Kontrol Dışı Dünya ve Türk Devlet Aklı -2-

Yazar, Kontrol dışı dünya tanımlamasını çok ağır bir başlık olarak ortaya atmıştır! Dünyanın küresel güçler veya  büyük devletler tarafından kontrol ve denetim altında tutulmasını hedeflemektedir!. Büyük devletler  ve küresel  güçler,  mutlak kontrol peşinde koşarken, diğer güçler de bu sistemin içinde kendi çapları ve ulusal çıkarları çerçevesinde yer alabilmek için mücadele etmektedir!. Neden acaba?! Bugün yaşadıklarımıza ne kadar da benziyor!

Avusturya ve İsveç gibi devletçikler, Türk Devleti, Suriye ve Akdeniz’de ne işi var, diyormuş!. Bak sen?! Peki, kim adına bu efelenmeler! Eski Türk Devletini karşılarında bekleştikleri için Dış İşleri Bakanımızın verdiği cevap tabii ki zorlarına gidecektir!. Avusturya ve İsveç’in Akdeniz ve Libya’da sınırları, var da biz mi bilmiyoruz! Ya da, Dünya haritası mı değişti de haberimiz yoktur?! Dünyada ki tüm işlerde bir rekabetin olduğunu ya da ulusal çıkarların her daim ön planda olduğunu,  görmek gerekir!

Uluslar arası ilişkiler düzeni büyük ve küçük devletlerarasında bir oyun olduğunu ve ulusal çıkarlar doğrultusunda kazanmak isteyen küresel güçler ve büyük devletler, kontrol mekanizmaları ile mutlak  sonuç peşinde koşmaktadır!.  Dünyanın her bir bölgesindeki kaos ve karışıklığın arka planına bakmak, nasıl bir oyun oynandığını anlamak için  yeterli olacaktır!.

Devletlerin açık örgütleri ve gizli örgütleri, yer altı ve yerüstü sivil, siyasi ve ekonomik güç merkezleri bu oyunun içinde yer alarak sonuca varmaya çalışır!  Tam da günümüzde olduğu gibi!.. Böyle bir oyun oynandığını, büyük devletler ya da küresel güçler, açık ve gizli potansiyelin tamamını kullanarak dünyayı bütünü ile denetim veya kontrol altına almak için  çalışmakta olduğunu da idrak etmek gerekir!.  Yoksa bir virüs bahanesi ile dünya bu kadar sıkıntıyı neden çekmektedir?! Ya da bir virüs ile sosyal, siyasi, ekonomik  ve kültürel değişim nasıl olacaktır?!

Küresel liderlik yarışında rakiplerini geride bırakarak süper güç konumuna geçebilmeyi başarmış olan ABD,  soğuk savaş sonrasında bu  konumu daha da güçlendirerek sürdürme eğilimli olduğu açıklık kazanmıştır!. Soğuk savaş döneminde  kullanılan komünizm korkusu, yeni dönemde sahneden çekildiği için dini, mezhebi, sosyal, siyasal, kültürel ve etnik kimlik benzeri terör ve sıcak çatışma yöntemleri, dünya halklarının önüne konulmaya çalışılmaktadır!. Neden acaba?!

Soğuk Savaş döneminde, kutupların askeri örgütleri ile dünyada bir denge ve güvenlik de sağlanabiliyordu! Bu denge ortadan kalktığı için, güvenlik örgütü olduğunu ileri süren askeri örgütler, çıkarları uğruna üçüncü dünya ülkelerini işgal ederek, milyonlarca insanın ölümü ya da ülke zenginliklerinin yağma edilmesine yol açarak insanlık açısından ciddi bir güvensizlik ortamı oluşturmaktadır!. Mazlum milletlerin Adalet dağıtan ve Hakikat ehli Türkleri neden bekleştiğini şimdi  anladık mı?!

Özellikle son yıllarda ki vekalet savaşları ve işgaller, emperyalistlerin dünyayı yeniden kontrol altına alma girişimlerinin bariz örnekleri olarak öne çıkmaktadır!. Dünyayı yeniden kontrol peşinde koşanlar, insanlığın geleceğini tehlikeye sürüklediğine de şahit olmaktayız!. Dünyayı yeniden kontrol altına almaktan ziyade, dünya insanlığını  kurtarmakta olduğun, barış ve huzur gelecek diyenlerin, saldırı ve işgallerinden tüm dünya insanlığını da artık kurtarmak gerekir!.

Dünyanın tam anlamı ile kontrol edilebilmesi ve her türlü tehditten uzak güvenlikli bir ortama kavuşturulabilmesi için yeni bir uluslar arası örgütlenme modeline gereksinim bulunmaktadır!. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın her daim ifade buyurduğu; Dünya, Beş’ten büyüktür vurguları, dünya insanlığının barışı, huzuru ve istikrarı adına  artık  hayata geçmek zorundadır!. Birleşmiş Milletlerin yetersiz kaldığı,  emperyalist devletler ve küresel güçlerin  uluslararası kuruluşun kararlarını dinlemediği bir ortamda, dünya ve dünya insanlığının güvenliği için yeni bir uluslararası kuruluşa ihtiyaç  vardır!.

Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda ki konuşmasında;   Hazreti Mevlana; Adaleti, hakları ve ödevleri gerektiği gibi paylaştırarak herkese hakkını vermek, olarak ifade ettiğini ve bugün dünyada, ne hakların, ne de sorumlulukların gerektiği gibi paylaşıldığının ortada olduğunu! Adaletsizlik istikrarsızlığı, güç mücadelelerini krizleri ve israfı beraberinde getirmektedir!. Herkes için özgürlük, herkes için barış, herkes için refah, herkes için adalet, herkes için huzurlu ve güvenli bir gelecek, ifade ve vurgularının, yeni dünya sistematiği ve yeni dünya dengesi zaviyesinden;  kaos, kan, gözyaşı, yıkım, yağma  ve istikrarsızlıklarla dolu kontrol altında ki dünya heveslilerine, Adalet dağıtan, Hakikat  ehli ve Mazlum milletlerin de hamisi, Kadim Türk Devlet Aklı, Türk Devlet  geleneği ve Türk Devleti ebed müddet devam ülküsü çerçevesinde bir cevap olduğunu düşünüyorum!.

Türk Devlet Aklı ve Kontrol Dışı Dünya -1-

25 Aralık 1991 tarihinde, Sovyetler Birliği Devlet Başkanı Mihail Gorbaçov’un istifa etmesinin ardından, Sovyetler Birliğini teşkil eden Cumhuriyetlerin bağımsızlığını kazanmaları ve Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliğinin dağılması üzerine, Amerika Birleşik Devletleri Başkanlık Danışmanı Zbignew Brzezinsky, bundan sonra ki aşamada, dünyanın artık kontrol altına alınmasının imkansızlığını, Kontrol Dışı Dünya kitabında, gündeme getirmiştir! Yazar mezkur  kitabında, Dünyanın denetim ve kontrollerinden nasıl ve neden çıkmakta olduğunun  kaygılarını ve gerekçelerini konu edinmektedir!.  Neden acaba?!.

Yazar, Soğuk Savaş sonrası; yıllarca komünizm baskısı altında yaşamak zorunda kalan dünya ülkelerinin, özgür bir ortam arayışı içine girerken, dünyanın kontrol edilmesinin mümkün olamayacağını!. Soğuk savaş sonrası yeni dönemde geçmişte tarihin tozlu raflarında ki sıcak çatışma konuları, yeniden insanlığın önüne büyük bir şekilde  geleceğini vurguluyor!. Soğuk savaşın sona erdirilmesi ile sıcak olaylarla geçecek yeni bir döneme sürüklendiğini de ifade ediyor! 2001 tarihinde ki İkiz Kule saldırıları ve akabinde bölgemizde başlayan işgal girişimleri, Arap Baharı ile başlayan ve sınırlarımızda ki asimetrik ve vekalet orduları üzerinden kukla devletçik kurma operasyonlarına,  sıcak gelişmeler olarak,   kabaca bakmak kafi olacaktır!.

Sosyalist bloğun çöküşünden sonra geçen çeyrek yüzyıllık sürede, dünya kontrol edilemez bir duruma gelmiştir!. Neden?! Soğuk Savaş sonrası, Sovyetler Birliğinin dağılması ve iki Almanya’nın birleşmesi akabinde, ABD ve Rusya merkezi kutuplar olmadığı için kutup içindeki her devlet dünya haritası üzerinde yerini bağımsız şekilde belirleyerek, sahip olduğu jeopolitik konumundan kaynaklı, normal bir şekilde,  ulusal çıkarları doğrultusunda hareket etmeye başlaşmıştır!. Bu durum elbette ki birilerinin canını sıkmaktadır!.

Burada Türk Devletini özellikle zikretmek ve dikkate almak gerekir!. Yirmi dört milyon kilometrekarelik, devlet, tarih, sosyal, kültür aklı ve gönül coğrafyasında, mazlum  milletler adına, barış, huzur ve istikrar için çalışmalara başlamıştır!. Her seçiş bir vazgeçiş olduğuna göre!. Türk Devleti, Türk Devlet Aklı ve Kadim Devlet geleneği çerçevesinde, yerli, milli ve bağımsız politikalar seçmeye ve sergilemeye başlamıştır!. Aksi halde neyi seçeceğimiz veya içerideki işbirlikçi ekol temsilcileri  tarafından nelerin seçilmesi gerektiği de  karşımızda ayan beyan durmaktadır!.

Soğuk Savaş döneminde, devletlerin üzerinde ki kutup baskısı kalkınca, en küçüğünden  en büyüklerine kadar, bütün devletler geleceğe dönük olarak kendi bağımsız geleceklerini aramaya başlamıştır!. Soğuk Savaş benzeri yeni bir dünya düzeni ve denge de kurulamadığı için eski kutup başı ülkeler tabii ki bu gelişme ve durumdan çok rahatsız olmaktadır!. Türk Devletinin, Kadim Türk Devlet Aklı nezaretinde ki; Turan Birliği ve Kızıl Elma Ülküsü, Türk Keneşi ve Türk Konseyi girişimleri ve Türkiye Eksenini bir kenara not edelim!.

İnsanlık tarihi, korku ve baskı düzenlerinin geçiciliğini, insanlık ve devletlerin de  bağımsızlık yönünde zincirleri kırma doğrultusunda özgürlükçü arayışlara girmiştir!. Soğuk Savaş döneminde ki kutup devletler ve yardakçı  devletçikler, böyle bir durumdan tabii ki çok sıkıntı çekmekte ve rahatsızlık duymaktadır!.  Varlıkları ve yaşamaları da böyle duruma bağlı olduğu için olabilir mi?! Bugün, Akdeniz, Libya, Suriye, Kafkaslar ve Balkanlar konusunda, Türk Devletine yönelik, küresel ve emperyalist güçler ve yardakçılarından akla ziyan hezeyan açıklamalara kabaca bakmak, kontrol dışı dünya veya Türkiye çerçevesinde, olayları anlamak ve yorumlamak zaviyesinden kafi olacaktır!.  

İki kutuplu dünya düzeni, sosyalist sistemin çöküşü üzerine, Amerika Birleşik Devletlerinin tek hegemonya güç olarak yoluna devam etmeye çalıştığına ve iki kutuplu dünyadan tek kutuplu dünya düzenine geçişin dünya devletlerine dayatıldığı bir dönemi yaşadık! Bugün için de yeni bir dünya düzen, yeni bir  sistem ve yeni bir denge de kurulamadığı için sorunlar ve kaos  her gün büyümektedir!.  

ABD küresel bir güç haline geldikten sonra, her alanda güçlü kontrol mekanizmalarını oluşturmaya yönelmiştir!. Büyük devletler arasındaki geçmişten gelen çekişme ve çatışmaların öne çıkmaları, ABD’nin istediği küresel hegemonya düzenini oluşturmak ve kontrol mekanizmalarını sürdürebilmekte zorluk çekmektedir! Bugün için yenidünya sistematiği ve düzeni, çok kutuplu olmak zorundadır!. Tek veya iki kutuplu bir dünya sürdürülemez!. Çok kutuplu yeni dünya sistematiğinin de, sıklet ve denge ülkesi Türkiyedir!. Türk Devleti olmadan yeni dünya düzeni, yeni dünya dengesi ve sistematiği kurulamaz ve devam ettirilemez!.

Devlet Aklı ve Fatih Sondaj Gemisi!..

Türk Devleti, geçtiğimiz aylarda, Karadeniz Ereğli’si açıklarında, Üç sondaj ve iki sismik araştırma Türk gemileri yerli ve milli imkanlar ile çalışmalarına başlamıştır!. Karadeniz Ereğli’si açıklarında ki araştırma  bölgesi; TUNA BLOĞU olarak ifade edilirken; Batı Karadeniz’de, Türkiye,  Romanya ve Bulgaristan’ın Münhasır Ekonomik Bölgelerinin oluşturduğu alandır!. Birileri, Yerli, Milli  ve Bağımsız olmaktan mı dem vuruyordu!.

Karadeniz Tuna bölgesinde, Ağustos ayında tespit edilen ve kamuoyuna açıklanan, 320 milyar metreküp doğal gaz keşfinden sonra, bugünlerde yeni keşiflerin  olduğu, araştırma ve sondaj çalışmalarının halen devam ettiği  ve yakın bir tarihte tespit edilen keşiflerin kamuoyu  ile paylaşılması  beklenmektedir!.  Karadeniz Ereğli’si açıklarında ki  TUNA BLOĞU bölgesi ve diğer bölgelerde ki sismik araştırma ve sondaj çalışmalarına  devam eden, yerli ve milli,  Fatih Sondaj gemisini betimlemeye  çalışalım!.

Fatih Sondaj Gemisi, Sekiz katlı altıncı nesil teknolojiye sahip dünyanın ilk beş gemisinden biridir!. 12 bin metre derinlikte arama yapabiliyor!. İki yüzden fazla personelin çalıştığı gemide; lokantadan, yemekhaneye, hastaneden sinemaya her türlü yaşam alanı bulunmaktadır!. Yeni  Nesil teknolojiye sahip dünyanın ilk beş  gemisi içinde yer alan Türkiye’nin ilk yerli sondaj gemisi FATİH,  Kadim Türk Devlet Aklının anlamlı bir planlaması ile 15 Temmuz hain FETÖ darbe ve işgal girişiminin engellenmesinin  dördüncü yıl dönümünde Karadeniz açıklarında  sondaj yapmaya başlamıştır!.  Neden acaba?! 15 Temmuz  sondaj ve araştırma  için neden seçilmiştir?! Deniz Kuvvetlerinde yıllarca engel çıkaran, küresel güçler ve yerel işbirlikçilerine,  Türk Devlet Aklı, Osmanlı tokadı babında mesaj mı vermektedir?! Neden olmasın?!

Fatih Sondaj Gemisi, 229 metre uzunluğunda ve 36 metre genişliğinde ve sondaj kulesinin deniz yüzeyinden yüksekliği 103 metredir!. Çift kule sistemi sayesinde sondaja devam ederken aynı anda muhafaza borularını indirilebiliyor!. Çift kule sistemi operasyon süresinin kısalmasını sağlıyor!.  Dinamik pozisyonlama sistemi sayesinde altı metre dalga boyuna ve 90 km / saat rüzgâr hızına kadar pozisyonunu koruyor!. Toplam 45 bin kW gücünde sekiz jeneratörle bir ilçenin günlük elektriğini üretebiliyor!.

Fatih Sondaj Gemisi, Sıfır atık sistemleri sayesinde kuyudan gelen sondaj kesintilerini denizde atık oluşturmadan karaya taşıyabiliyor!. Çevre dostu gemi sınıfında ve sondaj sırasında kuyudan gelebilecek ani gaz çıkışlarını kontrol altına alabilen, yedi farklı emniyet vanasından oluşan kontrol sistemi bulunuyor!. Sondaj Kontrol Kabini’nde ana ve yardımcı kuleler ile sondaj faaliyetleri yapılıyor!. Kuyu başı emniyet sisteminin kontrol edilmesine de imkân sağlanıyor!.

Fatih Sondaj Gemisi, Wireline Unit cihazı ile kuyudaki gözeneklilik, geçirgenlik ve hidrokarbon potansiyeli tespit edebiliyor!. Sondaj sırasında cihaz ile kuyu logu alınarak bir nevi kuyunun röntgeni çekiliyor!. Gemide biri ithal biri yerli üretim iki adet uzaktan kumandalı su altı robotu bulunuyor!. Deniz tabanında yapılan kontroller, yeraltının çekilen röntgen ve MR’ları bilgisayar üssünü andıran operasyon odasında inceleniyor!. Kuyu açmak için kullanılan yirmi iki metre uzunluğundaki borular vinçlerle orta bölümde yer alan havuzdan denizin dibine doğru monte ediliyor!.

Fatih Sondaj Gemisinde yerlileştirme çalışmaları hızla devam ediyor!. Gemi kaptanı  ve Sondaj Operasyon Yöneticileri  Türk personel görev yapıyor!. Güney Kore’de 2011 yılında  inşa edilen FATİH Sondaj Gemisi, 2017 tarihinde Türk Devleti tarafından satın alınmıştır!. Sondaj ekipmanları, kuyu kontrol sistemleri, dinamik pozisyonlama sistemleri, gemi iticileri ve gemi jeneratörlerine varıncaya kadar tüm teknik aksamı yenilenen FATİH  Sondaj Gemisi, yenilenme sürecinden sonra Türkiye’nin yerli ve milli  ilk sondaj gemisi olmuştur!.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan; Ülkemizin menfaatlerini sadece 780 bin kilometre kare vatan toprağında değil, üç tarafımızda çevrili olan Mavi Vatan hattında da gözetiyor ve koruyoruz, ifade ve vurgularının, Türk Devlet Aklı nezaretinde ki Türkiye Cumhuriyeti Devletinin,  kurulmakta olan yenidünya düzeni zaviyesinden yerli ve milli imkanlarla; İstikbal,  İstiklal,  Beka, Varlık ve Türk Devleti ebed müddet devam ülküsü çerçevesinde,  çok manidar ve dikkate değer olduğunu düşünüyorum!.

Türk Devleti ve Türkiye Ekseni!..

Türk sosyal yapısında aile, yani toplumun çekirdeği, saygı ve sevgi gibi kavramlarla birbirine bağlı ve güçlü kalmıştır!. Aile de töre hâkimdir!.  Sistemin en güçlü yanı ailedir!. Son dönemlerde aile yapımıza yönelik saldırı ve tehditleri de bir kenara not edelim!. Tarihte kurulmuş her Türk devleti dağılma sürecinde aileye yani çekirdeğe kadar sürekli bölünmüş fakat bu bölünme çekirdekte durmuştur!. Her yeni Türk devleti kurulurken aileler birleşerek sülaleleri, sülaleler birleşerek boyları ve  boylar da birleştiğinde yeni bir Türk devletini oluşturmuştur!.

Dünya tarihinde, Türk devletinin olmadığı bir dönem yaşanmamıştır!. Zaten, dünya tarihinden Türkleri çıkardığınız vakit, insanlık tarihi adına, geriye hiçbir şey de kalmayacaktır!. Türk Milleti, sadece Türkiye’den ibaret değildir!. Turan fikrini yüzyıllardır ayakta tutan Türklerin birbirine olan bağları ve sevgisidir!.  Türkiye boyu, Kazakistan boyu, Azerbaycan boyu, Kırgızistan boyu, Özbekistan boyu ve diğer boyların da bir araya gelerek oluşturduğu birleştirici devletin adı Turandır!. 

Kırım Türkü rahmetli İsmail Gaspıralı‘ya göre, Turan; Dilde, Fikirde ve İşte Birlik, olarak ifade eder!.  Ziya Gökalp, Turan’ı;  Vatan ne Türkiye’dir, Türklere ne Türkistan, Vatan büyük ve müebbet bir ülke, şeklinde ifade etmektedir!  

Peki, Türk tarihinde ayrı bir önemi ve yeri olan, Zeytin Dalı harekatında Afrin’e giden  bir askerimizin ifadesi ile yeniden gündeme oturan, Kızıl Elma nedir?! Kızıl Elma, Türk mitolojisinde Türkler için ülküler veya düşleri simgeleyen bir ifadedir! Türk Milleti için Kızıl Elma, ulaşılması ve fetih edilmesi gereken bir beldeyi ifade ettiği gibi kimi zaman bir devlet kurma idealini, kimi zaman cihan hâkimiyeti idealini ve  kimi zaman da Türk birliği idealini ifade etmektedir! Kızıl Elma ülküsünde, din, dil, tarih ve kültür birliğini görmekteyiz!. Kızıl, Türk kültüründe genellikle kıymetli sayılan bir renk! Elma ise mistik bir yanı bulunan; bolluk, bereket, şifa kaynağı olarak görülen bir meyvedir!  

Türk Devleti ebed müddet devam ülküsü, Turan ve Kızıl Elma hedefleri, çerçevesinde Türk Keneşi kurulmuştur!. Türk Konseyi veya Türk Keneşi, Türkçe Konuşan Devletlerin Devlet Başkanları Zirveleri, sonucunda, ortaya çıkan ortak siyasi irade üzerine;  Türk dili konuşan ülkeler arasında kapsamlı işbirliğini teşvik etmek amacı ile uluslararası bir örgüt olarak 2009 yılında kurulmuştur!. Türk Konseyi’nin kurucu üyeleri, Birleşmiş Milletler Antlaşmasının amaçları ve ilkelerinin yanı sıra uluslararası hukukun diğer evrensel olarak tanınan ilkelerini benimsemiştir!. Barış ve güvenliğin korunması ve iyi komşuluk ilişkilerinin geliştirilmesine ilişkin uluslararası normlar, Türk Konseyi çatısı altında yürütülecek işbirliğinin zeminini oluşturmaktadır!.  

Türk Konseyi veya Türk Keneşine; Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan ve Türkiye’nin kurucu üye olduğu, zirve ve etkinliklere Özbekistan ve Türkmenistan aktif olarak katılıyor!. Macaristan ise gözlemci üye statüsü ile etkinlikler de aktif olarak yer alıyor!. Türk Keneşinin temel amacı; dış politika, ekonomi, ulaşım, gümrük, turizm, eğitim, medya, gençlik ve spor dâhil birçok alanda işbirliğini geliştirmek!. Türk devletleri arasında daha derin ilişkileri hedeflemek, Avrasya bölgesinde ve İslam dünyasında, özellikle de Orta Asya ve Kafkaslarda uluslararası işbirliğini geliştirmek, bölgede barış ve istikrarın güçlendirilmesi, işbirliğinin artırılması ve ortak kalkınma potansiyelinin ortaya çıkarılmasına yönelik dış politika çalışmalarına ağırlık veriyor!.

Türk Konseyi veya Türk Keneşi; Üye devletlerin yaklaşık 5 milyon kilometrekarelik toprak üzerindeki varlığı ve Türk Dili Konuşan devletler arasında kapsamlı işbirliğini derinleştirmek, bölgesel ve küresel, barış ve istikrara katkıda bulunmak! Üye ülkeler, demokrasi, insan haklarına saygı, hukukun üstünlüğü ve iyi yönetişim gibi temel ilkelere bağlılıklarını ifade etmişlerdir! Türk Konseyi kapsamında ki işbirliği, üye ülkeler arasındaki ortak tarih,  ortak kültür, ortak kimlik ve Türk dili konuşan halkların dil birliğinden kaynaklanan dayanışma temelinde inşa edilmektedir! 

Türk Devletinin ebed müddet devam ülküsü, Turan ve Kızıl Elma hedefleri, Türk Keneşi  ve Türkiye Ekseni; 2023 – 2053 ve 2071 vizyonu,  dünya devleri ile rekabet edebilen  küresel bir güç merkezi haline gelmesi hedeflenmektedir!.

Yeni dünya düzeninde, Türk Keneşi ve Türkiye Ekseni; Balkanlar; Bosna, Makedonya ve Arnavutluk!. Kafkasya; Azerbaycan, Gürcistan ve Nahcivan!. Ortadoğu;  Filistin – Gazze, Kuzey Kıbrıs ve Katar!.  Afrika; Tunus, Libya, Mali, Nijer, Sudan, Somalı ve Cibuti!. Yakın Asya; Türki Devletleri, Pakistan, Afganistan, Malezya ve Endonezya, barış, huzur, kalkınma  ve istikrar bölgesi olarak, Türk Devletinin  hedefleri arasındadır!. 

Kadim Türk Devlet Aklı nezaretinde ki Türk Devletinin, Türk Keneşi ve Türkiye Ekseninde, son günlerde,  küresel ve emperyalist güçler tarafından çıkan veya çıkartılan, arıza ve kaosa bir de bu zaviyeden bakmanın, tüm gelişmeleri ve olayları da anlamak ve yorumlamak zaviyesinden daha etkili olacağını  düşünüyorum!.

Bio – Güvenlik!..

Devlet,  millet ve tüm insanlık  için vazgeçilmezler arasında ki; siber güvenlik, gıda güvenliği ve bio – güvenlik, Korona virüsün başladığı tarihten itibaren, dünyamızda daha fazla  önem ve aciliyet kesbettiğine bir kez daha şahit olduk!. Siber güvenlik ve gıda güvenliği konularına daha önceki yazılarımızda değinmiştik!. Peki, bio – güvelik nedir?.

Bio – güvenlik; Trans –  genik ürünlerin olası risklerinin değerlendirilmesi ve kontrol altına alınması, modern bio – teknolojinin insan sağlığı ve çevreye zarar vermeden uygulanmasını sağlamak için alınması gereken politik ve işlevsel önlemlerin tümü olarak tanımlanmıştır!

Genetik yapısı değiştirilmiş organizmaların ve bunlara ait ürünlerin kısa ve uzun vadede insan sağlığı ve çevreye ne gibi etkilerinin olacağı tam olarak bilinmemektedir!.

Herhangi bir trans – genik canlı veya ürünün kullanıma sunulmadan önce olası risklerinin değerlendirilmesi ve diğer ülkelere ihraç edilmeden önce ithalatçı ülkelerin onayının alınması zorunlu hâle getirilmiştir!.

Genetiği değiştirilmiş organizma ürünlerin yararlarının yanı sıra insan sağlığını olumsuz etkileyecek zararları veya risklerinin olduğu da düşünülmektedir. Genetiği değiştirilmiş organizmaların insanlarda birçok alerjik reaksiyona sebep olduğu görülmüştür!.

Yapılan bir çalışma da alerjik özelliği olduğu bilinen Brezilya fındığından alınan bir gen, besin içeriğini zenginleştirmesi için soya fasulyesine aktarılmıştır!. Ancak bu genin sentezlediği proteinin Brezilya fındığındaki alerjik proteinlerden biri olduğu ortaya çıkmış ve trans – genik soya fasulyesi geliştirilmesine son verilmiştir!

Genetiği değiştirilmiş organizmalar hakkında ki bir diğer konu da gen aktarımının başarılı olduğu organizmaları seçmek için işaretleyici gen olarak kullanılan dirençli genlerin aktarılmak istenen asıl genle birlikte kullanılmasıdır!.

Ancak bu genlerin hastalık yapan mikroorganizmalara geçmesi durumunda ortaya çıkacak enfeksiyonların kontrol altına alınması zorlaşacaktır!.

Trans – genik, bitki üretiminde kullanılan genlerin doğaya yayılması durumunda ekolojik dengeleri bozarak büyük bir tehlike oluşturacağı düşünülmektedir!.

Genetik yapısı değiştirilmiş besinlerin toksik olabileceği, bağışıklık sistemi bozuklukları ile virütik enfeksiyonlara yatkınlık oluşturabileceği belirtilmiştir!.

Zararlı böceklere karşı dirençli mısırla beslenen fareler üzerinde yapılan çalışmalar sonucunda akyuvar sayılarında, böbrek ağırlıklarında ve albümin / globülin oranlarında önemli değişmelerin olduğu görülmüştür!.

Türkiye’de bio – güvenlik, insan, hayvan ve bitki sağlığı ile çevre ve biyolojik çeşitliliği korumak için genetiği değiştirilmiş organizma ve ürünler ile ilgili faaliyetlerin güvenli bir şekilde yapılması, olarak tanımlanmıştır!.

Bu çerçevede, 24 Mayıs 2000 tarihinde, Türkiye dahil olmak üzere 130 ülke, genetiği değiştirilmiş organizmalı ürünleri, riskli kabul eden Bio – Güvenlik Protokolünü imzalamıştır! Protokolün yürürlüğe girmesi ile herhangi bir trans – genik canlı çevreye salımı gerçekleştirilmeden önce tam bir risk değerlendirmeye alınacak, bir başka ülkeye üretim ve doğrudan çevreye salım amacıyla ihraç edilmeden önce ithalatçı ülkenin önceden onayı alınacaktır!. Tüketim veya işleme amacıyla ihracı yapılacak olan trans – genik canlı ve ürünler hakkında, takas mekanizması vasıtasıyla önceden bilgilendirme sağlanacaktır!. Protokole taraf olan her ülke kendi iç mevzuatında, trans – genik canlıların kontrolü için gerekli yasal, kurumsal ve idari tedbirleri almak ve idame ettirmekle yükümlüdür!.

Devlet Aklı ve Divan-ı Âli

Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Kurtuluş savaşı akabinde ki,  kuruluş temel ve esaslarını kabaca incelediğimizde, Kadim Türk Devlet Aklı ve  Anadolu Selçuklu Devlet kodlarını, sembol, işaret, logo  ve yönetim sistematiğini görmekteyiz!. Birilerinin bu sistemi neden ifsat etmek istemesi de ayrı bir yazı konusudur!. Peki, bugün yaşamakta olduğumuz devletin her kademesinde ki yönetimsel değişim ve dönüşümü nasıl okumak ve anlamlandırmak gerekir?!. İkinci dünya savaşı akabinde kurulan yeni dünya sistematiğinde Türkiye’ye işbirlikçiler mahareti ile biçilen rol gereği, içeride erkler veya ekoller çatışması üzerine kurulu bir düzen tasarlanmıştır!. Türk Devleti ve Türk Milletinin ali menfaatleri çerçevesinde erkler veya ekollerden birinin yerli ve milli  bir karar alması veya yürürlüğe konması diğer erkler tarafından  durdurulmak veya engellenmek üzerine bina edilmiştir!. Nasıl olabilir böyle bir şey, diye bir soru aklımıza gelebilir!

Türkiye, 2. Dünya savaşına dahi girmemiş bir ülke olmasına rağmen, savaşa girmiş, yerle yeksan  olmuş ve  savaştan mağlup olarak  çıkmış  ülkelerin, savaşın akabinde ki  yirmi – otuz yıl sonra kalkınma ve gelişme zaviyesinden  çok gerilerde kalınmasını nasıl izah edebiliriz?! Akla, bilime  ve mantığa uygun mudur?! Bir akıl bunu izah etmesi gerekir?! İçeride ki işbirlikçi  erk veya ekol kavgaları, iktidar ve güç devşirmeleri ile ülkenin enerjisi ve milli serveti heba edilmiştir!. Artık yeter!.  Şimdi aklı evvelin biri bir soru daha yöneltebilir! Hangi ekoller  diye?!

Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kurulmasından 15 Temmuz 2016 tarihli hain darbe ve işgal kalkışmasına kadar bu topraklarda yaşanmış tüm darbe ve muhtıraların arka veçhesine kabaca bakmak, hangi ekol veya ekoller olduğu zaviyesinden yeterli olacaktır! Aman Allah’ım ne günlerdi! Her on yılda bir darbe, post- modern darbe, muhtıra, e -muhtıra ve inkıtalar!. Kadim Türk Devlet Aklı, Türk Devletinin Anadolu’da binlerce yıllık varlık ve bekası adına,  içeride ki erk veya ekoller çatışması ve kavgaları ile istikrar ve istiklal adına bir yere varılamayacağı kaygıları, Cumhurbaşkanlığı hükumet yönetim sistemine geçişi hızlandırmıştır!. Devlette yerli ve milli olmayan erk veya ekol hegemonya veya iktidar dönemi artık sona ermektedir!. Şimdi anladık mı içerideki siyasi kavgaların gerekçesini!…

Devlet dediğiniz kurum, varlık ve bekasına yönelik, içeriden ve dışarıdan tüm tehditlere karşı teyakkuz halinde olmak zorundadır!.  Bekle gör politikaları veya birileri ne der  şeklinde,  devlet idare ve idame edilemez!. Aksi halde bağımlı, kukla, yönetilen, yönlendirilen ve kontrol edilen bir ülke olursunuz!. Bağımsız olamaz, yerli ve milli politikalar üretemez ve geliştiremez!. Bölgenin, barış, huzur ve istikrarına da katkısı olamaz!. Türk Devleti, 2023 – 2053 ve 2071 vizyonu, Turan Birliği  ve Türk Ülküsü Kızıl Elma hedeflerine erişemez!.

MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli; Milli güvenliğimizin sağlam esaslara bağlanmasının yanında, iç huzur ve istikrar ortamının kökleşmesi için bilhassa Cumhurbaşkanlığı Hükumet Sisteminin bütün kurum ve kuralları ile yerleşmesi temel gündem olmalıdır!  Bu maksatla yeni hükumet sistemi, Parlamenter Sistemin bütün kamburlarından, bütün bağlarından ve bütün engellerinden ayıklanmalı ve arındırılmalıdır!. Özellikle Başkanlık Sistemi ile yönetilen ülkelerde yargının en üst organı olarak Yüce Mahkeme veya Yüksek Mahkemeler yer almaktadır!.  Buna karşılık Parlamenter Sistemle yönetilen ülkelerde ise Anayasa Mahkemeleri bulunmaktadır!.Ülkemizde tarihi nitelikli bir yönetim reformu yapılmış, egemenliğin yegane sahibi aziz Türk Milleti, 16 Nisan 2017 tarihinde Cumhurbaşkanlığı Hükumet Yönetim Sistemini tercih etmiş ve Parlamenter Sistem dönemi kapanmıştır!. Anti demokratik girişimlerin önü yine bu hükumet sistemi ile kesilmektedir! Türkiye’nin demokratikleşme sürecini hızlandıran Cumhurbaşkanlığı Hükumet Yönetim  Sistemi ile çelişmeyecek demokratik, etkin, adil, tartışmaların odağı olmaktan çıkarılmış bir Yüce Mahkeme, deyim yerinde ise bir Divan-ı Ali kurulması Türkiye’nin gücüne güç katacaktır!. Siyaset kurumunun görevi, yaşanan karanlık dönemlerin muhasebesi ile geleceğin Türk asırları ve Türk nesillerinin ihtiyaçlarını tespit etmek, kudretli devlet inşası için gerekli demokratik adımları ve atılımları sür’atle hayata geçirmektir!.  Geçmişin hüzünlü ve kaotik dönemlerinden hukuken, fiilen, fikren ve ruhen kurtuluş bu şekilde sağlanacaktır, ifade ve vurgularının, devlet sistematiğinde ki yaşanmışlıklar çerçevesinde, yeni dünya sistematiğinde ki denge ülke ve  yerli, milli ve bağımsız  Türk Devleti ülküsü  hedeflerine, Kadim Türk Devlet Aklının her daim teyakkuz halinde olduğunun göstergeleri olduğunu düşünüyorum!.

Peki, İki bin üç yüz yıllık bir Devlet geleneği ve hafızası olan Türk Devlet yönetim sisteminde ki varlığı  da çok eskilere dayanan, MHP Lideri Sayın Devlet Bahçelinin de vurguladığı  Divan-ı Ali nedir?! 1876 Kanuni Esasi 31. maddesine göre, gerek duyulduğu zamanlarda ve padişah iradesi ile Divanı Ali toplanır!. Padişah ve devlet aleyhinde suç işleyen bakanlar ile Mahkeme-i Temyiz (Yargıtay) Reis ve Azalarının yargılanması için dokuz üyeli Daire-i İthamiye (Savcılık) ve yirmi bir üyeli Divan-ı Hüküm adlı iki kısımdan kurulu, Divanı-ı Âli adlı müstakil bir mahkeme olarak öngörülmüştür! 1924 tarihli Teşkilat-ı Esasiye Kanunu; görevleri dolayısı ile işledikleri suçlardan dolayı, icra vekillerini, bakanları, Şurayı Devlet (Danıştay) ile Temyiz Mahkemesi, Yargıtay Reis ve Azalarını, Cumhuriyet Baş Müddei umumisini, Cumhuriyet Başsavcısını, yargılaması için Divan-ı Ali”yi yeniden düzenlemiştir! 1961 ve 1982 Anayasaları, Yüce Divanı müstakil bir mahkeme olarak kurmamış, Anayasa Mahkemesinin Yüce Divan sıfatıyla yargılama yapmasını öngörmüştür! Anadolu Selçuklu Devletinde, bütün memleket işlerinin yürütüldüğü Büyük Divana, Divan-ı Âli ve Divan-ı Saltanat denilmektedir!.

İki DEVLET, TEK MİLLET!..

Ermenistan 12 Temmuz 2020 tarihinde Azerbaycan’ın Tovuz bölgesine başlattığı ve 27 Eylül tarihinde de yeniden  sivil yerleşim bölgelerine yönelik saldırıları, dikkatlerin Akdeniz, Doğu Akdeniz ve Libya’dan Kafkaslara çevrilmesine sebebiyet vermiştir!. Neden acaba?!  Ermenistan tarafından Dağlık Karabağ bölgesinde 1993 yılından bugünlere kadar yapılan katliam ve zulümleri unutmadık ve asla unutmayacağız!.  

Türkiye’nin ‘Bir Millet İki Devlet‘ şiarı ve Azerbaycan’a desteği tamdır!. Azerbaycan nasıl isterse, o şekilde yanında olacaktır!. Realite, yeni dünya sistematiği çerçevesinde, bölge üzerinde kirli ve sinsi  hesabı olan tüm emperyalist güç ve ülkelerin kışkırtma ve  manipülasyonlarına şahit olmaktayız!.

Suriye, Libya, Akdeniz ve Doğu Akdeniz’de bükemedikleri Türk Devletini, yedi  düvel, maşa, piyon ve mahallede ki  sokak köpekleri  mahareti ile  açmaya çalıştıkları  yedi cepheden geliyor ve durdurmaya çalışacaklar!. Artık karşılarında verilenler ile yetinen veya emir bekleyen bir Türk Devleti  yoktur!. Türk Devleti, yeni dünya sistematiğinin ana aktörü olarak masadadır!. Tüm yaşananlar da  bunun sadece birer tezahürüdür!.

Peki, Ermenistan tarafından Azerbaycan’a saldırılar neden başlamıştır?!.Yoksa Ermenistan oyuna mı gelmektedir?! Ya da yeni dünya sistematiğinde, arıza çıkaran kullanışlı aparatlar, ağababaları tarafından bir bahane ile,  her bölgede olduğu gibi Kafkaslarda da  bölgenin  asıl sahipleri Türklere geri mi verilecektir?! Neden olmasın?! Dünya barışı, huzuru ve istikrarı adına böyle bir durum artık  zarurettir!.  Dünyanın istikrarı adına başkaca bir seçimleri kalmamıştır!. Aksi halde ateş evlerinde ve sokaklarında  onları da yakacaktır!.

Peki, neden Azerbaycan diye bir soruya verilebilecek cevaplar ise şöyledir!. Azerbaycan’ın Tovuz İlinden TANAP Boru hattı, enerji hatları ve Çin – Avrupa tren yolu hattı geçmektedir! Tovuz İpek Yolu üzerindedir!.  Türkiye‘nin, Orta Doğu ve Kuzey Afrika‘da (MENA) olduğu gibi, Karadeniz, Kafkaslar, Hazar ve Orta Asya jeopolitiğinde nüfuz alanları ABD, Rusya, Avrupa ve Çin ile çakışmaktadır! Türk Devleti, kendisi ve bölge halklarının çıkar ve hakları için hem sahada ve hem de masada olmaya devam edecektir!. Varlık ve Beka adına başkaca bir tercihi yoktur!.

Azerbaycan – Gürcistan – Türkiye koridorunun, enerji ve taşımacılık yollarının yakınında ki Tovuz bölgesinde yaşanan istikrarsızlık doğrudan Bakü – Tiflis – Ceyhan petrol boru hattını, Güney Gaz Doğalgaz Boru Hattı ve Bakü – Tiflis – Kars demiryolunu etkileyebilecek güçtedir!. Şimdi anladık mı Ermenistan denen kukla bir devletçiğin yüz yıl önce  neden  bu bölgeye  konuşlandırıldığını!.

Bölge, Türkiye’nin Orta Asya’ya açıldığı, Hazar petrol ve doğal gazını Türkiye ve dünyaya taşıyan enerji ve taşımacılık hatlarının bulunduğu koridordur! Ermenistan’ın dışlandığı bu projeler bir taraftan Azerbaycan – Gürcistan – Türkiyeyi birleştirirken, Güney Kafkasya’nın dünyaya çıkış projeleri ve  diğer taraftan Azerbaycan ekonomisinin can damarıdır!. Türkmenistan ve arkasında ki güçlerin hedefinde Türkiye ve Azerbaycan’ı birleştiren projelere zarar vermek olduğu da aşikardır!.

1993 yılında Haydar Aliyev; “ Biz Türkiye ile bir millet iki dövletik ” sözü adeta atasözü haline gelmiştir!. Ancak bu sözün patenti genel kanının aksine Ebulfez Elçibey’e aittir!. Elçibey 1992 yılında Ankara’da dönemin cumhurbaşkanı Turgut ÖZAL’A hitaben yaptığı konuşmada; “ İki kardeşin yan yana, ayrı ayrı devletler kurduğu nerede görülmüştür. Azerbaycan ve Türkiye olarak en kısa zamanda birleşmelidir, biz bir millet, iki devletiz! Azerbaycan ve Türkiye dost değildir! Dostluk, birbirini sonradan tanıyanlar arasında kurulur. Bizler kardeşiz, demiştir!.

Tarihçi ve Yazar Prof. Dr. İlber Ortaylı; İki devlet, bir millet, en güzel tabir!. Bu kadar geniş coğrafyada bir devlet olmaz!. Olursa işler ters gider!. İki devlettir fakat bir millettir!. Bu doğru kullanılmıştır!. Siyasi sahada, milletlerarası ilişkilerde dostluk iki ayrı millet, iki ayrı halk arasında olur!. Bu gibi dostluklarda siyasi seçim söz konusudur!. Hâlbuki kardeş ilişkilerinde böyle bir şey yoktur! Kardeşinizi sevip sevmemeniz mühim değildir!. Kardeşinizi seçemezsiniz onu Allah seçer, tarih seçer!. Orada sadece itaat söz konusudur ve aradaki ilişkiler de ona göre kurulur, diyor!.

İki devlet bir millet, aynı can aynı kandan,

Karanlık aydınlanır güneş doğunca tandan.

Seve seve geçeriz bu yolda biz de candan,

Bir olmak, iri olmak, diri olmak tek erek,

Açmış ağzını bekler zehir kusan engerek.

Balyoz gibi vurmaya tek yumruk olmak gerek,

Kırım, Kafkas ağlarsa, Tatar, Karabağ ağlar,

Uygur, Balkar, Dağıstan, Altay karalar bağlar.

Bu yarışta bayrağı yere düşürmez sağlar,

Kazakistan, Türkmen’i, Özbek’le Kırgızistan,

Yavru vatan Kıbrıs’ım, kardeşimdir Türkistan.

Azeri dediğimiz Türk’tür Türkün özüdür,

Turana giden yolda Türk’ün iki gözüdür. ( Mahir Başpınar )

Devlet İhmal Etmez; Mühlet Verir!..

Devlet sistematiği gereği, devlet işlerinin nizam ve düzen çerçevesinde yürütülebilmesi için tüm kamu kurum ve kuruluşlarında en aşağıdan en tepeye kadar çalışanlar silsilesi ve hiyerarşi mutlaka olmalıdır!. Yani modern yönetimde ki ast üst ilişkisi olarak tanımlanan!

Peki, çalışanlar arasında böyle bir düzen, hiyerarşi  ve nizam olması gerekirken, yapılan işlerde veya yapılması gereken devlet görevlerinde, kanun ve yasaya uygunluk olmalı mıdır? Yoksa, makama gelen her kişi kendi düzenini kuracaktır! Yani, her kişi kendi Mafya düzenini kurmalı mıdır?

Peki, Devlet olmanın manası nedir? Devlet, kanun, yasa, yönetmelik ve adalet demek olduğuna göre! Devletin kendisine verdiği maaşı az bulan ve  yetinmeyip yan yollara sapanları her daim duyarız! Adı üstünde yan yol! Otobandan çıkarsanız elbette ki kaza yaparsınız! Bu kazalar bazen ölüm ile bazen de ağır yaralanmalara sebebiyet verebilir!

Peki, ne yapmak gerekir? Devlet işlerinde kanun ve kurallara mutlaka uyulmalıdır! Aksi halde kaza yapabilirsiniz! Devlette, kanun, yasa, düzen ve nizamın olmadığı durumlarda ise sisteme kaos hakim olur! Kaos ise kargaşa demektir! Böyle bir ortamdan kimlerin semirdiği ve beslendiği ise malumdur!. Türk Devlet Aklı kaosa da izin vermeyeceğine göre!

Devlet adına bir kurumda, amir, memur, müdür veya rektör olabilirsiniz! Yani devlet olduğunuzu falan  zannetmeyin! Devlet sizleri bu makam ve görevlere sadece  asil millete hadim olasınız ve   hizmet edesiniz diye atamıştır! Asil millete tepeden bakın, aşağılayın, hakim olun veya hükmeden değil! Bu makamlarda fantezi üretenlere şahit olursunuz! Aman Allah’ım, ne afralar ve ne tafralar! Küçük dağların tamamını arkadaş yarattı!. Bir de bu makamlarda devletin verdiği maaşı az bulan ve yan yollardan dünyalık menfaat peşinde koşanlara şahit oluruz! Devlet nasıl olsa görmüyor, duymuyor ve öz evladıyım şeklinde  kuruntularına kapılır!  Farkında olmadan sınırlarını ve haddini aşar! Peki, kişinin tüm bu yaptıkları yanına kalır mı? Ya da kalmalı mıdır? Devlet olmanın gereği, mutlaka bir gün hesabı ve kitabı tek tek sorulur, kişinin tüm yaptıkları burnundan fitil fitil gelecektir! Devletin başkaca bir seçimi yoktur!

Daha önceki yazılarımızda da sürekli olarak ifade ettiğim; Kadim Türk Devleti her gün 18 yaşındadır! Kadim Türk Devletinin beş bin yıllık tarihi, devlet hafızası ve gelenekleri olduğuna göre! Türk Devleti,  devlet ve millete yapılan hatayı ihmal etmez,  sadece mühlet verir; vakti zamanı geldiğinde cezasın keser! Devlet, nizam, düzen ve adalet demektir!   Devlet,  hata yapan devlet memurlarına karşı bazen de ölü taklidi yapar!

Zanneder ki; Devlet yok ve çöktü;  şımardıkça şımarır! Sonra üzerine bir ağırlık çöker! Sonrası mı, yoktur! Devlet; adalet, yasa ve töre ile ayakta kalır! Devlet acele etmez! Tüm hata ve pislikler unutuldu,  diye düşünür fakat devlet asla unutmaz! Devlet, devlet ve millete karşı yapılan tüm isyan ve hataları yarına bırakır fakat kimsenin yanına bırakmaz! Böylece bilinmelidir!

İnsan denen aciz varlık bir günah işlediğinde Sonsuz Kudret Sahibi Yüce Allah, hemen ceza mı veriyor? Allah, kulları günah işlediğinde tövbe etmeleri için mühlet verir!. Allah, bazen birkaç gün, bazen birkaç yıl mühlet tanır! Neden acaba?!

Allah’ın hata yapan kullarına mühlet verdiğini fakat ihmal etmeyeceğini bilmemek ise büyük günahlara sebebiyet verir! Böyle bir düşünce sistematiği ise insanı imanı zaviyeden sıkıntıya sokar ve bunun kaynağı da ya bilerek yapılan bir hatadır ya da bilgisizlikten kaynaklanmaktadır! Bilgisizlikten kaynaklı olanlar bir gün doğruyu görebilir, tövbe edebilir ve af dileyebilir!. Fakat inat ve ısrarla yapılanlar ise cezayı celb eder!. Allah mühlet verir!  Çünkü Allah, rahmetinin bolluğu, genişliği  ve imtihanın gereği olarak kullarına tövbe etmeleri için mühlet vermesidir!.

Allah hata yapan kullarına mühlet verir fakat ihmal etmez!. Firavun, Nemrut ve daha niceleri!. İnsan aceleci olduğundan isyan ve hatasından kaynaklı hemen ceza verilmesini bekler!. Allah merhamet sahibidir! Kıyamet günü insan; Ya Rabbi! Sen bana hiç mühlet vermedin, hemen cezamı verdin, diyebilir! Böyle olmaması için, Allah’ın insana mühlet vermesi lazımdır!.

Devletin devamlılığı adına devlet sistematiği  de böyledir! Türk Devlet sistematiği; Töre, Kanun, Adalet ve Hakkaniyet değerleri  üzerine bina edildiğine göre!

Hakikat ve Adalet bir gün mutlaka tecelli edecektir!.  Gerçeklerin de, mutlaka gün  yüzüne çıkmak gibi bir özelliği olduğuna göre!

Kimsenin yaptığı ve ettiğini yanına hiçbir şart ve şekilde kar kalmayacaktır! Devlet dediğimiz kurum, devlet ve milletin malına, özellikle de tüyü bitmemiş yetim hakkına tecavüz eden ve ısrarla göz diken, hadsiz bir şekilde ve inatla yolsuzluk yapan, haramzadelerin bir gün hesabını görür ve cezasını da kesecektir!  ,

Devlet ihmal etmez, tehir eder ve vakti saati gelince de hesabını sorar ve cezasını da keser! Her seçim bir vazgeçiş olduğuna göre!

TÜVTÜRK Araç Muayene Randevu Bedeli!.

Türkiye’de tüm ticari araç ve otomobillerin muayene zorunluluğu vardır!.  Ticari araçlarda her yıl muayene zorunluluğu bulunurken, hususi araçlarda ise iki yılda bir muayene yapılması gerekir! Muayenesi eksik araçlar trafik polisi tarafından tutulan tutanak ile önce uyarılır ve sonra da trafikten men edilmeye kadar cezalar uygulanır!. Araç muayene ücretlerinin yüksekliği  ise bir başka yazının konusudur!.

Türkiye’de araç muayene için tek yetkili kurum TÜVTÜRK ve birçok ilçede istasyonu bulunmaktadır!. İnternet üzerinden veya telefon ile alınan randevular ile muayene başvurusu yapılır!. Ancak son zamanlarda vatandaşlardan TÜVTÜRK randevu için ücret aldığına dair şikayetler dost sohbetleri ve sosyal medyada gündem konusu olmaya başlamıştır!.

Arama motorlarında, araç muayene veya diğer kelimelerle arama yaptığınızda karşımıza hiçbir şekilde Bakanlık tarafından yetkili TÜVTÜRK Web sitesi kesinlikle çıkmaz! Çünkü araç muayene aracılık firmaları arama motoru reklamları ile her daim birinci sıradadır!. Vatandaş  bu durumu bilmediğinden internette araç muayene randevu kelime araması yapması sonucu karşısına çıkan firmalardan randevu aracılık bedelini yatırmak sureti ile muayene  randevusunu  almaktadır!. TÜVTÜRK sitesinde ücretsiz olan araç muayene randevu işlemi, uyanıklar tarafından ücretli hale gelmektedir!.

TÜVTÜRK yılda 9 ile 17 milyon arasında araç muayenesi yaptığını dikkate alındığında, sadece yüzde onluk  bir kitle, bu firmalardan randevu aldığı takdirde, karşımıza  devasa bir  dolandırıcılık rakamı çıkmaktadır!.

Uyanık firmalar TÜVTÜRK logosunu web sitesinin en üst kısmına veya başka yerlerine de  yerleştirmeyi  ihmal etmez!. Peki, bu uyanık site sahipleri, yasal olarak bu dolandırıcılık suçundan kurtulabilmek için, sitenin altına da bir not düşer; Yetkili firma ile hiçbir alakamız yoktur şeklinde!. Vatandaş bunları okuyuncaya kadar zaten iş işten geçmiş  ve araç muayene randevu adı altında  havale aracı danışman firmanın hesabına yatırılmıştır!.

TÜVTÜRK firma yetkilileri ve Kurumsal İletişim departmanları, arama motorlarında araç muayene kelimeleri ile arama yapılınca çıkan firmalara sürekli olarak suç duyurusunda bulunmalı ve sitelerinin de kapanması için gerekli yasal işlemleri yapmalıdır! TÜVTÜRK, vatandaşları her daim uyarmalı ve bilgilendirmelidir!. Bankalar da araç muayene randevu danışmanlık adı altında ki firmalarına hiçbir şekilde hesap açmamalıdır!

TÜVTÜRK, Türkiye’de periyodik araç muayenesinde yetkili ve görevli tek kuruluş olarak uluslararası standartlarda gerçekleştirdiği periyodik araç muayene hizmeti ile trafik ve araç güvenliğine katkı sağlamayı hedefleyen, konusunda uzman bir kuruluştur!.

TÜVTÜRK, yılda 9 milyonu aşkın aracın periyodik ve yola uygunluk muayenelerini, yaklaşık 4 milyon aracın ise egzoz gazı emisyon ölçümünü gerçekleştirmektedir!. Ücretsiz muayene tekrarları ve tespitlerle birlikte muayene sayısı 17 milyona erişmektedir!.

TÜVTÜRK, tüm faaliyet alanı, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı tarafından düzenlenmekte ve operasyonları yine  Bakanlık denetiminde yürütülmektedir!. TÜVTÜRK, TS EN ISO 17020 standardı uyarınca Türk Akreditasyon Kurumu ( TÜRKAK )  tarafından denetlenmekte olup, bu standarda göre akredite edilmiş bulunmaktadır!.   TS EN ISO 17020 Standardı, uluslararası muayene hizmeti vermek isteyen ve bu standarda uygun olarak dokümantasyon ve uygulamaları tam anlamıyla uygulayan muayene kuruluşlarını kapsayan bir standarttır!

TÜVTÜRK, Muayene hizmeti öncesi MTV borcu, trafik para cezası, OGS / HGS geçiş ücreti cezası ve trafik sigortası sorgulamalarını  yapıyor!. Sorgulama sonucu borç olması durumunda muayene işlemlerini yapmıyor!. Geçerli bir Egzoz Emisyon Ölçümü  olmaz ise araç muayenede ağır kusurlu olarak değerlendiriliyor!.

TÜVTÜRK, Türkiye Cumhuriyeti Devleti Ulaştırma ve Altyapı Bakanlık denetiminde periyodik araç muayene hizmeti vermeye yetkili tek kuruluş olarak, araç muayene hizmet randevularını www.tuvturk.com.tr internet adresi ve çağrı merkezinden tüm araç sahiplerine ücretsiz olarak vermektedir! Aman ha, dikkat!. Araç muayenesi adı altında ki  aracı randevu danışmanlık firmalarına kanmayalım!.

Uzaktan Eğitim ve İletişim Operatörleri!.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti,  Milli Eğitim Bakanlığı ve  YÖK’e bağlı Üniversitelerin  açılacağı şu günlerde, Uzaktan veya Online Eğitimin aksamadan yürütülebilmesi için tüm İLETİŞİM OPERATÖRLERİNDEN, bilhassa Mobil iletişim ve İnternet sağlayıcı firmalardan,  özellikle ÖĞRENCİ ve ÖĞRETMENLER için İNTERNET ve İnternet EK paketlerinde iyileştirme sağlanması yönünde bir girişimde bulunmalıdır!. Aksi halde,  kıt kanaat geçinmekte olan aileler,  AYLIK tüm gelirlerinin tamamını İNTERNET veya İnternet EK Paketleri  için Mobil İLETİŞİM OPERATÖRLERİNE YATIRMAK zorunda kalacaktır!. İletişim operatörlerinde insaf denen kavram  kalmamış,  süreç tamamen ticarete ve şirketlerin karlılığını da artırmaya   dökülmüştür!.

Mobil İLETİŞİM OPERATÖRLERİ; ONLİNE veya uzaktan  EĞİTİME yönelik EĞİTİMCİ ve ÖĞRENCİLER için yetersiz kalan İNTERNET ve EK İnternet paketlerinden  ÇOK KAZANMA derdinde  mi olmalıdır?! Gün kazanç değil, devlet ve millet olarak  sorunları birlikte PAYLAŞMA dönemidir!. Bu günler geçer!  Fakat yaşattıklarınızı kimse unutmaz!. Peki, böyle bir kazanç şekli ahlaki ve etik midir?!.

Vatandaşlarımızda, ONLİNE veya Uzaktan EĞİTİMİN aksamadan yürütülebilmesi için İnternet paketlerinde Mobil İletişim Operatörlerinin FIRSATI GANİMETE çevirme derdinde olduğu şeklinde bir kanaat oluşmaktadır! Ganimeti fırsata çevireceğiz derken, markalar ölmesin!. Markalar, müşteri ve potansiyel müşteride ki iç görüyü okuyamadıkları için yok olup gitmiştir!.  Marka itibarı zaviyesinden de çok etkili bir  iletişim, ticaret  ve kazanç şekli, olmadığını düşünüyorum!.

Normal şartlar altında, büyük şehir ve büyük ilçelerde, iletişim operatörlerinin paket tarifeleri veya İnternet paketleri yeterli ve ücretlendirmesi de çok uygun olabilir?! Peki, bu ülkede vatandaşlarımızın büyük bir ekseriyeti küçük ilçe ve mahallelerde yaşamaktadır! Ya da, bu bölgelerdeki öğrenci ve öğretmenleri yok mu sayacağız?! Veya, bu bölgelerde ki öğrenci ve öğretmenler neler yapmalıdır?! Sabit İnternet alt yapısının olmadığı bölgelerde uzaktan eğitim hizmetini nasıl alabileceksiniz?! Tabii ki, böyle bir durumda devreye mobil iletişim operatörleri girmektedir! Yirmi dört ay taahhüt vermeden sorununuzu da çözemiyorsunuz! Taahhüt vermeden uygun bir şekilde aylık tarifeler devreye alınabilir! Veya ek İnternet paketleri daha uygun hale getirilebilir!

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Milli Eğitim Bakanlığına bağlı, zorunlu örgün eğitim kapsamında, 54 bin 715 okul bulunmaktadır! Özel okul sayıları da 13 bin 870’dır!. Devlet okullarında 15 milyon 189 bin 878 öğrenci bulunmaktadır!. Özel okullarda ki sayı ise 1 milyon 468 bin 198’dir!. Devlet okullarındaki öğretmen sayısı 942 bin 935 ve 101 bin 730’u da sözleşmeli öğretmendir!. Özel okullarda 174 bin 750 öğretmen görev yapmaktadır!

Zorunlu örgün eğitimde devlet okullarına kayıtlı öğrencilerden 3 milyon 17 bin 718 öğrencinin evinde internet yoktur!. Ayrıca devlet okullarına giden öğrencilerden 754 bin 429 öğrencinin evinde televizyon yok ve uzaktan eğitim yapmaya çalışıyoruz! Peki,  Evinde Televizyon ve interneti olmayan öğrenci nasıl uzaktan eğitim alacaktır?!. Türkiye Cumhuriyeti Devleti Milli Eğitim Bakanlığı internet hizmet sağlayıcı kurumlarla görüşmek sureti ile, zorunlu örgün eğitim kapsamında devlet okullarına kayıtlı özellikle de 3 milyon 17 bin 718 öğrencinin internet erişimini sağlanmalıdır!

Türkiye Cumhuriyeti Devleti; Online veya Uzaktan eğitim sürecinde öğrenci ve eğitimcilerin tamamına sınırsız ve uzun süreli internet erişimini, ya ücretsiz ya da indirimli bir şekilde sağlanması için özellikle mobil iletişim operatörleri nezdinde girişimde bulunulmalıdır! İletişim Operatörlerinin de bu şartlar altında sorumluluklarının olduğunu da  asla unutmamalıdır!.

Pandemi sürecinde, ekonominin çarkları yüzde yüz olarak dönmese de, devletin destekleri ile ayakta kalmaya çalışan alt – orta kesim ve küçük esnafın şartlarını dikkate aldığımızda, öğrenciler etkili ve  verimli bir eğitim – öğretim süreci geçirmesini nasıl bekleyebiliriz?! Bu süreçte, Mobil  İletişim Operatörleri; Vodafone, Turkcell ve Türk Telekom, elini taşın altına koymalı ve özellikle de sabit İnternet sağlayıcıların  alt yapısının olmadığı bölgelerde ki, mağdur öğrenci ve öğretmenlere yönelik, daha uygun  İnternet paketleri veya İnternet EK paketlerini devreye almalıdır, diyorum!. İnsan, Marka ve Kurumlar; yaşadıkları ile değil ancak yaşattıkları ile anılır! Peki, Marka olarak, otuz milyona yaklaşan öğrenci ve aileleri zaviyesinde, Nasıl Anılmak ve Bilinmek istiyorsunuz?! Karar İletişim operatörü firmaların!.