Diriliş ve Kurucu İrade Temsilcileri Geliyor!

Geçtiğimiz günlerde, ulusal bir gazetede köşe yazarlığı yapan kişi;  Millet, CHP’yi asla iktidar yapmayacak! And olsun, and olsun, and olsun! Çünkü CHP milletin değerlerine düşmanlık yapıyor! Milletimiz, CHP’yi, yaklaşık yüz yıldır iktidara getirmiyor! CHP, bu gidişle,  yüz yıl daha iktidar olamayacak!

Marjinal bir harekete dönüşerek tarihe gömülecek! İşçi Partisi, TKP/ML gibi marjinal bir hareket olarak kalacak! Hatta DHKP-C gibi şiddeti bir araç olarak kullanan bir örgüte bile dönüşebilir!  CHP, bu haliyle PKK ve DHKP-C gibi bir terör hareketine bile dönüşebilir! Gidiş, o yöne doğru gidiyor!

CHP, Kemal Kılıçdaroğlu ile birlikte, Cemevi Halk Partisi, oldu adeta! Alevi kardeşlerimizi istismar eden, kullanan bir Cemevi partisine döndü! HDP (PKK) de aynı şekilde! Adeta bir Cemevi Partisi! İki taraf da Alevileri bir araç olarak kullanıyor, şeklinde ifadelere yer vermiştir!

Ulusal bir gazetede ki köşe yazarının mezkûr ifadeler kullanması ne kadar doğrudur, bilemiyorum! Bu kadar tarafgirlik veya bağnazlık neyin açıklaması olabilir? Takdir ve yorumları okuyucuya bırakmanın yerinde bir karar olacağını düşünüyorum!

Siyasette ve özellikle de, bizim gibi ülkelerde ki siyasette keskin ve net ifadeler kullanmak çok doğru ve yerinde bir davranış şekli olmadığını düşünüyorum! Siyasette,  iki + iki hiçbir zaman dört etmez! Bazen dört, bazen beş ve bazen de üç ettiğine şahit oluruz!

Millet, CHP’yi asla iktidar yapmayacak! CHP, milletin değerlerine düşmanlık yapıyor, derken yazarın elinde, kesin ve net olarak,  nasıl belge veya bilgiler vardır? Bilemiyorum!

Millet, CHP’yi yaklaşık yüz yıldır iktidara getirmiyor! CHP, bu gidişle, bir yüz yıl daha iktidar olamayacak, nasıl bir ifade şeklidir?  Fen bilimlerinde olduğu gibi sosyal bilimlerde kesin bilgi ve belgeler ile nasıl konuşabiliriz? Nasıl bir sosyal deney yapmış olabilir ki?

Karşımızda ki insan ve insan toplulukları! Ne zaman, nerede ve nasıl davranacağı ile ilgili elimizde kesin ve net bilgi ve bulgular mı vardır? Velev ki vardır! İnsan denilen varlık; etten, sinirden ve kemikten yaratıldığını asla unutmayalım! Ne yapacağı hiç belli olmaz!

Peki, gaipten ve gelecekten haber alan dostlarımız olabilir mi? Neden olmasın?  Yoksa dün Allah ile görüştüğünü,  gaipten ve gelecekten haber getirdiğini iddia edenlerin takipçileri halen köşelerde etkin ve aktif olarak var mıdır? Neden olmasın?

Gaip ve özellikle de gelecek hakkında bilgiler sadece Hz. Allah indindedir!  Gaip ve gelecek hakkındaki bilgileri Sonsuz Hikmet ve İlim sahibi Allah’ın takdirindedir! İnsanoğlu bunları bilemez! Kesin bilgi olarak konuşamaz ve ifade edemez! Sadece öngörü ve tahminde bulunabilir! Ya tutarsa şeklinde! Tutmayabilir! Tutma olasılıkları tabii ki olabilir!

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bir ifadesinde, partinin içini temizlediklerini ve toplum ile helalleşme vaktinin geldiğini vurgulamıştır! Peki, partinin içi, nasıl ve kimlerden temizlenmiştir? Bu temizlik, neden ve nasıl olmuştur? Ehline malumdur! CHP, kimler ile nasıl helalleşecektir? Böyle bir helalleşmenin sonuncunda neler olacaktır? Dedik ya, ehline ve ehlince malumdur!

Yazılarımda sürekli olarak; toplumsal barış ve huzur, yeniden kalkınma ve refah için kurucu kodlara ihtiyaç olduğunu vurgulamaya çalışıyorum! Siyaset ve siyaset yapanların tek hedefi iktidar olmak ve iktidarda uzun süreli kalmak olduğundan kaynaklı,  son dönemde; toplum katmanlarının çok fazla ayrışması ve yarılmasına sebebiyet veren tavır, söz, konuşma ve ifadeler sergilenmiştir!

Bugün yeniden tüm farklılıklarımızla beraber kucaklaşmaya ve bir olmaya, her zamankinden çok daha fazla ihtiyacımız bulunmaktadır! Bu kucaklaşmayı da kurucu irade temsilcileri maharetiyle kurucu kodlar üzerinden ancak başarabiliriz! Adalet, ehliyet, liyakat ve hakikat temelli bir kucaklaşma!

Kemal Kılıçdaroğlu; çok daha gerilere gitmeden, bir Selçuklu – HORASAN torunu;  DİRİLİŞ ve KURUCU İRADE temsilcisi;  Devlet ve Millet olarak yeniden şahlanış adına; Kuvey-i Milliye Ruhu ve KADİM KURUCU KOD; lideri, aktörü, öncüsü ve önderi olduğunu da hatırlatmak isterim!

Eczacı Kalfası Yetiştirme Programı!

Meslek; insanın yaşamını sürdürebilmek için icra ettiği ve genellikle yoğun bir eğitim, çalışma, bilgi birikimi, seçilen mesleğe bağlı olarak yetenek geliştirmeyi gerektiren ve tüm bu sürecin sonunda kişilerin kazandığı unvanın adıdır!

Genellikle her meslek, o mesleğin etik değerlerini, gelişimini, lisanslanmasını ve diğer insanlar nezdinde tanınmasını sağlayan profesyonel kuruluşlara sahiptir! Yeryüzünde binlerce meslek bulunmaktadır!  Ülkemizde resmi olarak tanımı yapılmış 600 civarında meslek vardır!

Mesleki Yeterlilik Belgesi, Mesleki Yeterlilik Kurumu (MYK) tarafından belirlenmiş mesleklerde bireylerin belirtilen şartları karşılamaları halinde sahip olabilecekleri bir belgedir!

Mesleki Yeterlilik Belgesi; tabiplik, diş hekimliği, hemşirelik, ebelik, eczacılık, veterinerlik, mimarlık (Avrupa Birliği’nde otomatik tanınma kapsamında yer alan meslekler), mühendislik mesleği ile en az lisans düzeyinde öğrenimi gerektiren ve mesleğe giriş şartları kanunla düzenlenmiş olan meslekleri kapsamaz! Bu sıralanan mesleklerin dışında kalan tüm meslekler için mesleki yeterlilik belgesi geçerlidir!

Mesleki Yeterlilik Belgesi;  meslekteki bilgi ve becerilerini resmi olarak belgeleme şansına sahip olmaktadır! Bir meslekte mesleki yeterlilik belgesi almak isteyen kişi, o meslekte Mesleki Yeterlilik Kurumu tarafından yetkilendirilmiş bir belgelendirme kuruluşuna başvuru yaparak belge alabilir!

Geçtiğimiz günlerde, bir Eczacı Odası Başkanı;  teknik bilgi ve beceri isteyen işlerden biri olan eczacılık sektöründe de diğer meslek dallarında olduğu gibi ara eleman yetersizliği yaşandığını ve bu sorunun çözümü için harekete geçtiklerini, ifade etmiştir!

Eczacı Oda Başkanı ile birlikte yürütülecek olan eğitim programının başında ki üniversite rektörü;   bireye iş hayatında belirli bir meslekle ilgili bilgi, beceri ve iş alışkanlıkları kazandıran, iş dünyasına entegrasyonunu ve kişiliğini geliştirmeyi mümkün kılan mesleki eğitimlerin, ara eleman yetiştirilmesinde büyük önem arz ettiğini, bundan dolayı Üniversite ile Eczacı Odası’nın, sosyal sorumlulukları çerçevesinde,  bir ilke imza atarak ECZACI KALFASI YETİŞTİRME PROGRAMI hazırladıklarını, vurgulamıştır!

ECZACI KALFASI YETİŞTİRME PROGRAMINA başvurular için; Lise ve iki yıllık meslek yüksekokulu mezunları için önemli bir fırsat oluşturacağı! Programın ön kayıtları müracaatlar akabinde gerekli inceleme ve yetenek sınavlarından sonra 40 kişiye kadar olacak eğitim grubu için kesin kayıtlar yapılacağı! Müracaatlar, doğrudan Eczacı Odası’na yapılacağı, ilan edilmiştir!

Bünyesinde Eczacılık Fakültesi olmayan bir Yüksek Öğretim Kurumu, nasıl Eczacılık eğitimi verebilecektir? Yoksa taşımalı bir EĞİTİM sistemi uygulanacaktır!  Böyle bir Eğitim programının hedefi nedir? Bir Eğitim programı sadece PARA kazanmak için mi yapılmaktadır? Birey, dört veya beş yıl, bir MESLEK edinmek için neden dirsek çürütsün; kısa yoldan MESLEK edinmek varken! Yüksek Öğretim kurumları ARA ELEMAN yetiştirmek için KURS adı altında ki işlere girmek zorunda mıdır?  Yüksek Öğretim kurumları, başkaca isimler altında neden kurs düzenlemektedir? Sosyal sorumluluk alanında yapacak başkaca proje mi kalmamıştır? Yüksek Öğretim Kurumları yani ÜNİVERSİTELER, devletin ve milletin kalkınması adına asli işleri;  sadece EĞİTİM – ÖĞRETİME ve ARAŞTIRMA – GELİŞTİRMEYE odaklanmalıdır?

Üniversite;  gerçekleri arayan, bilim üreten ve bilim yayan, en üst düzeyde araştırma, geliştirme ve eğitimin yapıldığı kurumdur!  Fonksiyonel ve fiziksel olarak çağın gerisinde kalamaz, topluma yön verir ve toplumda itici güç rolü üstlenir!  Günlük siyasetin dışında, özerk yapısı ve politika üstü kurumlar olmalıdır!

Üniversite; bilimsel ve saha çalışmalarının yapıldığı,  bilimsel ve uygulanabilir makalelerin yayınlandığı, ulusal ve uluslar arası ölçekte patentlerin alındığı, reel sektörde üniversite ismi ile aranan başarılı öğrencilerin mezun olduğu, ülkesi ve bulunduğu şehre; sosyal, kültürel, bilimsel ve ekonomik katkının olduğu kurumlar olarak, bilinmektedir!

Eczacı Kalfası Yetiştirme Programını düzenleyen diğer üniversitelerde, başvuru için aranan özellik ve şartlar şöyledir! Sağlık Sektörü Çalışanları;   hastaneler, poliklinikler, doktor uygulamaları, diş hekimi ve ortodontist uygulamaları, eczaneler, diyaliz merkezleri, evde sağlık hizmetleri, uzun süreli bakım merkezleri ve yaşlı bakım evleri vb. hastalara doğrudan bakım sağlayan kuruluşlarda çalışan ve çalışmak isteyen kişiler! Sağlık bölümlerinden mezun kişiler!  Sağlık bölümlerinde öğrenci konumunda olan kişiler! 

Türkiye Cumhuriyeti Devleti Olmadan Olmaz!

Dünyanın çok önemli araştırmacı ve tarihçilerin ifadelerine göre; Dünya insanlık tarihinden, Türkleri çıkardığımız zaman, geriye tarih adına hiçbir şey kalmayacaktır! Demek ki Türkler olmadan tarih yazılamaz!  Yazmaya kalkanlar da, sürdürülebilir bir barışı elde edemez!

Bugün, yeni bir tarih yazıldığına göre! Tarihteki değişim, dönüşüm benzeri, yenidünya sistematiğinin kurulmakta olduğu sancılı günlerden geçmekteyiz!  Tabii ki değişim, dönüşüm ve özellikle de yenidünya düzeni sancılı olacaktır!

Dünya tarihine kabaca baktığımızda, devletler ve insanlık zaviyesinden, her yüz yılda büyük dönüşüm, değişim, savaşlar ve yeni dizayn operasyonuna şahit olmaktayız! Neden acaba?

Bu değişim ve dönüşümü çok iyi okuyan, stratejik ve taktik tedbirlerini alan devlet ve milletler, devamlılıklarını koruma adına,  sürdürülebilir bir konum ve durumda olmuştur! Aksi halde tarih olursunuz! Tarihin tozlu raflarında yerinizi alırsınız! Yani oyun kuran değil figüran olursunuz! Türk Devleti, hem oyun kuran ve hem de tuzakları bozan konumundadır!

Türk Devleti,  stratejik konumundan kaynaklı, yaşanmakta olan sancılı değişim, paylaşım, plan, dönüşüm ve yenidünya düzeninin, yüz yıl önce olduğu gibi ana merkezi, karargâhı ve katalizörü bir durumdadır! Türk Devleti olmadan yeni düzen asla kurulamayacaktır!

Türk devleti ve Türk milleti olarak ekonomik sıkıntı ve imtihan karşısında tarihi hedefler ve kızıl elma ülküsünden vaz mı gececeğiz? Asla! Bir yüz yılı daha ‘gılı guyş’ ile heba edemeyiz!

Beyler, sakin olalım! Aç mezarı yoktur! Kara gün kararmaya devam etmeyecek! Karamsarlık ile de bir yere varılamaz! Kara günlerin ardından aydınlık, refah ve müreffeh dolu günler çok yakındır!  Sadece kuruluş dönem kodlarına ihtiyaç vardır! Elbette ki bugün de, horasan erleri ve kurucu irade temsilcileri maharetiyle, yeni bir kuruluş ve şahlanışın eşiğindeyiz!

Millet olarak, bir ve beraber olmak, kenetlenebilmek için her bir olay ve olguyu fırsat kabul etmeliyiz! Aksi halde dönüşü ve çıkışı olmayan bir yola girebiliriz! Aksi halde, Bölgemizdeki devlet ve vatanları parçalanan, yok edilen ve vatandaşlarının da hayatları karartılan milletlerden ders, hisse ve ibretler çıkaralım!

Türkiye Cumhuriyeti Devleti Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan; 73. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu toplantısında; BM Güvenlik Konseyi, veto hakkına sahip BEŞ üyenin çıkarlarına hizmet eden, zulümlere seyirci kalan bir yapıya bürünmüştür! Dünyanın düzenini sağlayacak olan adalettir! Her şeyden önce, dünyanın düzenini, kurtuluşunu ve mutluluğunu sağlayacak olan adalettir! Hazreti Mevlana; Adaleti, Bir şeyi yerli yerine koymak, yani hakkı sahibine vermek olarak tanımlıyor! Birleşmiş Milletleri zulmün değil adaletin kaynağı haline getirmek istiyorsak, üzerimize düşen görevlere daha sıkı sarılmalıyız, ifade ve vurgularının, Türk Devlet Aklı riyasetinde; Kadim Türk Medeniyet kodlarının dışa vurumu ve Türk demenin;  Adalet Ehli ve Adalet dağıtan, Hakikat ehli ve Hakkaniyete riayet eden, mazlum milletlerin de hamisi olduğu, dünya insanlığının barışı ve huzuru adına, mezkûr değerleri önceleyen kurumlara ihtiyaç olduğu,  bugün için ne kadar aciliyet kesbettiğini aşikâr olarak görmekteyiz!

MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli;  Başkalarının senaryolarıyla oyalanacak vaktimizin olmadığının farkındayız! Dünyanın mazlum ülkeleri ve yardım eli bekleyen insanlık umut aramaktadır! Asırlar öncesinde olduğu gibi devletimizin küresel güç olması için yeni bir imkân doğmuştur! Bu imkânı heba edemeyiz, tarihin sunduğu fırsatlara sırt dönemeyiz! Böylesi bir uyanış ve silkiniş, hürriyete, paylaşmaya, hakkaniyete hasret insanlık için Türkiye’mizi bir kutup başı yapacaktır! Cumhuriyetimizin 100. yılı 2023 yılında “Lider ülke Türkiye’ye”, ardından ise çağ kapatıp çağ açan İstanbul’un Fethinin 600. yılı olan 2053 yılında “Süper Güç Türkiye’ye” ulaştıracaktır! Biliniz ki, ülkümüz budur, ifade ve vurgularının, 1. ve 2. Dünya savaşlarından sonra kurulan uluslar arası kurum ve kuruluşların İFLAS ettiği ve dünya insanlığının BARIŞ – HUZUR ve ADALETİ adına TÜRK’ÜN Adalet – Hakkaniyet mefkûresi,  Türk Devletinin riyasetinde, etkin ve aktif olarak içinde olduğu, mezkûr kurumlara acilen ihtiyaç olduğunun ayan beyan dünya insanlığına haykırışıdır! Tabii ki Anlayana! Köre ve Sağıra değil! Aklını ve ruhunu kiraya vermişler, Türk’ün mezkûr mefkûresini idrak edemez!

Elveda; Ey Şehri Ramazan!

Ramazan;  başı rahmet, ortası mağfiret ve sonu da cehennem azabından kurtuluş ayıdır! Rahmet ve Mağfirete erişebilen kurtulanlardan olabilmek dileklerimle! Müminler olarak böyle iman eder ve böylece de amel ederiz! 

Ramazan; Kuran, tefekkür ve paylaşma ayıdır! Hayatımızın her anında Kuran ile yaşamayı ve tefekkür halinde olmamızı gerektirir! Aksi halde dünya hayatı insan için sadece bir yarıştan ibarettir!  Makam – Mevki ve Mal biriktirme, yığma ve sayma yarışı!  Peki, nereye ve ne zamana kadar?

Sonsuz Kudret Sahibi Yüce Allah; tutmuş olduğumuz oruçları,  kılmış olduğumuz teravihleri, Kuran tilavetlerini, tüm ibadetleri, sadaka, fidye, infak ve fitrelerimizi kabul eylesin! Yüce Allah; Ramazan ayının manevi havasından ziyadesi ile istifade ettiği kullarından olmayı cümlemize nasip eylesin! Âmin!

Ramazan;  paylaşmanın, sevginin, huzurun, birlik ve beraberliğin tesisine imkân vermektedir! Dünyada yaşanan kaos, insanların umutlarını tüketmektedir! Şiddet, terör, ülkelerin işgali, insanoğlunun acımasızlığı, sosyal dengenin alt üst olması, maddi değerlerin ön plana çıkması ve hazzın en üstte oturması, insanların geleceğe dair umudunu bitiriyor!

Ramazan sadece aç kalmak değildir! Ramazan, sadece ibadet mevsimi de değildir! Ramazan, kendimize dönme, kendimizi ve çevremizi fark etme, Yüce Allah’ın lütfü ve inayeti karşısında insanın aciz olduğunun farkında olmaktır!

Ramazan ayının son günlerini, rahmet- mağfiretin yeryüzüne indirildiği vakitlerini idrak ediyoruz!  Maddi bayrama eriştiğimiz gibi Cennet Bayramı, Beratını da alan kullarından olabilmek ümidiyle!

Dün, Bin ayda daha hayırlı olan KADİR gecesini ihya ve idrak ettik! Allah yapmış olduğumuz ibadetleri makbul eylesin!  Ertesi gün, Arife!  Bayramdan önce ki güne verilen isim! Bu gün, Bayram’da, eş ve dost ziyaretlerindeki ikramlar için alışveriş yapılır ve evlerimizde de tatlı bir telaş vardır; Sarma, tatlı, börek vb. hazırlıklar gibi! 

Arife gününün en büyük özelliği, gelenek haline gelen Kabir ziyaretleridir! Ahrete intikal etmiş; Anne, baba ve tüm akraba-ü taallukat için Dualar edilir! Sonsuz Kudret Sahibi Allah’tan Ramazan ayı hürmetine günahlarımızın AF ve mağfiret olunması için yalvarılır, yakarılır ve niyaz edilir! 

İnsanoğluna, ölümü ve ahreti düşündüren – hatırlatan en güzel vesile, kabir ziyaretleridir! Hz. Peygamber (sav ) efendimiz; Ölümü çokça hatırlayın! Çünkü ölümü hatırlamak, insanı; günahlardan arındırır, dünyaya karşı zahit kılar! Eğer zenginken ölümü düşünürseniz, sizi zenginliğin afetlerinden korur! Fakirken tefekkür ederseniz, hayatınızdan memnun olmanızı sağlar, buyurmaktadır!

Dünya hayatının geçici olduğu, bir gün her yaşayan fani gibi bizlerin de bu fani âlemi terk edeceği tefekkürü ile bireysel olarak dersler çıkarılmaya çalışılır! Kul için dünya hayatındaki her şey ama her şey sadece bir uyanma, bir tefekkür ve bir tezekkür vesilesi olduğunu buyurmaktadır, Sonsuz Kudret Sahibi Hz. Allah! Anlayana! Anlamak isteyene! Görene!

Bu Ramazan ve her Ramazanı,  son Ramazan ayımız olarak idrak edebilmeyi!  Ramazan ayını her bir manası ile de huzur ve huşu içinde idrak ettiği! Nuru, Feyzi, Rahmeti ve Bereketinden ziyadesi ile müstefit olduğu kullarından eylemesini dilerim!

Daha nice Ramazan aylarına da Sağlıklı bir şekilde erişebilmeyi nasip eylesin! Ramazan Bayramımız Mübarek olsun! Tüm eş –  dost ve sevdiklerimizle, birlik ve beraberlik içinde, Huzur Dolu Bayramlar! 

Elveda ey Şehri Ramazan elveda!  Elveda ey Şehri Kuran elveda!

On bir aylık yoldan geldin! Müminlere rahmet oldun! Asilere azap oldun!

On bir ayın sultanısın! Dertlilerin dermanısın! Hakk’ın bize ihsanısın!

Elveda ey Şehri Ramazan elveda! Elveda ey Vahyi Mübarek elveda! Elveda ey Şehri Rahmet elveda! Elveda ey Mübarek Ramazan elveda! Elveda ey Kuran ayı elveda!

Sakın! SIRADAN ve SÜRÜDEN,  Olmayın!..

Sevgili Gençler! Gözümüzün bebeği, geleceğimiz gençler! Ne olur!..

1- Meraklı insan olun; duyarsız, ilgisiz, heyecansız insan olmayın!  Merak etmeye kendinizi alıştırın! Öğrenmenin başı merak etmektir! Üzerinize vazife olmayan şeyleri de merak edin! Başta, tabiatı merak edin! Mesela, barajlardaki su seviyesini, buğday rekoltesini, fındık taban fiyatlarını, bu sene gelen turist sayısını, en çok hangi filmin izlendiğini, en fazla hangi kitabın sattığını, hangi müzenin gezildiğini, arkeolojik kazılarda neler bulunduğunu, nerenin nesinin meşhur olduğunu merak edin!

2- Bir merakınız olsun! Güzel sanatlarla ilgili bir merakınız olsun! Şiir yazamasanız bile ezberleyin! Koleksiyoner bir ruha sahip olun! Ayrıca gezmeye, görmeye, öğrenmeye meraklı olun!

3- Soru sorma alışkanlığı edinin!  Doğru adama, doğru soruyu sorun! Bizim millet ‘Bilmiyorum’ demez! Takipçi olun; konularınızı, işlerinizi takip edin!

4- Öğrenmeye doymayın!  İşi, konuyu sadece ehlinden dinleyin, uzman görüşüne önem verin! Kesin karar vermeden önce şüphe edin!

5- Takipçi olun! Konularınızı, işlerinizi takip edin; kendi haline bırakmayın! Hele, kendi işinizi başkasına hiç bırakmayın! Eloğlu, el-âlemin eşeğini ıslık çalarak ararmış! Kurda ‘Niçin ensen kalın’ demişler, ‘Kendi işimi kendim görürüm’ demiş!

6- İşlerinizi önem sırasına göre sıralamayı bilin! En önemsiz işine en önemli iş gibi bakarak nice hayati gündemini atlayan insan gördüm!  Başarılı insanlar, en önemli işi öne alan, önce onu bitirenler oldu hep! Çok iş yapar gibi gözüküp, devamlı bir faaliyet içinde olduğu görüntüsü verip hiçbir şey üretmeyen insanlardan olmayın! Aman avare kasnak gibi boşa dönmeyin! Boşa koşturmayın, sonuç alıcı işler yapın!  Üzerinize çok yük yükleyip de çok yıpranmayın, zorda kalıp kayış da attırmayın!

7- Danışın!  Önce aklınıza; sonra gönlünüze; en sonunda da sizi hesapsız, kitapsız, menfaatsiz, gönülden seven büyüklerinize danışın!  Sizden daha tecrübesiz, dünya görmemiş, bir iş bitirmemiş, bir başarı göstermemiş insanlara danışmayın! Ama mutlaka şuna da dikkat edin ki danışacağınız kişinin soracağınız işle ilgili doğrudan bir menfaati olmasın!  Size göre değil, kendi çıkarına göre tavsiyede bulunmasın!

8- Zamanlama konusunda dikkatli olun! Planlı-programlı, zamanlı çalışmak kadar iyi zamanlama yapmak da çok önemlidir!  Bir işe erken başlamak, sabah erken kalkmak, yola erken çıkmak mutlaka önemlidir; ama çok daha mühim olanı, neticeye ulaşmaktır!  Erken kalkıp oyalanmak, erken başlayıp eğlenmek, ağırkanlı hareket etmek, sizi hep başarısızlığa götürür!

9- Dikkatli olun! Öncelikle ağzınızdan çıkan söze, lafa dikkat edin! Laf olsun diye düşünmeden konuşmayın! Ağzınızdan çıkanı kulağınız duysun!

10- Hafızanıza güvenmeyin! Devamlı not alın; kayıt tutun, arşiv yapın!

11- Randevulara vaktinde gidin! Verdiğiniz sözü yerine getirin! Bizim milletin bahane üretme kabiliyeti sınırsızdır! O yeteneğinizi fazla zorlamayın!

12- En büyük fazilet ‘Bilmiyorum’ diyebilmektir!  Bilgi sahibi olmadan yorum yapmayın! Yine bizim millete Allah, yorum yapma kabiliyeti vermiştir! Hâlbuki en büyük fazilet ‘Bilmiyorum’ diyebilmektir! Öğrenme, bilmediğini bildiğin anda ve yerde başlar!

13- İleri görüşlü olun! Yapacağınız projenin, başlayacağınız bir işin birkaç hamle sonrasını da düşünün, hesaplayın! Alternatifli çalışın! İşin sonunu düşünmeden, yeterli analiz yapmadan ortaya atılmayın; yola çıkmayın! Sonra yolda kalmasanız bile yaya kalırsınız! Gerçi yine bizim millet ‘Kervan yolda düzülür.’ demiş; besmele çekip yola koyulmuş! Ama siz kervanı önceden düzün! En önemlisi, ‘Çala çala bir havaya dönecek’ demeyin! Akıntıya kürek çekmeyin!

14- Gözlem ruhuna sahip olun! Bakan kör olmayın, can kulağıyla dinleyin, can gözüyle bakın!

15- Çözüm odaklı olun! Kafanızın yazılımını ‘bir iş nasıl olmaz’ diye uyarlamayın; nasıl olabileceğini düşünecek, arayıp bulabilecek bir kafa yapınız olsun! İşin olumsuz yanlarına takılıp kalmayın! İntikam hırsıyla yanmayın! Hep ileriye, geleceğe bakın! Küçük şeylerden de zevk alın! Acı bir kahve, demli bir çay, güzel bir pasta, bir parça çikolata, bir külah dondurma sizi mutlu etmeye yetsin!

16- İnsan kıymeti bilin! Büyüklerinizin bir gün yanınızda olamayacağını, sevdiklerinize uzak düşebileceğinizi, onlardan ayrılabileceğinizi düşünerek elinizdekilerin kıymetini bilin! Fakirlere, gariplere, muhtaçlara el uzatın! Veren el, alan elden hayırlıdır! Ne verirsen elinle, o da gider seninle! İyi ve kötü günde sevdiklerinizin yanında olun! Gidemeseniz bile mutlaka telefonla arayın; mesajla, maille oyalanmayın! Allah’a şükrü, insanlara teşekkürü unutmayın!

17- Günlük politikalar, kısır siyasal çekişmeler sizi esir almasın! Başkalarının yapamadıklarını konuşmak yerine kiminle ne yapabileceğinizi araştırın!

18- Eleştiri ve tenkide açık olun! En önemlisi de bir büyüğünüz sizi yetersiz görebilir, eleştirebilir; hatta zaman zaman size sinirlenip kızabilir!  Ama bu sizi sevmediği anlamına gelmez! Tam tersine o, sizi sevdiği, ilgilenmeye değer bulduğu için tepki gösteriyordur!

19- Şükrü ihmal etmeyin! Allah’a şükredin, insanlara teşekkür edin! Kalbinizi temiz tutun! Ameller niyetlere göredir! Aklınız, kalbiniz ve zevkiniz selim olsun!

20- En son olarak da öğrenmeye ve öğretmeye doymayın! Ne olacaksanız olun, sakın; sıradan ve sürüden, olmayın!

 ( Merhum, Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun )

Türk Devleti Kulvar Değiştiriyormuş!

Geçtiğimiz günlerde; nereye hizmet ettiği ve kimlerin adamı olduğu, cemaziyülevveli de aşikar bir yazar; İsrail Başbakanının Türkiye ziyareti ve başkaca ziyaretler  akabinde; Türk Devletinin Kulvar değişikliği veya Eksen Kayması yaşadığını!

Türk Devleti; birilerinin işine gelmeyen; yerli – milli ve bağımsız politikalar sergilediği, yirmi dört milyon kilometrekarelik gönül coğrafyası ile kucaklaşmaya başladığı her dönemde; böyle tipler tarafından mezkûr ifadelere şahit olmaktayız! Neden acaba?  

Kadim Türk Devlet Aklının denetiminde, Türkiye Cumhuriyeti Devleti,  Anadolu – Selçuklu Türk Devlet kodlarına dönmektedir! Dere asli yatağını bulmuştur! Engel olamayacaklar! Değiştiremeyecekler!

Hangi siyasi parti veya iktidara kim gelirse gelsin buradan asla dönüş yoktur, olamayacaktır! Kimsenin bunu değiştirmeye de gücü yetmeyecektir!

Türk Devleti; Selçuklu – Horasan ve Kurucu İrade temsilcileri ile yeniden diriliş ve yeniden kurucu kodlar ile yeni bir şahlanış,  yeni bir kalkınma hamlesi ve yeni bir refah yolculuğu başlayacaktır!

Aynı yazar; Suudi Arabistan’da yönetimi elinde tutan veliaht prens Muhammed bin Salman, Körfez İşbirliği Teşkilatı içerisinde birlikte oldukları Arap ülkelerini İsrail’le ‘barış’ amaçlı bir ittifakın içerisinde yer almaya teşvik ettiğini! İbrahim İttifakı (Abraham Accords) Arap ülkelerinin daha önce ‘düşman’ diye andıkları İsrail’le diplomatik ilişki kurmalarını sağladığını, ifade eden bir yazı kaleme almıştır!

Peki, böyle bir yazının, dışarıda ve içeride tüm yaşadıklarımız ile ne ilgisi ve alakası vardır? Yazar, neyi amaçlamakta ve nereye varmak istemektedir? Ya da nereye hizmet etmektedir?

Türk Devleti; Arap dünyası, Afrika, Orta- Doğu, Balkanlar ve Kafkasya ve gönül coğrafyası tüm bölgelerde varlığını hissettirmeye başladığı bir dönemde, böyle bir yazı kaleme almanın masumane bir tarafı olmasa gerekir!  Şahsi ajandası ya da talimat aldığı yerlerin ajandasında neler bulunmaktadır?

Tarihte; Dini İlahi,  dün; Dinler Arası Diyalog ve bugün de İbrahim İttifakı veya İbrahim-i Dinler şeklindeki açıklamalar ya da köşe yazıları ile birileri ne yapmaya çalışmaktadır? Nereye ve neden hizmet etmekteler? Kişi cibilliyetinin gereğini yapacaktır!

Fasık, Kâfir ve Münafıkların en büyük alâmetifarikası GERÇEKLERİN üzerine örtmeleridir! Peki, nereye ve ne zamana kadar? Hakikat ne zaman parlayacaktır?

Türk; İslam’ın sancaktarı ve Allah’ın askeridir! Türk; Adaletli olan, Adalet Dağıtan ve Hakikat ehlidir!  Hakikat er veya geç, mutlaka ayan beyan ortaya çıkacaktır! Mümin aynı delikten iki defa sokulmayacağına göre! Mümin uyanık olmak zorundadır! Mümin; basiret ve feraset sahibidir!

Sonsuz Hikmet ve Kudret Sahibi Yüce Allah; Ey Ehl-i kitap! İbrahim hakkında niçin tartışırsınız? Oysa Tevrat da İncil de kesinlikle ondan sonra indirildi! Hiç düşünmüyor musunuz?  İşte siz böylesiniz; hadi hakkında bilginiz olan konuda tartıştınız, fakat hiç bilgi sahibi olmadığınız bir konuda niçin tartışıyorsunuz! Oysa Allah bilir, siz bilmezsiniz! İbrahim; ne Yahudi ne Hıristiyan idi; bilâkis o, tek Allah’a inanıp boyun eğmiş birisiydi, müşriklerden de değildi! Doğrusu insanların İbrahim’e en yakın olanı, ona tâbi olanlar, Hz. Muhammed ve iman edenlerdir! Allah, müminlerin dostudur, buyrulmaktadır! ( Ali İmran; 65 – 68 )

Müfessirler mezkûr ayetlerin iniş sebebi ve tefsiri konusunda;   Hıristiyan Necran heyeti Medine’ye geldiğinde, Yahudi hahamlar ile ilâhiyat meselelerinin konuşulduğu toplantılara katılmış;  Hıristiyanlar ve Yahudiler Resülullahın huzurunda tartışmıştır!  Yahudiler, Hz. İbrahim’in Yahudi olduğunu, Hıristiyanlar ise onun Hıristiyan olduğunu iddia ediyor!

Hz. İbrahim’in Yahudilik veya Hıristiyanlığa nispet edilerek tartışmanın içine çekilmesi tarihî gerçeklerle bağdaşmaz; çünkü TEVRAT ve İNCİL ONDAN SONRA İNDİRİLDİĞİ ORTADADIR!

HZ. İBRAHİM; Ne YAHUDİ, Ne HIRİSTİYAN, Ne de MÜŞRİK İDİ; O TEVHİT İNANCINA YÜREKTEN BAĞLI; “ HANİF ” ve “ MÜSLÜMAN ” OLDUĞUDUR!

Yahudiler ve Hıristiyanlar, kendileriyle Hz. İbrahim arasında bir bağ kurmak isterse bunun yegâne yolu, kendi peygamberlerinin de tevhit inancına çağrıda bulunduğu gerçeğini itiraf etmeleri ve Hz. İbrahim’i, dolayısıyla Hz. Muhammed’i kendilerine tâbi kılma gayreti içine girmek yerine, BÜTÜN İLÂHÎ DİNLERİN GENİŞ ANLAMIYLA “İSLÂM” DAİRESİ İÇİNDE BULUŞTUĞUNU GÖRMELERİDİR!

Ey Ehl-i kitap! Gerçeği görüp durduğunuz halde niçin Allah’ın ayetlerini inkâr ediyorsunuz? Ey Ehl-i kitap! Neden hakkı batıl ile karıştırıyor ve bile bile gerçeği gizliyorsunuz, buyrulmaktadır! ( Ali İmran; 70-71)

Tevrat ve İncil;  Hz. Muhammed (sav)  müjdeleyen,  HZ. İBRAHİM’İN HANİF ve MÜSLÜMAN;  Allah katında geçerli dinin sadece İslâm olduğunu bildiren ayetler içerdiği halde, Ehl-i kitabın bu hakikatleri inkâr ettiğini!  Kitabı Mukaddes; tahrif edilmiş şekliyle bile,  Tevrat’ın Hz. Muhammed (sav)’in geleceğini müjdeleyen ifadeler içerdiğini ortaya koymaktadır!

Yeni bir Dönem Başlıyor!

15 Temmuz hain darbe ve işgal kalkışmasından sonraki süreçte, Türk Devlet Aklı, Türkiye Cumhuriyeti Devlet yönetim sistematiğine tamamen hakim bir durumdadır!

2023 – 2053 ve 2071 Turan ve Kızıl Elma hedefleri çerçevesinde ki; Türk Devletinin yeni bir süreç ve yeni bir döneme adım atması ve tüm gönül coğrafyası ile birlikte sıçrama yapabilmesi için tek bir operasyon kalmıştır!

Aksi halde bir yüz yılı daha kaybederiz! Böyle bir tercih ve lüksümüz asla olamaz! Böyle bir duruma sebebiyet verecek olanlar tarihin yükleyeceği VEBALDEN kurtulamaz!

Bu operasyon nedir diye soracak olursanız? Erken veya zamanında olacak bir genel seçim ile devlet yönetiminin devir teslim sürecidir!

Yeni dönem;  Anadolu, Selçuklu – Horasan, Kurucu İrade ve Kuvay-i Milliye ruhu devlet kodlarının sisteme hâkim olduğu ve bu gelenek temsilcileri ile birlikte,yeniden diriliş ve yeniden şahlanışın başlangıcı olacaktır!

Devlet yönetim kademesinde; Yeniden KURULUŞ ve DİRİLİŞ KODLARINA dönmeliyiz!

Yeni dönemde; Devlete hortum dayamış, devlet olmadan yaşayamaz ve hiçbir şey üretmeyen,  LEGAL ve İLLEGAL ne kadar yapı ve kurum var ise TASFİYE olmak zorundadır!

Yeni dönemde; Devlet ve milletin hayrına olmayan, uygulanabilir ve fizibilite çalışması dahi bulunmayan proje adı altında, devletten nemalanan asalak güruhun da tasfiye olduğu bir süreç olacaktır!  Devlet birilerinin geçim kaynağı değildir!

Yeni dönemde; Onun, bunun ve şunun yakını veya yeğeni;  EHLİYETSİZ – LİYAKATSİZ ve ÇAPSIZ – KİFAYETSİZ muhteris, iş bilmez ne kadar kişi var ise DEVLET Kademesi ve diğer Kurumlarda GÖRMEYECEĞİZ!

Ehliyet – Liyakat ve Adalet temelli yeni bir dönem başlıyor!

Yeni dönemde;  Ehliyet – Liyakat – Kifayet üzerine tesis edilmiş,  DEVLET olmanın gereği ve beş bin yıllık Kadim Türk Devlet geleneğindeki;   ADALET ve HAKKANİYET üzerine BİNA edilecektir!

Aksi halde sosyal barışı temin edemeyiz! Adaletin olmadığı durumlarda kaos sisteme hakim olacaktır! Peki, böyle bir kaosu kim veya kiler neden talep etmektedir?

Yeni dönemin tüm İŞARET fişekleri ve göstergeleri ayan beyan her yerde ve her kurumda görülmektedir! Yeni dönemi kabullenemeyen ehliyetsiz – liyakatsiz ve kifayetsiz muhterisler; DEVLET YÖNETİM SİSTEMİNDEN TAMAMEN AYIKLANACAKTIR!

Direnmeleri boşunadır! Direnmeleri sadece inkarlarını artıracak ve devletin CELAL yüzü ile karşı karşıya kalacaklar! Yapmış oldukları tüm ihanetlerinin hesabı da tek tek sorulacaktır!

Yeni dönemde; eski sistemim adamları ve eteğinde AĞIRLIKLARI ya da PİSLİĞE BATMIŞ KİŞİLER devlette makam yarışında YER bulamayacaktır! İstedikleri kadar tepinsinler! Ya da fırıl fırıl dönsünler! Artık, eski devir kapanmıştır!

Yeni dönemde;  her türlü dernek, vakıf ve cemaat adı altında ki din simsarlarına, meydan bırakılmayacaktır!  Her sokak başında sahte şeyhten geçilmez oldu! Neden acaba?

Anadolu diyarı ve tüm İslam beldelerinin,  Türk ve İslam olarak mayalanmasında emeği geçen,  önder ve lider,   Hanefi – Yesevi ve Maturidi İslam geleneği yeniden bu topraklarda şahlanacaktır!

Yeni döneme matuf tüm olay ve gelişmelerin PERDE ARKASINDA ki Kadim Türk Devlet Aklının Büyük PROJE  – KURGU ve PLANI okumayan, anlamayan, yorumlamayan ve göremeyenler;  MAGAZİN ve Tele-Vole boyutu ile gününü gün eder ve eğlenir! Onlar eğlenmeye devam etsinler!

Siyasette hiçbir şey tesadüfi değildir! Hem de Türk Devleti, Anadolu toprakları ve Türk diyarında! Türkiye gibi kilit ülkelerde ki siyasette; Bir şey vuku buluyorsa, o şeyin önceden Kadim bir AKIL tarafından kurgulandığı ve planlandığından emin olabiliriz!  

Böyle bir AKLIN varlığını kabul etmeyenlere diyecek sözümüz yoktur! Türklerin beş bin yıllık devlet tarihinde, resmi kayıtlarda on altı devlet; öylesine ve sıradan bir gelişme olarak mı kurulmuştur! Olmayacağına göre!

Emanetleri EHLİNE Veriniz!

Adalet, mülkün temelidir! Adalet güneşi batarsa, insanlar için yeryüzünde yaşamanın bir anlamı kalmayacaktır! Peki, böyle bir olaya vesile olanlar vebalden kurtulabilir mi?

Hz. Peygamber (sav) efendimiz; Ben ADİL bir sultanın devrinde doğdum! Hz. Ömer  (ra); Bilesin ki; Ben, Nuşirevan’dan daha az ADİL değilim, buyurmaktadır!

Devlet, adalet ile sonsuzlaşır ve adaletsizlikle yıkılır!  Fakire ekmek yoksa zengine huzur yoktur! Peki, fakirin ekmeğini, zenginler ya da devlete çöreklenmiş üç beş ehliyetsiz – liyakatsiz – kifayetsiz babalar ve babaların çapsız oğulları, kızları ve yakınları tarafından dolaylı olarak çalınıyorsa!

Sonsuz Hikmet Sahibi Yüce Allah; Nisa Suresi 58. Ayetinde; Tüm insanlar, özellikle İman ehli ve yönetici konumunda bulunanlara hitaben; Allah size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder! Allah size ne güzel öğütler veriyor! Şüphesiz Allah her şeyi işitmekte, her şeyi görmektedir, buyurmaktadır!

Müfessirler bu ayetin iniş sebebi ve tefsirini şu şekilde ifade etmektedir! Hz. Peygamber ( sav ) efendimiz;  Mekke’yi fethedince,  Kureyş kabilesinin çeşitli ailelerinde bulunan bazı salâhiyet ve vazifeleri yeniden düzenlemiş, bir kısmını kaldırmıştır! Kaldırmadığı hizmetler arasında Mescidi-i Haram ve çevresinin hizmeti ile su işleri de bulunmaktadır!

Birinci hizmet, Abdüddar oğulları adına Osman b. Talha’da, ikinci hizmet ise Haşim oğullarından,  Hz. Peygamber’in amcası Abbas’ta bulunuyordu!  Hz. Peygamber, vazifelerle ilgili yeni bir düzenleme yapmak üzere, Kâbe’nin anahtarını Osman’dan almış ve amcası Abbas bu hizmetin de kendisine verilmesini talep eder! Bunun üzerine yukarıda ki EMANET AYETİ GELİR ve ANAHTAR YİNE OSMAN B. TALHA’YA TESLİM EDİLMİŞTİR!

Emanetin yerine getirilmesi, ehline verilmesi ve insanlar arasında adaletle hükmedilmesi yönündeki emirlerin muhatapları genel olarak tüm insanlar, özel olarak müminler ve daha özel olarak da yöneticiler; EMANET ve ADALETTEN KAMU ADINA SORUMLU OLAN ŞAHISLARDIR!

Tarih boyunca insanların huzur ve barış içinde yaşamaları iki sebeple kazanılmış veya kaybedilmiştir; Emanet ve Adalet!  

Emanetler ehline verildiği ve adalete riayet edildiği müddetçe toplumda huzur ve barış olmuştur!

Hıyanet ve haksızlık ise huzursuzlukların, kavgaların, savaşların, servet ve neslin helâk olmasının baş sebepleri arasında yer almıştır!

Adalet; eşitlik ve dengeyi sağlamak, demektir. Burada eşitlikten maksat, herkese aynı şeyi, aynı vasıf ve miktarda vermek değildir! Herkesin hakkını, hak ettiğini, lâyık olduğunu almada eşit olmasıdır! Güçlü de olsa haksızın, güçsüz de olsa haklı ile hukuk karşısında eşit muamele görmesidir!

Bilgi eksik, ölçü bozuk olunca; düzen, hukuk ve mahkeme olsa bile, adalet gerçekleşmez!  İnsanı ve kâinatı yaratan Yüce Allah mizanı koymuştur!  Mizan; maddî ve manevi alanlarda denge, hakkaniyet ve adalet ölçüsü, demektir!  

Hz. Mevlana; Adalet nedir? Ağaçlara su vermek! Zulüm nedir? Dikeni sulamak. Adalet, bir nimeti yerine koymaktır, her su isteyen tohumu sulamak değil! Zulüm nedir? Bir şeyi, yerinde kullanmamak, lavık olmayan vere kovmaktır! Bu da ancak belâya kaynak olur, buyurmaktadır!

Birileri; Emanetleri Ehline vermemek sureti ile hem sosyal adalet terazisini ve hem de sosyal barışın bozulmasına sebebiyet veren davranış ve ihanetlerinden dolayı hem kendi sonlarını,   hem bu âlemde ve hem de diğer âlemde ki ceza ve belalarını hazırlamaktadır! Her seçim bir vazgeçiş olduğuna göre!

Çalışmadan ve hak etmeden dünyalık nimet elde edenler; tabii ki cezaya çarptırılacaktır! Hem burada ve hem de diğer tarafta!

Peki, DEVLET dediğimiz kurum ne yapmalıdır? Devlete matuf yapılan tüm hata ve ihanetlerin bir hesabı, kitabı, cezası ve belası da olmayacak mıdır? Aksi halde DEVLET dediğimiz kurum varlığını İDAME ettiremez!

Basın Kartı ve Basın Çalışanı Sorunları!

Basın sektöründe, özellikle de İletişim Fakültesi mezunlarının, yerel medyada neden çalışmak istemedikleri zaviyesinden, İletişim Fakültesi dekanlığı yapmış ve halen; Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı olarak görev ifa eden, Prof. Dr. Fahrettin Altun’a; mail ve diğer sosyal medya araçları üzerinden, göndermiş olduğum; sektör ve sektör çalışan sorunlarını,  yeniden dile getirebilmek adına, bir köşe yazısı kaleme almanın tam vakti ve zamanı olduğunu düşünüyorum!

Basın Kartı ve özellikle Sürekli Basın Kartı Alma şartlarının yeniden değerlendirilmesi gerektiği kanaatindeyim! Liseden aynı tarihte mezun olan iki arkadaşın birisi üniversiteyi tercih etmiyor ve Basın sektöründe çalışmaya başlıyor! Diğeri de, Basın mesleğini MEKTEPLİ olarak yapmak istediği için, Lisans ve Yüksek Lisans derken, 7 – 8 yıl sektöre geriden başlıyor!

İLETİŞİM Fakültesi mezunu, Sürekli Basın Kartı alıncaya kadar, lisede beraber okumuş olduğu arkadaşı, neredeyse iki defa Sürekli Basın Kartı almayı hak edecek duruma geliyor!  

Özellikle İletişim Fakültesi; Lisans ve Yüksek Lisans mezunu, Basın Mesleğine gönül vermiş, Basın çalışanları için sürekli basın kartı şartları; 18 yıl kart taşıma veya 20 yıl sektörde bulunmak noktasından, bir iyileşme ve esneklik sağlanmalıdır!

İLETİŞİM FAKÜLTESİ LİSANS ve Y. LİSANS mezunu ve BASIN KARTI sahibi çalışanların, EMEKLİLİK hakkı kazandığı durumda,  EK GÖSTERGE veya başkaca Yasal Haklar verilmelidir!  Aksi halde, tam teşekküllü bir denetim olmadığından kaynaklı,  çalışırken İmtiyaz sahibinin inisiyatifine terk edilen YEREL Medya çalışanları, emeklilik sonrası da mağduriyetleri devam edecektir!

Basın çalışanı, Fiili Hizmet Zammı zaviyesinden SGK’da yönetmelik ve uygulama eksikliği bulunmaktadır!  Basın Çalışanı; Fiili Hizmet Zammı için 3600 gün şartlarının realitede bir karşılığı yoktur!  Özellikle meslekte çalıştığı yıl kadar fiili hizmet zammı alabilmelidir!

Anayasa Mahkemesi; Fiili hizmet Zammı noktasından, İmtiyaz sahibi ile basın iş sözleşmesini gerek ve şart olarak dikkate alırken, SGK nezdinde bir anlamı da yoktur! Peki, mahkeme neden böyle bir karar almıştır?

24.02.2021 tarihinde, Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinde yayımlanan; Pandemiden kaynaklı, Kısa Çalışma dönemindeki Fiili Basın çalışanı, eksik günleri TAM sayılacaktır, ibaresinin SGK Kurum çalışanları nezdinde bir karşılığı da yoktur! Basın Çalışanları mezkûr konularda mağdur durumdadır! Çünkü Kararnameye rağmen SGK başkanlık tarafından Yönetmelik hazırlanmamıştır!

Yerel Basın sektöründe bir diğer sorun da; Reklam ve Resmi İlan çerçevesinden, Yerel medyanın patronu konumundaki ve neredeyse gelirlerinin büyük bir kısmının dağıtım merkezi Basın İlan Kurumunda gördüğümüz eksiklik ya da aksaklıkları da şu şekilde sıralayabiliriz!

Öncelikle BASIN İLAN KURUMU yereldeki şube ve çalışanları ne iş yapar?  Basın İlan Kurumu çalışanlarının görev tanımı nedir?

Basın İlan Kurumu çalışanları; REKLAM,  İLAN VE ADVERTORİAL REKLAM NEDİR, bilgisi var mıdır?

Basın İlan Kurumu çalışanları; AHBAP – ÇAVUŞ ve SİYASETİN BASKISI ile REKLAM – İLAN ve piyasadan bihaber kişilerden olmak zorunda mıdır?

Basın İlan Kurumu Çalışanları;  diğer kurumlarda olduğu gibi EHLİYETSİZ – LİYAKATSİZ makamları işgal eden kişilerin, ÇAPSIZ oğlu – kızı veya yakınları olmak zorunda mıdır?

EHLİYETSİZ  – LİYAKATSİZ kişilerin ÇAPSIZ OĞLU – KIZI ve YAKINLARI tarafından işgal edilen kurumlardan İŞ ve BAŞARI beklemek ne kadar doğru olabilir?

Ehliyet – Liyakat ve Adalet temelli yeni bir dönemin arifesindeyiz! Sadece ve sadece kazasız ve belasız bir seçim ve DEVLET yönetiminin de; SELÇUKLU – HORASAN geleneğinden gelen KURUCU İRADE TEMSİLCİLERİNE devir teslim töreni kalmıştır!

Basın İlan Kurumu çalışanları; sahayı – piyasayı her daim takip etmek ve yerel medyaya bilgi paylaşımında bulunmak, görev tanımında var mıdır?

Basın İlan Kurumu çalışanları;  bölgesinde ve bağlı bulunan illerdeki; Meslek Örgütü, Oda, Birlik ve başkaca reklam ve ilan verme potansiyeli olan kurum ve kuruluşları neden ziyaret etmez?

Basın İlan Kurumu çalışanları;  mezkûr kurum ve kuruluşları ziyaret etmediği gibi yerel medya reklam servisinin bu kurumlardan almış olduğu reklam bedelini hem beğenmez ve hem de bu reklamlar üzerinden komisyon almasına neler demeli?

Basın İlan Kurumu çalışanları;  yerel medya reklam servisinin bu kurumlardan almış olduğu reklam ilan komisyon bedelinden kaynaklı, genel müdürlükten takdir belgesi de almakta mıdır? Ne ala memleket!

Hadis-i şeriflerde; İşinin ehli ve layık olmayana; iş,  görev ve emanet verildiği zaman, kıyameti bekleyiniz! Ya Rasülallah, emanetin zayi edilmesi nasıl olur, denince; İŞ –  GÖREV ve EMANET ehlinden başkasına verildiği zaman kıyameti bekleyin,  buyurmaktadır!

Nisa Suresi 58. Ayeti kerime de; Allah size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder! Allah size ne güzel öğütler veriyor! Şüphesiz Allah her şeyi işitmekte, her şeyi görmektedir!

Peki, özellikle mezkur ayet ve hadisler,  EHLİYET – LİYAKAT ve ADALET temalı tüm ayetlerin muhatabı kim veya kimlerdir? Tabii ki iman etmeyenler değil!  Mezkur konularda, ehli Müslim olduğunu iddia eden veya zannedenler neler yapmaktadır? Herhalde EMANETE olan HIYANETLERİNDEN dolayı kendi KIYAMETİNİ beklemekteler? Şahsi KIYAMETLERİ  zaten çok yakındır! Ne buyurdunuz?

SANCAK; Gazetelerim Emrinizdedir!

Günlerdir, TV programları ve tüm haberlerin konusu, Ethem Sancak; ne dedi, neden böyle dedi ve nasıl böyle bir ifade kullanır vb. konuşma, yorum ve tartışmalara şahit olmaktayız! Peki, neden?

Toplum ve birey olarak, olay ve olguları değerlendirirken, siyak ve sibakı zaviyesinden eksiklerimiz olduğunu düşünüyorum! Sadece güncele bakmak ve görmekle, olay ve olguları net bir şekilde okuyamaz, anlayamaz ve algılayamayız! Net bir okuma olmadığı durumlarda da tabii ki doğru kararlar veremeyiz! Doğru bir karar olmadığında,  neler olabileceğini dahi düşünmek istemem!

Ukrayna ve Rusya savaşının başladığı günlerde,  Ethem Sancak, bir Rus televizyonuna vermiş olduğu röportaj konusu da günlerce gündem olmuştur! Neden acaba?

Pandemi’den kaynaklı tedarik zincirlerinde yaşanan sorunlar ve döviz kurlarındaki artış, tüm temel gıda maddelerine gelen zamlar ve özellikle de enerji fiyatlarındaki artışın yansımaları vatandaşın cebini ve canını yakmakta iken, gündemi meşgul eden ve konuştuğumuz konulara bakar mısınız?  Neden acaba?

Eskilerin ifadesi ile mahalle yanarken tabii ki birileri de saçını taramaya devam edecektir! Mahallenin yanması kimin umurundadır! Ya da mahalleyi kim veya kimler neden yakmaktadır? Yoksa mahallenin yanması kim ya da kimlerin işine gelmektedir? Bu işten kim beslenmektedir?

Peki, neler olmuştur, kabaca izah etmeye çalışalım! AK Parti MYK üyelerinden ve partideki aktif çalışmalarıyla bilinen Ethem Sancak,  AK Parti İstanbul İl yönetimi tarafından disiplin kuruluna sevk edilmiştir!

Ethem Sancak, disipline verilmesini şaşkınlıkla karşılarken ve neden böyle bir karar alındığı da merak ettiğini! Daha sonra da partinin kararını beklemeden istifa ettiği açıklanmıştır!

AK Parti İstanbul İl yönetimi, Ethem Sancak’ı bir konuşmasında;  AK Parti, ABD desteğiyle kuruldu, şeklinde ifadeler, kullanmakla suçlamıştır!

Ethem Sancak; yaptığım konuşmada, Amerika, AK Parti’yi kurdu, destekledi,  diye asla öyle bir şey söylemedim!  Öyle düşünmüyorum! Güvenlik ve NATO üzerine basına kapalı bir söyleşiydi, diyor!

Ethem Sancak; basına kapalı konuşmasının sızdırıldığını ve Disiplin Kurulu’na sevkinin bu konuşmayla ilgili olabileceğini fakat parti yönetiminden kendisine gerekçe söylenmediğini!   Bu konuda benim bir hamlem olmayacak! Benim partizanlık, particilik gibi bir derdim yok! Ben Tayyip Erdoğan’ın neferiyim, diyor!

AK Parti İstanbul-Sarıyer İlçe Başkanlığı;  Ethem Sancak’ın partiden istifa ettiğine dair dilekçesinin ulaştığını ve evrakın da işleme konduğu, açıklaması yapılmıştır!

Sermaye ve sermaye sahipleri, güvenli limanları sever! Siyasi istikrar, ekonomik istikrarı da beraberinde getireceğine göre! Sermaye, güvenli liman olmadan yaşayamaz!

Sermaye ve sermaye sahipleri, paranın büyütülmesi konusunda UZMAN oldukları için gelebilecek tehdit ve tehlikeleri önceden hisseder ve yeni duruma göre de pozisyon almakta mahirdir! Sermaye sahipleri için particilik ya da partizanlık olmaz! Sermaye için dün her daim dünde kalmıştır!

Ya da şöyle ifade edelim!  Sermaye sahipleri ”Öngörü” sahibidir! Tüm bu gelişmeler ve olaylara bir de bu zaviyeden okuma yapmanın gelecek veya geleceği okuyabilmek çerçevesinden daha faydalı olabileceği kanaatindeyim!

Siyaset ve iktidarda olabilecek bir değişimi, öncelikle sermaye sahipleri çok önceden okur ve ona göre de pozisyon almak zorundadır! Aksi halde var olamaz! Aksi halde yaşayamaz!

2019 yılında, katıldığı bir TV programında; CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu;  Ethem Sancak,  15 Temmuz darbe girişiminden sonra;  “ Benim gazetelerim emrinizdedir ” dedi!  Ben de;  “ Estağfurullah, gazeteler medya özgürdür ” dedim, şeklinde açıklamada bulunmuştur!

Kılıçdaroğlu konuşmasının devamında; Ethem Sancak için hafızamda, ezberimde iz bırakan birisi değil!  İz bırakması, onun kulvar değiştirip, medya patronluğu yapması, ona böyle imkanların sağlanması, Erdoğan’ı ailesinden çok daha fazla sevmesi, bende büyük bir hayal kırıklığı yarattı!  Bir insan, başka bir insana saygı duyabilir ama hiç kimse kendi ailesini feda ederek saygı duymaz, o farklı bir şeydir, diyor!