Siyasete Güven; SOSYAL – EKONOMİK ve ULUSAL İstikrar!

Güven, bireysel ve toplumsal sürdürülebilir sağlıklı bir ilişkinin en önemli unsurudur.

Güvenin olmadığı her durumda; kaygı, tereddüt, kuşku ve şüphe var demektir.

Güven, yalnızca bir duygudan ibaret değildir.

Güven; dürüstlük, açıklık, şeffaflık, tutarlılık, sadakat, yakınlık, bağlılık ve tahmin edilebilirlik gibi kavramdan oluşan çok kapsamlı bir olgudur.

Güven duygusu, kendimiz, karşı taraf ve ilişkiler hakkında olumlu düşünce ve duyguların oluşmasını sağlar.

Güven, ilişkilerdeki sorun ve çatışmaların çözümünü kolaylaştırır.

Güven ile güvensizlik arasındaki ince çizgi, bir kere geçtikten sonra geri dönülemez.

Sosyal barış, huzur, istikrar ve adaletin tesisi için hem emin ve güvenilir olmaktan dem vuracağız, hem de rotasız ve belirsiz bir minvalde, emanet ve güveni zedeleyen sözler ve davranışlar sergileyeceğiz.

Peki, böyle bir durumda, sosyal barış, ekonomik ve ulusal güvenlik ne olacaktır?

Siyaset kurumu ve ekonomiye olan güven; Sosyal, siyasi ve ekonomik istikrarı, ulusal güvenliği de beraberinde getirecektir.

Peki, bugün siyaset kurumuna güven var mıdır?

Peki, Siyaset Kurumuna GÜVEN olmadığından ülke genelinde SOSYAL BARIŞ ve HUZUR ortamı var mıdır?

Peki, Siyaset Kurumuna GÜVEN olmadığından hem EKONOMİK İSTİKRAR ve hem de ULUSAL GÜVENLİK tehlike altıda mıdır?

Toplum genelinde GÜVEN bunalımı yaşayan ya da GÜVEN kavramını kaybeden Siyaset kurumunun böyle bir durumda neler yapması beklenir?

Siyaset kurumuna güveni tazelemenin demokrasilerdeki yolu ve yöntemi, normal sürecinde ya da erken bir genel seçimdir.

Günümüzde, Ekonomi istikrar ve ulusal güvenlik tartışmaların temel konularından biri haline gelmiştir. Ekonomik istikrar ve güvenlik aynı zamanda ulusal güvenlik demektir.

Ulusal güvenlik; Ekonomik, askeri, politik, sosyal ve teknolojik unsurların tamamını kapsamaktadır.

Ekonomik istikrar ve güvenliği tesis edemeyen ülkeler, ulusal güvenliğini de tesis edemez.

Güvenliğin askeri yönü, ulusal güvenliğin tek unsuru olmamakla, önemli bir bileşenidir.

Ekonomik güvenlik; Bir ülkenin refahı ve ekonomik sisteminin işleyişini tehlikeye atabilecek potansiyele sahip, ekonomisine yönelmiş tehditlerle ilgilidir.

Peki, Ülkemizde, Ekonomi ve Ulusal Güvenlik sorunu var mıdır?

Günümüz dünyasında tehdidin nereden geldiği ve düşmanın kim olduğunun net olmaması, güvenlik tanımının muğlaklaşması, ekonomik güvenlik alanında da hissedilmektedir.

Güven ruh gibidir, terk ettiği bedene asla geri dönmez! Güven, tek kullanımlıktır.

Hiçbir şey güvenden daha önemli değildir! Güven duygusu bir kere kaybedilir ve sonrası hep şüphedir.

Ekonomik güvensizlik, insanları; işleri ve gelecek konusunda, endişeli, gergin ve kaygılı hale getirmektedir.

Endişeli, Gergin ve Kaygılı bir toplumda, her alanda; KAOS – KARMAŞA ve KARGAŞA var demektir.

KAOS – KARMAŞA ve KARGAŞANIN hakim olduğu toplumlarda, SOSYAL BARIŞ – HUZUR, EKONOMİK İSTİKRAR ve ULUSAL GÜVENLİK tesis edilemez.

DEVLETE Rağmen Devletçilik Oynayanlar ile Hesaplaşma Başlıyor!

Devletin Makamları, Kurumları ve tüm Kaynakları; GANİMET kafası ile asla yönetilemez!
Devletin Makamlar ve Kurumları; kimseye babasından MİRAS kalmadığı gibi kimse de bu makam ve kurumlarda BAKİ değildir!

Devletin Kurumları; magazinsel ve sansasyonel olaylar, ehliyetsiz ve liyakatsiz tiplere istihdam sağlama yerleri, değildir!

Devletin Makamları; birilerine RANT ve İHALE sağlama, KAMU kaynaklarından ZENGİN etmek ve PARA aktarma yerleri, değildir!

Devletin Makam ve Kurumlarında; ATANMIŞLAR ve DADANMIŞLAR arasında çetin bir Mücadele yaşanmaktadır!

Devletin Makam ve Kurumlarındaki BÖREKÇİ – ÇÖREKÇİ ve DADANMIŞLARI, DEVLET AKLI, bir bir Tespit etmekte ve görevden EL Çektirmektedir!

Devletin Makamları; yasalar çerçevesinde, hayırlı işlere imza atmak ve GÖK KUBBEDE HOŞ bir SEDA bırakabilmek yerleri olmalı!

Devlet yönetim sistematiği; işlerin bir nizam ve düzen çerçevesinde yürütülebilmesi için tüm kamu kurum ve kuruluşlarında; yasalar, kurallar ve hiyerarşi mutlaka olmalıdır!

Devlet olmanın manası; kurumlar, kurallar, kanun, yasa, yönetmelik ve adalet demektir!

Peki, Devlet yönetiminde; kurallar, yasa, yönetmelik ve tüzüğe uymamanın cezası, neler olmalı?

Ya da Devlet yönetiminde, yasa – kural ve yönetmeliklere uymayanlara yönelik bir ARINMA olacak mıdır?

Devletin tüm işlerinde; kanun ve kurallara kesinlikle uymalı. Devlette, kanun, yasa, düzen ve nizamın olmadığı durumlarda ise sisteme kaos hakim olur.

Kaos, karmaşa ve kargaşa demektir! Türk Devlet Aklı, kaosa, karmaşa ve kargaşaya izin vermeyecektir! Devlet, kimsenin babasının MALI ya da ÇİFTLİĞİ değildir.

Devletin makam ve görevleri sadece asil millete hizmet etmek için vardır. Devletin makamları, fantezi üretme yerleri değildir.

Devlet; nasıl olsa görmüyor, duymuyor şeklinde kuruntulara kapılanlar olacaktır. Haramzade ve Dadanmışlar, farkında olmadan haddini aşacaktır. Devlet böyle bir durumda sadece UYUR ROLÜ yapar!

Türk Devleti, devlet ve millete yapılan hatayı ihmal etmez, sadece mühlet verir. Vakti zamanı geldiğinde cezasın keser. Devlet; kurallar, nizam, düzen, kanun ve adalet demektir.

Devlet, çok güzel ölü taklidi yapar. İhanet içinde olan Dadanmış tipler, zanneder ki; Devlet yok ve çöktü; şımardıkça şımarır. Sonra üzerine bir ağırlık çöker! Ve sonrası mı, sonrası mezkur kişiler için, yoktur!

Devlet; kurallar, adalet, yasa ve töre ile ayakta kalır.

Devlet, acele etmez. Devlet, devlet ve millete karşı yapılan tüm ihmal ve hataları yarına bırakır fakat kimsenin yanına bırakmaz. Dadanmış haramzade tipler ile hesaplaşma mutlaka olacaktır!

Kadim Türk Devlet Aklı; Kimsenin yaptığı hata ve ihaneti, yanına ve yarına bırakmayacaktır.

Devlet; devlet ve milletin malına, özellikle de tüyü bitmemiş yetim hakkına tecavüz eden ve göz diken, yolsuzluk yapan, haramzade dadanmış tiplerden, bir gün hesabını sorar ve cezasını keser!

Devlet ihmal etmez sadece tehir eder! Her seçim bir vazgeçiş olduğuna göre!

HARAM ve İHANET dolu İblis ve İblis çocuklarının yolunu mu? Yoksa ADALET – HAKKANİYET ve HELAL – Rahmani olan TEMİZLERİN yolunu mu?

Her Seçiş bir vazgeçiştir! Neleri seçiyor ve nelerden vazgeçiyoruz? Her seçişin tabii ki bir BEDELİ – HESABI ve CEZASI, mutlaka olacaktır!

Devlete Rağmen Devletçilik Oynayanlar TASFİYE Ediliyor!.

İnsan; duygu, düşünce ve eylemlerinden sorumludur. İnsan, aklının çapı ve idrakinin boyutları oranında, yaptığı şeylerin sonuçlarından da sorumludur. Her durumda ve her fiilinde sorumlu bir varlıktır, insan!

  • Sonsuz Hikmet ve Kudret Sahibi Yüce Allah; İnsan, kendisinin başıboş bırakılacağını mı sanır, buyurmaktadır.

Türkiye’de devlet memurları ve milletin vergilerinden maaşı alanlar, daha büyük bir sorumluluk altındadır. Bulundukları konum, birikim, makam ve mevkileri, üstün bir sorumluluk yüklüyor. Asil millete, ihanetin bedeli hem bu dünyada hem de diğer tarafta çok ağırdır.

Eskilerin ifadesi ile tarih tekerrürden mi ibaret? Peki, bugün yaşanan tüm olay ve olgular, tarihte yaşanmışlıklar çerçevesinde, bir izdüşümü ya da yansıması var mıdır?

  • Kadim Türk Devlet Aklı, üç koyunu gütmekten aciz ve üç koyunu versen kaybedecek siyasetçi ve kendi ikballerinin devamlılığını adına siyasi yapıya çöreklenmeye çalışan tiplere, asla izin vermeyecektir.
  • Devlet kademesinde, vatan – millet sevdalıları ile börekçi – çörekçiler arsında çetin bir mücadeleye şahit olmaktayız!

Devlet, mezkur yapıyı yok eder ve miras yedi ekollere devleti asla teslim etmez.

Devlet, Kadim Devlet Aklının bağımsız politika yolculuğuna, kurucu irade lider ve kadrolar ile devam edecektir. Birileri güç ve iktidarlarının devamlılığı adına itiraz etmektedir.

  • Son günlerde yaşanmakta olan, ATANMIŞLAR ve DADANMIŞLAR, BÖREKÇİ ve ÇÖREKÇİLER arasındaki GÜÇ ve İKTİDAR kavgasını iyi okumak gerekir.
  • Yenidünya düzeninde ki Türk Devlet sistematiğine hangi ekol temsilcileri hâkim olacaktır? Kavga, buradan kaynaklanmaktadır. Elbette ki kurucu irade ve kuvay-i milliye ruhu yerli ve milli vatan evlatları!

İnsanlık tarihi ve devletlerin mazisi, ihanetler ve hatalar silsilesi ile doludur. Dünya insanlık tarihinde bu kadar devlet ve imparatorluk neden yıkılmış ve tarihin tozlu raflarında yerini neden almıştır?

Allah, kimseyi, bu asil millete düşman etmesin! Allah, kimseyi, bu asil millete, ihanet konumuna da düşürmesin!

  • İnsan denen varlık, yaratılış gereği zayıf ve acizdir. İnsan denen varlık, hatalar ile mücehhezdir.

İnsan denilen varlık; dünyalık, makam – mevki, para – pul ve kadına zafiyetinden kaynaklı her an hataya düşebilir ve yamulabilir.

Türk Devlet Aklı, devlet ve milletine karşı yamulan, gaflete düşen ve ihanet eden, sıfatı ve unvanı ne olursa olsun, siyasetçi ya da başkaca kimlik altındaki kişilerle, bir gün hesaplaşır.

  • Son günlerde yaşadıklarımız çerçevesinde, hesaplaşma yakın gibi görünmektedir!

Devlet Aklı, sadece mühlet verir fakat ihmal etmez. Devlet Aklı, devlet ve millete karşı gaflet ve ihaneti asla unutmaz. Devlet Aklı, milletin malına göz diken gözleri bir gün oyar.

Devlet Aklı, milletin malına el uzatan elleri bir gün kırar. Mezkur kişileri, zamanı geldiğinde, kodese gönderir ve haksız elde ettikleri tüm mal varlıklarına el koyar.

Sonsuz Kudret Sahibi Yüce Allah; Rabbimiz! Bizi doğru yola eriştirdikten sonra kalplerimizi saptırma, bize tarafından bir rahmet bağışla! Hiç kuşku yok, Lütfü bol olan yalnız sensin, buyurmaktadır.

  • Kadim Türk Devlet Aklı denetimindeki Büyük ve Güçlü Türk Devletinin 2053 ve 2071 hedeflerine, kurucu irade kadrolar ile salimen devam etmesi, devletin varlığı ve milletin birliği, istikbal, istikrar ve beka yolculuğunun inkıtaa uğramadan devamlılığı adına, içeride arıza çıkaracak Devlet ve Milletin MALINA DADANMIŞ, BÖREKÇİ ve ÇÖREKÇİLERİ tasfiye etmek zorundadır.
  • Türk Devlet Aklının belirlemiş olduğu bağımsız ve istiklal planına aykırı iş yapan veya yapma ihtimali olan DADANMIŞ; BÖREKÇİ ve ÇÖREKÇİ tipler, bu kutsal yolculukta geride kalacaktır.
  • Kadim Türk Devlet Aklı, Türkiye Yüzyılı çerçevesinde, Kızılelma ve Turan yolculuğunda sorun çıkaracak DADANMIŞ; BÖREKÇİ ve ÇÖREKÇİ tipler ile yollarını ayırmak zorundadır.
  • Kadim Türk Devlet Aklı, Türkiye Yüzyılı çerçevesinde, Kızılelma ve Turan yolculuğunda, ATANMIŞLAR ve Devlet – Milletin MALINA DADANMIŞ; BÖREKÇİ ve ÇÖREKÇİLER arasında İFŞA sürecinin başladığını da not edelim!

Aksi halde, yolda kalırız.

Aksi halde, yolu ve hedeflerimizi kaybederiz.

Aksi halde, tarih oluruz.

Aksi halde, yenidünya sistematiğinde sadece bir figüran olarak yer alırız.

Başkaca bir Türk Devleti kurulmayacağına göre!

MERAM / GÖKYURT; Gilistra – Kilistra – Lystra, Tarihi ANTİK KENTİ; YOK Oluyor!

Gilistra – Kilistra – Lystra ANTİK KENTİ; Konya’nın 45 kilometre güney batısında, Meram ilçesine bağlı Hatunsaray ( Lystra ) Beldesi Gökyurt Köyü içerisindedir.

Helenistik ve Roma dönemlerinde yoğun yerleşime sahne olan ve erken Hristiyanlık Döneminde hızla büyüyen Gilistra – Kilistra – Lystra, ( MS VI.-XIII. yüzyıl ) zamanla Kapadokya benzeri bir mimarî dokuya kavuşmuştur.

Gilistra – Kilistra – Lystra ANTİK KENTİ; tarihî Kral Yolu ( Via Sebaste ) üzerinde yer almaktadır.

Stratejik öneme sahip olan Gilistra – Kilistra – Lystra, Roma İmparatorluğunun güney uçlarında İmparator Augustus tarafından askerî koloni yapılan beş merkezden biridir.

Aynı dönemde Anadolu’yu gezen ( MS 49-56 ) Aziz Paulus ve Barnabas’ın yeni vaz’ettikleri dine Gilistra – Kilistra – Lystra halkının çoğunluğu katılmıştır.

Haberci Paulus’un Barnabas ile geldiği ilk gezisinde, Konya’da yaptığı ilk vaazında konuşma yaptığı sinegogun karşısındaki evin penceresinde kendisini dinleyen güzel Theakla; kutsal yola kendisini adaması, bu uğurda Romalılardan işkence görmesi, ölüme mahkûm edilmesi nedeniyle kutsanmış ve Azize makamına erişmiştir.

Azîze Theakla’nın yanı sıra Gilistra – Kilistra – Lystra’da ( Hatunsaray ) hayatını kurtaran, onu tedavi eden Musevî ailenin çocuğu Timoteos, Paulus’un en seçkin yardımcıları arasına katılmıştır. Efes Piskoposu da seçilen Timoteus; Paulus gönderdiği mektuplarda “çömezim” diye hitap ettiği ifade edilmektedir.

Gilistra – Kilistra – Lystra ANTİK KENTİ; Aziz Paulus’un yaşamında önemli bir yer olması ve mimari açıdan kiliseler, şapeller, manastırlar, gözcü kuleleri, sığınaklar, antik yollar, mahalleler, seramik atölyeleri gibi değerli örnekleriyle ön plana çıkmaktadır.

Gilistra – Kilistra – Lystra ANTİK KENTİ; Bölge de fazlaca kilise varlığı söz konusudur. O dönemden kalma mimari yapıların birçoğu kaya oyma yapılardır. Bu yapıların içerisinde kiliseler, şapeller, yaşam alanları mevcut ve tarih anlamında da oldukça önemli olarak gördüğümüz bir noktadır. İnanç turizmi anlamında önemli bir destinasyon merkezidir.

Gilistra – Kilistra – Lystra ANTİK KENTİ; Konya çevresinde günümüzden yaklaşık 11 ile 3 milyon yıl arasında olmuşmuş volkanik kayaların olduğu bölgedir.

Gilistra – Kilistra – Lystra ANTİK KENTİ; ana kilisenin olduğu bölgedeki kayalar volkanik özelliktedir. Patladıktan sonra kaynaklanmış olan tüfler. Bunlar kolayca oyulabildikleri, işlenebildikleri için bölge seçilmiştir. Kapadokya bölgesinde ki Peribacalarına benzetilmektedir.

Kapadokya bölgesi, özellikle de, Yer Altı şehirleri ve aynı oluşumda meydana gelen Ihlara Vadisi, yerli ve yabancı turizm ya da İnanç turizmi alanında gözde destinasyon merkezleri arasındadır! Yerli ve yabancı, binlerce ziyaretçi gelmektedir.

Peki, aynı oluşuma benzer bir konumda bulunan Gilistra – Kilistra – Lystra ANTİK KENTİ; şehrin ileri gelenleri tarafından nenden yok sayılmakta ya da görmezden gelinmektedir?

Bölge neredeyse harabe bir konumdadır. Tarih, Yerel halkın umurunda değildir. Bölge koruma altına alınmalı. Bölgeye girişler, Kapadokya bölgesinde ki destinasyon merkezlerinde olduğu gibi ücretli olabilir. Tanıtım bilgileri asılabilir.

Gilistra – Kilistra – Lystra ANTİK KENTİ; tamamen HARABE bir duruma gelmeden veya YOK olmadan, Şehrin ileri gelen; ETKİLİ ve YETKİLİLER ya da Konya PROTOKOLÜ tarafından, turizme kazandırabilmek ve İBRET alabilmek adına, İLGİ beklemektedir.

  • Konya merkeze 45 km uzaklıkta, Meram ilçesine bağlı, Gilistra – Kilistra – Lystra, Tarihi ANTİK KENTİ bölgesinde, İlyas Baba mahallesine ismini veren İlyas Baba; Horasan erenlerinden ve Hoca Ahmet Yesevi dervişlerinden, İslamiyet’i yaymak amacıyla Anadolu’ya gelen velilerden bir tanesidir.

İlyas Baba’nın türbesi köyün girişinde, köy mezarlığındadır. Eski zamanlarda, Konyalıların kuduz köpek tarafından ısırılan yakınlarını, İlyas Baba Türbesi’ne getirerek şifa bulduklarına dair hikayeler nakledilmektedir.

  • Konya merkeze 45 km uzaklıkta, Meram ilçesine bağlı, Gilistra – Kilistra – Lystra, Tarihi ANTİK KENTİ bölgesinde, Evliya Tekke mahallesinde; Horasan erenlerinden İslamiyet’i yaymak için gelen Hoca Ahmet Yesevi dervişlerinden olduğu ifade edilen, Kutbul Akdab Muhammet Arif Hazretlerinin günümüze ulaşan türbesi, köy mezarlığı içinde bulunmaktadır.

Tasavvufta, ‘kutup’ zamanın en büyük velisi anlamına gelmektedir. Kutbun yönetimi altında veli gruplarının her birinin başına da kutup denilmektedir. Muhammed Arif Hazretleri, Kutupların Kutubu makamında bir velidir.

Niğde / Ulukışla; Anadolu Uluslararası Özel Endüstri Bölgesi; YATIRIMCILARINI bekliyor!

Geçtiğimiz günlerde, Niğde ili Ulukışla ilçesinde konumlanan Anadolu Uluslararası Özel Endüstri Bölgesi, 17 Mayıs 2023 tarihinde Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle resmen ilan edilmiş ve 4737 sayılı Endüstri Bölgesi Kanununun 4/Ç maddesi uyarınca hayata geçirildiği hakkında bir yazı kaleme almıştım.

  • Peki, Özel Endüstri Bölgesi nedir, Yatırımcılar ve ülke ekonomisine ne gibi avantajlar sağlamaktadır?

Ülke ekonomisini uluslararası rekabet edebilir bir yapıya kavuşturmak, teknoloji transferini sağlamak, üretim ve istihdamı artırmak, yabancı sermaye girişini hızlandırmak ve özellikle üretim maliyetleri açısından büyük ölçekli yatırımlar için uygun sanayi alanları oluşturmak üzere hazırlanan, 4737 sayılı Endüstri Bölgeleri Kanunu 19.01.2002 tarihli ve 24645 sayılı Resmi Gazete ’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

01.07.2017 tarihli ve 30111 sayılı Resmî Gazete ’de yayımlanarak yürürlüğe giren Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile endüstri bölgelerine yönetici şirket modeli, özel endüstri bölgeleri gibi yeni uygulamalar getirilmiştir.

20.10.2022 tarihinde yasalaşarak 27.10.2022 tarihli ve 31996 sayılı Resmi Gazete ’de yayımlanarak yürürlüğe giren Kanun Değişikliği ile de büyük ölçekli ve entegre yatırımlar için uygun bir yatırım ortamı sağlayan endüstri bölgeleri yatırımcılar ve bölge yönetimleri için daha cazip hale getirilmiştir.
Kanunun 4/Ç Maddesine göre, Cumhurbaşkanınca özel endüstri bölgesi olarak ilan edilir, hükmüyle özel endüstri bölgeleri için tanımlama yapılarak bölgenin belirlenmesinde Cumhurbaşkanı yetkili kılınmıştır.

Projesine göre bölgenin yatırımlara hazır hale gelmesi için gereken altyapıya ilişkin masraflar, bakanlık tarafından karşılanabilir.

Bakanlık tarafından özel mülkiyete konu alanlar kamulaştırılabilir. Projesine göre kamulaştırmaya ilişkin masraflar da bakanlık tarafından karşılanabilir.

Harita, etüt raporu, imar planları, alt ve üst yapı projeleri bakanlık tarafından onaylanır. Bu işlemler için bedel alınmaz. Yapı ruhsatı, yapı kullanma izni, iş yeri açma çalıştırma ruhsatı bakanlık tarafından verilir ve söz konusu ruhsatlar için harç alınmaz.

Cumhurbaşkanı; Özel endüstri bölgelerine ilişkin ek teşvikler belirleyebilir.

  • Dünya’da örnekleri; ABD, KANADA, HOLLANDA ve SUUDİ ARABİSTAN da bulunan Endüstri Şehirleri arasına, Niğde / Ulukışla Anadolu Uluslararası Özel Endüstri Bölgesi ile Türkiye’de yerini alacaktır.

Niğde / Ulukışla Anadolu Uluslararası Özel Endüstri Bölgesi; 400 Fabrika kurulması ve 60 Bin İstihdam hedeflenmektedir.

Niğde / Ulukışla Anadolu Uluslararası Özel Endüstri Bölgesi; bir Üniversite ve 60 bin konutu olan AKILLI bir ŞEHİR hedeflenmektedir.

Niğde / Ulukışla Anadolu Uluslararası Özel Endüstri Bölgesi; sıradan bir endüstri bölgesi olmaktan öteye geçerek; Lojmanlar, Merkezi Yönetim Alanı, Ar-Ge Merkezi, Tır Parkı, Konaklama Merkezi ve Fuar Alanı gibi modern donatılarla tasarlanmış bir yapı sunmaktadır.

Niğde / Ulukışla Anadolu Uluslararası Özel Endüstri Bölgesi; Türkiye’nin gelecekteki endüstri ve kalkınma stratejilerinde öncü bir rol oynamaya adaydır.

Niğde / Ulukışla Anadolu Uluslararası Özel Endüstri Bölgesi; Yatırımcılara, altıncı bölge yatırım teşviki kullanabilme, AR – GE imkânları, vergi indirimleri, KDV İstisnası, gümrük vergisi muafiyeti, faiz desteği, gelir vergisi stopajı gibi birçok avantajdan faydalanabilme, en yüksek teşvik oranları ile hedeflerine çok daha hızlı ulaşabilme ve avantajlı yatırım fırsatlarından yararlanma fırsatı sunmaktadır.

Niğde / Ulukışla Anadolu Uluslararası Özel Endüstri Bölgesi; konumu itibari ile 4 farklı ulaşım imkanına da, rahatlıkla erişebilen stratejik bir kavşak noktasıdır. Ulaşım olanaklarındaki varyasyon, Endüstri bölgesi için ekonomik, sosyal ve çevresel olarak önemli katkılar sağlamaktadır.

Niğde / Ulukışla Anadolu Uluslararası Özel Endüstri Bölgesi; Mersin ve İskenderun Limanlarının İç Anadolu ile olan bağlantısı arasında yer alacağı özel lokasyon, Tarihi İPEK ve BAHARAT YOLU üzerinde bulunmaktadır.

Niğde / Ulukışla Anadolu Uluslararası Özel Endüstri Bölgesi; Yapı Malzemeleri, Ambalajlı Tüketici Ürünleri, Ambalaj ve Kağıt Üretilmesi, Organik Besin İşlenmesi, İklimlendirme ve Medikal Cihazların İmalatı ve Parça üretimi, Bilişim Teknolojileri ürünleri, Yarı iletkenler, elektronik alet ve parça imalatı ve Savunma ve Havacılık Sanayisine ait sektörler, sorunsuzca yatırım yapabilir ve yer alabilir.

Niğde / Ulukışla Anadolu Uluslararası Özel Endüstri Bölgesi; BÜYÜK ve GÜÇLÜ TÜRKİYE hedefleri ve TÜRKİYE YÜZYILI Vizyonu çerçevesinde; Türk sanayisini dünya çapında geliştirmeyi, ülke sanayisinin sürdürülebilir rekabet gücü ve yetkinliklerini artırmak adına, YATIRIMCILARINI beklemektedir.

Beklenilmeyeni Beklemeli; Yeni bir DÖNEM — 3 —

İster bir yönetici, ister bir sanatçı ve isterse öğrenci olsun; sorunların çözümü için Farklı Yaklaşımlar Geliştirmek ve Bakış Açısını Değiştirmek gerekir.

Düşünce şekli, mantığı ve alışkanlıkları, ters çevirmeli! Peki, Beklenenin tam tersini yapmak ne gibi sonuçlara yol açabilir.

Olay ve olgulara, başka bir açıdan ve özellikle de, alışkanlıkları değiştirmek suretiyle bakabilmeyi öğrenmek gerekir.

Dar siyasi kalıplardan ya da siyasi çıkarlar çerçevesinden kurtulmak gerekir.

Hayatta her şey olabilir! Olmaz denilen şeylere hazır olmak gerekir! Hayat durağan değildir! Atom parçalanır ve algılar da parçalanır ve değişebilir.

Hayata, dünyaya, olay ve olgulara, farklı yaklaşımlar geliştirmek, bakış açısı ve alışkanlıkları değiştirmek suretiyle, neler neler elde edilebilir?

Hayatın statik olmadığı ve her an her şey olabileceği! Değişim ve Dönüşüm! Değişim, Dönüşüm ve Yeni bir Dönem!

Olmaz ve olamaz denilen şeylerin hayatta olduğunu! Her şey; zıtlar ile birlikte, bir denge ve anlam ifade eder.

  • Hayatın statik olduğu bakış açısı ve düşünce şekli, yaratılışa aykırı! Her şey; hem zıtlar ve hem de değişim üzerine bina edilmiştir.

Peki, çevremizde ki, tüm olay ve olgulara; Farklı yaklaşımlar geliştirmeye, Bakış Açımızı ve Alışkanlıklarımızı değiştirmeye hazır mıyız?

Peki, yeni bir yol ve yeni bir gerçeğe erişebilmek adına; farklı yaklaşımlar geliştirmeye, alışkanlıklar ve bakış açısını değiştirmeye ihtiyaç var mıdır?

İnsanoğlu yıllardır yaşamakta ve yapmakta olduğu şeyleri bir anda terk edemiyor. Yani İnsan için yeni bilgiyi ve yeni olguyu kabul etmek çok zor bir durumdur.

Yeni gelen bilgi, eskilerin yani güç ve iktidar sahiplerinin itibar ve saygınlıklarını, sarsmakta ve yok olması demektir.

İnsan ve nefis için itibar ve saygınlık çok önemlidir! İtiraz yeni gelen bilgiye değildir! İtiraz ve reddetmek; itibar, saygınlık, konum ve güçlerinin yok olmasına karşıdır!

  • Peki, Beklenilmeyi beklerken, Yeni dönemde, kim ya da kimlerin makam – mevki – iktidar ve güç konumları sallanmaktadır?

Değişimine direnen yapılar; menfaat ve çıkarları, güç ve iktidarları uğruna, bir millet ve toplumun geleceğini tehlikeye atmakta hiçbir kaygı taşımaz.

  • Yeni dönem; Kurucu İrade ve Kuvay-i Milliye Ruhu devlet kodlarının sisteme hâkim olduğu ve RESTORASYON süreci akabinde; yeniden diriliş ve şahlanışın başlangıcı olacaktır.
  • YENİ bir DÖNEMİN eşiğindeyiz! Kurucu İrade ve Kuvay-i Milliye Ruhu temsilcileri, tüm devlet bürokrasisinin de; ehliyet – liyakat – adalet üzerine bina edileceği RESTORASYON süreci akabinde, yeniden bir kalkınma ve şahlanış başlamak üzeredir.
  • Kuvay-i Milliye Ruhu; ihtiyaç olunduğunda, bütün ülke olarak, tek bir yumruk olabileceğimiz ve düşmanın kafasına bu yumruğu indirebileceğimizin; her bir ferdin; vatanın bekası için elinden gelen her hizmeti verebileceğinin genlerimize işlenmiş halidir.

Yeni dönemi kabullenemeyen ehliyetsiz – liyakatsiz ve kifayetsiz muhterisler; devlet yönetim sisteminden tamamen tasfiye edilecektir.

Direnmeleri boşunadır! Direnmeleri sadece inkârlarını artıracak ve devletin CELAL yüzü ile karşı karşıya kalacaklar! Yapmış oldukları tüm ihanetlerinin hesabı da tek tek sorulacaktır.

Yeni döneme matuf tüm olay ve gelişmelerin PERDE ARKASINDA ki Kadim Türk Devlet Aklının KURGU ve PLANI okumayan, anlamayan, yorumlamayan ve göremeyenler; MAGAZİN boyutu ile gününü gün eder.

Neymiş Efendim! Sözün tamamı ve lafın fazlası, ahmak ya da aptala söylenirmiş.

Konya Necmettin Erbakan Üniversitesi REKTÖR Adayları!

Konya Necmettin Erbakan Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Cem Zorlu’nun ikinci dönem görev süresi 2026 yılı EKİM – Kasım aylarında doluyor.

  • Devletin makamları; magazinsel ve sansasyonel olaylar, tele-vole işler ve ehliyetsiz – liyakatsiz – kifayetsiz muhteris tiplere istihdam sağlama yerleri, değildir!
  • Devletin makamları; birilerine RANT ve İHALE sağlama, KAMU kaynaklarından ZENGİN etmek ve PARA aktarma yerleri, değildir!
  • Devletin makamları; kimseye babasından MİRAS kalmadığı gibi kimse de bu makamlarda asla BAKİ değildir!
  • Devletin makamları; GANİMET kafası ile asla yönetilemez!
  • Devletin makamları; hem kendisi ve hem de akraba-ü taallukatını yasalara aykırı bir şekilde ZENGİNLEŞTİRME yerleri asla değildir!
  • Devletin makamları; görev süresi boyunca, yasalar ve yönetmelikler çerçevesinde, hayırlı işlere imza atmak ve GÖK KUBBEDE HOŞ bir SEDA bırakabilmek yerleri olmalı!

Cem Hoca, görev süresi dolmadan başka bir kuruma geçebilmek için her yolu denemektedir.

Cem Hoca, bir kaç KURUM BAŞKANLIĞINA da geçebilmek için de her yolu denemiştir!

Cem Hoca’ya, Balkanlar da, bir ülkeye ATEŞE olarak teklif edildiği fakat kabul görmediği.

Cem Hoca’nın, Türki Cumhuriyetlerden bir ülkeye, rektörlük görev süresi dolmadan, ATEŞE olarak görevlendirileceği, Ankara kulislerinde konuşulmaktadır.

Cem Hoca’nın ikinci dönem görev süresinin dolması yaklaştığı için üniversite camiasındaki akademisyenler arasında Rektör adayları da kulislerde konuşulmaya başlamıştır!

  • Selçuk Üniversitesi önceki dönem Rektör yardımcısı ve halen Bölüm başkanı bir akademisyen, aktif dekan olarak görev yapmakta olan bir akademisyen, üniversitenin eski genel sekreteri ve halen aktif görev yapan bir fakülte dekanı, eski bir siyasetçinin akademisyen oğlu, Sağlık eski il müdürü ve geçtiğimiz yıl Selçuk Üniversitesine, yerel sermaye, siyaset ve sivil toplum kuruluşlarının rektör atanabilmesi için parlattığı bir isim, akademik camiada, Necmettin Erbakan Üniversitesine Rektör adayı olarak, kulislerde konuşulmaktadır.

Üniversiteler; bilim insanı akademisyenlerin ne dinleri, ne ırkları, ne de yaşam tarzları ile ilgilenir!

Sadece ve sadece ülkesi adına, ciddi projelerinin olup olmadığı ve başarılı işlerle uğraşıp uğraşmadıklarını bakmalı!

Üniversiteler; insanlığın bir sorununu çözmeye hizmet eden; yeni buluş ve yeni patentlere kapı aralayan, bu çalışmaların sonuçları, önce araştırmanın yapıldığı üniversite, şehre ve ülkeye, ekonomik katkı sağlayan ve faydaya dönüştüren kurumlar olarak bilinir.

Üniversiteler; evrensel ölçekte bilim ile ilgili bilgilerin öğretilmesi ve sahada uygulanabilir hale gelmesi için araştırma – geliştirme ve bilim üretilen yerler!

Üniversiteler; her türlü düşüncenin hür ve bağımsız olarak, kimseden çekinmeden ve korkmadan savunulduğu ve tartışıldığı yerler!

Bir üniversiteye rektör adayı olacak akademisyen; öncelikle ve özellikle; üniversite, ülkenin geleceğinin emanet edileceği öğrenciler, şehri ve ülkesi adına; kaygısı, dertleri ve projeleri olmalı!

Yoksa ehliyetsiz ve liyakatsiz, çapsız kifayetsiz muhteris; onun adamı, şunun yakını, bilmem kimin damadı, oğlu, kızı gelini veya şuraya yakın, buraya yakın, şu partinin veya bu ekolün adamı şeklinde uzayıp giden aracılar ve tavassut, yeterli olur mu?

Bir Üniversiteyi yönetmek; öyle süslü laflar ve içi dolmamış SLOGANLAR ile olmaz!

Öncelikle, kuruma alınan personel; onun – bunun yakını değil, EHLİYET ve LİYAKAT aranmalı, kurum içerisinde tüm personele; ADALET terazisi işletilmeli!

AÇIK – ŞEFFAF İLETİŞİM ve sonra da HESAP VEREBİLİRLİK olmalı!

Aksi halde Üniversite ve Kampus içerisinde, Kurumsal Aidiyet, Kurumsal Barış ve Kurumsal Huzur sağlanamaz!

Bir Üniversite düşünelim; akademik camiada, isminin başında koca koca unvan bulunan kişiler, üniversitesi ve fakültesine, AİDİYET ve BAĞLILIK hissetmesin!

Bir Üniversite düşünelim; üniversite üst yönetimi ve dekanlık veya diğer bölüm başkanlıkları arasında, siyasi ve başkaca, GÜÇ ve İKTİDAR bağlantılarından kaynaklı, İLETİŞİM SORUNLARI – İLETİŞİM KAZALARI ve İLETİŞİM KRİZLERİ, akademik camiada konuşulsun!

Bir üniversite düşünelim; Üniversite Üst Yönetimi ve başkanlıklar hakkında, ŞÜYUU, VUKUUNDAN BETER İŞLER, YASA ve YÖNETMELİKLERE AYKIRI USULSÜZLÜK ve DEDİKODULAR, AYYUKA ÇIKMIŞ OLSUN!

ESKİLERİN ifadesi ile ATEŞ OLMAYAN YERDEN DUMAN ÇIKMAZ!

Açık ve şeffaf iletişim başka bir şey, dedikodu ise başkaca bir şeydir! Doğa boşluğu kabul etmeyeceğine göre!

Açık ve şeffaf iletişim ve hesap verebilirliğin olmadığı, kurum ve durumlarda, DEDİKODU; hem kuruma ve hem de duruma HÂKİM olacaktır!

Peki, böyle bir KRİZİ nasıl yöneteceksiniz? Ya da yok mu sayacaksınız?

Yoksa Görmedim, Duymadım ve İşitmedim şeklinde; ÜÇ MAYMUNU mu oynayacaksınız? Peki, nereye ve ne zamana kadar?

Kurumlarda; SONUÇ ve BAŞARIYI getiren şey; Sistem ve Süreçler, Bilgisayar ve Makineler değil, İNSANLAR ve Onların DAVRANIŞLARIDIR!

Dünya’nın En büyük Endüstri Şehirlerinden Biri; GIA, NİĞDE / Ulukışla’da Kuruluyor!

Niğde ili Ulukışla ilçesinde konumlanan Anadolu Uluslararası Özel Endüstri Bölgesi, 17 Mayıs 2023 tarihinde Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle resmen ilan edilmiş ve 4737 sayılı Endüstri Bölgesi Kanununun 4/Ç maddesi uyarınca hayata geçirilmiştir.

Niğde ili Ulukışla ilçesinde konumlanan Anadolu Uluslararası Özel Endüstri Bölgesine emeği geçen herkese teşekkür ederim.

Dünya’da örnekleri; ABD, KANADA, HOLLANDA ve SUUDİ ARABİSTAN da bulunan Endüstri Şehirleri arasına, Niğde ili Ulukışla ilçesinde konumlanan Anadolu Uluslararası Özel Endüstri Bölgesi ile Türkiye’de yerini alacaktır.

Niğde ili Ulukışla ilçesinde konumlanan Anadolu Uluslararası Özel Endüstri Bölgesinde, 400 Fabrika ve 60 Bin İstihdam hedeflenmektedir.

GIA ( Geat Industry Area ) üst kimliği altında faaliyet gösteren; Lojmanlar, Merkezi Yönetim Alanı, Ar-Ge Merkezi, Tır Parkı, Konaklama Merkezi ve Fuar Alanı gibi modern donatılarla tasarlanmış bir yapı sunmaktadır.

Bu donatılar, sadece endüstriyel faaliyetlerin yürütülmesini değil, aynı zamanda yeni bir çalışma, üretme ve yaşam tarzı sunmayı amaçlamaktadır.

GIA ( Great Industry Area ) sürdürülebilir kalkınmayı destekleyen yenilikçi yaklaşımıyla, toplumsal cinsiyet eşitliğinden iklim eylemine kadar geniş bir yelpazede etki alanında bulunarak, küresel standartlara uygun bir şekilde Türk sanayisini ileriye taşımayı hedeflemektedir.

GIA ( Great Industry Area ) 6. Dereceden teşvik oranına sahip bir bölgedir.

Yatırımcılara hazır altyapı hizmetleri, altıncı bölge yatırım teşviki kullanabilme, AR – GE imkânları, vergi indirimleri, KDV İstisnası, gümrük vergisi muafiyeti, faiz desteği, gelir vergisi stopajı gibi birçok avantajdan faydalanabilme, en yüksek teşvik oranları ile hedeflerine çok daha hızlı ulaşabilme ve avantajlı yatırım fırsatlarından yararlanma fırsatı sunulmaktadır.

GIA ( Great Industry Area ) yenilikçi Galeri Sistemi ile altyapıyı dönüştürüyor.

Bu sistem, elektrik, su, gaz, telekomünikasyon ve atık yönetimi gibi hizmetleri tek bir alt yapı ağı içinde birleştirerek, verimliliği artırıyor ve çevresel etkileri azaltıyor. Katma değer başına CO2 emisyonunu azaltarak çevre ve işletmelere uzun vadeli maliyet tasarrufları sağlamaktadır.

GIA ( Great Industry Area ) büyük ölçekli yatırımcıların hedeflerini gerçekleştirebileceği uygun sanayi alanları sunarak ideal bir ortam sağlamaktadır.

Sanayi ve sosyal alanların uyumlu bir şekilde birleştirildiği bir tasarım anlayışıyla 1 ana etap ve 4 genişleme bölgesi olarak planlanmıştır.

İlk etap alanı 5.836.780 metrekare büyüklüğünde olup, genişleme etaplarıyla birlikte toplamda 29.462.551 metrekarelik bir alanda dünyanın en kapsamlı endüstri bölgelerinden biri olmayı hedeflemektedir.

Bu bölge, ülke ekonomisini uluslararası düzeyde rekabetçi hale getirmeyi, teknoloji transferini desteklemeyi, yabancı sermaye girişini hızlandırmayı ve özellikle büyük ölçekli yatırımlar için uygun sanayi alanları oluşturmayı amaçlamaktadır.

GIA ( Great Industry Area ) karma nitelikli endüstri bölgesi olmasından dolayı tüm endüstriyel sektörlerin kendileri için uygun yatırım alanları bulabileceği bir bölgedir.

Türk sanayisini dünya çapında geliştirmeyi amaçlayan, ülke sanayisinin sürdürülebilir rekabet gücünü ve yetkinliklerini artırmayı hedeflemek olmasından dolayı alt yapı ve üst yapı hizmetleri bu doğrultuda tasarlanmıştır.

GIA ( Great Industry Area ) hem sanayi yerleşkelerine sağlayacağı güneş enerji panellerinden üretilen elektrikle yatırımcıların yatırım masraflarını azaltmak yönünde iç politikalar geliştirmiştir.

GIA ( Great Industry Area ) sadece endüstriyel faaliyetlerle sınırlı kalmayarak, insan ve çevre odaklı bir yaklaşımla tasarlanmış bir iş ve yaşam alanı sunmaktadır.


Bölgenin temel amacı, sürdürülebilirlik ilkelerini benimseyerek, insana ve doğaya saygılı bir çevre oluşturmaktır.

GIA (Great Industry Area) sosyal imkanları oldukça çeşitli ve herkesin ihtiyaçlarına hitap edecek şekilde planlanmıştır.

Bölgede bulunan akredite çevre sertifikalarıyla, şirketlerin yenilenebilir enerji kaynaklarından yararlanması teşvik edilirken, çevreye duyarlı uygulamaları teşvik edilmektedir.

GIA ( Great Industry Area ) projesi, Türkiye’nin gelecekteki endüstri ve kalkınma stratejilerinde öncü bir rol oynamaya adaydır.

GIA ( Great Industry Area ) projesi sadece bir endüstri bölgesi olarak değil, aynı zamanda çağdaş bir yaşam tarzı ve çevresel bilinçlilik alanında bir örnek teşkil ederek, ulusal ve uluslararası düzeyde bilinen ve örnek alınan 21. yüzyılın yeni sanayi şehri olmayı hedeflemektedir.

GIA ( Great Industry Area ) Proje alanından geçen Irak – Türkiye Ham Petrol Boru hattının varlığı, petrokimya ve rafineri sektörlerine yönelik yatırım imkânlarını artırarak, endüstriyel altyapı ve lojistik avantajlar sunmaktadır.

Ulukışla bölgesi, konumu itibari ile 4 farklı ulaşım imkanına da, rahatlıkla erişebilen stratejik bir kavşak noktasıdır. Ulaşım olanaklarındaki varyasyon, Endüstri bölgesi için ekonomik, sosyal ve çevresel olarak önemli katkılar sağlamaktadır.

Ulukışla Bölgesinin Konumu, Mersin ve İskenderiye Limanlarının İç Anadolu ile olan bağlantısı arasında yer alacağı özel lokasyon ve sahip olduğu çoklu metotları ile birlikte Yapı Malzemeleri, Ambalajlı Tüketici Ürünleri, Ambalaj ve Kağıt Üretilmesi, Organik Besin İşlenmesi, İklimlendirme ve Medikal Cihazların İmalatı ve Parça üretimi, Bilişim Teknolojileri ürünleri, Yarı iletkenler, elektronik alet ve parça imalatı ve Savunma ve Havacılık Sanayisine ait sektörler, GIA ( Great Industry Area ) bölgesinde sorunsuzca yatırım yapabilir ve yer alabilir.

Niğde ili Ulukışla ilçesinde konumlanan Anadolu Uluslararası Özel Endüstri Bölgesi; BÜYÜK ve GÜÇLÜ TÜRKİYE hedefleri ve TÜRKİYE YÜZYILI Vizyonu çerçevesinde; Türk sanayisini dünya çapında geliştirmeyi, ülke sanayisinin sürdürülebilir rekabet gücü ve yetkinliklerini artırmak adına, Konya ve diğer bölge illerdeki YATIRIMCILARI beklemektedir.

Beklenilmeyeni Beklemeli; Yeni bir DÖNEM — 2 —

Türk Devlet yönetim sistematiğine, Kadim Türk Devlet Aklı tamamen hakim olduğunu, sürekli olarak vurgulamaya çalışıyorum.

Siyasette hiçbir şey tesadüfi değildir! Bir şey vuku buluyorsa, o şey önceden planlandığından emin olabiliriz.

Türkiye gibi ülkelerde, SİYASİ DEPREM öncesi; Jeolojik DEPREMLER olmakta ve TV’lerde boy boy DEPREM UZMANI türemektedir. Neden Acaba?

Bir yerlerde, bir AKIL tarafından KURGULANAN, SİYASİ DEĞİŞİM ya da SİYASİ DEPREM; LOADING – YÜKLENİYOR…

Jeolojik depremler sanki siyasi depremin habercisi gibi.

Para ve kadın, makam ve mevki, güç ve iktidar; mayası ve cibilliyeti bozuk insanı değiştirebilir! Bazıları devlet ile kendini eşdeğer görme hülyalarına kapılabilir.

Kamu gücü ve beytülmal ne olduğunu idrak edemeyenler, hem hata yapmak ve hem de yanmaya mahkum olur.

Devletin makamlarında oturanlar; buraların geçici olduğunu ve babasından miras kalmadığını, kendisinden önce bu makamlarda kimlerin bulunduğunu, bu makamların vatandaşa sadece hizmet yerleri olduğunu, aklından çıkarmamalı.

Devletin makamları vatandaşa hizmet yerleridir. Mal – mülk yığma ve yağma hasan börek yerleri asla değildir.

Haksız ve haram yoldan elde edilen dünyalıklar, günü geldiğinde, Devlet almasını bilir! Haram ile yol alınamaz! Zulum ile ABAD olunamaz.

Tüyü bitmemiş yetim malına el uzatan haramzadelerin, ellerini; devlet günü geldiğinde hem kırar ve hem de kesmesini bilir.

İnsan; et, sinir ve duygudan yaratılmıştır. Eskiler ne güzel ifade buyurmuş; Mağrurlanma padişahım, senden büyük Allah var.

Kabul ve ön kabulleri yıkmak atomu parçalamaktan zordur! Yeni gelen bilgi ya da yaklaşmak olan teni bir dönemi, kabul etmek kolay bir mesele değildir.

Devlet, millet içindir? Devlet, birilerinin tapulu malı değildir! Hükumet nedir? Devlet, kimdir veya nedir? Devlet ve hükümet aynı şey midir?

Hem beş bin yıllık devlet geleneği ve hem de Kadim Türk Devlet Aklından dem vuracağız! Hem de devletin başına gelmesi muhtemel siyasi kadronun tombaladan çıkması bekleyeceğiz, öyle mi?

Peki, Türk Devleti ebed – müddet – devam ülküsü nasıl işleyecektir?

Algıları değiştirmek; atomu parçalamaktan daha zordur! Atom parçalandığı gibi tüm ALGILAR değişecektir.

Yeni bir dönem ve değişim, KADİM bir AKIL kontrolünde vuku bulacaktır.

HER ŞEY DEĞİŞİR! Değişmeyen tek şey Değişimin kendisidir.

Geliyor Gelmekte olan.. Anlayana ve Görene; KÖRE ve SAĞIRA ne ola ki!

Peki, Siyasette, önümüzde ki elli yılı planlayacak, toplumu kucaklayacak, devlet ve milleti yeniden barıştıracak, Kuvay-i milliye ruhu siyasi kadro, kim ya da kimler olacaktır?

Türkiye gibi kilit ülkelerde, devletin bekası ve milletin birliği adına; siyasette; bir şey vuku buluyorsa, o şeyin önceden, Kadim bir AKIL tarafından kurgulandığı ve planlandığından emin olabiliriz.

Suriye / Süveyda Kentinde ki Çatışmalar ve Davut Koridoru!

13 Temmuz 2025 tarihinde, bir Bedevî tarafından bir Dürzî’nin öldürülmesinin ardından başlayan çatışmalar, özellikle Suriye’nin Süveyda kenti ve çevresindeki köylere yayılmıştır!

Peki, neler olmaktadır? Suriye ve diğer kentlerde ki; mezhep ve etnik temelli çatışmaları nasıl okumak gerekir?

Doğal mecrasında olan çatışmalar mı? Yoksa Küresel güçlerin bölgedeki varlık ve nüfuz mücadelesinin yansıması şeklinde mi okumak gerekir?

Süveyda kenti ve çevresindeki köylerde çatışmalarda; Ağır silahlar, havan toplarının kullanıldığı, yolların kesildiği, köylerin ateşe verildiği ve yerel güvenlik noktalarına saldırılar yapıldığı iddia edilmektedir!

İsrail, 14 – 16 Temmuz tarihleri arasında, Süveyda çevresi ile Şam’daki bazı Suriye askeri hedeflerine hava saldırısı da düzenlemiştir!

Süveyda kentindeki durum sadece bir mezhepsel çatışma olmadığı, Suriye’nin güneyinde kim güç kazanacak sorusunun cevabı için verilen küresel ve bölgesel bir mücadele olduğu da ifade edilmektedir.

Süveyda kenti ve çevresindeki köylerde ki çatışmalara; Uluslararası aktörler ( ABD, İsrail, BM, Türkiye ) doğrudan ya da dolaylı bir şekilde sürece müdahil olmaktadır.

Süveyda kenti ve çevresindeki köylerde ki çatışmalara; BM ve İnsan hakları örgütleri, çatışan tarafların katliam ve hak ihlalinde bulunduğunu, bölgede insani yardımların kesildiği ve temel ihtiyaçlara erişilemez hale geldiğini, ifade etmektedir.

İbrahim Anlaşmaları çerçevesinde, bölge Arap ülkeleri ve Suriye tamamen kontrol altında ilerlerken neler olmaktadır?

İbrahim Anlaşmasını barış antlaşmasından çok İsrail ve diğer Arap ülkeleri arasında bir normalleşme vesikaları olarak görmek gerekir!

Peki, ABD ve Küresel Güçlerin, İsrail ve diğer Arap ülkeleri arasında, İbrahim Anlaşmaları çerçevesinde NORMALLEŞME derken, hedefleri neler olabilir ki?

Yoksa İsrail ve diğer ARAP Ülkeleri, özellikle de Suriye geçici hükümeti arasında İbrahim Anlaşmaları çerçevesinde arızalar mı çıkmaktadır?

Peki, Suriye özeli ve Süveyda kenti çevresinde neler olmaktadır?

Suriye özelinde ve Süveyda kenti üzerinden Küresel bir GÜÇ mücadelesi mi verilmektedir?

Suriye özelinde ve Süveyda kenti üzerinden Küresel GÜÇ mücadelesi verilirken arka planda, İsrail ve küresel güçler, bölgede, DAVUT KORİDORU hazırlıkları mı yapmaktadır?

Arz-ı Mev’ud için büyük planlar yapan İsrail’in diğer planının da Davud Koridoru olduğu!
ABD’nin bölgedeki bir planı da Davut Koridoru üzerinden sözde Kürdistan’ı denize çıkarmayı hedeflediği, ifade edilmektedir.

Davut Koridoru, İsrail’in Doğu Akdeniz’deki nüfuz alanının yeniden şekillendirilmesine öncülük edeceği!

Suriye’nin kuzeyinde, ABD’nin müttefiki Kürtlerin kontrolündeki bölgeler, Davut Koridoru üzerinden İsrail’e bağlama planı olduğu da, vurgulanmaktadır!

Davut Koridoru üzerinden işgal altındaki Golan Tepelerinden güney Suriye üzerinden Fırat Nehri’ne uzanan bir hat oluşturmayı amaçlandığı!

Davut Koridoru; Dera, Süveyda, Tanf, Deyrizor ve Albu Kamal vilayetlerinden geçerek Fırat Nehri’ne ulaşacağı ve İsrail’e bölgesel nüfuzunu arttıracak stratejik bir erişim noktası sağlayacağı da, ifade edilmektedir!

İsrail; Davut Koridoru projesi ile Suriye’nin güneyini askeri olarak çevrelemek, Kürtlerle ittifakını güçlendirmek, bölgesel nüfuzunu arttırmak ve Suriye’deki siyasi tabloyu yeniden şekillendirme çabalarının olduğu!

İsrail; Davut’un Koridoru projesi ile askeri, ekonomik ve siyasi boyutları olan stratejik hedefe ulaşmayı ve yeni ittifaklar yolu ile de jeo-politik üstünlüğünü sağlamayı, güç dengesini değiştirmeyi amaçladığı, ifade edilmektedir!

MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli; İsrail’in sözde Davut Koridoruyla nereye ulaşmak istediği, bu suretle Anadolu sınırlarına dayanmak ve sonrasında da tutunmak için her türlü alçaklıktan istifadeye teşne olduğu her türlü izahtan varestedir. Çatışmaların merkezinde yer alan Süveydadan kuzeye açılacak koridor şeytan koridorudur, Suriye’nin bölünmesidir, Türkiye’nin hedef alınmasıdır, ifade ve vurgularının mezkur çerçevede manidar olduğunu düşünüyorum! .

Peki, İsrail ve bölgede sinsi hesapları olan küresel güçlerin Davut Koridoru projelerine karşılık, Türkiye neler yapmaktadır?

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, BEKASINA yönelik bir tehdit olarak kabul ettiği, İsrail öncülüğünde, bölgede sinsi ve kirli hesapları olan Küresel Güçlerin Davut Koridorunun hayata geçmesine asla izin vermeyecektir!

Türkiye, İsrail ve bölgede sinsi hesapları olan Küresel Güçlerin Davut Koridoruna karşılık bölge ülkeleri ile Kalkınma Yolu Projesi – Koridorunu hayata geçirmek için gerekeni yapmaktadır!

Türkiye ve bölge ülkelerinin katılmı ile hayata geçiecek olan Kalkınma Yolu Projesi – Koridoru, bölge halkları için büyük ekonomik fırsatlar sunmaktadır.

Kalkınma Yolu Projesi – Koridoru, Basra Körfezi’nden Avrupa’ya kadar uzanan geniş bir coğrafyada demir ve kara yolu bağlantılarıyla önemli bir ekonomik koridor oluşturmayı hedeflenmektedir.

Kalkınma Yolu Projesi – Koridoru, Türkiye’nin enerji merkezi olma stratejisini desteklemektedir.

Kalkınma Yolu Projesi – Koridoru, Türkiye’nin aynı zamanda küresel enerji güvenliği konusunda kilit bir aktör olmasını da sağlamaktadır.

Kalkınma Yolu Projesi – Koridoru, Projeye dahil olan ülkeler açısından ticaret ve enerji sektöründe kayda değer bir ivme ve bölge jeo-politiğinde kritik bir rol sahibi olmak anlamına geleceği de, ifade edilmektedir.