Yeni bir Dünya Kurulurken; Türkiye Yüzyılı ya da TÜRK ASRI!.

Dünya; Küresel ve emperyalist olarak tanımladığımız güçler tarafından; varlık ve hegemonyal konumlarının sürdürülebilirliği ve yeniden bir paylaşım adına; kirli planlara sahne olmaktadır! Peki, neden?  

Küresel ve emperyalist güçler;  varlıklarını, ancak paylaşım ve sömürüye borçludur! Sömürü olmadan varlıklarını sürdüremezler!

Sömürü adına,  kirli plan ve hesaplar, önceden, hedef ülkelere atadıkları, taşeron işbirlikçi idareciler maharetiyle, kolay bir şekilde yürütülüyordu!

Son dönemde, hedef ülkelerde, vekalet ve vesayet terör örgütleri üzerinden, iç savaş ve kaos çıkarılmakta, mezkur ülkeler,  dış müdahaleye hazır bir konuma getirilmektedir!

Dış müdahaleyi;  dolaylı bir şekilde, küresel ve emperyalist güçlerin ulusal çıkarlarına matuf,  hedef ülkelere konmak şeklinde ifade edebiliriz!

Peki, bölgemizde, son yıllarda küresel sistemin kurmuş oldukları vekâlet örgütler üzerinden yürütülen, asimetrik savaş neden cereyan etmektedir?

Vekâlet savaşı; insanlık ve medeniyet adına nereye koyabiliriz? Küresel sistem; varlığının devamı adına;  milyonlarca insanın ölmesi ve diğer bölgelere göç etmesinin bir anlamı olmayacaktır! Var olmaları için sadece çıkarları vardır!

Vekâlet ve veraset savaşlarını,  Rusya – Ukrayna savaşı ile birlikte, sabotajlar üzerinden yürüyeceğine, şahit olabiliriz! Kilit ülkelerde kilit isimler!

Bir kuşak ve bir yol projesinin yürütücülüğünü,  hayata geçmesi için yol güzergâhında büyük yatırımlar yapan; 65 ülkenin dışında ki; küresel ve emperyalist güçler;  birlikte Kazan Kazan PROJEYİ;  varlıkları adına, bir tehdit olarak algılamaktadır!

Peki, bir yol ve bir kuşak projesinin ana güzergâhındaki ülkelerde meydana gelen, son dönemdeki darbe ve dış müdahaleler; neden ve nasıl olmaktadır?  Hedef ülkelerde ki; darbe ve dış müdahaleler sıradan olaylar mıdır?  Olamayacağına göre!

Yoksa tüm operasyonlar, yüz yıllık kirli plan ve hesap;  hegemonya varlıkları çerçevesinde yapılan girişimler midir? Başkaca ne olabilir ki?!

Hegemonya ve Varlık savaşını net bir şekilde tanımlayabilmek; olay ve olguları,  taraf ve gelişmeleri, sağlıklı bir şekilde okuma yapmamıza vesile olacaktır! 

Tarihi İpek yolu ve yeni bir yol –  bir kuşak projesinin ana güzergâhında ki ülkeler;  kazan – kazan ilkesi çerçevesinde, birlikte kalkınma projesinin tarafları;  blok ve birlik oluşturma girişimlerine sahne almaktadır!

Bir yol ve bir kuşak projesinin karşı tarafında kimler veya hangi küresel güçler bulunmaktadır? Birlikte kalkınma projesini, engelleme veya tamamen kontrol ve denetimlerine almaya çalışan, küresel veya emperyalist güçler kimlerdir? Peki, neden?

Peki, bir yol ve bir kuşak projesinin, ana güzergâhındaki; kilit ve merkez ülkesi Türkiye içinde ve çevresinde ki ülkelerde neler yaşanmaktadır? Hepsi sıradan ve spontane olaylar mıdır?

Türkiye ve bölge halkları, tarihin ve coğrafyanın yüklemiş olduğu sorumluk gereği,  bir ve beraber, hep birlikte hareket edebilirse; küresel ve emperyalist güçler; bu bölgede hiçbir operasyon yapamaz! Kendi çıkarları çerçevesinde ki; yeni bir sistemi, dengeyi ve düzeni, asla kuramaz!

Anladık mı, içeride ve bölgemizde meydana gelen tüm ekonomik ve terör saldırılarını? Hepsi, sıradan gelişmeler, öyle mi? Hiçbir DIŞ MÜDAHALE yok, öyle mi? İsteyen istediğine inanabilir; sonuçlarına katlanmak kayıt ve şartıyla! Bu operasyonların bir tarafı olabilirler mi?

Kadim Türk Devlet Aklı nezaretinde; Ankara kriterleri ve vizyonu çerçevesinde,  kurulan Birleşik Türk Devletleri Teşkilatı ve TÜRK ASRININ başlangıç hareketi; TÜRK veya Türkiye Yüzyılı belgesini,  bu zaviyeden değerlendirmek daha sağlıklı olacaktır!

Kuklacılar ve Kuklalar Her Yerde!

Dünyayı yöneten güçler; emperyalist hedefleri doğrultusunda, dünyanın her bir bölgesinde; kirli plan,  sinsi oyun ve uzun vadeli senaryolar hazırlar! Bölge insanları da bunları sadece izlemekle yetinir! 

Bölge liderleri veya halkları, küresel sinsi oyunun akışını ve yönünü değiştirecek, müdahale etmelerine, asla izin verilmez! Sadece izleyici locasında olmaları gerekir! Bölge insanlarının bir ve beraber hareket etmeleri de, senaryonun kurallarına aykırı bir durumdur!

Kirli senaryoyu ve sinsi oyunu planlayanlar açısından çok sinir bozucu bir durumdur! Aksi halde sinsi planlar, hedefine ulaşamaz! Kirli oyunu ve senaryoyu planlayan ve hazırlayanlar, bu duruma çok kızar ve o bölgede ortalığı toz duman götürür!  Aksi halde zaten var olmazlar!

Dünyayı yöneten veya sömüren güçler tarafından hazırlan plan ve duruma bütün dünya devletleri harfiyen uymak zorundadır! Uymayanlar bir şekilde cezalandırılır!  Ülkeleri işgal edilir! Kaynakları sömürülür! Vatandaşları yerlerinden ve yurtlarından edilir!  Dünya insanlığı da bu durumu bir film gibi sadece izler! Sıranın kendisine gelmesini bekler gibi!

Ülkemizde son yıllarda meydana gelen olay ve olgulara kabaca baktığımızda; Oyuncular, renkler, aktörler, zemin ve coğrafya farklı da olsa KUKLACILAR aynı,  sadece kuklalar değişiyor!

Özellikle bölgemizde, BEŞ KUKLACI DEVLET, kuklaları ve piyonları hep olmuştur! Olacaktır ve olmaya da, devam edecektir! Çünkü Türkiye ayağa kalkmaya başlar ise bölgede kuklalar ve kuklacılara meydan kalmayacaktır!   

Kuklacılar senaristtir;  Kuklacıların siyasi partilerde de beyin adamları vardır; senaryoya uygun adamlar seçilir ve ona göre devreye konulur!

Bölgesinde, kuklacılar tarafından planlanan bütün oyunlara ve kuklalara karşı; tarihin ve coğrafyanın yüklemiş olduğu sorumluluk gereği; yıllardan beri re-aktif durumdan,  pro-aktif hareket etmeye başlayan bir Türkiye durmaktadır!

Dünya beş ’ten büyüktür diyebilen bir Türkiye; emperyalist olarak bölge üzerinde hesabı olanları BEŞ KUKLACI Devleti ve işbirlikçileri rahatsız etmektedir!

Dünya beş ‘ten büyüktür diyebilen bir Türkiye; içeride ve dışarıdaki kuklacılar vasıtasıyla kaosa sürüklenmek istenmektedir!

Dünya beş ’ten büyüktür diyebilen bir Türkiye; bölgesinde emperyalist hareketlere izin vermemek adına, dostluk ve ticareti geliştirdiği, her bir ülkeye müdahale etmek için bütün yollar denenmektedir!

Dünya beş ’ten büyüktür diyebilen bir Türkiye; ülkesi ve bölgesinin sükûnet ve selameti adına, kadim kültür ve medeniyet kodlarına dönmemesi için bütün kanalları ve yolları kesilmek istenmektedir!

Türk Devleti; bölgesi ve liderleri ile daha güçlü bir seda ile  ‘Dünya beş ’ten büyüktür’ diyebilmek için bölgesindeki mazlum milletlerin umudu olduğunu unutmamalıdır!

Türk Devleti; Bölge halkları ile BİR ve BERABER olmak, kuklacıları ve kuklaları görmek ve bölgenin barış – huzur ve selameti adına, tarihin ve coğrafya aklının yüklemiş olduğu sorumluluk gereği, birlikte hareket etmek zorundadır! Aksi halde parça parça ederler!

Her Şey Türkiye ile Başlayacak!

Ülkemiz ve bölgemizde, 100 yıl önce yeni bir dönemin başladığının ilk göstergelerini,  31 Mart vakası ile birlikte gözlemliyoruz!  Aslında bunun ilk işaret fişeklerini de 1839 Islahat ve 1876 Tanzimat Fermanına kadar götürebiliriz!

31 Mart Vakası ile tahttan indirilen Osmanlı padişahı ve yönetim derdest edilmesine rağmen, Tanzimat Fermanı’nın hükümleri 1922 yılına kadar cari kalmıştır!

Devlet yönetim kademesinde, küresel ve emperyalist güçlerin nasıl adamları mevcut ise bunu da çözümlemek ihtimaller dışındadır!  Artık, ülkemizde yönetim vb. konularda bazı uygulamalar eskisi gibi devam etmeyecektir!

Ülke ve bölge halkları, bu gelişmeleri hiçbir zaman anlayamadık! Emperyalist güçler, Osmanlı’yı parçalayabilmek ve her bir parçasına da kendi kukla yönetimlerini yerleştirebilmeleri için bu vb. gelişmelerin,   olması gerekiyordu!

Aksi halde, ne Osmanlı’yı bölüp parçalayabilirler ve ne de yer altı – yerüstü kaynaklarını, ülkelerinin refahı adına taşıyabilirlerdi!  Engellerin ortadan kaldırılması,  varlıkları için gerek şarttır!  Bunun için de içerideki işbirlikçileri vasıtası ile çok büyük bir destek sağlamıştır! 

Daha önce kendi ülkelerinde, ülkenin öz kaynakları ile okutmuş olduğu,  ülkenin geleceği adına yurtdışında yetiştirdikleri, eğitim aldıkları ülkeler adına;  çalışmalara, ihanetlere ve işbirlikçiliğe başlamıştır!

Adamlar;  20. Yüzyılı anlamak isteyenlere tavsiyem; Türkiye’nin anahtar olduğunu düşünün ve Türkiye’yi inceleyin, diyor! Peki, neden?

Türkiye, 20. Yüzyıl’ın, yeni bir başlangıcın anahtarıdır!  Şimdi yeni bir döneme girdik; Bambaşka yeni bir döneme! Önümüzdeki 100 yılın anahtarı Türkiye’de olacak! Türkiye, 21. Yüzyıl’da dünyanın şekillenmesini sağlayacak; Her şey Türkiye ile başlayacak, diyor!

20. Yüzyılın anahtarı Türkiye’de olacak; Nasıl yani? Türkiye’nin kontrol ve denetimleri altına alınmasının işaretlerini mi veriyorlar? Ya da bizlerin gözden kaçırdığı ve analiz etmekte zorlandığımız neler olmaktadır?

Türkiye; Yeni bir Dünya düzeninde; Bölgesinin ve Dünyanın anahtar ülkesi olacağını ve iyi incelemek gerektiğini! Dünyanın süper gücü ve soğuk savaş sonrası dönemdeki bir gücün, bir emperyalist devlet, vurgu yapmaktadır!

Türkiye; iyi incelecek ve anahtar konumunda bulunuyorsa; ‘kendi haline bırakmaları’ da elbette ki mümkün değildir! Türkiye, sadece Türklere bırakılamayacak kadar çok önemli bir ülke, olduğunu vurgulamaktalar!

Türkiye ve bölge üzerindeki tüm taktik ve stratejileri bu plan çerçevesinde yürümektedir! Bu plana aykırı olan her düşünce, hareket, lider, bölge üzerinde hesabı olanların çıldırmasına yetip artmaktadır!

Dünya’nın anahtar ülkesi konumundaki Türkiye;  içerideki işbirlikçi ve taşeronları vasıtası ile emperyalist ülkelere, tamamen teslim edilmeye çalışılıyor! Bu plan ve taktikleri tutmayınca,  ülke ve bölge üzerinde hesabı olan tüm emperyalistler birbirlerine düşmektedir!

Dünyanın enerji deposu konumundaki Ortadoğu ve Avrasya’nın anahtar, köprü ve merkez ülkesi Türkiye’dir! Bölgedeki zenginliklere ulaşabilmenin tek yolu,  Türkiye’den geçtiğini çok iyi bilinmektedir!  

Küresel ve Emperyalist güçlerin ulusal çıkarlarının devamlılığı adına; Türkiye, ülkesi ve bölgesi ile bir ve beraber hareket etmemesi germektedir!

Türkiye’nin bölge halkları ile birlikte hareket etmesi;  tüm emperyalistlerin bu bölgeden arkalarına dahi bakmadan çekip  gitmesi demektir!

Öngörülemeyen Türk Devleti!

Küresel ve Emperyalist güçler ve içerideki taşeron işbirlikçileri; önceki yıllarda, sağ – sol kavgası bahanesi ile bölünmeye çalışılan Türkiye; bu gün, farklı etnik gruplar ya da terör örgütleri üzerinden aynı hedefler doğrultusunda, gelmeye devam ediyor!

Gelecekler! Fakat bu defa geldikleri gibi tek parça olarak gidemeyecekler! Artık eski TÜRK DEVLETİ yoktur! Türk Asrı ve medeniyeti başlıyor! Tüm dertleri  bunu engelleyebilmektir!

Türk Devleti;  ne zaman ki, Amerika özellikle de Avrupa Birliğinin şımarık çocuğu Fransa, tarafından öngörülemeyen ve yazılı olmayan kod dışına çıkmaya başlar; kaos ve karışıklıklar ile baş başa kalıyor! Neden acaba?  

Türk Devleti;  Avrupa ve Amerika ile arasında yazılı olmayan kod ne olabilir ki? Bu kodları kim veya kimler, ne zaman ve nasıl yazmıştır? Sonsuza kadar devam edecek midir? Silip atacağımız bir tarih gelmeyecek midir? Yoksa yırtıp atmanın vakti saati gelmiş ve geçiyor mudur?

Türk Devleti; Amerika ve AB arasında nasıl bir müttefiklik antlaşması olabilir ki? Benzer,  sorular ve sorular! Bu sorulara artık yeni nesil, açık ve şeffaf,  cevaplar bekliyor!

Türkiye kuruluşundan itibaren, yönetim kademesinde, küresel taşeron işbirlikçi EKOL temsilcileri, etkin olmuştur! Bu dönem ve devir, artık kapanmıştır!

Türk Devleti, Anadolu’yu; Türk ve İslam yurdu yapan, Selçuklu ve Horasan Temsilcileri tarafından yönetilecektir! Türk bir lider başkanlığında kamuda ki; restorasyon akabinde, yeni bir devir başlıyor!

Türkiye de; ne zaman ki; dışarıdan müdahaleler ve taşeron işbirlikçiler  yönetimde devreden çıkmaya başlar; içeride kaos ve kargaşanın da ardı arkası kesilmez hale geliyor! Peki, neden?

Anadolu evlatları, kanla elde etmiş oldukları bu asil vatan toprağında, artık taşeron ve işbirlikçi ekol temsilci müdahalelerine asla izin vermeyecektir!

Anadolu Evlatları;  ülkesi ve bölgesinde, VAR OLMAK ve YOK olmak meselesi vermektedir! Peki, müttefik bildiklerimiz maharetiyle, çevremiz neden kuşatılmaktadır?

Ülke ve bölgemizde dönen kirli dolaplar ve kavgaların tek sebebi budur! Gelmeye devam ettikleri, gerekçeler ve parametreleri, çok değişik olsa da!

Türkiye Cumhuriyeti. Devleti Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan; Afrika’ya bakmadan ve Güney Amerika’yı incelemeden Batı uygarlığı gerçekten anlaşılamaz!

Batı başkentlerinin şık kaldırımlarına hayran kalanlar, o kaldırım taşlarının altındaki milyonlarca Afrikalı ve Güney Amerikalının; teri, kanı, canı, emeği olduğunu bilmek zorundadır!

Parçalanmış aileler, yerlerinden sürülmüş kabileler, dokusu tahrip edilmiş çevre ve sömürülen kaynaklar, beyaz adamın, bu bölgelerdeki utanç vesikalarıdır!

Türk Devleti;  bu ülkelere giderken tertemiz bir sicille gidiyor!  Dünyanın her yerinde, her topluma tarihin ve kültürümüzün bize işaret ettiği şekilde, karşılıklı saygı ve dayanışma temelinde, herkesin kazandığı ilişkilerin kurulabileceğini gösteriyor!

Biz siyaha sarılırken, Acaba ne derler, demiyoruz! Sadece Allah için seviyoruz! Farkımız bu,  vurgusunu, daha önceki bir konuşmalarında, yapmıştır!

Avrupa;  dünyanın her bir bölgesinde; iki asırdır devam ettirdikleri;  sömürüden kaynaklı, rahat yaşamanın bedelini, ÖDEME vakti saati gelmiştir! Hayat, Men dakka dukka üzerine kurulmuştur! Eden ettiğini mutlaka yaşayacaktır!

Avrupa; Afrikalı ve Güney Amerikanlının;  teri, kanı, gözyaşı, canı ve emeği üzerine bina etikleri BUZDAN kaleleri, bir bir yıkılacaktır!

Avrupa, neden çok bağırıyormuş! Avrupa, neden çok tepiniyormuş! Anladık mı, şimdi! Eskilerin ifadesi ile eden bulacaktır! Dünyanın kuralı ve düzeni böyle!

FİLLER Tepişirken!

Orta Doğu, Asya ve Kuzey Afrika bölgesinde, 100 yıl önce küresel güçler tarafından başlatılan paylaşım;  bugün de,  emperyalist ve hegemonyal varlıkları noktasında, kavgaya sebebiyet vermektedir! Neden acaba? Sömürü olmadan yaşayamazlar!

Bölüşüm, paylaşım ve sömürü adına kavgaya tutuştular! Bölgedeki sömürülerinin devam edebilmesi için tüm etnik ve dini dinamikleri harekete geçirmeleri gerekmektedir!

Bölgede hizmetçileri binlerce taşeron ve işbirlikçi çok kolay bir şekilde bulunabildiği ve var olabilmeleri için mezkûr etnik ve dini parçalanmışlık yetip artmaktadır!

Küresel güçler; 100 yıl önce, Osmanlı İmparatorluğunun nüfuz ve etki alanı 24 milyon kilometrekarelik,  gönül coğrafyası kara parçasında ki;  yer altı ve yer üstü kaynakları,  nasıl paylaşılacağı ile kendi aralarında karar kılmışlar!

Çarlık Sovyetler Birliği dağılması akabinde,  paylaşım anlaşmasından dünya halkları ancak haberdar olmuştur!

Osmanlı imparatorluğu parçalanmadan,  kendi aralarında anlaşan güçler; hangi bölgelere kimin egemen olacağı ve nasıl paylaşılacağını da anlaşma maddelerinde bulunmaktadır!

Parçalanan koca imparatorluğun her bir parçasına kondurdukları devletçiklerin başına,  bir sömürge valisi olabilmek için yapılıyor, tüm hainlik ve işbirlikçileri!

Peki, günümüze geldiğimizde, dünyanın zengin yer altı ve üstü kaynaklarına sahip bölgemizde; paylaşım, parçalama ve yeniden dizayn noktasında neler yaşanmaktadır? 

Bölgemizde; yüz yıl sonra yeniden, vekâlet üzerinden bölüşüm ve paylaşım savaşı, devam etmektedir!  Küresel güçler veya fillerin her birinin trilyon dolarlarla ifade edilen mali açıkları bulunmaktadır! Üretim ile bu açıkları kapatmaları mümkün görünmemektedir! Mutlaka SÖMÜRÜ olması gerekir!

Küresel güçler, varlıklarının devamı için bölgemizde olmak ve bölgenin zengin yer altı kaynaklarını,  işbirlikçi taşeronlar maharetiyle, ülkelerine taşımaları gerekmektedir!

Bölgemizde filler tepişirken, tüm bölge halkları ölmekte, yok olmakta ve ezilmektedir! Kimin umurunda;  Filler tepiniyor ve tepişiyor! Ezilen çimler kimin umurundadır!

Dünyanın gelmiş geçmiş en büyük stratejistleri; Türkiye,  bölgesinde   ( Irak, İran, Suriye, Mısır veya Rusya ) herhangi bir devlet ile hiçbir şekilde bir araya gelmemeli ve bölgenin gelişimi adına da birlikte politika üretmemeli, diyor! Neden acaba? Mezkûr ülkelerden Rusya haricindekilerinin durumu malumdur!

Söz dinleyen, kontrol edilebilir ve yönetilebilir bir devletçik durumuna getirebilmek için, yapacaklar tüm saldırılarını! Yedi bölgeden gelecekler! Gelecekler ve geldikleri gibi de arkalarına dahi bakmadan gidecekler!

Türkiye Cumhuriyeti Devleti; Ankara vizyonu ve kriterleri çerçevesinde;  milli ve bağımsız politikalar izlemeye ve strateji geliştirmeye; komşu ülkelerle,  bölgenin barışı – huzuru ve selameti adına bir araya gelmektedir! Çünkü tarihin yüklediği sorumluluk ve coğrafya aklı, bunu gerektirmektedir!  

Bölgemizde; tepişen – tepinen filler zaviyesinden, dananın kuyruğunun koptuğu yer burasıdır! 

Bölgemizde; fillerin tepişmesi;  çıkarlar uğruna; füze değil,  nükleer bomba ve atom bombası dahi fırlatırlar!  Peki,  Filler bölgemizde neden tepişiyor? Ne zamana kadar tepişecekler?

Çıkarları uğruna; BÖLME, PARÇALAMA, YÖNETME, SÖMÜRÜ, PAYLAŞIM ve YUTMA noktasında anlaşamadıkları için olabilir mi?

100 yıllardır olduğu gibi Hala Oyun ve Oynaştasın! FATİH’İN İstanbul’u FETHETTİĞİ;  YAŞ, AKIL FERASET, BASİRET, İDRAK ve ŞUURDA olman gerektiğini,  unuttun ve unutturdular! UYAN artık! Ayağa KALK artık!

Devlet Adamı Kimdir?

Şeyh Edebali; Altı Yüz yıl, İnsanı Yaşat ki, Devlet Yaşasın, ilkeleri çerçevesinde ki; Osmanlı Devletinin kurucusu Osman Beye, nasihatlerinde şöyle ifade buyurmaktadır!

Ey Oğul!   Şunu da unutma! İNSANI YAŞAT ki; DEVLET YAŞASIN!  Zümrüt-ü Anka’nı iyi seç ki, Kaf Dağı sana yakın olsun! Peki, Zümrüd-ü Anka ve Kaf Dağı, neresidir?

Siyaset meydanlarda yapılır! Siyaset adamı ve özelliklede siyasi parti başkanı,  karizmatik ve liderlik özellikleri olmalıdır! Siyaset adamı, seçimi kazandıktan sonra siyasetçi kimliğini bir kenara bırakmalı ve artık devlet adamı olmalıdır!

Devlet dediğimiz kurumda, birlik ve beraberlik adına,  süreklilik esastır! Devletin bekası adına, değişmez kurallar bütünü vardır! Her siyasi parti veya siyasetçiye göre, devletin değişmez ve değiştirilemez politika ve kurallarında, esneklik olamaz!

Siyasetçi, devletin bekası ve milletin birliği adına, belirli politika ve kurallara uymak zorundadır! Uymadığı durumlarda, neler olduğunu tarihin tozlu raflarından okuyabiliriz!

Devlet ve millete hizmet etmesi için göreve başlayan; amir, müdür ve daha sayamadığımız devletin tüm memurları;  onun, bunun, şunun adamı veya şu siyasetçinin yakını ve kontrolünde gibi ifadelere şahit olmaktayız! Neden acaba?

Devletin amiri veya müdürü, savcısı ve hâkimi,  neden birisi veya birilerinin yakını veya adamı olmak zorundadır? Yoksa bu kişilerin maaşını ifade edildiği gibi adamı oldukları beyler mi ödemektedir?

Devletin memuru, kimsenin adamı olmak zorunda değildir! Devletin amiri de memuru da devlet ve millet için çalışmak ve hizmet etmek zorundadır! Devletin memuru, kişi ya da belirli zümrelere hizmet etmesi için atanmamıştır! Devletin amiri de memuru da; Milletin ödediği vergiler ile maaşını aldığını unutmamalıdır!

Son dönemde, medyaya yansıyan haber ve olgular çerçevesinde, devlet kademesi ve bürokraside en büyük eksiklik; DEVLET ADAMI kıtlığı olduğu ayan beyan görülmektedir!

Kaht-ı rical; ehliyet ve liyakat sahibi,  yetişmiş ve eğitimli insan kıtlığı, demektir! Ancak deyimin birebir Türkçe karşılığı böyle olsa da, devlet yönetiminde; ehliyet ve liyakat isteyen alanlarda; kültür, bilgi ve birikimiyle yetişmiş, kalifiye insanın bulunamaması, durumunu anlatır!

Peki, DEVLET ADAMI veya KAHT-I RİCAL kimdir, neleri yapar ve neleri de yapmamalıdır? Devlet Adamını, neredeyse mumla arar olduk!

Devlet Adamı; siyasetten geldiği gömleğini çıkaran, devlet gömleğini giyen ve onun kurallarına uyandır!

Devlet Adamı; görevine başlarken ettiği yemine sadık kalandır!

Devlet Adamı; yasalara ve yargıya saygılı olandır!

Devlet Adamı; devlet ve milleti yaşatmak için vardır!

Devlet Adamı; devletten beslenen, semiren ve yaşayan değildir!

Devlet Adamı; bir zümre veya gruba değil, sadece vatandaşa hizmet eder!

Devlet Adamı; siyasi yandaş ve nepotizme hizmet etmez!

Devlet Adamı; devletin memurunu sadece ehliyet ve liyakate göre atar, yandaş ve sadakate göre değil!

Devlet Adamı; hak ve adalete dayanır,  devletin tüm kanun ve kurallarına biat eder!

Devlet Adamı; adaletin olmadığı yerde zulmün olacağını ve zulüm ile de abad olunmayacağını bilmelidir!

Devlet Adamı; ilim, bilim, evrensel değerler ve devletin kuralları ile konuşur!

Devlet Adamı; vicdana hitap eder, cüzdan ve dünyalık kişisel çıkarlar ile iştigal etmez!

Devlet Adamı; kendini,  devlet ve milletin hizmetine adar!

Devlet Adamı; yaptığı işlerden kaynaklı,  vatandaştan itaat ve minnet beklemez!

Türk Devleti Olmadan, bir DÜZEN, Kurulamaz!

Küresel ve emperyalist güçler, çıkarları çerçevesinde, yüz yıl önce cetvelle çizdikleri sınırlar ve kurdukları düzen çatırdamaktadır!

Mekânın sahibi olmadan, bu bölgelerde, yeni bir DÜZEN ve SİSTEM asla kurulamaz!

Balkanlar, Kafkasya, Orta Doğu, Afrika ve Asya bölgelerinin abisi, hamisi ve sahibi de Türk Devleti ve Türk Milletidir! Her ne kadar ifade etmekte çekinseler de!

Birinci ve İkinci dünya savaşlarının çıkması için her yolu deneyen ve bu savaşlardaki taraflara, hem borç para veren ve hem de silah satın almalarını sağlayan küresel finans güçleri,  servetlerine servet eklemiştir!

Kurdukları düzende, her türlü kazanıyorlar! Yıkıyor kazanıyorlar! Yıktıktan sonra inşa ederken bir kez daha kazanç elde ediyorlar!

Sistem kandan besleniyor! Başkaca bildikleri bir şey yok! Medeniyet olarak ifade buyurdukları düzen budur!

Demokrasi ve özgürlük getirmek istedikleri ülkelerin haline bakmak kâfi olacaktır!

11 Eylül 2001 tarihinden itibaren Dünya ve özellikle de bölgemiz üzerinden yeni bir dizayn ve sistem kurulması yönünde çalışmalar yürütülmektedir!  Artık eski düzen yürütülemiyor!

Akabinde ki Arap Baharı da işin sosu ya da tuzu biberi olmuştur! Yenidünya düzeni ve sistematiği, Suriye’de tıkanmış ve kör düğüme dönüşmüştür!

Arap Baharı, Orta- Doğu Baharı ve Türk Baharı ile ülke ve bölgeleri,  ulusal çıkarlarına matuf,  dizayn etmeye çalışanlar,  kendi BAHARLARI ya da KIŞLARI ile baş başa kaldılar!

Eskiler ne güzel ifade buyurmuş! Men, dakka dukka! NE EKERSEN ONU BİÇERSİN! İki yüz yıldır; SÖMÜRÜ – YIKIM – KAN ve GÖZYAŞI ekenler, aynı KAN ve GÖZYAŞINDA BOĞULMAYA mahkûm olacaktır! Dünyanın düzeni böyle!

Türk Devlet Aklı denetiminde, milli ve bağımsız politikalar sergileyen Türkiye Cumhuriyeti Devletine, gözdağı vermek ve önceden olduğu gibi söz dinler, bir konuma gelmesini için bölgemizde kurdukları, vekâlet ordularını da hatırlatmak isterim!

Watson Enstitüsü ile Brown Üniversitesi’nin ortak çalışmasına göre, Amerika Birleşik Devletleri 11 Eylül 2001 yılından bu yana; bölgemizdeki ulusal çıkarları uğruna, kurmuş oldukları vekâlet ve vesayet ordularına harcadıkları parayı resmi yoldan ifşa ediyor!

İkinci Dünya savaşının galip tarafı ve yarım yüz yıl dünyamızı yöneten güçler; Türk Devleti olmadan;  Orta Doğu, Asya, Afrika ve Avrasya’da bir adım atamayacaklarını geç de olsa idrak ettiler!

Yenidünya düzeni ve uluslararası sistem, çoklu denge paradigmasına doğru ilerlemektedir! Yeni çoklu dengenin de sıklet ve merkez ülkesi, Türk Devletidir!

Yirmi dört milyon kilometre karelik gönül coğrafyasına hâkim Türk Devleti ve Türk Devlet Aklı olmadan hareket edemezler!

Sadece milyonlarca insanın ölümüne, ülkelerin tarumar edilmesine ve KAN – GÖZYAŞI – YIKIM ve SÖMÜRÜ ile elde ettikleri,  bol rakamları harcamak zorunda kalırlar!

Yüz yıl önce, İNŞA ettikleri SİSTEM ve DÜZEN, TÜRKLER ve TÜRLERİN nüfuz alanı bölgeler, parçalanmak sureti ile kurulmuştur!

Hem Dünya insanlık tarihinden TÜRKLERİ çıkarırsanız, TARİH diye bir şey kalmaz diyecekler!

Hem de TÜRKLER olmadan, yeni bir DÜZEN inşa etmeye çalışacaklar, öyle mi?

TÜRK, Dünyanın asli unsurudur! Dünya kara parçası üzerinde, TÜRKÜN olmadığı ve hüküm sürmediği bir kara parçasını gösteremezler!

Türk, bir ırk yaklaşımı asla değildir! Türk; Adalet dağıtan, Hakikat temsilcisi ve Mazlum milletlerin de hamisi demektir! Türk, insanlık adına, ihya ve dirilişin öncüsü ve temsilcisidir!