Küresel iki EKOL ve Yeni bir DENGE Arayışı!

Arap Baharı ile başlayan ve Suriye’de tıkanan yenidünya düzeni, Küresel iki EKOL ve Türkiye moderatörlüğünde, yeni bir DENGE olarak karşımıza çıkabilir! Aksi halde, daha çok canlar yanmaya devam edebilir!

Dünyanın Barışı – Huzuru ve Kalkınma adına, Yeni bir SİSTEM ve DENGE, aciliyet arz etmektedir! Aksi halde, yandı gülüm keten helva, demektir!

Dünya ve bölgemizde, paylaşım ve bölüşüm savaşlarına; Büyük ve Güçlü bir Türkiye denge olarak karşılık verebilir, diye sürekli olarak yazılar kaleme alıyoruz!

Bölge, birinci ve ikinci dünya savaş galipleri arasındaki paylaşıma bir itiraz ve yeniden bir dizayn ile karşı karşıyadır!

Birinci ve ikinci dünya savaşında paylaşım ve dizayn masasında olanlar bertaraf edilmek üzeredir!

Bölge halkları ve Türkiye; bölgenin barışı – huzuru – istikrarı ve selameti adına; birlik ve beraberlik halinde olmaktan başkaca bir seçimi yoktur!

Dünya sistematiği, denge üzerine bina edilmiştir! Dengenin olmadığı ya da kurulamadığı dönemlerde, her daim kaos veya akabinde bir dünya savaşı meydana gelmiştir!

Sovyetler Birliğinin dağılması ve Almanya’nın birleşmesinden günümüze, dünyada yeni bir düzen ve denge kurulamamıştır!

Sovyetler Birliğinin dağılması ve Almanya’nın da birleşmesi akabinde, yen bir düzen – sistem ve denge adına, günümüze kadar, vekalet ve vesayet savaşlarına şahit olmaktayız!

İkinci dünya savaşı akabinde kurulan soğuk savaş benzeri bir düzen ve denge, otuz yıldır kurulamıyor! Neden acaba?

Arap Baharı ile başlayan süreç, Suriye’de tıkanmış ve bugün için SİSTEM ve DENGE adına yeni bir dönem başlamıştır!

Dünya sistematiğinde, küresel dengenin devamlılığı adına, iki ekol karşımıza çıkmaktadır! Küresel iki EKOL, Ukrayna ve Suriye ile birlikte yeni bir denge kurulmasına matuf, gizli anlaşma – konferans ve görüşmeler olmaktadır!

Türk Devleti; 2053 ve 2071 Ankara vizyonu çerçevesinde, milli hedef ve ulusal çıkarları, neyi ve nerede durmayı gerekli görüyorsa, orada başat aktör ve kurucu olarak konum alacaktır!

Türk Devleti; tarih, kültür, coğrafya aklı tüm etki ve ilgi alanı gönül coğrafyasına, TİKA ve benzeri kurumlar aracılığı ile yapılan kalkınma yardımları, Asya / Pasifik bölgesindeki görünürlüğe büyük katkı sağlamaktadır. TİKA ve benzeri kurumlar, bölgenin sosyal ve ekonomik gelişimine katkıda bulunmak için çalışmaları artarak devam etmektedir!

Kadim Türk Devlet Aklı nezaretinde Türkiye, çok boyutlu ve pro-aktif dış politika ilkesi çerçevesinde ilişkilerini geliştirmeye, Asya / Pasifik bölgesi ve sayısız farklılıklar barındıran coğrafyaya ilişkin, uygulanabilir ve kendi içinde bütünlüğe sahip, ülkemizin imkan ve yeteneklerinin yanı sıra, dinamik bir dönüşümden geçmekte olan bölgenin gerçekleri göz önünde tutularak, re-aktif değil fakat aksiyoner bir politika belirlemektedir!

Türk Devleti ve Türk Devletleri Teşkilatı olmadan bölgemizde yeni bir DENGE ve SİSTEM kurulamayacaktır!

Türkiye, Tarih ve Coğrafyanın yüklemiş olduğu sorumluluk gereği, bölgenin Sıklet ve Başat aktörü konumundadır!

Aksi halde bölgemizi, yakmaya ve yıkmaya, bölgenin kaynaklarını sömürmeye ve insanları da öldürmeye devam edecekler!

YAVAŞLA – 2 –

Hayatı öylesine çok hızlı yaşamak istiyoruz ki! Birey olarak, nereye yetişeceğimizi ve ne yapacağımızı tam olarak bildiğimiz yok! Sadece çok hızlı yaşamak, her şeye anında sahip olmak ve her şeyi aynı anda yapmak istiyoruz! Neden acaba?

Hayat, öncelikle kendimiz ve çevremizdekiler ile bir YARIŞ olarak algılandığı için olabilir mi?!
İnsan olarak buna gücümüz yetebilir mi? İnsana verilen zaman ve ömür, buna izin verebilir mi ki?

Böyle bir koşturmaya ve yarışa, ne saatler, ne gücümüz, ne de bir insan ömrü yetebilir! Peki, bu kadar koşturmaca ve YARIŞ nedir? Nereye yetişeceğiz?!

Sonsuz Kudret Sahibi Yüce Allah; Öncelikle İman ehli ve tüm insanlığa hitaben; Bu gidiş nereye, Akletmez misiniz, Şükretmez misiniz ve ne kadar az düşünüyorsunuz, buyurmaktadır?

Yaralatıştan gelen insan olmanın verdiği çevreyi dinlemek, izlemek, seyretmek ve onlardan dersler, hisseler çıkarmamız gerekir. İnsan diğer insanlarla iletişim kurmadan yaşayabilir mi?

İnsan için hayat sadece bir hisse değil midir? Hayat sadece hız değildir. Hayat sadece her şeyi aynı anda yapmak değildir. Hayat çevremizde buluna insanlar ile sadece bir yarış da değildir.

Her birey kendisine verilen saniyelerden, saatlerden, zamandan, ömürden sorumludur. İnsan olarak, zamanı ve ömrü daha sakin ve sükûnet halinde yaşayabilmek, Bireye Huzur getirecek; Birey ve Toplum, Barış ve selamet içinde, Mutlu olacaktır.

Sanayi sonrası topluma damgasını vuran, sürekli bağlantı içinde olmak arzusu, seçeneklerin bolluğu ve hız gibi unsurlar, hayatımızı derinden etkilemektedir!

Hayatı; Yavaş yaşamalı ve İçselleştirerek, hem iyi ve hem de dolu dolu yaşamalı! HIZ ve HAZ arasına çoğu şeyleri ya ıskalıyor ya da görmezden geliyoruz!

Hız ve haz, günümüz insanlığını mutlu edemiyor? Neden acaba? Bazıları için hayat sadece hız ve hazdan ibaret? İnsan doğasına aykırı olan sadece hız ve haz, bireyin mutlu olması ve huzura ermesi için yeter ve gerek şart değildir!

Bireyin iç barış ve huzura erebilmesi için Durup dinlenmek, dinlemek, anlamak, anlamlandırmak ve insanlarla ilişki halinde olması gerekir!

Çevrenin etkisi ile kendimizi kaptırdığımız hızlı hayat bireyi gerçek doğasından uzaklaştırıyor. Güçlü olmak için daha hızlı yaşama arzumuz, sonuçta bizi daha güçsüz kılıyor. Çevremizden aldığımız bütün mesajlar, acele etmezsek bir şeyleri kaçıracağımız uyarısını yapıyor.

İnsan olarak, kendimizi kaptırdığımız yeni alışkanlıklarımız hemen şimdi, daha fazla, daha hızlı yaşamak istiyoruz. Daha çok şeye aynı anda sahip olmak istiyoruz, fakat insan ömrü buna müsaade etmez ki.

İçine düştüğümüz hızlanma ve aynı anda birden fazla iş yapma takıntısı, işimizi, ilişkilerimizi, sağlığımızı, hayatımızı da olumsuz olarak etkiliyor. Daha etkin olmak için aynı anda birçok iş yapmak istiyoruz; hem daha verimsiz oluyor, hem de stresimizi arttırıyor. Sadece birey olarak hayat kalitemizi düşürüyoruz.

Aynı anda birden fazla iş yapma hevesi bireyi giderek daha nezaketsiz ve kaba insanlar haline getiriyor. Birlikte yaşadığımız, beraber çalıştığımız insanlara ilişki kurmanın ve onlara karşı da dikkatimizi vermenin olmazsa olmaz bir koşul olduğuna göre; Her insan kendisine değer verilmesini ister. Değerli olduğunu hissetmek ister!

Beraber çalıştığımız insanlara, onların gerçekten çok değerli olduklarını hissettirmenin en temel yolu, insanları gerçekten dinlemek ve hayatı da sadece biraz yavaşlatmakla mümkün olabilir.

Hayat sadece iş güç değildir. Hayat sadece koşturmaca da değildir. Hayat bir başka insanlarla yarış da değildir. Her birey kendi hayatından, kendi zamanından ve kendisine verilen ömürden sorumludur. Hayatı günün bir bölümünde dahi olsa biraz yavaşlatmak her bireyin ruhuna çok iyi gelecektir.

Sorumlu olduğumuz zamanı, hayatı ve ömrü daha sakin, daha sükûnetli, daha anlamlı ve anlamlandırmakla, daha huzurlu ve daha mutlu bir şekilde yaşayabilmek dileklerimle!

Hz. Peygamber (sav); Mümin cana yakındır. Başkalarıyla dostluk, ilişki ve iletişim kurmayan, kuramayan ve kendisiyle de dostluk, ilişki ve iletişim kurulamayan kimselerde hayır yoktur, buyurmaktadır.

YAVAŞLA…

Minimalizm, sadeliği merkeze alan ve birkaç öğe kullanmak sureti ile maksimum sonuç elde etmeyi hedefleyen bir sanat akımı!

Minimalizm, hayatta dağınıklığa sebep olan her şeyi bir kenara bırakmak veya daha basit bir hayat sürme biçimi!

Peki, her şey ve özellikle devletin rutin işlerinin dahi dijitale dönmekte olduğu bir dönemde, devlet kurumları için inşası devam eden devasa binalara neler demeli?

Hayat, hem dünya ve hem de çevremizdeki insanlar ile her daim bir yarış olarak algılandığı için insan denilen varlık, huzura erişemiyor! İç huzuru olmayan kişi, çevresi ile kavgalı bir konumda bulunacaktır! Karmaşa ve kavga ortamında ki kaos durumunda, ne üretebiliriz?

Minimalizm; bireyin özgürlüğü bulmasına yardımcı olacak bir araçtır! Gelecek kaygısı, endişe, korku, depresyon ve tüketim çılgınlığından uzak, özgür bir şekilde yaşama sanatı!

Günümüz insanı her an endişe ve korku halindedir! Neden acaba? Bulunduğu durum ve sosyal konumu kaybetme endişe ve kaygısı olabilir mi?

Mümin, ÜMİT ve KORKU arasındadır! Ümidin olmadığı korku, insanı hataya sevk eder! İnsan her daim ÜMİTVAR olmak zorundadır! Aksi halde, kaygı ve endişeler içinde bocalar!

Modern çağdaki teknolojik gelişmeler, hayatımıza yenilik ve kolaylık getirmektedir! İstediğimiz ürün ve eşyaya erişimin hızlı olması, bir süre sonra hayatımızda karmaşaya neden oluyor! Bir şeyleri satın almak veya sahip olmak, elbette ki huzura ermek için kâfi olamıyor!

Bir akıl ya da sistem, sadece satın almak veya sahip olmak ile insan denilen varlığın iç huzura erişebileceğini, sürekli olarak tüm medya araçlarından bağırdıkları için olabilir mi?

Az tüketim ve çok huzur olarak özetlenebilen, yaşamda karmaşaya sebep olabilecek her şeyden uzaklaşma ve sadece ihtiyaç olanlarla yetinme sanatı!

Hz. Peygamber efendimiz; Müminlere hitaben; AZ UYU, AZ YE ve AZ KONUŞ buyurmaktadır!

Neymiş efendim! Azdan Az, Çoktan da Çok gidermiş! Az parası olan az şeyleri alsın ya da alamasın!

Çok parası ve kazancı olan da, ihtiyaç olup olmadığına bakılmadan, çok şeyleri alsın! Yığmaya devam etsin, öyle mi?

İnsan paylaştıkça, hem insan olduğunu ve hem de huzur dolu olabilir! Tüm fiyatların uçuşa geçtiği ve temel gıda maddelerine dahi erişilemediği bir dönemde, paylaşmanın ne kadar büyük bir insani erdem olduğuna, şahit olmaktayız!

Minimalizm, hayatımızda istenilen hedeflere odaklanabilir ve kendimiz ile ilgili konularda doğru kararlar almaya adım atabiliriz! İnsan denilen varlık, kendisini meşgul eden şeylerden arındıkça, içine dönecek ve iç huzura erişebilecektir!

İÇ HUZURU ve BARIŞI olmayan kişi, hem kendisi ve hem de toplum için sorun ve tehlikedir! Bireysel barışın olmadığı yerde toplumsal barıştan dem vuramayız!

Hayatın her alanı ve özellikle de, kamu kurumlarında ki, siyasi yarışı eklediğimiz zaman, içinden çıkılmaz bir hal almaktadır!

Öncelikle kendisi ve çalışma arkadaşları ile kavgalı kişilerin olduğu kurumlardan toplum adına hizmet nasıl bekleyebiliriz ki?!

Peki, şimdi soralım? İnsanlık ve kendimiz adına, bu kadar yoğunluk arasında NE ÜRETİYORUZ? İnsanlığın HAYRINA ve FAYDASINA neler yapıyoruz? Kocaman bir Hiç..

Modern çağ insanı gerçekten ama gerçekten hem çok meşgul ve hem de çok yoğun! BOŞ zamanı yoktur! BOŞ bir saniyesi dahi yoktur! Ne kendisi ve ne de sevdiklerine ayırabilecek bir saniyesi dahi bulunmaktadır!

İş arkadaşına bir selamı ya da gülümsemeyi dahi çok gören bir sistem – bir yapı ya da kişilerden, kaos – kavga ve karmaşadan başka ne beklenebilir ki?!

HIZ ve HAZ arasında, yarış ve üstün olmaktan kaynaklı, gönlü kırılan iş arkadaşları ve çevremizdeki insanlardan alınan ahh ve vebale neler demeli? Peki, üç kuruşluk dünyalıklar ve dünyalık makam için değer mi?

İnsanı kontrol eden teknolojik gelişmeler; hem vaktini, hem ailesini, hem sevdiklerini, hem huzurunu, hem parasını ve hem de sağlığını çalmaktadır!

Yoksa tüm teknolojik ürünler ve gelişmeler; küresel güçler tarafından, insan denilen eşrefi mahlukatı, hem esfel-i safilin ve hem de Modern Teknolojik KÖLE olması için geliştirilmekte ve üretilmekte midir?

​​​​​​​​​​Hızlı Geçiş Sistemi (HGS) ve Katlamalı CEZAİ Tarifeler!

HGS ( Hızlı Geçiş Sistemi ) Otoyol ve diğer ücretli yol ve köprülerde kullanılan bir sistem olarak, sistemi kullananlara hem kolaylık sağlamakta ve hem de geçişlerde yığılma ve trafiği önlemektedir!

Vatandaş böyle bir sistemi kullanmaktan hem memnuniyet duymakta ve hem de işlerini seri bir şekilde yapmaktadır!

HGS ( Hızlı Geçiş Sistemi ) hakkında vatandaşlar; on beş gün içinde ödenmediği takdirde bir kat ve bir ay içinde ise dört kat ceza uygulanmasından sitem ve serzenişte bulunmaktadır!

Peki, böyle bir ceza sistemi dünyanın neresinde bulunmaktadır? Böyle bir ceza sistemi caydırıcı olması düşüncesi ile devreye alınmış ise diğer sosyal suçlarda neden uygulanmıyor?

Ya da ekonominin hangi kuralı ve gerekçe ile böyle bir ceza işletilmektedir? Ceza sistemi, hem akla ve hem de sosyoekonomik yapıya uygun olmalı!

Ülkemizde bir eli yağda bir eli balda tuzu kurular için böyle bir ceza umurlarında olmayabilir!

Fakat yıl da bir kaç defa, otoyol ve köprüleri kullanan vatandaş, sehven böyle bir borcu ödemediği ya da ödeyemediği takdirde, nasıl bir sonuç ile karşılaşacağının akla – mantığa ve ekonominin kurallarına uygun bir matematiği yoktur!

İhtarname gelmeden icra işlemi başlatılan vatandaşların olduğu! Sistemde bazen aksamalar olduğu da ifade edilmektedir!

HGS ( Hızlı Geçiş Sistemi ) 17.09.2012 tarihinde; İzmir – Aydın Otoyolu, İzmir – Çeşme Otoyolu, Boğaz Köprüleri, Avrasya Tüneli, Osman Gazi köprüsü, Çanakkale Köprüsü, Avrupa Otoyolu, Anadolu Otoyolu ve Niğde – Mersin-Şanlıurfa vb. otoyollar da, ücret toplama istasyonlarında PTT Genel Müdürlüğü tarafından devreye alınmıştır!

Köprü ve otoyollarda HGS ( Hızlı Geçiş Sistemi ) kullanıcıları, 6 sınıf araç üzerinden ücretlendirilmektedir!

Motosikletler 6. sınıf araç olarak HGS ( Hızlı Geçiş Sistemi ) abone olabilir ve 24.10.2015 tarihinden itibaren 1. Sınıf araç ücretinin yarısı kadar bir ücret ile Otoyol ve Boğaz Köprülerinden geçişlerini yapabilmektedir!

HGS ( Hızlı Geçiş Sistemi ) sürücülerinin, araçlarının sınıflarına uygun HGS ( Hızlı Geçiş Sistemi ) etiketi kullanmaları gerekmektedir. Aksi durumda, Sınıf Uyumsuzluğu süreklilik arz eden sürücülerin HGS hesapları Kara Listeye girmektedir!

HGS ( Hızlı Geçiş Sistemi ) sistemlerinden geçiş ihlali yapılması durumunda; geçiş ihlali yapılan plaka üzerine on beş gün içinde HGS abonesi olunması veya mevcut HGS ( Hızlı Geçiş Sistemi ) hesaplarında geçiş için yeterli bakiye yüklenmesi durumunda cezalı geçiş ücreti uygulanmamaktadır!

HGS ( Hızlı Geçiş Sistemi ) sistemlerinden geçiş ihlali yapılması ya da yeterli bakiyenin olmaması durumunda; geçiş ücretine ilave olarak giriş çıkış yapılan mesafeye ait geçiş ücretinin DÖRT KATI idari para cezası uygulanmaktadır!

Neymiş efendim! DÖRT KATI idari bir para cezası! Peki, bu nedir? Nasıl izah etmeli? Dünyanın hangi ülkesinde böyle bir ceza uygulama sistemi vardır?

Cezanın tebliğ edilip edilmediğine bakılmaksızın ihlalli geçiş tarihinden itibaren on beşinci gün ile kırk beşinci gün arasında ödenmesi halinde, geçiş ücreti ile birlikte BİR KAT ceza tahsil edilmektedir!

HGS ( Hızlı Geçiş Sistemi ) sistemlerinde kaçak geçiş iki hafta içinde abonelik yaptırmak veya bakiye yüklemek gerekmektedir! Aksi takdirde cezai işlem bir şekilde vatandaşın kapısını çalacaktır!

Köprü ve otoyollardan HGS aboneliği olmadan veya bakiye yetersiz olarak geçilirse, geçiş ücretinin DÖRT KATI ceza ve geçiş ücretini de ayrıca ödemek gerekmektedir! Geçiş ücretini, 250 TL kabul edelim, BİN TL ödeme yapmak gerekmekte olduğunu ifade edilmektedir!

Peki, HGS ( Hızlı Geçiş Sistemi ) son günlerde, siber saldırılar ile hacklenmiş olduğu ve sisteme kayıtlı verilerin de, çalınmış olabileceği konusunda ki haberlere neler demeli?!

Arap Baharı ve Suriye Meselesi!

Türkiye Cumhuriyeti Devleti Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan; Suriye meselesi; Kuzey Afrika ve Orta Doğu’nun yeniden dizayn edilmesinin ürünüdür, diyor!

Suriye meselesi; Satranç Tahtası, Kuzey Afrika ve Orta Doğu’nun yeniden dizayn edilmesi ve haritalarının yeniden çizilmesi olarak okumak gerekir!

Satranç Tahtası; Kuzey Afrika ve Orta Doğu’nun yeniden dizayn edilmesi, Arap Baharı süreci ile başlayan yirmi iki ülkenin parçalanması ve kanton devletçiklerin kurulması meselesi, Suriye de tıkanmıştı!

Büyük devletler ve küresel güçler, ekonomik kaygılarından savaşları tetiklemiştir! Hedef ülkelerde ki taşeron örgütler vasıtası ile savaş ya da dış müdahale zemini hazırlanmaktadır!

  • Yeni bir düzen ve sistem kurulması akabinde, Eşek Arısı; Vekalet ve Vesayet örgütleri, bölgenin barış – huzur – selameti ve güvenli bir ticaret koridorları adına, tasfiye edilecektir!

2011 yılında ki Arap Baharı süreci ile Suriye İç savaşı patlak vermiştir! Savaşın gerekçesini Suriye halkına ve dünya milletlerine büyük devletler açıklayamaz!

Emperyalist ülkeler; Irak, Afganistan ve başka ülkelerdeki işgal ya da dış müdahalelerin gerekçesini açıklayamaz! Yitirilen ve karartılan umutlar, talan edilen hanümanlara rağmen!

  • Neymiş efendim! İşgal ya da dış müdahale edilen ülkelere; Barış – Huzur ve Özgürlük getireceklermiş! Peki, Irak ve diğerlerine; Barış – Huzur ve Özgürlük geldi mi? Ya da geliyor mu? Yoksa yakın bire gelecekte de gelecek gibi mi?

Yeni dünya sistematiği zaviyesinden yeni bir dizayn döneminin eşiğinde olduğumuzu sürekli olarak vurgulamaya çalışıyorum!

Suriye, yeni dünya düzeni ve dizayn sürecinin tıkındığı düğüm olarak on yıldır karşımızda durmaktadır!

Küresel iki EKOL, son günlerde, Suriye’de yaşanılanlara göre, artık düğümü bir şekilde çözecekler! Bölgeyi de, bölgenin eski sahiplerine devir edecekler!

Küresel ve Emperyalist güçler arasında, yeni dünya düzeni ve sistematiği yönünde, uzun bir dönemdir anlaşma sağlanamadığı için örtülü savaşlara, sosyal ve ekonomik, kaos ve kaotik bir döneme şahitlik ediyoruz!

Vekalet orduları üzerinden yürütülen savaşta, taraflar birbirlerine kısmen zarar vermiştir! Taraflar karşılıklı olarak birbirlerine tabiri caiz ise el ense çekmiştir! Fakat sonuca taalluk eden bir ilerleme olamamıştır!

İnsanlığın barışı, huzuru ve güvenliği adına bir gelişme sağlanamamıştır! Peki, Dünya ve insanlık, ne zamana kadar böyle kaotik bir dönemi yaşamaya devam edecektir?! Kaotik dönemin sonu gelecek midir?

İkinci dünya savaşı akabinde kurulan ve savaşların olmadığı soğuk savaş dönem benzeri bir dönem olacak mıdır? Suriye de son günlerde yaşanılanlar, Soğuk Savaş benzeri yeni bir DÖNEM ve DENGENİN işaret fişekleri olacaktır!

Yeni dünya düzeni ve dizaynı açısından Türk Devleti olmadan gelişmenin olamayacağını yazılarımızda ifade etmeye çalışıyoruz!

Türk Devleti küresel ve emperyalist güçler arasında, yeni dünya düzeni ve sistematiğinin sıklet ve denge merkezi olduğunu da vurgulamıştık!

Kadim Türk Devlet hafızası ve geleneği, Devlet Aklı, tarih, kültür, medeniyet ve coğrafya aklı ancak Türk Devletine bölge için böyle bir görev ve rol yüklemektedir!

Sıklet ve denge Türk Devletidir! Taraflar arasındaki tercih noktasında, Türk Devletine karşı tazyik ve başkaca operasyonlara şahit olduk!

Dünyanın yeni dizayn ve sistematiğinin merkezi Orta Doğu, Afrika ve Avrasya bölgesidir! Bu bölgelerin anahtarı, kilidi ve denge ülkesi, Türk Devleti ve Türk Milletinden başkası değildir!

Yeni dünya düzeni ve sistematiği, yüz yıl önce olduğu gibi bu bölgede kurulacaktır! Hem de Türk Devleti öncülüğünde! Sadece ve sadece başrol ve yardımcı oyuncular değişecektir!

Yirmi dört milyon kilometre karelik gönül coğrafyasına hâkim, Türk Devletleri Teşkilatı ve Türk Diasporası, Türk Devleti ve Türk Devlet Aklı olmadan hareket edemezler!

Mesele seksen beş milyon devletin beka ülküsü çerçevesinde, tek yürek ve tek bilek olabilmek! İç kale sağlam olursa, dışarıdan gelebilecek her türlü operasyonları bertaraf edebiliriz! Düşman ya da hain içeriden olursa kilit tutmayacaktır!

Mesele tüm farklılıklarımızı zenginlik kabul etmek ve Coğrafya kaderdir ilkesi çerçevesinde, seksen beş milyon bir ve beraber olabilmektir!

Konya Uçuşları, Hava Şartlarından Sürekli Erteleniyor!

Geçtiğimiz günlerde, İstanbul da ikamet eden ve işleri sebebi ile sürekli olarak Konya’ya gelen ve yatırımları da bulunan, Konyalı bir dost ile sohbet ederken; Yağmur – Kar – Kış – Rüzgar vb. hava şartları sebebi ile sürekli olarak, ya Konya – İstanbul ya da İstanbul – Konya uçak seferlerinin ya iptal edildiği ya da rötar yaptığı konusunda uzun bir sohbetimiz oldu!

Peki, neler olmaktadır? Konya – İstanbul ya da İstanbul – Konya uçuşları, hava şartlarından kaynaklı, neden ertelenmekte ya da rötar yapmaktadır?

Peki, dünya bu konuda nerededir? Dünyada, Türkiye’den kar – kış – rüzgar – fırtına ve yağmur vb. hava şartları daha ağır olan ülke ve şehirlerde durum nasıldır?

Başka ülkelerde de sürekli olarak uçuşlar ertelenmekte ya da rötar olmakta mıdır? Yoksa teknolojinin nimetlerinden faydalanmak suretiyle sorunlar bir nebze de olsa izale edilmekte midir?

Daha önceki yıllarda, askeri havalimanı olduğundan ve ertelenme ya da rötar sebebi bundan kaynaklı olduğundan dem vurulurdu?

Peki, gerçek sebep nedir? Uçuşlar sürekli olarak neden hava şartlarından kaynaklı ya ertelenmekte ya da rötar yemektedir?

Peki, Uçuşların hava şartlarından dolayı ertelenmesi ya da rötar yemesinin sebepleri arasında, LLZ/DME ( Localizer/Distance Measuring Equipment ) cihazının olmaması olabilir mi?

Ya da etkili ve yetkili makamlarda bulunan kişilerin bu konuda bir derdi ve tasası var mıdır? Yoksa böyle bir sorun olmadığını düşünmek suretiyle görmezden ve duymazdan mı gelinmektedir?

Peki, etkili ve yetkili makamlarda bulunan arkadaşlar, böyle bir sorunu görmezden ve duymazdan gelmek suretiyle sorunlar izale olmuş ve çözüme kavuşmuş oluyor mu?

  • Peki, LLZ/DME ( Localizer/Distance Measuring Equipment ) cihazı nedir ve ne işe yaramaktadır?

LLZ/DME (Localizer/Distance Measuring Equipment) cihazı, düşük görüş koşullarında uçakların güvenli iniş yapabilmesini sağlayan, hassas yönlendirme ve mesafe ölçümü yapabilen bir sistemdir!

LLZ/DME ( Localizer/Distance Measuring Equipment ) cihazı, özellikle sis, yağmur veya kar gibi olumsuz hava koşullarında uçuş güvenliğini artırmak için kullanılmaktadır!

Geçtiğimiz günlerde, aynı sorunları yaşayan, Kahramanmaraş Havalimanına LLZ/DME ( Localizer/Distance Measuring Equipment ) cihazın takıldığı haberleri basına yansıdı! Tebrikler Kahramanmaraş. Emeği geçen ve vesile olanlardan Allah razı olsun!

Peki, LLZ/DME ( Localizer/Distance Measuring Equipment ) cihazı, Konya Havalimanına neden takılamıyor? Çok mu pahalı bir sistem? Ya da diğer şartlar, bu cihazın takılmasına elverişli değil midir? Yoksa başkaca ne gibi sebeplerden dolayı bu cihaz takılmıyor?

Peki, LLZ/DME ( Localizer/Distance Measuring Equipment ) cihazı ve sistem nedir? Nasıl çalışmaktadır?

ILS, uçağın bir piste yaklaşmasında hem yatay hem de dikey rehberlik sağladığı! Pilotların pisti görmeden bile bir piste iniş yapmak için kullanabilecekleri kadar hassas hale getirildiği, ifade edilmektedir!

Aletli İniş Sistemi ( ILS – Instrument Landing System ) ilk kez 1930’ların sonlarında, II. Dünya Savaşı’nın patlak vermesinden önce tanıtıldığı! Bugüne kadar, pilotlar için en doğru yaklaşma yardımı olmaya devam ettiği vurgulanmaktadır!

ILS için uçaktaki aletler ile yerdeki aletlerin birbirleri ile aynı frekansta haberleşmesi gerektiği, ifade edilmektedir!

Küresel Siyasi ve Ekonomik Konjonktür; Siyasi DEĞİŞİM diyor!

Son günlerde; ekonomi ve özellikle siyaset gündemi çok yoğun! Gündem yoğunluğundan kafamızı kaldıramıyoruz, desek yanlış olmaz! Okumak, anlamak, yorumlamak ve karar vermekte zorlanıyoruz? Peki, neler oluyor?


Gündem yoğunluğundan sosyal – ekonomik ve siyasi kararları okumalarımız çerçevesinde, bir erken seçimi işaret eder gibi! Peki, tüm bu göstergeler bir seçimi işaret etmemesine rağmen, ülkenin bir erken seçime ihtiyacı var mıdır?

  • Vakit tamam olabilir mi? Haydi, Abbas vakit tamam! Akşam diyordun işte oldu akşam! Peki, VAKİT kim ya da kimler için TAMAM olacaktır?

Aksi halde içeride BİRLİĞİ sağlayamayız! Eskiden olduğu gibi EKOL çatışmalarından başımızı kaldıramayız! Dışarıda OPERASYON yapabilmek için içeride SAĞLAM durmak gerektir!

Türkiye gibi ülkelerde, EKOL temsilcilerini yok sayamayız! Her daim etkin ve etkili konumdalar!

Hem de, Ukrayna – Rusya ve İsrail – Filistin asimetrik savaşı üzerinden, SOĞUK SAVAŞ benzeri bir DENGENİN kurulmakta olduğu günümüzde!

Bugün itibari ile yükselmekte olan bir gücün egemen bir gücü, onun yerine geçmekle tehdit etmesinden dolayı oluşan gerilim, bir savaşa dönüşebilir?

Peki, böyle bir dönemde yeni bir Dünya düzeni ya da dengesi nasıl kurulacaktır? Bu sürecin iç siyasete yansımaları nasıl olacaktır?

Bir erken ya da baskın seçim kapımıza dayandığı takdirde, bu kararı kim ya da kimler alacaktır?

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Yönetim Siteminde, iki kurum, seçim kararı alabilir! Bunlardan biri; TBMM ve diğeri de Cumhurbaşkanlığı makamıdır!

  • Türkiye’de; İktidar ve hükümet yönetim sisteminde; Siyasal İslam hikâyesi, dönemi ve devri kapanmıştır!

Anadolu coğrafyası; Anadolu kültürü, Anadolu irfanı, Anadolu medeniyet temsilcileri Anadolu direniş ve diriliş erleri tarafından yönetilecektir! Anadolu’nun idaresi ve devlet kademesinde, küresel işbirlikçi sızıntı ve emperyalist ekol temsilcilerine hiçbir şart ve şekilde artık yer olmayacaktır!

Türk Devleti; Kadim Türk Devlet Aklının denetim ve kontrolünde; Kuvay-i Milliye Ruhu ve Kurucu İrade gelenek ve kültürüne sahip, bürokrasi de; yeniden adalet ve güvenin tesis edildiği, yeniden ehliyet ve liyakatin öne çıktığı; RESTORASYON süreci akabinde; yeni bir dönemin başlamak üzere olduğunu düşünüyorum!

  • Kuvayı Milliye Ruhu; Ülkenin geleceği tehlikeye girerse, Kurtuluş Savaşında olduğu gibi, halkın yeniden örgütlenip bir araya gelerek; birlik ve beraberlik, özgürlük ve direnişi temsil eder!

Kadim Türk Devlet Aklı denetiminde ki Türkiye’de; kazasız ve belasız, sağ ve salimen bir seçim akabinde ki devir teslim akabinde; 2053 ve 2071 hedeflerine doğru, Tünelin Ucundaki IŞIK görünmektedir!

Adalet ve Ehliyet, Liyakat ve Hakikat temelli; devletin stratejik politika ve yatırımlarında hiçbir değişikliğe mahal vermeden; Kuvay-i Milliye Ruhu – Kurucu İrade Temsilcisi; 2053 ve 2071 hedefleri çerçevesinde; yeni bir dönem başlamak üzere, olduğu kanaatindeyim!

Yeni bir Dünya Düzeni ve Bilek Güreşi!.

Son günlerde, dünya ve sınırlarımız ölçeğinde, yaşadığımız tüm olay ve olgulara, yeni dünya düzeni ve sistematiği çerçevesinde, küresel iki EKOL ve bunların çevresinde konuşlanmış devletler arasında, görünür veya görünmez, BİLEK GÜREŞİ olarak okuma yapmak gerekir!

MHP Lideri Sayın Devlet Bahçelinin açıklamalarına da, ön almak – tedbir almak, küresel kirli oyun ve tuzakları bozmak, Nizam-ı Alem ülküsü çerçevesinde, yeniden bir Oyun kurmak şeklinde, okumak daha sağlıklı olacaktır!

Türk Devleti, kurulacak yeni dünya düzeni – sistematiği ya da DENGESİ çerçevesindeki BİLEK GÜREŞİNİN başat aktörü olduğunu da hatırlatmak isterim!

Yerli ve Milli politikalar üreten ve geliştiren Türk Devleti, küresel sinsi bir oyun ve tuzak kuranların hoşuna gitmiyor! Bağımsız ve güçlü bir Türk Devleti istenmediği için olabilir mi? Söz dinleyen ve sadece verilenlerle yetinen!

15 Temmuz hain darbe ve işgal kalkışması ile Türk Devleti tamamen istenmiştir! Türk Devleti ebed müddet devam ülküsü çerçevesinde ya Var olacak! Ya da bu topraklardan tamamen yok olup, silinip gidecek!

Türk Devleti; Kadim Türk Devlet Aklı ile binlerce yıl bu topraklarda güçlü bir şekilde VAR olacağını, tüm küresel emperyalist güçler ve işbirlikçilerine, 15 Temmuz hain karanlık gece beyan etmiştir! Devlet Aklı zaten Beka dönemlerinde ortaya çıkmaktadır!

İkinci dünya savaşının galipleri tarafından kurulan Soğuk Savaş veya İki kutuplu dünya düzeni, Sovyetler Birliğinin dağılması ile birlikte bozulmuştur! Tek kutuplu ara bir dönem ve yeniden vekalet savaşları akabinde kurulmaya çalışılan yeni bir dünya düzeni ve sistematiği!

Dünya halkları, yeni dünya düzeni sistematiği ve dengesi kurulamaz ise çok sıkıntılar yaşar!
Son dönemde yaşanılan tüm sıkıntılar ya da savaşlar, yeni dünya düzeni ve sistematiğinde çerçevesinde, küresel güçler ve çevresindeki devletlerin bir birlerine el ense çekmesine şahit olmaktayız! Veya diğer bir ifade ile Bilek Güreşi!

Yeni dünya düzeni ve sistematiği, tek kutuplu veya iki kutuplu olamaz ve sürdürülemez! Dünya eski dünya değildir! Avrasya bölgesinde hegemonyal güçler zuhur etmiştir! Dünyanın ekonomik ve askeri dengesi Doğuya kaymıştır!

Avrasya ve Afrika bölgesinin anahtar, merkez ve sıklet ülkesi Türk Devleti olduğuna göre! Türk Devleti olmadan yeni dünya düzeni ve sistematiği asla kurulamaz!

Yeni dünya düzeni ve sistematiği çerçevesindeki küresel ve emperyalist güçler, bilek güreşi bölgemizde ve hinterlandımızda cereyan etmektedir!

  • Peki, Bilek güreşi nedir? Bilek güreşinin genel özellikleri nelerdir? Bilek güreşi; erkekler arasındaki bir kapışmadan ibaret zannediyor olabiliriz! Aslında bilek güreşi, bir güç sporudur!
  • Bilek güreşi güçle birlikte çok fazla teknik gerektiren bir spor! Çünkü bilek güreşinde teknik, gücün çok daha ötesinde bir noktadadır! Doğru tekniği doğru şekilde uyguladığımızda tahmin bile edemeyeceğiniz kişileri alt edebiliriz!
  • Bilek güreşi birçok insan tarafından “güce dayalı” diye değerlendirilen bir spor dalıdır!. Bu teknik ve taktikler bazen kendimizden çok daha güçlü birini yenmenizi sağlayabilir. Kolumuzun gücünü makineler de ölçebilir!
  • Bilek güreşi strateji içeren bir müsabakadır! Bilek güreşi, genellikle taraflardan hangisinin fiziksel olarak daha üstün olduğunu belirlemek için yapılır! Ancak müsabakanın galibi her zaman daha güçlü olan taraf olmaz! Gücün önemi büyük olmakla birlikte teknik de çok önemlidir!. Vücudunu nasıl kullanması gerektiğini bilen taraf önemli bir avantaj elde eder!

Türk Devletinin, Kadim Türk Devlet Aklı ile birlikte giriştiği tüm askeri ve ekonomik hamleler, küresel ve emperyalist güçlerin uykularını kaçırmaktadır! Yeni dünya düzeni ve sistematiği, Ortadoğu ve Avrasya bölgesinde kurulacaktır!

Dünyanın tüm küresel ve emperyalist güçleri Ortadoğu ve Avrasya bölgesindedir! Doğal olarak bilek güreşi de, bu bölgede olacaktır! Hem de Türk Devleti ve diğerleri şeklinde! Yüz yıl önce yedi düvel ile olduğu gibi!

Bölgenin, tarihi, sosyal, kültürel, dini ve gönül bağları olan tek ülkesi Türk Devleti olduğuna göre! Türk Devleti olmadan bu bölgelerde adım atamazlar! Türk Devleti olmadan bu bölgede yeni dünya düzenine yönelik masa kurulamaz!

Türk Devleti, Kadim Türk Devlet Aklı ile Anadolu’da var olabilmek adına kalkınma hamlelerini bir bir atmaktadır! Ankara Vizyonu ve Kriterleri çerçevesinde; Beka, İstiklal ve İstikbali uğruna, Kadim Türk Devlet Aklının denetiminde; 2053 ve 2071 hedef ve vizyonuna kilitlenmiştir!

Yeni dönemin güçlü ve kalkınmış ülkesi Türk Devleti olacaktır! Yeter ki seksen beş milyon yüz yıl önce olduğu gibi tek bilek ve tek yürek olalım! Aksi halde parça parça ederler!

Ulusal Taşıt Tanıma Sistemi ( UTTS ) Devreye Giriyor!

Akaryakıt sektöründe, kayıt dışı ile mücadele için 1 Ocak 2025 tarihinde devreye girecek; Ulusal Taşıt Tanıma Sistemi (UTTS), sektörde önemli değişikliklere yol açacağı ve sektörün daha güvenli hale geleceği planlanmaktadır!

Akaryakıt sektörü, kayıt dışılığın en yüksek olduğu sektörlerden biri olarak kabul edilmektedir! Plaka bilgisi, istasyonlardaki ödeme kayıt cihazlarına pompacılar tarafından manuel olarak girilmektedir!

  • Peki, böyle bir sistem, OTUZ MİLYON araca değil de, sadece toptan akaryakıt alımı yapan firmalar için uygulanabilir mi? Sistem başka bir ülkede uygulanıyor mu? Yoksa dünyada pilot uygulaması Türkiye’de mi olacaktır?
  • SEKSEN MİLYAR TL böyle bir yatırıma değer mi? Seksen Milyar TL, askeri veya teknolojik başkaca bir yatırıma aktarılabilir mi? Vatandaştan Seksen Milyar TL başka bir yöntem ile tahsil edilebilir mi?
  • Devlet, böyle bir sistemden vergi haricinde ne gibi bir menfaati olacaktır? Araçlara takılacak sistemin başkaca mahzurları var mıdır? Dünya, dijital olarak sansasyonel operasyonlara meyyal olduğu bir dönemde, sistemin başkaca açıkları var mıdır? Daha başkaca sorular ve sorular!

1 Ocak 2025 tarihinden itibaren satın aldığı akaryakıtı gider olarak göstermek isteyen şirketler, UTTSS sisteme geçmeli ve Taşıt Tanıma Birimi (TTB) isimli cihazı taktırmak zorunda olduğu! Bir zorunluluk olmadığı fakat şirketler TTB’yi taktırmaz ise satın aldığı yakıtı gider olarak gösteremeyeceği!

21 Ekim 2024 tarihinde, Resmi Gazete ’de yayımlanan UTTS’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğe göre; 1 Temmuz 2025 tarihinden itibaren satın alınacak tüm sıfır kilometre araçlarda, TTB cihazı zorunlu olarak bulundurulacağı! Bu tarihten önce satın alınan sıfır km araçlarda TTB zorunluluğu olmayacağı!

Ulusal Taşıt Tanıma Sistemi ( UTTS ) hakkında kabaca bilgiler şu şekildedir!

  • 1 Ocak 2025 tarihinde, akaryakıt alımını gider olarak göstermek isteyen şirketlerin UTTSS’ye dahil olması zorunlu olacağı, 1 Temmuz 2025 tarihi itibarıyla ise sıfır kilometre araçlar için de bu sistem geçerli olacağı!
  • İkinci el araç sahipleri için taşıt tanıma başvurusu için 30 Haziran 2025 tarihi son olduğu!
  • 2024 yılı için cihazın montaj dahil fiyatı 1.810 TL + KDV olarak belirlendiği fakat 2025 yılı için fiyatların açıklanmadığı!
  • TTB cihazı, taşıtların yakıt depo girişlerine takılacak küçük bir sensörlü cihaz ve yakıt alımı sırasında plaka bilgisi otomatik olarak kayıt edileceği!
  • TTB cihazının montajı, Darphane tarafından yetkilendirilmiş firmaların yapacağı! Türkiye genelinde 78 şirketin, 1000 noktada montaj yapma yetkisi bulunduğu!
  • Türkiye genelinde yaklaşık 12.500 akaryakıt istasyonu bulunmaktadır! İlk etapta 8 milyon şirket aracı bulunduğu!
  • UTTSS, akaryakıt sektöründe usulsüz fiş ve faturaların engellenmesi amacıyla vergi kaybını önleyeceği! Yıllık 15 milyar TL’lik vergi kaybının önüne geçilmesi hedeflendiği!
  • www.utts.gov.tr üzerinden başvuruların yapılacağı ifade edilmektedir!

Hazine ve Maliye Bakanlığı, Gelir İdaresi Başkanlığı ( GİB ) tarafından yapılan açıklamada; UTTS, vergi mükelleflerinin işte kullandıkları taşıtlar için yapılacak akaryakıt ve LPG alımlarında 1 Ocak 2025 tarihinden itibaren zorunlu olarak kullanılmasının öngörüldüğü!


Gelir İdaresi Başkanlığı; Akaryakıt pompalarının tabancalarına taşıt tanıma okuyucu cihazı takılması, bu cihazın taşıt tanıma birimini okuması sonucunda taşıt plakasının otomatik olarak yeni nesil pompa ödeme kaydedici cihaza (YN Pompa ÖKC) güvenli olarak iletilmesinin söz konusu olacağı!


Gelir İdaresi Başkanlığı; Akaryakıt alımı sırasında, pompalara takılan taşıt tanıma okuyucu cihazı ile depolara takılacak birimlerin elektronik haberleşmesiyle taşıtın plaka bilgisi YN Pompa ÖKC’lere otomatik aktarılacak ve plaka bilgisinin elle girilmesi söz konusu olmayacağı!


Gelir İdaresi Başkanlığı; Taşıt tanıma birimi takılma zorunluluğu getirilen taşıtlar için UTTS kapsamında düzenlenmeyen belgeler, vergi kanunları bakımından hiç düzenlenmemiş sayılacağı, sistem üzerinden düzenlenmeyen ÖKC fişleri akaryakıt giderlerinin belgelendirilmesinde kullanılamayacağı, vurgulanmaktadır!

Üzülme!. Der; Hz. Mevlana ve Devam Eder!

Bir yandan korku, Bir yandan ümidin varsa!

İki kanatlı olursun, Tek kanatla uçulmaz zaten!.

Sopayla kilime vuranın gayesi, Kilimi dövmek değil, Kilimin tozunu almaktır!.

Allah sana sıkıntı vermekle; Tozunu, kirini alır. Niye kederlenirsin?

Taş taşlıktan geçmedikçe, Parmaklara yüzük olamaz!

Yüzük olmak dileyen taş, Ezilmeyi yontulmayı göze almalıdır!

  • Siyaset dünyasında; son günlerde, bir kişiyi ya da siyasi bir lideri veya parti ismi zikretmek suretiyle, diğer bir parti liderini, ağır eleştiri ve karalamalarına şahit oluruz! Peki, Neler olmaktadır?

Peki, bu kişiler arasında kan davası yok ise ve eleştirilen ya da karalanan kişi ya da parti de vatan haini değilse, bu kadar ağır eleştiri veya karalamanın gayesi ve hedefi nedir? Bu karalama, kimin işine yaramaktadır?

Peki, son günlerdeki siyasette akla ziyan açıklamalara neler demeli? Yüz yıl önceki konuları tekrar tekrar ısıtıp gündeme getirmenin kime ne faydası olacaktır?

Aç insanların karnı mı doyacaktır! Aş gitmeyen vatandaşın evine aş mı gidecektir? Ya da iş bulamayan vatandaş iş mi bulacaktır? Siftah edemeyen esnaf bolluk berekete mi kavuşacaktır? Olmayacağına göre!

Yüz yıl önceki konuları tarihçilere bırakmak daha etkili olacaktır? Peki, yüz yıl önceki konuları gündeme taşımak ve buradan siyasi rakibe yüklenmenin vatandaşın aşına ve işine ne gibi faydası olacaktır?

Demek ki burada başka bir akıl ve plan var olduğunu düşünmek gerekir! Siyasette söylenenler kadar söylenmeyenlere de odaklanmak gerekir!

  • Pazarlama, Pazarlama İletişimi, Marka, Marka Yönetimi, Reklam ve PR çalışmalarının temel kuralı; Reklam ya da PR çalışmasının kurum veya marka adına, iyisi ya da kötüsü olmaz! Peki, durum veya sonuç gerçekten böyle midir?
  • Kitlelere bir şeyin ne kadar kötü olduğunu söylerseniz, sonuçta öyle bir şeyin varlığını haber vermiş oluruz! İletişim, Reklam ve PR çalışmasının temel hedefi; ürün, marka, kurum, kişi veya hizmet hakkında hedef kitleye bilgilendirme yapmaktır! Karalama ile rakip, marka ve ürünün bilinirliğine hizmet etmiş olmaktadır!
  • Peki, günün her saati rakibi tarafından kötülenen, eleştirilen veya karalanan bir marka, bir kişi ya da bir kurum bu durumdan ne kadar etkileniyor? Ya da kitleler böyle bir duruma nasıl bir tepki veriyor?

Siyasi rakip tarafından yapılan karalama, eleştiri, bilgilendirme veya yönlendirme süreci neden ve nasıl olmaktadır? Ya da şöyle devam edelim! Siyasi rakip bu işi bilinçli veya kasıtlı bir şekilde, kitleleri karşı tarafa bloke ya da konsolide etmek için yapıyor olabilir mi?

  • Ünlü yazar Oscar Wilde bu konuda; konuşulmaktan daha kötü olan tek şey konuşulmamaktır, diyor!

Yani rakibin konuşması, eleştirmesi ya da kötülemesi, bir reklam ve PR çalışmasıdır! Peki, bu süreç planlı bir şekilde, ürün veya kişi, kitleler nezdinde parlatmak veya bilgilendirmek adına yapılıyor olabilir mi?

Peki, Böyle bir süreç veya işlem, Kadim bir Akıl tarafından planlı bir şekilde, kitleleri Konsolidasyon adına yapılıyor olabilir mi?

Kadim Anadolu diyarı ve dünyanın merkez üssü konumunda ki Türkiye’de, Kadim Türk Devlet Aklının içinde olmadığı bir plan, bir hesap konsolide ya da yönlendirme kimin işine yarayacaktır?

Ya da siyasette bir şeyler vuku buluyorsa, Yerel – Yerli ve Milli bir AKIL tarafından kurgulandığından emin olmalıyız! Aksi halde küresel EKOL kavgalarından başımızı kaldıramayız!

Peki, 3 Kasım 2002 seçimleri başlayan Siyasal İslami KURGU, bugün için siyasette yeni bir sayfa mı açılmaktadır? Hem de yeni yüzler ve yeni siyasi aktörler ile! Neden olmasın ki?!