Seçim ve Değişim Çok Yakındır!

Son günlerde, siyaset kurumunun ısınmaya başladığına şahit olmaktayız! Peki, neden? Ya da birileri siyasetin ısınmasını mı talep ediyor?  

Yoksa kontrol ve denetimleri dışında, bir şeyler vuku bulduğu için engelleme, öteleme veya ön alma girişimlerinde mi bulunmaktalar? Başaramayacaklar!

Türk Devlet Aklı nezaretinde bir hareket ve operasyon olabilir mi? Türk Devleti, MUZ Cumhuriyeti olmadığını göre!

Hem beş bin yıllık kadim devlet geleneğinden dem vuracaksınız! Hem de tüm olay – olgu ve gelişmeler sıradan olacak,  öyle mi?

Türk Devletinin bekası ve devleti-ebed-müddet-devam ülküsü çerçevesinde, Anadolu kara parçası üzerinde; içeride ve dışarıda Türk Üçgeninin tesis edilmekte olduğunu, vurgulamaya çalışıyorum!

İçeride ve dışarıdaki;  ‘Pençe- Kilit’  ve diğer tüm operasyonları okumayan ve anlamayanlara duyurulur!

Tüm illegal yapı ve küresel kapılar kilitlenmiştir! Adım atamazlar! Kafalarını dahi çıkaramazlar! Devlet; her konum ve her duruma hâkimdir!

Anadolu coğrafyası; Anadolu kültürü ve Anadolu irfanı, Anadolu medeniyet temsilcileri, Horasan direniş ve diriliş erleri tarafından yönetilecektir! Başkaca bir tercihimiz kalmamıştır!

Anadolu – Selçuklu – Horasan geleneğinden gelen temsilciler maharetiyle yeniden bir kalkınma ve refah yolculuğu başlamak üzeredir! Küresel ekol temsilcilerinin tüm çırpınış ve engelleme girişimleri boşunadır!

Anadolu’nun idaresi ve devlet kademesinde,  küresel işbirlikçi sızıntı ve emperyalist ekol temsilcilerine hiçbir şart ve şekilde artık yer olmayacaktır! Eski devir kapanmış ve yeni bir TÜRK ASRI başlamak üzeredir!

Aksi halde bir yüz yılı daha kaybederiz! Peki, böyle bir vebali kim taşıyabilir? Ya da böyle bir lüksümüz var mıdır? Olmadığına göre!

Türk Devletinin beş bin yıllık kadim devlet yolculuğu, öylesine sıradan ve öylesine spontane midir? Olamayacağına göre!

Tüm dünya insanlığı; Türk Devleti ve Türk Milletini; Adalet Ehli ve adalet dağıtan,  Hakikat ehli ve hakikat dağıtan,  mazlum milletlerin de hamisi ve hadimi konumunu özlem ve hasretle bekleşmektedir! Türk; bir ırk, bir din ve bir mezhebi yaklaşım değildir! Türk, asla zulüm yapmaz!

Anadolu irfanı ve Anadolu kültürü, Anadolu medeniyeti ve tüm kadim Türk Devlet kodları ve değerlerini içselleştirmiş, 2023 – 2053 ve 2071 ülkü ve hedefleri çerçevesinde,  Kurucu İrade temsilcileri ile yeniden bir şahlanış hamlesi başlamak üzeredir!

Kadim Türk Devlet Aklının denetim ve kontrolünde,  Anadolu – Selçuklu ve Horasan geleneğinden gelen TÜRK bir lider ve kadrosuna;  Büyük ve Güçlü Türkiye hedefleri çerçevesinde;  ‘an garib zamanda’ sağ ve salimen bir genel seçim olacağını ve devlet yönetiminin de devir – tesliminin ufukta görülmekte olduğunu düşünüyorum!

Bir Devir Kapanır ve YENİ Bir DÖNEM Başlarken!

15 Temmuz hain darbe ve işgal kalkışmasından itibaren devlet yönetim sistematiğine, beş bin yıllık Kadim Türk Devlet Aklı tamamen hakim olduğunu, vurgulamaya çalışıyorum!

Türk Devleti bir çadır devleti ve bir Norveç veya İsveç olmadığına göre!   

Siyaset başka bir şeydir! Seçimle iktidara gelen hükümet başkaca bir şey! Devlet Aklı, Devlet ve Devlet yönetim sistematiği ise bambaşka bir şeydir!

Siyaset ve partiler;  seçimle iktidara gelir, meydanlarda vatandaşa verdiği vaatleri,  devletin imkânları çerçevesinde yerine getirebilir ya da getiremez!

Bir sonraki seçimde, vatandaş tercihini başka bir siyasi parti ve liderden yana kullanabilir! Demokrasi dediğimiz kurum ve olgunun güzelliği de buradan kaynaklanmaktadır!

Para ve kadın, makam ve mevki, güç ve iktidar; mayası ve cibilliyeti bozuk insanı değiştirebilir! Bazıları devlet ile kendini eşdeğer görme hülyalarına kapılabilir!

Devletin en üst düzey memurundan aşağıdakine kadar; makam ve mevki; buraların geçici olduğunu ve babasından miras kalmadığını,  kendisinden önce bu makamlarda kimlerin bulunduğunu, bu makamların vatandaşa sadece hizmet yerleri olduğunu, aklından çıkarmamalıdır!

Haksız ve haram yoldan elde ettiği tüm dünyalıkları, günü geldiğinde almasını da bilir! Haram ile yol alınamaz!

Tüyü bitmemiş yetim malına el uzatan haramzadelerin,  ellerini; devlet günü geldiğinde hem kırar ve hem de kesmesini bilir!

İnsan; et, sinir ve duygudan yaratılmıştır! Eskiler ne güzel ifade buyurmuş! Mağrurlanma padişahım, senden büyük Allah var!  Şahit olduklarımız karşısında, ne padişahı, adamlar başkaca bir şey olmuş!

Siyasi değişim nasıl olacaktır? Ya da değişimin vakti gelmiş midir Vakti gelmeden çiçek açmayacağına göre! Nasıl bir lider ve siyasi kadro devletin başına gelecektir? 

Hangi siyasi parti ve lider,  genel seçimde çoğunluğu göğüsleyebilecektir?

Kabul ve ön kabulleri yıkmak atomu parçalamaktan zordur! Yeni gelen bilgiyi kabul etmek kolay bir mesele değildir!

Devletin sahibi kimdir? Devlet, millet için değil midir? Devlet, birilerinin tapulu malı mıdır? Hükumet nedir? Devlet,  kimdir veya nedir?  Devlet ve hükümet aynı şey midir?

Hem beş bin yıllık bir devlet geleneği ve hem de Kadim Türk Devlet Aklından dem vuracağız! Hem de devletin başına gelmesi muhtemel kişi ve siyasi kadronun torba veya tombaladan çıkması bekleyeceğiz, öyle mi?  Peki, Türk Devleti ebed-müddet-devam ülküsü nasıl işleyecektir?

Yoksa önceki dönemde olduğu gibi küresel güçler destekli ekol temsilcilerinin gelmesini mi bekliyoruz? Türkiye’de küresel ekol temsilciler devri tamamen kapanmıştır!

Büyük ve Güçlü Türkiye hedefleri çerçevesinde mücadele edecek ve çalışacak;  2023 – 2053 ve 2071 vizyonuna katkı verecek; Selçuklu – Horasan geleneğinden gelen,  Kuvay-i Milliye Ruhu ve Kurucu İrade temsilcisi parti ve kadrolar;  genel bir seçimde, siyasi nöbet ve asil millete hizmet yarışının devir ve teslimi akabinde; YENİ BİR DÖNEM başlayacaktır!

Algıları yıkmak ve değiştirmek; atomu parçalamaktan daha zordur! Atom parçalandığı gibi ALGILAR da parçalanacak ve değişecektir!

Yoksa son dönemde tüm yaşadıklarımız öylesine sıradan işler,  olaylar ve olgular mıdır? Olamayacağına göre! Başkaca bir tercih ve başkaca bir ÇIKIŞ yolu kalmamıştır!

ATOM parçalanacak! ALGILAR yıkılacak! Ve DEĞİŞİM mutlaka tereyağından kıl çeker gibi KADİM bir AKIL kontrolünde vuku bulacaktır!

HER ŞEY DEĞİŞİR! Değişmeyen tek şey Değişimin taaa kendisidir! Değişime direnenler kaybeder! Değişime direnenler yok olur!

Değişime direnenler değişimin önünde duramaz! Değişimin önünde duracaklarını zannedenler sadece kendileri ve çevrelerine ZARAR verir!

Her iş vakti saati gelince vuku bulur! Bir iş veya olgunun vakti saati geldiğini bilmeyen cahil ve inatçı tipler;  sadece direnir ve kibirlenir! Direndikçe ve Kibirlendikçe de HATA üstüne HATA yaparlar!

Aziz Devlet ve Asil Millete karşı yapılan HATA ve İHANETİN bedeli ve cezası da ehlince malumdur!

Deep-Fake veya Derin Sahtekarlık!

İnsanların internette paylaştıkları, resim veya videolardan uygunsuz içerik yapılması ve sanal aleme yüklenme imkanları oluşmaktadır!

Ya da paylaşıma izin verilen videolardan kaynaklı kişiden para talebinde bulunabiliyor!

Sosyal medyada yapmış olduğumuz bir paylaşım ileride sorun olabilir! Böyle bir durum nasıl olacak diye, soru aklımıza takılabilir!

Peki, bu duruma düşmemek için neler yapmak gerekir? Teknolojinin işleri kolaylaştıran bir araç olduğu aşikar!

Yazılım sektörü ve eğlence anlayışının değişmesi,  kötü niyetli kişiler tarafından ne tür bir çıkmaza girdiğimizin de bir göstergesidir!

İnsanlar,  nasıl olsa ünlü değilim, benim sahte resim veya videom ile uğraşmazlar, şeklinde,  yanlış bir düşünceye kapılmaktadır!

Ünlü olmanıza gerek, yok! Sadece PARA kokusunu alsınlar yeter! Bir damla petrol için kaç kişinin öldüğünün anlamı olmayan BİR ZİHNİYET ve LUCİFER ÇOCUKLARI, PARA için ve İTİBAR SUİKASTI adına neler yapabilir, düşünmek gerekir!

İtibar suikastçıları hedefteki kişiyi itibarsızlaştırmak için bilinçli ve örgütlü hareket etmektedir!

Sosyal paylaşım sitelerine resim veya video yüklerken, paylaşım site sahipleri her yüklenen içerik için kare-kod uygulaması oluşturabilir!

Sosyal paylaşım siteleri sahte hesaplardan kaynaklı, dingonun ahırına dönmüş durumdadır! Her yer fake kişiler ve hesaplarla dolu! Hangisi sahte hangisi gerçek çok zor anlaşılmaktadır!

Devlet adamları ve siyasetçilerin kaos oluşturacak şekilde sahte videolarının denetimi, kare-kod tanıyan bir yazılım sayesinde, videoyu izlemek isteyen kullanıcının kendi telefonuyla videodaki kare-kodunu okutmak suretiyle,  videonun gerçek ya da sahte bir haber olup olmadığını öğrenilebilir! Peki, Deep-fake nedir?

Deep-fake, bir kişinin, surat ifadelerini gelişmiş bir yazılım kullanılarak görsel ve sesli içerik olarak manipüle edilme işlemi olarak tanımlanabilir!

Deep-fake, daha çok görsel – işitsel manipülasyonun bir bileşenidir! Bir yüz ifadesinin başka bir yüz ifadesine belli bir amaç doğrultusunda eklenmesi işlemidir!

Deep-fake,  teknoloji ses oluşturmayı mümkün kılar ve gerçek insanların asla söylemedikleri veya yapmadığı şeyleri söyleyip üretilmiş videolar!

İnsan ve olayları yanlış tanıtan resim ve video oluşturmak için kullanılabilecek çeşitli teknikler vardır!  Bu teknoloji, yapay zekâyı kullanarak derin öğrenme tekniğiyle video ve resimlerden insan yüzlerini tanımaktadır!

Deep-fake videoların sayısı her geçen gün artmakta ve buna bağlı olarak ortaya çıkan yalan – yanlış haber sayısı çoğalmaktadır! Peki, neden?  Çünkü hangi haberin doğru ya da yanlış olduğunu fark edemeyecek kadar kaliteli sonuçlar ortaya çıkmaktadır! Teknolojinin nimetleri ya da külfetleri!

Böyle bir durumla karşılaşan insanlar,  savcılığa suç duyurusunda bulunmaları gerekir! Savcılık araştırması sonucu deep-fake videolarını yapan suçluların IP numaralarından yer tespiti yapılıp haklarında TCK 134. maddesinde özel hayatın gizliliğini ihlal, TCK 136. Maddesinde kişisel verileri ele geçirme ve TCK 125. maddesinde hakaret suçlarından dava açılabilir!

Deep-fake videolardan eğlence ya da uygunsuz içerik üretmek,  insanların hayatlarını kâbusa çevirmektedir! Özel hayatın gizliliği ve kişisel verilerin güvenliği çok önemli bir konudur!

Mezkur konuda sosyal paylaşım sitelerine üye olan tüm kişiler,  dikkat etmeleri gerekir! Özellikle de siyasilerin daha dikkatli olmaları!

Çok yakın bir tarihte,  ülkemiz ve bölgenin geleceği adına, çok önemli genel bir seçim olduğunu da hatırlatmak isterim!

Aksi halde, hayatları kabusa dönebilir! Aksi halde, farkında olmadan tüm banka hesapları boşaltılabilir! Aksi halde, normal hayatlarında büyük bir sorun ile karşılaşabilir! Aman Dikkat!

Anadolu’yu ( İslam ve Türk ) Mayalayanların Temsilcileri Geliyor!

Anadolu İrfan Medeniyeti;  farklılıkları ayırıcı, yok edici ve parçalayıcı etken değil, bir zenginlik kabul eden; farklı ırk, dil, din, mezhep ve görüşlere sahip insanlara karşı hoşgörü içerisinde birlikte yaşamayı,  şefkat ve merhameti esas almak demektir!

Dünya ve dünya insanlığının barış ve huzur içinde yaşayabilmesi adına, mezkûr paradigmaya muhtaç konumdadır! Tüm küresel paradigmalar tükenmiş ve tıkanmıştır!

Hoca Ahmet Yesevi ve İmam Maturidi, Hz. Mevlana ve Yunus Emre, Hacı Bektaşi Veli ve Ahi Evran ve  tüm Horasan Direniş ve Diriliş erlerinin sergilemiş oldukları davranış ve kullandıkları hikmet dili ve irfan medeniyeti ile Anadolu’nun hem Türkleşmesi ve hem de İslamlaşma sürecine öncülük eden Anadoluyu mayalayanlar, öz ve aslını korumak sureti ile günümüze kadar taşınmıştır!

Tarih ve kültür,  dil ve din, coğrafya ve gönül bağları bölgelerdeki tüm mazlum milletler; Türk Devlet Aklı nezaretinde,  Kadim Türk Devlet Kodları ve Anadolu İrfan Medeniyeti; mezkur medeniyet kodlarının  temsilcileri;  Selçuklu-Horasan diriliş erlerini bekleşmektedir!

Anadolu İrfan medeniyeti haricinde ki tüm paradigmalar; insanlığa barış ve huzuru, getirememiştir! Diğerleri; yok etmek ve öldürmek, yakmak, yıkmak ve sömürü üzerine kurulmuştur!

Anadolu irfan medeniyeti ve bu medeniyetin temsilcisi diriliş ve direniş Horasan erleri, tüm dünya insanlığına barış ve huzur getirmek, ihya etmek ve nizamı âlem ülküsü üzerine bina edilmiştir!

Anadolu İrfan Medeniyeti; hayatı ve insanlığı; bilgi, hikmet ve ahlaki bir bütünlük içinde ele almaktır!

Türk;  Adalet ehli ve adalet dağıtan, Hakikat ehli ve hakkaniyet dağıtan, mazlum milletlerin de hamisi, demektir!

Hz. Mevlana; Adalet, bir şeyi layık olduğu yere koymaktır! Zulüm ise; Layık olmadığı yere koymak, diyor! Adalet kavramının en temel ilkelerinden Hakkaniyet, insanoğlunu yaşadığı hayat içerisinde dengede tutan bir kavramdır!

Adil olmak, öncelikle kendimize karşı hakkaniyetli olmak, kendi içimizde taşıdığımız adaletsizliğe karşı direnmek gerektiği, yaşantımız, düşüncelerimiz ve çevremiz ile olan ilişkilerimizde tutarlılık demektir!   

Başkalarından beklediğimiz doğru davranış ve hareketi, önce kendimiz gerçekleştirmeliyiz! Önce kendimiz, ehliyet ve liyakate, adalet ve hakkaniyete riayet etmeliyiz!  

Hakikat ve hakkaniyet; ehliyet ve liyakatin kaynağı ve dayanağıdır! Bunlara uyulmadan ne toplumda ve ne de iş hayatında; barış – huzur ve düzenli bir sistem kurulamaz!

Tarihte,  Türk Devlet idaresi altındaki;  yetmiş iki millet aynı çatı altında, barış ve huzur içinde Anadolu İrfan medeniyeti ve kültür değerleri öncülüğünde yaşamıştır!

Anadoluyu mayalayan,  aslı ve özünü korumak suretiyle günümüze kadar gelen, Selçuklu ve Horasan  kültür temsilcileri maharetiyle;  barış,  huzur ve refah dolu günlerin çok yakın olduğunu düşünüyorum!

Helal de, Haram da Bellidir!

Günümüzde, insan denilen varlığın hayatına ve hayatının her bir anına baktığımızda, normal canlılardan bir farkı yokmuş gibi yaşantısına devam etmektedir!  Neden acaba?

İnsan denilen varlık yaratılış gereği ‘Eşrefi Mahlûkat’ olmakla beraber, yaratılış da kendisine üflenen ve yüklenen yüce Ruh’a uygun bir hayat sürmediği durumlarda, ‘Esfel-i Safilin’ olmak yolunda hızla ilerleyecektir!  Burada çok ince bir çizgi bulunmaktadır!

İnsan denilen varlık,  fıtrata uygun bir şekilde yiyip – içmediği ve düşünemediği durumlarda,  KAMİL insan olmak yolunda ilerleyemez! Bu âleme gelmek ve bulunmanın anlamı ve manası tekâmül edebilmektir! Peki, insan olarak, anlam arayışımız nedir?

Yoksa dünyalık makam, mevki, para, iktidar, güç, mal ve mülk yığmak ve yarıştırmak mıdır? Haram veya helal olduğunu umursamadan, öyle mi?

Neymiş Efendim!  Asıl olan, hakkın helal edilmesi olmalıdır!  Asıl olan, helalleşmek olmalıdır! Helalleşmek, mahkemede dava kazanmaktan daha üstün olmalıdır!  Çünkü her yasal hak, helal değildir ve olamaz!

Helâl da bellidir, haram da bellidir! İkisinin arasında birtakım şüpheli şeyler vardır ki çok kimseler onları bilmez!  Her kim, şüpheli şeylerden sakınırsa dinini, haysiyetini ve ırzını da kurtarmış olur, buyrulmaktadır!

Kim aldırış etmez, şüpheli şeylere dalarsa harama düşmesi an meselesidir! Kim de yasak bir bölgenin çevresinde dolaşır durursa onun da o bölgeye girmesi an meselesidir!

Her melikin yasak bir bölgesi vardır! Allah’ın yasak bölgesi de haramlardır! Haramla beslenen vücut cennete giremez!  O ateşe daha layıktır, buyrulmaktadır!

Ey oğul! Öyle insanlar göreceksin ki; Koyunu yemek için, tilkiyle plan yapacaklar, kurtla birlikte öldürecekler, çobanla birlikte yiyecekler ve sahibiyle birlikte yas tutacaklar! Ve hiç bir şey olmamış gibi davranacaklar! (Dursun Fakıh)

Hz. Peygamber  (sav);  Ey insanlar! Allah’tan hakkıyla sakının ve rızkınızı güzel yoldan isteyin! Hiç kimse,  Allah’ın kendisine takdir ettiği rızkı elde etmeden ölmeyecektir! Öyleyse Allah”tan hakkıyla sakının ve rızkınızı güzel yoldan isteyin! Helâl olanı alın, haram olanı terk edin, buyurmaktadır!

Hz. Peygamber (sav);  Öyle bir zaman gelecek ki;  kişi malını helâlden mi yoksa haramdan mı elde ettiğine bakmayacak,  buyurmaktadır!

Hz. Peygamber (sav); İnsanların üzerine öyle bir zaman gelecek ki, dininin gereklerini yerine getirme konusunda sabırlı davranıp Müslüman’ca yaşayan kimse, avucunda ateş tutan kimse gibi olacaktır, buyurmaktadır!  

Peki, mezkûr vakit, ne zaman gelecektir? Yoksa gelmiş midir? Bulunduğumuz zaman, öyle bir zaman dilimi olabilir mi? Peki, böyle bir zaman diliminde İMAN ettiğini zannedenler neler yapmaktadır?

Sonsuz Kudret Sahibi Yüce Allah; Ankebut suresi 1-2. Ayetinde; İnsanlar, denenip sınavdan geçirilmeden, “İman ettik” demekle bırakılacaklarını  – kurtulacaklarını mı sanıyorlar? And olsun ki biz, onlardan öncekileri de sınamıştık! Allah, elbette doğru olanları ortaya çıkaracaktır! Keza, Allah yalancıları da mutlaka ortaya çıkaracaktır, buyurmaktadır!

İmam Gazali; Bazı cahil alimler; artık bu zamanda helalin ortadan kalktığını, helali bulmak şöyle dursun, ona giden yolun bile kaybolduğunu, helal olarak akarsular ile meralarda biten otlardan başka bir şey kalmadığını,  diğerlerini ise saldırgan ellerin kirlettiğini ve bozuk muamelelerin çürüttüğünü zan etmektedir!

Bu hakikatten çok uzak bir görüştür! Helal de açık ve meydanda, haram da! Ayrıca bunların arasında bazı şüpheli şeyler vardır! Hal ve vaziyet, ne kadar değişirse değişsin;  Helal de, Haram da ayan beyan bellidir!  Görmesini bilene! Haram ve şüpheli şeyler ile beslenen; tabii ki göremeyecek, duyamayacak ve idrak edemeyecektir!

Peki, Sonsuz Kudret ve Hikmet Sahibi Yüce Allah;  akıl etmeyecek misiniz, düşünmez misiniz, ne zaman akıl edeceksiniz, aklınızı kullanmayacak mısınız, ne zaman düşüneceksiniz,  artık akıllanmayacak mısınız ve akıl etmez misiniz, diye tekrar tekrar neden sormaktadır?

Sonsuz Kudret ve Hikmet Sahibi Yüce Allah; Araf suresi 179. Ayetinde;  And olsun biz, cinlerden ve insanlardan birçoğunu cehennem için yarattık! Bunların kalpleri vardır fakat onlarla kavrayamazlar! Gözleri vardır fakat onlarla göremezler! Kulakları vardır fakat onlarla işitemezler! Onlar hayvanlar gibidir, hatta daha da şaşkındırlar! İşte asıl gafiller onlardır, buyurmaktadır!

Siyaset daha çok Isınacak!

Temel Karamollaoğlu’nun  ‘3. İttifak olabilir‘ açıklaması!  Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘Ya benimle yürüyün ya da yolumdan çekilin‘ çıkışı!  Ali Babacan’ın ‘Seçimlere kendi logomuzla gireceğiz‘ açıklaması, siyasetin iyiden iyiye ısınmaya başladığına şahit olmaktayız!

Peki, bu çıkışlar sürpriz mi olmuştur?  Tabii ki hayır! Siyaseti yakından takip edenler, tarihte böyle çıkışlara her daim şahit olmuştur! Sadece okumasını, anlamasını ve yorumlamasını bilenlere!  

Siyasi gündemi ve arkasındaki büyük aklı gördüğünüz vakit, tüm olgu ve olayları tiyatro izler gibi seyredersiniz! Aksi halde gündemin yoğunluğu ve sıcaklığında, bocalar ve kaybolur gidersiniz!  Ateş hattı ve altında kalır; olay ve olguları algılayamayız!

Asıl oyuncu ve oyun kuranı, meydanda ki figüranlara rolleri dağıtanı gördüğünüzde, kayıkçı kavgasına bakmanıza gerek yoktur!

Oyunu kuran kim? Aktör kim? Oyuncu kim? Figüran kim? Oyun nedir? Devlet Aklının dâhil olmadığı bir oyun asla oynatılamaz! Devlet Aklının yazmadığı ve müdahil olmadığı bir oyun, artık bu topraklarda yok hükmündedir!

Siyaset hareketlendiğine göre, çok yakında başkaca sürprizleri de göreceğiz demektir! Peki, neler oluyor,  neler olacak veya neler olmaktadır?

Yeni seçim yasası ile küçük partiler barajı geçme ihtimali olan partiler bünyesinde seçime girmesini zorlamaktadır! Özellikle de yeni kurulan partilerin baraj sorunu karşımıza çıkmaktadır!

Üçüncü ittifak veya başkaca oluşumlar, her ne olursa olsun, Türkiye gibi stratejik ülkelerde, siyasette vuku bulan her bir gelişmenin çok önceden planlanmış ve arkasında büyük KADİM bir AKIL olduğunu da bir kenara not edelim!

15 Temmuz hain kalkışma gecesinden itibaren Devlet Aklı siyasete tamamen hâkim bir durumdadır! Artık bu topraklarda küresel plan ve küresel güçlerin temsilcisi ekoller tarafından siyaset arenasına sürülen partiler tutmayacaktır! Ya da toplum tarafından kabul edilmesine ve iktidar olunmasına asla izin verilmeyecektir!

Küresel itme temelli siyasi oluşumların parlatılması veya iktidar olmasına,  Devlet Aklı asla izin vermeyecektir! Aksi halde bir yüz yılı daha kaybederiz! Gelecek yüz yıl Türk Asrı olacağına göre! Siyasette ki Küresel Ekol temsilcileri ile Türk Medeniyet Asrı kurulamaz!

Yerli – Milli ve Bağımsız politikalar üretecek, tarihi Türk medeniyet yürüyüşü ve kadim Türk devlet kodlarına hâkim öz evlatlar ile ancak Türk Medeniyet Asrını kurabilirsiniz!

Ali Babacan’ın seçimlere kendi logomuz ile gireceğiz açıklamasının arka planında başkaca olaylar, olgular ve gelişmeler olduğunu görmekteyiz! Peki, neler olmaktadır?

Siyasal İslam’ın siyaseten sonu gelmiştir! Siyasal İslam’ı temsil eden ve bu ekolden geldiğini, bir öncekinin de devamı niteliğinde, yeni kurulan partiler,  sadece siyasi MİRAS kapma hevesi ve yarışındadır! Kerametleri kendilerinden menkul oldukları için olabilir mi?!

Çok partili sisteme geçildiği günden itibaren,  aynı ekol temsilcisi, MİRAS YEDİ parti olmak derdindedir!  Kendilerinin asil millet nezdinde bir karşılığı yoktur! Küresel medya ve içerideki parlatma ile birazcık oy koparabilirler! Peki, ne yapacaklar? Siyasal MİRASA konabilmek için her yolu deneyecekler! Devlet Aklı, böyle bir mirası, küresel ekol temsilcilerine,  asla yedirmez!

15 Temmuz hain kalkışma gecesinden itibaren, yazılarımızda sürekli olarak, Devlet Aklı nezaretinde; Selçuklu – Horasan geleneğinden gelen, Diriliş ve Kurucu İrade temsilcileri maharetiyle, yeniden bir kalkınma hamlesinin eşiğinde olduğumuzu vurgulamaya çalışıyorum!  Kurucu Kodlara acilen dönülmelidir!

Kurucu Kodlar olmadan yeniden bir diriliş ve şahlanış kurulamaz! Kuvay-i Milliye Ruhu – Kurucu Kod ve Kurucu İrade temsilcileriyle; ehliyet- liyakat ve adalet temelli,  yeniden bir kalkınma hamlesi başlamak üzeredir!

Sadece bir seçim ve devir teslim töreni kaldığını, her daim ifade etmeye çalışıyorum! Birileri engellemek veya ötelemek için her yolu denemektedir! Devlet – Devlet Aklı; hem içeride ve hem de dışarıda, ‘pençe ve kilit’ operasyonlarını başarı ile yürütmektedir! Başaramayacaklar! Engel de olamayacaklar!

Kadim Türk Devlet Aklı, tüm küresel ve işbirlikçi oyun ve tuzakları bozar;  2023 – 2053 ve 2071 vizyonu çerçevesinde ki; stratejik planlarını;  yerli ve milli siyasi aktörler ile kurmaya ve oynatmaya devam edecektir!

Siyaset arenasında ki; Küresel kirli plan ve küresel ekol temsilciler dönemi, bu topraklarda tamamen kapanmıştır! Bizden hatırlatması!

Devleti;  ancak devlet aklı yönetir; siyasi partiler değil!  Devlet ile hükümeti asla karıştırmayın ve kıyaslamayın! Devlet;  devleti – ebed – müddet – devam ülküsü çerçevesinde, küresel şartlara matuf stratejik politikaları belirler!

Mezkûr stratejik politikaları hayata geçirecek bir siyasi parti ve kadroyu; dün olduğu gibi bugün de,  iktidara taşır fakat vatandaş sadece oy verdiği ve desteklediği lideri ve parti görmeye devam eder!

Siyaset başka bir şey! Parti başka bir şey! Parti başkanı başka bir şey! İktidar veya hükümet olmak başka bir şey! Devlet, Devlet Aklı ve Devlet Yönetimi ise başkaca bir şeydir!

Anlayana! Anlamak isteyene! Kalpleri vardır, kavrayamazlar! Gözleri vardır,  göremezler! Kulakları vardır,  işitemezler! Olay ve olgulara; makam – mevki – kadın – para, iktidar, güç  ve dünyalık çıkar çerçevesinden bakan ve beslenenler;  göremez, işitemez, düşünemez, akıl edemez ve kavrayamaz!

Sonsuz Kudret ve Hikmet Sahibi Yüce Allah;  akıl etmeyecek misiniz, düşünmez misiniz, ne zaman akıl edeceksiniz, aklınızı kullanmayacak mısınız, ne zaman düşüneceksiniz,  artık akıllanmayacak mısınız ve akıl etmez misiniz, şeklinde sürekli olarak neden sormaktadır?

Diriliş ve Kurucu İrade Temsilcileri Geliyor!

Geçtiğimiz günlerde, ulusal bir gazetede köşe yazarlığı yapan kişi;  Millet, CHP’yi asla iktidar yapmayacak! And olsun, and olsun, and olsun! Çünkü CHP milletin değerlerine düşmanlık yapıyor! Milletimiz, CHP’yi, yaklaşık yüz yıldır iktidara getirmiyor! CHP, bu gidişle,  yüz yıl daha iktidar olamayacak!

Marjinal bir harekete dönüşerek tarihe gömülecek! İşçi Partisi, TKP/ML gibi marjinal bir hareket olarak kalacak! Hatta DHKP-C gibi şiddeti bir araç olarak kullanan bir örgüte bile dönüşebilir!  CHP, bu haliyle PKK ve DHKP-C gibi bir terör hareketine bile dönüşebilir! Gidiş, o yöne doğru gidiyor!

CHP, Kemal Kılıçdaroğlu ile birlikte, Cemevi Halk Partisi, oldu adeta! Alevi kardeşlerimizi istismar eden, kullanan bir Cemevi partisine döndü! HDP (PKK) de aynı şekilde! Adeta bir Cemevi Partisi! İki taraf da Alevileri bir araç olarak kullanıyor, şeklinde ifadelere yer vermiştir!

Ulusal bir gazetede ki köşe yazarının mezkûr ifadeler kullanması ne kadar doğrudur, bilemiyorum! Bu kadar tarafgirlik veya bağnazlık neyin açıklaması olabilir? Takdir ve yorumları okuyucuya bırakmanın yerinde bir karar olacağını düşünüyorum!

Siyasette ve özellikle de, bizim gibi ülkelerde ki siyasette keskin ve net ifadeler kullanmak çok doğru ve yerinde bir davranış şekli olmadığını düşünüyorum! Siyasette,  iki + iki hiçbir zaman dört etmez! Bazen dört, bazen beş ve bazen de üç ettiğine şahit oluruz!

Millet, CHP’yi asla iktidar yapmayacak! CHP, milletin değerlerine düşmanlık yapıyor, derken yazarın elinde, kesin ve net olarak,  nasıl belge veya bilgiler vardır? Bilemiyorum!

Millet, CHP’yi yaklaşık yüz yıldır iktidara getirmiyor! CHP, bu gidişle, bir yüz yıl daha iktidar olamayacak, nasıl bir ifade şeklidir?  Fen bilimlerinde olduğu gibi sosyal bilimlerde kesin bilgi ve belgeler ile nasıl konuşabiliriz? Nasıl bir sosyal deney yapmış olabilir ki?

Karşımızda ki insan ve insan toplulukları! Ne zaman, nerede ve nasıl davranacağı ile ilgili elimizde kesin ve net bilgi ve bulgular mı vardır? Velev ki vardır! İnsan denilen varlık; etten, sinirden ve kemikten yaratıldığını asla unutmayalım! Ne yapacağı hiç belli olmaz!

Peki, gaipten ve gelecekten haber alan dostlarımız olabilir mi? Neden olmasın?  Yoksa dün Allah ile görüştüğünü,  gaipten ve gelecekten haber getirdiğini iddia edenlerin takipçileri halen köşelerde etkin ve aktif olarak var mıdır? Neden olmasın?

Gaip ve özellikle de gelecek hakkında bilgiler sadece Hz. Allah indindedir!  Gaip ve gelecek hakkındaki bilgileri Sonsuz Hikmet ve İlim sahibi Allah’ın takdirindedir! İnsanoğlu bunları bilemez! Kesin bilgi olarak konuşamaz ve ifade edemez! Sadece öngörü ve tahminde bulunabilir! Ya tutarsa şeklinde! Tutmayabilir! Tutma olasılıkları tabii ki olabilir!

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bir ifadesinde, partinin içini temizlediklerini ve toplum ile helalleşme vaktinin geldiğini vurgulamıştır! Peki, partinin içi, nasıl ve kimlerden temizlenmiştir? Bu temizlik, neden ve nasıl olmuştur? Ehline malumdur! CHP, kimler ile nasıl helalleşecektir? Böyle bir helalleşmenin sonuncunda neler olacaktır? Dedik ya, ehline ve ehlince malumdur!

Yazılarımda sürekli olarak; toplumsal barış ve huzur, yeniden kalkınma ve refah için kurucu kodlara ihtiyaç olduğunu vurgulamaya çalışıyorum! Siyaset ve siyaset yapanların tek hedefi iktidar olmak ve iktidarda uzun süreli kalmak olduğundan kaynaklı,  son dönemde; toplum katmanlarının çok fazla ayrışması ve yarılmasına sebebiyet veren tavır, söz, konuşma ve ifadeler sergilenmiştir!

Bugün yeniden tüm farklılıklarımızla beraber kucaklaşmaya ve bir olmaya, her zamankinden çok daha fazla ihtiyacımız bulunmaktadır! Bu kucaklaşmayı da kurucu irade temsilcileri maharetiyle kurucu kodlar üzerinden ancak başarabiliriz! Adalet, ehliyet, liyakat ve hakikat temelli bir kucaklaşma!

Kemal Kılıçdaroğlu; çok daha gerilere gitmeden, bir Selçuklu – HORASAN torunu;  DİRİLİŞ ve KURUCU İRADE temsilcisi;  Devlet ve Millet olarak yeniden şahlanış adına; Kuvey-i Milliye Ruhu ve KADİM KURUCU KOD; lideri, aktörü, öncüsü ve önderi olduğunu da hatırlatmak isterim!

Eczacı Kalfası Yetiştirme Programı!

Meslek; insanın yaşamını sürdürebilmek için icra ettiği ve genellikle yoğun bir eğitim, çalışma, bilgi birikimi, seçilen mesleğe bağlı olarak yetenek geliştirmeyi gerektiren ve tüm bu sürecin sonunda kişilerin kazandığı unvanın adıdır!

Genellikle her meslek, o mesleğin etik değerlerini, gelişimini, lisanslanmasını ve diğer insanlar nezdinde tanınmasını sağlayan profesyonel kuruluşlara sahiptir! Yeryüzünde binlerce meslek bulunmaktadır!  Ülkemizde resmi olarak tanımı yapılmış 600 civarında meslek vardır!

Mesleki Yeterlilik Belgesi, Mesleki Yeterlilik Kurumu (MYK) tarafından belirlenmiş mesleklerde bireylerin belirtilen şartları karşılamaları halinde sahip olabilecekleri bir belgedir!

Mesleki Yeterlilik Belgesi; tabiplik, diş hekimliği, hemşirelik, ebelik, eczacılık, veterinerlik, mimarlık (Avrupa Birliği’nde otomatik tanınma kapsamında yer alan meslekler), mühendislik mesleği ile en az lisans düzeyinde öğrenimi gerektiren ve mesleğe giriş şartları kanunla düzenlenmiş olan meslekleri kapsamaz! Bu sıralanan mesleklerin dışında kalan tüm meslekler için mesleki yeterlilik belgesi geçerlidir!

Mesleki Yeterlilik Belgesi;  meslekteki bilgi ve becerilerini resmi olarak belgeleme şansına sahip olmaktadır! Bir meslekte mesleki yeterlilik belgesi almak isteyen kişi, o meslekte Mesleki Yeterlilik Kurumu tarafından yetkilendirilmiş bir belgelendirme kuruluşuna başvuru yaparak belge alabilir!

Geçtiğimiz günlerde, bir Eczacı Odası Başkanı;  teknik bilgi ve beceri isteyen işlerden biri olan eczacılık sektöründe de diğer meslek dallarında olduğu gibi ara eleman yetersizliği yaşandığını ve bu sorunun çözümü için harekete geçtiklerini, ifade etmiştir!

Eczacı Oda Başkanı ile birlikte yürütülecek olan eğitim programının başında ki üniversite rektörü;   bireye iş hayatında belirli bir meslekle ilgili bilgi, beceri ve iş alışkanlıkları kazandıran, iş dünyasına entegrasyonunu ve kişiliğini geliştirmeyi mümkün kılan mesleki eğitimlerin, ara eleman yetiştirilmesinde büyük önem arz ettiğini, bundan dolayı Üniversite ile Eczacı Odası’nın, sosyal sorumlulukları çerçevesinde,  bir ilke imza atarak ECZACI KALFASI YETİŞTİRME PROGRAMI hazırladıklarını, vurgulamıştır!

ECZACI KALFASI YETİŞTİRME PROGRAMINA başvurular için; Lise ve iki yıllık meslek yüksekokulu mezunları için önemli bir fırsat oluşturacağı! Programın ön kayıtları müracaatlar akabinde gerekli inceleme ve yetenek sınavlarından sonra 40 kişiye kadar olacak eğitim grubu için kesin kayıtlar yapılacağı! Müracaatlar, doğrudan Eczacı Odası’na yapılacağı, ilan edilmiştir!

Bünyesinde Eczacılık Fakültesi olmayan bir Yüksek Öğretim Kurumu, nasıl Eczacılık eğitimi verebilecektir? Yoksa taşımalı bir EĞİTİM sistemi uygulanacaktır!  Böyle bir Eğitim programının hedefi nedir? Bir Eğitim programı sadece PARA kazanmak için mi yapılmaktadır? Birey, dört veya beş yıl, bir MESLEK edinmek için neden dirsek çürütsün; kısa yoldan MESLEK edinmek varken! Yüksek Öğretim kurumları ARA ELEMAN yetiştirmek için KURS adı altında ki işlere girmek zorunda mıdır?  Yüksek Öğretim kurumları, başkaca isimler altında neden kurs düzenlemektedir? Sosyal sorumluluk alanında yapacak başkaca proje mi kalmamıştır? Yüksek Öğretim Kurumları yani ÜNİVERSİTELER, devletin ve milletin kalkınması adına asli işleri;  sadece EĞİTİM – ÖĞRETİME ve ARAŞTIRMA – GELİŞTİRMEYE odaklanmalıdır?

Üniversite;  gerçekleri arayan, bilim üreten ve bilim yayan, en üst düzeyde araştırma, geliştirme ve eğitimin yapıldığı kurumdur!  Fonksiyonel ve fiziksel olarak çağın gerisinde kalamaz, topluma yön verir ve toplumda itici güç rolü üstlenir!  Günlük siyasetin dışında, özerk yapısı ve politika üstü kurumlar olmalıdır!

Üniversite; bilimsel ve saha çalışmalarının yapıldığı,  bilimsel ve uygulanabilir makalelerin yayınlandığı, ulusal ve uluslar arası ölçekte patentlerin alındığı, reel sektörde üniversite ismi ile aranan başarılı öğrencilerin mezun olduğu, ülkesi ve bulunduğu şehre; sosyal, kültürel, bilimsel ve ekonomik katkının olduğu kurumlar olarak, bilinmektedir!

Eczacı Kalfası Yetiştirme Programını düzenleyen diğer üniversitelerde, başvuru için aranan özellik ve şartlar şöyledir! Sağlık Sektörü Çalışanları;   hastaneler, poliklinikler, doktor uygulamaları, diş hekimi ve ortodontist uygulamaları, eczaneler, diyaliz merkezleri, evde sağlık hizmetleri, uzun süreli bakım merkezleri ve yaşlı bakım evleri vb. hastalara doğrudan bakım sağlayan kuruluşlarda çalışan ve çalışmak isteyen kişiler! Sağlık bölümlerinden mezun kişiler!  Sağlık bölümlerinde öğrenci konumunda olan kişiler! 

Türkiye Cumhuriyeti Devleti Olmadan Olmaz!

Dünyanın çok önemli araştırmacı ve tarihçilerin ifadelerine göre; Dünya insanlık tarihinden, Türkleri çıkardığımız zaman, geriye tarih adına hiçbir şey kalmayacaktır! Demek ki Türkler olmadan tarih yazılamaz!  Yazmaya kalkanlar da, sürdürülebilir bir barışı elde edemez!

Bugün, yeni bir tarih yazıldığına göre! Tarihteki değişim, dönüşüm benzeri, yenidünya sistematiğinin kurulmakta olduğu sancılı günlerden geçmekteyiz!  Tabii ki değişim, dönüşüm ve özellikle de yenidünya düzeni sancılı olacaktır!

Dünya tarihine kabaca baktığımızda, devletler ve insanlık zaviyesinden, her yüz yılda büyük dönüşüm, değişim, savaşlar ve yeni dizayn operasyonuna şahit olmaktayız! Neden acaba?

Bu değişim ve dönüşümü çok iyi okuyan, stratejik ve taktik tedbirlerini alan devlet ve milletler, devamlılıklarını koruma adına,  sürdürülebilir bir konum ve durumda olmuştur! Aksi halde tarih olursunuz! Tarihin tozlu raflarında yerinizi alırsınız! Yani oyun kuran değil figüran olursunuz! Türk Devleti, hem oyun kuran ve hem de tuzakları bozan konumundadır!

Türk Devleti,  stratejik konumundan kaynaklı, yaşanmakta olan sancılı değişim, paylaşım, plan, dönüşüm ve yenidünya düzeninin, yüz yıl önce olduğu gibi ana merkezi, karargâhı ve katalizörü bir durumdadır! Türk Devleti olmadan yeni düzen asla kurulamayacaktır!

Türk devleti ve Türk milleti olarak ekonomik sıkıntı ve imtihan karşısında tarihi hedefler ve kızıl elma ülküsünden vaz mı gececeğiz? Asla! Bir yüz yılı daha ‘gılı guyş’ ile heba edemeyiz!

Beyler, sakin olalım! Aç mezarı yoktur! Kara gün kararmaya devam etmeyecek! Karamsarlık ile de bir yere varılamaz! Kara günlerin ardından aydınlık, refah ve müreffeh dolu günler çok yakındır!  Sadece kuruluş dönem kodlarına ihtiyaç vardır! Elbette ki bugün de, horasan erleri ve kurucu irade temsilcileri maharetiyle, yeni bir kuruluş ve şahlanışın eşiğindeyiz!

Millet olarak, bir ve beraber olmak, kenetlenebilmek için her bir olay ve olguyu fırsat kabul etmeliyiz! Aksi halde dönüşü ve çıkışı olmayan bir yola girebiliriz! Aksi halde, Bölgemizdeki devlet ve vatanları parçalanan, yok edilen ve vatandaşlarının da hayatları karartılan milletlerden ders, hisse ve ibretler çıkaralım!

Türkiye Cumhuriyeti Devleti Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan; 73. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu toplantısında; BM Güvenlik Konseyi, veto hakkına sahip BEŞ üyenin çıkarlarına hizmet eden, zulümlere seyirci kalan bir yapıya bürünmüştür! Dünyanın düzenini sağlayacak olan adalettir! Her şeyden önce, dünyanın düzenini, kurtuluşunu ve mutluluğunu sağlayacak olan adalettir! Hazreti Mevlana; Adaleti, Bir şeyi yerli yerine koymak, yani hakkı sahibine vermek olarak tanımlıyor! Birleşmiş Milletleri zulmün değil adaletin kaynağı haline getirmek istiyorsak, üzerimize düşen görevlere daha sıkı sarılmalıyız, ifade ve vurgularının, Türk Devlet Aklı riyasetinde; Kadim Türk Medeniyet kodlarının dışa vurumu ve Türk demenin;  Adalet Ehli ve Adalet dağıtan, Hakikat ehli ve Hakkaniyete riayet eden, mazlum milletlerin de hamisi olduğu, dünya insanlığının barışı ve huzuru adına, mezkûr değerleri önceleyen kurumlara ihtiyaç olduğu,  bugün için ne kadar aciliyet kesbettiğini aşikâr olarak görmekteyiz!

MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli;  Başkalarının senaryolarıyla oyalanacak vaktimizin olmadığının farkındayız! Dünyanın mazlum ülkeleri ve yardım eli bekleyen insanlık umut aramaktadır! Asırlar öncesinde olduğu gibi devletimizin küresel güç olması için yeni bir imkân doğmuştur! Bu imkânı heba edemeyiz, tarihin sunduğu fırsatlara sırt dönemeyiz! Böylesi bir uyanış ve silkiniş, hürriyete, paylaşmaya, hakkaniyete hasret insanlık için Türkiye’mizi bir kutup başı yapacaktır! Cumhuriyetimizin 100. yılı 2023 yılında “Lider ülke Türkiye’ye”, ardından ise çağ kapatıp çağ açan İstanbul’un Fethinin 600. yılı olan 2053 yılında “Süper Güç Türkiye’ye” ulaştıracaktır! Biliniz ki, ülkümüz budur, ifade ve vurgularının, 1. ve 2. Dünya savaşlarından sonra kurulan uluslar arası kurum ve kuruluşların İFLAS ettiği ve dünya insanlığının BARIŞ – HUZUR ve ADALETİ adına TÜRK’ÜN Adalet – Hakkaniyet mefkûresi,  Türk Devletinin riyasetinde, etkin ve aktif olarak içinde olduğu, mezkûr kurumlara acilen ihtiyaç olduğunun ayan beyan dünya insanlığına haykırışıdır! Tabii ki Anlayana! Köre ve Sağıra değil! Aklını ve ruhunu kiraya vermişler, Türk’ün mezkûr mefkûresini idrak edemez!

Elveda; Ey Şehri Ramazan!

Ramazan;  başı rahmet, ortası mağfiret ve sonu da cehennem azabından kurtuluş ayıdır! Rahmet ve Mağfirete erişebilen kurtulanlardan olabilmek dileklerimle! Müminler olarak böyle iman eder ve böylece de amel ederiz! 

Ramazan; Kuran, tefekkür ve paylaşma ayıdır! Hayatımızın her anında Kuran ile yaşamayı ve tefekkür halinde olmamızı gerektirir! Aksi halde dünya hayatı insan için sadece bir yarıştan ibarettir!  Makam – Mevki ve Mal biriktirme, yığma ve sayma yarışı!  Peki, nereye ve ne zamana kadar?

Sonsuz Kudret Sahibi Yüce Allah; tutmuş olduğumuz oruçları,  kılmış olduğumuz teravihleri, Kuran tilavetlerini, tüm ibadetleri, sadaka, fidye, infak ve fitrelerimizi kabul eylesin! Yüce Allah; Ramazan ayının manevi havasından ziyadesi ile istifade ettiği kullarından olmayı cümlemize nasip eylesin! Âmin!

Ramazan;  paylaşmanın, sevginin, huzurun, birlik ve beraberliğin tesisine imkân vermektedir! Dünyada yaşanan kaos, insanların umutlarını tüketmektedir! Şiddet, terör, ülkelerin işgali, insanoğlunun acımasızlığı, sosyal dengenin alt üst olması, maddi değerlerin ön plana çıkması ve hazzın en üstte oturması, insanların geleceğe dair umudunu bitiriyor!

Ramazan sadece aç kalmak değildir! Ramazan, sadece ibadet mevsimi de değildir! Ramazan, kendimize dönme, kendimizi ve çevremizi fark etme, Yüce Allah’ın lütfü ve inayeti karşısında insanın aciz olduğunun farkında olmaktır!

Ramazan ayının son günlerini, rahmet- mağfiretin yeryüzüne indirildiği vakitlerini idrak ediyoruz!  Maddi bayrama eriştiğimiz gibi Cennet Bayramı, Beratını da alan kullarından olabilmek ümidiyle!

Dün, Bin ayda daha hayırlı olan KADİR gecesini ihya ve idrak ettik! Allah yapmış olduğumuz ibadetleri makbul eylesin!  Ertesi gün, Arife!  Bayramdan önce ki güne verilen isim! Bu gün, Bayram’da, eş ve dost ziyaretlerindeki ikramlar için alışveriş yapılır ve evlerimizde de tatlı bir telaş vardır; Sarma, tatlı, börek vb. hazırlıklar gibi! 

Arife gününün en büyük özelliği, gelenek haline gelen Kabir ziyaretleridir! Ahrete intikal etmiş; Anne, baba ve tüm akraba-ü taallukat için Dualar edilir! Sonsuz Kudret Sahibi Allah’tan Ramazan ayı hürmetine günahlarımızın AF ve mağfiret olunması için yalvarılır, yakarılır ve niyaz edilir! 

İnsanoğluna, ölümü ve ahreti düşündüren – hatırlatan en güzel vesile, kabir ziyaretleridir! Hz. Peygamber (sav ) efendimiz; Ölümü çokça hatırlayın! Çünkü ölümü hatırlamak, insanı; günahlardan arındırır, dünyaya karşı zahit kılar! Eğer zenginken ölümü düşünürseniz, sizi zenginliğin afetlerinden korur! Fakirken tefekkür ederseniz, hayatınızdan memnun olmanızı sağlar, buyurmaktadır!

Dünya hayatının geçici olduğu, bir gün her yaşayan fani gibi bizlerin de bu fani âlemi terk edeceği tefekkürü ile bireysel olarak dersler çıkarılmaya çalışılır! Kul için dünya hayatındaki her şey ama her şey sadece bir uyanma, bir tefekkür ve bir tezekkür vesilesi olduğunu buyurmaktadır, Sonsuz Kudret Sahibi Hz. Allah! Anlayana! Anlamak isteyene! Görene!

Bu Ramazan ve her Ramazanı,  son Ramazan ayımız olarak idrak edebilmeyi!  Ramazan ayını her bir manası ile de huzur ve huşu içinde idrak ettiği! Nuru, Feyzi, Rahmeti ve Bereketinden ziyadesi ile müstefit olduğu kullarından eylemesini dilerim!

Daha nice Ramazan aylarına da Sağlıklı bir şekilde erişebilmeyi nasip eylesin! Ramazan Bayramımız Mübarek olsun! Tüm eş –  dost ve sevdiklerimizle, birlik ve beraberlik içinde, Huzur Dolu Bayramlar! 

Elveda ey Şehri Ramazan elveda!  Elveda ey Şehri Kuran elveda!

On bir aylık yoldan geldin! Müminlere rahmet oldun! Asilere azap oldun!

On bir ayın sultanısın! Dertlilerin dermanısın! Hakk’ın bize ihsanısın!

Elveda ey Şehri Ramazan elveda! Elveda ey Vahyi Mübarek elveda! Elveda ey Şehri Rahmet elveda! Elveda ey Mübarek Ramazan elveda! Elveda ey Kuran ayı elveda!