Dünya Üniversite Etki Sıralaması ve Konya Üniversiteleri!.

Times Higher Education, dünya genelindeki üniversitelerin etki sıralamasını belirleyen, Impact Rankings / Etki Sıralaması – 2021 listesi geçtiğimiz günlerde açıklandı! Listenin zirvesinde İngiltere’den bir üniversite yer alırken, Türkiye’den hiçbir üniversite ilk 100’e giremedi! Neden acaba?!

THE Impact / Üniversite Etki Sıralaması,  üniversiteleri sosyal ve ekonomik etkileri bazında sıralayarak sürdürülebilirliğe yaptıkları katkı üzerinden değerlendiriyor! Bu katkıyı  da Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerini temel alarak ölçüyor!

Sürdürülebilirlik konusunda bilgi üretmeyi ve yaymayı, farkındalık yaratmayı, disiplinli ve disiplinler ötesi ortama katkıda bulunmayı amaçlayan bu bağlamda akademik olarak sürdürülebilir kalkınmayı hedef alırken tüm katılımcı ve paydaşlar arasında sürdürülebilir yaşam tarzı oluşturacak bir üniversite modelinin geliştirilmesi hedefleniyor!

Times Higher Education, dünya genelindeki üniversiteleri Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri kapsamında değerlendirerek bir liste oluşturmaktadır! 94 ülkeden 1.115 üniversitenin bulunduğu Üniversitelerin Etki Sıralaması  / Impact Rankings – 2021 olarak adlandırılan listenin oluşturulmasında dört ana başlık;   Araştırma, Yönetim, Sosyal Yardım ve Öğretim baz alınmıştır!

Impact Rankings / Üniversitelerin Etki Sıralaması – 2021 Dünya listesindeki ilk 10 üniversite;  Manchester Üniversitesi,  Sidney Üniversitesi,  RMIT Üniversitesi,  La Trobe Üniversitesi,  Queen’s Üniversitesi,  Aalborg Üniversitesi,  Wollongong Üniversitesi,  Cork Üniversitesi,  Arizona Eyalet Üniversitesi,  Auckland Üniversitesidir!

Impact Rankings / Üniversitelerin Etki Sıralaması – 2021  Türkiye listesinde ki 37 üniversite; Aldullah Gül Üniv., Bahçeşehir Üniv., Hacettepe Üniv., Koç Üniv., ODTÜ, Özyeğin Üniv., Ankara Üniv., Boğaziçi Üniv., Erciyes Üniv., İstanbul Bilgi Üniv., Atatürk Üniv., Atılım Üniv., Çukurova Üniv., Ege Üniv., Gazi Üniv., Gaziantep Üniv., İstanbul Aydın Üniv., İstanbul Gelişim Üniv., İzmir Ekonomi Üniv., Kadir Has Üniv., Sabancı Üniv., Tokat Gaziosmanpaşa Üniv., Yeditepe Üniv., Anadolu Üniv., Beykent Üniv., Eskişehir Osmangazi Üniv., Haliç Üniv., İstanbul Medipol Üniv., İstanbul Teknik Üniv., İstinye Üniv., İzmir Teknoloji Üniv., Karabük Üniv., Marmara Üniv., Yakın Doğu Üniv., Ondokuz Mayıs Üniv., Sakarya Üniv. ve Türk Hava Kurumu üniversitesidir!

Impact Ranking /  Üniversite Etki Sıralaması – 2021 Türkiye sıralamasına;  1992 yılında kurulan Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi,  1993 yılında kurulan Eskişehir Osman Gazi Üniversitesi, 2007 yılında kurulan Karabük Üniversitesi ve 2010 yılında kurulan Abdullah Gül Üniversitesi listeye girebiliyorken, 1975 yılında ülkemizde ilk on beş üniversiteden biri olarak kurulan, bünyesinden altı adet üniversite çıkarmış ve hamiliği de üstlenmiş köklü bir eğitim kurumu Selçuk Üniversitesini göremiyoruz! Neden acaba?

Ya da  Konya’daki üniversite yönetimlerinin böyle bir dert ve kaygısı yok mudur? Yoksa Konya’daki üniversite yönetimleri, ehliyetsiz ve liyakatsiz,  onun – bunun – şunun zübük oğlu ve kızına, aş ve iş bulmakla, makam – mevki ve rant dağıtmakla meşgul müdür?  Tabii ki böyle bir durumda, araştırma, geliştirme, eğitim, kurum ve marka itibarı ve itibar yönetimine vakit ve enerjileri kalmayacaktır!

2015 yılında Birleşmiş Milletler Genel Merkezinde gerçekleştirilen,  BM Sürdürülebilir Kalkınma Zirvesinde; insanlık için kıtlık ve yoksulluğu sona erdirmeyi! Gezegenimiz için doğal kaynakların sürdürülebilir şekilde kullanmayı ve küresel ısınma ile mücadeleyi! Toplum için ekonomik, teknolojik ve sosyal değişimlerle dönüşen refah düzeyini tekrar dengelemeyi! Şiddet ve korkuyla mücadele için barış ortamını sağlamayı, tüm bu parçaları bir araya getirecek olan ortaklıkların kurulmasını teşvik etmeyi amaçlayan tasarı 193 ülkenin ortak imzası ile kabul edilmiştir!  Birleşmiş Milletler 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerinden üniversite ve yükseköğretim zaviyesindeki kriterlerden bazıları şunlardır!

Sağlıklı Bireyler; Herkes için her yaşta sağlıklı bir yaşam sağlamak ve esenliği desteklemek! Üniversiteler,  kendi personeli ve öğrencilerinin sağlığını gözetlediği gibi aynı zamanda temel hastalıklar ve sağlık hizmeti koşullarını iyileştirmeye yönelik araştırmalar yapmak, sağlık sektörünün ana sorunlarına destek unsuru oluşturabilecek çözümler üretmek!

Kaliteli Eğitim; Herkes için kapsayıcı ve adil, nitelikli bir eğitim sağlamak ve yaşam boyu öğrenim fırsatlarını özendirmek! Üniversiteler, okul öncesi eğitimden, yaşam boyu öğrenime uzanan eğitim yolculuğunda katkıda bulunacak araştırmalar yapmak ve bu konuda araştırmayı destekleyecek nitelikte bir yapıya sahip olmak!

İstihdam ve Ekonomik Büyüme; Herkes için kapsayıcı, sürekli ve sürdürülebilir ekonomik büyümeyi, tam ve üretken istihdamı ve insana yakışır işleri desteklemek! Üniversiteler, eğitim gören öğrencilerin istihdama kazandırılmasına destek olmak, ekonomide büyümeye ve istihdama katkıda bulunacak politikaların üretilmesine akademik ölçekte katılım göstermek!

Sanayi, İnovasyon ve Altyapı; Dayanıklı altyapıların inşa etmek, kapsayıcı ve sürdürülebilir sanayileşmenin desteklenmesi ve yenilikçiliğin güçlendirmek! Üniversiteler, inovasyon merkezleri kurması ve teknoloji girişimciliğini desteklemesi, patent sayılarını çoğaltması veya çoğaltılmasına yönelik teknokentler inşa etmesi! Üniversite sanayi işbirliğinin artırılmasına yönelik çalışmaları desteklemesi, üniversitelerin sanayi işbirliğinden elde ettiği gelirleri artırmak!

Eşitsizliklerin Azaltılması; Ülke içerisinde ve ülkeler arası eşitsizlik unsurlarının azaltılması! Üniversiteler,  sosyal eşitsizliklere ilişkin araştırmaları artırması, ayrımcı politikalara gerek üniversite içerisinde gerekse toplum genelinde karşı çıkılması, azınlık grupların üniversite kadrolarında işgücüne veya eğitime katılımının teşvik edilmesi!

Sürdürülebilir Şehirler ve Topluluklar; Kentleri ve yerleşim yerlerini kapsayıcı, güvenli, dayanıklı ve sürdürülebilir hale getirmek! Üniversiteler, akıllı şehirciliği destekler nitelikte teorik ve pratik çalışmalara destek olmak, sürdürülebilirliğin sağlanmasına yönelik çalışmalar gerçekleştirmek, kültürel mirasın korunmasına yönelik topluma yön ve destek sağlamak!

Bilinçli Üretim ve Tüketim; Sürdürülebilir üretim ve tüketim kalıplarını benimsetmek! Üniversiteler, gerek üniversitenin gerekse bulunduğu toplumun kaynaklarını etkili bir şekilde yönetilmesine olanak sağlayacak bilinci geliştirmek ve bu yönde eğitici faaliyetlerde bulunmak!

İklim Değişikliğiyle Mücadele; İklim değişikliği ve etkileri ile mücadele etmek için acil olarak harekete geçmek! Üniversiteler, İklim değişikliğinin önlenmesine yönelik araştırmaları artırmak, toplum bilincinin aşılanmasına yönelik faaliyetler içerisinde olmak! Sivil toplum, kamu kurum ve kuruluşları ile iş birliği içerisinde olmak! İklim değişikliğinin yol açtığı çevresel etkilerin ölçümlenmesine yönelik araştırmalar gerçekleştirmek!

Sulh ve Adalet; Herkesin adalete erişimini sağlamak ve her seviyede etkili, hesap verebilir ve kapsayıcı kurumlar kurmak! Üniversiteler,  Hukuk alanında akademik çalışmaları herkes için adalet felsefesi ile gerçekleştirmek, bu çalışmaları uluslararası işbirlikleri ile desteklemek! Sulh ve adalet alanında kural koyucu mecralara danışmanlık sunmak ve topluma bu konudaki inisiyatiflerde yol göstermek!

Hedefler için Ortaklıklar;  Uygulama araçlarını kuvvetlendirmek ve sürdürülebilir kalkınma için küresel işbirliğine canlılık kazandırmak! Üniversiteler,  İyi pratiklerin yayılmasına destek olmak üzere ulusal ve uluslararası işbirlikleri artırmak! Farklı disiplinlerde gerçekleştirilen iş birlikleri ile multi-disipliner çalışma ortamına zemin hazırlamak!

Türkiye Üniversite Memnuniyet Araştırması ve Konya Üniversiteleri!.

Selçuk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Metin Aksoy, göreve geldiklerinin birinci yılı 24 Haziran 2021 tarihindeki basın toplantısında, üç bin üzerinde akademisyen ve yetmiş bin öğrencinin olduğu bir kurumda,  yazılım ve teknik alt yapı için milyonlar harcanmasına rağmen, online veya uzaktan eğitimin tam teşekküllü bir şekilde, aksamadan yürütülmesi ve uygulanmasının da kolay bir şey değil  – mümkün olmadığını ifade etti,  şeklindeki yazımıza istinaden tekzip gönderdiğini ve tekzip metnini de gazetede yayımladığımızı ifade etmeden geçmeyeceğim!

Aynı köşe yazımda, Marmara Üniversitesi, 3300 öğretim elemanı ve seksen bin öğrenci ile uzaktan ve online veya uzaktan eğitim, aksamadan ve her gün öğrencinin sabah saat sekizde bilgisayarın başına geçmek sureti ile nasıl başarmaktadır! Diğer üniversiteleri saymak istemiyorum! Amerika’nın yeniden keşfi talep edilmemektedir! Milletin geçtiği ve yaptığını Anadolu’daki üniversiteler neden yapamıyor, şeklinde bir yazı kaleme almıştım!

Geçtiğimiz günlerde, Türkiye üniversite memnuniyet araştırması – 2021 yayınlandı!  Araştırma, lisans düzeyindeki üniversite öğrencilerinden geri bildirimler toplamak sureti ile Yükseköğretim Sisteminin gelişimine katkı sağlamayı amaçlamaktadır! Üniversite öğrencilerinin deneyim ve memnuniyetlerini anlama, öğrenci deneyimini zenginleştirmek ve üniversiteleri daha öğrenci merkezli olma yolunda, yol gösterici olması açısından önemli olduğu ifade edilmektedir! 

Türkiye Üniversite Memnuniyet Araştırması  ( TÜMA – 2021 )  Pandemi döneminde, uzaktan eğitim temel alarak revize edilmiştir! Türkiye’deki üniversiteler;

  • Uzaktan eğitim sürecinde öğrencilerini öğrenme deneyimleri açısından memnun edebilmekte midir?
  • Kaliteli, erişilebilir ve kullanışlı bir uzaktan eğitim ve dijital öğrenme alt yapısına sahip midir?
  • Kurumun yönetimi ve işleyişi açısından öğrencilerin taleplerini hızlı ve memnuniyet verici düzeyde karşılayabilmekte midir?
  • Uzaktan öğrenme ortamları, imkân ve kaynaklar açısından zengin bir çeşitliliğe sahip ve yeterli midir?
  • Öğrencilerin kişisel gelişimini ve gelecekteki kariyerlerini destekleyebilmekte midir, sorularına cevap aranarak öğrencilerin üniversite deneyimleri hakkında geniş bir bakış açısı sağlanmaktadır!

TÜMA, üniversitelerin öğrenci deneyimleri ve memnuniyetlerini fark etmesi ve bu şekilde daha öğrenci merkezli bir üniversite anlayışının yerleşmesi açısından önemlidir! TÜMA -2021; 125 devlet ve 73 vakıf olmak üzere, 198 üniversitede öğrenim gören 42.353 öğrenciden kullanılabilir veri toplanmıştır!

Pandemi döneminde, uzaktan eğitim temel alınan araştırma, Yükseköğretim Sisteminin gelişimine katkı sağlamayı amaçlamaktadır! Araştırma sonuçlarını,  mezkûr yazımızdaki bir kelime ve kavramdan kaynaklı tekzip gönderen üniversite yönetimini,  sadece ve sadece işlerine odaklanmalarını! Ona – buna – şuna laf yetiştirmenin iletişim olmadığını! Hedefi ve amacı olmayan işlemlerden kaynaklı insanları mahkemelerde meşgul etmenin gereğinin olmadığını! Bünyesinden altı – yedi üniversite çıkarmış ve hamisi olan, araştırma sonuçlarına göre bünyesindeki üniversitelerden neden gerilerde olduğunu! Ülkemizde kurulan ilk on beş üniversite arasında ve köklü bir eğitim kurumunun özellikle Üniversite Memnuniyet araştırma sonuçlarında ki  ‘’ uzaktan eğitim,  akademik destek, kurum yönetimi ve kariyer desteği ‘’ konusunda nerelerde ve neden buralarda oldukları zaviyesinden, yorum yapmadan,  üniversite camiası ve kamuoyunun takdirlerine sunarım!

  • Üniversitelerin ‘Genel Memnuniyet’ sıralamasında, Konya’da bulunan üniversitelerin sıralaması şu şekildedir! Konya Teknik Üniversitesi – 18, KTO Karatay Üniversitesi – 63, Selçuk Üniversitesi – 87,  Necmettin Erbakan Üniversitesi – 90, Konya Gıda ve Tarım Üniversitesi -131. sıradadır.
  • Üniversitelerin ‘Öğrenim Deneyimi Tatminkârlığı’   sıralamasında, Konya’da bulunan üniversitelerin sıralaması şu şekildedir! Konya Teknik Üniversitesi – 20, KTO Karatay Üniversitesi – 53,  Necmettin Erbakan Üniversitesi – 75, Selçuk Üniversitesi – 95,  Konya Gıda ve Tarım Üniversitesi -136. sıradadır.
  • Araştırma sonuçlarına göre, Konya üniversiteleri Uzaktan Eğitim konusunda sınıfta kalmıştır! Üniversitelerin ‘Uzaktan eğitim Alt Yapı’  sıralamasında, Konya’da bulunan üniversitelerin sıralaması şu şekildedir! Konya Teknik Üniversitesi – 36, Konya Gıda ve tarım Üniversitesi – 45, Necmettin Erbakan Üniversitesi – 96, Selçuk Üniversitesi – 105,   KTO Karatay Üniversitesi – 108.sıradadır.
  • Üniversitelerin ‘Akademik Destek ve İlgi’  sıralamasında, Konya’da bulunan üniversitelerin sıralaması şu şekildedir! Konya Teknik Üniversitesi – 18,  KTO Karatay Üniversitesi – 53, Necmettin Erbakan Üniversitesi – 60,  Selçuk Üniversitesi – 100,  Konya Gıda ve Tarım Üniversitesi – 150.  sıradadır.
  • Üniversitelerin ‘Kurumun yönetim ve İşleyişinden’ Memnuniyet sıralamasında, Konya’da bulunan üniversitelerin sıralaması şu şekildedir! Konya Teknik Üniversitesi – 24,  Selçuk Üniversitesi – 68,   KTO Karatay Üniversitesi – 83, Necmettin Erbakan Üniversitesi – 117,  Konya Gıda ve Tarım Üniversitesi – 142.  sıradadır.
  • Üniversitelerin ‘Öğrenme İmkân ve Kaynaklarının Zenginliğinden’  Memnuniyet sıralamasında, Konya’da bulunan üniversitelerin sıralaması şu şekildedir! Konya Teknik Üniversitesi – 21, KTO Karatay Üniversitesi – 61,  Selçuk Üniversitesi – 74,   Necmettin Erbakan Üniversitesi – 98,  Konya Gıda ve Tarım Üniversitesi – 143.  sıradadır.
  • Üniversitelerin ‘Kişisel Gelişim ve Kariyer Desteği’  sıralamasında, Konya’da bulunan üniversitelerin sıralaması şu şekildedir! Konya Teknik Üniversitesi – 20, KTO Karatay Üniversitesi – 26,  Selçuk Üniversitesi – 71, Necmettin Erbakan Üniversitesi – 80,    Konya Gıda ve Tarım Üniversitesi – 163.  sıradadır.

Araştırma sonuçlarına göre tüm kategorilerde Konya Üniversiteleri arasında ilk sırlarda ki Konya Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Babür Özçelik ve ekibini tebrik eder, başarılar dilerim.

Kaynak; https://www.uniar.net/tuma

20 Temmuz Kuzey Kıbrıs Barış ve Özgürlük Bayramı!.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan,  20 Temmuz 2021 tarihinde, Kuzey Kıbrıs Barış ve Özgürlük Bayramına katılmak için KKTC’ye, gideceği açıklanmıştır!

TSK’nin 20 Temmuz 1974 tarihinde, Rumların, Kıbrıslı Türklere karşı uyguladıkları baskı ve zulme son vermek, Ada’ya barış getirmek amacıyla düzenlediği Kıbrıs Barış Harekâtı’nın üzerinden 47 yıl geçmiştir!  20 Temmuz, Kıbrıs Türkleri için var oluş mücadelesinin en önemli günlerinden biridir!  

Geçtiğimiz günlerde, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Ersin Tatar,  Kıbrıs Barış Harekâtı’nın üzerinden 47 yıl geçtiğini ve bu sürede çok önemli gelişmelerin yaşandığını, ülkenin şu an tanınmada bazı sıkıntıları olduğuna işaret ederek; Gün gelir o tanınma da gelecek! Şimdi önemli olan siyasetin pekişmesi ve gelişmesidir! Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti 1974’ten 47 yıl sonra 100’den fazla ülkeyle ticaret yapıyor! Her ülkeyle öyle veya böyle ticaret ilişkileri vardır! Mal alıyoruz ve mal satıyoruz, her türlü ilişki biçimi gelişmiştir ve bütün dünya ile temas içerisindeyiz,  ifade ve vurgularının, yenidünya sistematiği ve Kuzey Kıbrıs Türk Devletinin tüm dünya tarafından tanınması çerçevesinden manidar olduğunu düşünüyorum!

Pakistan Ankara Büyükelçiliği, sosyal medya hesabından bir paylaşım yaparak ‘Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne (KKTC) bir heyet göndereceğini ilan etmesi sonrasında, Yunan ve Rum basını panikledi! Pakistan; ‘Ya KKTC’yi tanırsa’ sancısı baş gösterirdi! Ersin Tatar’ın KKTC Cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından ülkenin ‘tanınması’ noktasında kardeş ve dost; Azerbaycan, Pakistan, Libya, Bangladeş ve Gambiya’dan adımlar gelebileceği yönünde değerlendirmeler yapılmaya başlandı!

Kıbrıs; Akdeniz’deki konumu nedeniyle tarih boyunca stratejik önemi ve 1571 tarihinde Osmanlı Devleti tarafından fethedilmiştir!  Üç yüzyıldan uzun süre Osmanlı toprağı olmuştur! Ancak, 93 Harbi’nde, Osmanlı’nın Ruslara yenilmesiyle her şey değişmiştir! İngiltere’nin desteğini almak isteyen Osmanlı Devleti, 1878’de Berlin Antlaşmasına göre, Ada toprağı Osmanlı’da kalacak ancak idari kontrol İngiltere’de olacaktır!

1974 harekâtına giden sürecin ilk adımları 1950’li yıllarda atılmıştır! Rumlar, Yunanistan’a katılmak için faaliyetlere girişmiş! Türkiye, Ada’da iki toplumlu Kıbrıs Devleti’nin kurulması için harekete geçmiş! Türkiye, Yunanistan ve İngiltere’nin yürüttüğü görüşmeler sonucunda, 1959 yılında, Türk ve Rum halklarının ortak yönetecekleri bir Kıbrıs Devleti’nin kurulması kabul edilmiştir! Varılan mutabakata göre Türkiye, Yunanistan ve İngiltere garantör ülke olacaktır! Kıbrıs’ta anayasal düzeni bozmaya yönelik herhangi bir girişimde, söz konusu üç devlete müdahale yetkisi verilmiştir!

Kıbrıs Barış Harekâtı, Türk Silahlı Kuvvetlerinin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde,  20 Temmuz 1974 tarihinde, başlattığı askeri harekât! Türkiye Cumhuriyeti Devleti, harekâtın Zürih ve Londra Antlaşması’nın 4. maddesine istinaden gerçekleştirdiğini savunmaktadır! Birleşmiş Milletler ve Avrupa Konseyi, bu harekâtı işgal olarak değerlendirmektedir! Neden acaba?

20 Temmuz 1974 tarihinde, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 353 sayılı kararında, Uluslararası güvenlik ve barış için ciddi tehlikeye yol açan ve bölge üzerinde olağanüstü infiale müsait bir ortam oluştuğundan Birleşmiş Milletler ciddi bir endişe duymaktaymış!  Yabancı askeri müdahaleye derhal son verilmeli, diyerek harekâta karşı olduğunu belirtmiş ve ateşkese çağırmıştır! 

Geçtiğimiz günlerde, Avrupa Parlamentosu (AP) Başkanı David Sassoli ve AB dönem başkanlığını yürüten Slovenya Başbakanı Janez Jansa, ortak basın toplantısında, Kıbrıs’ta iki devletli çözümü, asla ve asla kabul etmeyeceklerini yinelemiş! Neden acaba?

AB Komisyonu Başkanı Ursula Von Der Leyen, Türkiye Cumhuriyeti Devleti Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın 20 Temmuz tarihinde Kuzey Kıbrıs’a yapmayı planladığı ziyaret konusunda, Erdoğan ile bir telefon görüşmesi gerçekleştirdiğini ve planlanan ziyaret konusunda; Bu ziyaretin nasıl olacağı konusunda son derece hassas olduklarını! AB’nin iki devletli çözüm yönünde hiçbir şeyi asla ve asla kabul etmeyeceğini, çok net bir şekilde ilettim! Kendisi bizim yaklaşımımızı ve tutumumuzu biliyor, diyormuş! Bak sen! Aba altından sopa! Peki, efendim diyen bir Türk Devleti artık yoktur!

Geniş bir ekiple Kıbrıs’a gideceğini açıklayan Türkiye Cumhuriyeti Devleti Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, AB Komisyonu Başkanı Ursula Von Der Leyen’ın telefon görüşmesinde kendisinden Kıbrıs’ta sert mesajlar vermemesini istediğini belirterek;  Nasıl mesajlar vereceğimi de bana bildirirseniz, ben o metni orada okurum, dedim!  Bunlar kimin kim olduğunu hala öğrenememişler! Yahu ben bu milletin bir evladıyım! Sen, Erdoğan’ın ne zamandan beri talimatla konuşma yaptığını öğrendin! Biz, hakkımız ne ise hakkımızı söke söke alırız ve alacağız! Doğu Akdeniz ve Kıbrıs’taki petrol arama işlemlerimizi yürüteceğiz,  şeklindeki ifade ve vurgularının, 15 Temmuz hain işgal ve darbe kalkışma gecesinden itibaren, Kadim Türk Devlet Aklı denetiminde ki Türk Devletinin,  Türk Devlet Kodlarına dönmekte olduğu,  Ankara vizyonu ve Ankara kriterleri çerçevesinde ki beka ve bağımsız yürüyüşüne devam edeceğinin göstergeleridir!

Akademisyenin FİL Tarifi!.

Üniversitelerin farklı bölümlerinde ders veren ve alanı dahilindeki konularda araştırmalar yapan, bilimsel çalışmalar yürüten ve konusu ile ilgili deneysel çalışmalar hazırlayan, konferans, sempozyum ve panel gibi faaliyetlere katılmak sureti ile araştırma sonuçlarını, öğrencileri ve toplum ile paylaşan ve bilgilendiren kişilere akademisyen denir! Uygulamada hayal gibi görünse de!  Yani, Akademisyen, AKADEMİK FİLDİŞİ KULEDE oturan kişi değildir!

Günümüzde, kendi alanı ile ilgili bir medya kuruluşunda çalışmamış,  sektörde bir karşılığı olmayan, yazdıkları makale ve kitaplar okunmayan, atıf almayan, kağıt ve matbaa kokusunu almamış, haber nedir ve haber nasıl yazılır konusunu sadece kitaptan okumak ve anlatmaktan ibaret olduğunu ve köşe yazısının dahi ne olduğundan bihaber, iletişim fakültesi akademisyen ve kurum iletişim müdürlerine şahit olmaktayız! Neden acaba?

Siyasetçi ve onun – bunun – şunun yakını olmaktan başkaca bir özelliği olmayan zübük tipler, üniversitelerde dört duvar arasında, sektörden habersiz bir şekilde ders anlatmakta ve günlerinin dolmasını beklemek sureti ile doçent ve profesör olmaktadır! Zübük tiplere, adını sorsanız, sadece akademisyen kimliğini öne sürecektir!  

Bu tipler,  önce ve sonra da her daim akademisyendir! Eskilerin ifadesi ile bu tiplerin, kibrinden dübürü görünmez! Kişi,  önce insan ve sonra da bir meslek sahibi olmalıdır!  İşinin ehli, piyasadan haberdar ve öğrencilerini de reel sektöre dolu bir şekilde yetiştiren öncelikle de insan ve sonra da akademisyenleri her zaman takdir ederiz!

Bir köşe yazısının amacı, hedefi ve konu bütünlüğünden bihaber ve yazının tüm olarak mesajını anlamak, anlamlandırmak, yorumlamak ve idrakten yoksun kişiler, bir kelime ve kavram üzerinden, gerçeğe aykırı, haksız, asılsız ve temelsiz bir fırtına koparmaya çalışıyor! Neden acaba?

Peki, İletişim nedir? Kriz İletişimi nedir? Ya da bir kriz anında ki, İletişim ve Kriz İletişim çözümü ve teknikleri nedir?  Peki,  bu tiplerin korkuları mı vardır? Yoksa kaygıları mı? Ya da ehliyetsizlik ve liyakatsizlik, çapsızlık ve kifayetsiz muhterislik hallleri, mesleki yetersizlik ve eksiklerini kapatmaya mı çalışıyorlar? Neden olmasın?

Hz. Mevlana; Bir cümle, yeter sözden anlayana, destan yazsan fark etmez, laftan ve sözden anlamayana, diyor! Hz. Ali (ra); Söz ilaç gibidir;  Azı yaşatır ve çoğu da öldürür, buyurmaktadır! Neymiş efendim! Sözün ve lafın fazlası, ahmak ve sefihlere söylenirmiş! Hem akademisyen olacak ve hem de ahmak ve sefih!

Peki, akademisyen olduğunu iddia eden zübük tipler, ne zamandan beri  niyet okumaya başladı?! Böyle tiplerin akademisyenliği bırakması ve astrolog ya da falcı olmaları, hem kendileri ve hem de ülke adına daha kazançlı ve faydalı olacaktır!

Niyet okumak, kesin delillere dayanmadan ve kulaktan dolma bilgilerle bir kimse hakkında yersiz ithamlarda bulunmaktır!  Kulaktan dolma bilgilerle kişi hakkında ithamda bulunmak, hem yalan ve hem de iftiradır! Peki, bunu yapan eğitimli ve akademisyen olduğunu da iddia eden bir kişiye ne denir? Bilemiyorum!

Niyet okumak,  toplumsal ve bireysel ahlaki yozlaşmaya sebebiyet vermektedir!  Tedavi edilmesi gereken psikolojik hastalıklarından biridir! Niyet okumak, başkasının söz, yazı ve fiillerine, kendi ön yargı,  düşünce, beklenti ve fikirleri zaviyesinden bakıp ona göre değerlendirmek ve hükümler çıkarmaktır! İnsan gaybı bilemez ve başkasının kalbinden geçene yani niyetine muttali olamaz! Gaybı bilmek, sadece Sonsuz Kudret Sahibi Yüce Allah’a ait bir özelliktir!

Bir Hintli, hayatında hiç fil görmemiş insanların yaşadığı köye, bir fil getirir ve fili karanlık ahıra koyar!  Ertesi gün, fili köylülere gösterecektir! Fakat meraklı birkaç kişi hayvanı hemen görmek için karanlık ahıra toplanır!  Ancak ahır o kadar karanlıktır ki, fil gözle görülemiyor! Adamlardan hiçbiri de yanlarında mum getirmeyi akıl etmemiştir!  Göz gözü görmeyecek kadar karanlık ahırda, file ellerini sürerek onu tanımaya çalışır!

Birinin eline filin kulağı gelir; Fil, bir oluğa benzer, der!  Başka birinin eline ayağı gelir; Fil, bir direğe benzer, der!  Bir başkası da sırtını ellemiş ve Fil, bir taht gibidir, demiştir! Herkes neresini elledi ise fili ona göre anlatmaya başlar!  Bundan dolayı fili tarifleri de eksik ve farklı farklı olmaktadır!  Filin ayağına dokunanın tarifi doğru, fakat eksiktir! Kulağa dokunanın tarifi de doğrudur fakat o da fili yani bütünü tanımlamak konusunda eksik ve yetersizdir!

Bir haber, yazı ve olaylara sadece kendi dar penceresinden bakarak değerlendirmelerde bulunmak, öncelikle cehalet ve sonra da yanlış bir davranıştır! Eksik, yetersiz ve parça bilgi ile meselenin bütünü hakkında hüküm vermek, kolaycılığına kaçmaktır!  Bu tipler,  fili sadece kulağı veya hortumuyla tarif etmeye çalışan zavallı ve cahil kimselerin durumuna düşecektir!

Hz. Mevlana; Duygu gözü ancak avuca, ancak köpüğe benzer! Avuç bütün fili birden elleyemez ki! Denizi gören göz başka, köpüğü gören göz başka!  Köpüğü bırak da denizin gözüyle bak sen! Köpükler, gece gündüz denizden meydana gelir, onları deniz harekete getirir! Fakat ne şaşılacak şeydir ki, sen köpüğü görüyorsun da denizi görmüyorsun, buyurmaktadır! Anlayana! Anlamak isteyene! Kör ve sağır tabii ki anlamaz ve işitemez! Çünkü MÜHÜRLÜDÜR anlayışı ve KAPALIDIR kulağı!

Kafalarını Kuma Gömenler!..

Üniversiteler, ülkenin ihtiyaç duyduğu insan gücünü yetiştiren, kaynak ve kadrosuyla bilim ve teknoloji üreten, araştırmaları teşvik eden, toplumsal gelişmelere öncülük yapan ve bilimsel yöntemlerle her meseleye çözüm arayan kurumlardır!

Üniversiteler, bilgi üreten ve bilgiyi kullanabilecek insan yetiştiren kurum demektir! Üniversiteler,  üretilen bilginin topluma yayılmasını sağlamaktır! Üniversiteler, devlet ve millet adına, araştırma ve geliştirme,  bilim,  uygulama ve kalkınma demektir!  

Üniversite yönetimleri, toplum ve şehrin tüm dinamikleri ile ilişkili ve bağlantılı olmak zorundadır!  Üniversite yönetimlerinin çevresini kuşatan,  fitne –  fesat ruhlu kişiler ve iletişimin ne olduğunu anlamayan ve bilmeyen bir güruh ile bir yere varılamaz! Üniversite yönetimleri, sadece ve sadece üç beş siyasetçi veya siyaset yaptığını zanneden, yerelde ki ayak takımları ile iletişim halinde olmak zorunda, değildir!

Devletin kişilere bahşetmiş olduğu makamlar, kimseye babasından miras kalmamıştır! Devletin makamları, kibir ve ego tatmin yerleri değildir! Devletin makamları, asil millet ve evlatlarına sadece hizmet yerleridir! Devletin makamlarında temel olan hoş bir seda ve kalıcı eserler bırakabilmektir! Devletin makamları kimseye baki değildir!

Devletin makamlarına oturanlar, asla la-yüs-el değildir! Devletin makamlarına oturanlar, öncelikle açık, şeffaf, dürüst ve hesap verebilir olmak zorundadır! Basının görevi de, devletin makamlarına oturanlara,  kamu adına soru sormak ve cevapları da kaleme almaktır!

Üniversite yönetimleri ve tüm akademisyenler, ülkesi ve milletin geleceği ve kalkınması adına, aklı ve vicdanı hür olmalı ve göbekten bir yerlere asla bağlı ve bağımlı olmamalıdır!

Üniversiteler, araştırma – geliştirme, soru sorma ve sorgulama kültürünün öğretildiği kurumlardır! Mesleğinin gereği olarak, hakaret içermeden ve kamu adına soru soran bireyleri, kadı veya mahkemelerde, ya da başka şekilde, sindiremez ve yıldıramazsınız! Bu sokak çıkmaz ve buradan da bir yere varamazsınız!

Bir Gazeteci ve İletişimci olarak, kamu adına, kamuoyunu aydınlatmak,  kamu kurum ve kuruluşlarında ki işleyiş hakkında, kamuoyunda ki iddia, acabalar, sorular  ve istifhamlara cevap bulabilmek adına,  soru soran beş dakika ve soru sormayan da ömür boyu aptal olur ilkesi çerçevesinde,  elbette ki soruları olacaktır!

  • Yeni yönetim kadrosunu oluştururken, atamış olduğunuz tecrübeli bilim adamı yardımcı ile altı ay geçmeden yollarınızı neden ayırdınız? Siyasi gerekçeler, kaygılar, ilişkiler ya da siyasetin kural tanımaz başkaca baskı veya talepleri sebep olabilir mi?
  • Kurum envanterinde ki eğitim uçağının 9 Ocak 2020 tarihli ve 3377 sertifika numaralı Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünden alınan bir yetkilendirme belgesi var mıdır? 2500 metrelik, taşra ilçesindeki uçuş pistinden neden vazgeçilmiştir? Maden ocakları mevkiindeki 750 metrelik uçuş pisti neden tercih edilmiştir? Yoksa, bölgede birilerinin beleşe topladıkları arazileri değerlensin,  haksız kazanç ve rant elde etmesine de aracılık mı edilmiştir?
  • Kurum bünyesinde ki hastanenin,  şu kadar milyon borç ile devir alınan tarihte ki, hastane yönetim kadrosu şu anda nerededir? Bugün için yönetimde, etkin bir şekilde, görevlerine devam ediyorlar mı? Bu kişiler, tercih edilirken,  yine siyaset ya da yerel dinamikler veya başkaca kaygı ve baskılar ön planda mı tutulmuştur?
  • Geçmiş dönemde, görev süresi boyunca, dört defa konferans adı altında kuruma gelen,  kurumları denetleme zaviyesinden devletin en üst kurumunun başkanına,  kurumun tüm hesaplarının denk ve usulüne uygun ibaresi adına, yüklü miktarda neler hediye edilmiştir? Bu hediyelerin faturaları kurumda mevcut mudur? Mevcut ise gereğini neden yapmadınız?
  • Geçmiş dönemde, kurum olarak bağlı olduğunuz üst kurumun denetleme kurulundan gelen kişi ya da kişilere, denetlemenin salimen geçmesi adına,  ne gibi pahalı tablo ve hediyeler takdim edilmiştir? Bu hediyelerin faturaları kurum muhasebesinde mevcut mudur?  Mevcut ise gereği neden yapılmamıştır?
  • Kurum bünyesinde bir tane olan döner sermaye işletmesi, 32’ye neden çıkarılmıştır? Döner sermaye işletmesinin 32’e çıkarılmasının yasal, hukuki ve mantıklı bir gerekçesi var mıdır? Fizibilite çalışmaları yapılmış mıdır? Kuruma, bu süreçte ne kadar vergi ve ceza çıkmıştır? Bu cezaların kaldırılmasında, kim veya kimler, neden ve niçin, neler adına aracılık etmiştir?  
  • Birleşmiş Milletler; Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO), Hacı Bektaşi-ı Veli’nin vefatının 750. yıldönümü, Yunus Emre’nin 700. yıldönümü ve Ahi Evran’ın doğumunun 850. yıldönümü olması sebebiyle 2021 yılını bu isimleri anma yılı ilan etmiştir!
  • Tarihi ve köklü bir eğitim kurumu ve bünyesinden altı – yedi adet eğitim kurumunu da çıkarmış bir eğitim kurumu olarak, 2021 yılının merhum üç kişi hakkında ki anma etkinlikleri kapsamında,  ilgili kurum yönetimleri ile bir görüşmeniz ya da herhangi bir iletişim teması veya girişiminiz oldu mu?  Yoksa gerek mi görülmemiştir?

Geçmiş döneme ait şaibeli ya da sorunlu işler hakkında soruşturma neden açmadınız? Açılan bir idari soruşturma var ise sonuçlarını savcılığa neden bildirmediniz? Sonuçları hangi tarihte adalete teslim etmeyi ya da bildirmeyi düşünüyorsunuz?

Devlet, kanun, nizam, yönetmelik, adalet, hukuk ve hesap verebilirlik demektir! Adalet, hakkaniyet, hesap verebilirlik ve hukukun olmadığı durum ve kurumlarda, kaos ve karmaşa hakim olur!

Neymiş efendim! Eğer bir memleket ve kurumda, namus sahipleri, en az kötü insanlar ve fesatçılar kadar, sabırlı ve cesur olmazsa, o memleket ve kurumlar, mutlaka batarmış!

Mademki, çok namuslu ve dürüstsünüz, devlet ve millet adına, cesur olup gereğini neden yapmıyorsunuz? Yoksa karşılıklı restler ve yedeklerinizde de karşılıklı dosyalarınız mı bulunmaktadır? Sadece soruyorum!

Soru soran beş dakika, soru sormayan kişi de ömür boyu aptal olur ilkesi çerçevesinde, mesleki sorumluluk gereği,  kamu ve kamuoyu adına, yeniden ve tekraren bir daha soruyorum!  Somut durum ve tespitlere rağmen, gereğini neden yapmıyorsunuz?

Devlette, Liyakat ve Liyakat Kurumu!.

Liyakat, bir kişinin, kendisine iş verilmeye uygunluk durumu,  olarak tanımlanıyor! Yeterlilik ilkesi olarak da adlandırabileceğimiz ehliyet ve liyakat, verilen görevi başarı ile yapabilme yetisi şeklinde de ifade edilmektedir!

Liyakat, toplumda hak edenlerin devlet  kademesinde yer bulması, hem kamu ve hem özel sektörde idare erkinin, kayırma olmadan, bilgi, başarı, ehliyet ve yetenek kıstaslarına göre şekillenmesine olanak tanımaktadır!

Liyakat ilkesinin tesisi, Türkiye’de şeffaflık sisteminin sağlıklı işleyişi için atılması gereken adımların başında gelmektedir! Liyakat ölçütleri sağlandığı sürece yolsuzluk, usulsüzlük ve kayırmacılık gibi suçlarla baş edebilmek mümkündür!

Liyakat sahibi kişiler, devletin çeşitli kademelerinde yer almasının sağlanması adına, ilk işe alımlarda, ehliyet ve liyakat dışı uygulamaların önünün kesilmesi gerekir!

Kamu hizmetlerinin kesilmeden ve aksamadan yürütülmesi için devlet memuru, verimli bir işleyişi sağlayacak nitelik, ehliyet ve liyakatte olması, şarttır!

Anayasa’nın 70. maddesine göre, her birey,  kamu hizmetlerine girme hakkına sahiptir! Hizmete alınmada, görevin gerektirdiği ehliyet, liyakat ve niteliklerden başka hiçbir ayırım gözetilemez!

Kamu yönetiminde personel rejiminin sağlıklı ve istikrarlı olarak sevk ve idare edilmesinde en önemli mekanizmalardan biridir! Kamu personel sistemini düzenleyen 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 3. maddesi ile düzenlenmiştir!

Anayasa ve kanunda liyakat sistemine dair doğrudan açıklamalar bulunmasına rağmen bu durum, istenilen ölçüde uygulamaya geçirilmediği, kamu personeli atamalarında soy, sop, nesep, birinin yakını, oğlu veya kızı olmak ve siyasal kayırmacılığın liyakat üzerinde hâkimiyet kurduğu görülmektedir! Peki, neden?

Tabii ki, siyasal kayırmacılık,  kamu personel sistemi üzerindeki etkisi, vatandaşlara verilen hizmeti olumsuz yönde etkilemektedir!

Adalet, hakkaniyet ve toplumda ki sosyal barış için atamalar ve görev yeri değişiklikleri, ehliyet ve liyakat ilkelerine göre gerçekleştirilmeli ve şeffaf olunmalıdır!

Bir gün, beyler, Sultan Mahmut’a; Ayaz denilen, kölenin ne marifeti var ki, siz ona otuz kişinin maaşı kadar maaş ödüyorsun, dediler! Sultan Mahmut, bu soruya o anda cevap vermez! Birkaç gün sonra beylerini alarak ava çıkar!  Yolda bir kervan görürler! Sultan Mahmut, beylerden birine;  Git sor bakalım, bu kervan nereden geliyor, der!  Bey, atını sürerek gider, birkaç dakika içinde geriye döner! Efendim, kervan Rey şehrinden geliyor,  der!  Sultan Mahmut;  Peki, nereye gidiyormuş, diye sorunca, bey, susup kalır!   Bunun üzerine, Sultan Mahmut, başka birini gönderir!  O da gidip gelir!. Efendim, Yemen’e gidiyormuş, der!  Padişah;  Yükü neymiş, deyince o da susar!  Bu defa padişah, başka bir beye;   Sen de git yükünü öğren, der!  Bey gider ve gelir!  Her cins mal var, fakat çoğu Rey kâseleri, der!  Padişah;  Peki, kervan ne zaman yola çıkmış, diye sorunca bey cevap veremez!  Padişah, böyle tam otuz beyi gönderir, otuzu da istenen bilgileri tam olarak getiremez!  Padişah, son olarak Ayaz’ı çağırır; Ayaz, git bak bakalım, şu kervan nereden geliyor, der! Ayaz;  Efendim, kervan görünür görünmez, sizin merak edeceğinizi tahmin ederek gidip gerekenleri öğrendim! Kervan, Rey’den gelip Yemen’e gidiyor, yükü şudur, şu kadar at, şu kadar deveden oluşuyor, şu kadar insan var, diye kervan hakkında ayrıntılı bilgi verir! Bütün bunları beyler ağzı açık dinler! Ayaz, tek başına OTUZ beyin edinemediği bilgiyi edinmiştir!  Padişah, beylerine döner; Ayaz’a neden otuz kişinin ücretine denk ücret verdiğimi anladınız mı? Görüyorsunuz ki, bu bile onun hizmetine karşılık az geliyor! Böylece Ayaz’ı çekemeyerek, aleyhinde konuşan beyler utanıp yaptıklarına pişman olur!

Hz. Mevlana, toplumda sosyal barışın, adaletin, huzurun sağlanması ancak ehliyet ve liyakate önem verilmesi, ehliyet ve liyakat sahibi insanların iş başına getirilmesiyle mümkün olabilecektir!  Ehliyet ve liyakate bakılmaksızın işlerin yürütülmeye çalışılması halinde ise toplumsal düzenin işleyişinde aksaklıklar ortaya çıkacak ve sosyal düzen bozulacak, kaosa ve karmaşaya zemin hazırlayacaktır, buyurmaktadır!

Nizamülmülk, siyasetname adlı eserinde, hükümdarın görevlerini sıralarken;  Din ve dünya işlerinin uyumlu yürümesi için herkesi liyakatlerince istihdam etmeleri, herkese yeterliliği ölçüşünce iş buyurmaları gerektiğini ortaya koymuştur! Devlette, liyakat ilkesinin varlığı yalnızca padişahın bu ilke çerçevesinde görevlendirme yapmasına bağlı değildir! Aynı zamanda bu görevlendirmelerin takibe alınması da büyük önem taşımaktadır!  Çünkü Padişahın ve memleketin esenlik, barış ve huzuru yahut kaos ve kargaşası onlara bağlıdır, diyor!

2023 – 2053 ve 2071 vizyonu çerçevesinde ki Büyük ve Güçlü Türk Devleti için TBMM’nin yetkileri artırılarak, ” Türkiye Liyakat Kurumu ” adı altında yeni bir kurum ve yapılanma çok yakın bir tarihte hayata geçmesi öngörülmektedir!

Yine aynı minvalde, ülkemizde, son dönemde siyaset ve siyasi kaynaklı,  şahit olduklarımız çerçevesinde, acil ve ivedi olarak; Siyasi Etik Yasası da çıkarılmalıdır!

Finansal Okuryazarlık ve Nitelikli Dolandırıcılık!.

Çocuk yaş diyebileceğimiz bir dönemde, Banker olgusuna şahit olduk! Aman Allah’ım ne günlerdi! Yaşımız biraz ilerleyince holding furyası ve mağdurlarına şahit olduk! Dijital dünya ile birlikte Kripto para dolandırıcılıklarına şahit olmaktayız!  Peki, çok para kazanmak adına, yüksek faiz veya kar vaadi ile yapılan ticaret(!) veya dolandırıcılığa neler demeli?

Günümüz dünyasında, kişinin,  aylık gelir veya başkaca yan gelirlerini, doğru bir şekilde yönetmek ve yatırım yapmak konusunda bilgi veya tecrübesi var mıdır? Kişinin gelir – gider yönetimi ve arta kalan miktarı da yatırım olarak değerlendirmek noktasında bilgi sahibi olması gerekir mi? Olmadığı durumlarda kişi ve aile çevresi neler ile karşılaşabilir?

Medya dünyasında her gün bir dolandırıcılık,  yüzler – binlerce mağdur ve şu kadar milyon lirayı bulan mağduriyet hikâyelere şahit olmaktayız! Neden acaba? İnsanlarımızda kanaat denen kavram yok olduğu için kapitalizmin azgın dişlileri arasında kayıp olup gitmesine mi şahit oluyoruz?  Ne diyorsunuz?

Hz. Peygamber (sav) efendimiz; Sizden biri, mal ve yaratılışça kendisinden üstün olana bakınca, nazarını bir de kendisinden aşağıda olana çevirsin! Böyle yapmak, Allah’ın üzerinizdeki nimetini küçük görmemeniz için gereklidir, buyurmaktadır!

Kişi, bedava peynir kalıplarının sadece fare kapanında olduğunu hiçbir zaman unutmamalıdır! Kişi, yüksek kar vaadinin bir kapan veya bir tuzak olduğunu aklından çıkarmamalıdır! Tabii ki çıkardığı durumlarda olmadık şeyler başına gelebilir!

Eskilerin ifadesi ile sahtekâr ile tamahkâr çok çabuk bir şekilde buluşur ve anlaşırmış! Merkez bankası, aylık reel faiz oranının on veya yirmi katı bir faiz ya da kar oranı ile sahtekârlara para kaptıran ya da ticaret yaptıklarını ve kendilerini de uyanık zanneden veya çok para kazanma hırs ve hülyasında ki tamahkârlara şahit olmaktayız! Neden acaba?

Peki, sahtekâr ve tamahkârları anladık! Fakat kendileri ile birlikte, kolay yoldan para kazanmak veya çok zengin olmak adına, aile yakınları ve sevdiklerini yakanları da duymaktayız!  Tabii ki akabinde gelen, aile içi tartışmalar, kavgalar, boşanmalar ve Allah korusun, intiharlara şahit olmaktayız!  Yazık, gerçekten çok yazık!

Peki, daha lüks bir hayat veya birileri ile dünyalık mal – mülk ve para yarıştırmak adına, alın teri helal emeklerin karşılığı gelirleri,  haram ile daha çok yapabilmek – yığabilmek için hem dünya ve hem de ahreti yakmaya, değer mi?

Peki, kişinin gelir gider yönetimi, yatırım yapmak,  aile fertleri ve çocuklarının rızkından kesmek sureti kenara ayırdığı finansı yönetmek ve sahtekârlara kaptırmamak konusunda, bilgi sahibi olması zaviyesinden, finansal okuryazarlık nedir, kabaca izah etmeye çalışalım!

Finansal okuryazarlık, bireylerin farklı finansal durum ve ekonomik değişkenleri hesaba katarak doğru planlamalar yapabilecek donanım ve beceriye sahip olmalarını tanımlayan bir kavramdır!

Finansal okuryazarlık, Ekonomi hakkında bilgi sahibi olmak,  sadece büyük yatırımlar için değil, gündelik alışverişlerde de avantaj kazandırır!

Finansal Okuryazarlık Becerisine Sahip Olmak; Gündelik hayatın keşmekeşi içinde gözden kaçan, vakit ayırmakta zorlanılan pek çok bütçe problemini, finansal okuryazarlık becerisi kazanarak daha doğru ve pratik bir şekilde irdeleyebilir ve çözüme kavuşturabilir!

Finansal Okuryazarlık Becerisine Sahip Olmak; Gelir ve giderleri doğru yönetebilir! Birikimleri gelecek planları çerçevesinde şekillendirebilir! Finansal hedeflere ulaşmak için en doğru ve hızlı yolu belirleyebilir!

Bugünlerde, sahtekâr ve tamahkârın çabuk buluştuğu, yeni bir dolandırıcılık hikâyesi, yüksek kar ya da yüksek faiz getirisi ticareti ve titan veya saadet zinciri olarak da ifade edilen,   hayali ticaret yaptığını iddia edenlerin tuzak ve ağlarına düşen, mağduriyet hikâyelerini duymaktayız! Neden acaba?

Kripto para piyasasında, şehrimizde elli bin civarında bir yatırımcı ve çok yüklü miktarda mağduriyet olduğunu basından duymuştuk!  Şehrimizde, yüksek kar veya yüksek faiz getiri ticareti vaadi ile yeni bir dolandırıcılık hikâyesi kulislerde konuşulmaktadır! Elli veya yüz civarında mağdur kişi ve otuz ile elli milyon Türk lirası rakamdan dem vurulmaktadır!

Neymiş efendim;  Sahtekâr ile tamahkâr çok çabuk anlaşırmış! Peki, yüksek kar veya yüksek faiz getiri vaadi ile karşılıklı anlaşmalı bir şekilde, ticaret yapanların mağduriyet veya dolandırıcılığı durumunda,  Devlet ve Yargı neler yapabilir?

Hani, ticarette, kar zararın kardeşi diyorduk? Ticaretle uğraşan ve ticaret yaptığını iddia eden kişi; sadece kar edeceğini düşünmemeli ve zarar etmeyi de göze almalıdır! Alışverişte, kar ve zarar birlikte gider! Çok kar etseydiniz kimlerle paylaşacaktınız? Mağdur olduğunuz, zarar ettiniz, para kaybettiniz, canınız yanıyor ve gelin bizimle bu zarar rakamını paylaşın ya da ortak olun diye feryat ediyorsunuz!

Hz. Muhammed (sav), kendisine;  Geçimimizi helal yoldan temin için ne gibi işler yapalım, diye soranlara;  Ticaret yapın çünkü rızkın onda dokuzu ticarettedir, buyurmaktadır!

Sonsuz Kudret Sahibi Yüce Allah; Faiz yiyenler, ancak şeytanın dokunuşuyla çarptığı kimselerin kalktığı gibi kalkarlar! Bu, onların, “Alışveriş de riba – faiz gibidir ” demelerindendir! Oysa Allah, alışverişi helal ve riba – faizi de haram kılmıştır!

SÜ Rektörü ve Rektörlükte ki Bir Yılı!.

Selçuk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Metin Aksoy, göreve geldiklerinin birinci yılını, 24 Haziran 2021 tarihinde,   Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Emrullah Eken, Prof. Dr. İlhan Çiftci ve Prof. Dr. Ahmet Tuğrul Polat ile Genel Sekreter Prof. Dr. Kamil Beşoluk,   katıldığı basın toplantısında değerlendirdi.

Selçuk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Metin Aksoy, yapmış olduğu değerlendirmede şu bilgilere yer verdi! Öncelikle şahsına ve tüm ekibine teşekkür eder, başarılar dilerim!

Selçuk Üniversitesi, bilimsel çalışmalarda alt yapısı tamamlanmış, kendi yazılımı ve kendi otomasyonunu geliştiren, küresel anlamdaki değişimleri takip eden, bölgedeki en önemli araştırma merkezlerinden biri olmak yolunda ilerlediğini!

Türkiye’nin en büyük eğitim kurumları arasında yer aldığını! Düşümüz; ülke geleceğinin teminatı gençlerimizin, geçmişine sıkı sıkıya sahip çıkan ve geleceği üstün donanımıyla inşa eden bireyler olarak yetişmesidir!

Veteriner Fakültesi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı ve Selçuk Üniversitesi Aşı Geliştirme Uygulama ve Araştırma Merkezinin yürüttükleri proje;  SARS-CoV-2 virüsünü izole ederek inaktif aşı çalışmalarına devam ettiğini!  Hazırlanan aşıların deney hayvanlar üzerindeki denemeleri tamamlanmış olup FAZ çalışmalarının başladığını!  Aşının 2021 yılı içerisinde üretime geçilmesi yönünde çalışmaların devam ettiğini!

Selçuk Üniversitesi,  50 yaş altı genç üniversiteler arasında dünyada ilk 400’ye girmeyi başardığını! Asya üniversiteleri sıralamasında ise yine ilk 400’de bulunduğunu!

Görevi devir aldığımızda, Tıp Fakültesi Hastanesinin toplam borcu 202 milyon TL’den 50 milyon TL’ye düşürüldüğünü! Üniversitede son yıllarda ödenmeyen 7 milyon TL’nin üzerinde ki;  elektrik, doğal gaz ve su borcu ödendiğini! Üniversitemizin bu alanda borcu kalmamıştır!

11 bin 182 m² inşaat alanı ve 3 bin 600 m² oturuma sahip, tam teşekküllü ‘’Veteriner Fakültesi Hayvan Hastanesi’’ hizmete açılmıştır!  Yeni küçük hayvan hastanesi,  büyüklük ve donanım açısından Türkiye’de bulunan pet alanındaki hayvan hastaneleri açısından ilk sırada, Avrupa’da ise ön sıralarda yer aldığını!

Veteriner Fakültesi Küçük Hayvan Hastanesinin Diş Hekimliği Ek Hizmet Binası olarak dönüştürülmeye çalışıldığını ve konuyu kaleme aldığımız yazıları takip edebilirsiniz!

1-) https://ahmetunver.com.tr/2020/08/30/selcuk-universitesi-kucukbas-hayvan-hastanesi/

2)  https://ahmetunver.com.tr/2020/09/03/selcuk-universitesi-kucuk-hayvan-hastanesi-2/

3-) https://ahmetunver.com.tr/2020/09/10/selcuk-universitesi-kucuk-hayvan-hastanesi-3/

2021 yılı yatırım programı çerçevesinde, Eczacılık Fakültesinin 10 bin m²’lik bina ve projesi için 30 milyon TL ödenek ayrıldığını!

Eczacılık Fakülte binası da, Küçük Hayvan hastanesinde olduğu gibi, Kalkınma Bakanlığından 18 milyon bütçe alınmak sureti ile başlanması ve bu rakamın üç – beş katı bir rakama bitirilmiş olduğunu da hatırlatmak isterim!

Kovid-19 pandemisi nedeniyle yüz yüze eğitime ara verildiğini ve yapılan değerlendirmeler sonucunda teknik altyapı imkânı sağlanarak 2020 – 2021 bahar yarıyılında hibrit eğitim ve uzaktan eğitim modelinin uygulandığını! 

Üniversite envanterinde bulunan eğitim uçağının Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünden yetkilendirme işlemleri tamamlanarak PIC uçuşlarına başlandığını! Göreve geldiğimizde uçak vardı ancak ruhsatı yoktu, şeklinde konuştu!

SÜ Rektörü Prof. Dr. Metin Aksoy,  ev sahibi olduğu ve on beş dakika gecikmeli olarak geldiği basın toplantısında, yapmış olduğu açıklamada,  üç bin üzerinde akademisyen ve yetmiş bin öğrencinin olduğu bir kurumda,  ” yazılım ve teknik alt yapı için milyonlar harcanmasına rağmen”, online eğitimin tam teşekküllü bir şekilde, aksamadan yürütülmesi ve uygulanmasının da kolay bir şey değil, şeklinde ifade etti!

Marmara Üniversitesi, 3300 öğretim elemanı ve seksen bin öğrenci ile uzaktan ve online eğitim, aksamadan ve her gün öğrencinin sabah saat sekizde bilgisayarın başına geçmek sureti ile nasıl başarmaktadır?! Diğer üniversiteleri saymak istemiyorum! Amerika’nın yeniden keşfi talep edilmemektedir! Milletin geçtiği ve yaptığını Anadolu’daki üniversiteler neden yapamıyor?

Selçuk Üniversitesinin genç üniversiteler ve özellikle de Asya bölgesinde ki üniversiteler arasında ilk 400 içerisinde olmaktan gurur duyduklarını! Peki, Avrupa ve Dünya sıralamasında Selçuk Üniversitesinin yeri, durumu ve başarı sıralaması nedir? Asya üniversitelerinin dünya sıralamasında ki başarı ve bilime katkısı nedir?

Selçuk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Metin Aksoy, basın toplantısındaki bir ifadesinin çok taaccübüme gittiğini buradan ifade etmeliyim! Bir basın mensubu arkadaşımızın sorusuna cevap verirken, özellikle,  ” burnundan veya burunlarından gelsin ” ifadesini birkaç defa tekrar etmesini çok yadırgadım!

Devletin makamları, lanet etmek ya da beddua okumak yerleri değildir!  Makama geldiğinizde, geçmiş döneme ait, devletin malına bir saldırı veya zayiat verilmiş ve tüyü bitmemiş yetim hakkına el uzatma tespit edilmiş ise, bunların hal merci ya da şikayet makamları bellidir? Devlet, yasa, kanun ve hukuk çerçevesinde yönetilir! Neden yapılmamıştır? Makamlar; lanet etmek, beddua okumak,  şikayet veya sızlanmak yerleri asla değildir!

Dünya Tedarik Zinciri Kırılabilir!.

Sonsuz Kudret Sahibi Yüce Allah, dünya kara parçası üzerinde, insanlar birbirleri ile tanışsın ve bilişsinler diye, her bir bölgeye farklı tarımsal ürünler ve yer altı madenleri ile donatmıştır! Dünya her alanda bir denge üzerindedir! Ne kadar şükretsek azdır!

Örneklem olarak, ülkemiz Akdeniz sahillerinde, muz ve diğer tropikal ürünler üretilmektedir! Ege bölgesinde başkaca ürünler! İç Anadolu’da ise tahıl ürünleri! Bu ürünler diğer bölgelerde ki insanların faydası için tedarik zincirleri mahareti ile sevk edilmektedir!

Karadeniz bölgesinde ki çay ve fındık hakeza aynıdır! Dünya ölçeğinde baktığımızda, bir bölgede kuraklık veya başkaca bir afet ile tarımsal ürünler yetişmediği ya da az üretilmediği durumlarda, diğer bölgelerde ki fazla üretim, ihtiyacı olan bölgelere tedarik zinciri mahareti ile sevk ve idare dilmektedir! Aksi halde, sevk edilmeyen fazla üretim çöp olacaktır! Sanayi ürünlerinde de aynı durum geçerlidir!

Geçtiğimiz aylarda, Süveyş Kanalını ticari bir geminin kapatması,  dünyada ekonomik değil,  aynı zamanda jeopolitik bir krize neden olmuştur! Üç yüz yirmi gemi Kanal’dan geçiş için bekletilirken, zarar on milyarlarca dolar olarak hesaplanmıştır! Peki, bu zarar kim veya kimlerindir?

Kapanma ile birlikte firmaların zararı yanında insanlar, çok pahalı bir şekilde ürünleri tedarik noktasına gelmiştir! Kanalın kapanması, yeni tedarik kanal, koridor ve yollarını gündeme getirmiştir! Küresel ticarette büyük bir savaşın yeni cephesi aşikâr olmuştur!

Tedarik zinciri, malzeme tedariki işlemlerini yerine getiren, bunları yarı mamul ve mamullere dönüştüren ve daha sonra dağıtım kanalıyla müşterilere ulaştıran hizmet ve dağıtım seçeneklerinden oluşan bir ağdır! Bu ağ, malzemelerin sağlanması, bu malzemelerin ara ve tamamlanmış ürünlere dönüşümü ve tamamlanmış ürünlerin müşterilere dağıtım fonksiyonlarını yerine getirir!

Tedarik zinciri, son tüketiciye farklı süreç ve faaliyetler sonucunda ürün ve hizmet olarak değer yaratan, yukarı ve aşağı yönlü akıştaki bağlantılar aracılığıyla bir araya gelmiş organizasyon şebekesidir!

Tedarik zincirini, tedarikçileri, lojistik hizmet sağlayıcıları, üreticileri, dağıtıcıları ve perakendecileri içine alan ve bunlar arasında malzeme, ürün ve bilgi akışı olan bir elemanlar kümesi olarak tanımlanmaktadır!

Tedarik zinciri, malzeme ve ürünlerin, temel hammadde arzından nihai ürün aşamasına kadar, firmaların tedarikçilerinin proseslerinden, rekabet avantajlarını destekleyecek teknoloji ve yeteneklerinden nasıl yararlanacağı üzerine odaklanan ve geleneksel işletme içi faaliyetleri ve etkinlik ortak gayesi ile ticari ortaklıklar kurarak yayan bir yönetim felsefesidir!

Tedarik Zinciri,  hammadde temininden üretime ve dağıtımla son müşteriye kadar bir malın ulaşabilmesi için bir değer zincirinde yer alan tedarikçi, üretici, dağıtıcı, perakendeci ve müşteriler arasında malzeme/ürün, para ve bilginin yönetimidir.

Yenidünya düzeni; kara, hava, deniz ve demir tedarik zinciri yollarının kontrolü ile şekil alacaktır! Yeni küresel kavga ya da savaş buralarda zuhur edecektir!. Türkiye, tüm bu ağ ve yolların merkez üssüdür!

Süveyş Kanalının bir yük gemisi tarafından kapanması; Tedarik yolları, deniz ve kara ticaret koridorlarını yenidünya düzeninde kim veya kimler kontrol edecektir? 21. yüzyılın güç haritası ve koridor savaşlarının küresel lojistik ve tedarik zinciri üzerinde başladığına şahit olmaktayız! Türkiye, tedarik ve transfer koridorun ana merkezindedir! Türkiye, küresel tedarik zinciri meydan muharebesinin tam merkezindedir! 

Peki, mezkur tüm tedarik yolları kapanır ya da durdurulursa neler olur? Ya da ürünlerin insanlara ne kadar maliyeti olur? Örneklem olarak, bir bölgedeki makarna ya da buğdayın ihtiyacı olan bir başka bölgeye sevk edilemediğini sadece düşünelim! Gelmekte olan yenidünya krizi ya da savaşı, tedarik zinciri üzerine kurgulanmış olabilir mi? Neden olmasın?!

Tıkandı Baba!..

Anlayışlı, ferasetli, idrak ve iz’an sahibi kişi, konuşmanın başında ne söylenmek istediğini anlar, lafı ve sözü fazla uzattırmaz! Böyle kişilere uzun açıklama yapmak gereksizdir! Sözün tümü söylenmeden ne demek istendiğini anlamayan kişi, ya anlayışsız ya da ahmaktır! Tüm kelime ve cümleyi söylemeden ne anlama geldiğini anlamayan kişi, duyarsız veya aptaldır! Eskilerin ifadesi ile sözün fazlası, sadece,  ahmak ya da aptala söylenirmiş!

Hz. Mevlana; Bir cümle, yeter sözden anlayana, destan yazsan fark etmez, laftan ve sözden anlamayana, diyor! Hz. Ali (ra); Söz ilaç gibidir;  Azı yaşatır ve çoğu da öldürür, buyurmaktadır!

Şimdi bunları neden yazıyorsun! Bugün tüm yaşadıklarımız ve gündem ile ne alakası var, dediğinizi duyar gibiyim! Bu çerçeveden tarihte yaşanmış bir hikâyeyi okumayı, anlamayı, anlamlandırmayı, yorumlamayı ve günümüze matuf neler ifade ettiği ve ne gibi dersler çıkarılması gerektiğini, takdir ve yorumlarınıza bırakıyorum!

Sultan 2. Mahmut, bir gün kılık kıyafetini değiştirip çarşı pazar dolaşmaya başlar. Dolanırken bir kahvehaneye girmiş. Herkes bir şeyler istiyor, ” Tıkandı Baba çay getir ”, ” Tıkandı Baba oralet getir ” diye! Bu durum Sultan Mahmut’un dikkatini çekmiş, neden bu adama Tıkandı diyorlar, acaba diye düşünmeye başlamış!

Sultan Mahmut, bir çay istemiş,  Baba çayı getirmiş! Sultan, Baba, sana niye Tıkandı Baba derler, anlatır mısın, merak ettim, demiş! Tıkandı Baba, boş ver evlat, uzun mesele, demiş! Sultan ısrar etmiş, baba da oturmuş sandalyeye başlamış anlatmaya! Bir gece rüyamda bir sürü insan gördüm ve her birinin de bir çeşmesi vardı ve hepsi de akıyordu! Benimki de akıyordu ama az akıyordu! Benimki de onlarınki kadar aksın, diye içimden geçirdim! Bir çomak aldım ve oluğa çomağı sokup açmaya çalıştım! Ben uğraşırken çomak oluğun içinde kırıldı ve akan su damlamaya başladı!  Bu sefer içimden, Onların ki kadar akmasa da olur, yeter ki eskisi kadar aksın, dedim ve biraz daha uğraşırken oluk tamamen tıkandı ve hiç akmamaya başladı! Ben yine açmak için uğraşırken oradaki insanlar; Tıkandı baba, tıkandı. Uğraşma artık, dedi. O gün bu gün adım “Tıkandı Baba” ya çıktı ve hangi işe elimi attıysam hep elimde kaldı, olmadı. Şimdide burada çaycılık yapıp geçinmeye çalışıyoruz!

Tıkandı Baba’nın anlattıklarına çok üzülmüş Sultan Mahmut; Çayını içmiş, kolay gelsin diye dışarıya çıkmış! Sultan Mahmut adamlarına; Her gün bu adama bir tepsi baklava getirin, her dilimin altına da bir tane altın koyun, diye emir vermiş! Padişahın adamları baş üstüne deyip hemen işe koyulmuşlar!

Ertesi gün baklavayı, tıkandı Baba’ya getirmişler! Tıkandı Baba baklavayı almış, bakmış baklava nefis! Uzun zamandır tatlı da yememiştik! Şöyle ağız tadıyla bir güzel yiyelim, diye içinden söylenmiş! Baklavayı almış evin yolunu tutmuş!  Yolda giderken, Ben en iyisi bu baklavayı satıp evin ihtiyaçlarını gidereyim, demiş ve işlek bir yol kenarına geçip başlamış bağırmaya;  ” Taze baklava, güzel baklava.. ”

Oradan geçen bir Yahudi baklavaları beğenmiş! Biraz pazarlık yapıp üç aşağı beş yukarı anlaşmışlar ve Baba baklavayı satmış, elde ettiği para ile evin ihtiyaçlarının bir kısmını karşılamış! Yahudi baklavayı alıp evine gitmiş! Bir dilim baklava almış yerken ağzına bir şey gelmiş! Bir bakmış ki altın! Şaşırmış, diğer dilim diğer dilim derken bir bakmış her dilimin altında altın!

Ertesi akşam, Yahudi acaba yine gelir mi diye aynı yerde başlamış beklemeye! Sultanın adamları ertesi akşam yine bir tepsi baklavayı getirmişler! Tıkandı Baba yine baklavayı satıp evin diğer ihtiyaçlarını karşılamak için aynı yere gitmiş! Yahudi hiçbir şey olmamış gibi; – Baba baklava güzeldi!  Biraz indirim yaparsan her akşam senden alırım, demiş!

Tıkandı baba da; – Peki, demiş ve anlaşmışlar! Tıkandı babaya her akşam baklavalar gelmiş ve Yahudi de her akşam tıkandı baba’dan baklavaları satın almış!

Aradan bir ay geçince Sultan Mahmut;  ” bizim Tıkandı Baba’ya bir bakalım ”, deyip Baba’nın yanına gitmiş! Bu sefer padişah kıyafetleri ile içeri girmiş! Girmiş girmesine ama birde ne görsün, tıkandı baba eskisi gibi darmadağın! Sultan; Tıkandı Baba, sana baklavalar gelmedi mi, demiş!

– Geldi sultanım! – Peki, ne yaptın sen o kadar baklavayı?  – Sultanım baklavaları satıp evin ihtiyaçlarını giderdim, sağ olasınız, duacınızım!

– Sultan şöyle bir tebessüm etmiş! – Anlaşıldı Tıkandı baba anlaşıldı, hadi benle gel, deyip almış ve devletin hazine odasına götürmüş!

– Baba şuradan küreği al ve hazinenin içine daldır küreğine ne kadar gelirse hepsi senindir, demiş! Tıkandı baba o heyecanla küreği tersten hazinenin içine bir daldırıp çıkarmış ama bir tane altın küreğin ucunda düştü düşecek!

Sultan demiş; – Baba senin buradan da nasibin yok! Sen bizim şu askerlerle beraber git, onlar sana ne yapacağını anlatırlar demiş ve askerlerden birini çağırmış! Alın bu adamı Üsküdar’ın en güzel yerine götürün ve bir tane taş beğensin! O taşı ne kadar uzağa atarsa o mesafe arasını ona verin,  demiş!  Padişahın adamları “peki” deyip babayı alıp Üsküdar’a götürmüşler!

– Baba hele şuradan bir taş beğen bakalım, demişler! – Baba, niçin, demiş! – Askerler, Hele sen bir beğen bakalım demişler! Baba şu yamuk, bu küçük, derken kocaman bir kayayı beğenip almış eline;  – Ne olacak şimdi, demiş!

– Baba, sen bu taşı atacaksın ne kadar uzağa giderse o mesafe arasını padişahımız sana bağışladı demiş! Baba, taşı kaldırmış tam atacakken taş elinden kayıp başına düşmüş! Adamcağız oracıkta ölmüş!  Askerler bu durumu Padişaha haber vermişler!

İşte o zaman;  Sultan Mahmut, o meşhur sözünü söylemiş;  Vermeyince Mabud, neylesin,  Sultan Mahmut!..