Siyaset Kaynamaya Başladı! Peki, Neden?

Son günlerde siyasetin iyiden iyiye ısınmaya ve kaynama noktasına gelmekte olduğuna şahit oluyoruz! Peki, Neden?

Birileri, konjonktüre göre hareket etmekte, durum ve şekil almaktadır! Yirmi yıl önce olduğu gibi bekledikleri konjonktür hazır mıdır? Türk Devleti, yirmi yıl önce ki; konum ve durumda değildir!

Devlet Aklı; her daim teyakkuz halindedir! Her olay, olgu ve gelişmenin bizatihi içindedir! Ya planlayan ya da yürütücü olarak! Yoksa tüm bu yaşadıklarımızın sıradan ve spontane mi olduğunu düşünüyoruz?!

Ülke, yirmi yıl öncesinde olduğu gibi büyük bir değişim ve dönüşümün eşiğinde ve tarih tekerrür ediyormuş!

Yirmi yıl önce, mevcut iktidar partisinin kurulduğu ve günlerde olduğu gibi devlet tıkanmış ve ekonomi de yönetilemez hale gelmiş!

Peki, şimdi soralım!. Ülke yönetilemez bir durum ve konumda olduğu için, Türk Devleti; Doğu Akdeniz, Akdeniz, Karadeniz, Libya, Suriye, Kafkaslar, Balkanlar ve Afrika’da operasyonlar yapmaktadır!

Türk Devleti, mezkur bölgelerde, hem kendi hakları ve hem de bölge halklarının hakları için mücadele vermektedir!

Cumhurbaşkanlığı hükümet yönetim sisteminin olmaz ise olmazı % 50+1 olduğunu unutmayalım!

Yoksa, eskiden olduğu gibi içeride; kaostan beslenen ve sosyal, siyasi ve ekonomik kaos dönemlerini özleyenler mi bulunmaktadır!

İşbirlikçiler ve ağa babaları; Devlet ve Millet olarak; Küresel EKOL Tartışmaları ile bir yüz yılı daha kaybetmemiz, talep edilmekte midir? Kadim Türk Devlet Aklı, böyle biir duruma asla izin vermeyecektir!

Peki, tüm bu gelişmeler çerçevesinde, parti mensubiyeti ve lider taassubu olmadan, Türk devletinin bekası ve Türk milletinin de barış ve huzuru, 2023 – 2053 ve 2071 hedeflerini, Kadim Türk Devlet Aklının kurgusuna matuf, bir projeksiyon çizelim!

Mevcut şartlar altında, belki okuduklarınız doğru olabilir! Siyasette, iki artı iki hiçbir zaman dört etmediğine göre! Bazen üç, bazen de beş veya altı edebilir, unutmayasınız!

Mevcut şartlar altında, yeni partiler ve daha yeni yeni kurulacak partiler, başkaca parametreler ve denklemleri de eklemek sureti ile siyaseti, ittifak sistemini ve genel seçimi, yeniden okuma yapmayı tavsiye ederim!

Kadim Türk Devlet Aklı denetiminde ki Türk Devleti ebed müddet devam hedefleri çerçevesinde, Devlet Aklı tanımlı görevlerinin gereği; mezkur partilerden bazıları bölen, bazıları parçalayan, bazıları da toplayan ve bazıları da çarpan etkisi görevini yapacaktır!

Bir kısmı, görevinin farkındadır! Bir kısmı da ne yaptığını dahi bilemez! Devlet ve Devlet Aklı, ne yaptığını ve neleri de yönlendirdiğini çok iyi bilmektedir! Saldım çayıra mevlam kayura, diyemez!

Türkiye gibi ülkelerde ki siyasette, yirmi dört saat çok uzun bir süredir! Türkiye’de siyaseti okumak ve anlayabilmek için; sadece söylenenlere değil, söylenmeyenlere odaklamak gerekir!

Hangi siyasetçi, nerede, neleri ve neden söylemiştir! Bir de, neleri söylememiştir? Neden söyleyememiştir? Okuma yapabildik mi?

Kadim Türk Devlet Aklını tüm bu süreçlerde; KURGU ve PLANA dahil etmediğimiz takdirde, her okuma ve yorum, eksik ve yanlış olacaktır! Kadük kalacaktır! YOK hükmünde olacaktır!

Devlet her gün 18 yaşındadır! Devlet Aklı; Devletin bekası ve milletin birliği adına, her şeye hakim bir konumdadır!

Devlet AKLI; Devlet Yönetim sistematiğinde, Küresel Ekol temsilcilerinin etkili ve yetkili bir konum ve durumda olmasına asla izin vermeyecektir!

Yeni Dönem; Horasan geleneğinden gelen, TÜRK bir lider önderliğinde ki; RESTORASYON süreci ile kalkınma ve şahlanma hamleleri başlayacaktır!

ÇİFT Kutuplu Yeni Bir DENGE mi? YOKSA..

Almanya’da duvarların yıkılması ve Sovyetler Birliğinin dağılma sürecine kadar, dünya sistemi; soğuk savaş olarak bildiğimiz, NATO ve VARŞOVA Paktı çerçevesinde, iki kutuplu olarak gelmiştir!

2020 yılında yaşamış olduğumuz pandemi sürecine kadar ağır aksak da olsa tek kutuplu bir süreç yaşanmıştır! Pandemi ile yeni bir denge ve sistem kurulamayınca, 2022 yılı Şubat ayında, Rusya ve Ukrayna arasında, baş gösteren savaş, dünya sistematiğinde, yeni bir düzen ve dengenin yeniden kurulma sürecine girdiğini işaret etmektedir!

Peki, Rusya ve Ukrayna savaşı akabinde, nasıl bir sistem ve denge kurulacaktır? Soğuk Savaş sürecinde olduğu gibi çift kutuplu yeni bir denge mi kurulacaktır? Yoksa çok kutuplu mu olacaktır?

Yeni dengede hangi ülkeler saf dışı kalacaktır? Emperyalist ülkelerden hangileri için yok oluş zilleri çalmaktadır! Yeni dengeye hangi ülkeler dahil olacaktır?

Kadim Türk Devlet Aklı nezaretinde kurulan Türk Devletleri Teşkilatı ile birlikte, Türk Devleti; çok kutuplu yeni denge ve sistemde, başat aktör olduğunu hatırlatmak isterim! Türk Devleti olmadan yeni bir DENGE ve SİSTEM kurulamayacaktır!

Almanya Başbakanı Olaf Scholz; Foreign Affairs dergisi için kaleme aldığı ve KÜRESEL MİLAT temalı makalesinde; ülkesinin “Avrupa güvenliğinin garantörü” olmak için adımlar attığını ve yeni güvenlik stratejisinin ana hedeflerini ortaya koymuş!

Dünyanın kutuplaşmasına ve bloklara ayrılmasına karşı olduğunu! Dünyada yeni ortaklıklar oluşturulması için gereken her türlü çabanın harcanmasını ve Batı’nın demokratik değerleri sonuna kadar savunması gerektiğini! Fakat bunu yaparken dünyayı yeniden bloklara bölme hevesinden kaçınılması gerektiğini!

Rusya’nın Ukrayna’ya açtığı savaşın Avrupa için bir dönüm noktası olduğunu! Almanya’nın güvenlik politikasında büyük bir değişikliğe yol açtığını! Ülkesinin savunmaya daha fazla yatırım yapacağını ve yeni tehditlere karşı, NATO içinde daha fazla sorumluluk üstleneceğini!

Almanya için hayati rol, ordumuza yatırım yaparak, Avrupa savunma sanayisini güçlendirerek, NATO’nun doğu kanadındaki askeri varlığımızı artırarak ve Ukrayna’nın silahlı kuvvetlerini eğitip – donatarak, Avrupa’da güvenliğin ana sağlayıcılarından biri olarak öne çıkmaktır!

Emperyal bir güç olarak hareket eden Rusya, sınırları zorla yeniden çizmeye ve dünyayı bir kez daha bloklara ve etki alanlarına bölmeye çalışıyor!

Dünya, Putin’in istediğini yapmasına izin vermemeli! Rusya’nın rövanşist emperyalizmi durdurulmalı! Bir barış anlaşmasının Ukrayna’nın egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygı göstermesi ve Kiev’in gelecekte kendini savunma kabiliyetini güvence altına alması gerektiğini!

Günümüzün çok kutuplu dünyasında farklı ülkelerin ve yönetim modellerinin güç ve nüfuz için rekabet ettiğini! Bazı analistler; dünyanın ABD ile Çin’i karşı karşıya getirecek yeni bir soğuk savaşın eşiğinde olduğunu! Bu görüşe katılmadığını!

Bunun yerine, küreselleşmenin istisnai bir aşamasının sonu olduğunu! Çin ekonomik olarak güçlü ve siyasi olarak iddialı bir aktör olarak ortaya çıkarken, ABD’nin 21. yüzyılda dünyanın belirleyici gücü rolünü koruyacağına inandığını!

Çin ile ilişkileri karşılıklı menfaat konularında geliştirmek gerekliliğini! Çin’in yükselişi Pekin’i izole etmeyi ya da işbirliğini engellemeyi gerektirmediğini! Ancak Çin’in artan gücü, onun Asya ve ötesinde hegemonya iddialarını da haklı çıkarmadığını!

Almanya’nın jeopolitik zorlukların üstesinden gelmek için Batılı ortaklarıyla dayanışma içinde olacağını! Küresel sorunlara “çok taraflı çözümler” bulunmasını!

Almanya ve AB, Amerika Birleşik Devletleri, G7 ve NATO’daki ortaklarıyla açık toplumlarımızı korumalı, demokratik değerlerimizi savunmalı, ittifaklarımızı ve ortaklıklarımızı güçlendirmeli!

Dünyanın yeniden rakip bloklar arasında bölünmesini engellemek için de çabaların sürdürülmesini ve bu yönde yeni ortaklıklar geliştirilmesi gerektiğini, detaylı bir şekilde vurgulamıştır!

Peki, NEDEN?

Kadim Türk Devlet Aklı ve Yumuşak Güç!

Dış politikada, ülkeler için var olmak, ulusal ve ekonomi güvenliği, ulusal çıkarlarını koruyabilmek için gereken şey, güçtür!

Güç; kapasite, etki, amaç ve amaca ulaşmada ki bir araçtır! Güç caydırıcılık veya bağ oluşturma gibi amaçlar doğrultusunda kullanılabilir! Kullanım şekli ne olursa olsun; karşı ülke yönetimi ve halkının davranışlarında istenilen yönde değişiklik yapmaktır!

Askeri güç kullanmak ve ekonomik yaptırımlarda bulunmak gibi! Dış politikada etkin olarak kullanılan gücü, kullanım şekline göre; yumuşak güç – soft power, sert güç – hard power ve akıllı güç – smart power, olarak sınıflandırabiliriz!

Devletler yumuşak güç uygulamasında; Dış Yardım, Kültürel ve Kamu Diplomasisi gibi yöntemlere başvurur!. Dış Yardım, bir ülke veya uluslararası kuruluşun, bir başka ülkeye hibe veya tavizli kredi şeklinde aktardığı kaynaklar, olarak tanımlanabilir!

Türkiye Cumhuriyeti Devleti; TİKA, KIZILAY, AFAD ve YTB (Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı) vb. kurum ve kuruluşlar ile kamu diplomasi faaliyetlerini yürütmektedir! Emeği geçen her bireyi tebrik ederiz!

Türk Devletinin dış politikasında önemli bir konuma sahip olan yumuşak güç – soft power; daha dünya kamuoyunun dikkatini çekmektedir! Medeni olduğunu iddia eden güçler gibi TÜRK; tarihin hiç bir döneminde zulum yapmamıştır!

Kadim Türk Devlet Aklı; Türk Devleti ve Türk Milletinin, tarihten gelen Adalet, Hakkaniyet ve Mazlum milletlerin hamisi ve medeniyet mefkuresi ışığında, 2023 – 2053 ve 2071 vizyon ve ülküsü; Turan ve Kızıl Elma hedeflerine ulaşmak için hem sert ve hem de yumuşak güç ile harmanlanan bir strateji ve taktik uygulamaktadır! Tabii ki; içeride ve dışarıda rahatsız olanlar olacaktır!

Suriye’de, Libya’da, Akdeniz, Doğu Akdeniz’de yaşananlar, tüm savunma ve ekonomi kaynaklı hamleler, Kadim Türk Devlet Aklı nezaretinde ki; stratejik ve taktik, tedbir, önlem ve öngörüsünün en bariz örnekleridir!

Türk Devlet Aklı nezaretinde; Türk Devletinin nüfuzunu yaymak, Anadolu’daki bekası ve tüm gönül coğrafyasında ki; tarih ve kültür aklı bölgelere; barış, huzur ve istikrarın gelmesi adına, tüm kurum ve kuruluşlara büyük yatırımlar yapan bir yaklaşımdır!

Kadim Türk Devlet Aklı, iki bin üç yüz yıllık devlet geleneği ve devlet kademesinde hiçbir beklentisi olmayan ve varlığını da; devletin BEKASI çerçevesinde sürdüren, stratejik bir üst akıldır!

Birileri şeytani akla hizmetçi ve uşak olmaya devam etsin! Türk, Dünya insanlığının vicdanıdır!

Kadim Türk Devlet Aklı için asıl ve kutsal olan, Devlet ve Devletin varlığı ve bekasıdır! Devlet Aklında duygusallığa kesinlikle yer yoktur!

Coğrafya, kader olduğuna göre! Türk Devlet Aklı; coğrafya, tarih, kültür ve medeniyet aklı ile birlikte, akıllı ve yumuşak güç stratejisini dengeli bir şekilde yürütmektedir!

Siyaset Nereye Evriliyor?


Siyaset, insanların yaşamlarını düzene sokan, bununla ilgili genel kuralları koyan ve bu kuralları hem koruyan hem de yeri geldiğinde değiştiren faaliyetlerin tümü olarak ifade edilmektedir!


Siyaset, devlet çatısı etrafında toplanan sosyal bir örgütlenme biçimi olarak bakanlar kurulu, devlet daireleri, meclis ve pek çok devlet organı tarafından şekillenmektedir!

Devlet çatısı dışında, toplumda var olan siyasal partiler ve siyasal aktörler tarafından da gerçekleştirilen iktidara yönelik faaliyetlerin bütünüdür!

Siyaset kavramının temellerini iktidara yönelik faaliyetler oluşturmaktadır! İktidar kavramının olduğu her yerde siyasetten söz edilebilir!

Siyasi iktidarın odak noktasında bir tarafta toplumu yöneten hükümet varken, diğer tarafta siyasal aktörler tarafından yürütülen siyasi faaliyetler ve halk bulunmaktadır! Bu iki taraf sürekli olarak birbiriyle siyasi anlamda iletişim halindedir!

Siyaset, toplumu yönetme sanatı olarak da iade edilebilir! Siyaset farklı çıkar gruplarını uzlaştırarak gelirleri ve serveti hakkaniyet ölçüleri içinde paylaşmak olarak görülür!

Siyaseti aynı toplum içinde yaşayan insanların iktidarı ele geçirmek için mücadele etme yöntemi olarak da ifade edebiliriz!

Siyaset; bir toplumda siyasi aktörlerin kendi aralarında yürüttükleri bir iktidar mücadelesidir!

Siyasal iletişim kavramı, “siyasal süreçler ile iletişim süreçleri arasındaki ilişkileri ele alan araştırmalardan oluşan, disiplinler arası bir akademik alan” olarak tanımlamaktadır!

Siyasal iletişim; “siyasal aktörlerin belli ideolojik amaçlarını, belli gruplara, kitlelere, ülkeye ya da bloklara kabul ettirmek ve gerektiğinde eyleme dönüştürmek, uygulamaya koymak üzere çeşitli iletişim tekniklerini kullanmaları” olarak da tanımlamaktadır!

Burada, önemli olan siyasal iletişimin nasıl yapılacağı, hangi teknik ve yöntemlerin kullanılacağı ve hedef kitlelere nasıl ulaşılacağıdır!

İletişimin temeli; ne söylediğiniz veya ne yaptığınızdan daha çok, nasıl yaptığınız ve nasıl iletişim kurduğunuz çok önemlidir!

Siyasal iletişim; insanların birbirini anlama ve anlatma biçimi olarak gören düşünce ile asıl amacının iktidarı ele geçirmek ve devlet olanaklarından yararlanmak olarak gören düşünce, birbirine zıt iki düşünce olarak ortaya çıkmaktadır!

Siyasal iletişim; toplumsal hayatın her alanını kapsayan bir eylem biçimi olarak gören düşüncelere de rastlanmaktadır!

İnsanların birbirini anlama biçimi açısından bakıldığında siyasal iletişim, siyasette tarafların birbirini anlama çabası olarak görülmektedir!

Siyasal iletişim, iktidarı ele geçirme mücadelesi ve bu kapsamda her türlü reklam ve halkla ilişkiler faaliyetlerinin yürütülmesi, olarak da ifade edilmektedir!

Siyasal iletişim, sadece belirli bir zaman ya da toplum parçası değil, sürekli bir faaliyet olarak ele alınmaktadır!

Mezkur ifadeler ve açıklamalar çerçevesinde, genel bir seçim arifesinde, siyasi parti başkan ve üyelerinin toplumu kucaklayıcı mı yoksa ayrıştırıcı bir siyasi iletişim kampanyası mı yürütmekte olduğunu takdirlerinize bırakıyorum!

Bu millet; ayrıştırıcı söz ve ifadelerden çok çekmiştir! Artık yeter! Türk Devletleri Teşkilatı ile birlikte; dünyanın her bir bölgesinde ki; TÜRKLER bir ve beraber olmak zorundadır! TÜRK, dünya insanlığının vicdanıdır!

Türk medeniyet asrının başlamak üzere olduğu bir zamanın ruhunda; ayrıştırıcı bir siyasi iletişim kampanyası yürütmekte olan siyasi parti lider ve üyeleri; farkında olmadan veya bilinçli olarak, yeni dünya sistematiği çerçevesinde, yeni döneme matuf, iç siyasette; KONSOLİDE işlemi ve görevini mi yapaktadır?! Ehline malumdur!

Zamanın RUHU, TÜRK için İşliyor!

Zamanın ruhu, mevsimi geldiğinde bir toplumda işlemeye başlayan soyut dinamikler ya da toplumsal yaşamı yönlendiren iklim, olarak ifade edilmektedir!

Peki, bir toplumu yönlendiren iklim nedir? Sosyal – kültürel ve ekonomik iklim! Ya da toplumda ki soyut dinamikler, neler olabilir?

Liderleri lider yapan, zamanın ruhunu yakalamak ve toplumda işleyen soyut dinamiklerin ve toplumsal yaşamı yönlendiren iklimin lehine olan gelişmelere ön ayak olmaktır!

Topluma öncülük etmek ve iklimi de okuyabilmek adına; Lider olmak ve liderlik vasıfları taşımanın da, bir bedeli var!

Almanca zeit ve geist sözcüklerinden türetilen zeitgeist;, Batı dillerinden Türkçeye “zamanın ruhu” ( aklın fikri, ortak eğilimi, sesi soluğu ) olarak aktarılmıştır!

Hz. Mevlana, değişim ya da zamanın ruhuna yönelik, sekiz asır önce ne güzel ifade buyurmuş!

Her gün bir yerden göçmek ne iyi! Her gün bir yere konmak ne güzel!Bulanmadan, donmadan akmak ne hoş! Dünle beraber gitti cancağızım, Ne kadar söz varsa düne ait. Şimdi yeni şeyler söylemek lazım!

İnsan denilen varlığın hayatı noktalardan oluşur! İlk nokta doğum, son nokta ise ölümdür! İki nokta arasında; iş sahibi olmak, evlenmek, boşanmak, çocuk sahibi olmak, iş değiştirmek, bir kentten ve bir ülkeden ayrılıp bir başka kente veya ülkeye yerleşmek gibi hayata dair, noktalar vardır! Noktalar birbirini takip ederek hayatı şekillendirir! Noktalar arasında şekillenen hayat, düz bir çizgide ilerlemez!

Hayatı DÜZ olanların, DEVLET ve MİLLET adına bir derdi ve gündemi de olamaz!

Zaman olur, kişiyi yukarılara, bulutların üzerine taşır! Vay ben neymişim be abi, der! Zaman olur, aşağılara çeker; mahvoldum – bittim, der! Hayatta ki noktaların birleşmesiyle ortaya çıkan resim; bazen bir kuş olur uçar, bazen bir kedi olur miyavlar ve bazen bir horoz olur zamanlı zamansız öter!

Hazreti Süleyman; Her şeyin bir zamanı, gökler altında her işin bir zamanı var! Doğmanın bir zamanı var, ölmenin bir zamanı var! Dikmenin zamanı var, sökmenin zamanı var! Yıkmanın zamanı var, yapmanın zamanı var! Ağlamanın zamanı var, gülmenin zamanı var! Yas tutmanın zamanı var, oynamanın zamanı var! Taş atmanın zamanı var, taş toplamanın zamanı var! Aramanın zamanı var, vazgeçmenin zamanı var! Susmanın zamanı var, konuşmanın zamanı var! Sevmenin zamanı var, nefret etmenin zamanı var! Savaşın zamanı var, barışın zamanı var, diyor!

Zamanı olmayan ya da zamanı gelmeyen hiçbir şey olmuyor! Çiçek dahi zamanı gelmeden açmıyor!

Victor Hugo, Vakti gelmiş bir düşüncenin önünde hiçbir şey duramaz, diyor!

Değişimin külfetine katlanamıyorsan, değişememenin bedelini ödersin, Cancağızım!

Kadim Türk Devlet Aklı nezaretinde ve Türk Devletleri Teşkilatının kurulması akabinde, Türk Medeniyeti ve Türk Asrının TÜRK bir Lider önderliğinde, başlamakta olduğunu zamanın ruhu işaret etmektedir!

TÜRK ırkı bir yaklaşım asla değildir! TÜRK; Adalet dağıtan ve adaletin temsilcisi, Hakikat ehli ve mazlumların hamisi demektir!

DATA Yönetimi ve KÖLE bir İnsanlık!

İletişim ve bulut teknolojisinin gelişmesi ile dünyada geçerli olan şey, data ve veri olmuştur! Data ve verinin üretilmesi, yönetilmesi ve kontrol edilmesi, toplum ve insanlık adına alınacak kararlar sürecine girmiş bulunuyoruz!

Daha önceden, tarım toplumunda,  arazi ve tarlası çok fazla olan daha değerli ve toplum tarafından sözü dinlenir ve itibarlı bir durumda bulunuyordu!

Sanayi devrimi ile birlikte, makineler ve bu makinelerin bulunduğu devasa fabrikalar değerli ve itibarlı olmuştur! Bu toplumda, tabii ki sanayicinin sözü dinlenir ve sözleri geçerlidir!

Data ve veriyi elinde bulunduran kişi veya güç, dünyanın ve insanlığın hâkimi, yöneteni, kontrol edeni ve hegemonya gücü haline gelecektir! Yeni dönemde insanlığı bekleyen en büyük tehlike burası gibi görünüyor! 

Teknolojinin dünyayı küresel bir köy haline mi yoksa küresel köy dediğimiz şeyin temelinde yatan asıl niyetin, Kölesel Köy haline getirmek olduğunu,  düşünmek ve tartışmanın daha doğru ve faydalı olacaktır!

Teknoloji, uzak mesafeleri yakınlaştırırken, beyin ve bilincimizin damarlarını da kısaltan ve işleyişini bozan ve yönetmeyi kestirme yoldan halleden, bir döneme evirilmesin?  

Teknoloji esiri olurken farkında olmadan dijital köleler haline gelmeyelim?

Teknoloji ve patronları,  sözcüleri ve yaygınlaştırıcıları, insanlığı data veçhesinden sömürmeye niyet ettiklerinden artık kuşku yoktur!

Teknoloji üreten güç ve akıl, insanlığı, alışveriş ve ekran mahkûmu, telefon ve bilgisayar tuşlarının kullanıcısı dijital kullanışlı kölelere dönüştürmeyi hedeflemektedir!

Adalet dağıtan, hakkaniyet ve hakikat temsilcisi, mazlum milletlerin hamisi aziz Türk Devleti ve asil Türk Milleti,  Kadim Türk Devlet ve Anadolu kodlarına dönüşü ile yeni dönemde, dünya insanlığı adına, yeni sistem ve düzen için karşıt bir insani ve ahlaki medeniyet paradigması ve planı vardır!

Dünya insanlığının ümidi ve kurtuluşu, vicdanı konumunda ki asil Türk Milletin omuzlarındadır!

İnsanlığı modern teknolojik köleler haline getirmek isteyen ve yer kürenin de adeta tanrısı olmayı planlayan küresel güçlere matuf; Allah’ın halifesi ve eşrefi mahlûkat insan ve insanlık adına,  Kadim Türk Devlet Aklı, gerekeni gerektiği kadar yapacaktır!

Hud suresi 5. Ayetinde, Sonsuz Kudret Sahibi Yüce Allah; Dikkat edin! Görmüyor musunuz, onlar düşmanlıklarını gizlemek için göğüslerini çeviriyorlar. İyi bilin ki, onlar örtülerine bürünürken; neyi gizleyip ve neyi açığa vurduklarını Allah biliyor. Muhakkak ki Allah, gönülde gizlenenleri de bilir, buyurmaktadır!

Mülk suresi 13 ve 14. Ayetlerinde, Sonsuz Hikmet ve Kudret Sahibi Yüce Allah;  Sözünüzü ister gizleyin, isterse açığa vurun! Unutmayın ki Allah; kalplerin içindekini bilmektedir! Yaratan bilmez olur mu? Allah, bütün inceliklerin farkındadır ve her şeyden haberdardır, buyurmaktadır! 

Mezkûr ayetlerde;  Dünyada günah işleyenler, ya kendilerini görüp gözeten Allah’ın varlığına inanmıyor veya inanmakla birlikte dünyevi hırs ve menfaatleri, ya da yeryüzünde TANRICILIK oynamak istemeleri ve nefsani arzuları yüzünden gaflete dalıp sorumluluklarını unutuyor!

İnkârcı ve gafillere Allah’ın gizlisi ve açığı ile her şeyi kuşatan ilmi hatırlatılmakta, kendilerinden hayatlarını buna göre tanzim ve düzenlemeleri istenmektedir!  Aksi halde HELAK yakındır!

Dünya Ekonomisi Resesyona mı Giriyor?!

Pandemi süreci ve daha sonrasında yaşanan tedarik zinciri sorunları,  Rusya – Ukrayna savaşını akabinde enerji fiyatlarında beklenmeyen artışlar ve enerji fiyatlarının düşüşe geçmesi, dünya ekonomisi zaviyesinden çok sıkıntılı bir dönemin yaklaşmakta olduğuna işaret etmektedir! Peki, neler olmaktadır?

Merkez Bankası Para Politikası Kurulu;  geçtiğimiz günlerde, faiz indirimi sonrası yapmış olduğu açıklamasında; Enflasyonda gözlenen yükselişte; jeopolitik gelişmelerin yol açtığı enerji maliyeti artışlarının gecikmeli ve dolaylı etkileri, ekonomik temellerden uzak fiyatlama oluşumlarının etkileri! Küresel enerji, gıda ve tarımsal emtia fiyatlarındaki artışların oluşturduğu güçlü negatif arz şokları etkili olmaya devam etmektedir!

Sürdürülebilir fiyat istikrarı ve finansal istikrarın güçlendirilmesi için atılan ve kararlılıkla uygulanan adımlar ile birlikte, küresel barış ortamının yeniden tesis edilmesiyle, dezenflasyonist sürecin başlayacağı, ifade edilmektedir!  

Peki, Enflasyon nedir? Ekonomide, enflasyon olgusu yaşanırken ekonomi büyümüyor ise enflasyon içinde durgunluk hali var demektir! Ekonomik krizlerin başa çıkılması zor olan alanlardan birisi budur!

Enflasyon aynı zamanda malzeme, işçilik, enerji ve ulaşım gibi temel üretim girdilerindeki maliyetleri artırarak, ürünlerin üretimini, depolanmasını ve nakliyesini daha maliyetli hâle getirir!

Hiperenflasyon,  tüketiciler için, fiyatların sürekli artarak alım gücünün günden güne düştüğü bir konjonktüre işaret eder! Çalışan kesim için oldukça yıkıcı olabilirve sabit gelirler enflasyonla aynı oranda artmayabilir! Tüketiciler açısından dezenflasyonist ortam, oldukça rahatlatıcı bir etkiye sahiptir!

Peki, Dezenflasyon ne demektir? Fiyatlar genel seviyesinde yaşanan artış hızının yavaşlaması ve böylelikle enflasyon oranlarındaki artış trendin tersine dönerek alçalmaya başlamasıdır!

Mal ve hizmet fiyatlarının genel seviyesindeki sürekli düşüşü ifade eden deflasyon ile karıştırılmamalıdır!

Dezenflasyon sürecinde enflasyon pozitif kalmaya devam edebilir! Önceki dönemlere göre fiyat artış oranı artık daha düşük seviyelerde gerçekleşir! Yıllık enflasyonun aylar itibariyle % 10’dan, önce % 9’a, ardından da % 8’e gerilemesi tipik bir dezenflasyon sürecidir!

Enflasyonun optimum seviyeden ( gelişmiş ülkeler için % 2 civarı ) yüksek olduğu dönemlerde düşüşe geçmesi yatırımcılar için iyi bir haber olabilir! Böyle bir durumda, enflasyonla mücadele eden politika yapıcılar,  faiz oranlarını artırmayı bırakması ya da artış oranını yavaşlatması beklentisi doğar.

Hükümetlerin kemer sıkma adımları ya da merkez bankalarının şahin politikaları dezenflasyonu teşvik edebilir!

Enerji ve petrol fiyatları, tüm mal ve hizmetlerin üretim ve nakliye maliyetlerini etkilediği için enflasyonun temel belirleyicilerinden biridir!  Enerji fiyatlarında yaşanan bir düşüş veya en azından bir duraklama, ürün ve hizmet fiyatlarının artış hızının da yavaşlamasını sağlar!

Daha düşük bir enflasyon oranı, geleceğe dair daha az belirsizlik demektir! Enflasyonun giderek düştüğü dezenflasyonist bir ortama girilmesi ilk bakışta herkes için olumlu gibi görünebilir!

Sıfıra çok yakın ya da negatif enflasyon ( deflasyon ) koşulunda, tüketicilerin yeni şeyler satın almaya, eşyalarını yenilemeye yönelik fazla bir telaşı yoktur! Fiyatların daha da düşeceğini bekleyerek satın alma kararlarını erteleyebilir! Bu durum ilk başta kulağa hoş gelse de, bunun makroekonomik sonucu resesyona girmek olacaktır! Bu yüzden enflasyon düşük seyrederken devam eden dezenflasyon olgusu fazlasıyla can sıkıcı olabilir!

Ekonomideki durgunluk hali, resesyon olarak ifade edilir!  Ekonomik durgunluğa bağlı olarak firmalar işçi çıkarmaya başlar ve işsizlik oranı artar!

Yüksek enflasyon kaçınılmaz olarak stagflasyon durumu ortaya çıkmaktadır! Enflasyon + Resesyon + İşsizlik = Stagflasyon.

Bir ekonomideki makroekonomik amaç; ekonomik istikrarın sağlanması ve sürdürülmesidir!

Ekonomik istikrar, tam istihdam ve fiyat istikrarının sağlanması ile mümkün olmaktadır!

Ekonomik istikrar ve ekonomi güvenliği, bir ülke için çok önemlidir! Ekonomi güvenliği, aynı zamanda ulusal güvenlik demektir! Devletler açısından; Ekonomik güvenliği temin etmeden ulusal güvenlik boyutuna geçmek zor olacaktır!

G20 – 2022 Bildirgesinde Öne Çıkanlar!

Endonezya’nın Bali Adası’ndaki; G20 – 2022 Zirvesi’ne katılan liderler, Sonuç Bildirgesinde;  Nükleer silahların kullanılması veya buna yönelik tehditlerin, kabul edilemeyeceğine dair bir anlaşmayı imzalamıştır!

Zirvede alınan bazı kararlara,  gelecek günlerde dünya ve dünya insanlığının başına küresel çapta neler gelebileceği, neler ve nelerin planlandığı konusunda, kabaca bakmakta fayda olacaktır!

Çatışmaların barışçıl yollarla ve insan hakları hukukuna bağlı kalınarak çözülmesi gerektiği ve bugünün savaş çağı olmaması gerektiği!

Uluslararası hukuk, barış ve istikrarı koruyan çok taraflı sistemi desteklemenin esas olduğu!

G20 üyelerinin birçoğu, Ukrayna’daki savaşı kınadığı, savaşın insani acılara ve küresel ekonomideki mevcut kırılganlıkların derinleşmesine yol açtığı!

Savaş, büyümeyi kısıtladığı,  enflasyonu artırdığı,  tedarik zincirlerini aksattığı, enerji ve gıda güvensizliğini tırmandırırken, finansal istikrar risklerini artırdığı!

G20’nin güvenlik sorunlarını çözecek bir forum olmadığını belirtmekle birlikte, güvenlik sorunlarının küresel ekonomi üzerinde önemli sonuçları olabileceği!

Özellikle en az gelişmiş ve küçük ada ülkeleri dâhil olmak üzere gelişmekte olan ülkeleri küresel zorluklara karşı desteklemeye devam edileceği!

Bu amaç kapsamında bütüncül ve güçlü bir toparlanmayı, istihdam artışını ve sürdürülebilir kalkınmayı sağlayacak şekilde beş adımda aksiyon alınacağı!

Mevcut çatışma ve tansiyonların küresel gıda güvenliğindeki zorlukları derinleştirmesinden derin endişe duyulduğu!

Gelişmekte olan ülkelerdeki kırılgan toplulukları merkeze alacak şekilde hayatları kurtarmak, açlığı ve besin yetersizliğini önlemek için acil adımlar atmayı!

Sürdürülebilir, dirençli tarım ve gıda sistemlerinin sağlanması için çağrıda bulunuyor; Türkiye ve BM’nin aracılık ettiği İstanbul Anlaşması’ndan memnuniyet duyduğunu!

G20 merkez bankalarının amaçlarına uygun şekilde fiyat istikrarını sağlamada kararlılığa sahip olduğu ve enflasyon beklentileri üzerindeki fiyat baskılarını yakından izlediği!

Jeopolitik, enerji ve enflasyon krizlerinin yanı sıra tüm dünyayı etkileyen iklim krizine de dikkat çekildiği!

Gelişmiş ülkeleri, iklim değişikliğinin etkilerini azaltmak üzere 2020’den itibaren sağlamayı taahhüt ettiği yıllık 100 milyar dolar finansmanı harekete geçirmeyi!

Silahlı çatışmalarda sivillerin ve altyapının korunması da dâhil olmak üzere, Birleşmiş Milletler tüzüğündeki prensiplere ve uluslararası insan hakları hukukuna bağlı kalınması!

Tüm ilgili tarafların, G20 – 2022 ‘deki anlaşmayı;  tam, zamanında ve devam edecek şekilde uygulamasının önemini vurguladığı da, ifade edilmiştir! Neden acaba?

G20 -2022 Liderler Zirvesinde alınan kararların ana temasını sadece GÜVENLİK şeklinde okuyabiliriz! Sosyal – Ekonomik – Siyasi –  Gıda – Tedarik ve Ulusal Güvenlik gibi! Güvenlik olmadan barış – huzur ve ticaret, olamaz!

Ülkeler; Ekonomi güvenliğini tesis etmeden, ulusal güvenliği de tesis edemeyecektir! Ekonomi güvenliği sıkıntıya giren ülkelerde, karşılaşacağımız birincil sorun;  sosyal kaos ve toplumsal patlamadır!

Yeni  bir Dünya Düzeni ya da Dengesi!

Yeni bir dünya düzeni veya dengenin kurulması zaviyesinden çok sıkıntılı bir dönemden geçmekteyiz!  İkinci dünya savaşı akabinde, çift kutuplu kurulan ve yarım yüz yıl devam eden Soğuk Savaş dönemi, 1990’lı yılların başında, Sovyetler Birliğinin dağılması ve Berlin Duvarının yıkılması ile geride bıraktık!

Tek kutuplu bir ara dönem ve akabinde, yeniden kurulmaya çalışılan çok kutuplu yeni bir dünya düzeni veya sistematiği; elbette ki kolay olmayacaktır! Tabii ki çok sıkıntılar yaşanacaktır!

Tek kutuplu dünya düzenine matuf, 11 Eylül saldırılarından sonra, ABD öncülüğünde Irak ve Afganistan’ın işgaline, bölgenin de vekâlet orduları ile yakılıp – yıkılmasına ve kaosa sürüklenmesine şahit olduk! Bölge üzerinde hesabı olan her küresel gücün kullandığı bir vekâlet ordusu bulunmaktadır!

2010 yılından itibaren Tunus’ta başlayan Arap Baharı ile bölgemizde kaotik çok sıkıntılı bir dönemi yaşadık ve halen yaşamaya devam ediyoruz! Emperyalist Güçler anlaşamıyor! Çıkarlar çatışıyor!

Küresel ve emperyalist güçler, Arap Baharı ile bölgeyi yeniden dizayn projesi, Suriye’de tıkanmıştır! Suriye’de tıkanan kirli hesaplar, Türk Devletini kuşatma ve çevreleme operasyonları, küresel ve emperyalist güçler destekli, vekâlet ve vesayet savaşlarının başlamasına öncülük etmiştir

Yeni bir dünya düzeni veya sistematiği; ticaret, para ve enerji üzerine kurulacağına göre! Ticaret, para ve enerji olmadan hayat sürdürülemeyeceğine göre! Ya da dünya hegemonya sisteminin mezkûr üçlüsü olmadan küresel ve emperyalist güçler zaviyesinden bir anlam ifade etmeyeceğine göre!

İkinci Dünya Savaşı akabinde kurulan Dünya Bankası, IMF ve diğer küresel örgütler bu sistemin taşıyıcı dinamikleri ve kurumsal yapılarıdır! Para, ticaret, finans ve ekonomi dünyasını derinden etkileme potansiyeline sahip, öngörülmesi güç ve nadir olaylara vurgu yapmak için kullanmaktadır!

Dünya; ikinci dünya savaşından sonraki süreçte, Asya güçlerinin yeniden ekonomik, askeri, para, finans, nüfus, teknoloji ve askeri güç olarak ortaya çıkması ile birlikte Atlantik ve Avrasya güçleri olarak iki bloğa ayrılmıştır!

Türk Devleti,  hegemonya güçleri arasında, denge ve sıklet merkezi konumunda olduğunu da sürekli vurguluyoruz! Dünyanın ekonomik güç dengesi, Asya bölgesine doğru kaydığını ifade etmiştik!

Dünya, ortalamalar ve öngörülebilirlerle değil, bilinmeyenler ve öngörülemeyenlerle şekilleniyor! Sıradan olanlar değil, büyük olaylar, keşifler ve olağanüstü olaylar, büyük sonuçlara yol açabilir!

Büyük değişimler, göstere göstere değil, öngörülemeyen patlamalar veya oluşumlarla ortaya çıkar! Hiç akla gelmeyen ve beklenmeyen, benzeri duyulmamış olaylar, yepyeni fikir ve teknolojiler, dünyayı büyük çapta etkiler! 

Dünya; bilmediklerimiz ve bildiklerimizden daha önemli, öngörülebilir ve öngörülemeyen nadir olaylar akabinde yeniden şekil almasına, yeni bir düzen ve sistematiğin kurulmasına sebebiyet vermektedir! Bugün tam da bu DENGENİN göstergeleri ve işaret fişekleri yaşanmaktadır!

Birinci ve İkinci dünya savaşlarından sonra ki yaşananlar gibi! 1990 yılında Sovyetler Birliğinin dağılması ve Berlin Duvarının yıkılması gibi! 11 Eylül saldırıları ile yeni bir dönem ve sürece girilmesi gibi! Bugün de, Ukrayna – Rusya savaşı gibi!

Arap baharı ile başlayan ve yirmi iki ülkenin rejim, toprak ve liderlerinin değişmesi ve atmış adet yeni devletçiklerin ortaya çıkacak olması gibi! Bir yol ve kuşak projesi ile 65 ülkenin birbirine bağlanması, birlikte kalkınma ve kazan kazan hamlesi gibi!

Peki, emperyalist ve küresel güçler,  böyle bir plan eşiğinde bulunurken; Türk Devleti neler yapmaktadır?  Eli kolu bağlı sadece beklemekte ve başına geleceklere de razı bir şekilde midir? 

İki bin yıllık bir devlet geleneği olan Türk Devleti; Kadim Türk Devlet Aklı nezaretinde kurulan Türk Birleşik Devletleri, Türk Devleti ebed müddet devam ilkesi ve 2023 – 2053 ve 2071 hedefleri doğrultusunda;  Anadolu’da binlerce yıllık varlık ve bekası uğruna, yeni bir dünya dengesine matuf, tüm küresel projelere hazır, stratejik ve taktik planlarının var olduğunu düşünüyorum!

Aksi halde Anadolu’yu DAR ederler! Aksi halde Anadolu’da VAR olamayız! Hem Coğrafya Kader diyeceksiniz ve hem de Coğrafyanın gereklerini yapmadan böyle bir Coğrafya da yaşamaya devam edeceksiniz, öyle mi?

Eşek Arısı Terör Örgütleri!

Dünya üzerinde;  Küresel sistem, emperyalist varlığını devam ettirilebilmek adına, sürekli olarak terör örgütlerini kurmuş ve kurulmasına, vesile olmuştur! Çıkarları bunu gerektirdiğinden kaynaklı!

Ülkemizde,30 yıldan fazladır PKK olarak bildiğimiz terör örgütünün temelleri ‘ Hoy bun çetesi veya Hoy bun dernekleri’ olarak kurulmak suretiyle, ülkemizdeki kaosun, temelleri atılmıştır!

Sosyal bilimciler ve toplum mühendisleri, başka bölgelerde kurulan, geliştirilen ve yerleştirildikleri bölgelerde fitne, fesat ve karışıklık meydana getirmesi hedeflenen mezkûr örgütleri;  ‘eşek arısı stratejisi’ olarak isimlendirmektedir!  

İşçi balarısı hayatlarının son dönemlerindeki görevleri besin toplamaktır! Arılar kışın besin bulamayacakları için kovanlarına bal depo ederler!

Arılar çiçeklerden topladıkları poleni doğrudan kullanmaz; “arı poleni” veya “arı ekmeği” adı verilen bir maddeye dönüştürür! Bu dönüşüm çiçeklerden toplanan polenlere nektarla birlikte bazı enzimlerin eklenmesiyle sağlanır!

Polen ve nektar toplama görevi 21 günlük işçi arılara düşmektedir! Aynı zamanda arılar, kovan ve yiyecek kaynağı arasında sürekli uçuş halinde oldukları için de bu görev oldukça yorucudur!

Eşek arıları ağızlarındaki dişleriyle ısırır ve zorda kaldığı vakit zehirli iğnesini batırır! Sokması çok ağrı veren eşek arısının zehri, insanda ağır alerji tepkilerine yol açabilir! Eşek arıları bal yapamaz!

Yağma için bir kovana saldıran 30 eşek arısı, üç saat içinde tam 30.000 balarısını öldürebilir!

Bir eşek arısı, yeni bir arı kolonisi keşfettiğinde, bunu hemcinslerine duyurmak için özel bir koku salgılar! Kokuyu balarıları da algıladığından, kovanı savunmak üzere hemen girişe toplanmaya başlar!

Bir eşek arısı yaklaştığında 500 balarısı havalanıp hemen eşek arısının etrafını sarar! Bedenlerini hızla titreştirmeye başlar!

Bu hareket arıların vücut ısılarının artmasına neden olur! Bu esnada eşek arısı adeta bir fırında pişiriyormuşçasına ısınır ve sonunda kavrularak ölür! Bal arılarının dayanabildiği bu sıcaklık eşek arıları için ölüm demektir!

Dünya üzerindeki terör örgütlerini incelediğimizde eşek arılarından bir farkları yoktur!

Küresel sistem; Eşek arıları olarak adlandırılan terör örgütleri yerleştirildikleri bölgelerde, ülkenin ve toplumun huzuru bozmakla görevlendirilir!

Eşek arıları yerleştirildikleri bölgeleri, dış müdahaleye müsait hale getirmeye çalışır!

Toplumlar; birlik ve beraberlik halinde ancak eşek arıları ile baş edebilir!  Var olabilmek için başkaca bir seçimleri yoktur!

Ülkemizdeki terör olayları ve sınırlarımızdaki terör örgütlerine, eşek arısı stratejisi zaviyesinden bakabilmeyi; BİR, BEBAER ve hep birlikte TÜRKİYE olduğumuz takdirde, EŞEK ARILARI ve bunların sahipleri, hiçbir zaman sonuç alamaz!

Coğrafya kader olduğuna göre, coğrafyanın gereklerini coğrafya da yaşayanlar,  yapmak zorundadır! Aksi halde her gün canımızı yakarlar! Aksi halde Anadolu’da var olmak çok zordur!