Dünyayı ve İnsanlığı; YAKIP – YIKACAKLAR!

Dünya insanlığı; Pandemi ile başlayan süreç, yağmur, sel, deprem, orman yangınları, buğday silolarının patlaması veya patlatılması, buğday tarlalarının yanması veya yakılması ve daha sayamadığımız bir çok olay ve olgu ile birileri tarafından imtihan edilmektedir!

Peki, bu imtihanı kim ya da kimler, ne veya neler adına yapmaktadır? Hedef nedir?

  • Dünya, yeryüzü Tanrılıklarının tescil edilmesi adına, Küresel Finans Temsilcileri ve Lucifer çocukları tarafından, neredeyse baştan başa yakılacaktır!
  • Ya da RESET mi atacaklar?! Yoksa Yeryüzü TANRILIK adına; Yeni bir başlangıç yapabilmeleri için ne gerekiyorsa!
  • YEDİ YIL bir KITLIK planları ile İNSANLIK nereye evirilmek istenmektedir?!
  • Dün, düzen ve sistemlerinin devamlılığı adına, doğan her çocuğu öldürenlerin temsilcileri, teknolojinin geldiği zirvede, neler yapacaklarının sınırı belli değildir!

Peki, böyle bir durumda, yeryüzünde, Allah’ın halifesi konumunda olan İMAN ehli, Rahmanın kulları neler yapmalı veya neler yapmaktadır?

Dünyalık makam – mevki – para – pul – nisa, iktidar ve güç için ayak oyunları ile birbirlerini yemekle mi meşgul olmaktalar?

Ya da Kamu kurumlarına ehliyetsiz ve liyakatsiz oğlunu – kızını yerleştirmek ve ihale kapmak yarışında mıdır?!

  • LUCİFER çocukları; Yanan ya da yakılan ormanlar, Yanan ya da yakılan buğday tarlaları, ve patlayan ya da patlatılan BUĞDAY SILOLARI üzerinden gelmektedir!
  • Küresel Finans Sistemi ve LUCİFER çocuklarını, anlamadan ve idrak etmeden, YANAN ve YAKILAN HER ŞEYİ, Tek dünya düzeni ve yeni küresel finans sistemini çözümleyemeyiz!
  • Bizim gibi ülkelerdeki akla ziyan ve ekonomi literatüre aykırı ENFLASYON CANAVARINA ne demeli?!
  • Savaş olan ülkelerde böyle bir duruma şahit olmuyoruz? Peki, neden?
  • Küresel Finans Sistemi ve LUCİFER çocukları; Yeryüzü TANRILIKLARI adına, her şeyi yakıp yıkacak!
  • HER ŞEYİ ve HER YERİ YAKACAKLAR!
  • Peki, Rahmanın HAS KULLARI neler yapmaktadır?!
  • Sonsuz Kudret, ikili bir sistem kurmuş ve rahmanın has kullarını imtihan için onların sıratı müstakım üzerine, LUCİFER ve çocuklarına, izin vermiştir!

Sonsuz Hikmet Sahibi Yüce Allah; meleklere şöyle demişti: Ben çamurdan bir insan yaratacağım. Onu yapıp ruhumdan ona üflediğim zaman ona secdeye kapanın. (Sad- 38)

Sonsuz Hikmet Sahibi Yüce Allah; Sana emrettiğim halde, seni secdeden alıkoyan nedir?” dedi, “Beni ateşten onu çamurdan yarattın, ben ondan üstünüm” cevabını verdi. (Araf – 12)

Sonsuz Hikmet Sahibi Yüce Allah; İblis: Ben ondan daha üstünüm. Beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın, dedi. Allah: Defol oradan, sen artık kovulmuş birisin. Din gününe kadar lanetim senin üzerinedir, dedi. (Sad – 75, 78)

Sonsuz Hikmet Sahibi Yüce Allah; Ona, İn oradan, orada büyüklenmek sana düşmez, defol, sen alçağın tekisin, dedi. (Araf – 13)

Sonsuz Hikmet Sahibi Yüce Allah; Öyleyse defol oradan, sen artık kovulmuş birisin. Doğrusu hesap gününe kadar lanet sanadır, dedi. (Hicr – 34,35)

  • İman ehli, yan – gel yatmak suretiyle, bu imtihanı kazanamaz!
  • LUCİFER ve Çocukları, izinli oldukları şey üzerinde, harıl harıl çalışmaktadır!
  • Sadece kuru bir iman ve yan gel yatmak suretiyle de; Bedir ve diğer gazvelerde olduğu gibi RAHMANIN YARDIMINI bekleyeceksin, öyle mi?!

Sonsuz Hikmet Sahibi Yüce Allah; Ankebut Suresi 2 ve 3. ayeti kerimede; İnsanlar, denenip sınavdan geçirilmeden, “İman ettik” demekle bırakılacaklarını mı sanıyorlar? And olsun ki biz, onlardan öncekileri de sınamıştık. Allah, elbette doğru olanları ortaya çıkaracaktır; keza O, yalancıları da mutlaka ortaya çıkaracaktır, buyurmaktadır!

Gerçek mümin ve Müslüman olmanın anlamını ve şartlarını ana çizgileriyle ortaya koyması bakımından büyük önem taşımaktadır. Buna göre insanların sorumluluklarını yerine getirmiş sayılmaları, gerçek manada Müslüman olmaları için yalnızca “inandık” diyerek sözlü bir ikrarında bulunmaları yeterli değildir.

  • İman; Allah’ın insanları inançları uğrunda bazı güçlüklerle imtihan ettiğinde ortaya çıkmaktadır!
    Günümüz Müslümanları cenneti burada talep ettiklerinden dolayı, Sonsuz Kudret tarafından küçük bir imtihan zorlarına gitmektedir!

  • Buna göre iyilikle kötülük, iyilerle kötüler, müminlerle münkirler arasındaki çatışma insanlık tarihinin sadece bir döneminde yaşanıp bitmiş bir olgu değildir! Aksine bu sünnetullah, yani Allah’ın sürüp giden şaşmaz bir yasasıdır!

Müslümanlar, ilk zamanlarda olduğu gibi tarihin sonraki dönemlerinde de sıkıntılar yaşamış ve yaşamaya da devam etmektedir!

İnançları ve kutsal değerlerini, yok etme hareketleriyle karşılaşmış ve halen de karşılaşmaya devam etmektedir!

Destinasyon Pazarlaması, ÖYKÜ ve Dedikoduyu Yönetmek!

Sonsuz Kudret Sahibi Yüce Allah, Rum suresi 42. ayeti kerimede; Resulüm: De ki; Yeryüzünde gezip dolaşın da, öncekilerin akıbeti nice oldu bir bakın. Onların çoğu şirke sapmış kimselerdi, buyurmaktadır!

Sonsuz Hikmet Sahibi Yüce Allah, Ankebut suresi 20. ayeti kerimede; Resulüm: De ki; Yeryüzünde gezip dolaşın ve Allah’ın ilk yaratılışı nasıl başlatıp devam ettirdiğini görün. Allah, daha sonra ikinci hayatı da işte böyle gerçekleştirecektir; Allah her şeye kadirdir, buyurmaktadır!

Bu ayetlerde; Hem dünyadaki yaratma, hem de dünya hayatının sona ermesinin ardından ikinci hayat için diriltme söz konusu edilmiş; ilk yaratma, ikinci yaratmanın mümkün olduğuna delil olarak, gösterilmiştir!

Destinasyon pazarlaması; Kentlerin ekonomik, kültürel ve sosyal açıdan gelişimi, turizm açısından bir cazibe merkezi olması yolunda, büyük bir önem kazanmasına neden olmuştur.

Destinasyon markalaşması, bir ürünün markalaşması gibi o ürünü tanımlayan ve diğer ürünlerden farklılaştıran bir isim, logo, slogan, işaret ya da bunların bir birleşimidir.

Destinasyon, turizm sektörünün önemli bileşenlerinden biridir. Varış yeri, gidilecek yer anlamını taşımaktadır.

  • Destinasyon pazarlaması ve markalamasının amacı, destinasyona gelen ya da gelmesi istenen turist ya da ziyaretçilerde, destinasyon arasında bir duygusal bağın kurulmasını sağlamaktır!
  • Destinasyon ve ziyaretçi arasında duygusal bir bağı da, GERÇEK bir HİKAYE ve ÖYKÜ ile ancak kurabilirsiniz! Aksi halde Doğa boşluğu kabul etmeyeceğine göre! Halk arasındaki tevatür ve dedikodunun altında kalırsınız!

Philip Kotler; Rekabet, sadece ürünler ve firmalar arasında gerçekleşmez. Ülkeler ve şehirler de birbirleriyle rekabet eder. Küreselleşmeyle birlikte her şehir, her belde giderek birbirine benzedikçe “yerelleşme” çok daha önem kazanıyor!

Marka kent ya da maka belde olmak için yörede yaşayanların kendi özgün değerlerine sahip çıkmaları gerekir, diyor!

  • Turizm alanında başarılı olabilmek için kentlerin sadece doğal güzellikleri ve tarihi ören yerleri değil, kendilerine özgü bir öykü ve hikâyelerinin de, olması gerekir.
  • Turizm pazarlamasının ilk adımı tarihi yörelerin hikâyelerini – öykülerini keşfedip bunları gün yüzüne çıkarmaktır.

Markalar reklamlarında, rakiplerinden ne kadar üstün olduklarını anlatır. Sattıkları ürün ve hizmetler hakkında mantıksal gerekçeler sundukları takdirde insanların tercihlerini etkileyeceklerini zannederler. İnsanlar, mantıklarından daha çok duygularıyla karar verir.

  • Marka iletişiminde insanların duygularına hitap etmenin en etkili yolu, markanın hikaye dilini kullanmasıdır. Öykü iyi anlatabilirse, marka olağanüstü bir etki yaratır.

Ann Handley; Marka yönetiminde başarı, gerçek hikâyelerin doğru kanallar üzerinden anlatılmasına bağlıdır. Marka iletişiminin en etkili yollarından biri gerçek bir öykü anlatmaktır.

Luke Sullivan; her markanın, İnsanların yaşadıkları çelişkileri, çatışmaları keşfetmesi, Sonrasında kendisini bu “çatışmanın” çözüm formülü olarak konumlandırması ve bu çözüm formülünü öykü diliyle anlatması gerekir, diyor!

  • Her öykünün temelinde bir çatışma, sonunda da bu çatışmanın çözülmesiyle tüketicinin ulaştığı bir denge durumu vardır. İnsanlar, markalara bu dengeyi kurabilmek için para öder.
  • Her marka, insanın karşılaştığı bir engeli aşmasına, onun hayatını kolaylaştırmasına, iyi beslenmesine, sağlıklı olmasına, güzelleştirmesine, güçlü olmasına, katkı yaptığı ölçüde fark edilir ve satın alınır.

Anette Simmons, siyasette de, ticarette de, özel ilişkilerimizde de, en iyi öyküyü anlatan kazanır, diyor!

  • Öykünüzü ya da hikayenizi kendiniz yazmıyor ve anlatamıyorsanız, doğa boşluğu kabul etmeyeceğine göre, dedikodu ortalığı kaplayacaktır! Dedikodu üzerinden seç beğen al, kendi öykü ve hikaye türlerinizi!
  • Kamunun görevi, tevatür yoluyla halk arasında yıllardan beridir gelmekte olan dedikodunun üzerine, akıl ve bilime uygun, akademik çerçevede; yeni bir hikaye ve yeni bir öykü yazılması ve bunu kamuoyuna kabul ettirilmesine bağlıdır!
  • Aksi halde tevatür üzerinden gelen hikaye, destan olmaya devam eder! Yalan yanlış ve eksik, kulaktan kulağa, dillerden dillere dolaşır durur! Kamunun görevi, yalan yanlış bilgilerle, tarihi yerler ile ilgili dedikoduya mahal vermemektir!

Sonsuz Hikmet Sahibi Yüce Allah; Kehf Suresi 25 ve 26.ayeti kerimede; Onlar mağaralarında üç yüzyıl kaldılar, buna dokuz yıl da ilâve ettiler. De ki: Ne kadar kaldıklarını Allah daha iyi bilir. Göklerin ve yerin gizli bilgisi O’na aittir. O öyle bir duyar, öyle bir görür ki! Onların Allah’tan başka bir yöneticisi yoktur. O, kendi hükümranlığına kimseyi ortak etmez, buyurmaktadır!

Kamu da; Tasarruf Tedbirleri ve Bankamatik Memurları!

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Sayın Cevdet Yılmaz; Kalkınma Planı ve 12’inci Kalkınma Planı’nın temelini, ‘tasarruf’ ve ‘verimlilik’ oluşturacak. Kamuda tasarruf ve verimlilik önceliğimiz olacak!

Enflasyonla mücadele ve fiyat istikrarı sadece ekonomik anlamda değil, sosyal anlamda da önemli. Bütçe açığının azalması için kamuda harcama tedbirlerinin alınması çok önemli. Kamuda tasarrufa önem vereceğiz, diyor!

Kamu Kurumları, özellikle de, Belediyeler ve Üniversitelerde, Tasarruf Tedbirleri çerçevesinde, kaleme almış olduğumuz yazılara istinaden, arayan ve yorum yapan dostlara teşekkür ederim!

Peki, her yıl binlerce üniversite mezunu genç İŞ bulamaz, evine ve ailesine de EKMEK götüremezken; yeni üniversiteler, yeni fakülteler ve yeni bölümlerin açılmasını nasıl okumak gerekir?

  • Ülkemizin ekonomik bir kriz ya da darboğazdan geçtiği böyle bir dönemde, Kamu kurumlarındaki, israf ve savurganlık daha fazla göze batmaktadır!
  • Sadece vatandaşlardan veya özellikle de emeklilerden kemer sıkmaları ya da sabretmelerini beklemek, safdillik olacaktır!
  • Mademki, ülkemizde, bir ekonomik bir darboğaz ya da kriz vardır, seksen beş milyon, et ve tırnak olarak herkes elini taşın altına koymalıdır!
  • Belediyeler ve özellikle de üniversitelerde ki, bankamatik memurları deşifre edilmeli, maaşları kesilmeli, emekli edilmeli ya da görevden el çektirilmelidir!
  • Özellikle de, sadece şehrimizde bulunan üniversitelerde ki akademisyenlerden, Ankara, İstanbul ve başka şehirlerde ikamet eden ( tahmini rakam 200 – 300 arasında bir akademisyen olduğu ) fakat ne üniversiteye, ne fakülteye gelen ve ne de derslere giren kişiler, deşifre edilmeli, maaşları kesilmeli ya da görevden el çektirilmelidir!
  • Peki, böyle bir duruma şahit olan; Fakülte yönetimleri, Üniversite yönetimleri ve YÖK ( Yüksek Öğretim Kurulu ) neden soruşturma açmaz ya da başkaca idari ve yasal işlemlere baş vurmaz!
  • Bahse konu akademisyenlerin en az 4 veya 5 asgari ücret maaş aldıklarını da hatırlatmak isterim!

Üniversite; Gerçekleri arayan, bilim üreten ve bilim yayan, en üst düzeyde araştırma, geliştirme ve eğitimin yapıldığı kurumdur!

Üniversite; Fonksiyonel ve fiziksel olarak çağın gerisinde kalamaz, topluma yön verir ve toplumda itici güç rolü üstlenir!

Üniversite; Günlük siyasetin dışında, özerk yapısı ve politika üstü kurumlar olmalı! Yoksa siyasetin tam göbeğindeler mi?

Üniversite dediğimiz kurum akademisyenler ile bir bütündür! Akademisyen olarak tarif edeceğimiz kişi de; Ehliyet, Liyakat ve Adalet, özellik ve nitelikleri aranmalıdır!

Ehliyetsiz – Liyakatsiz – Çapsız Muhteris; sadece onun – bunun – şunun oğlu, kızı ve gelini olmaktan, siyasete yakınlıktan başkaca hiçbir özelliği olmayan kişiler akademisyen olarak üniversitelerde, istihdam edilmemelidir!

  • Akademisyen; Üniversitelerde veya üniversite dengi yüksek öğrenim kurumlarında ilgili uzmanlık alanında bilimsel konular üzerine çalışan, araştırmalar gerçekleştiren ve araştırmalar sonucunda eserler üreten, uzmanlık alanı kapsamında doğrudan öğretim faaliyetlerini gerçekleştiren kişi olarak tarif edilebilir!
  • Ders içeriklerinin planlanması ve hazırlanması çalışmalarına katılmak! Sorumluluğu kapsamında olan derslerin tam olarak yürütülmesini sağlamak! Sınav programlarının tarih ve saatlerinin hazırlanmasına yardımcı olmak! Öğrencilerin çevre ve bölüme uyum sağlamalarına yardımcı olmak ve öğrenci danışmanlık hizmetlerine katılmak!
  • Bilimsel araştırma ve yayınlar gerçekleştirmek! Bilimsel alanda gerçekleştirilecek ulusal ve uluslararası kongrelerin düzenlenmesine destek vermek! Danışmanlığını yürütmüş olduğu öğrenciler arasında yer alan yabancı uyruklu ve özel öğrencilerin (engelli öğrencilerin) sorunlarıyla ilgilenmek! Eğitime katılan öğrencilerin devamsızlık ve başarısızlık sebeplerini araştırarak sonuçları, beraber bölüm başkanlığına bildirmek, şeklinde açıklanabilir!

Üniversiteler; Bilimsel ve saha çalışmalarının yapıldığı, bilimsel ve uygulanabilir makalelerin yayınlandığı, ulusal ve uluslar arası ölçekte patentlerin alındığı, reel sektörde üniversite ismi ile aranan başarılı öğrencilerin mezun olduğu, ülkesi ve bulunduğu şehre; sosyal, kültürel, bilimsel ve ekonomik katkının olduğu kurumlar olarak, bilinir!

Farkı, FARK Edebilenlerden Olabilmek!

Neymiş Efendim! Kaleme aldığımız KONULARDAN Kaynaklı; YEL DEĞİRMENİNE Karşı, Don Kişot olarak, SAVAŞ ve MÜCADELE veriyormuşum!

Yanlışı gören ve önlemek için elini uzatmayan, yanlışı yapan kadar suçludur! ( Kızılderili Atasözü )

  • Hz. Peygamber efendimiz; Kim bir kötülük görürse, onu eliyle değiştirsin. Şayet eliyle değiştirmeye gücü yetmezse, diliyle değiştirsin. Diliyle değiştirmeye de gücü yetmezse, kalbiyle düzeltme cihetine gitsin ki bu imanın en zayıf derecesidir, buyurmaktadır!

Meşhur bir hikaye ile devam edelim! Bir zamanlar yazılarını yazmak üzere okyanus sahiline giden yaşlı bir bilge adam varmış. Çalışmaya başlamadan önce sahilde bir yürüyüş yaparmış.

Bir gün sahilde yürürken plaja doğru baktığında genç bir adam görmüş. Genç adam bir kaç adım koşuyor, yerden bir şey alıyor ve yumuşak bir hareketle okyanusa fırlatıyormuş. Biraz daha yaklaşınca seslenmiş:

Merhaba. Ne yapıyorsun böyle? Genç adam durmuş, başını kaldırmış ve cevap vermiş: Okyanusa deniz yıldızı atıyorum!

Neden okyanusa deniz yıldızı atıyorsun demiş, bilge adam? Güneş çoktan yükseldi ve sular çekiliyor. Eğer onları suya atmazsam ölecekler, demiş!

Fakat delikanlı görmüyor musun ki kilometrelerce sahil var ve bastan aşağı deniz yıldızıyla dolu. Hiçbir şey fark etmez, demiş!

  • Genç adam kibarca dinlemiş, eğilerek yerden bir deniz yıldızı daha almış ve dalgalanan denize doğru fırlatmış. Bunun için fark etti, demiş!

Toplum geneli ve Kamu kurumlarında ki bazı yanlış uygulamalara matuf; Kaleme aldığımız konulardan kaynaklı, birileri gibi zarf ya da IBAN gibi bir derdimiz olmadığından!

Tek derdimiz ve gayemiz; VATAN – MİLLET ve DEVLET olduğu! Safımızın da belli olması! Dünyalıklar uğruna bazı değerlerin satılamayacağı ya da satın alınamayacağı!

Yarın huzuru mahşerde, kulum sana akıl verdim, fikir verdim, kitap gönderdim, peygamberler gönderdim; Yanlışa karşı mücadele et, yanlış için elin ile dilin ile olmuyor ise kalbinden buğz et hadisi çerçevesinde, yazılarımızı kaleme almaya devam edeceğiz!

  • Deniz yıldızlarını sahilden denize doğru fırlatmaya devam edeceğiz! Mesele sayılar değildir! Farkı fark eden ve edebilen, anlayan ve anlayabilen, idrak edebilecek bireylerin sayısının artmasına vesile olmaktır!
  • Hani biz; Güneşi sağ elime, Ayı da sol elime verseniz, vallahi ben davamdan vazgeçmem, diyen bir DAVANIN temsilcisi olacaktık!

Mekkeli Müşrikler ya da AĞNİYA; Hz. Peygamber Efendimize hitaben; Sen ortaya attığın bu mesele ile şayet mal ve servet elde etmek gayesinde isen, mallarımızdan sana hisse ayıralım, hepimizin en zengini olasın! Eğer, bir şeref peşinde isen, seni kendimize reis yapalım, dediler!

Sonsuz Kudret Sahibi Yüce Allah; Fussilet Suresi 5. ayeti kerimede; Dediler ki: Bizi çağırdığın şeylere karşı kalplerimiz kapalıdır, kulaklarımızda da sağırlık var; bir de seninle bizim aramızda perde bulunmaktadır. Sen yapacağını yap, biz de yapmaktayız!

Sonsuz Kudret Sahibi Yüce Allah; Fussilet Suresi 8. ayeti kerimede; İman edip dünya ve ahiret için yararlı işler yapanlara gelince, onlar için eksilmeyen bir mükâfat vardır!

Sonsuz Kudret Sahibi Yüce Allah; Fussilet Suresi 13. ayeti kerimede; Eğer onlar yine de yüz çevirirlerse de ki: Sizi, Âd ve Semûd’un başına düşen yıldırım gibi bir yıldırıma karşı uyarıyorum!

Sonsuz Kudret Sahibi Yüce Allah; Fussilet Suresi 26. ayeti kerimede; İnkârcılar dediler ki: Bu Kur’an’a kulak vermeyin, okunurken gürültü çıkarın, belki bastırırsınız!

Sonsuz Kudret Sahibi Yüce Allah; Fussilet Suresi 30. ayeti kerimede; Rabbimiz Allah’tır deyip de dosdoğru çizgide yaşayanlar, işte onların üzerine melekler şu müjdeyle inerler: Korkmayın, kederlenmeyin, size vaat olunan cennetle sevinin!

Sonsuz Kudret Sahibi Yüce Allah; Fussilet Suresi 34 ve 35. ayeti kerimede; İyilikle kötülük bir olmaz. Sen (kötülüğü) en güzel olan davranışla sav; o zaman bir de göreceksin ki seninle aranızda düşmanlık bulunan kimse kesinlikle sıcak bir dost oluvermiş! Bu sonuca ancak sabırlı olanlar ulaşabilir, yine buna ancak (erdemlerde) büyük pay sahibi olanlar ulaşabilir, buyurmaktadır!

  • Bir insanın veya iman ehli Müslümanın mezkur konulara erişebilmesi ve farkı fark edebilmesi, basiret, feraset ve fehiminin açılabilmesi, manevi kanallarının da mühürlenmemesi için öncelikle TEMİZ olmalı, maddi ve manevi TEMİZ KAYNAKLARDAN BESLENMESİ gerekir!

Aksi halde, doğruları; ne duyabilir, ne görebilir ve ne de söyleyebilir! Yanlışların içinde boğulmak zorunda kalır!

Tasarruf Tedbirleri; Kime ve Neye Karşı?!

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Sayın Cevdet Yılmaz, Kalkınma Planı ve 12’inci Kalkınma Planı’nın temelini, ‘tasarruf ’ ve ‘verimlilik’ oluşturacak. Kamuda tasarruf ve verimlilik önceliğimiz olacak, diyor!

  • Fakat tüm Belediyeler ve KAMU Kurumlarında, KEYFİ HARCAMA – İSRAF ve ARAÇ KİRALAMA İMPARATORLUĞU devam! Neden Acaba?

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Sayın Cevdet Yılmaz; Üretirken de tüketirken de verimlilik ve tasarruf bilinciyle hareket etmemiz gerekiyor. Bu nedenle verimlilik ve tasarruf temelli planlar ve programlar hazırlayacağız ve bunların uygulamalarını da denetleyeceğiz. Sonuçları ve gerçekleşmeleri de şeffaf şekilde paylaşacağız, diyor!

  • Fakat tüm Belediyeler ve KAMU Kurumlarında, bir kişinin yapacağı işlere, siyaseten; ÜÇ – BEŞ ve ON kişi, istihdam edilmeye devam edilmektedir! Peki, NEDEN?

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek; Geçtiğimiz günlerde, Kamu kurumlarına ‘tasarruf’ genelgesi göndermiş! Genelgede; taşıt edinimi ve kiralanması, bina yapımı, bakımı ve onarımı işleri, temsil, tören, ağırlama ve tanıtım giderleri gibi alanlarda ‘kısıtlama’ vurgusu yapmış!

Peki, Cumhurbaşkanı yardımcısı Sayın Cevdet Yılmaz ve Maliye Bakanı; Kamu Kurumlarında ki; ‘TASARRU TEDBİRLERİ’ çerçevesinde ki açıklamalarına istinaden; özellikle de Taşra teşkilatı İl müdürlükleri, Belediyeler, Kaymakamlıklar, Rektörlükler ve Valiliklerde; şahit olduğum – gözlemlediğim ve içeriden almış olduğum istihbarı bilgiler çerçevesinde ki; Keyfi Harcamalar ve MAKAM Araçlarına matuf İSRAFI kamuoyunun takdirlerine sunarım!


Tüm şahit olduklarımız çerçevesinde; Tasarruf Tedbirleri vatandaşa karşı ve vatandaşa yönelik olduğudur! Vatandaşın yediği ekmekte gözleri var! Ekmeği, Ekmeğe katık yapmasına dahi tahammülleri kalmamış!

KAMU da SAVURGANLIK – İSRAF – KEYFİ HARCAMA ve MAKAM ARACI İMPARATORLUĞU hız kesmeden devam edilmekte olduğuna şahit olmaktayız!

  • YAZLIK – KIŞLIK ve ARAZİ MAKAM ARACI sayısındaki artışa ne demeli?! 3 değil 5 değil tam YEDİ MAKAM ARACI olan kurum müdürü ve belediye başkanları!
  • ARAZİ ARACI olarak; milyon milyon TL değerinde ki; AMAROG ve JEEP marka, ithal jip satın alınması ya da kiralanmasına, ne demeli?!
  • Yoksa, kendilerine yakın birilerine kurdurulan paravan şirketler üzerinden satın alınan ya da kiralanan bu araçlar ile, kamu kaynakları ve sermaye transferi mi, yapılmaktadır?
  • 2019 yerel seçimleri ile bugün arasında; onun – bunun oğlu – kızı – gelini ve damadını, belediyelerde istihdam etmek için PERSONEL Sayısının İKİ veya ÜÇ KATINA çıkarılmasına, ne demeli?!
  • Tüm bunların üstüne! Sevda türküleri üstüne! Tarihi KAMU binalarında ki KEYFİ olarak yapılan TADİLAT ve HARCAMALAR da, cabası!
  • Vatandaş KEMER SIKMAYA devam! EKMEĞE EKMEĞİ KATIK yapmaya devam! Gerekirse KEMERDEN ilave bir kaç DELİK Daha açmalı! Ya da hem kemeri ve hem de belini inceltmeli! Nasıl olacaksa!

Anlamadığım bir diğer konu; Her yıl binlerce üniversite mezunu genç İŞ bulamazken; yeni üniversiteler, yeni fakülteler ve bölümlerin açılmasına ne diyorsunuz?!

  • Yetmişe yakın İletişim fakültesinden her Yıl YEDİ BİN öğrenci mezun olmaktadır! Peki, iletişim fakültesi mezunu gençler nerede istihdam edilmektedir! Merak edeniniz oldu mu?!
  • Büyük bir kısmı, ya devlet memuru ya da polis olmaktadır! Ya da Üç Harfli marketlerde kasiyer!
  • Peki, özellikle yeni açılan üniversitelerdeki, yeni açılan fakülte ve bölümlere; birilerinin ehliyetsiz – liyakatsiz – çapsız ve kifayetsiz muhteris oğlu – kızı gelini ve damadını, akademisyen veya öğretim görevlisi olarak istihdam etmek – iş sahibi yapmak ve millete ilave yük ve vergiler bindirmek için mi açılmaktadır?!
  • Beyler! Burnunuzdan gelir! Bu asil milletin vergilerini, birilerinin ZÜBÜK oglu ve kızına har vurup harman savurmayın derim! Buna vesile olan tavassut edenler de, hesabını verir! Bu milletin AHI yerde kalmaz!
  • Peki, bu kadar üniversite – fakülte ve bir o kadar da yüz binleri geçen akademisyen rakamları ile bu kurumlarda; Ülkenin menfaati, kalkınması, bilim adına, NE ve NELER üretilmektedir?!

Hani, Üniversite ve Akademiyi; BİLİM üretildiği – Klasik Entrika dolu Filmlerinin üretilmediği, Araştırma ve Geliştirme faaliyetlerinin yapıldığı, bulundukları şehir ve ülke ekonomisine, hem bilimsel ve hem de ekonomik katkı sağlayan kurumlar olarak biliyorduk! Nerede!

  • Peki, Devletin Malı DENİZ yemeyen de, KERİZ ya da DOMUZ kafası ile yetiştirilen bir nesli; Devletin kurumlarında, etkili ve yetkili makamlara getirdiğimiz takdirde, mezkur yaşananlardan farklı bir gelişme olmasını mı bekliyorduk?! Ya da ne olmasını?!
  • Peki, Devlet kimdir ve nedir? Millet kimdir ve nedir? Devlet, Millet için mi, vardır? Millet, Devlet için mi vardır? Devlet dediğimiz kurum, Milletin kurumsallaşmış bir hali olduğuna göre! Kim deniz, kim keriz? Ya da kimler denizi ve domuzu yemektedir?!
  • Peki, Kamu Kurumlarında Tasarruf Tedbirleri, KİME ve NEYE Karşı Yapılmaktadır?! Neden?!


Sonsuz Kudret Sahibi Yüce Allah; Bakara Suresi 205. ayette; O yanından ayrıldığında ( iş başına geçip idareci – yönetici olduğunda ) yeryüzünde fesat ( anarşi ) çıkarmaya, ekini ( ekonomiyi ) ve nesli helâk etmeye çalışır. Allah fesadı ve bozguncuları sevmez, buyurmaktadır!


Sonsuz Kudret Sahibi Yüce Allah; Ali İmran suresi 161. ayette; Kim emanete ( kamu malına ) hıyanet ederse, kıyamet günü hıyanet ettiği şeyle birlikte gelir. Sonra da hiçbir haksızlığa uğratılmaksızın herkese kazandığının karşılığı tastamam ödenir ve onlara haksızlık edilmez, buyurmaktadır!

Anadolu, Dünyanın Sıklet Merkezi -2-

Anadolu toprakları, Dünya üzerindeki savaş, varlık ve yokluk mücadelesinin yaşandığı kara parçasıdır!


Anadolu ve hinterlant bölgesindeki topraklar, dünya üzerinde rezervi tespit edilmiş petrol ve enerji deposudur!

Anadolu toprakları semavi dinlerin ve tüm peygamberlerin, Sonsuz Kudret sahibi Yüce Allah tarafından gönderildiği bir bölgenin de adıdır!

Anadolu toprakları veya bölge insanları neden bu savaşı vermektedir? Verilen bu savaş veya mücadelenin anlamı nedir?

Anadolu toprakları; emperyalizme, kukla yönetime ve mandacılığa hiçbir zaman geçit vermediği için yaşanmaktadır, tüm bu savaşlar!

Bu savaşlar bazen doğrudan, bazen de örtülü bir şekilde, vesayet ve vekâlet örgütleri üzerinden yürütülmektedir, bu topraklarda!

Anadolu topraklarının insanları, dünya üzerinde nerede bir mazlum görse ve zulüm varsa; sömürü, adaletsizlik ve emperyalizmin olduğu her yere ulaşmak ve gerekeni de yapmak için canını vermekten kaçmamıştır.

Anadolu insanı, imanın gereği olarak, bu saldırılara asla geçit vermeyecek, mazlumun derdi ile hem dert olacaktır!

Türk Devleti; tarihin, kültürün, coğrafyanın ve medeniyetin yüklemiş olduğu sorumluluk gereği, Avrasya Büyük Satranç tahtasında, OYUN Kurucu olmak zorundadır!

rk; Adalet ehli, Hakikat temsilcisi ve mazlumların da hamisidir!

Avrasya ve Afrika bölgesinde, yüz yıllardır devam eden emperyalist sömürü ve yıkımlar, eskiden olduğu gibi artık devam edemeyecektir!

Adalet ehli ve Adalet dağıtan, Hakikat ehli ve Hakikatin temsilcisi ve Mazlum Miletlerin hamisi, Kadim Türk Devleti, insanı yaşat ki devlet yaşasın ülküsü ile sahaya inmiştir!

İçerideki siyasi gelişmeleri nasıl okumalıyız? İçeride, birileri siyasi olarak neden kaos peşindedir? Plan nedir?! Nereye varmayı düşünüyorlar? Kim veya kimler adına hareket ediyorlar!

Peki, tüm bunlar olurken Devlet nerededir?! Devlet eskiden olduğu gibi bu sürece seyirci midir? Türk Devleti, Kadim Türk Devlet Aklı ile çok güçlü ve her an teyakkuz halindedir!

Türk Devleti, devletin varlığı ve Türk Milletinin birliğine halel getirebilecek herhangi bir girişime asla müsaade etmeyecektir! Böyle bir girişimde, Osmanlı tokadı her an tepelerine inecektir!

Türk Devletinin başkaca bir tercihi yoktur! Dünya için yeni bir düzen ve sistematiğin tam arifesi ve eşiğindeyiz! Türk Devleti olmadan, dünya ve bölgemizdeki barış ve huzuru sağlama adına, yenidünya düzeni ve sistematiği kurulamaz!

Anadolu kara parçasına hâkim olmak isteyen küresel ve emperyalist sistemin bölgemizde, kirli tezgâhları bitmeyecektir. Varlığını devam ettirebilmesi için bu topraklara ihtiyacı vardır. Ancak ve ancak hayat damarları, bu kara parçasında bulunmaktadır.

Bölgemizde, kirli oyun ve sinsi tezgâh, küresel ve emperyalist güçler sınırlarımızda ki terör örgütlerine lojistik destekleri alenen devam ettirmekte olduğu bir zaman diliminde!

Türk devleti ve milleti; 100 yıl önce bir hata yaptı; masum gibi görünen ve başlayan bir yürüyüşle, milyonlarca vatan evladını ve kocaman bir imparatorluğun parçalanması ile bedelini ödemiştir!

Asil Türk Milleti, böyle bir bedeli asla ödemeyecektir. Bedeli ne olursa olsun, tüm ihanet girişimleri ve kalkışmalarına karşı, devlet olmanın ‘Otoriter’ yüzü ile gerektiği oranda, cevabı verecektir!

Tüm içerideki bizden görünümlü, tip bizden çipleri küresel ve emperyalistlerin elindeki işbirlikçiler, taşeronlar ve onların destekçileri ağababaları, böylece bilmelidir.

Anadolu, Dünyanın Sıklet Merkezi!

Bu topraklar, kadim Anadolu! Bu topraklar, Dünyanın kilidi ve sıklet merkezi! Bu topraklar, Dünyadaki tüm medeniyet ve kültürlerin beşiği!

Dünya üzerinde; kültür ve medeniyet üreten, tek devlet ve millet, Türkler olduğuna göre! Birilerinin medeniyetten anladığı, sadece yakmak ve yıkmaktır! Tarihten Türkler çıkarılırsa, insanlık adına, tarih diye bir şey de kalmayacağına göre!

Bu topraklar, enerjinin merkezi, dağıtım üssü ve kavşak noktası! Sınırlarımız boyunca, terör örgütlerine verilen destek ve Akdeniz’e savaş gemileri neden gelmiştir? Tarihte; tüm Dünya savaşları, bu topraklarda çıkmıştır!

Anadolu kara parçasına hâkim olmak isteyen küresel ve emperyalist güçler, bölgemizde; hain plan ve sinsi oyunları bitmeyecektir!

Bölge devlet ve halkları, bir ve beraber oluncaya kadar!

Küresel ve emperyalist güçlerin beka ve varlığının devamlılığı ancak bu topraklara bağlıdır! Çünkü hayat damarları bu topraklara hakim olmakla sağlanabilir!

Küresel ekol temsilcileri bu topraklarda her daim etkin konumdadır!

Türk Devleti ve Kadim Türk Devlet Aklı, neler yapmaktadır? Anadolu’daki beka ve varlığı adına, Türk Devleti ebed müddet devam ülküsü çerçevesinde, tüm gelişmeler, kontrol ve denetim altında mıdır?

Yoksa, bölgemizde yirmi iki ülkenin rejim değişikliği ve parçalanması, bölgede kukla devletçikler kurmak için sinsi plan yapan küresel ve emperyalist güçler, hedeflerine adım adım ulaşmakta mıdır!

Tunus ile başlayan Arap baharındaki süreç ve operasyon haen devam etmekte midir? Ya da rafa mı kaldırdılar? Böyle bir şey olamayacağına göre! Sadece öteler ve plan değişikliğine giderler!

Küresel ve emperyalist güçler, Anadolu topraklarında; sosyal, ekonomik ve siyasi kaos çıkarabilmek için her yolu denemektedir! Vazgeçmeyecekler!

Küresel ve emperyalist güçler; Avrasya bölgesi için Türk devletini anahtar, kilit, sıklet ve denge bir ülke olduğunu!

Ortadoğu’dan başlayan, Asya ve Orta Asya bölgesine kadar olan bölgeyi, Dünyanın en büyük enerji deposu, en büyük kara ve nüfus parçası, hegremonya savaşında satranç tahtası olarak tanımlamaktadır!

Avrasya satranç tahtasına hakim olan bir güç, dünyanın hegemonya olarak üstünlüğü bir yüz yıl daha elinde tutmaya devam edecektir! Bölgemizdeki tüm askeri – ekonomik ve sosyal olaylara bu çerçeveden bakabilirsek, sağlıklı okuma yapabiliriz!

Avrasya bölgesinde dünyanın siyasal olarak dinamik devletlerin bulunduğu, ABD’den sonra dünyanın en büyük altı ekonomisi, ticareti ve en büyük altı silah alıcısı da bu bölgededir!

Dünyanın biri hariç resmi olarak bilinen tüm nükleer güçleri ve gizli nükleer güçlerin tümü Avrasya bölgesindedir!

Avrasya üzerinde birden fazla oyuncunun hegemonya ve hakimiyet kurmasına matuf ‘Büyük Satranç Tahtası’ olarak ifade edilmiştir!

Büyük Satranç Tahtasında; Fransa, Almanya, Rusya, Çin ve Hindistan büyük ve etkin oyuncular! İngiltere, Japonya ve Endonezya çok önemli ülkeler olmakla birlikte, büyük ve etkin bir oyuncu değildir!

Ukrayna, Azerbaycan, Güney Kore, Türkiye ve İran kritik olarak önemli jeo-politik mihver rolünü oynarken; Türkiye ve İran’ın her ikisi de, jeo-stratejik olarak büyük satranç oyununda çok etkindir!

Avrasya bölgesindeki tüm devlet ve halklar, bölgenin huzur ve barışı, varlık ve beka adına, Bir ve Beraber hareket etmek zorundadır!. Başkaca bir seçimleri yoktur!

Avrasya bölgesini Büyük Satranç tahtası olarak tanımlayan, küresel ve emperyalist güçler, Türk Devletine, tarihi ve kültürel bağları ile etkin olabilecek ya da SIKLET ve DENGE konumunda tek devlet ve millet olarak yer verdiğini de, hatırlatmadan geçmeyelim!

İletişim Kazaları!

Yunus; Bir kez gönül yıktın ise, Bu kıldığın namaz değil! Yetmiş iki millet dahi, Elin yüzün yumaz değil, buyurmaktadır!

Hz. Mevlana; Kalpte kemik yok fakat en çok kırılan yer orası! Ya kırdığın gönlü, Allah seviyorsa, Bilemezsin! Bilseydin, Ödün kopardı ve Dokunamazdın, buyurmaktadır!

Neymiş Efendim! Söz ağızdan çıkana kadar o senin esirin, ağızdan çıktıktan sonra sen onun esirisindir!

İletişim kurmuyorum diyen bir kurumsal yapı, dedikodudan başını kaldıramaz! Doğa boşluğu kabul etmeyeceğine göre! Kurumsal yapı, böyle bir durumda, Şuyuu Vukuundan beter işler işe uğraşmak zorunda kalır!

İletişim kurmuyorum demek, arabaya binmiyorum ve trafiğe çıkmıyorum, demekten bir farkı var mıdır?! Trafiğe çıkarsınız ve kaza da olabilir!

İletişim kuracaksınız ve iletişim krizleri de olacaktır! Hayat böyle bir şey! Mesele ÇÖZÜM için göstermiş olduğunuz çaba – gayret ve niyetinizdir! Veya yok saymak ve görmezden gelmek!

Trafik kazası olduğunda, yaralılar ve ölenler olduğunda yok mu sayıyorsunuz?! İletişim krizleri de olacak ve çıkacaksınız; açık – şeffaf bir şekilde konuşacaksınız! Bu kadar basit!

Ailemiz, dostlarımız ve iş âleminde, iletişim halinde olurken, farkında olmadan iletişim kazalarına sebebiyet veririz. Bu kazaların belki görünürde yaralanan veya öleni yoktur fakat bir kıranı ve bir de kırılanı, her zaman için mevcuttur.

Ağzımızdan çıkan ve çıkacak her kelimeyi planlı ve düşünerek seçmemiz gerekir. Topumda, ailemizde ve çevremizde, gönül kırgınlıkları ve küslüklerin tek sebebi iletişim de yapılan hatalardır.

İletişim; Duygu, düşünce ve görüşlerin sözlü olarak karşılıklı alışverişidir. Başka bir tanıma göre; bizim başkalarını başkalarının da bizi anlaması süreci olarak tanımlanmaktadır.

İletişim; iki birim arasında bir biriyle ilişkili mesaj alışverişi, şeklinde açıklanmıştır.
İnsanın olduğu her yerde İletişim mutlaka olacaktır! İletişimi, bizim medeniyetimiz ve kültürümüz, insan insanın zehrini alır, şeklinde ifade etmektedir!

İnsan denilen varlıkta nasıl bir Zehir varsa! İletişim bu zehiri nasıl gideriyorsa! Kişide ki zehir iletişim kanalları ile giderilemediği durumlarda doğal olarak İletişim kazaları meydana gelecektir! Doğal olarak trafik kazalarında olduğu gibi ölü ve yaralılar da olacaktır!

Peki, tedavi ya da düzeltme şekli nasıl olmalı?! Ya da iletişim kazaları veya iletişim krizlerini tedavi etmeyi düşünen ya da planlayan bir kişi veya kurum var mıdır?! Hiç sanmıyorum! Bizim gibi toplumlarda herkes kendini HAKLI görmektedir!

Birbiriyle ilişkilerde zaman zaman karşı taraf gönderilen mesajı algılayamazsa veya kendi algıladığı gibi mesaj gönderirse o zaman İLETİŞİM KAZASININ sinyalleri de çalmaya başlar.

İletişim uzmanları; İletişim kazalarının trafik kazalarından farkı olmadığını, trafik kazalarında olduğu gibi ölü ve yaralılar olmaktadır!

İletişim kazaları, kontrolsüz ve plansız iletişim kurmaktan meydana gelir. İletişim süreci planlı olmak zorundadır. Kişi aklına geleni geldiği şekilde ifade edemez!

Özellikle iletişim kazasını engellemenin en tipik yolu ağızdan çıkanı kulağın duymasıdır. Yani önce beyin harekete geçmeli, sonra ağız harekete geçmelidir. Aile içi sorunların % 99’u iletişim kazasından kaynaklanmaktadır.

İletişim kazası, sorunu çözme şansını engellemektedir. İşyerlerinde, okulda, sokakta, toplantılarda vb. birçok yerde, iletişim Kazalarıyla karşılaşmaktayız.

İletişim Kazaları engellemek için seçilmiş davranış sergilemek gerekir, herhangi bir şey söylemeden önce, yerini, zamanını, ne söyleyeceğini ve nasıl söyleyeceğimizi seçmek gerekir. İletişimde, ne söylediğimizden çok nasıl söylediğimiz önemlidir.

İletişim Kazalarını Önlemek için bulunduğumuz ÇEVRE – KURUM ve TOPLUMUN, Kültür ve Tarihi KODLARINI çok iyi bilmek ve ona göre SÖZ söylemek gerekir!

Hayal de olsa; Kazasız – İletişim Kazalarının olmadığı, gönüllerin kırılmadığı ve küskünlüklerin olmadığı bir dünya dileklerimle!

Aşure gibi Olmak!.

İslam alemi, Hz. Hüseyin efendimiz ve yetmiş arkadaşının şehit edilmesi ile birlikte günümüze kadar birlik, beraberlik ve barış olmamıştır!. Peki, neden?

İslam dünyası neden bir araya gelemiyor? İslam dünyası liderleri ne zaman bir araya gelecektir? İslam alemi neyi paylaşamıyor? İslam dünyası ülke liderleri, ülkelerinin bağımsızlık ve vatandaşlarının huzuru adına, ellerini taşın altına, ne zaman koyacaktır?

Allah’ın emrettiği mübarek gün ve geceler sadece anmak ve kutlamak için midir? Bugünler sadece oruç tutmak ve sadece ibadet etmek için midir? Bugün ve gecelerden ne zaman ders ve ibretler çıkaracağız? Bugünlerde meydana gelen olaylardan ne zaman dersler çıkaracağız?

İslam âlemi ne zamana kadar dağınık ve parça parça bir durumda kalacaktır? Bir olabilmek ve BİR olanın şanı hürmetine, harekete geçmenin zamanı bugün değil de ne zamandır?!

Hicret; sözlükte terk etmek, ayrılmak, ilgisini kesmek, anlamına gelir! Hicretin başladığı tarih, Muharrem Ayının ilk günüdür! Hicret; yanlış ve zulümden, iyiliğe, doğruluğa, Adalet ve hakikate göç etmek demektir!

Kavram olarak, Dini sebeplerle bir yerden diğer bir yere göç etme ve özellikle Hz. Peygamberin Mekke’den Medine’ye göç etmesi anlatılmaktadır!

Hicret, sadece peygamberimizin hayatında vuku bulan bir olay değildir! Kuran-ı Kerim, önceki peygamberlerin ve onlara inananların da, hicret etmeye zorlandıklarını bildirir!

Kuran-ı Kerimde, Hz. İbrahim; Doğrusu ben Rabbimin emrettiği yere hicret ediyorum, ifadesiyle hicret ettiği, bildirilmektedir!

Hz. Lut, Hz. Şuayb, Hz. Musa ve daha birçok peygamberin de hicret ettiği, bildirilmektedir!

Hz. Peygamber efendimiz, Risalet’ten önce ve Medine’ye hicretinden sonra bu günde bir kaç defa oruç tutmuş, Müslümanlara da tutmalarını emretmiş ve Ramazan orucunun farz kılınması ile birlikte bu orucu isteğe bırakmıştır. Muharrem ayının onuncu günü “ aşure ” olarak adlandır ve kabul edilir!

Aşure gününün hikmeti, Cenabı-ı Hak on peygamberine, on değişik ikram ve ihsanda bulunduğu için iman ehli zaviyesinden bugün çok önemlidir!

Hz. Musa’ya (a.s.) aşure gününde bir mucize ihsan etmiş denizi yararak Firavun ile ordusunu sulara gömmüştür!

Hz. Nuh (a.s.) gemisini Cudi Dağı’nın üzerine aşure gününde demirlemiştir.

Hz. Yunus (a.s.) balığın karnından aşure günü kurtulmuştur.

Hz. Âdem’in (a.s.) tövbesi aşure günü kabul edilmiştir.

Hz. Yusuf (as) kardeşlerinin atmış olduğu kuyudan aşure günü çıkarılmıştır.

Hz. İsa (as) o gün dünyaya gelmiş ve o gün Sema’ya yükseltilmiştir.

Hz. Davut (a.s) tövbesi o gün kabul edilmiştir.

Hz. İbrahim’in (a.s.) oğlu Hz. İsmail (as) doğmuştur.

Hz. Yakup (a.s.) oğlu Hz. Yusuf’un (as) hasretinden dolayı kapanan gözleri o gün görmeye başlamıştır.

Hz. Eyyüp (a.s.) hastalığından o gün şifaya kavuşmuştur.

Nuh Aleyhi selamın gemisi karaya çıktığı gün, gemideki uzun yolculuktan sonra geride kalan çeşitli tahılları bir araya getirip pişirdiği ve günümüzde de halen şükür manasındaki yemek veya tatlıya verilen isim aşuredir!

Aşure; bir araya gelmez ve olmaz denilen tahıllar, öyle bir karışır ve kaynaşır ki çok enfes bir tatlı oluşur! İman ettiğini iddia eden fakat ayrılık ve düşmanlık için bahaneler arayan İslam dünyası ne zaman aşure gibi olacaktır?

Bir buçuk milyar İslam âlemi, Ne zaman ve Nasıl, aşure gibi olabilecektir?

Birbirleri ile Ne zaman ve Nasıl, hem hal olacak, karışacak ve kaynaşabilecektir?

Bireysel çıkar ve egolarından, Ne zaman ve Nasıl, sıyrılabilecektir?

Irk ve mezhep ayrılıklarından, Ne zaman ve Nasıl, vazgeçebilecektir?

Mademki, hayat ve dünya, zıddı ile kaimdir! Bir şey zıddı olmadan var olamaz ve değeri de anlaşılamaz!

Gece ve gündüz gibi! İyilik ve kötülük gibi! İnsan denen varlık, hem de iman ettiğini de iddia eden bir Müslüman, kendisi gibi olmayan ve düşünmeyeni neden yok etmeye çalışır?

Sonsuz Kudret Sahibi Yüce Allah; insan ve dünya hayatı için zıtların birlikteliği ve gücünden kaynaklı bir nizam ve düzen kurmuştur!

Peki, İnsan denen aciz ve zavallı varlık, bu nizamı neden bozmaya ve ifsat etmeye çalışır?

Yeryüzünün TANRISI olmak için olabilir mi? Ya da yeni NEMRUT ve FİRAVUN olmak için olabilir mi?

Tasarruf Tedbirleri altında, Kuzuların Derisini Yüzmekteler!.

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek; Geçtiğimiz günlerde, Kamu kurumlarına ‘tasarruf’ genelgesi göndermiş! Genelgede; taşıt edinimi ve kiralanması, bina yapımı, bakımı ve onarımı işleri, temsil, tören, ağırlama ve tanıtım giderleri gibi alanlarda ‘kısıtlama’ vurgusu yapmıştı!

Eskilerin ifadesi ile! Atı alan Üsküdar’ı geçmiş! Ya da Niğde’nin pazarı geçmiş, Bor’a çok yaklaşmışken! Nereden çıktı bu Tasarruf Tedbirleri de!

Bu genelge çerçevesinde, KAMU kurumlarında ki savurganlık ve keyfi harcamalara matuf; ” TASARRUF TEDBİRLERİ ” başlıklı köşe yazısı kaleme almıştım!

Yazımıza istinaden özelden mail atan ve yorum gönderen dostlarımızı, değerlendirme – yaşanmışlıklar çerçevesinde ki bilgileri ve serzenişlerini kaleme almak ve takdirlerinize sunmak isterim!

  • Türkiye’nin her tarafına yayılmış ve her sektörde faaliyet gösteren ve özellikle de Kamu ihaleleri alan devasa şirketler, acaba devlete ne kadar vergi ödüyor, hiç merak ettiniz mi?
  • Peki, “ Vergide Bağış Sistemi ” adı altında vergiden muaf olmak diye bire şey duydunuz mu?! Detayları hakkında, bir fikrimiz var mıdır?!
  • Duymadık da! Peki, neden acaba? Hem bu topraklar da akla ziyan paralar kazanacaksın ve hem de vergi vermeyeceksin, öyle mi?! Ne ala memleket?!
  • Ya da üç kuruş vatandaşın borcu için icra işlemi başlatan hükümet, siyasilere yakın iş adamlarının milyon milyon veya milyar milyar vergi borçları neden silinmektedir?!
  • Sonra da bu kazandıklarınız ile son model lüks araçlarda gezecek – hava ve caka satacak, lüks konutlarda bir eli yağda bir eli balda yaşayacak ve hem de HAYIR yapmak suretiyle de SEVAP kazandığınızı zan edeceksiniz, öyle mi?!

Yok öyle yağma hasan böreği?! Bu nasıl bir anlayışıdır ki, hem devleti hem de milleti dolandırmak suretiyle, bolca sevaplar kazanıldığı?!

02.01.2004 tarihinde, Vergi Usul kanununda 40/10 maddeye göre, Gelir ve Kurumlar vergisi mükellefleri, vergilerini isterlerse, devlete ödemez, bünyesinde “ Gıda Bankacılığı ” bulunan dernek ve vakıflara verebilirmiş!

Ülkemizde, “ Gıda Bankacılığı ” yapmasına müsaade edilen, 22 adet, Dernek ve Vakıf bulunmaktadır!

  • Mezkur Dernek ve Vakıflar; 100 milyar vergi borcu olan bir şirkete diyor ki; Arkadaş bizim derneğe 50 milyar liralık bağış yap, bizde sana 100 milyar liralık kömür, erzak, giyim ve temizlik malzemesi gibi fatura verelim.
  • Bu faturayı götür Maliyeye ver ve Vergi borcunu kapatmış olursun. Yanına kalan 50 milyar senin kârın olacak. Bizim derneğe verdiğin 50 milyar lira ile de malzeme alıp valiliğe, kaymakamlığa vereceğiz. Onlar da ihtiyaç sahibi fakir fukaraya verecekler! Bu da senin zekatın olacak! Böylece bu devlete vergi vermeyeceksin, diyormuş!

Bir vergi mükellefi örneğin Okul ya da hastane yaptırsa ya da Mehmetçik Vakfına, Çocuk Esirgeme Kurumuna; Kızılay’a yaptığı yardımın sadece 5 milyon lirasını vergiden düşebiliyor!

Anlayan varsa beri gelsin! Yasalara göre kurulacaksın fakat yasaları koyan devlete bir kuruş vergi verilmesine aracılık etmeyeceksin! Hatta engel olmak için her yolu deneyeceksin, öyle mi?!

Böyle bir uygulamaya aracılık etmektense, tüm vergiler, Devletin hazinesinde toplansa ve devlet, vatandaşlarına yapacağı tüm hizmetleri, sosyal devlet olmanın gereği olarak, kendisi yapsa daha ADİL olmaz mı?

Peki, bu devlet nasıl okul yapacak? Nasıl hastane yapacak? Nasıl yol yapacak? Nasıl ekonomisini düzeltecek? Memur ve emeklisine, adil ve hakça bir maaşı nasıl ödeyebilecektir?!

Sonra da üç beş kuruş için elin oğlunun kapısında devleti yönetenler el pençe divan duracak, öyle mi? Türk Devleti ve devleti yönetenleri, bir başka devletin kapısında ya da karşısında, böyle bir muameleye vesile olanlar, aldıkları vebali bir düşünsünler, derim!

Var mı buna bir hakkınız?! Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Devleti temsil eden makamları, ederi beş para etmez ülkelerin karşısında, eğilip bükülmesine sebep olacaksınız, öyle mi?!

Her saniye her dakika her saat her gün her hafta her ay her yıl ve ömrünüz boyunca alnınızı secdeden kaldırmasanız, her gün Umre ve Hac yapsanız, böyle bir vebalin altından kalkamaz ve asil millet ile helalleşemezsiniz!

Utanmadan sıkılmadan sonra da, devletin tüm imkan ve nimetlerinden faydalanmak için her yolu deneyeceksiniz, öyle mi?!

Peki, böyle bir işlem sonucunda, yatağa aç giren, okula gidemeyen, açlıktan ölen ve yokluktan kaynaklı namusunu satan insanlar ile nasıl helalleşebileceksiniz?!

  • Sonra da, Vatan Millet Sakarya türküleri söylemeye devam edeceksiniz, öyle mi?!
  • Sonra da, Camiler de, hutbelerde ve her yerde, doğruluktan, dürüstlükten, vatana ihanet edilmemesi gerektiği, kul hakkı ve iyi insan olmaktan dem vuracaksınız, öyle mi?!

Haram kaynaklardan beslenmek ve tüyü bitmemiş yetim haklarını yemek suretiyle; Allah, Kitap ve Cennetten parsel pazarlamaya devam edeceksiniz, öyle mi?!

  • Sonra da, bu gençlik nereye gidiyor diyeceksiniz, öyle mi?! Var mı buna bir hakkınız?
  • Sonra da, özellikle, Muhafazakar camia çocuklarında, DEİZM ve ATEİZM artıyor diye serzenişlerde bulunacaksınız, öyle mi?! Bunu demeye de hakkınız yok!

Neymiş Efendim! Birileri; Kuzuların derisini yüzmekteler fakat Koçları kırkmak akıllarından bile geçmiyor! Neden acaba?!

Beyler! Koçları görmezden gelirken ya da Kamu kaynaklarından beslenmesi ve semirtilmesine izin verilirken, Kuzular; diri diri ve can çeke çeke ölmesine ya da öldürülmesine sebep olmaktasınız! Bizden hatırlatması!

Yazar Alev Alatlı bir konuşmasında; Her yasal HAK helal değildir ve olamaz! İflas eden kardeşinizin haraç mezat satışa çıkartılan evini almanız, yasal olarak uygundur fakat helal değildir! İmar ruhsatı olan bir müteahhit şehrin ırzına tecavüz ederken yasal olarak suçsuzdur fakat yaptığı iş helal değildir! Keza raf ömrünü uzatmak için ekmeğin içine kanserojen madde koyan fırıncının yaptığı ambalajın üzerine koyduğu sürece yasal dolayısıyla suçsuzdur fakat helal değildir! 21. yüzyılın en yaman projesi helal olanı yasal olanla örtüştürmek olsa gerektir, diyor!