Sakın! SIRADAN ve SÜRÜDEN,  Olmayın!..

Sevgili Gençler! Gözümüzün bebeği, geleceğimiz gençler! Ne olur!..

1- Meraklı insan olun; duyarsız, ilgisiz, heyecansız insan olmayın!  Merak etmeye kendinizi alıştırın! Öğrenmenin başı merak etmektir! Üzerinize vazife olmayan şeyleri de merak edin! Başta, tabiatı merak edin! Mesela, barajlardaki su seviyesini, buğday rekoltesini, fındık taban fiyatlarını, bu sene gelen turist sayısını, en çok hangi filmin izlendiğini, en fazla hangi kitabın sattığını, hangi müzenin gezildiğini, arkeolojik kazılarda neler bulunduğunu, nerenin nesinin meşhur olduğunu merak edin!

2- Bir merakınız olsun! Güzel sanatlarla ilgili bir merakınız olsun! Şiir yazamasanız bile ezberleyin! Koleksiyoner bir ruha sahip olun! Ayrıca gezmeye, görmeye, öğrenmeye meraklı olun!

3- Soru sorma alışkanlığı edinin!  Doğru adama, doğru soruyu sorun! Bizim millet ‘Bilmiyorum’ demez! Takipçi olun; konularınızı, işlerinizi takip edin!

4- Öğrenmeye doymayın!  İşi, konuyu sadece ehlinden dinleyin, uzman görüşüne önem verin! Kesin karar vermeden önce şüphe edin!

5- Takipçi olun! Konularınızı, işlerinizi takip edin; kendi haline bırakmayın! Hele, kendi işinizi başkasına hiç bırakmayın! Eloğlu, el-âlemin eşeğini ıslık çalarak ararmış! Kurda ‘Niçin ensen kalın’ demişler, ‘Kendi işimi kendim görürüm’ demiş!

6- İşlerinizi önem sırasına göre sıralamayı bilin! En önemsiz işine en önemli iş gibi bakarak nice hayati gündemini atlayan insan gördüm!  Başarılı insanlar, en önemli işi öne alan, önce onu bitirenler oldu hep! Çok iş yapar gibi gözüküp, devamlı bir faaliyet içinde olduğu görüntüsü verip hiçbir şey üretmeyen insanlardan olmayın! Aman avare kasnak gibi boşa dönmeyin! Boşa koşturmayın, sonuç alıcı işler yapın!  Üzerinize çok yük yükleyip de çok yıpranmayın, zorda kalıp kayış da attırmayın!

7- Danışın!  Önce aklınıza; sonra gönlünüze; en sonunda da sizi hesapsız, kitapsız, menfaatsiz, gönülden seven büyüklerinize danışın!  Sizden daha tecrübesiz, dünya görmemiş, bir iş bitirmemiş, bir başarı göstermemiş insanlara danışmayın! Ama mutlaka şuna da dikkat edin ki danışacağınız kişinin soracağınız işle ilgili doğrudan bir menfaati olmasın!  Size göre değil, kendi çıkarına göre tavsiyede bulunmasın!

8- Zamanlama konusunda dikkatli olun! Planlı-programlı, zamanlı çalışmak kadar iyi zamanlama yapmak da çok önemlidir!  Bir işe erken başlamak, sabah erken kalkmak, yola erken çıkmak mutlaka önemlidir; ama çok daha mühim olanı, neticeye ulaşmaktır!  Erken kalkıp oyalanmak, erken başlayıp eğlenmek, ağırkanlı hareket etmek, sizi hep başarısızlığa götürür!

9- Dikkatli olun! Öncelikle ağzınızdan çıkan söze, lafa dikkat edin! Laf olsun diye düşünmeden konuşmayın! Ağzınızdan çıkanı kulağınız duysun!

10- Hafızanıza güvenmeyin! Devamlı not alın; kayıt tutun, arşiv yapın!

11- Randevulara vaktinde gidin! Verdiğiniz sözü yerine getirin! Bizim milletin bahane üretme kabiliyeti sınırsızdır! O yeteneğinizi fazla zorlamayın!

12- En büyük fazilet ‘Bilmiyorum’ diyebilmektir!  Bilgi sahibi olmadan yorum yapmayın! Yine bizim millete Allah, yorum yapma kabiliyeti vermiştir! Hâlbuki en büyük fazilet ‘Bilmiyorum’ diyebilmektir! Öğrenme, bilmediğini bildiğin anda ve yerde başlar!

13- İleri görüşlü olun! Yapacağınız projenin, başlayacağınız bir işin birkaç hamle sonrasını da düşünün, hesaplayın! Alternatifli çalışın! İşin sonunu düşünmeden, yeterli analiz yapmadan ortaya atılmayın; yola çıkmayın! Sonra yolda kalmasanız bile yaya kalırsınız! Gerçi yine bizim millet ‘Kervan yolda düzülür.’ demiş; besmele çekip yola koyulmuş! Ama siz kervanı önceden düzün! En önemlisi, ‘Çala çala bir havaya dönecek’ demeyin! Akıntıya kürek çekmeyin!

14- Gözlem ruhuna sahip olun! Bakan kör olmayın, can kulağıyla dinleyin, can gözüyle bakın!

15- Çözüm odaklı olun! Kafanızın yazılımını ‘bir iş nasıl olmaz’ diye uyarlamayın; nasıl olabileceğini düşünecek, arayıp bulabilecek bir kafa yapınız olsun! İşin olumsuz yanlarına takılıp kalmayın! İntikam hırsıyla yanmayın! Hep ileriye, geleceğe bakın! Küçük şeylerden de zevk alın! Acı bir kahve, demli bir çay, güzel bir pasta, bir parça çikolata, bir külah dondurma sizi mutlu etmeye yetsin!

16- İnsan kıymeti bilin! Büyüklerinizin bir gün yanınızda olamayacağını, sevdiklerinize uzak düşebileceğinizi, onlardan ayrılabileceğinizi düşünerek elinizdekilerin kıymetini bilin! Fakirlere, gariplere, muhtaçlara el uzatın! Veren el, alan elden hayırlıdır! Ne verirsen elinle, o da gider seninle! İyi ve kötü günde sevdiklerinizin yanında olun! Gidemeseniz bile mutlaka telefonla arayın; mesajla, maille oyalanmayın! Allah’a şükrü, insanlara teşekkürü unutmayın!

17- Günlük politikalar, kısır siyasal çekişmeler sizi esir almasın! Başkalarının yapamadıklarını konuşmak yerine kiminle ne yapabileceğinizi araştırın!

18- Eleştiri ve tenkide açık olun! En önemlisi de bir büyüğünüz sizi yetersiz görebilir, eleştirebilir; hatta zaman zaman size sinirlenip kızabilir!  Ama bu sizi sevmediği anlamına gelmez! Tam tersine o, sizi sevdiği, ilgilenmeye değer bulduğu için tepki gösteriyordur!

19- Şükrü ihmal etmeyin! Allah’a şükredin, insanlara teşekkür edin! Kalbinizi temiz tutun! Ameller niyetlere göredir! Aklınız, kalbiniz ve zevkiniz selim olsun!

20- En son olarak da öğrenmeye ve öğretmeye doymayın! Ne olacaksanız olun, sakın; sıradan ve sürüden, olmayın!

 ( Merhum, Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun )

Türk Devleti Kulvar Değiştiriyormuş!

Geçtiğimiz günlerde; nereye hizmet ettiği ve kimlerin adamı olduğu, cemaziyülevveli de aşikar bir yazar; İsrail Başbakanının Türkiye ziyareti ve başkaca ziyaretler  akabinde; Türk Devletinin Kulvar değişikliği veya Eksen Kayması yaşadığını!

Türk Devleti; birilerinin işine gelmeyen; yerli – milli ve bağımsız politikalar sergilediği, yirmi dört milyon kilometrekarelik gönül coğrafyası ile kucaklaşmaya başladığı her dönemde; böyle tipler tarafından mezkûr ifadelere şahit olmaktayız! Neden acaba?  

Kadim Türk Devlet Aklının denetiminde, Türkiye Cumhuriyeti Devleti,  Anadolu – Selçuklu Türk Devlet kodlarına dönmektedir! Dere asli yatağını bulmuştur! Engel olamayacaklar! Değiştiremeyecekler!

Hangi siyasi parti veya iktidara kim gelirse gelsin buradan asla dönüş yoktur, olamayacaktır! Kimsenin bunu değiştirmeye de gücü yetmeyecektir!

Türk Devleti; Selçuklu – Horasan ve Kurucu İrade temsilcileri ile yeniden diriliş ve yeniden kurucu kodlar ile yeni bir şahlanış,  yeni bir kalkınma hamlesi ve yeni bir refah yolculuğu başlayacaktır!

Aynı yazar; Suudi Arabistan’da yönetimi elinde tutan veliaht prens Muhammed bin Salman, Körfez İşbirliği Teşkilatı içerisinde birlikte oldukları Arap ülkelerini İsrail’le ‘barış’ amaçlı bir ittifakın içerisinde yer almaya teşvik ettiğini! İbrahim İttifakı (Abraham Accords) Arap ülkelerinin daha önce ‘düşman’ diye andıkları İsrail’le diplomatik ilişki kurmalarını sağladığını, ifade eden bir yazı kaleme almıştır!

Peki, böyle bir yazının, dışarıda ve içeride tüm yaşadıklarımız ile ne ilgisi ve alakası vardır? Yazar, neyi amaçlamakta ve nereye varmak istemektedir? Ya da nereye hizmet etmektedir?

Türk Devleti; Arap dünyası, Afrika, Orta- Doğu, Balkanlar ve Kafkasya ve gönül coğrafyası tüm bölgelerde varlığını hissettirmeye başladığı bir dönemde, böyle bir yazı kaleme almanın masumane bir tarafı olmasa gerekir!  Şahsi ajandası ya da talimat aldığı yerlerin ajandasında neler bulunmaktadır?

Tarihte; Dini İlahi,  dün; Dinler Arası Diyalog ve bugün de İbrahim İttifakı veya İbrahim-i Dinler şeklindeki açıklamalar ya da köşe yazıları ile birileri ne yapmaya çalışmaktadır? Nereye ve neden hizmet etmekteler? Kişi cibilliyetinin gereğini yapacaktır!

Fasık, Kâfir ve Münafıkların en büyük alâmetifarikası GERÇEKLERİN üzerine örtmeleridir! Peki, nereye ve ne zamana kadar? Hakikat ne zaman parlayacaktır?

Türk; İslam’ın sancaktarı ve Allah’ın askeridir! Türk; Adaletli olan, Adalet Dağıtan ve Hakikat ehlidir!  Hakikat er veya geç, mutlaka ayan beyan ortaya çıkacaktır! Mümin aynı delikten iki defa sokulmayacağına göre! Mümin uyanık olmak zorundadır! Mümin; basiret ve feraset sahibidir!

Sonsuz Hikmet ve Kudret Sahibi Yüce Allah; Ey Ehl-i kitap! İbrahim hakkında niçin tartışırsınız? Oysa Tevrat da İncil de kesinlikle ondan sonra indirildi! Hiç düşünmüyor musunuz?  İşte siz böylesiniz; hadi hakkında bilginiz olan konuda tartıştınız, fakat hiç bilgi sahibi olmadığınız bir konuda niçin tartışıyorsunuz! Oysa Allah bilir, siz bilmezsiniz! İbrahim; ne Yahudi ne Hıristiyan idi; bilâkis o, tek Allah’a inanıp boyun eğmiş birisiydi, müşriklerden de değildi! Doğrusu insanların İbrahim’e en yakın olanı, ona tâbi olanlar, Hz. Muhammed ve iman edenlerdir! Allah, müminlerin dostudur, buyrulmaktadır! ( Ali İmran; 65 – 68 )

Müfessirler mezkûr ayetlerin iniş sebebi ve tefsiri konusunda;   Hıristiyan Necran heyeti Medine’ye geldiğinde, Yahudi hahamlar ile ilâhiyat meselelerinin konuşulduğu toplantılara katılmış;  Hıristiyanlar ve Yahudiler Resülullahın huzurunda tartışmıştır!  Yahudiler, Hz. İbrahim’in Yahudi olduğunu, Hıristiyanlar ise onun Hıristiyan olduğunu iddia ediyor!

Hz. İbrahim’in Yahudilik veya Hıristiyanlığa nispet edilerek tartışmanın içine çekilmesi tarihî gerçeklerle bağdaşmaz; çünkü TEVRAT ve İNCİL ONDAN SONRA İNDİRİLDİĞİ ORTADADIR!

HZ. İBRAHİM; Ne YAHUDİ, Ne HIRİSTİYAN, Ne de MÜŞRİK İDİ; O TEVHİT İNANCINA YÜREKTEN BAĞLI; “ HANİF ” ve “ MÜSLÜMAN ” OLDUĞUDUR!

Yahudiler ve Hıristiyanlar, kendileriyle Hz. İbrahim arasında bir bağ kurmak isterse bunun yegâne yolu, kendi peygamberlerinin de tevhit inancına çağrıda bulunduğu gerçeğini itiraf etmeleri ve Hz. İbrahim’i, dolayısıyla Hz. Muhammed’i kendilerine tâbi kılma gayreti içine girmek yerine, BÜTÜN İLÂHÎ DİNLERİN GENİŞ ANLAMIYLA “İSLÂM” DAİRESİ İÇİNDE BULUŞTUĞUNU GÖRMELERİDİR!

Ey Ehl-i kitap! Gerçeği görüp durduğunuz halde niçin Allah’ın ayetlerini inkâr ediyorsunuz? Ey Ehl-i kitap! Neden hakkı batıl ile karıştırıyor ve bile bile gerçeği gizliyorsunuz, buyrulmaktadır! ( Ali İmran; 70-71)

Tevrat ve İncil;  Hz. Muhammed (sav)  müjdeleyen,  HZ. İBRAHİM’İN HANİF ve MÜSLÜMAN;  Allah katında geçerli dinin sadece İslâm olduğunu bildiren ayetler içerdiği halde, Ehl-i kitabın bu hakikatleri inkâr ettiğini!  Kitabı Mukaddes; tahrif edilmiş şekliyle bile,  Tevrat’ın Hz. Muhammed (sav)’in geleceğini müjdeleyen ifadeler içerdiğini ortaya koymaktadır!

Yeni bir Dönem Başlıyor!

15 Temmuz hain darbe ve işgal kalkışmasından sonraki süreçte, Türk Devlet Aklı, Türkiye Cumhuriyeti Devlet yönetim sistematiğine tamamen hakim bir durumdadır!

2023 – 2053 ve 2071 Turan ve Kızıl Elma hedefleri çerçevesinde ki; Türk Devletinin yeni bir süreç ve yeni bir döneme adım atması ve tüm gönül coğrafyası ile birlikte sıçrama yapabilmesi için tek bir operasyon kalmıştır!

Aksi halde bir yüz yılı daha kaybederiz! Böyle bir tercih ve lüksümüz asla olamaz! Böyle bir duruma sebebiyet verecek olanlar tarihin yükleyeceği VEBALDEN kurtulamaz!

Bu operasyon nedir diye soracak olursanız? Erken veya zamanında olacak bir genel seçim ile devlet yönetiminin devir teslim sürecidir!

Yeni dönem;  Anadolu, Selçuklu – Horasan, Kurucu İrade ve Kuvay-i Milliye ruhu devlet kodlarının sisteme hâkim olduğu ve bu gelenek temsilcileri ile birlikte,yeniden diriliş ve yeniden şahlanışın başlangıcı olacaktır!

Devlet yönetim kademesinde; Yeniden KURULUŞ ve DİRİLİŞ KODLARINA dönmeliyiz!

Yeni dönemde; Devlete hortum dayamış, devlet olmadan yaşayamaz ve hiçbir şey üretmeyen,  LEGAL ve İLLEGAL ne kadar yapı ve kurum var ise TASFİYE olmak zorundadır!

Yeni dönemde; Devlet ve milletin hayrına olmayan, uygulanabilir ve fizibilite çalışması dahi bulunmayan proje adı altında, devletten nemalanan asalak güruhun da tasfiye olduğu bir süreç olacaktır!  Devlet birilerinin geçim kaynağı değildir!

Yeni dönemde; Onun, bunun ve şunun yakını veya yeğeni;  EHLİYETSİZ – LİYAKATSİZ ve ÇAPSIZ – KİFAYETSİZ muhteris, iş bilmez ne kadar kişi var ise DEVLET Kademesi ve diğer Kurumlarda GÖRMEYECEĞİZ!

Ehliyet – Liyakat ve Adalet temelli yeni bir dönem başlıyor!

Yeni dönemde;  Ehliyet – Liyakat – Kifayet üzerine tesis edilmiş,  DEVLET olmanın gereği ve beş bin yıllık Kadim Türk Devlet geleneğindeki;   ADALET ve HAKKANİYET üzerine BİNA edilecektir!

Aksi halde sosyal barışı temin edemeyiz! Adaletin olmadığı durumlarda kaos sisteme hakim olacaktır! Peki, böyle bir kaosu kim veya kiler neden talep etmektedir?

Yeni dönemin tüm İŞARET fişekleri ve göstergeleri ayan beyan her yerde ve her kurumda görülmektedir! Yeni dönemi kabullenemeyen ehliyetsiz – liyakatsiz ve kifayetsiz muhterisler; DEVLET YÖNETİM SİSTEMİNDEN TAMAMEN AYIKLANACAKTIR!

Direnmeleri boşunadır! Direnmeleri sadece inkarlarını artıracak ve devletin CELAL yüzü ile karşı karşıya kalacaklar! Yapmış oldukları tüm ihanetlerinin hesabı da tek tek sorulacaktır!

Yeni dönemde; eski sistemim adamları ve eteğinde AĞIRLIKLARI ya da PİSLİĞE BATMIŞ KİŞİLER devlette makam yarışında YER bulamayacaktır! İstedikleri kadar tepinsinler! Ya da fırıl fırıl dönsünler! Artık, eski devir kapanmıştır!

Yeni dönemde;  her türlü dernek, vakıf ve cemaat adı altında ki din simsarlarına, meydan bırakılmayacaktır!  Her sokak başında sahte şeyhten geçilmez oldu! Neden acaba?

Anadolu diyarı ve tüm İslam beldelerinin,  Türk ve İslam olarak mayalanmasında emeği geçen,  önder ve lider,   Hanefi – Yesevi ve Maturidi İslam geleneği yeniden bu topraklarda şahlanacaktır!

Yeni döneme matuf tüm olay ve gelişmelerin PERDE ARKASINDA ki Kadim Türk Devlet Aklının Büyük PROJE  – KURGU ve PLANI okumayan, anlamayan, yorumlamayan ve göremeyenler;  MAGAZİN ve Tele-Vole boyutu ile gününü gün eder ve eğlenir! Onlar eğlenmeye devam etsinler!

Siyasette hiçbir şey tesadüfi değildir! Hem de Türk Devleti, Anadolu toprakları ve Türk diyarında! Türkiye gibi kilit ülkelerde ki siyasette; Bir şey vuku buluyorsa, o şeyin önceden Kadim bir AKIL tarafından kurgulandığı ve planlandığından emin olabiliriz!  

Böyle bir AKLIN varlığını kabul etmeyenlere diyecek sözümüz yoktur! Türklerin beş bin yıllık devlet tarihinde, resmi kayıtlarda on altı devlet; öylesine ve sıradan bir gelişme olarak mı kurulmuştur! Olmayacağına göre!

Emanetleri EHLİNE Veriniz!

Adalet, mülkün temelidir! Adalet güneşi batarsa, insanlar için yeryüzünde yaşamanın bir anlamı kalmayacaktır! Peki, böyle bir olaya vesile olanlar vebalden kurtulabilir mi?

Hz. Peygamber (sav) efendimiz; Ben ADİL bir sultanın devrinde doğdum! Hz. Ömer  (ra); Bilesin ki; Ben, Nuşirevan’dan daha az ADİL değilim, buyurmaktadır!

Devlet, adalet ile sonsuzlaşır ve adaletsizlikle yıkılır!  Fakire ekmek yoksa zengine huzur yoktur! Peki, fakirin ekmeğini, zenginler ya da devlete çöreklenmiş üç beş ehliyetsiz – liyakatsiz – kifayetsiz babalar ve babaların çapsız oğulları, kızları ve yakınları tarafından dolaylı olarak çalınıyorsa!

Sonsuz Hikmet Sahibi Yüce Allah; Nisa Suresi 58. Ayetinde; Tüm insanlar, özellikle İman ehli ve yönetici konumunda bulunanlara hitaben; Allah size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder! Allah size ne güzel öğütler veriyor! Şüphesiz Allah her şeyi işitmekte, her şeyi görmektedir, buyurmaktadır!

Müfessirler bu ayetin iniş sebebi ve tefsirini şu şekilde ifade etmektedir! Hz. Peygamber ( sav ) efendimiz;  Mekke’yi fethedince,  Kureyş kabilesinin çeşitli ailelerinde bulunan bazı salâhiyet ve vazifeleri yeniden düzenlemiş, bir kısmını kaldırmıştır! Kaldırmadığı hizmetler arasında Mescidi-i Haram ve çevresinin hizmeti ile su işleri de bulunmaktadır!

Birinci hizmet, Abdüddar oğulları adına Osman b. Talha’da, ikinci hizmet ise Haşim oğullarından,  Hz. Peygamber’in amcası Abbas’ta bulunuyordu!  Hz. Peygamber, vazifelerle ilgili yeni bir düzenleme yapmak üzere, Kâbe’nin anahtarını Osman’dan almış ve amcası Abbas bu hizmetin de kendisine verilmesini talep eder! Bunun üzerine yukarıda ki EMANET AYETİ GELİR ve ANAHTAR YİNE OSMAN B. TALHA’YA TESLİM EDİLMİŞTİR!

Emanetin yerine getirilmesi, ehline verilmesi ve insanlar arasında adaletle hükmedilmesi yönündeki emirlerin muhatapları genel olarak tüm insanlar, özel olarak müminler ve daha özel olarak da yöneticiler; EMANET ve ADALETTEN KAMU ADINA SORUMLU OLAN ŞAHISLARDIR!

Tarih boyunca insanların huzur ve barış içinde yaşamaları iki sebeple kazanılmış veya kaybedilmiştir; Emanet ve Adalet!  

Emanetler ehline verildiği ve adalete riayet edildiği müddetçe toplumda huzur ve barış olmuştur!

Hıyanet ve haksızlık ise huzursuzlukların, kavgaların, savaşların, servet ve neslin helâk olmasının baş sebepleri arasında yer almıştır!

Adalet; eşitlik ve dengeyi sağlamak, demektir. Burada eşitlikten maksat, herkese aynı şeyi, aynı vasıf ve miktarda vermek değildir! Herkesin hakkını, hak ettiğini, lâyık olduğunu almada eşit olmasıdır! Güçlü de olsa haksızın, güçsüz de olsa haklı ile hukuk karşısında eşit muamele görmesidir!

Bilgi eksik, ölçü bozuk olunca; düzen, hukuk ve mahkeme olsa bile, adalet gerçekleşmez!  İnsanı ve kâinatı yaratan Yüce Allah mizanı koymuştur!  Mizan; maddî ve manevi alanlarda denge, hakkaniyet ve adalet ölçüsü, demektir!  

Hz. Mevlana; Adalet nedir? Ağaçlara su vermek! Zulüm nedir? Dikeni sulamak. Adalet, bir nimeti yerine koymaktır, her su isteyen tohumu sulamak değil! Zulüm nedir? Bir şeyi, yerinde kullanmamak, lavık olmayan vere kovmaktır! Bu da ancak belâya kaynak olur, buyurmaktadır!

Birileri; Emanetleri Ehline vermemek sureti ile hem sosyal adalet terazisini ve hem de sosyal barışın bozulmasına sebebiyet veren davranış ve ihanetlerinden dolayı hem kendi sonlarını,   hem bu âlemde ve hem de diğer âlemde ki ceza ve belalarını hazırlamaktadır! Her seçim bir vazgeçiş olduğuna göre!

Çalışmadan ve hak etmeden dünyalık nimet elde edenler; tabii ki cezaya çarptırılacaktır! Hem burada ve hem de diğer tarafta!

Peki, DEVLET dediğimiz kurum ne yapmalıdır? Devlete matuf yapılan tüm hata ve ihanetlerin bir hesabı, kitabı, cezası ve belası da olmayacak mıdır? Aksi halde DEVLET dediğimiz kurum varlığını İDAME ettiremez!

Basın Kartı ve Basın Çalışanı Sorunları!

Basın sektöründe, özellikle de İletişim Fakültesi mezunlarının, yerel medyada neden çalışmak istemedikleri zaviyesinden, İletişim Fakültesi dekanlığı yapmış ve halen; Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı olarak görev ifa eden, Prof. Dr. Fahrettin Altun’a; mail ve diğer sosyal medya araçları üzerinden, göndermiş olduğum; sektör ve sektör çalışan sorunlarını,  yeniden dile getirebilmek adına, bir köşe yazısı kaleme almanın tam vakti ve zamanı olduğunu düşünüyorum!

Basın Kartı ve özellikle Sürekli Basın Kartı Alma şartlarının yeniden değerlendirilmesi gerektiği kanaatindeyim! Liseden aynı tarihte mezun olan iki arkadaşın birisi üniversiteyi tercih etmiyor ve Basın sektöründe çalışmaya başlıyor! Diğeri de, Basın mesleğini MEKTEPLİ olarak yapmak istediği için, Lisans ve Yüksek Lisans derken, 7 – 8 yıl sektöre geriden başlıyor!

İLETİŞİM Fakültesi mezunu, Sürekli Basın Kartı alıncaya kadar, lisede beraber okumuş olduğu arkadaşı, neredeyse iki defa Sürekli Basın Kartı almayı hak edecek duruma geliyor!  

Özellikle İletişim Fakültesi; Lisans ve Yüksek Lisans mezunu, Basın Mesleğine gönül vermiş, Basın çalışanları için sürekli basın kartı şartları; 18 yıl kart taşıma veya 20 yıl sektörde bulunmak noktasından, bir iyileşme ve esneklik sağlanmalıdır!

İLETİŞİM FAKÜLTESİ LİSANS ve Y. LİSANS mezunu ve BASIN KARTI sahibi çalışanların, EMEKLİLİK hakkı kazandığı durumda,  EK GÖSTERGE veya başkaca Yasal Haklar verilmelidir!  Aksi halde, tam teşekküllü bir denetim olmadığından kaynaklı,  çalışırken İmtiyaz sahibinin inisiyatifine terk edilen YEREL Medya çalışanları, emeklilik sonrası da mağduriyetleri devam edecektir!

Basın çalışanı, Fiili Hizmet Zammı zaviyesinden SGK’da yönetmelik ve uygulama eksikliği bulunmaktadır!  Basın Çalışanı; Fiili Hizmet Zammı için 3600 gün şartlarının realitede bir karşılığı yoktur!  Özellikle meslekte çalıştığı yıl kadar fiili hizmet zammı alabilmelidir!

Anayasa Mahkemesi; Fiili hizmet Zammı noktasından, İmtiyaz sahibi ile basın iş sözleşmesini gerek ve şart olarak dikkate alırken, SGK nezdinde bir anlamı da yoktur! Peki, mahkeme neden böyle bir karar almıştır?

24.02.2021 tarihinde, Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinde yayımlanan; Pandemiden kaynaklı, Kısa Çalışma dönemindeki Fiili Basın çalışanı, eksik günleri TAM sayılacaktır, ibaresinin SGK Kurum çalışanları nezdinde bir karşılığı da yoktur! Basın Çalışanları mezkûr konularda mağdur durumdadır! Çünkü Kararnameye rağmen SGK başkanlık tarafından Yönetmelik hazırlanmamıştır!

Yerel Basın sektöründe bir diğer sorun da; Reklam ve Resmi İlan çerçevesinden, Yerel medyanın patronu konumundaki ve neredeyse gelirlerinin büyük bir kısmının dağıtım merkezi Basın İlan Kurumunda gördüğümüz eksiklik ya da aksaklıkları da şu şekilde sıralayabiliriz!

Öncelikle BASIN İLAN KURUMU yereldeki şube ve çalışanları ne iş yapar?  Basın İlan Kurumu çalışanlarının görev tanımı nedir?

Basın İlan Kurumu çalışanları; REKLAM,  İLAN VE ADVERTORİAL REKLAM NEDİR, bilgisi var mıdır?

Basın İlan Kurumu çalışanları; AHBAP – ÇAVUŞ ve SİYASETİN BASKISI ile REKLAM – İLAN ve piyasadan bihaber kişilerden olmak zorunda mıdır?

Basın İlan Kurumu Çalışanları;  diğer kurumlarda olduğu gibi EHLİYETSİZ – LİYAKATSİZ makamları işgal eden kişilerin, ÇAPSIZ oğlu – kızı veya yakınları olmak zorunda mıdır?

EHLİYETSİZ  – LİYAKATSİZ kişilerin ÇAPSIZ OĞLU – KIZI ve YAKINLARI tarafından işgal edilen kurumlardan İŞ ve BAŞARI beklemek ne kadar doğru olabilir?

Ehliyet – Liyakat ve Adalet temelli yeni bir dönemin arifesindeyiz! Sadece ve sadece kazasız ve belasız bir seçim ve DEVLET yönetiminin de; SELÇUKLU – HORASAN geleneğinden gelen KURUCU İRADE TEMSİLCİLERİNE devir teslim töreni kalmıştır!

Basın İlan Kurumu çalışanları; sahayı – piyasayı her daim takip etmek ve yerel medyaya bilgi paylaşımında bulunmak, görev tanımında var mıdır?

Basın İlan Kurumu çalışanları;  bölgesinde ve bağlı bulunan illerdeki; Meslek Örgütü, Oda, Birlik ve başkaca reklam ve ilan verme potansiyeli olan kurum ve kuruluşları neden ziyaret etmez?

Basın İlan Kurumu çalışanları;  mezkûr kurum ve kuruluşları ziyaret etmediği gibi yerel medya reklam servisinin bu kurumlardan almış olduğu reklam bedelini hem beğenmez ve hem de bu reklamlar üzerinden komisyon almasına neler demeli?

Basın İlan Kurumu çalışanları;  yerel medya reklam servisinin bu kurumlardan almış olduğu reklam ilan komisyon bedelinden kaynaklı, genel müdürlükten takdir belgesi de almakta mıdır? Ne ala memleket!

Hadis-i şeriflerde; İşinin ehli ve layık olmayana; iş,  görev ve emanet verildiği zaman, kıyameti bekleyiniz! Ya Rasülallah, emanetin zayi edilmesi nasıl olur, denince; İŞ –  GÖREV ve EMANET ehlinden başkasına verildiği zaman kıyameti bekleyin,  buyurmaktadır!

Nisa Suresi 58. Ayeti kerime de; Allah size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder! Allah size ne güzel öğütler veriyor! Şüphesiz Allah her şeyi işitmekte, her şeyi görmektedir!

Peki, özellikle mezkur ayet ve hadisler,  EHLİYET – LİYAKAT ve ADALET temalı tüm ayetlerin muhatabı kim veya kimlerdir? Tabii ki iman etmeyenler değil!  Mezkur konularda, ehli Müslim olduğunu iddia eden veya zannedenler neler yapmaktadır? Herhalde EMANETE olan HIYANETLERİNDEN dolayı kendi KIYAMETİNİ beklemekteler? Şahsi KIYAMETLERİ  zaten çok yakındır! Ne buyurdunuz?

SANCAK; Gazetelerim Emrinizdedir!

Günlerdir, TV programları ve tüm haberlerin konusu, Ethem Sancak; ne dedi, neden böyle dedi ve nasıl böyle bir ifade kullanır vb. konuşma, yorum ve tartışmalara şahit olmaktayız! Peki, neden?

Toplum ve birey olarak, olay ve olguları değerlendirirken, siyak ve sibakı zaviyesinden eksiklerimiz olduğunu düşünüyorum! Sadece güncele bakmak ve görmekle, olay ve olguları net bir şekilde okuyamaz, anlayamaz ve algılayamayız! Net bir okuma olmadığı durumlarda da tabii ki doğru kararlar veremeyiz! Doğru bir karar olmadığında,  neler olabileceğini dahi düşünmek istemem!

Ukrayna ve Rusya savaşının başladığı günlerde,  Ethem Sancak, bir Rus televizyonuna vermiş olduğu röportaj konusu da günlerce gündem olmuştur! Neden acaba?

Pandemi’den kaynaklı tedarik zincirlerinde yaşanan sorunlar ve döviz kurlarındaki artış, tüm temel gıda maddelerine gelen zamlar ve özellikle de enerji fiyatlarındaki artışın yansımaları vatandaşın cebini ve canını yakmakta iken, gündemi meşgul eden ve konuştuğumuz konulara bakar mısınız?  Neden acaba?

Eskilerin ifadesi ile mahalle yanarken tabii ki birileri de saçını taramaya devam edecektir! Mahallenin yanması kimin umurundadır! Ya da mahalleyi kim veya kimler neden yakmaktadır? Yoksa mahallenin yanması kim ya da kimlerin işine gelmektedir? Bu işten kim beslenmektedir?

Peki, neler olmuştur, kabaca izah etmeye çalışalım! AK Parti MYK üyelerinden ve partideki aktif çalışmalarıyla bilinen Ethem Sancak,  AK Parti İstanbul İl yönetimi tarafından disiplin kuruluna sevk edilmiştir!

Ethem Sancak, disipline verilmesini şaşkınlıkla karşılarken ve neden böyle bir karar alındığı da merak ettiğini! Daha sonra da partinin kararını beklemeden istifa ettiği açıklanmıştır!

AK Parti İstanbul İl yönetimi, Ethem Sancak’ı bir konuşmasında;  AK Parti, ABD desteğiyle kuruldu, şeklinde ifadeler, kullanmakla suçlamıştır!

Ethem Sancak; yaptığım konuşmada, Amerika, AK Parti’yi kurdu, destekledi,  diye asla öyle bir şey söylemedim!  Öyle düşünmüyorum! Güvenlik ve NATO üzerine basına kapalı bir söyleşiydi, diyor!

Ethem Sancak; basına kapalı konuşmasının sızdırıldığını ve Disiplin Kurulu’na sevkinin bu konuşmayla ilgili olabileceğini fakat parti yönetiminden kendisine gerekçe söylenmediğini!   Bu konuda benim bir hamlem olmayacak! Benim partizanlık, particilik gibi bir derdim yok! Ben Tayyip Erdoğan’ın neferiyim, diyor!

AK Parti İstanbul-Sarıyer İlçe Başkanlığı;  Ethem Sancak’ın partiden istifa ettiğine dair dilekçesinin ulaştığını ve evrakın da işleme konduğu, açıklaması yapılmıştır!

Sermaye ve sermaye sahipleri, güvenli limanları sever! Siyasi istikrar, ekonomik istikrarı da beraberinde getireceğine göre! Sermaye, güvenli liman olmadan yaşayamaz!

Sermaye ve sermaye sahipleri, paranın büyütülmesi konusunda UZMAN oldukları için gelebilecek tehdit ve tehlikeleri önceden hisseder ve yeni duruma göre de pozisyon almakta mahirdir! Sermaye sahipleri için particilik ya da partizanlık olmaz! Sermaye için dün her daim dünde kalmıştır!

Ya da şöyle ifade edelim!  Sermaye sahipleri ”Öngörü” sahibidir! Tüm bu gelişmeler ve olaylara bir de bu zaviyeden okuma yapmanın gelecek veya geleceği okuyabilmek çerçevesinden daha faydalı olabileceği kanaatindeyim!

Siyaset ve iktidarda olabilecek bir değişimi, öncelikle sermaye sahipleri çok önceden okur ve ona göre de pozisyon almak zorundadır! Aksi halde var olamaz! Aksi halde yaşayamaz!

2019 yılında, katıldığı bir TV programında; CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu;  Ethem Sancak,  15 Temmuz darbe girişiminden sonra;  “ Benim gazetelerim emrinizdedir ” dedi!  Ben de;  “ Estağfurullah, gazeteler medya özgürdür ” dedim, şeklinde açıklamada bulunmuştur!

Kılıçdaroğlu konuşmasının devamında; Ethem Sancak için hafızamda, ezberimde iz bırakan birisi değil!  İz bırakması, onun kulvar değiştirip, medya patronluğu yapması, ona böyle imkanların sağlanması, Erdoğan’ı ailesinden çok daha fazla sevmesi, bende büyük bir hayal kırıklığı yarattı!  Bir insan, başka bir insana saygı duyabilir ama hiç kimse kendi ailesini feda ederek saygı duymaz, o farklı bir şeydir, diyor!  

Tefekkür ve Paylaşım Ayı; RAMAZAN!

Ramazan;    başı rahmet, ortası mağfiret ve sonu da, iman ehli için cehennem azabından kurtuluş ve Kuran ayıdır! Rahmet, mağfiret ve cehennem azabından kurtulanlardan olabilmek ümidiyle! 

Ramazan; tefekkür ve tezekkür ayıdır!   Hayatın her anında Kuran ile yaşamayı, tezekkür ve tefekkür halinde olmamızı gerektirir! Aksi halde dünya hayatı, insan için sadece bir yarıştan ibarettir! Mal biriktirme, mal yığma ve sayma, makam, mevki, iktidar ve güç yarışı! 

Ramazan;  paylaşma, ikram ve infak ayıdır! Paylaşmanın, ikramın, infakın, sevginin, huzurun, birlik ve beraberliğin tesisine imkân verir!

Dünyada yaşanan kaos ve özelikle de pandemi ile birlikte, tedarik zinciri ve döviz kurlarından kaynaklı, temel gıda ve diğer ürünlerdeki fiyat artışları,  insanların umutlarını tüketmektedir! Temel gıda maddelerine dahi erişemeyen insanların olduğunu hatırlatmak isterim! Mesele böyle bir dönemde;  yardım, infak ve paylaşımda bulunabilmektir!

Şiddet, terör, ülkelerin işgali, insanoğlunun acımasızlığı, sosyal dengenin alt üst olması, maddi değerlerin ön plana çıkması, gıda ve diğer tüm ürünlerdeki fiyat artışları, insanların geleceğe dair umudunu tüketiyor! 

Ramazan,  sadece aç kalmak değildir!  Ramazan, sadece ibadet mevsimi değildir! Ramazan,  özümüze dönme, kendimizi ve çevremizi fark etme, Yüce Allah’ın lütfü ve inayeti karşısında insanın aciz olduğunun farkında olmaktır!

Ramazan, tefekkür ayıdır!  Tefekkür kulun, hayret makamında olması demektir!  Kul,  aklının kavrayamadığı ilâhî sır ve hikmetler karşısında şaşırıp kalması ve istiğrak haline bürünmesidir!  

İnsanın yaratılış safhaları, vücudundaki muhteşem sistemler; çevremizdeki bitkiler, hayvanlar, yeryüzü, gökyüzü, atmosfer, bunlarla temin edilen son derece hassas çevre dengesi!

Ramazan; Allah rızasını umarak; infak, paylaşım, yardım, hediyeleşmek ve ikramda bulunmaktır! ALLAH rızasını kazanmak yarışına katılan kişi ve kurumlarımızın yapmış oldukları tüm ikram, infak, paylaşım ve yardımları Allah dergâhı izzetinde kabul eylesin! Amin!

İnsan için dünya hayatındaki her şey ama her şey sadece bir uyanma, bir akletme,  bir tefekkür ve bir tezekkür vesilesi olduğunu unutmamak gerekir! Akletmek ve tefekkür konusundaki ayetleri hatırlamak kâfi olacaktır!

Ramazan, Anadolu’da ve İslam beldelerinde bir başkadır! Hayatın hızına bir duraklama ve yavaşlatma hareketidir! Birileri; hayatın hızına dur diyebilmek ve yavaşlatabilmek için Yavaşlatma Hareketi kura dursun! Müminler İslam’la tanıştığı ilk günden itibaren, SUKUNET ayı ile Hayatı Yavaşlatma Hareketini devam ettirmektedir!

Ramazan ayında iman ehlinde bir sükûnet hali olmaktadır! Dünyalık işler biraz askıya alınır!  On bir ay canla başla koşturulan dünyalık işler biraz yavaşlatılır! Bir el – bir güç,  bu ayda inananlara biraz dinlenin, kenara çekilin ve hayatı dinleyin, çevrenizde ki insanlara neler olup bittiğini anlamaya, anlamlandırmaya ve tefekkür durumunda kalın mesajı vermektedir! 

Ramazan ayı; hayatın sadece işten, güçten, yarıştan, güçlü olmak, güçlü görünmek,  makam, mevki ve iktidar yarışından ibaret olmadığını hatırlatmaktadır!  

Hayat, sadece iş – güç değildir! Hayat, sadece koşturmaca değildir! Hayat, başka insanlarla yarış değildir! Hayat; makam, mevki, iktidar ve güç yarışı asla değildir! Hayat, aslında sade İNSAN olabilmek yarışıdır!

Hayatı biraz yavaşlatmak bireyin ruhuna çok iyi gelecektir!  Ramazan ayı da buna vesile olmaktadır! Sorumlu olduğumuz zamanı ve ömrü;  sakin,  sükûnetli,  anlamlı, huzurlu ve mutlu bir şekilde yaşayabilmektir, tüm mesele!   

Bu Ramazan ve her Ramazanı,  son Ramazan ayımız olduğunu idrak edebilmeyi!  Ramazan ayını,  huzur ve huşu içinde idrak ettiği, rahmeti ve bereketinden ziyadesi ile müstefit olduğu kullarından eylemesini Yüce Allah’tan dilerim! Daha nice Ramazan ve Kuran aylarına da Sağlıklı bir şekilde erişebilmeyi nasip eylesin! Âmin!

21. Yüzyıl TÜRK ASRI Olacaktır!

ABD eski Başkanı Bill Clinton; 15 Kasım 1999 tarihinde,  TBMM’de yapmış olduğu konuşmasında; içimizdeki aklı evvelin idrak edemeyeceği konulara değinmiştir! Dedik ya, aklı evvel! Ya aklı ve ruhu kiralık! Ya da yabancı bir ekolün temsilcisi! Türk’ün ne demek olduğunu idrakten yoksun!  Türk kavramına ırk penceresinden bakmadığımızı bir kez daha vurgulayalım!

Bir başka ülkenin Devlet Başkanı da;  Türkler, yüce bir millettir! Çok onurlu bir millettir! Özgürlük ve adalet isteyen ve bunların mücadelesini veren bir millettir! Türkler, asırlarca İslam’ın bayraktarlığını yaptı! Türk milletine saygım çok büyük, oturarak onlara seslenemem, diyor!

Geleceği doğru okuyabilmek, yorumlayabilmek, doğru strateji ve taktik geliştirebilmek için olgu ve olayları öncelikle AKLETMEK gerekir! Akletmeyen toplumlar, akledenler tarafından yönetilmeye mahkûmdur!

Peki, dünya insanlığının vicdanı konumundaki Türk Devleti ne yapacaktır? Beş bin yıllık Devlet geleneğinde ki TÜRK DEVLET AKLI,  DEVLET-İ EBED MÜDDET DEVAM ÜLKÜSÜ ÇERÇEVESİNDE tüm olay ve olgulara tabii ki müdahil olacaktır?

Devlet Aklı; devletin genel ve değişmeyen ruhu ve özüne sahip, zaman ve mekân bakımından evrensel bir doktrindir!

Devlet Aklı; devletin bekası,  devletin varlığı ve devletin gücünü korumaya yönelik yapılması gerekenler ve bunun araçlarının bilgisine ilişkindir!

Devlet Aklı;  bir zihniyet, bir yaklaşım ve bir ruh olarak, devletin tarihsel kökeni kadar kadimdir! Tarihi bir veya iki asır olan devletlerde Devlet Aklı olacak fakat beş bin yıllık Türk Devletinde, Devlet Aklı olmayacak, öyle mi? Türk Devleti, bir çadır devleti olmadığına göre!

21. YÜZYILIN BİR TÜRK ASRI OLACAĞINI, dünyanın süper gücü ve özellikle de Sovyetler Birliği dağıldıktan sonraki süreçte; tek kutuplu dünyanın lideri konumunda ki ülkenin devlet başkanı;  neredeyse çeyrek asır önce ifade etmiştir! Neden acaba? Yakmak, yıkmak ve öldürmek üzerine kurdukları YAĞMA ve SÖMÜRGE düzeninin sonu geldiği için olabilir mi?

Türk; adalet dağıtan,  hakkaniyet – hakikat temsilcisi ve mazlum halkların da hamisi demektir! Türk, zulüm yapmaz! Türk, ihya ve inşa demektir! Türk, sömürgecilik yapmaz! Türk, yakıp yıkmaz! Türk; adalet, barış ve huzur demektir!

ABD eski başkanı Bill Clinton yirmi üç yıl önceki sözlerine, bugünü daha net algılayabilmek zaviyesinden tekrar okuyalım! OSMANLI İMPARATORLUĞUNUN DAĞILMASI ve YENİ TÜRKİYE’NİN YÜKSELMESİYLE, BU YÜZYILIN TÜM TARİHİNİ ŞEKİLLENDİRDİ!

Osmanlı imparatorluğun yıkıntılarından, Bulgaristan’dan Arnavutluk’a, İsrail’e, Arabistan’a ve Türkiye’nin kendisine kadar, yeni uluslar ve yeni ümitler doğdu!

Ancak, eski düşmanlıkların kaybolması zor oluyor! Sınırların değiştirilmesi ve gerçekleşmeyen iddiaların karışımından bir asır süren çelişkiler oluştu!

Bunlar, Birinci Balkan Savası ve Birinci Dünya Savaşıyla başladı; Ortadoğu ve eski Yugoslavya’da bugünkü çelişkilere kadar uzadı!

20. YÜZYILI ANLAMAK İÇİN, TÜRKİYE’NİN TARİHİ, BİR ANAHTARDIR! ANCAK, BEN İNANIYORUM Kİ, TÜRKİYE’NİN GELECEĞİ, ÖNÜMÜZDEKİ BİNYILIN İLK YÜZYILININ ŞEKİLLENMESİNDE DE SON DERECE ÖNEMLİ BİR ROL OYNAYACAKTIR!

İnsanlar, harita çizebilmeye başladıklarından bu yana, Türkiye’nin coğrafyasının sabit gerçeklerine dikkat çekmişlerdir! Anadolu, kıtalar arasında bir köprüdür!  Boğazın en yakın noktasında, bir kilometreden kısa bir mesafe Avrupa ile Asyayı ayırır!

Sizlerin inşa ettiği köprüler, Türkiye’yi her gün daha da saran ticaret ve dünyanın tüm bölgelerine anında bağlayan haberleşme devrimi sayesinde, aslında, kıtalar arasında ayırım da kalmamıştır!

Türkiye’nin Doğu ile Batı’yı birleştirebilmesindeki başarısı, bu coğrafyayı göz önüne alınca, daha da önem kazanmaktadır!

Türkiye’nin bu yüzyılda yarattıkları, insanların kendilerine daha güzel bir gelecek hazırlama yolunda yapabileceklerinin canlı bir örneğidir! ÖNÜMÜZDE İMTİHAN EDİLMEMİŞ YENİ BİR YÜZYIL BULUNMAKTADIR; BU, BÜYÜK BİR FIRSATTIR!

Bu odada başlayan ve halen yükselmekte olan demokratik devrimi derinleştirerek, Türkiye, vatandaşlarına iyi hizmet etmekten daha da fazlasını yapabilir! Sizin örneğinizle ve sizin çabanızla, TÜRKİYE, DÜNYANIN İLHAM KAYNAĞI OLABİLİR,diyor!

Türkiye Cumhuriyeti Devleti Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan;  18 Mart 1915 tarihinde Osmanlı İmparatorluğunun zaferiyle sona eren Çanakkale Deniz Savaşlarının anıldığı gün;  18 Mart 2022 tarihinde, 1915 Çanakkale Köprüsünün açılış konuşmasında; 21. YÜZYILA TÜRKİYE DAMGASINI VURACAK!  BUNA ENGEL OLMAK İSTEYEN HEZİMETE UĞRAYACAK, ifade ve vurgularının arka planındaki Kadim Devlet Aklının TÜRK DEVLET-İ EBED MÜDDET DEVAM ülküsü, vizyonu, hedefi ve oyun bozan taktik emarelerini görmekteyiz!

Türk Devlet Aklı ve AB Stratejik Pusula Belgesi!

İkinci Dünya Savaşının sonlarına doğru;  hangi bölgelerin kimin kontrol ve denetiminde olacağı konusunda anlaşmazlıklar ortaya çıkmıştır! Dünya Savaşı sonrasındaki yeni DÜZEN ve yeni DENGE çerçevesinden; paylaşım ve denetim sorunları zuhur etmiştir!

Hem bu anlaşmazlıkların çözüme bağlanması ve hem de savaş sonrası dünyanın ana çizgileriyle düzenlenmesi amacıyla; yani DÜZEN, PAYLAŞIM ve DENGE adına, Ukrayna’nın Yalta Kenti’nde liderler düzeyinde bir konferans yapılmasına karar verilmiştir!

Peki, bugün, Ukrayna yine dünyanın neden gündemindedir! Yoksa yenidünya düzeni,  yenidünya sistematiği ve yenidünya dengesi; yeniden Ukrayna üzerinden mi kurulacaktır? Neden olmasın? Ölen, yaralanan, ekonomik ve sosyal olarak sıkıntı çeken dünya halkı olmaktadır! Peki, kimin umurundadır! Yeter ki; küresel ve emperyalist güçlerin ÇIKARLARINA bir şey olmasın!

2. Dünya Savaşının bitmesine yakın, Şubat 1945 tarihinde, Ukrayna’nın Yalta kentinde Yalta Konferansına; ABD’yi Roosevelt, İngiltere’yi Churchill ve SSCB’yi Stalin temsil etmiştir! Konferans’ta karara bağlanan konular arasında, Almanya’nın savaş sonrasında silahsızlandırılması ve etki alanlarının taraflarca belirlenmesi, göze çarpmaktadır!

Toplantıda; Avrupa ve özellikle de Almanya;  ekonomik, siyasi ve askeri olarak tamamen kontrol ve denetim altına alınmıştır! Bugün de,  yenidünya  DÜZENİ ve DENGESİ adına; mezkur güçler tarafından kontrollü bir şekilde; Rusya ve Ukrayna savaşı  çıkarılmış olabilir  mi? Neden olmasın?!

Geçtiğimiz günlerde; Avrupa Birliği;  Stratejik Pusula belgesi,  AB Dış İlişkiler Konseyinde onaylanmıştır!  AB’nin ortak stratejik vizyonunu temsil ettiği belirtilen belgede, karşı karşıya bulunulan kriz ve tehditler; bunlara karşı koyabilmek için gelecek beş ve on yıllık dönemde atılması hedeflenen adımlar sıralanıyormuş! Peki, biraz geç kalmadınız mı? Atı alan Üsküdar’ı çoktan geçmiştir!

Belge; Doğu Akdeniz’de, AB üyesi ülkelere karşı provokasyonlar! Tek taraflı eylem ve uluslararası hukuka aykırı şekilde egemenlik haklarının ihlâlleri! Düzensiz göçün araçsallaştırılması nedeniyle gerilimlerin sürmesi! İstikrarlı ve güvenli bir ortamı temin etmek kadar, iş birliğine dayalı ve karşılıklı yarar sağlayacak, iyi komşuluk ilişkileri ilkeleri ile uyumlu bir ilişki, hem AB’nin hem Türkiye’nin çıkarına, diyormuş!

Avrupa Birliği ve birliğin güçlü ülkeleri, bugün, enerji darboğazı ve askeri olarak, var ve yok olmak arasında kalmıştır! Var olabilmeleri için NATO askeri gücün içindeki en güçlü ülke Türk Devletini yanlarına alabilmek için her yolu denemekteler!

Bugün, her sözlerini emir telakki eden ve peki diyen bir Türk Devleti olmadığı için dengeleri bozulmuştur! Ne yapacaklarını ve ne diyeceklerini şaşırmış durumdalar!

Artık, karşılarında eski Türkiye olmadığını idrak edecekler! Artık, kapılarda bekletilecek bir Türk Devleti yoktur! Başkaca bir seçimleri kalmamıştır! Birileri için BİTİŞ düdüğü çalmak üzeredir! Gelecekler!  Kazan – kazan ilkesi çerçevesinde;  beraber yürüyebilmek için her yolu deneyecekler! Öyle üst perdeden sallama dönemleri çok gerilerde kalmıştır!

Kadim Türk Devlet Aklı denetiminde ve Türk Devleti başkanlığında kurulan, Türk Devletleri Teşkilatı olmadan yenidünya düzeni, sistematiği ve dengesi asla kurulamayacaktır!

20. Yüzyıl, Osmanlı İmparatorluğu dağılmak suretiyle kurulmuşsa, 21. Yüzyıl da,  Osmanlı bakiyesi yirmi dört milyon kilometrekarelik gönül coğrafyamız ve tüm mazlum halkların olduğu bölgelerde; barış ve huzur yine Türkler vasıtasıyla kurulacaktır!

Türk; Adalet dağıtan, Hakikat ehli ve Mazlum halklara hami demektir! Medeni olduklarını iddia eden ve medeniyet satışı yapanların iki yüz yıldır çıkarları uğruna yıktıkları, yaktıkları ve öldürdüklerinin sayısı belli değildir!

Yeni dengenin tüm kutupları Türkiyeyi yanlarına alabilmek için her yolu denemektedir! Başka bir şekilde yeni sistem asla kurulamayacaktır! AB, taktik stratejisi olmayan belge üzerinden,  aba altından sopa göstermeye çalışmaktadır! Köprünün altından çok sular akmıştır!

Türk Devleti, tarihin yüklemiş olduğu sorumluluk gereği, tarihi medeniyet devlet kodları rotasına girmiştir! Nehir, tarihi yatağını bulmuştur! Hiçbir güç ya da siyasetçi buradan geri döndüremeyecektir! İktidar veya hükümette kimin ya da hangi siyasetçinin olduğunun bir anlamı olmayacaktır! Kadim Türk Devlet Aklı sisteme tamamen el koymuştur! İhya ve inşa medeniyeti, Türk Asrı yeniden başlıyor!

Türkiye Cumhuriyeti Devleti Dışişleri Bakanlığı, stratejik pusula belgesindeki ifadelere; AB, gerçekleri ve doğruları ıskalamış olmakla,  tam üyelik adayı olan bir NATO müttefikini bu denli sığ bir bakışla ele alması; AB için bir vizyonsuzluk ve talihsizliktir!  Belge için, doğru yönü göstermekten şaşarak pusula olmaktan çıkmıştır!  AB’yi Doğu Akdeniz’de, çözümlerin değil, sorunların parçası yapacağı ve doğru stratejilere taşımayacağı aşikârdır, ifadelerine yer verilmiştir!

Türkiye Cumhuriyeti Devleti Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan; NATO Liderler zirvesi sonrası yaptığı açıklamasında; Rusya-Ukrayna savaşındaki gelişmeleri ve bunun yansımalarını müttefiklerimizle değerlendirme fırsatı bulduk! Ateşkes ve barışın sağlanmasına yönelik sürdürdüğümüz yoğun diplomatik girişimler hakkında bilgiler paylaştık! Krizin tırmanmaya başladığı noktadan itibaren NATO’nun rolü,  önemi ve insicamının korunmasına!  Günlük siyasi hesaplar uğruna NATO’nun yıpratılmaması gerektiğini! Türkiye, her zaman olduğu gibi bu zirveler vasıtasıyla NATO’nun geleceğinin şekillenmesinde önemli bir rol oynamaya devam edecektir, ifade ve vurgularının; yenidünya sistematiği ve dengesi çerçevesinden, 2.Dünya Savaşı sonrasındaki dengeyi kuranlar ile yeni düzen,  yeni sistem ve yeni dengenin SIKLET MERKEZİ olarak, Avrupa Birliğinin açıklamış olduğu stratejik pusula belgesindeki açıklamalara,  Türk Devlet Aklı, cevaplarının dikkate değer olduğunu düşünüyorum!

MİT  /2007  –  2021/  Projeksiyon ve Raporu!

Yenidünya sistematiği çerçevesinde; dünya genelinde yaşadıklarımız, son günlerde Rusya – Ukrayna savaşındaki gelişmeler ve Rusya’nın Hazar Denizinden Ukrayna’ya hipersonik füze denemesi!

Devlet Aklı olan ülkelerin on yıllık, yirmi yıllık ve daha uzun süreli projeksiyonları çerçevesinde; taktik ve strateji geliştirmelerinin gerekliliği!

Özellikle de Türk Devleti; jeo-politik ve jeo-stratejik konumu, Anadolu’da ki varlığı ve bekasına;  devlet-i ebed müddet devam ilkesi çerçevesinde ki; duruşu, konumu ve pozisyonlara yönelik çalışmalar yapmaktadır! 

Bu vb. çalışmalar; dünya insanlığının barışı ve huzuru, adalet ve hakkaniyet ilkesi adına; Devlet Aklı ve Milli İstihbarat Teşkilatı bünyesinde yürütülmektedir!

Milli İstihbarat Teşkilatı; küresel bir idrak anlayışı ve değişimin sürekli olması gerektiği bilinciyle küresel ve bölgesel fırsatlar ve tehditler karşısında, gerekli ön alıcı adımları atına refleksini göstermektedir!

Milli İstihbarat Teşkilatı; Kadim Türk Devletinin âli menfaatleri doğrultusunda; değişen ve dönüşen küresel ve bölgesel tehditlere karşı;  karar merciinde bulunan devletin üst kademesinin doğru bilgiye zamanında ulaşmasına büyük önem vermektedir!

Türk Devletinin kadim yürüyüşü çerçevesinde; Türk Devlet Aklı nezaretindeki MİT tarafından 2007 ve 2021 yılında hazırlanmış iki raporu; Türk Devletinin küresel ve bölgesel sorunlardaki ÇÖZÜM NOKTASI, dünyanın SIKLET ve DENGE MERKEZİ konumu zaviyesinden; takdir, değerlendirme ve yorumlarınıza bırakıyorum!

06 Ocak 2007 tarihinde; Milli İstihbarat Teşkilatı 80. kuruluş yılında;  Dünyadaki tüm değerler ve ilişkiler, sistemler ve düzenler, sosyal, ekonomik, siyasi,  ahlaki ve dini olarak, yeniden şekillendiği ve tanımlandığı sürece yönelik, bir projeksiyon ve rapor hazırlanmıştır!

Rapora göre; yaşadığımız süreç,  uluslar arası sistemin kuralları, başrol oyuncuları ve figüranlarıyla, mevcut olandan çok farklı bir boyutta yeniden belirlenmeye ve doğmaya çalıştığı bir döneme kaynaklık etmektedir!

Uluslararası sistemde istikrar hiçbir zaman uzun süre mevcudiyetini koruyamamıştır! Sistemin bir veya birden çok noktasında mutlaka bir değişim yaşanmıştır!  

Gelecekte birçok ulus devlet ve milletin hızlı bir şekilde tarih maratonunu kaybetmeye başladığı süreci yaşayacaktır! Bu devletler, sadece gelişememekle ve dünya yönetiminde söz sahibi olanlar arasına dâhil olamamakla kalmayacak; aynı zamanda birçoğu günümüz teknolojik devriminin ve küresel ekonominin rekabetine dayanamayıp, ulusal egemenliklerini de büyük ölçüde yitirecektir!

Gerek ulusal güvenliğin sağlanmasında, gerekse dış ve iç politikaların yürütülmesinde, güvenlik ortamını şekillendiren yeni yöntem, aktör ve vasıtanın görünür görünmez etkisi hissedilmektedir!

Ulusal ve uluslararası düzeyde, sağlam politikalar üretebilmek ve uygulayabilmek için ulusal güvenlik ve ulus devlet yapısına yönelen tehdit ve kaynakları iyi algılayabilmek, ulusun karşı karşıya olduğu fırsat ve tehditleri öngörmek, doğru analiz edebilmek ve uygun vasıtalar ile karşı koymak zorunluluğu her zamankinden daha fazla hissedilir hale gelmiştir!

Balkanlar, Kafkasya, Orta Doğu ve e Orta Asya;  KÜRESEL POLİTİKALARIN ve ” ROL ” SAVAŞLARININ belirli açılardan yoğunlaştığı alanları oluşturduğu bir gerçektir! Dolayısıyla yeni sorun ve tehditler doğrultusunda, 21. yüzyılda doğuya doğru genişleyen dinamik bir alan söz konusu olmakta ve bu durum Türkiye’nin gittikçe genişleyen bir alanda merkezi pozisyon kazanacağını göstermektedir!

Bu süreç içinde TÜRKİYE, gerek stratejik ve gerekse jeopolitik konumu;  kendisini hiçbir zaman olayların akışına bırakmak ya da ” BEKLE GÖR,  TAVIR AL ” taktiği ile sınırlama lüksüne sahip değildir! Uluslararası sistemi ayrıntılı ve isabetli bir tanımlamayla;  taktik, stratejik ve yüksek stratejik tutumlara sahip olmak zorundadır! Yalnız savunma pozisyonunda olmak Türkiye’ye haiz şartlar nedeniyle kabul edilemez bir davranış olacaktır!

Jeopolitik ve jeostratejik konumu itibariyle oldukça zor bir coğrafya üzerinde bulunan TÜRKİYE için GÜÇLÜ BİR EKONOMİ, KUSURSUZ BİR DIŞ POLİTİKA ve CAYDIRICI BİR ASKERİ YAPILANMA, şeklinde adlandırabilecek, çok sağlam üçayağa sahip olmak bir zorunluluk olarak karşımıza çıkmaktadır, diyor!

MİT Başkanlığı’nın 2021 yılındaki faaliyet raporunda; özellikle HİPERSONİK FÜZE denemelerindeki artış;  gelişen siber teknoloji ve siber saldırılara vurgu yapılmıştır!

TÜBİTAK-SAGE; bundan sonraki hedeflerinin süpersonik ve hipersonik füzeler geliştirmek olduğunu! Türkiye’nin Süpersonik (Mach-1) ve Hipersonik (Mach-5) hızlara sahip havadan / satıhtan satha füzesi bulunmuyor! Ancak kısa vadede, özellikle de 2023 yılında, HİPERSONİK füze sistemlerinin envantere alınacağı hedefleri arasındadır!

Oldukça hızlı şekilde seyir eden süpersonik ve hipersonik füzeler, hedefe çok az reaksiyon süresi tanıdığı için kritik öneme sahiptir! Özellikle yeni trend, hipersonik füzelerin, mevcut hava savunma sistemleri tarafından bertaraf edilemeyeceğidir!

Hipersonik Füze; bazı ülkeler tarafından geliştirme faaliyetlerine devam edilen, Mach-5 ve daha yüksek hızlarda uçuş hızı bulunan füzelerdir.  5-Mach (6.125 km/s) ve daha yüksek hızlarda yol alan hipersonik füzeler, ses hızından (1.235 km/s) yaklaşık 5 kat daha hızlıdır! Üretilen bazı füzelerin, 10 Mach’a kadar çıkabildiği iddia edilmektedir! Nükleer ve konvansiyonel harp başlığı taşıyabilen ve yüksek hızları sebebi ile günümüzde hiçbir hava/füze savunma sistemi tarafından önlenememektedir!

Hipersonik hızlarda uçan seyir füzelerinin tehdit katsayısı ise çok daha yüksektir! Süratlerinin yüksekliği, hava savunma erken ihbar sistemlerine tespit, teşhis ve takip için gerekli zaman bırakmamaktadır! Hava savunma sistemi önleme yapana kadar geçecek süre içinde silah hedefine varabilmektedir!

Türk Devlet Aklının nezaretinde; Selçuklu ve Horasan geleneğinden gelen siyasi kadrolar ile Türk Devleti; 2023 tarihi yeniden bir milat kabul etmek suretiyle, her alanda;  dünyanın gelişmiş ve kalkınmış, sayılı ülkeleri arasında yerini alacaktır! 

Türk Devletinin uzay üssü veya uzay mekik merkezinin Konya olacağını daha önceki yazılarımızda vurgulamıştık! Mezkur, süpersonik ve hipersonik füze denemelerinin neden KONYA’DA yapılmakta olduğunu bir başka yazıda ifade etmeye çalışırız!