Virüs ve Sonrasında ki Hesaplaşma -1-

Virüs sonrasındaki dünyada hayatın ve sistemin eskisi gibi olamayacağı yetkili ağızlar tarafından her daim  ifade edilmektedir!. Virüs sonrasında,  dünyada ve yerel ölçekte sosyal, kültürel, ekonomik ve siyasi değişimlerin olacağı da sürekli olarak vurgulanmaktadır!.

Peki, nasıl bir değişim olacaktır?! Ya da bu değişim veya dönüşüm kimlerin canını yakacaktır!. Ya da küresel  oyunda kim veya kimler  oyun dışına itilecektir!. Bu oyunda ki düşüş  veya tasfiye  prosesi nasıl işleyecektir?! Virüs bu sürecin neresindedir?!  Sancılı mı, sancısız mı olacaktır?! Hep birlikte göreceğiz!

Dünya genelinde, bugün için  tespit edilmiş toplam vaka sayısı 3 milyonu aşmış durumdadır!. Can kayıpları da 200 binin üzerindedir! ABD’nin ardından İtalya, İspanya, Avustralya, Hindistan, Rusya, İran ve Fransa ve daha ismini sayamadığım ülkelerin hedefinde, virüsün kaynağı olarak Çin vardır!  Ya da Hegel diyalektiğinde olduğu gibi ABD’nin karşısına yeni bir hegemonya güç olması için destekleyen, büyüten ve bugünlere getiren küresel güçler! Virüsün ülkelere olan ekonomik zararı ve etkilerine karşı  mezkur devlet yetkilileri ve diğer ülkelerden de yeni adımların  atılacağı ifade ediliyor!.

Virüsün insan kaynaklı bir üretim ve çıkış yeri olarak da Çin’de bir laboratuvar olduğu dünyadaki devlet başkanları ve yetkililer tarafından ifade edilmektedir! Dünyada ki  insani ölümlerin sebebi ve önlemlerin de geç alınmasına, dünya ekonomisinin de trilyonlarca dolar zarara uğramasına da kimlerin sebebiyet verdiğine, virüs sonrasında ki  yeni dönemde virüsün  faturasının da kim veya kimlere kesilmesine yönelik,  bazı devlet başkan ve yöneticileri  neler diyor,  kabaca incelemeye çalışalım!.

İngiliz dış politikasına yön veren düşünce kuruluşu Henry Jackson Derneği, Korona Virüsün dünya üzerindeki ekonomik etkisinden sorumluluğu olduğu yönünde rapor hazırlamış! Raporda, Çin hükumetinin uluslararası sağlık sorumluluklarını ihlal ettiğine dair deliller sunmuş! İngiltere, ABD ve Japonya dahil olmak üzere sadece G7 ulus grubuna 3,2 trilyon sterline mal olduğu belirtilen raporda, bu zararın Çin’den tazmin edilmesinin yolları anlatılmış! Eğer Çin Korona virüsten sorumlu tutulursa, Çin hükumetinin hastalığı erken ele alması ve Dünya Sağlık Örgütü’ne yeterli bilgi vermemesi, Pekin yönetiminin imzaladığı ve yasal olarak mecburi tuttuğu bir antlaşma olan Uluslararası Sağlık Tüzüklerinin (UST) Altıncı ve Yedinci Maddelerini ihlal ettiği, iddia edilmiş!

ABD yetkilileri, Çin’e korona virüs salgını nedeniyle 20 trilyon dolarlık bir dava açtığı   ifade edilmiş!. Davacılar, Virüsün,  Çin yetkilileri tarafından hazırlanan biyolojik bir silahın sonucu olduğunu iddia ederek, Çin’den  virüsten kaynaklı  tazminat talep edeceklermiş!.

İngiltere Dış İşleri Bakanı Dominic Raab, Çin’in korona virüsün nasıl ortaya çıktığına ve salgının çok daha önce durdurulma ihtimali olup olmadığına dair zor soruları yanıtlaması gerekecek!. Çin’le hesaplaşma ile ilgili, virüsün ortaya çıkması dahil, salgınla ilgili gelişmelerin sonradan gözden geçirilmesi ve bunda da bilimin yönlendirmesinin esas alınması gerektiğini! Mesele de tüm açılar dikkate alınmalı ve dengeli olmalıyız. Ancak hiç şüphe yok ki bu virüs ve krizden sonra işler eskisi gibi olmaz.  Virüsün nasıl ortaya çıktığı ve çok daha önce durdurulma ihtimali olup olmadığına dair zor sorular sormamız gerekecek!  İngiltere,  ortaklarıyla çalışacak  ve virüsün ortaya çıkışı ile ilgili soruların cevabı bilinmeden, hesaplaşma ile ilgili belirli bir karar alınmayacak, diyor!.

ABD Dış İşleri Bakanı Mike Pompeo;  Bu virüsün kaynağının Wuhan olduğunu biliyoruz!  Çin devletinin desteklediği Wuhan Viroloji Enstitüsü’nün hayvan pazarının birkaç kilometre yakınında bulunuyor! Çin hükumeti kendini temize çıkarmalı!. Virüsün nasıl ve nereden başladığını anlamak önemlidir!. Virüsün tam olarak nereden geldiğini detaylandıran Çin’deki yabani hayvan pazarları raporlarını gördük! Küresel ekonomi kapanmak zorunda kaldı!. Ekonomilerin kapanması trajik bir konu ve çok pahalıya mal olacak!. Hiçbir ülkenin bir daha böyle bir şeye yol açmayacağından emin olmalıyız, diyor!.

ABD Başkanı Donald Trump, her konuşmasına, görünmez bir düşman ile mücadele edildiğini ve  Çin virüsü diye başladığını,  küresel  salgın ve ekonomik daralmaya  yol açan korona virüsün Çin’in Wuhan kentindeki bir laboratuvardan çıktığı iddialarını da araştırdıklarını!. Amerikan istihbaratı ve ulusal güvenlik yetkilileri, virüsün gerçekten Wuhan’da ki bir hayvan pazarından mı, yoksa bir laboratuvardan mı üretildiği veya çıktığını incelediklerini de, ifade ediyor!. Ne diyelim!. Hadi bakalım; Kolay gelsin!. Bir acayip zor yarış!.  Ve, Pek hesaplı ince iş!..

Virüs ve Sonrasında; İnsan & Data Yönetimi -2-

Virüs günleri ve sonrasında,  dünya insanlığını bekleyen en büyük tehlike, sorun, olgu veya durum, bir önceki yazımızda, insanlığın data – veri üzerinden kontrol, denetim ve yönetimi için hacklenmesinden ibaret olduğunu ifade etmiştik!  İnsanın, Aklı ve Gönlünden geçen her şeyi bilmek, öğrenmek isteyen  ve  insanı tamamen kontrol  etmek için küresel sinsi ve kirli  planları arasındadır!.  Peki, bu nasıl olacaktır? İstemeden mi?! Zorla mı?! Virüs bu işin neresindedir?!

Virüs ve virüs sonrasında, dünya insanlığına takılması planlanan bir chip ile hacklenmesi, küresel güçlerin  hedefleri arasındadır!. Yani birileri, önceki yıllarda  konusu  Tanrının gözü vb. filmlerde  olduğu gibi dünya denen mavi kürede insan ve veri  üzerinden  tanrıcılık oynamayı hesap etmekte ve planlamaktadır!.  Hadi bakalım!. Kolay gelsin!. Halep orada ise, Arşın da burada!

Daha önce de vurguladığım gibi bulut teknolojisi ile  veri kontrol ve yönetim devri başlamıştır!.  Peki, data veya veriyi, kim veya kimler kontrol edecek veya yönetecektir?!  Ya da veri – data mülkiyeti gibi bir yasal mevzuatın hazırlanması gerekir mi?! Böyle bir çalışma olmaz ise insanlık adına  neler olacaktır?!  

Tarım toplumunda ki arazi mülkiyeti ve sanayi toplumundaki fabrika, patent, buluş ve makine mülkiyeti gibi ulusal devletlerde veri – data mülkiyeti ve yönetimi hakkında yasal bir hazırlık veya çalışma var mıdır?

Teknolojinin dünyayı küresel bir köy haline mi yoksa küresel köy dediğimiz şeyin temelinde yatan asıl niyetin, Kölesel Köy haline getirmek mi olduğunu,  düşünmek ve konuşmanın, hatta tartışmanın gelecek penceresinden daha doğru ve faydalı olacağı kanaatindeyim!.

Teknoloji, uzak mesafeleri yakınlaştırırken, beyin ve bilincimizin damarlarını da kısaltan ve işleyişini bozan ve yönetmeyi kestirme yoldan halleden, bir döneme evrilmesin?!. İfade etmeye çalıştığım gibi teknoloji esiri olurken farkında olmadan  dijital köleler haline gelmeyelim?! Olabilir mi?!   

Teknoloji ve onun patronları,  sözcüleri ve yaygınlaştırıcıları, insanlığı data  veçhesinden sömürmeye niyet ettiklerinden artık  kuşku yoktur!. Teknoloji üreten güç ve akıl, insanlığı, birer alışveriş ve ekran mahkumu, telefon ve bilgisayar tuşlarının kullanıcısı dijital kullanışlı kölelere dönüştürmeyi hedeflemektedir! Peki, başarabilirler mi?! Bilemiyorum!. Karar ve tercih tüm insanlığın!.

Adalet dağıtan, hakkaniyet ve hakikat temsilcisi, mazlum milletlerin hamisi aziz Türk Devleti ve asil Türk Milleti,  Kadim Türk Devlet ve Anadolu kodlarına dönüşü ile virüs sonrasındaki yeni dönemde, dünya insanlığı adına, yeni sistem ve düzen için karşıt bir insani ve ahlaki paradigması, hesabı ve planı vardır! Yoksa dahi mutlaka olmalıdır!. Çünkü dünya insanlığının ümidi ve kurtuluşu asil Türk Milletin omuzlarındadır!.

İnsanlığı modern teknolojik köleler haline getirmek isteyen ve yer kürenin de adeta tanrısı olmayı planlayan küresel güçlere matuf; Adam aldırmada geç git, diyemem, aldırırım. Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım, mısralarında olduğu gibi mavi küre yeryüzünde, Allah’ın halifesi ve eşrefi mahlukat insan ve insanlık adına,  Kadim Türk Devlet Aklı, zamanı gelince, gerekeni de gerektiği kadar yapmalı ve yapacaktır, diyorum!

Hud suresi 5. Ayetinde, Sonsuz Kudret Sahibi Yüce Allah; Dikkat edin! Görmüyor musunuz, onlar düşmanlıklarını gizlemek için göğüslerini çeviriyorlar. İyi bilin ki, onlar örtülerine bürünürken; neyi gizleyip ve neyi açığa vurduklarını Allah biliyor. Muhakkak ki Allah, gönülde gizlenenleri de bilir!.

Mülk suresi 13 ve 14. Ayetlerinde, Sonsuz Hikmet ve Kudret Sahibi Yüce Allah;  Sözünüzü ister gizleyin, isterse açığa vurun!. Unutmayın ki Allah; kalplerin içindekini bilmektedir. Yaratan bilmez olur mu? Allah, bütün inceliklerin farkındadır ve her şeyden haberdardır!  Bu ayetlerde;  Dünyada günah işleyenler, ya kendilerini görüp gözeten Allah’ın varlığına inanmıyor veya inanmakla birlikte dünyevi hırs ve menfaatleri, nefsani arzuları yüzünden gaflete dalıp sorumluluklarını unutuyor!. İnkarcı ve gafillere Allah’ın gizlisi ve açığı ile her şeyi kuşatan ilmi hatırlatılmakta, kendilerinden hayatlarını buna göre tanzim ve düzenlemeleri istenmektedir!.

Virüs ve Sonrasında; İnsan & Data Yönetimi -1-

Dünya ve insanlık, virüs ve  virüs sonrasında ki, sosyal, ekonomik, kültürel ve siyasi olarak  nasıl bir değişim ve dönüşüm ile karşı karşıya kalacağını tartışmaktadır!. Peki, dünyayı iletişim teknolojileri ile global bir köy haline getiren güç veya aklın, bundan sonraki planı veya hesabı nedir?! 

Teknolojiyi sadece tüketen ve kullanan,  teknoloji kölesi insanlık, insan denen asil varlık adına sorgulaması ve tartışılması  gereken  konu, durum ve mevzunun tam da  burası olduğunu düşünüyorum!.  

İnsan denen asil varlık; Yumuşak başlı ise, kim demiş ki uysal koyun olduğunu? Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boynu, dizelerinde olduğu gibi, kölelik eşrefi mahlukat  insana  hiç bir şekil ve şartta  yakışmayacaktır!. İnsan, yeryüzünde sadece Allah’ın halifesidir; Birilerinin de  kölesi olmayacaktır!.

İletişim kuramcısı,  McLuhan, 1960’lı yıllarda,  iletişim ve teknolojide ki  yenilik ve gelişmeler çerçevesinde, dünyanın Global Köy (The Global Village) haline geleceğini veya geldiğini vurgulamıştır!.

Dünya ve global bir köy!. Köyde, her insan,  diğer insan veya komşunun, ne yaptığından,  ne yediğinden ve hatta bazen ne düşündüğünden dahi haberdardır!. Aslında,  artıları var gibi görünse de, toplum düzeni, barışı  ve huzur zaviyesinden çok  sağlıklı bir durum değildir!.

1960’lı yıllarda ön plana çıkan bu kavram, kitle iletişim araçlarının kullanımı ve dünyayı küresel bir köye dönüştüreceğini açıklamak üzere üretilmiştir!. McLuhan’a göre iletişim ve teknolojideki gelişme ve yenilikler, elektronik medya ile birlikte sözel gelenek yeniden oluşacak veya oluşmaktadır, diyor!

Sözel gelenek ifadesi ile, Köylerde, her şeyin  özellikle de bir toplumun gelenek ve görenek, tarihi ve kültürü,  genç kuşaklara sözel  bir şekilde  aktarılmasıdır!. İnternet çağında ve sosyal ağların gelişimi ile beraber, kişinin  birçok yerde birden var olabilme algısı gelişmektedir!.  Bir konunun veya haberin Re-tweet mantığında tüm Dünyayı dolaşmasını kapsayan bir teori  olarak üretilmiştir!. Aynı köydeki sözel kültür geleneğinde  olduğu gibi!.

Global Köy kavramı, internet ve web akışı ile yeniden ruh bulmuştur!. Özellikle Dünyada ki  her olay veya haber, insanlar tarafından anında öğrendiği ve  büyük bir köy haline dönüşmesi stratejisini desteklemektedir!. Paylaşım yapılan haberler, Forward edilen mailler ve web sitesi linkleri, interaktif bloglar  gibi!.   

Peki, Global bir köy haline gelen dünyayı ve insanlığı, kim veya kimler  yönetecektir?! İnsanlık adına, bundan sonra aklımıza takılan veya sorulması gereken,  cevaplarını  aramak ve bulmak zorunda olduğumuz çok önemli konuların da bunlar olması gerektiğini düşünüyorum!.

İletişim ve bulut teknolojisinin  gelişmesi ile dünyada geçerli ve  değerli şey artık data ve veri olmuştur!. Data ve verinin üretilmesi, yönetilmesi ve kontrol edilmesi, toplum ve insanlık adına alınacak kararlar sürecine girmiş bulunuyoruz!.

Daha önceden, tarım toplumunda,  arazi ve tarlası çok fazla olan daha değerli ve zengin, hatta  toplum tarafından sözü dinlenir  ve  toplumda da itibarlı bir durumda bulunuyordu!.

Sanayi devrimi ve toplumu ile birlikte ise makineler  ve bu makinelerin bulunduğu devasa fabrikalar değerli   olmuştur!. Bu toplumda, tabii ki  sanayicinin sözü dinlenir, itibarlı ve sözleri geçerlidir!.   

Bugün ise data ve veriyi elinde bulunduran veya yöneten kişi veya güç, dünyanın ve insanlığın  da hakimi, yöneteni, kontrol edeni  ve hegemonya gücü haline gelecektir!. Virüs ve virüs sonrası dönemde insanlığı bekleyen en büyük tehlike de burası gibi görünüyor!.  Ne diyorsunuz?!.

Medyada ki Yalan & Yanlı Haber -2-

Kitle iletişim araçları toplumun ufkunu açtığından söz edilir!  Kitle İletişim araçları sayesinde modern toplum insanı, sadece oturduğu mahalle, şehir ve hatta yaşadığı ülke sınırları ile kısıtlı değildir! İnsanlar dünyada neler olup bittiğine artık anında erişebilmektedir!.

Kitle iletişim araçlarının önemli işlevlerinden biri kamuoyunu  bilgilendirmek, yönlendirmek, maniple etmek  ve  kamuoyunda belli bir kanaat oluşturmaktır!. 

Elbette ki, iletişime ve özellikle de kitle iletişime muhatap olan bireyin uyanık ve çok dikkatli olması gerekir!. Aksi halde, farkında olmadan,  devleti ve milletine karşı isyan ve hata durumuna düşebilir! Hatta, kitle iletişim araçlarının yönlendirmesi ve maniplesi ile,  devleti ve milletine karşı bilmeden, bilinçsiz bir şekilde,   ihanet ve hainlik konumuna gelebilir!.

Bilinçli olarak yapılan  ihanet ve hainlikleri  zaten burada dikkate almıyoruz!.  Devlet bu konuda  gerekenleri de yapıyordur!. Devlet olmanın gereği de zaten budur! Aksi  halde devletin bekası ve milletin birliği de sıkıntıya girecektir!.

Kamuoyu,  iletişim ve kitle iletişim araçları vasıtası ile tüm gelişmeleri izler, hükümet ve devlet politikaları ve ülkenin karşı karşıya olduğu iç ve dış sorunlar hakkında bilgi sahibi olduğunu ifade etmiştik!  Ancak haberlere erişim imkânı tabii ki tek başına yeterli değildir!

Bir haber oluşurken, bazılarının ön plana çıkarılması veya  bazılarının gözlerden kaçırılması, bazı  bilgilerin saklanması veya görmezden gelinmesi, haberin kurgulanması, haberin edit ve redakte edilirken bunları yapan kişilerin,  politik, sosyal, siyasi, demografik, ekonomik ve kültürel ilgileri eşik bekçiliği faaliyetleri arasında sayılır!.

Bir haberin ayrıntılara boğularak esas konunun üzerinin örtülmesi ya da belli olayların haber konusu dahi yapılmaması eşik bekçileri ve eşik bekçiliği kavramlarını bizlere hatırlatır!

Eşik bekçileri; Editör, yazı işleri personeli ve yayıncılar, haberin yazım ve sunumu ile ilgili yaptıkları seçimlerle kamuoyunda gerçekliğin şekillenmesi ve kamuoyu oluşmasında çok önemli bir etkiye sahiptir! Eşik bekçileri,  medya tüketicisi kamuoyunu istenilen veya istedikleri yönde harekete geçirmek veya yönlendirmek için kimi zaman aşırı uç yöntemlere başvurduğuna şahit oluruz! 

Eşik bekçiliği kavramı, temel olarak kitle iletişim aracının   ekonomi politiği ve  haberi yayan basın yayın organının bu doğrultuda belirlenmiş genel yayın politikasına dayandığı iddia edilse de, sürece etki eden çok başka dinamiklerden bahsetmek mümkündür!.

Haber medyasında içerik üreten insanların kişilik özellikleri, haberin oluşturulmasında önemli bir süzgeç işlevi görmektedir!. Medya çalışanlarının kültürü ve yetiştikleri coğrafya, ait oldukları din, mezhep ve etnik köken, aldıkları eğitim ve cinsiyetleri, mesleki tecrübe ve kişisel yetenekleri,  olayların siyak ve sibakını idrak dereceleri, mensubiyet ve meşrep gibi öznellikler haberin toplanmasından, haberin dokusu ve haberin kamuoyuna sunumuna kadar etki etmektedir!

Hucurat suresi 6. Ayetinde, Sonsuz Kudret ve Hikmet Sahibi Yüce Allah; Ey iman etmiş olan kullarım!. Eğer size bir fasık, bir haber ile gelirse hemen onu araştırınız. Belki, bilmeksizin bir kavme saldırırsanız, sonra yaptığınızdan dolayı pişman olursunuz, buyurmaktadır!.

Bu ayette,  Müslümanlara hem büyük  bir siyaset, hem  iletişim ve hem de kitle iletişim ve medya okur yazarlığı  dersi veriliyor!. Ey iman etmiş ve İslam nimetine kavuşmuş zatlar!  Eğer size bir fasık,  din hududundan çıkmış ve gayri meşru şeyleri işlemeye cüret etmiş, toplumun sosyal düzeni ve huzurunu bozmaya çalışan, yalan sözlü ve yanlı bir şahıs; bir hadisenin vuku bulduğu veya bulacağına dair bir haber getirir veya verirse, hemen onu araştırınız! Doğru olup olmadığının ortaya çıkmasını temine çalışınız! Haber ve özellikle de doğru haberler; sosyal, siyasi ve hukuki hayatın düzenli yürümesi,  adalet ve hakkaniyetin tesisi, haksızlık ve huzursuzluğun da önüne geçilmesi bakımından çok önemlidir!

Medyada ki Yalan & Yanlı Haber -1-

Dünya insanlığı, bir virüs ile evlerine kilitlenmiş, hapsedilmiş ve dünyada neler olup bittiğini de, öncelikle kitle iletim araçları ve özellikle de sosyal medya iletişim araçları üzerinden öğrenmeye, haberdar olmaya, erişmeye ve evde kal sürecini bu şekilde değerlendirmeye çalışmaktadır!.

İnsanlarımızın bu süreçte  evlerinde zaten canı çok sıkılmaktadır!. Fakat sağlık için,  devlet ve  sağlık  sisteminin de sağlıklı bir şekilde  yürütülmesi adına evde kalmalıyız!. Kuranın ilk emri oku olmasına rağmen,  okumayan  ve araştırmayan, tefekkür ve  tezekkür etmeyen  bir toplum olduğumuzu da buradan hatırlatmadan geçemeyeceğim!.

Peki, bir kişi,  haberlerin  tamamının doğruluğuna nasıl ulaşabilecektir?! Bir kişi,   yanlı ve  yalan haberler vasıtası ile nasıl bir ruh haline bürünecektir?! Yani,  kişinin her duyduğu, izlediği  ve okuduğu haberin gerçekten doğru ve güvenilir olma durumu nedir?!

Bir iletişimci ve gazeteci duyarlılığı, yani işin mutfağında yaşayan birey olarak, kalemimiz ve kelamın izin verdiği kadar, haber ve haberlerin arkasında ki yaşananları  sizlere izah etmeye çalışacağım!.

15 Temmuz hain darbe ve işgal kalkışma gecesinde, bazı medya kuruluşları ve yazar –  çizer takımının  darbenin döndüğü an ve saate kadar, boş şeyler konuştuklarını ve sazlar, çalgılar ve çengi peşinde olduğunu unutmadık!. Acaba neden?!

Peki, geçtiğimiz günlerde,  bir bakanın istifa haberi ile medyada yaşananlara neler demeli?!  Ülkenin çok önemli bir bakanı istifa etmiş, istifa öncesi ve sonrasına yönelik, birileri de, yani medyada köşe kapmış yerel görünümlü küresel işbirlikçiler de kamuoyunda infial yaratma  veya başkaca kirli hesaplar peşinde olduğuna şahit olduk!.  Dertleri ne olabilir ki?! Ya da kuyruk acıları ne olabilir ki?! Yoksa, kuyruğuna basılanların sesleri ağzından mı çıkıyor?! Bilemiyorum!.

Şimdi soralım!  Medyada, kim yerli ve milli?! 15 Temmuz hain darbe ve işgal kalkışma gecesinden bil itibar, devletin tüm kademesinde ki değişimlerde olduğu gibi, medya sektörü de, yerli, yerel, milli ve  beş bin yıllık Kadim Türk Devlet ve Anadolu kodlarına dönülmektedir!. Kavga da zaten buradan kaynaklanmaktadır!.

Bugünlerde medya üzerinden yaşadıklarımız,  virüs ve sonrasında, tüm dünyada ve ülkemizde de tabii ki yansımaları olacaktır!. Sosyal, ekonomik, kültürel ve siyasi değişimle birlikte, yerli, yerel ve milli olmayı kabul etmeyen, Kadim Türk Devlet ve Anadolu kodlarına dönmek istemeyen küresel işbirlikçilerin, kitle iletişim ve sosyal medya iletişim araçları üzerinden yürüttükleri direniş ve diklenme ile karşı karşıya olduğumuzun resmidir! .

Küresel güçlerin,  ulusal ve yerelde ki kullanışlı  işbirlikçileri  ya da tipi bizden fakat çipleri dışarıda olanlar bu ülkenin her bir köşesi ve kademesinde cirit atmaktadır!. 15 Temmuz karanlık darbe ve işgal  gecesinde  şahit olduğumuz  gibi, medyayı artık;  küresel işbirlikçiler ve yerli, yerel ve milli olarak tasnif edebiliriz!. 

Şimdi diyeceksiniz ki medyanın yancısı ve yalancısı olduğu gibi  yerli görünümlü yabancısı da mı vardır?!  Olmaz, olur mu?! Tabii ki var! Bazıları göbekten bağlı! Bazıları ise ekonomik olarak! Bazı çalışanlar ise ikbal beklentisi zaviyesinden duygusal olarak bağlı! Para, kadın, güç, makam ve mevki  insanlar için motive eden bir etken olduğuna göre!.

Virüs döneminde yaşadıklarımız ve devletin almış olduğu  tüm karar ve haberleri, yerli, yerel ve milli medya ve küresel  işbirlikçi  medya ve köşe başını tutmuş yazar – çizer takımının,  aktarma, yorum, sunum ve yazım şekline  sadece bakar mısınız?! Ne demek istediğimiz net bir şekilde anlaşılacaktır!.

İnsanlar arasındaki bilgi alışverişi ve haberleşme olayına iletişim diyoruz!. İnsanların  bilgi alışverişi için kullandıkları araçlara da iletişim ve kitle iletişim araçları denir!. İnsanlar,  çevrelerindeki olayları takip etmek ve haberleri öğrenmek, yeni bilgiler edinmek ve uzaktaki tanıdık ve yakınlarından haber alabilmek için iletişim ve kitle iletişim araçlarını kullanır!  

Teknolojinin gelişmesi ile iletişim ve kitle iletişim tabii ki kolay bir hale gelmiştir!  Günümüzde kullanılan çok çeşitli iletişim ve kitle iletişim araçları vardır!  Görsel ve işitsel iletişim ve kitle iletişim aracı; Radyo ve Televizyon! Bilişsel iletişim araçları;  sanal ortam ve bilgi teknolojileri, e-posta, form, chat, messenger, web kamera, whats-up,  sosyal medya, e-gazete, e-dergi, e-kitap, sosyal medya canlı yayın ve blog! Basın ve yayın araçları; gazete, dergi ve kitap gibi!.

Virüs ve Sonrasında ki; Güçlü Türk Dünyası!.

Dünya, Korona virüs ile tamamen kilitlenmiş ve kapanmış bir durumdadır!. Yedi milyar insan evlerine hapsedilmiş ve  dünya ekonomisi  de durma noktasına gelmiştir!.  Kim veya kimler bu durumdan beslenmektedir?! Ya da böyle bir durum  kim veya kimlerin işine gelmektedir?! Kızılderili ata sözünde olduğu gibi; Sular yükselince balıklar, karıncaları yer! Sular çekilince de karıncalar, balıkları yer! Kimin kimi yiyeceğine ise suyun akışı karar verir! Virüs ile kim,  kimleri yiyecektir!. Günümüzde ki, su, karınca ve balık  kimlerdir?!  Peki, böyle bir durumda ne yapmalıyız?! Ah vah edip başımıza geleceklere razı  mı olmalıyız?!  Öldük, yandık ve  bittik mi demeliyiz?! Ya da artık dünyanın sonu ve kıyamet  geldi mi diyeceğiz?! Yani birilerinin kirli planlarına teslim mi olmalıyız?! Tabii ki hayır!

Kıyametin kopacağını bilseniz dahi, elinizdeki fidanı dikiniz, hadisi mucibince, imanın gereği olarak, aksiyoner ve pro-aktif bir konumda her şeye hazırlıklı olmalıyız!  Hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için, yarın ölecekmiş gibi de ahrete çalış,  hadisi ne demektir?!  Ya da virüs sonrasında  kurulacak yeni dünya düzeni ve sosyal, kültürel, ekonomik, siyasi değişim  ve yerel ölçekteki  yansımalarına  hazır olmalı mıyız?! Birileri tabii ki, insanlığa zarar vermek, modern köle yapmak veya yok etmek boyutunda kirli hesap ve sinsi plan peşinde olacaktır! Asil Türk Milleti ve Devleti, büyük hesap ve planın sahibine  tabidir!. Fakat Akıl, İzan, Basiret ve Ferasetin gereğini de yapacaktır!. Hesap, hile  ve plan yapanların en hayırlısı elbette ki Sonsuz Kudret ve Hikmet Sahibi Yüce Allahtır!.

Akıl ve Basiret sahibi birey, özellikle de imanın gereği olarak, hayrın içindeki şerri ve şerrin içindeki hayrı aramak, bulmak ve idrak etmek zorundadır! Hayrın içindeki şer ve şerrin içindeki hayır!. Aksi halde duyguları ile hata yapar!  15 Temmuz hain darbe ve işgal kalkışmasından sonraki süreçte, kadim devlet aklı, devlet kademesi ve karar verme konumundaki   tüm küresel işbirlikçileri bir bir temizlerken, devlet  idaresi tamamen yerli ve milli  bir kimliğe ve tarihi Türk Devlet ve Anadolu kodlarına bürünmektedir!.  Kadim Türk Devlet Aklı ve Türk Devleti, küresel kirli ve sinsi  plan için  elbette ki  her türlü karşı planları hazırdır!. Hayır bildiklerinizde şer, şer bildiklerinizde  de hayır vardır,  fakat siz bilemezsiniz hükmünde olduğu gibi!. Virüs ile evlerine kapanan dünya insanlığı ve kilitlenen dünya ekonomisine rağmen, dünya üzerinde ki Türkçe konuşan devletler, Kadim Türk Devlet Aklının denetimi ve Türk Devletinin  moderatörlüğünde, virüs sonrasında ki kurulacak yeni dünya düzenine matuf, birbirleri ile  ticareti ve dostluğu geliştirme  zaviyesinden, önceki yıllarda başlatılmış   adımları pekiştirmeye başlamıştır!.

Geçtiğimiz günlerde, Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi’nin korona virüs salgını ile mücadelede işbirliği ve dayanışma konulu olağanüstü video konferans toplantısı tertip edildi. Türkiye Cumhuriyeti Devleti Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan video konferans şeklindeki toplantıda; Türk Konseyi olağanüstü zirvesinin korona virüs salgınıyla mücadelede ülkeler arasındaki dayanışmayı perçinleyecektir!. Allah’ın izniyle korona virüs ile savaşı elbette kazanacağız!. Ardından da yeni bir dünya gerçeğiyle karşı karşıya kalacağız!. Bu nedenle mücadelemizi sürdürürken diğer taraftan da salgın sonrası dönem için hazırlık yapmalıyız!. Sağlık alanındaki iş birliğinden ticarete, ekonomiden toplumsal psikolojiye, gelişmelere bütüncül şekilde yaklaşmalı, iş birliği alanlarını tespit ederek gerekli adımları sür’atle atmalıyız!. Bu minvalde salgınla ilgili sorunlara çözüm üretmek, bilgi, tecrübe paylaşımında bulunmak, ayrıca salgın sonrası döneme dair stratejiler üretmek amacıyla ulusal kriz merkezlerimiz arasında bir eş güdüm ve iş birliği mekanizmasının ihdasını öneriyorum!. Bu şekilde bir hareket tarzı benimsenmesi konseyimizin uluslararası görünürlüğünü pekiştirecek, bölgesel ve hatta küresel çapta ağırlığını arttıracaktır!. Kutadgu Bilig’deki şu kutlu tavsiyeyi şahsımla beraber tüm arkadaşlarıma hatırlatmak istiyorum; İnen yükselir, yükselen iner, parlayan söner ve yükselen durur!.  Yusuf Has Hacib’in dediği gibi, İçinden geçtiğimiz bu sıkıntılı dönemler de inşallah kısa sürede bitecek, çok daha aydınlık ve huzurlu günler bizleri kucaklayacaktır,  ifade ve vurgularının, virüs ve virüs sonrasında kurulma aşamasında olan yeni dünya düzeni ve sistematiği, dünya geneli ve yerel ölçekte ki sosyal, ekonomik, kültürel ve siyasi değişimlere hazır olunmasını, gelecekteki güç ve hegemonya dengesinin de Avrasya bölgesine ve özellikle de Türk Dünyası ve Türkçe Konuşan Ülkelere kayacak olması çerçevesinden dikkate değer ve manidar olduğunu da düşünüyorum!.

Peki, Türk dünyası  veya Türkçe konuşan ülkeler işbirliği zirvesi  nedir ve ne zaman kurulmuştur,  kabaca incelemeye çalışalım!. Türk Dünyası, 20. yüzyılın sonlarında tüm Türk halkları için kullanılan coğrafi ve kültürel bir kavramdır!. Oldukça geniş bir coğrafya ve kültürel alanı kapsayan Türk dünyası,  batıda Kosova ve Karadağ, en doğuda Moğolistan yer alır!. Türk dünyası, Orta Asya’ya ek olarak Türkiye, Avrupa, Kafkasya, Çin ve Rusya içindeki Türk bölgeleri ile Türk diasporasını kapsar!. Türk dünyası kavramının ifade ettiği alan, tüm bağımsız Türk Cumhuriyetleri, Özerk Türk Cumhuriyetleri ve Türk Topluluklarını kapsamaktadır! Türk dünyası ile eş anlamlı olan Türkeli kavramı, 19. ve 20. yüzyılın başlarında tüm Türk halkları için kullanılmış, coğrafi ve kültürel bir kavram olarak yer almakta ve  Türklerin çoğunlukta yaşamış olduğu bölgeler için kullanılmaktadır!. 

Türk Dili Konuşan Ülkeler Zirvesi, Türk dili ve lehçelerini konuşan altı Türk ülkesi devlet başkanları ve üst düzey yetkililerinin katıldığı  bir konferanstır!. Bir diğerinin egemen eşitliğine karşılıklı saygı temeline dayanan  zirve, ortak tarih ve kültürel yapıya sahip ülke Cumhur Başkanlarını bir araya getirmektedir!. 1992 yılından itibaren  belirli aralıklarla gerçekleştirilen zirvede Türk Dünyasının sorunları gündeme gelmektedir!. 3 Ekim 2009 tarihinde NahÇıvan Anlaşması ile Türk Dili Konuşan Ülkeler Zirvesi, kurumsallaşarak Türk Keneşine dönüşmüştür! İsmail Gaspıralı’nın; Türk Dili Konuşan Ülkeler, Türk Birliği veya Türk Diasporasına yönelik; Dilde, işte, fikirde birlik sözleri, bugün de Türk dünyasının yolunu aydınlatıyor!. Ve Türk dünyası içindeki ilişkilerin temel yapısı için yol gösterici bir düstur olarak kabul ediliyor!

Bunun yanı sıra, Orta Asya ile Türkiye arasında ki güçlü bir ilişki ve işbirliğinin 21. Yüzyıldaki tüm siyasi ve güç dengelerini değiştirebileceği ve etkileyeceği de aşikârdır!. Hafızasız tarih olmaz ve tarih olmadan gelenek olmaz! Geleneksiz medeniyet olmaz ve medeniyetsiz eğitim olmaz! Eğitim olmadan birey olmaz ve birey olmadan ulus olmaz,  ifadeleri de, Türkçe Konuşan Ülkelerin birbirleri ile olan   işbirliği, güç birliği ve  uluslararası görünürlük noktasından çok manidardır!.

Bakara suresi 216. Ayeti; Size zor geldiği halde savaş üzerinize farz kılındı. Hakkınızda hayırlı olduğu halde bir şeyden hoşlanmamış olabilirsiniz! Sizin için kötü olduğu halde bir şeyden hoşlanmış da olabilirsiniz!. Sizin Hayır bildiklerinizde şer, Şer bildiklerinizde ise hayır vardır!. Yalnız Allah bilir, siz ise bilemezsiniz!. Bu ayeti kerimede; Savaş insanlara zor ve ağır gelir, çünkü  insanların  hayatları tehlikeye atılmakta, yurt ve yuvalarından uzak düşmekte, birtakım eziyetlere katlanmakta ve dünya zevklerinden mahrum bırakmaktadır! Sonsuz Kudret Sahibi Allah’ın hükümleri, insanların arzu, istek ve meyillerine göre değil yükümlülükten hasıl olacak sonucun iyi veya kötü, hayır veya şer, faydalı veya zararlı olmasına dayanmaktadır!. İnsan var oluş amacı itibariyle kendisine faydalı olan şeyleri istemekte, zararlı olanları ise şiddetle isteyebilmekte ve engellenmeye karşı direnebilmektedir!.

Hak şerleri hay reyler,                                    

Zannetme ki gayr eyler,                                    

Arif anı seyreyler,                                               

Mevla görelim neyler,  

Neylerse güzel eyler.                                       

Deme şu niçin şöyle,

Yerincedir o öyle,

Bak sonunu seyreyle,

Mevla görelim neyler,                                       

Neylerse güzel eyler.

( Erzurumlu İbrahim Hakkı hz. )

Bilgi & Bio-Teknoloji ve İnsan!.

Bilgi ve Bio-teknolojinin geldiği zirve noktada, teknik zaviyeden özellikle de insani sorunlara bakış açısını, sorunları ve hastalıkları da nasıl çözdüğünü veya yok ettiğini anlamaya ve idrak etmeye çalışalım! Aslında, corana virüs ile birlikte kurulması planlanan yeni dünya düzeni ve bu yeni düzende  insan denen asil varlığın yeni  durumda ki konumundan kaynaklı  korkmaya ve paniklemeye gerek  var mıdır?. Zaten birileri korkmamızı ve paniklememizi istemektedir!. Çünkü sinsi plan ve kirli hesapları için buna ihtiyaçları vardır!.

Peki, korku veya panik insan için  iyi bir  şey midir?! Kontrollü korku insanı canlı tutar!. Panik halindeki korku durumu ise  insan sağlığı ve geleceğine  de çok büyük zarar verebilir!.  Bugün istedikleri gibi!.  Korku ve panik ile bilgi ve bio-teknolojinin geldiği son noktada biyolojik ve teknik köle insanlar oluşturma, yaratılış   ve  insan fıtratına  aykırı kirli   bir proje devreye mi alınmak istenmektedir?! Bilemiyorum!. Korku yok! Panik yok! Sadece ümit var olacağız!. Tarihte olduğu gibi!. Ancak,  Re-aksiyoner değil, Aksiyoner ve Pro- Aktif bir durum ve konumda olmak zorundayız!.  Akıl, izan, idrak ve ilim, bilim ve bilgi de zaten bunu gerektir!

Peki, Bilgi teknolojisi nedir? Bilgi teknolojisi (IT), genellikle bir işletme veya başka bir girişim bağlamında veri veya bilgi depolamak, almak, iletmek, çalışmak ve işlemek için bilgisayarların uygulanmasıdır!. Bilgisayar ve bilgisayar ağlarının eş anlamlısı olarak kullanılır! Aynı zamanda televizyon ve telefonlar gibi diğer bilgi dağıtım teknolojilerini de kapsar!. Bilgisayar donanımı, yazılım, elektronik, yarı iletkenler, internet, telekom ekipmanı ve e-ticaret  dahil olmak üzere çeşitli endüstriler bilgi teknolojisi ile ilişkilidir!. Depoladıkları verilerin bütünlüğünü koruyarak aynı anda birçok kullanıcı tarafından erişilebilmesini sağlayan bir dizi bileşenden oluşur!

Biyoteknoloji ise, insan, hayvan ve bitki hücrelerinin fonksiyonlarını anlamak ve değiştirmek amacıyla uygulanan teknik işlemleri tanımlamak için kullanılan bir terimdir!. Canlıların iyileştirilmesi ya da endüstriyel kullanıma yönelik ürünler geliştirilmesini, modern teknolojinin doğa bilimlerine uygulanmasını kapsar!. İnsan sağlığına yönelik olarak proteinlerin üretilmesi!. Bazı hormon, antikor, vitamin ve antibiyotik üretilmesi! Yeni sebze ve meyve üretimi!  İnsanda ki zararlı genlerin elemine edilmesi!. Birçok hastalığın erken tanısında ve tedavi yöntemlerinin geliştirilmesinde faydalı olmaktadır!  Kanser hastalığında gen tedavisinin geliştirilmesini sağlar!. Tedavi amaçlı olarak organ, doku ve yapay hücrelerin klonlanmakta ve saklanmaktadır!.  Genetik rahatsızlıkları azaltmak ve önlemek için kök hücrenin saklanması ve ayrıca üretilen ilaçların geliştirilmesinde kullanılmaktadır!.

Sonsuz İlim ve Hikmet Sahibi Yüce Allah; İlim, Bilgi ve Bilim denilen ve bunlarla ilgili her şeyi yaratan ve  insanlık  tarafından da yine   insanlığın hayrına ve faydasına bulunması, kullanılması  ve keşif edilmesini murat etmiştir!. Bilim adına üretilen her yeni buluş, insanlığın hayrına, faydasına ve iyiliği için kullanılırsa başımızın üstünde yeri vardır! Fakat ilim, bilim, bilgi ve bio teknoloji,   sadece insanlığı  sömürmek, kontrol edilebilir, denetlenebilir ve yönetilebilir modern yeni köleler  haline getirmek,  dünya nüfusunu azaltmak  ve  yok etmek için üretiliyor ise tabii ki karşısında durmamız gerekir!. Atom ve nükleer bombası ve tüm  biyolojik silahlarda  olduğu gibi!.  

Tarihi, kültürel ve medeniyet aklımız ile böyle bir proje veya planın karşısına  yeni bir paradigma ile  çıkmak ve dikilmek gerekir, diye düşünüyorum!. Yani re-aksiyoner değil, aksiyoner ve pro-aktif olmak zorundayız!. Bin yıl önce, ilim ve bilim adına tüm bilim adamlarını yetiştirdiğimiz gibi!. İnsanlık dün olduğu gibi bugün de asil Türk Milletinin insani değerlerine muhtaç bir durumdadır!. Bizim medeniyetimiz insanı yaşat ki devlet yaşasın ilkesine sıkı sıkıya bağlıdır! İnsanı yok etmekle bir yere varılamaz!  İnsan olmadan devletin ve dünya hegemonyasının da  bir anlamı  olmayacaktır!.

Peki, insanı yok ederseniz ortada devlet ve dünya hakimiyeti kalır mı?! İnsan eşrefi mahlukattır!. İnsanın eşrefi mahlukat olmasının sırları da; Allah’ın yeryüzündeki halifesi olması!.. Her şeyin insan için yaratılmış olması!.. Allah’ın ruhundan üflenmiş olması!.. İrade sahibi  ve Emaneti yüklenmiş olmasından kaynaklanmaktadır!.  Dünya denen geçici konak ve durakta, her şey ama her şey, hakimi mutlak olan Allah tarafından insan denen  şerefli varlığın hizmetine sunulmaktadır!.   Birileri de bilim ve teknoloji ile insanı modern yeni köleler haline getirmeyi planlıyor!

Kadim Türk Devlet Aklı,  medeniyet, tarihi devlet  hafızası ve gelenekleri, ilim ve bilim çerçevesinde, virüs ile birlikte oluşacak  ve insanı yok sayan, yeni sömürü ve kölelik   düzeni, durumu  ve sistemine  karşı,  insani  yeni bir paradigma, insanı yaşat ki devlet ve dünya  yaşasın zaviyesinden bir çıkış yolu bulacaktır, diyorum!. Bir virüs ile insanlık, bilimin geldiği son noktada, ilim, bilgi ve bio-teknolojinin gücü, denetimi, kontrolü ve yönlendirmesi ile  insan olmak, insan kalabilmek, eşrefi mahlukat,  kamil insan olabilmek veya küresel güçlerin  modern yeni köleleri ve esfeli safilin olmak zaviyesinden yeni bir  yol ayrımında olduğunu düşünüyorum!.  

Her seçimin bir vazgeçiş olduğu bir dünyada yaşadığımıza göre!. Neyi seçmeliyiz?! Fıtrata uygun bir şekilde  Eşrefi Mahlukat ve Kamil bir İnsan olarak kalmayı  mı?! Yoksa  İlim, Bilgi, Bilim ve Bio-teknoloji ile denetlenebilir, kontrol edilebilir, yönetilebilir ve yönlendirebilir modern  yeni  köle ve  Esfeli Safilin olmayı mı?!  Hangisini?!

Hazreti Muhammed (s.a.v.); İlim her erkek ve kadın üzerine farzdır.  İlim Çin’de dahi olsa alınız ve öğreniniz. En faziletli sadaka, Müslümanın ilim öğrenip sonra onu Müslüman kardeşine öğretmesidir. İlim Öğrenmek için yola çıkan kimse, evine dönünceye kadar Allah yolundadır.  İlim ve hikmet müminin yitik malıdır; nerede bulursa alır. Peygamberler, ne bir altın ve ne de bir gümüş miras bırakmış ancak ilmi miras bırakmışlardır. İşte o mirasa konan, sonsuz huzur  ve nasip almış demektir, buyurmaktadır!.

GESARA & NESARA ile İnsanlık için Barış ve Huzur!..

Geçtiğimiz günlerde, Dünya hegemonyasında, küresel finans güçleri ve ulus devletler arasında ki Virüs üzerinden Gesara  ve Nesara savaşı,  başlıklı bir köşe yazısı kaleme almıştık!. Yazımıza istinaden arayan dostlar ve  gelen yorumlar çerçevesinde,  Gesara ve Nesara kavramlarının tarihi ve epistemolojik yapısını kabaca açıklamaya çalışalım!. Gesara ve Nesara nedir? Tarihçi ve Dil bilimci olmadığımızı da buradan ifade etmek isterim! Bir iletişimci ve gazeteci duyarlılığı zaviyesinden,  dünyada ki tüm olay ve  olguları, hegemonya zaviyesinde ki küresel kurguyu ve yerel yansıması ve  gelişmeleri, sadece okumaya, anlamaya, anlamlandırmaya, yorumlamaya, kalem ve  kelamın  izin verdiği kadarı ile de birkaç cümle karalamaya çalışıyoruz!.

Gesara kavramı,  Sezar veya Gesar olarak tarihi kaynaklarda geçmektedir!.  Kral Gesar Destanı, eski çağlarda Çin’de yaşayan Tibet etnik grubuna bağlı kabileler arasındaki savaşları ve Tibet bölgesinin birleşme savaşını konu alır!. Kral Gesar destanın konusu; Tibet bölgesinde doğal felaketler yaşanmış ve yöre halkı canavarların zulmü altında eziliyormuş!. Kral Gesar, dünyaya geldikten sonra, defalarca tehlike ile karşılaşmış ve halkı ezen canavarları öldürmüş!.  Kral Gesar,  dünyaya refah, barış ve huzur getirmiştir! Uzun bir tarihe ve zengin içeriğe sahip olan Kral Gesar Destanı, Tibet kültürünün eski çağlardaki başarılarını sergiliyor!. Bu destan, Kırgızların Manas Destanı ve Moğolların Kral Cangır Destanı ile birlikte Çin’in en büyük üç destanından biri olarak kabul edilir! Günümüzde ise Çin’den dünyaya yayılan virüs ile küresel güçler ve ulus devletler arasındaki hegemonya savaşını,  virüs sonrasında da, küresel ve yerel ölçekte ki, kültürel,  sosyal, ekonomik ve siyasi değişimlerin olacağı ve dünya insanlığına da barış, refah ve huzur geleceği beklenmektedir!

Peki günümüzün  Kral Gesar veya Gesara  kimdir?! Müslümanlara yardım edecek olan Nesara kimlerdir?! Kral Gesar, dünya insanlığına barış, huzur ve refahın gelmesi adına Nesara  ile  birlikte,  kim veya kimlerle hareket etmesi gerekmektedir?! Dünya insanlığında ki karşılığı, Adalet dağıtan ve Hakikat ehli, mazlum milletlerin de hamisi Türk Devleti ve  Milleti, Kadim Türk Devlet Aklının  liderlik ve öncülüğünde, virüs sonrasında ki yeni dünya düzen ve yeni sistemi, Gesara & Nesara ile, dünya insanlığı adına insani  sömürünün olmadığı ve  barış, huzur ve refahı getirecektir!.

Nesara kavramı, İslami literatürde, Hristiyanlar için Nasrani ve  Nasara şeklinde kullanılmaktadır!. Kuranı Kerimde,  Hristiyanları ifade eden ve on dört yerde Nasara kelimesi geçmektedir. Kelime, Hz. İsa’nın yardım talebine havarilerin olumlu cevap vermeleri sebebiyle yardım etmek anlamındaki nasr kökünden geldiği ve Hz. İsa’nın memleketi olan Nasıra şehrine nispet edildiği de belirtilmektedir!.  Nasara kelimesi, Hristiyan aleminin bütününü ima etmek için kullanılsa da, aslında Hristiyanlar arasında belli bir grubu işaret etmektedir!. Süryani köklere sahip olan Nasranîler kendi soylarını Keldanilere yani Hz. İbrahim’e dayandırırlar! Bu nedenle de Kuran’da biz İbrahim’in yolundayız şeklinde  Hanif olarak ifade edilir!.  

Maide suresi 82. Ayeti kerime de, Nesara ve Nasara ile ilgili;  Yemin olsun ki, iman edenlere insanların düşmanlıkta en şiddetlisini mutlaka Yahudiler ile Müşrikleri bulacaksın!. Ve yine yemin olsun ki insanların müminlere sevgi bakımından en yakın olanları da biz Hristiyan ( Nasara ) diyenleri bulacaksın! Bu da onların içinde herhalde bilgin, abit  ve dünyayı terk etmiş olan rahiplerin bulunmasındandır!. Ve şüphe yok ki, onlar kibir etmek de istemezler, buyrulur!. 

Bu ayeti kerimenin tefsirinde, İslam’a ve Müslümanlara karşı  insanlar arasında düşmanlıkları pek ziyade bulunan taife olarak Yahudiler ile müşrikleri bulacaksın!. Nitekim Hz. Peygamberin gönderilmesini müteakip bir kısım Yahudiler ile Arap yarımadasındaki müşrikler,  yaymaya başladığı İslamiyete karşı düşmanlık göstermiştir! İnsanların müminlere ve İslam şerefine nail olan zatlara sevgi ve muhabbet,  temayül bakımından en yakın olanlarını da biz Hristiyan  ( Nasara )  diyenleri bulacaksın!. Çünkü onlar, kendilerini Hakkın yardımcısı ve ehli Hakkın dostları diye gösterirler! Nitekim Müşriklerin bin türlü eza ve cefalarına maruz kalan bir kısım ashabı kiram, Hristiyan hükümdar Necaşi’nin ülkesine sığınmış ve orada çok güzel himaye görmüşlerdir!

Ali İmran suresi 64, 65, 66, 67. ayetlerinde; Ey ehli-i Kitap! Bizimle sizin aranızdaki müşterek bir kelimeye gelin! Ancak Allah’a ibadet edelim. Hiç bir şeyi O’na ortak koşmayalım. Allah’ı bırakıp birbirinizi Rab edinmesin. İbrahim hakkında niçin tartışırsınız? Oysa Tevrat da İncil de kesinlikle ondan sonra indirildi. Hiç düşünmüyor musunuz? İşte siz böylesiniz; hadi hakkında bilginiz olan konuda tartıştınız, fakat hiç bilgi sahibi olmadığınız bir konuda niçin tartışıyorsunuz! Oysa Allah bilir, siz bilmezsiniz. İbrahim ne Yahudi ne Hristiyan idi; bilakis o Hanif bir Müslüman ve müşriklerden de değildi, buyrulmaktadır!  

Enbiya suresi 105 ve 106. ayetlerinde; Ant olsun, zikirden sonra Zebur’da da,  Yeryüzü iyi kullarıma kalacaktır,  diye yazmıştık.  İşte bunda, Allah’a kulluk eden topluluk için yeterli açıklama vardır, buyrulur! Zikir, Hz. Musa’ya indirilen Tevratı, Zebur ise Hz. Davut’a indirilen kitabı ve arz da genel olarak yeryüzünü ifade etmektedir. Sonsuz Hikmet sahibi Allah,  mezkur kitaplar ve Kuran’da, dünya da kötülerin ve kötülüğün sürekli olarak payidar olamayacağını; iyiliğin asıl, kötülüğün ise arızi olduğunu, hakimiyetin eninde sonunda iyilerin eline geçmesinin mukadder bulunduğunu haber vermektedir! Sonsuz Kudret Sahibi Allah, kıyamet yaklaşınca, dünyayı ıslah etmek ve yeryüzünde ki düzeni, huzuru, adaleti ve adil paylaşımı hakim kılmak için bazı kullarına görev ve imkan verecek, bunlar dünyaya egemen olarak vazifelerini yerine getirecekler, diyor!.

MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli; İnsanlık belki de ilk defa ortak bir mücadele etrafında kenetlenmiş, ortak bir düşman karşısında kümelenmiştir!. İçinden geçtiğimiz zamanın ağır şartlarına tarih pek az şahitlik etmiştir!. Yeni bir dünyanın kapıları aralanırken, yeni davranış kalıpları yeşermeye başlamıştır!. Hakikaten dünya asla eski dünya olmayacaktır!. Yeni tip Korona virüs’ten önceki hayatla, sonraki hayat ve yeni dönem, hem içerik, hem ilerleyiş ve hem de irade bakımından benzerlik taşımayacaktır!. Artık mevzu bahis insan bekasıdır!. İnsanlık tarihinin oldukça nazik bu döneminde sadece kendi kaderimizi, kendi istikbalimizi değil, tüm insanlığın kader yolculuğunu, gelecekteki mevki ve mertebesini düşünmek, dert etmek durumundayız!. Çünkü çatışıp cepheleştiğimiz trajedinin hedefi insan olan herkestir, ifade ve vurgularının, dünya insanlığına refah, barış ve huzurun gelmesi, insanlığı sömüren ve yok eden küresel finans sömürü düzeninin de bitmesi  adına çok manidar olduğunu düşünüyorum!.

Corana üzerinden GESARA & NESARA Savaşı!.

İnsanlık; 2. Dünya Savaşından beri yaşanan en büyük felaketlerle yüzleşiyor!. Dünyanın bir tarafı yüksek refah seviyesi ve lüks içinde hayatını sürdürürken, diğer tarafta ise açlık, sefalet ve cinayetler kol geziyor!. Böyle bir dünya uzun süre hayatta  elbette ki kalamaz!.  Dünyadaki yüzde bir kitle dünya gelirinin yüzde seksen beşini kazanıyor!.  Dünya nüfusunun yüzde doksan dokuzu ise geri kalan yüzde on beşi nasıl bölüşeceğine karar veremiyor; yani anlaşamıyor! Peki, dünyanın reel borcu ne kadar, biliyor muyuz?!  Toplam, üç yüz trilyon dolara yakın bir rakam!.  Peki, dünyanın yıllık toplam üretimi nedir?! Tamı tamamına 81 trilyon dolar!  Türev alacakları düştüğümüz de ise geriye 60 – 70 trilyon dolar bir yekûn borç kalıyor! Peki, bu aradaki fark kim veya kimlerin cebine giriyor ki?!  Aslında dünyada ki kavga buradan başlıyor! Daha sonra da dünyanın her bir bölgesinde, kavgalar, katliamlar, cinayetler,  vesayet ve vekalet savaşları  ve saldırıların bitmesi için sadece  bekliyoruz,  öyle mi?!

ABD’de  ise durum,  yüzde beş kaymak tabaka, ABD gayri safi hasılanın yüzde 65’ini kazanıyor!. Geri kalan yüzde doksan beş nüfus ise gelirin yüzde 35’i ile hayatının idame ettirmeye çalışıyor!. Nasıl ve ne kadar ettirebilirse?! ABD’de sokaklarda yaşayan ve homeless olarak hayatını idame ettirtmeye çalışan nüfusun net rakamı belli değil! Bu nasıl bir paylaşım!. Kurt yapmaz bu paylaşımı!. Virüs sınıf ve sınır tanımıyor!  Dünyada artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak! Şu anda dünyamızı ve insanlığı sarsmaya devam eden Coronavirüs sonrası, uluslararası sistemin güç yapısı değişecek,  bu değişimin de  küresel  ve yerel ölçekte ki;  hem  sosyal, hem kültürel,  hem ekonomik  ve hem de siyasi sonuçları olacaktır, diyorum!.

ABD Başkanlık seçimlerini 8 Kasım 2016 tarihinde kazanan ve 20 Ocak 2017 tarihinde yemin ederek görevine başlayan Trump, bu törende ki konuşmasındaki ifade ve vurgularına kabaca  bakalım!.  Bugünkü tören özel bir anlama sahip! Çünkü bugün sadece yönetim bir partiden diğerine geçmiyor; aynı zamanda gücü Washington’dan halkın kendisine geri veriyoruz!. Washington gelişti, ancak halk bu zenginlikten nasiplenemedi!. Politikacıların refah düzeyi arttı, ancak istihdam azaldı ve fabrikalar kapandı!. Yerleşik düzen bu ülkenin insanlarını değil, kendini muhafaza etti!. Onların zaferi sizin zaferiniz değildi!.. Tüm bunlar artık değişiyor!. Bugün sizin gününüz, bu sizin kutlamanız ve ABD sizin ülkenizdir!. Artık öncelik ABD olacak! Verdiğimiz her karar önce ABD’liler için!. ABD yeniden kazanmaya başlayacak, daha önce hiç kazanmadığı şekilde!. İstihdamı geri getireceğiz!. Sınırlarımızı geri getireceğiz!. Zenginliğimizi geri getireceğiz!. Hayallerimizi geri getireceğiz! Ülkemizi Amerikalıların emeği ve elleri ile yeniden inşa edeceğiz!. İki basit kuralı uygulayacağız. Amerikan malı al, Amerikalı işçi çalıştır,   sözlerinin, kurulmakta olan  yeni dünya düzeni ve üç yüz yıldır ulusal devletlerin  parası üzerinden bir düzen kuran ve dünya halklarını da para ile sömüren, para sihirbazlarına karşı bir mücadele olacağının startının verildiğini  işaret etmektedir!. Tabii ki kolay bir süreç olmayacaktır!. Bu süreçte çok canlar yanacaktır!.

1990′ lı yıllarda,  Harvey Francis Barnard, dünyadaki paylaşım düzensizliğine karşı,  GESARA (  Küresel Ekonomik Güvenlik ve Reform Yasası ) ve NESARA (   Ulusal Ekonomik Güvenlik ve Kurtarma Kanunu )  adı altında bir dizi ekonomik reformu kapsayan  önerilerini kamuoyu ve karar vericilerle paylaşır!. Bernard,  Bataklığın  Kurutulması veya Boşaltılması, Para ve Maliye Politikası Reformu başlıklı teklifini öncelikle Kongre üyelerine, bu yasaya hızla geçilmesine  inandığı  birer kopyasını  da gönderir!. Peki, ne olmuştur?! Bir gelişme ve ilerleme sağlanamayınca, 2000 yılında yasa  teklifini kamu malı olarak internet üzerinden yayınlamaya karar verir!.

NESARA yasası, Mart 2000 tarihinde Kongredeki gizli bir oturumdan geçmeden ve Başkan Bill Clinton tarafından imzalanmadan önce, Kongre’de durdurulur!. Neden acaba?!  Bu yasa teklifi kimlerin işine gelmiyor?! 2001 yılında ki müzakerelerin ardından Yüksek Mahkeme, Kongre’ye NESARA’yı onaylayan kararı vermesini teklif eder! Bu teklif, NESARA’nın yasalaşmasından on sekiz ay sonra 9 Eylül 2001’de gerçekleştir!.  10 Eylül 2001’de  ABD eski Başkanı George Bush, oğlu Başkan Bush’u yasa duyurusunu nasıl engelleyeceği konusunda yönlendirmek için Beyaz Saray’a taşınır!.  Allah Allah!.  ABD eski başkanı Beyaz Saraya neden taşınır?! Demek ki bu yasa ile birileri için yok olmaları adına ziller çalıyor! Yeni yasanın 11 Eylül 2001 tarihinde yürürlüğe gireceği ve uygulanacağı saatte, New York’taki Dünya Ticaret Merkezi ikiz kulelerine terör saldırıları sırasında bilgisayarların ve  yasa verilerinin yakıldığı iddia ediliyor!.  Bak sen  şu Allah’ın işine!. Adamlar istemiş bir göz, Allah vermiş ikisini birden! Bush,  11 Eylül 2001 saldırıları bahanesi ile, Irak Savaşı’nı NESARA’nın dikkat dağıtıcı unsurları olarak düzenlediğine de  inanılıyor!.

Peki, NESARA teklif veya yasa önerisi  neler getiriyor?!  Yasa dışı bankacılık faaliyetleri nedeniyle tüm kredi kartı, ipotek ve diğer banka borçlarının sıfırlanması!.  Federal Rezerv’in en kötü kabusu, bir borç affı olması! Altın, gümüş ve platin değerli metallerle desteklenen yeni bir ABD Hazine para biriminin oluşturulması! Anayasa Hukukuna uygun olarak yeni ABD Hazine Bankası Sistemini başlatması! Federal Rezerv Sistemini ortadan kaldırması!  Yani bu yasa ile tüm dünyadaki  paranın asıl sahibi olan ulusal devletler, para sihirbazlarının oyuncağı olan milli paralarını da  kurtarmış oluyor!. Birisi ulusal devlet  merkez bankalarının para basması mı dedi?!   Para adına film, ABD ve dünyada yeni başlıyor!. Şu ana kadar  para üzerine olan fragmanı izliyorduk!. Bu yasa ile, Dünya da barış, refah  ve huzurun tesis etmesi de beklenmektedir!.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, tüm uluslararası platform ve toplantılarda ki konuşmalarında yapmış olduğu vurguların, dünya insanlığının  refahı, barışı  ve huzurunun da tesisi adına  çok manidar olduğunu düşünüyorum!.  Öncelikle ve özellikle Dünya beşten büyüktür, vurgusu!. Türkiye, bütün ülkelerin çıkarlarının gözetildiği bir uluslararası sistem kurulması çağrısında bulunuyor!.  İkinci Dünya Savaşı galipleri tarafından dizayn edilen BM sistemi adil bir dünya  düzeni kurmaktan çok uzaktadır!.   Kendini,  adalet ve güvenliği, ekonomik kalkınma ve sosyal eşitliği, tüm ülkelere sağlamayı amaç edinmiş global bir kuruluş  olarak tanımlasa da BM’nin bu hedeften çok uzakta olduğudur!. Çocukların öldüğü ve öldürüldüğü bir dünyada kimse masum değildir!. Kimsenin can güvenliği yoktur, hiç kimse sürdürülebilir  refah içinde olamaz!. Daha da önemlisi, modern dünya tarafından sergilenen çifte standart, çok geniş halk yığınları nezdinde ciddi bir güvensizlik oluşturmaktadır!. Çatısı altında bulunduğumuz Birleşmiş Milletlere, uluslararası kurum ve kuruluşlara karşı vicdanlarda oluşan güvensizlik duygusu, adalet duygusunu zedelemekte, milyonlarca insanı umutsuzluğa sevk etmektedir!  Bugün karşı karşıya kaldığımız uluslararası terörün en temel beslenme kaynaklarından biri de işte bu güvensizlik duygusudur!. Mazlumlara yönelik çifte standart, çocukların katledilmesine karşı sergilenen kayıtsızlık, tüm dünyada teröre oksijen sağlamaktadır!. Birleşmiş Milletler ve uluslararası kurumlardan umutlarını kesen kitleler, çaresizlik ve umutsuzluk içinde terörün tuzağına düşüyorlar!

Devlet Millet EL ELE!..

Dünyada her yüz yılda  yeni bir sistem ve  yeni bir düzen kurulma aşamasında olduğunu sürekli olarak vurgulamaya çalışıyoruz!. Her yüz yılda büyük bir dünya savaşı veya doğa olayları akabinde yeni bir sistem ve düzenin kurulduğuna da şahit oluyoruz!. Neden? Peki, günümüzdeki yeni bir düzen ve sistem normal bir şekilde mi kurulacaktır? Yeni bir düzen ve sistemin kurulması  için neler gereklidir?! Yeni bir düzen ve sistematik için elbette ki büyük bir dünya savaşına ihtiyaç vardır! Her yeni düzen de olduğu gibi bugün de yeni bir düzen ve sistematiğin getireceği, sosyal, kültürel, ekonomik ve siyasal değişimler  de mutlaka olacaktır!.

Bugün,  bazı ülkeler teknolojik ve askeri olarak çok ileri bir konumda olduğu için yeni bir dünya düzeni için bir dünya savaşında verilecek zayiatın hangi boyutlarda olabileceğini hesap dahi edilemiyor! Devlet büyüklerimiz de virüs mücadelesinde sürekli olarak, küresel bir salgın, küresel bir saldırı ve küresel bir savaş altında olduğumuzu da vurgulamaktadır!. Neden?

Devlet ve millet dediğimiz kurumlar, varlık, birlik  ve bekalarına yönelik bir saldırı karşısında neler yapmalıdır?!  Savaş veya mücadeleye sadece devleti idare edenler mi  katılmalıdır?!  Bir ülkede savaşa sadece birkaç kişi mi katılır?! Böyle bir mücadele veya savaşı kazanabilir misiniz?! Tabii ki çok zordur!. Yoksa devlet ve millet, yek vücut ve top yekun bir şekilde, milli birlik ruhu ile mi hareket etmelidir?! Tabii ki milli birlik ve milli seferberlik ruhu, milli bilinç ve milli şuur ile top yekun ve yekvücut davranılması gerekir! Aksi halde parça parça oluruz! Aksi halde bu mücadeleyi kazanamayız! Aksi halde dün olduğu gibi kopardıkları her bir parça üzerinde yüz yıldır olduğu gibi tepinmeye ve tepişmeye devam ederler! Ne diyorsunuz?!

İman ehli için önder ve rehber  olan Hz. Peygamberin hayatı, devletin bekası ve milletin birliğine yönelik bir saldırı ve tecavüz karşısında, Sonsuz Kudret Sahibi Yüce Allah, Kuranı Kerimde  neler emrediyor, kabaca incelemeye çalışalım!.  

Onlar, o münafıklardır ki, kendileri savaşa çıkmayıp evde oturmaları yetmiyor gibi, bir de kalkıp bilgiçlik taslayarak, savaşta şehit olan arkadaşları hakkında: Sözümüze kulak verselerdi böyle öldürülmezlerdi, derler. De ki: Eğer, iddianızda tutarlı iseniz, haydi elinizden geliyorsa kendinizi ölümün elinden kurtarın bakalım!  ( Ali İmran – 168 ) 

Yine dediler ki: Ya Musa! O zorbalar orada oldukları müddetçe biz asla oraya giremeyiz. Haydi, sen Rabbin ile git, ikiniz onlarla savaşın, biz işte burada oturuyoruz! ( Maide – 24 )

Savaşa çıkmayıp Allah’ın Resulünden ayrılarak ve muhalefet ederek geride kalanlar, oturmalarından memnun olup sevince gark oldular. Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihat etmekten hoşlanmayıp bu sıcakta sefere çıkmayın,  dediler. De ki: Cehennem ateşi, bundan da sıcak! Ona nasıl dayanacaksınız? Keşke bunu bir bilip anlasalardı! ( Tevbe – 81 ) 

Peki, Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından başlatılan, Biz Bize Yeteriz Türkiye’m temalı Milli Dayanışma Kampanyası akabinde birileri tarafından yürütülen karalama  propagandası ve bu sıkıntılı süreçte, özellikle de sanayi ve iş yerlerinin kapalı olduğu, açılmadığı bir dönemde,  devlet milletine para vereceği, yardım edeceği  yerde, devlet milletinden yardım istiyor, hatta biraz daha ileri gitmek ve hadlerini de aşmak  sureti ile devlet, milletinden dileniyor şeklinde paylaşım ve haberlere şahit olduk!. Peki, bu paylaşım ve haberleri nasıl okumamız gerekiyor?!  Bazı aklı evvel ve çok aydın, aklını ve ruhunu kiraya vermiş bir güruh ise neler neler diyor!  Oradan veya şuradan yardım talep edelim dediğiniz kurum, kapımızı yardım için çalmayan ülkelerden biri de Türkiye, diyor! Neden acaba?!

Efendim, oradan, buradan veya şuradan  neden borç veya yardım  talep etmiyor muşuz?!  Dedik ya aklı evvel! Veya aklı ve ruhu kiralık, diye! Talep ettiğiniz bu parayı veya yardımı, kara kaşımıza, bizleri de çok sevdikleri için  ve sadece Allah rızası için mi verecekler?!  Öyle mi sanıyoruz?! Yoksa Devlet ve Milletimizi uzunca bir dönem daha kontrol, yönetim ve denetim altına mı alsınlar! Ya da diğer yardım talep eden ülkelere koştukları ağır şartlar da olduğu gibi asil milletin öz malı olan ülkemizin yer altı kaynaklarına mı çöksünler! Asil milletin geleceğini,  biraz sıkıntı çekmemek ve bugün için sadece birazcık rahat edelim diye satalım,  diyorsunuz! Öyle mi?!

Çanakkale ve Kurtuluş Savaşında yediden yetmişe  bu asil millet cepheye neden koşmuştur?! Belli bir yaşın üzerindeki nineler ve çocuk yaştakiler dahi neden cepheye gitmiştir?! Elinde avucunda  neyi var, neyi yok ise her şeyini devletin kurtulması ve milletin birliği, istiklal ve istikbal uğrunda neden vermiştir?! Devlet, bugün, devletin bekası ve milletin birliği için asil milletin her bir ferdini cepheye çağırmak yerine, elinde, avucunda ve kasasındaki  fazlasından olanları da  devlet eli ile, sadece olmayan insanımız ile paylaşılmasını talep etmektedir!.

Devlet, 2002 tarihinden bugüne kat kat yığdıkları mal, mülk, şişkin banka hesaplarındaki para ve malikanelerine de dokunmadan sadece zekat, sadaka ve hayırlarına istemektedir! Peki, Devlet, çok mu şey istiyor?!  Tabii ki hayır!. Aksi halde, Sağlık çalışanları haricinde ki seksen milyonun her bir ferdi bu savaşı ve mücadeleyi  iliklerine kadar nasıl hissedecek?!. Elbette ki devlet olarak bu milletin her bir ferdinin çorbada birazcık dahi olsa tuzunun bulunması  doğru ve yerinde bir karar olduğunu, düşünüyorum!.

Sonsuz Kudret Sahibi Yüce Allah, paylaşmak ve infak hakkında, Kuranı Kerimde inanan Müslümanlara neler emrediyor!

Ey iman edenler, kazandıklarınızın iyi olanından ve sizin için yerden bitirdiklerimizden infak edin. Kendinizin göz yummadan alamayacağınız bayağı şeyleri vermeye kalkışmayın ve bilin ki, şüphesiz Allah, hiçbir şeye ihtiyacı olmayandır, övülmeye layık olandır!. ( Bakara – 267 )

Sevdiğiniz şeylerden infak edinceye kadar asla iyiliğe eremezsiniz. Her ne infak ederseniz, şüphesiz Allah onu bilir! ( Al-i İmran – 92 )

İman etmiş kullarıma söyle: Alış verişin ve dostluğun olmadığı o gün gelmezden evvel, dosdoğru namazı kılsınlar ve kendilerine rızk olarak verdiklerimizden gizli ve açık infak etsinler!. ( İbrahim – 31 )