Mayıs Üniv., Sakarya Üniv. ve Türk Hava Kurumu üniversitesidir!

Impact Ranking /  Üniversite Etki Sıralaması – 2021 Türkiye sıralamasına;  1992 yılında kurulan Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi,  1993 yılında kurulan Eskişehir Osman Gazi Üniversitesi, 2007 yılında kurulan Karabük Üniversitesi ve 2010 yılında kurulan Abdullah Gül Üniversitesi listeye girebiliyorken, 1975 yılında ülkemizde ilk on beş üniversiteden biri olarak kurulan, bünyesinden altı adet üniversite çıkarmış ve hamiliği de üstlenmiş köklü bir eğitim kurumu Selçuk Üniversitesini göremiyoruz! Neden acaba?

Ya da  Konya’daki üniversite yönetimlerinin böyle bir dert ve kaygısı yok mudur? Yoksa Konya’daki üniversite yönetimleri, ehliyetsiz ve liyakatsiz,  onun – bunun – şunun zübük oğlu ve kızına, aş ve iş bulmakla, makam – mevki ve rant dağıtmakla meşgul müdür?  Tabii ki böyle bir durumda, araştırma, geliştirme, eğitim, kurum ve marka itibarı ve itibar yönetimine vakit ve enerjileri kalmayacaktır!

2015 yılında Birleşmiş Milletler Genel Merkezinde gerçekleştirilen,  BM Sürdürülebilir Kalkınma Zirvesinde; insanlık için kıtlık ve yoksulluğu sona erdirmeyi! Gezegenimiz için doğal kaynakların sürdürülebilir şekilde kullanmayı ve küresel ısınma ile mücadeleyi! Toplum için ekonomik, teknolojik ve sosyal değişimlerle dönüşen refah düzeyini tekrar dengelemeyi! Şiddet ve korkuyla mücadele için barış ortamını sağlamayı, tüm bu parçaları bir araya getirecek olan ortaklıkların kurulmasını teşvik etmeyi amaçlayan tasarı 193 ülkenin ortak imzası ile kabul edilmiştir!  Birleşmiş Milletler 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerinden üniversite ve yükseköğretim zaviyesindeki kriterlerden bazıları şunlardır!

Sağlıklı Bireyler; Herkes için her yaşta sağlıklı bir yaşam sağlamak ve esenliği desteklemek! Üniversiteler,  kendi personeli ve öğrencilerinin sağlığını gözetlediği gibi aynı zamanda temel hastalıklar ve sağlık hizmeti koşullarını iyileştirmeye yönelik araştırmalar yapmak, sağlık sektörünün ana sorunlarına destek unsuru oluşturabilecek çözümler üretmek!

Kaliteli Eğitim; Herkes için kapsayıcı ve adil, nitelikli bir eğitim sağlamak ve yaşam boyu öğrenim fırsatlarını özendirmek! Üniversiteler, okul öncesi eğitimden, yaşam boyu öğrenime uzanan eğitim yolculuğunda katkıda bulunacak araştırmalar yapmak ve bu konuda araştırmayı destekleyecek nitelikte bir yapıya sahip olmak!

İstihdam ve Ekonomik Büyüme; Herkes için kapsayıcı, sürekli ve sürdürülebilir ekonomik büyümeyi, tam ve üretken istihdamı ve insana yakışır işleri desteklemek! Üniversiteler, eğitim gören öğrencilerin istihdama kazandırılmasına destek olmak, ekonomide büyümeye ve istihdama katkıda bulunacak politikaların üretilmesine akademik ölçekte katılım göstermek!

Sanayi, İnovasyon ve Altyapı; Dayanıklı altyapıların inşa etmek, kapsayıcı ve sürdürülebilir sanayileşmenin desteklenmesi ve yenilikçiliğin güçlendirmek! Üniversiteler, inovasyon merkezleri kurması ve teknoloji girişimciliğini desteklemesi, patent sayılarını çoğaltması veya çoğaltılmasına yönelik teknokentler inşa etmesi! Üniversite sanayi işbirliğinin artırılmasına yönelik çalışmaları desteklemesi, üniversitelerin sanayi işbirliğinden elde ettiği gelirleri artırmak!

Eşitsizliklerin Azaltılması; Ülke içerisinde ve ülkeler arası eşitsizlik unsurlarının azaltılması! Üniversiteler,  sosyal eşitsizliklere ilişkin araştırmaları artırması, ayrımcı politikalara gerek üniversite içerisinde gerekse toplum genelinde karşı çıkılması, azınlık grupların üniversite kadrolarında işgücüne veya eğitime katılımının teşvik edilmesi!

Sürdürülebilir Şehirler ve Topluluklar; Kentleri ve yerleşim yerlerini kapsayıcı, güvenli, dayanıklı ve sürdürülebilir hale getirmek! Üniversiteler, akıllı şehirciliği destekler nitelikte teorik ve pratik çalışmalara destek olmak, sürdürülebilirliğin sağlanmasına yönelik çalışmalar gerçekleştirmek, kültürel mirasın korunmasına yönelik topluma yön ve destek sağlamak!

Bilinçli Üretim ve Tüketim; Sürdürülebilir üretim ve tüketim kalıplarını benimsetmek! Üniversiteler, gerek üniversitenin gerekse bulunduğu toplumun kaynaklarını etkili bir şekilde yönetilmesine olanak sağlayacak bilinci geliştirmek ve bu yönde eğitici faaliyetlerde bulunmak!

İklim Değişikliğiyle Mücadele; İklim değişikliği ve etkileri ile mücadele etmek için acil olarak harekete geçmek! Üniversiteler, İklim değişikliğinin önlenmesine yönelik araştırmaları artırmak, toplum bilincinin aşılanmasına yönelik faaliyetler içerisinde olmak! Sivil toplum, kamu kurum ve kuruluşları ile iş birliği içerisinde olmak! İklim değişikliğinin yol açtığı çevresel etkilerin ölçümlenmesine yönelik araştırmalar gerçekleştirmek!

Sulh ve Adalet; Herkesin adalete erişimini sağlamak ve her seviyede etkili, hesap verebilir ve kapsayıcı kurumlar kurmak! Üniversiteler,  Hukuk alanında akademik çalışmaları herkes için adalet felsefesi ile gerçekleştirmek, bu çalışmaları uluslararası işbirlikleri ile desteklemek! Sulh ve adalet alanında kural koyucu mecralara danışmanlık sunmak ve topluma bu konudaki inisiyatiflerde yol göstermek!

Hedefler için Ortaklıklar;  Uygulama araçlarını kuvvetlendirmek ve sürdürülebilir kalkınma için küresel işbirliğine canlılık kazandırmak! Üniversiteler,  İyi pratiklerin yayılmasına destek olmak üzere ulusal ve uluslararası işbirlikleri artırmak! Farklı disiplinlerde gerçekleştirilen iş birlikleri ile multi-disipliner çalışma ortamına zemin hazırlamak!

Türkiye Üniversite Memnuniyet Araştırması ve Konya Üniversiteleri!.

Selçuk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Metin Aksoy, göreve geldiklerinin birinci yılı 24 Haziran 2021 tarihindeki basın toplantısında, üç bin üzerinde akademisyen ve yetmiş bin öğrencinin olduğu bir kurumda,  yazılım ve teknik alt yapı için milyonlar harcanmasına rağmen, online veya uzaktan eğitimin tam teşekküllü bir şekilde, aksamadan yürütülmesi ve uygulanmasının da kolay bir şey değil  – mümkün olmadığını ifade etti,  şeklindeki yazımıza istinaden tekzip gönderdiğini ve tekzip metnini de gazetede yayımladığımızı ifade etmeden geçmeyeceğim!

Aynı köşe yazımda, Marmara Üniversitesi, 3300 öğretim elemanı ve seksen bin öğrenci ile uzaktan ve online veya uzaktan eğitim, aksamadan ve her gün öğrencinin sabah saat sekizde bilgisayarın başına geçmek sureti ile nasıl başarmaktadır! Diğer üniversiteleri saymak istemiyorum! Amerika’nın yeniden keşfi talep edilmemektedir! Milletin geçtiği ve yaptığını Anadolu’daki üniversiteler neden yapamıyor, şeklinde bir yazı kaleme almıştım!

Geçtiğimiz günlerde, Türkiye üniversite memnuniyet araştırması – 2021 yayınlandı!  Araştırma, lisans düzeyindeki üniversite öğrencilerinden geri bildirimler toplamak sureti ile Yükseköğretim Sisteminin gelişimine katkı sağlamayı amaçlamaktadır! Üniversite öğrencilerinin deneyim ve memnuniyetlerini anlama, öğrenci deneyimini zenginleştirmek ve üniversiteleri daha öğrenci merkezli olma yolunda, yol gösterici olması açısından önemli olduğu ifade edilmektedir! 

Türkiye Üniversite Memnuniyet Araştırması  ( TÜMA – 2021 )  Pandemi döneminde, uzaktan eğitim temel alarak revize edilmiştir! Türkiye’deki üniversiteler;

  • Uzaktan eğitim sürecinde öğrencilerini öğrenme deneyimleri açısından memnun edebilmekte midir?
  • Kaliteli, erişilebilir ve kullanışlı bir uzaktan eğitim ve dijital öğrenme alt yapısına sahip midir?
  • Kurumun yönetimi ve işleyişi açısından öğrencilerin taleplerini hızlı ve memnuniyet verici düzeyde karşılayabilmekte midir?
  • Uzaktan öğrenme ortamları, imkân ve kaynaklar açısından zengin bir çeşitliliğe sahip ve yeterli midir?
  • Öğrencilerin kişisel gelişimini ve gelecekteki kariyerlerini destekleyebilmekte midir, sorularına cevap aranarak öğrencilerin üniversite deneyimleri hakkında geniş bir bakış açısı sağlanmaktadır!

TÜMA, üniversitelerin öğrenci deneyimleri ve memnuniyetlerini fark etmesi ve bu şekilde daha öğrenci merkezli bir üniversite anlayışının yerleşmesi açısından önemlidir! TÜMA -2021; 125 devlet ve 73 vakıf olmak üzere, 198 üniversitede öğrenim gören 42.353 öğrenciden kullanılabilir veri toplanmıştır!

Pandemi döneminde, uzaktan eğitim temel alınan araştırma, Yükseköğretim Sisteminin gelişimine katkı sağlamayı amaçlamaktadır! Araştırma sonuçlarını,  mezkûr yazımızdaki bir kelime ve kavramdan kaynaklı tekzip gönderen üniversite yönetimini,  sadece ve sadece işlerine odaklanmalarını! Ona – buna – şuna laf yetiştirmenin iletişim olmadığını! Hedefi ve amacı olmayan işlemlerden kaynaklı insanları mahkemelerde meşgul etmenin gereğinin olmadığını! Bünyesinden altı – yedi üniversite çıkarmış ve hamisi olan, araştırma sonuçlarına göre bünyesindeki üniversitelerden neden gerilerde olduğunu! Ülkemizde kurulan ilk on beş üniversite arasında ve köklü bir eğitim kurumunun özellikle Üniversite Memnuniyet araştırma sonuçlarında ki  ‘’ uzaktan eğitim,  akademik destek, kurum yönetimi ve kariyer desteği ‘’ konusunda nerelerde ve neden buralarda oldukları zaviyesinden, yorum yapmadan,  üniversite camiası ve kamuoyunun takdirlerine sunarım!

  • Üniversitelerin ‘Genel Memnuniyet’ sıralamasında, Konya’da bulunan üniversitelerin sıralaması şu şekildedir! Konya Teknik Üniversitesi – 18, KTO Karatay Üniversitesi – 63, Selçuk Üniversitesi – 87,  Necmettin Erbakan Üniversitesi – 90, Konya Gıda ve Tarım Üniversitesi -131. sıradadır.
  • Üniversitelerin ‘Öğrenim Deneyimi Tatminkârlığı’   sıralamasında, Konya’da bulunan üniversitelerin sıralaması şu şekildedir! Konya Teknik Üniversitesi – 20, KTO Karatay Üniversitesi – 53,  Necmettin Erbakan Üniversitesi – 75, Selçuk Üniversitesi – 95,  Konya Gıda ve Tarım Üniversitesi -136. sıradadır.
  • Araştırma sonuçlarına göre, Konya üniversiteleri Uzaktan Eğitim konusunda sınıfta kalmıştır! Üniversitelerin ‘Uzaktan eğitim Alt Yapı’  sıralamasında, Konya’da bulunan üniversitelerin sıralaması şu şekildedir! Konya Teknik Üniversitesi – 36, Konya Gıda ve tarım Üniversitesi – 45, Necmettin Erbakan Üniversitesi – 96, Selçuk Üniversitesi – 105,   KTO Karatay Üniversitesi – 108.sıradadır.
  • Üniversitelerin ‘Akademik Destek ve İlgi’  sıralamasında, Konya’da bulunan üniversitelerin sıralaması şu şekildedir! Konya Teknik Üniversitesi – 18,  KTO Karatay Üniversitesi – 53, Necmettin Erbakan Üniversitesi – 60,  Selçuk Üniversitesi – 100,  Konya Gıda ve Tarım Üniversitesi – 150.  sıradadır.
  • Üniversitelerin ‘Kurumun yönetim ve İşleyişinden’ Memnuniyet sıralamasında, Konya’da bulunan üniversitelerin sıralaması şu şekildedir! Konya Teknik Üniversitesi – 24,  Selçuk Üniversitesi – 68,   KTO Karatay Üniversitesi – 83, Necmettin Erbakan Üniversitesi – 117,  Konya Gıda ve Tarım Üniversitesi – 142.  sıradadır.
  • Üniversitelerin ‘Öğrenme İmkân ve Kaynaklarının Zenginliğinden’  Memnuniyet sıralamasında, Konya’da bulunan üniversitelerin sıralaması şu şekildedir! Konya Teknik Üniversitesi – 21, KTO Karatay Üniversitesi – 61,  Selçuk Üniversitesi – 74,   Necmettin Erbakan Üniversitesi – 98,  Konya Gıda ve Tarım Üniversitesi – 143.  sıradadır.
  • Üniversitelerin ‘Kişisel Gelişim ve Kariyer Desteği’  sıralamasında, Konya’da bulunan üniversitelerin sıralaması şu şekildedir! Konya Teknik Üniversitesi – 20, KTO Karatay Üniversitesi – 26,  Selçuk Üniversitesi – 71, Necmettin Erbakan Üniversitesi – 80,    Konya Gıda ve Tarım Üniversitesi – 163.  sıradadır.

Araştırma sonuçlarına göre tüm kategorilerde Konya Üniversiteleri arasında ilk sırlarda ki Konya Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Babür Özçelik ve ekibini tebrik eder, başarılar dilerim.

Kaynak; https://www.uniar.net/tuma

20 Temmuz Kuzey Kıbrıs Barış ve Özgürlük Bayramı!.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan,  20 Temmuz 2021 tarihinde, Kuzey Kıbrıs Barış ve Özgürlük Bayramına katılmak için KKTC’ye, gideceği açıklanmıştır!

TSK’nin 20 Temmuz 1974 tarihinde, Rumların, Kıbrıslı Türklere karşı uyguladıkları baskı ve zulme son vermek, Ada’ya barış getirmek amacıyla düzenlediği Kıbrıs Barış Harekâtı’nın üzerinden 47 yıl geçmiştir!  20 Temmuz, Kıbrıs Türkleri için var oluş mücadelesinin en önemli günlerinden biridir!  

Geçtiğimiz günlerde, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Ersin Tatar,  Kıbrıs Barış Harekâtı’nın üzerinden 47 yıl geçtiğini ve bu sürede çok önemli gelişmelerin yaşandığını, ülkenin şu an tanınmada bazı sıkıntıları olduğuna işaret ederek; Gün gelir o tanınma da gelecek! Şimdi önemli olan siyasetin pekişmesi ve gelişmesidir! Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti 1974’ten 47 yıl sonra 100’den fazla ülkeyle ticaret yapıyor! Her ülkeyle öyle veya böyle ticaret ilişkileri vardır! Mal alıyoruz ve mal satıyoruz, her türlü ilişki biçimi gelişmiştir ve bütün dünya ile temas içerisindeyiz,  ifade ve vurgularının, yenidünya sistematiği ve Kuzey Kıbrıs Türk Devletinin tüm dünya tarafından tanınması çerçevesinden manidar olduğunu düşünüyorum!

Pakistan Ankara Büyükelçiliği, sosyal medya hesabından bir paylaşım yaparak ‘Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne (KKTC) bir heyet göndereceğini ilan etmesi sonrasında, Yunan ve Rum basını panikledi! Pakistan; ‘Ya KKTC’yi tanırsa’ sancısı baş gösterirdi! Ersin Tatar’ın KKTC Cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından ülkenin ‘tanınması’ noktasında kardeş ve dost; Azerbaycan, Pakistan, Libya, Bangladeş ve Gambiya’dan adımlar gelebileceği yönünde değerlendirmeler yapılmaya başlandı!

Kıbrıs; Akdeniz’deki konumu nedeniyle tarih boyunca stratejik önemi ve 1571 tarihinde Osmanlı Devleti tarafından fethedilmiştir!  Üç yüzyıldan uzun süre Osmanlı toprağı olmuştur! Ancak, 93 Harbi’nde, Osmanlı’nın Ruslara yenilmesiyle her şey değişmiştir! İngiltere’nin desteğini almak isteyen Osmanlı Devleti, 1878’de Berlin Antlaşmasına göre, Ada toprağı Osmanlı’da kalacak ancak idari kontrol İngiltere’de olacaktır!

1974 harekâtına giden sürecin ilk adımları 1950’li yıllarda atılmıştır! Rumlar, Yunanistan’a katılmak için faaliyetlere girişmiş! Türkiye, Ada’da iki toplumlu Kıbrıs Devleti’nin kurulması için harekete geçmiş! Türkiye, Yunanistan ve İngiltere’nin yürüttüğü görüşmeler sonucunda, 1959 yılında, Türk ve Rum halklarının ortak yönetecekleri bir Kıbrıs Devleti’nin kurulması kabul edilmiştir! Varılan mutabakata göre Türkiye, Yunanistan ve İngiltere garantör ülke olacaktır! Kıbrıs’ta anayasal düzeni bozmaya yönelik herhangi bir girişimde, söz konusu üç devlete müdahale yetkisi verilmiştir!

Kıbrıs Barış Harekâtı, Türk Silahlı Kuvvetlerinin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde,  20 Temmuz 1974 tarihinde, başlattığı askeri harekât! Türkiye Cumhuriyeti Devleti, harekâtın Zürih ve Londra Antlaşması’nın 4. maddesine istinaden gerçekleştirdiğini savunmaktadır! Birleşmiş Milletler ve Avrupa Konseyi, bu harekâtı işgal olarak değerlendirmektedir! Neden acaba?

20 Temmuz 1974 tarihinde, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 353 sayılı kararında, Uluslararası güvenlik ve barış için ciddi tehlikeye yol açan ve bölge üzerinde olağanüstü infiale müsait bir ortam oluştuğundan Birleşmiş Milletler ciddi bir endişe duymaktaymış!  Yabancı askeri müdahaleye derhal son verilmeli, diyerek harekâta karşı olduğunu belirtmiş ve ateşkese çağırmıştır! 

Geçtiğimiz günlerde, Avrupa Parlamentosu (AP) Başkanı David Sassoli ve AB dönem başkanlığını yürüten Slovenya Başbakanı Janez Jansa, ortak basın toplantısında, Kıbrıs’ta iki devletli çözümü, asla ve asla kabul etmeyeceklerini yinelemiş! Neden acaba?

AB Komisyonu Başkanı Ursula Von Der Leyen, Türkiye Cumhuriyeti Devleti Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın 20 Temmuz tarihinde Kuzey Kıbrıs’a yapmayı planladığı ziyaret konusunda, Erdoğan ile bir telefon görüşmesi gerçekleştirdiğini ve planlanan ziyaret konusunda; Bu ziyaretin nasıl olacağı konusunda son derece hassas olduklarını! AB’nin iki devletli çözüm yönünde hiçbir şeyi asla ve asla kabul etmeyeceğini, çok net bir şekilde ilettim! Kendisi bizim yaklaşımımızı ve tutumumuzu biliyor, diyormuş! Bak sen! Aba altından sopa! Peki, efendim diyen bir Türk Devleti artık yoktur!

Geniş bir ekiple Kıbrıs’a gideceğini açıklayan Türkiye Cumhuriyeti Devleti Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, AB Komisyonu Başkanı Ursula Von Der Leyen’ın telefon görüşmesinde kendisinden Kıbrıs’ta sert mesajlar vermemesini istediğini belirterek;  Nasıl mesajlar vereceğimi de bana bildirirseniz, ben o metni orada okurum, dedim!  Bunlar kimin kim olduğunu hala öğrenememişler! Yahu ben bu milletin bir evladıyım! Sen, Erdoğan’ın ne zamandan beri talimatla konuşma yaptığını öğrendin! Biz, hakkımız ne ise hakkımızı söke söke alırız ve alacağız! Doğu Akdeniz ve Kıbrıs’taki petrol arama işlemlerimizi yürüteceğiz,  şeklindeki ifade ve vurgularının, 15 Temmuz hain işgal ve darbe kalkışma gecesinden itibaren, Kadim Türk Devlet Aklı denetiminde ki Türk Devletinin,  Türk Devlet Kodlarına dönmekte olduğu,  Ankara vizyonu ve Ankara kriterleri çerçevesinde ki beka ve bağımsız yürüyüşüne devam edeceğinin göstergeleridir!

Akademisyenin FİL Tarifi!.

Üniversitelerin farklı bölümlerinde ders veren ve alanı dahilindeki konularda araştırmalar yapan, bilimsel çalışmalar yürüten ve konusu ile ilgili deneysel çalışmalar hazırlayan, konferans, sempozyum ve panel gibi faaliyetlere katılmak sureti ile araştırma sonuçlarını, öğrencileri ve toplum ile paylaşan ve bilgilendiren kişilere akademisyen denir! Uygulamada hayal gibi görünse de!  Yani, Akademisyen, AKADEMİK FİLDİŞİ KULEDE oturan kişi değildir!

Günümüzde, kendi alanı ile ilgili bir medya kuruluşunda çalışmamış,  sektörde bir karşılığı olmayan, yazdıkları makale ve kitaplar okunmayan, atıf almayan, kağıt ve matbaa kokusunu almamış, haber nedir ve haber nasıl yazılır konusunu sadece kitaptan okumak ve anlatmaktan ibaret olduğunu ve köşe yazısının dahi ne olduğundan bihaber, iletişim fakültesi akademisyen ve kurum iletişim müdürlerine şahit olmaktayız! Neden acaba?

Siyasetçi ve onun – bunun – şunun yakını olmaktan başkaca bir özelliği olmayan zübük tipler, üniversitelerde dört duvar arasında, sektörden habersiz bir şekilde ders anlatmakta ve günlerinin dolmasını beklemek sureti ile doçent ve profesör olmaktadır! Zübük tiplere, adını sorsanız, sadece akademisyen kimliğini öne sürecektir!  

Bu tipler,  önce ve sonra da her daim akademisyendir! Eskilerin ifadesi ile bu tiplerin, kibrinden dübürü görünmez! Kişi,  önce insan ve sonra da bir meslek sahibi olmalıdır!  İşinin ehli, piyasadan haberdar ve öğrencilerini de reel sektöre dolu bir şekilde yetiştiren öncelikle de insan ve sonra da akademisyenleri her zaman takdir ederiz!

Bir köşe yazısının amacı, hedefi ve konu bütünlüğünden bihaber ve yazının tüm olarak mesajını anlamak, anlamlandırmak, yorumlamak ve idrakten yoksun kişiler, bir kelime ve kavram üzerinden, gerçeğe aykırı, haksız, asılsız ve temelsiz bir fırtına koparmaya çalışıyor! Neden acaba?

Peki, İletişim nedir? Kriz İletişimi nedir? Ya da bir kriz anında ki, İletişim ve Kriz İletişim çözümü ve teknikleri nedir?  Peki,  bu tiplerin korkuları mı vardır? Yoksa kaygıları mı? Ya da ehliyetsizlik ve liyakatsizlik, çapsızlık ve kifayetsiz muhterislik hallleri, mesleki yetersizlik ve eksiklerini kapatmaya mı çalışıyorlar? Neden olmasın?

Hz. Mevlana; Bir cümle, yeter sözden anlayana, destan yazsan fark etmez, laftan ve sözden anlamayana, diyor! Hz. Ali (ra); Söz ilaç gibidir;  Azı yaşatır ve çoğu da öldürür, buyurmaktadır! Neymiş efendim! Sözün ve lafın fazlası, ahmak ve sefihlere söylenirmiş! Hem akademisyen olacak ve hem de ahmak ve sefih!

Peki, akademisyen olduğunu iddia eden zübük tipler, ne zamandan beri  niyet okumaya başladı?! Böyle tiplerin akademisyenliği bırakması ve astrolog ya da falcı olmaları, hem kendileri ve hem de ülke adına daha kazançlı ve faydalı olacaktır!

Niyet okumak, kesin delillere dayanmadan ve kulaktan dolma bilgilerle bir kimse hakkında yersiz ithamlarda bulunmaktır!  Kulaktan dolma bilgilerle kişi hakkında ithamda bulunmak, hem yalan ve hem de iftiradır! Peki, bunu yapan eğitimli ve akademisyen olduğunu da iddia eden bir kişiye ne denir? Bilemiyorum!

Niyet okumak,  toplumsal ve bireysel ahlaki yozlaşmaya sebebiyet vermektedir!  Tedavi edilmesi gereken psikolojik hastalıklarından biridir! Niyet okumak, başkasının söz, yazı ve fiillerine, kendi ön yargı,  düşünce, beklenti ve fikirleri zaviyesinden bakıp ona göre değerlendirmek ve hükümler çıkarmaktır! İnsan gaybı bilemez ve başkasının kalbinden geçene yani niyetine muttali olamaz! Gaybı bilmek, sadece Sonsuz Kudret Sahibi Yüce Allah’a ait bir özelliktir!

Bir Hintli, hayatında hiç fil görmemiş insanların yaşadığı köye, bir fil getirir ve fili karanlık ahıra koyar!  Ertesi gün, fili köylülere gösterecektir! Fakat meraklı birkaç kişi hayvanı hemen görmek için karanlık ahıra toplanır!  Ancak ahır o kadar karanlıktır ki, fil gözle görülemiyor! Adamlardan hiçbiri de yanlarında mum getirmeyi akıl etmemiştir!  Göz gözü görmeyecek kadar karanlık ahırda, file ellerini sürerek onu tanımaya çalışır!

Birinin eline filin kulağı gelir; Fil, bir oluğa benzer, der!  Başka birinin eline ayağı gelir; Fil, bir direğe benzer, der!  Bir başkası da sırtını ellemiş ve Fil, bir taht gibidir, demiştir! Herkes neresini elledi ise fili ona göre anlatmaya başlar!  Bundan dolayı fili tarifleri de eksik ve farklı farklı olmaktadır!  Filin ayağına dokunanın tarifi doğru, fakat eksiktir! Kulağa dokunanın tarifi de doğrudur fakat o da fili yani bütünü tanımlamak konusunda eksik ve yetersizdir!

Bir haber, yazı ve olaylara sadece kendi dar penceresinden bakarak değerlendirmelerde bulunmak, öncelikle cehalet ve sonra da yanlış bir davranıştır! Eksik, yetersiz ve parça bilgi ile meselenin bütünü hakkında hüküm vermek, kolaycılığına kaçmaktır!  Bu tipler,  fili sadece kulağı veya hortumuyla tarif etmeye çalışan zavallı ve cahil kimselerin durumuna düşecektir!

Hz. Mevlana; Duygu gözü ancak avuca, ancak köpüğe benzer! Avuç bütün fili birden elleyemez ki! Denizi gören göz başka, köpüğü gören göz başka!  Köpüğü bırak da denizin gözüyle bak sen! Köpükler, gece gündüz denizden meydana gelir, onları deniz harekete getirir! Fakat ne şaşılacak şeydir ki, sen köpüğü görüyorsun da denizi görmüyorsun, buyurmaktadır! Anlayana! Anlamak isteyene! Kör ve sağır tabii ki anlamaz ve işitemez! Çünkü MÜHÜRLÜDÜR anlayışı ve KAPALIDIR kulağı!

Kafalarını Kuma Gömenler!..

Üniversiteler, ülkenin ihtiyaç duyduğu insan gücünü yetiştiren, kaynak ve kadrosuyla bilim ve teknoloji üreten, araştırmaları teşvik eden, toplumsal gelişmelere öncülük yapan ve bilimsel yöntemlerle her meseleye çözüm arayan kurumlardır!

Üniversiteler, bilgi üreten ve bilgiyi kullanabilecek insan yetiştiren kurum demektir! Üniversiteler,  üretilen bilginin topluma yayılmasını sağlamaktır! Üniversiteler, devlet ve millet adına, araştırma ve geliştirme,  bilim,  uygulama ve kalkınma demektir!  

Üniversite yönetimleri, toplum ve şehrin tüm dinamikleri ile ilişkili ve bağlantılı olmak zorundadır!  Üniversite yönetimlerinin çevresini kuşatan,  fitne –  fesat ruhlu kişiler ve iletişimin ne olduğunu anlamayan ve bilmeyen bir güruh ile bir yere varılamaz! Üniversite yönetimleri, sadece ve sadece üç beş siyasetçi veya siyaset yaptığını zanneden, yerelde ki ayak takımları ile iletişim halinde olmak zorunda, değildir!

Devletin kişilere bahşetmiş olduğu makamlar, kimseye babasından miras kalmamıştır! Devletin makamları, kibir ve ego tatmin yerleri değildir! Devletin makamları, asil millet ve evlatlarına sadece hizmet yerleridir! Devletin makamlarında temel olan hoş bir seda ve kalıcı eserler bırakabilmektir! Devletin makamları kimseye baki değildir!

Devletin makamlarına oturanlar, asla la-yüs-el değildir! Devletin makamlarına oturanlar, öncelikle açık, şeffaf, dürüst ve hesap verebilir olmak zorundadır! Basının görevi de, devletin makamlarına oturanlara,  kamu adına soru sormak ve cevapları da kaleme almaktır!

Üniversite yönetimleri ve tüm akademisyenler, ülkesi ve milletin geleceği ve kalkınması adına, aklı ve vicdanı hür olmalı ve göbekten bir yerlere asla bağlı ve bağımlı olmamalıdır!

Üniversiteler, araştırma – geliştirme, soru sorma ve sorgulama kültürünün öğretildiği kurumlardır! Mesleğinin gereği olarak, hakaret içermeden ve kamu adına soru soran bireyleri, kadı veya mahkemelerde, ya da başka şekilde, sindiremez ve yıldıramazsınız! Bu sokak çıkmaz ve buradan da bir yere varamazsınız!

Bir Gazeteci ve İletişimci olarak, kamu adına, kamuoyunu aydınlatmak,  kamu kurum ve kuruluşlarında ki işleyiş hakkında, kamuoyunda ki iddia, acabalar, sorular  ve istifhamlara cevap bulabilmek adına,  soru soran beş dakika ve soru sormayan da ömür boyu aptal olur ilkesi çerçevesinde,  elbette ki soruları olacaktır!

  • Yeni yönetim kadrosunu oluştururken, atamış olduğunuz tecrübeli bilim adamı yardımcı ile altı ay geçmeden yollarınızı neden ayırdınız? Siyasi gerekçeler, kaygılar, ilişkiler ya da siyasetin kural tanımaz başkaca baskı veya talepleri sebep olabilir mi?
  • Kurum envanterinde ki eğitim uçağının 9 Ocak 2020 tarihli ve 3377 sertifika numaralı Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünden alınan bir yetkilendirme belgesi var mıdır? 2500 metrelik, taşra ilçesindeki uçuş pistinden neden vazgeçilmiştir? Maden ocakları mevkiindeki 750 metrelik uçuş pisti neden tercih edilmiştir? Yoksa, bölgede birilerinin beleşe topladıkları arazileri değerlensin,  haksız kazanç ve rant elde etmesine de aracılık mı edilmiştir?
  • Kurum bünyesinde ki hastanenin,  şu kadar milyon borç ile devir alınan tarihte ki, hastane yönetim kadrosu şu anda nerededir? Bugün için yönetimde, etkin bir şekilde, görevlerine devam ediyorlar mı? Bu kişiler, tercih edilirken,  yine siyaset ya da yerel dinamikler veya başkaca kaygı ve baskılar ön planda mı tutulmuştur?
  • Geçmiş dönemde, görev süresi boyunca, dört defa konferans adı altında kuruma gelen,  kurumları denetleme zaviyesinden devletin en üst kurumunun başkanına,  kurumun tüm hesaplarının denk ve usulüne uygun ibaresi adına, yüklü miktarda neler hediye edilmiştir? Bu hediyelerin faturaları kurumda mevcut mudur? Mevcut ise gereğini neden yapmadınız?
  • Geçmiş dönemde, kurum olarak bağlı olduğunuz üst kurumun denetleme kurulundan gelen kişi ya da kişilere, denetlemenin salimen geçmesi adına,  ne gibi pahalı tablo ve hediyeler takdim edilmiştir? Bu hediyelerin faturaları kurum muhasebesinde mevcut mudur?  Mevcut ise gereği neden yapılmamıştır?
  • Kurum bünyesinde bir tane olan döner sermaye işletmesi, 32’ye neden çıkarılmıştır? Döner sermaye işletmesinin 32’e çıkarılmasının yasal, hukuki ve mantıklı bir gerekçesi var mıdır? Fizibilite çalışmaları yapılmış mıdır? Kuruma, bu süreçte ne kadar vergi ve ceza çıkmıştır? Bu cezaların kaldırılmasında, kim veya kimler, neden ve niçin, neler adına aracılık etmiştir?  
  • Birleşmiş Milletler; Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO), Hacı Bektaşi-ı Veli’nin vefatının 750. yıldönümü, Yunus Emre’nin 700. yıldönümü ve Ahi Evran’ın doğumunun 850. yıldönümü olması sebebiyle 2021 yılını bu isimleri anma yılı ilan etmiştir!
  • Tarihi ve köklü bir eğitim kurumu ve bünyesinden altı – yedi adet eğitim kurumunu da çıkarmış bir eğitim kurumu olarak, 2021 yılının merhum üç kişi hakkında ki anma etkinlikleri kapsamında,  ilgili kurum yönetimleri ile bir görüşmeniz ya da herhangi bir iletişim teması veya girişiminiz oldu mu?  Yoksa gerek mi görülmemiştir?

Geçmiş döneme ait şaibeli ya da sorunlu işler hakkında soruşturma neden açmadınız? Açılan bir idari soruşturma var ise sonuçlarını savcılığa neden bildirmediniz? Sonuçları hangi tarihte adalete teslim etmeyi ya da bildirmeyi düşünüyorsunuz?

Devlet, kanun, nizam, yönetmelik, adalet, hukuk ve hesap verebilirlik demektir! Adalet, hakkaniyet, hesap verebilirlik ve hukukun olmadığı durum ve kurumlarda, kaos ve karmaşa hakim olur!

Neymiş efendim! Eğer bir memleket ve kurumda, namus sahipleri, en az kötü insanlar ve fesatçılar kadar, sabırlı ve cesur olmazsa, o memleket ve kurumlar, mutlaka batarmış!

Mademki, çok namuslu ve dürüstsünüz, devlet ve millet adına, cesur olup gereğini neden yapmıyorsunuz? Yoksa karşılıklı restler ve yedeklerinizde de karşılıklı dosyalarınız mı bulunmaktadır? Sadece soruyorum!

Soru soran beş dakika, soru sormayan kişi de ömür boyu aptal olur ilkesi çerçevesinde, mesleki sorumluluk gereği,  kamu ve kamuoyu adına, yeniden ve tekraren bir daha soruyorum!  Somut durum ve tespitlere rağmen, gereğini neden yapmıyorsunuz?

Devlette, Liyakat ve Liyakat Kurumu!.

Liyakat, bir kişinin, kendisine iş verilmeye uygunluk durumu,  olarak tanımlanıyor! Yeterlilik ilkesi olarak da adlandırabileceğimiz ehliyet ve liyakat, verilen görevi başarı ile yapabilme yetisi şeklinde de ifade edilmektedir!

Liyakat, toplumda hak edenlerin devlet  kademesinde yer bulması, hem kamu ve hem özel sektörde idare erkinin, kayırma olmadan, bilgi, başarı, ehliyet ve yetenek kıstaslarına göre şekillenmesine olanak tanımaktadır!

Liyakat ilkesinin tesisi, Türkiye’de şeffaflık sisteminin sağlıklı işleyişi için atılması gereken adımların başında gelmektedir! Liyakat ölçütleri sağlandığı sürece yolsuzluk, usulsüzlük ve kayırmacılık gibi suçlarla baş edebilmek mümkündür!

Liyakat sahibi kişiler, devletin çeşitli kademelerinde yer almasının sağlanması adına, ilk işe alımlarda, ehliyet ve liyakat dışı uygulamaların önünün kesilmesi gerekir!

Kamu hizmetlerinin kesilmeden ve aksamadan yürütülmesi için devlet memuru, verimli bir işleyişi sağlayacak nitelik, ehliyet ve liyakatte olması, şarttır!

Anayasa’nın 70. maddesine göre, her birey,  kamu hizmetlerine girme hakkına sahiptir! Hizmete alınmada, görevin gerektirdiği ehliyet, liyakat ve niteliklerden başka hiçbir ayırım gözetilemez!

Kamu yönetiminde personel rejiminin sağlıklı ve istikrarlı olarak sevk ve idare edilmesinde en önemli mekanizmalardan biridir! Kamu personel sistemini düzenleyen 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 3. maddesi ile düzenlenmiştir!

Anayasa ve kanunda liyakat sistemine dair doğrudan açıklamalar bulunmasına rağmen bu durum, istenilen ölçüde uygulamaya geçirilmediği, kamu personeli atamalarında soy, sop, nesep, birinin yakını, oğlu veya kızı olmak ve siyasal kayırmacılığın liyakat üzerinde hâkimiyet kurduğu görülmektedir! Peki, neden?

Tabii ki, siyasal kayırmacılık,  kamu personel sistemi üzerindeki etkisi, vatandaşlara verilen hizmeti olumsuz yönde etkilemektedir!

Adalet, hakkaniyet ve toplumda ki sosyal barış için atamalar ve görev yeri değişiklikleri, ehliyet ve liyakat ilkelerine göre gerçekleştirilmeli ve şeffaf olunmalıdır!

Bir gün, beyler, Sultan Mahmut’a; Ayaz denilen, kölenin ne marifeti var ki, siz ona otuz kişinin maaşı kadar maaş ödüyorsun, dediler! Sultan Mahmut, bu soruya o anda cevap vermez! Birkaç gün sonra beylerini alarak ava çıkar!  Yolda bir kervan görürler! Sultan Mahmut, beylerden birine;  Git sor bakalım, bu kervan nereden geliyor, der!  Bey, atını sürerek gider, birkaç dakika içinde geriye döner! Efendim, kervan Rey şehrinden geliyor,  der!  Sultan Mahmut;  Peki, nereye gidiyormuş, diye sorunca, bey, susup kalır!   Bunun üzerine, Sultan Mahmut, başka birini gönderir!  O da gidip gelir!. Efendim, Yemen’e gidiyormuş, der!  Padişah;  Yükü neymiş, deyince o da susar!  Bu defa padişah, başka bir beye;   Sen de git yükünü öğren, der!  Bey gider ve gelir!  Her cins mal var, fakat çoğu Rey kâseleri, der!  Padişah;  Peki, kervan ne zaman yola çıkmış, diye sorunca bey cevap veremez!  Padişah, böyle tam otuz beyi gönderir, otuzu da istenen bilgileri tam olarak getiremez!  Padişah, son olarak Ayaz’ı çağırır; Ayaz, git bak bakalım, şu kervan nereden geliyor, der! Ayaz;  Efendim, kervan görünür görünmez, sizin merak edeceğinizi tahmin ederek gidip gerekenleri öğrendim! Kervan, Rey’den gelip Yemen’e gidiyor, yükü şudur, şu kadar at, şu kadar deveden oluşuyor, şu kadar insan var, diye kervan hakkında ayrıntılı bilgi verir! Bütün bunları beyler ağzı açık dinler! Ayaz, tek başına OTUZ beyin edinemediği bilgiyi edinmiştir!  Padişah, beylerine döner; Ayaz’a neden otuz kişinin ücretine denk ücret verdiğimi anladınız mı? Görüyorsunuz ki, bu bile onun hizmetine karşılık az geliyor! Böylece Ayaz’ı çekemeyerek, aleyhinde konuşan beyler utanıp yaptıklarına pişman olur!

Hz. Mevlana, toplumda sosyal barışın, adaletin, huzurun sağlanması ancak ehliyet ve liyakate önem verilmesi, ehliyet ve liyakat sahibi insanların iş başına getirilmesiyle mümkün olabilecektir!  Ehliyet ve liyakate bakılmaksızın işlerin yürütülmeye çalışılması halinde ise toplumsal düzenin işleyişinde aksaklıklar ortaya çıkacak ve sosyal düzen bozulacak, kaosa ve karmaşaya zemin hazırlayacaktır, buyurmaktadır!

Nizamülmülk, siyasetname adlı eserinde, hükümdarın görevlerini sıralarken;  Din ve dünya işlerinin uyumlu yürümesi için herkesi liyakatlerince istihdam etmeleri, herkese yeterliliği ölçüşünce iş buyurmaları gerektiğini ortaya koymuştur! Devlette, liyakat ilkesinin varlığı yalnızca padişahın bu ilke çerçevesinde görevlendirme yapmasına bağlı değildir! Aynı zamanda bu görevlendirmelerin takibe alınması da büyük önem taşımaktadır!  Çünkü Padişahın ve memleketin esenlik, barış ve huzuru yahut kaos ve kargaşası onlara bağlıdır, diyor!

2023 – 2053 ve 2071 vizyonu çerçevesinde ki Büyük ve Güçlü Türk Devleti için TBMM’nin yetkileri artırılarak, ” Türkiye Liyakat Kurumu ” adı altında yeni bir kurum ve yapılanma çok yakın bir tarihte hayata geçmesi öngörülmektedir!

Yine aynı minvalde, ülkemizde, son dönemde siyaset ve siyasi kaynaklı,  şahit olduklarımız çerçevesinde, acil ve ivedi olarak; Siyasi Etik Yasası da çıkarılmalıdır!